Sebat

Cenabı hak Nisa suresi ayet.69.da mealen şöyle buyurmaktadır: *** Ve her kim Allah tealaya ve Peygambere itaat ederse işte onlar, Allah tealanın kendilerine nimetler ihsan ettigi Nebiler, sıddıklar, şehitler ve salihler ile birliktedirler. Bunlar ne güzel arkadaştırlar…***

Sebat: sözlükte itidal; aşırı olmama durumu, ılımlılık, ölçülülük, soguk kanlılık, kendini aşırılıga kaptırmamak gibi manalara gelen bir sözcüktür SEBAT. (Türk Dil K.) Kararlı olma, sözde durma, ahde vefa etme; bir konuda iyi düşündükten sonra verilen karardan dönmeme. İtidal,istikrar, orta yolu tutmak, kararlılık, iki dairenin birleşme noktalarının her biri, iki hal arasında orta oluş, orta halde bulunuş, uygunluk, biçimlilik kelimeleride bir şekilde Sebat kavramını anlamamıza yardımcı olan söz ve terimlerimizdir…(Osmanlıca türkçe sözlük)

Her şey zıddı ile kaimdir sözü çok önemlidir yani zıddı ile bilinen sözlerden Sebata zıt bir sözcükte Fesat sözcügüdür. Bilindigi gibi Fesat kavramıda ifade edilirken: Bir şeyin itidal ve ölçüden dışarı çıkmasını anlatır fesat. Bu çıkış az da olsa çok ta olsa fesat diye ifade edilir. Olumsuzluk ifade eden bir haldir iyiyi, güzeli yapmamız gerekeni ise yapıcılık, düzeltme, ıslah etme, iyiye güzele götürme durumunda salah diyoruz, bozuculukta, yıkıcılıkta, istikametten ayrılışta ise fesat sözünü kullanıyoruz. O yüzden fesatta bir çirkinlik ve Sebatta bir güzellik vardır, sebat ehli der demez anında benimseriz ve severiz…

Sebat ahlâkî faziletlerden biridir. Sebat ve metanet; herhangi bir konuda iyice düşündükten sonra verilen karardan asla bir daha dönmemek demektir. Bu fazilete sahip kişiler sözünde sâbit ve görüşlerinde kuvvetli, işlerinde cesur ve yürekli kimselerdir. Sebat ve metanet sahipleri yapacakları işleri önceden iyi düşünür, lehinde ve aleyhinde olan bütün sebepleri karşılaştırıp ölçer, tercih sebeplerini bularak karar verir; böyle verilmiş karardan da artık dönmezler…

Sevgili Peygamberimiz (sav) Bütün müminlere aynı zamanda büyük bir müjde olarak kabul ettigimiz hadisinde mealen şöyle buyurmaktadır: **Her amelin bir coşkusu her coşkunun da bir gevşemesi, duraklaması vardır. Kimin asıl coşkusu sünnetimden yana olursa, o mutlaka kurtulmuştur. Kimin de istek, arzu ve ragbeti sünnet dışındakilere olursa, o kişi helak olmuştur…Ahmed bin hanbel,müsned**

İnanıyoruz ki; her Müslümanın hayatında ibadet yönüyle olsun, amel yönüyle olsun hareket tarzıyla olsun bazı zamanları vardırki, coşku doludur, hırslıdır, heyecanlıdır, acelecidir vesaire vesaire, bazı anları da vardırki daha temkinli, daha itinalı, daha itidalli sanki kılı kırk yararcasına daha bir ölçülü dönemleri vardır. İnsan olarak bazı durumlarda gevşedigi, güçsüzleştigi, heyecanın sönüverdigi, sanki belkide daha çok tembelleştigi dönemleri mutlaka vardır…

Bu ifadeleri bizlere en güzel biçimde anlatan yine Peygamber efendimizdir (sav) Bir hadisinde mealen şöyle buyurmaktadır: **Her varlıgın bir şirreti- yani zorlayıcı yönü; her şirretin- hırsın, neşenin, coşkunun da bir gevşemesi vardır. Şayet bu şirretin sahibi mutedil ve yaklaştırıcı olarak hareket ederse ondan yana ümitliyim. Eger kendisine parmakla işaret edilirse onu hesaba katmayın-ameline mürailik karışmış oldugundan salih kişilerden sayılmamalıdır…Tirmizi, sünen.**

