Söz Taşıma Cinayeti: Gıybet

Elhamdulillahi Rabbul âlemiyyn vel agubetu lil muttegıyn. Ve la udvane illa alezzalimiyn. Vessalatü ves selamu Ala Rasulina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ecmain. Rabbena tegabbel minna inneke entes semiun aliym, ve tüb aleyna, Ya mevlana inneke entet tevvaburrahiym.

Hayat Rehberimiz Kuranı keri mde, Hucurat.suresi.ayet. 12.de mealen şöyle buyurulmaktadır: *** Bazınız bazınızı gıybet etmesin. Hanginiz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır. Ondan tiksinirsiniz…***

Peygamber efendimiz bir Hadisi şerifinde mealen şöyle buyurmaktadır: ** Gıybetten sakınınız. Zira gıybet zinadan daha şiddetlidir. Çünkü zina eden kimse tevbekar olur (tevbe eder) Allah ta kendisini affeder. Fakat gıybet edilen affedilinceye kadar gıybet eden affedilmez.**

Sahabe-i kiramdan birisi, gıybetin mahiyetini öğrenmek niyetiyle Resûl-i Ekrem (sav)’e, * Söylediğimiz vasıf gerçekten o kardeşimizde varsa ne dersiniz?* sualini sormuştur.

Bunun üzerine Resûlullah (sav), *** Söylediğiniz vasıf, o kimsede gerçekten varsa gıybet olur. Şayet (söylediğiniz vasıf) yoksa iftira etmiş olursun. (Sahihi Muslim. Tirmizi) diyerek, meselenin önemşini arz etmştir.

Bir Müslümanın gıyabında, duyduğu takdirde hoşlanmayacağı bir kusurunu söylemek gıybettir ve haramdır. Eğer gıyabında söylenen söz doğru değilse; iftira edilmiş olur ki, bu daha büyük bir günahtır, suçtur, cürümdür…

GIYBET: Bir kimsenin arkasından hoşuna gitmeyecek şeyleri söylemek, Başka bir izahla, kendimize söylendigi zaman hoşlanmayacagımız bir şeyi, Din kardeşimiz hakkında arkasından konuşmamız anlamlarına gelir. Halkımız arasında dedikodu, gıybet ile aynı anlamda kullanılır. (Şamil islam Ans.)

Gıybet, İnsanların kulakları duydugu zaman hoşuna gitmeyecek olan bir kusurunu gıyabında söyleme hadisesidir. Bu tür bir dedikodu ya da çekiştirme, İnsanların bedeni, nesebi , ahlakı,yaradılışı, kıyafeti, işi gibi hususları kapsar. Bu tür gıybetleri çeşitlerine göre sıralayacak olursak.

1.) BEDENİ GIYBET: En yaygın olangıybet çeşidi bedeni gıybettir. Mesela denilirki her hangi bir azası, misal gözü şaşı dır. Veya bir gözü kör dür. Başı kel dir. Yüzü sivilcelidir. Boyu kısa veya boyu uzundur. Esmerdir, sarışındır. Buna benzer bedeni noksanlıklarını- eksikliklerini sayarak o kişinin duydugunda canının sıkılacagı çekiştirmeler bu sınıfa girer. Kıyafetinde olan her hangi bir eksikligi saymakta bu sınıftadır.

2.) ÂHLAKİ GIYBET: Bu sınıfta olana örnek verecek olursak. Kötü huyludur, Ya da çok cimridir. Ve ya kibirli adamın birdir. O çok korkaktır, ödlegin biridir gibi. Ve ya o acizin çaresizin birisidir gibi.Tahammülsüzdür, Riyakardır, çabuk öfkelenir, Cesareti yoktur , yüreksizdir, çabuk korkuya kapılır gibi gıybet türleri bu sınıfa dahildir.

3.) DİNİ GIYBET: Mesela bir kişiyi andıkça, Bırak onu Yalancının biridir, O çok içki içer, O Kumarmazın tekidir. Onun Hainlkikte benzeri yoktur. O öyle bir zalimdir ki bir eşi daha görülmemiştir