Bütün bu açıklamaldan sonra gönlümüz arzu ederki, her hal ve durumda Müslüman, itidal sahibi olmalı, itikad ve amelini devamli kontrol altında tutmasını bilmeli, İslami olmayan durum ve konumlara düşmemelidir. Yaşanılan hayatın şartlarının zorlaşması, meşguliyetlerin devamlı artması, makam, mevkii, zenginlik, iş yogunlugu, gittikçe artan başarı grafigi vesaire gibi hususlar Müslümanı belirli çizgisinden saptırmamalı, yaşadıgı her anın bir imtihan oldugu bilinci içerisinde hayırlı amelleri işlemekle mükellef oldgu şuuruyla hareket edebilmelidir diye inanıyoruz…

Müslüman birey her zaman diliminde iradesine sahip olmasını bilmeli hareketlerini ona göre ayarlamalıdır. İrade ile ilgili olan bu fazilete sahib olmak büyük bir meziyettir. Ne sevinç, ne üzüntü, ne menfaat, ne de heyecan, kısaca hiç bir şey metanetli olan adamı kararından döndüremez. Önderler ve önemli mevkilerde bulunan kişiler sebat ve metanet sahibi olurlarsa, çevrelerindeki insanlar için cesaret ve güven kaynağı durumuna gelirler. Böyleleri, işlerinde daha başarılı olur…

Cenabı hak enfal suresi ayet.45.de mealen şöyle buyurmaktadır: *** Ey mü’minler, bir düşman topluluğu ile karşılaştığınız zaman, sebat edin ve Allah’ı çok anın ki, kurtulabilesiniz…*** Bu âyette, sebat ve metanetin, harpte zafere erişmek ve kurtuluşa ulaşmak hususundaki önemine işaret edilmiştir. Gerçekten de bu ahlakî fazilete sahip olmayanların doğru karar vermeleri, işlerinde başarılı olmaları, düşmanla galip gelmeleri pek güçtür…

Sebat ve metanette âşırı gitmek inattır, inatlaşmaktır. Sebat ve metanetin yokluğu da, kararsızlıktır. Her ikisi de terk edilmesi gereken kötü huylardandır. Bu konuda unutulmaması gereken bir husus da şudur. Sebat adını verdiğimiz kararlılığı insan, meşru, faydalı ve helal olan şeylerde göstermelidir. Allah’ın yasakladığı gayrı meşru, zararlı ve harâm işler için sebat gösterilemez. İnsanı kötülüklere sürükleyen konularda metîn olmanın bir mânâsı yoktur. Zaten bu iki ahlâkî kavram ancak müsbet davranışlarla birlikte varolabilir…

Hasan el Benna (Rh.a) Sebat konusunda diyorki: sebattan kastımız: Müslüman kardeşlerin usanmadan gayeleri ugrunda çalışmaları, cihad etmeleri, uzun yıllar geçsede gayelerine ulaşarak veya şehid olarak Allahın huzuruna varmaya gayret göstermeleridir. Bize göre vakit ilacın bir parçasıdır. Bu dava yolunun mesafesi uzun, aşamaları uzak ve engelleri çoktur. Fakat büyük mükafat ve güzel sevapla birlikte gayeye ulaştıran tek yoldur…

Çünkü bizim altı vasıtamızdan her biri, çok güzel hazırlamaya, münasip zamanı beklemeye ve dikkatli uygulamaya muhtaçtır. Bütün bunların münasip zamanları vardır. Said havva (Rh.a) Hasan el Bennanın bu güzel sözlerinden yola çıkarak şu degerli yorumları yapıyor: İnsanın bütün şartlarda davetle sürekli kalması gibi hiç bir şey, onun Allaha olan sadakatine delalet etmez. Bir defasında bir alimden, insanın Allaha olan sadakatini ögrenecegim yolu sormuştum. O da bana şöyle demişti: Bütün şartlarda ve durumlarda insanın davet üzerine devam etmesi ve onu taşımasıdır. İşte bu Sebattır…

Müslümanlar hiç bir zaman bu gün kadar zayıf duruma düşmemişlerdir. Bununla birlikte düşmanlarının kuvvetide korkunç bir şekilde büyümüştür. Bu aşamadan, daha güzel bir aşamaya geçmek için , uzun bir zamana ihtiyaç vardır. Hedefleri gerçekleştirme ise daha da uzun bir zamana muhtaçtır. Hedefleri gerçekleştirmenin ve safların çogalmasının biricik yolu da, bütün şartlarda devam etmektir. Farzedelimki davayı taşıyan herkes davasını belirli bir zaman yürütüyor, sonra terk ediyor. Bu durumda devamlı olarak netice sıfırdır …

Saflarda bu durumda yok hükmündedir. Ne aşamalar kaydedilebilir ve ne de hedefler gerçekleşebilir. Buna baglı olarak bir çok tarzlarda tehlikeli bir ihmalkarlık vukubulur. Bu yüzden kararlılık-sebat, davamızda beyatın esaslarından bir esas olarak kabul edilmiştir. Kararlılıga – Sebata yardımcı olan bazı hususlar şunlardır: Dünyaya, onun şöhret ve makamlarına karşı dirençli olmak; mükafatını Allahtan istemek, güzel sevabı ondan beklemek ve hem dünyada hem ahirette Allahın azabından korkmak…

Şurası açıktırki; dava yolundaki sebat – kararlılık, zorluk ve sıkıntılara ragmen saftan sıyrılmamak, Allahın izniyle zafer gerçekleşinceye kadar, hareketin sürekliligini ve davayı emanetleriyle birlikte bir nesilden bir nesile miras bırakmanın mümkün oldugunu gerçekleştirecektir. Allah teala Mısırda ve başka yerlerde bu rüknü ifa etmede, kardeşlere yardım etmiş, onları sebatlı – kararlı kılmış, onlarda baskıların sertligine ve müddetinin uzunluguna ragmen bayrakları yüksekte olarak yollarına devam etmişlerdir…Said Havva egitim risalesi.sayfa135-136.)

İnancımız odur ki; Bir inancın, amelin sürekliliginin, devamlılıgının saglanabilmesi; ancak bu inancı, bu itikadı tam manasıyla kabul etmesiyle ve önüne çıkarılan ve çıkabilecek olan her türlü engellere ve engellemelere ragmen her şeyini inancı yolunda, davası için elinden gelen gayreti göstermesiyle inanç ve amellerin devam ettirme, sürdürme hususundaki kararlılıgıyla bire bir orantılı, ilişkilidir. Eger kişinin inancı kendisini devamli hayırlara vesile olacak gayret ve çabalara itmiyorsa, o kişi daha inancının adamı olamamış demektir…

İstikrarlı ve karalı bir şekilde inandıgı davayı, mukaddes bildigi degerleri bedeninde taşıyan kişi, teslim olmasını bilen, itaatının esiri olma şansını yakalamış olan kişi işte inancının adamı olma yolundaki birisidir. Hayatında, yaşantısında; Ölçüsü inancı olmayan birisi, Allah korusun itikadını hafife almış demektir. Aslında dini inanç ve itikadi hususlarda hiç bir şey gizli tutmaya, saklamaya ve gizlemeye de gerek yoktur. Müslümanca yaşamanın tadını çıkaran ve imanın vermiş oldugu tadı kalbinin, gönlünün derinliklerinde hisseden inanan insanın takip edecegi hayat tarzı, uyacagı yol, amellerindeki degişmez ölçü ortaya konulmuş demektir…

Sebat öyle mübarek bir hareket tarzıdırki; hiç kimse sebat ehli birisini kınayamaz. Örnek olarak Sünneti seniyyeye uyma kararlılıgı, Peygamber efendimizin (sav) her türlü hal ve hareketlerini söz, fiil ve davranışlarını kendi nefsine örnek edinerek ve taviz vermeden yaşama istegi ancak gıpta edilecek bir harekettir. Bu zamanda böyle olurmu, o yaşantı o zaman dilimi için geçerlidir, diyenler ancak ve ancak malayani ve boş söz ve işlerle ugraşmaktadır der geçeriz…

İnanıyoruz ki asıl kurtuluşun yolu Sünnete baglılıktır. Sünnete uyan ve kararlı bir tavır sergileyen Müslümana kimse aşırı damgasını vuramaz. Bir hadisinde efendimiz (sav) şöyle buyurmaktadır: **Benim sünnetlerimin unutulmaya yüz tuttugu zamanlarda sünnetimi işleyenlere yüz şehit sevabı verilir…A.sünen.** Zaman kavramı nedirki ? Bu gün kendisini medeni ve çagdaş olarak niteleyen insanlar yarın yeni bir medeniyet çıgırtkanları tarafından eskimiş olarak adlandırılacaklardır…

Aynı bu gün moda olan her hangi bir giysinin ya da maddenin bir kaç gün, ay ya da yıl sonra demode yani modası geçmiş oldugunu gördügü gibi. Kaldıki inançlara hiç kimse set çekemez, engel olamaz, sen neden bu zamanda böyle hareket ediyorsun yobazlıgına soyunamaz. Bizlerin en büyük düşmanlarımızdan birisi de DİN hususunda tembellik, daha bir üretken, gayretli ve çalışkan olmamız gerekirken pasif tavırlı olmamızdır. Tembellik ve pasif hareketsizlik biz Müslümanlara yakışmıyor inancındayız…

Her Müslüman mutlaka adımlarını bilinçli, şuurlu ve ölçülü atmak zorundadır. Yaptıgımız ya da yapacagımız her türlü olumsuz hareketler ömür boyu utancımız olmamalıdır. Hele hele bir Müslüman nerde olursa olsun yani ister Müslümanların arasında, isterse gayrımüslimlerin yanında kesinlikle yüz kızartıcı tabir edilen hareketlerden mutlak surette uzak bulunmalıdır. Müslüman öncelikle kendi kendisine saygısını koruyan kimsedir. Bu saygıyı yitirmedigi müddetçe ölçüyü kaçırmayacaktır inşaallah…

İnsanın kendi kendisini belli bir ölçü içerisinde bulundurması almış oldugu egitimle, ögrenimle birebir orantılıdır kanaatındayım. Hani ne demişler ? Arkadaşını söyle senin kim oldugunu söyleyim. Cenabı Hak mealen:*** Ey iman edenler Allahtan korkun ve – özü sözü birleşmiş – sadıklarla beraber olun…*** buyuruyor. Evet Rabbimiz İman ve takvadan sonra, sadıklarla beraber olmayı emrediyor. Anlıyoruzki; İman ve takva, sabır, sebat, sadakat gibi güzel hasletlerle daha da kemal noktasına ulaşıyor ve sahibini kötülüklerden koruyor inancındayız…

İbni Arabi (Rh.a) diyorki: * Fiilen ve ahlaken özü ve sözü birleşene sadık denilir. Nifak ve riyadan kurtulmak için sadıklarla beraber olmak şarttır. Çünkü sadıklardaki dogru itikad, istikametli amel, etrafında olanlara sirayet eder – geçer. Ebubekir sıddık, Ömerul faruk, Osman Zinnureyn, Hazreti Ali ve ashabı kiramın hemen hepsi sadık idiler. Onların yolunda olanlarla beraber olmak imanın icabet ettirdigi bir haslettir…

Sadıklarla beraber olmanın iki keyfiyeti vardır: a.) Cismani-bedeni olarak meclislerine – toplantılarına devam etmek, sohbet ve hizmetlerinde bulunmak, Sebat ve sabırla her türlü -güzel amellerinde ve faaliyetlerine beraberce- yanlarında devam etmek, emirlerini yerine getirmek, yasaklarından sakınmak ve nasihatlarını kabul etmektir. B.) Şah veliyullah Dehlevinin tarif ettigi gibi, onların gıyabında da halleriyle yaşamak, onları hayalde tutmak, fiilen onları taklit etmek gibi keyfiyetlerdir, güzelliklerdir…*

Şüphesizki bu zamanımıza kadar gelmiş güzel bir egitim usulüdür. İnsanlar sevdikleri ve beraber olmak istedikleri fikren ve düşünce itibariyle uyuştugu kimselerle bedenen de beraber olmaları, birbirlerini tabir caizse gözetim ve denetim altında tutmaları ancak birbirlerinin menfaatı icabınadır. Bu baglılık sonucunda bilgi, beceri ve herhangi bir hususlardaki zayıf olan müminler birbirlerinden edeb, ahlak, görgü kuralları, usül ve metod ve hak olanı, güzellikleri ögrenirler ve sonucunda belkide ögrendiklerinden daha çok teslimiyet ve itaat göstererek dini hayatını sürdürürler…

Dost dostun aynasıdır gerçegine baglanarak samimiyetle İslam cemaatına baglılıgını sürdüren Müslüman, sadakati, teslimiyeti, itaatı, ihlası, takvayı ve aynı zamanda tevekkülü, güzel ahlakı, Dininin ondan istedigi adabı ve istikamet üzere olmayı hülasa her türlü güzellikleri dost, dostundan kazanır. Bu kazançlarıyla beraberce cemaat olmanın vermiş oldugu huzurla hayatlarını devam ettirirler…

Burada bizlere örnek ve önder olan Peygamber efendimizin bir hadisini uzun da olsa önemine binaen alıyoruz mealen: ** Hiç şüphe yokki, kıyamet gününde Allah: Nerede benim azametim için birbirini sevenler. Bu gün ben onları kendi gölgemde gölgelendirecegim. Benim gölgemden başka hiç bir gölge bulunmayan günde diyecektir…**

** Bir adam başka bir beldedeki kardeşini ziyaret etmiş, bunun üzerine Allah, onun için yoluna bir gözcü melek göndermiştir. Adam melegin yanına varınca, ona:- Nereye gidiyorsun diye sormuş. Adam: Şu köydeki kardeşime gitmek istiyorum, cevabını vermiş. Melek: Onun üzerine islahına çalıştıgın bir nimetin varmı diye sormuş, Adam: Hayır, şu kadar varki, ben onu Allah için sevdim, cevabını vermiş. Melek: O halde ben, senin o kardeşini Allah için sevdigin gibi, Allahın da seni sevdigini bildirmek üzere, Allahın sana gönderdigi elçiyim demiş…** Bu iki hadisin şerhinde ulema: Hadisi şeriflerde Allah için birbirini sevmenin faziletine ve bu sevginin de Allah tealanın kulunu sevmesine sebeb olacagına, bir de salih ve sadıkları dostları ziyaret etmenin müstehaplıgına delil vardır demişlerdir…(tek çare.ismail çetin.)

Okudukça anlıyoruz, anladıklarımızı güzel bir şekilde kavrayarak hayatımıza aktarma gayretini taşıyor ve bu şekilde talebeligimizi devam ettiriyoruz. Bu baglamda Kuranı kerime baktıgımızda müminlerin degişik vasıflarından bahsedildigini görüyoruz. Mesela Salihler, müttakiler, ihsan sahipleri, Allah yolunda Cihad edenler gibi. Belki bir Müslüman bu vasıfların çoguna , belkide bir kısmına sahip olabilir. Ama şurası bir gerçektir ki; bir müslüman ne kadar bu vasıflarla vasıflanırsa, o kadar güzelleşir, o kadar ibadet ehli, salih amel sahibi olmuş olur…

Bazı amelleri İslami bilgiden yoksun kalmış insanların bilmemesi ya da garip karşılaması, garipsemesi tabiidirki hiç bir mümini yolundan ala koymamalı, bildigi dogruları, güzellikleri ısrarla ve sebatla sürdürerek salih amelleri işlemeye devam etmelidir. Müslümanlar Ehli sünnet vel cemaat yolunu takip etmekten kesinlikle vaz geçmemelidir. Bu yol Sünnet ve cemaat yoludur. Sünneti seniyye Peygamber efendimizin (sav) ortaya koymuş oldugu hayat ve yaşayış tarzıdır…

Sünnet ve cemaat yolu Rabbani bir yoldur. İslami ve insani karakterini hiç bir zaman kaybetmemesi gerekli olan müslüman şuurlu ve bilinçli bir şekilde hayatının her anında, yaşantısının her karesinde sünneti seniyyeyi aklından çıkarmadıgı müddettçe dogru yolda olacak, sıratı müstakim çizgisinde olacak ve onu hangi düşünce ve felsefi yapı olursa olsun İmanından, itikadından teslimiyet ve ittaattaki sebatkar tutumundan asla yıldıramayacak ve caydıramayacaktır…

İnsanlar ögrendikçe, okudukça, islama baglı kaldıkça ve dogru, müsbet düşünceyi yakalamaya çalıştıkça bileceklerdirki: İslam kuru ve öylesine bir iddia degildir. İslam her zaman canlı ve diridir, aynı zamanda canlandırıcı ve dirilticidir. İslam necata erdirici kurtuluşa ulaştırıcı ve kurtarıcı bir hayat tarzıdır. İslamın bu özelliklerini ve bu güzelliklerini mutlak surette bulundugumuz ortamlarda önce kendi benligimizde yaşamak, sonra gücümüz yettigince anlatmak, yaşanmasına vesile olmak görev ve sorumlulugumuz dahilindedir…

Tevhid erleri, şeriat bagımlıları, Sünneti seniyye aşıkları büyük bir sadakatla görevlerini yürütürlerken mutlaka bazı engeller önlerine çıkacaktır. Karun ruhlu nice şahsiyetlerle tanışacaklar, Kabil tabiatlı sadece gücüne, kuvvetine güvenen kalın kafalı nice zorbaları tanıyacaklar, Firavun zihniyetli nice dolambaç fikirli, sadece kuru aklının esiri olmuş filozof taslagı görecekler, Nemrut ahlakına sahip nice gurur, kibir sahibi yobazlarla karşılaşacaklar…

Ebu cehil karakterinde nice bildiginden şaşmayan, inatçı elbise giydirilmiş odunların varlıgına şahit olacaklar, Şeytan kaynaklı, isyanda iblisi düşünceleri aratmayan, fikir, düşünce ve ideolojilerde sınır tanımayan nice nice parasız askerlerinin yaşadıgına şahit olacagız, her zaman ve mekanda yaşadıgına inandıgımız nice nice deccalların hükümlerini sürdürmeye çalıştıgını ama sonunda tepetaklak cehennemin dibine yol aldıklarına inanıyoruz.

Aşagıların aşagıların aşagısına hasret yaşayan daha nice karakterlerin oldugunu ifade etmek mümkün. Lakin bizim mücadelemiz bu ve bunun gibi zihniyetleri yok etme, ıslah etme çabası olmalı, Allah yolunda cihadımız bari en azından dille ve gönül yoluyla devam etmeli, Peygamber efendimizin (sav) yoluna, tarzına, gösterdigigi dogrulara, güzelliklere baglanarak, Tevhid ruhuna sımsıkı sarılarak, sabır ve sebat içerisinde inandıgımız dogruları yaşamalıyız diye inanıyorum. Eger bu tür hayat tarzı sürdürülmezse Allah korusun o zaman ebedi felaket ve helak olma durumuyla insanlık karşı karşıya kalacaklardır…

Peygamber efendimiz (sav) mealen şöyle buyurmaktadır: ** Kişi sevip dost edindgi kimsenin dini üzerindedir, sizden biriniz kiminle sevişip ve kimi dost edindigini dikkatle düşünsün…Ebu Davud.sünen.** Bu hadisin şerhinde deniliyorki: Dost edinilecek kimselerde şu hasletlerin, özelliklerin bulunması şarttır. Sana bir meziyet, güzellik tanırsa, en azından eşitlik hakkını verirse, dini ve ahlakını kabul ederse, islami yaşantılarını tenkit etmezse, arkadaşlık ve dostlugunda sadakat gösterirse onunla arkadaş ve dost olursun. Aksi takdirde ondan sakın…

Başka bir hadisi şerifte mealen şöyle buyuruluyor: ** Kendi nefsi hakkında kar ve zarar – düşünüp- gördügü gibisini sana da görmeyen arkadaşında hayır yoktur…Tirmizi.** Bir hadisi kudsi ise mealen şöyledir: ** Benim sevgim, benim için sevişenlere hak olmuştur. Benim sevgim. Benim için oturup sebat edenlere hak olmuştur. Benim sevgim. Benim için birbirini ziyaret edenlere hak olmuştur. Benim sevgim benim yolumda mal harcayanlara hak olmuştur…**

Şurası kesin olarak bellidirki: İnsanların kendi başlarına birey olarak, fert fert sebat etmeleri pek bir işe yaramaz. Daha dogrusu faydası da zararı da sadece kendisinedir ve geçicidir diye inanıyoruz. Lakin İslam cemaatının üyeligini sırtlamış bir kişi daha yarı yola varamadan kardeşlerini terk ederse işte o zaman zararını bütün bir cemaat çeker. Söz verdikten saflar içerisine dahil olduktan sonra yolun yarısı neresi, sonu neresi düşünmeden dirençli, kararlı ve sebatlı bir şekilde vermiş oldugu sözün arkasında durup, İslam cemaatının kuvvetini, gücünü, direncini güçlendirici çaba ve gayretin içine girmek CEMAAT mensubundan beklenen davranıştır…

O sebepten dolayı hiç kimse bir başkasını kendisinden daha üstün ya da seviye olarak farklı göremez. Çünkü insanlar olmadan CEMAAT olması mümkün degildir. Ferdi yapacagımız gayretlerle toplu yapacagımız çalışmalar arasında büyük farklar vardır. Kardeşlik hukukunun gelişmesi, Müslüman toplumunun yükselmesini beraberinde getirir. İslam dini fıtrat dinidir. İnsanlar hangi hükmü ile ihlasla yaşama gayreti içerisinde olurlarsa mutlaka huzur bulacaklardır…

Ne kadar kararlı bir şekilde ve sebat ederek islamı hayatımıza nakşedersek o kadar izzetli, haysiyetli ve şerefli olacagımız gayet açıktır. İslamdan ne kadar uzaklaşırsak o kadar şeref ve haysiyet kaybına ugrar ve zillet içerisinde kalırız Allah korusun. İslam dininin şemsiyesi altında emniyetli ve izzetli bir hayatı, yaşantıyı arzu eden her kararlı, sebat sahibi ve samimi olan Müslüman İslam cemaatını kuvvetlendirmeye yönelik her makbul davranışı yapmaya gayret sarfedecek, ölçülü, sogukkanlı, itidallı, ne yaptıgının şuurunda, her türlü aşırılıklardan uzak ama haysiyetli, izzetli yaşantısını devam ettirecektir inşaallah…

Bazı haller vardırki kesinlikle müslümanın tavrı böyle olamaz ya da olmamalıdır deriz. Bu sözümüzü neye göre söylüyoruz tabiiki mutlak dogrular olarak kabul ettigimiz ayeti kerimeler ve hadisi şeriflerin ışıgında bu sözleri sarfediyoruz. Sözümüz Allahın kitabından ve onun şanlı rasulünün ifadelerinden kaynaklandıgı müddetçe dogru sözlülerden, güzel sözlülerden oldugumuz kesindir. Allah bizleri malayani, boş söz söylemekten, boş ve faydasız işler yapmaktan muhafaza buyursun…

Cenabı hak ahzab suresi ayet.23.te mealen şöyle buyurmaktadır:*** Müminlerden Allaha verdikleri ahidde sadakat eden niceleri vardır. Kimi canını vermiş, kimi de beklemektedir. Ahidlerini hiç degiştirmemişlerdir…*** Cenabı Rabbul alemiyn bizleri ahidlerine sadakati olanlardan ve Sebat edenler zümresine dahil eder inşaalah yoksa işimiz hem dünyada ve hem de ahirette hiç te iç açıcı olmayacagı aşikardır…

Peygamber efendimiz (sav) bu hususları açıklayan bir hadisinde mealen şöyle buyurmaktadır: ***Dört şey vardır ki, bunlar kimde bulunursa, O kimse halis münafıktır. Kimde bunlardan bir nesne bulunursa , onu bırakıncaya kadar kendisinde nifaktan bir haslet var demektir.1.) Konuştumu yalan söyler. 2.) Ahidleştigi zaman aldatır. 3.) söz verdigi zaman da sözünden döner. 4.) Kavga ettigi zaman da baştan çıkıp iftira eder…Buhari, Muslim.** Cenabı hak bizleri ahdinden ve vermiş oldugu sözünden dönmeyenlerden ve her halukarda İslam cemaatında SEBAT edenlerden eylesin. Allah bizleri nefsine uyanlardan eylemesin. Allah teala bizleri istikametten ayırmasın. İnanıyoruz ki; İstikamet Allahu tealanın varlıgına ve birligine imandan sonra, ahlak, haya ve edeb gibi hasletlerden maksat istikatette olmaktır. Zira istikamet; Tevhid ve imanın bizlere kazandırdıgı, İbadet ve ahlakın zirve noktasıdır. Şurası bir gerçektir ki Allahın şanlı rasulü bile istikamet ile emrolunmuştur…

İmam Kuşeyri bu hususta diyorki: İman ve tevhidden sonra istikamet öyle bir mertebedir ki, her ahlak ve ibadetin tamamlanması ve kemali ona baglıdır. Hayır ve hasenatın husule gelmesi, DİNİN nizam ve intizam bulması, hepsi onunladır. Niyet, hal, taat ve ibadet, hatta bütün ahlakta istikamet sahibi olmayan bir insanın çalışıp çabalaması netice itibariyle boşunadır.

Peygamber efendimiz (sav) mealen şöyle buyuruyor: ** Dinde dosdogru olun. Dinde dosdogru duran istikamet sahibi olmanız ne güzeldir. Sizin amelinizin en hayırlısı Namazdır. Elbette müminden başkası abdest üzerine layıkıyla muhafazakar olamaz…** Bu hadisden de anlaşılıyorki Namaz kılmayan istikamet sahibi degildir. İmamı gazali hazretleride bu konuyu pekiştirir şekilde diyorki. Namaz kılmayana iyi insan demeyin. Evet bizler Namazda sebat edecegiz, cemaatta sebat edecegiz, dini degerler söz konusu olunca saglam ve sebatkar olacagız. Aklımıza ne gelirse yeter artık demeyecegiz. İbadette sebat, hayırlı davranışlarda sebat, Allahın dinini muhafazaya çalışmada sebat, ahlakta, edebte ve her türlü verilmiş söz ve ahitlerimizde itidal içerisinde, sabırlı, kararlı, ölçülü ve sebatkar olacagız inşaallah…

İnanıyoruz ki bir Müslüman bir başka Müslümanı darda ve zorda koymayacaktır inşaallah. Allah rasulü İslam kardeşligi ve dostluk hakkında kaynak olarak gösterilen bir hadisinde mealen şöyle buyurmaktadır: ** bir kimse bir Müminden dünya sıkıntılarından bir sıkıntı giderirse, Allah ondan ahiret sıkıntılarından bir sıkıntı giderir. Bir kimse başı sıkılana kolaylık gösterirse, Allah ona dünya ve ahirette kolaylık verir. Ve bir kimse bir Müslümanın günahını ört bas ederse, Allahda onu dünya ve ahirette ört bas eder. Kul din kardeşinin yardımında oldukça Allah da kulun yardımındadır…

Ve her kim bir yol tutarak, o yolda ilim ararsa, bu sebeple Allah ona Cennete götüren bir yol müyesser kılar. Bir kavim Allahın evlerinden bir eve toplanarak kitabullahı okurlar ve onu aralarında müzakere ederlerse, üzerlerine sekine-huzur iner. Allahın rahmeti onları kaplar, meleklerde etrafını kuşatırlar. Allah onları kendi nezdindekilerle anar. Bir kimseyi ameli yavaşlatırsa, nesebi hızlandıramaz…Sünen sahibl.**

Allahım sen bizlerden yardımını esirgeme. Bizlere ileri görüşlülük, firaset, anlama ve kavrama kolaylıgı ver. Bizlere bol bol sabır ihsan eyle. Bizlere verdigimiz hayırlı kararlarımızda sebatkar olmamızı nasip eyle. Bizleri sıratı müstakimden yani istikametten ayırma. Bizlere seni sevenleri sevdir. Bizleri Sünnet ve cemaat yolu olan Ehli sünnet vel cemaattan ayırma . Sen her şeye kadirsin Allahım… Amin…

Sermed Kadir… 12.06.2009

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht.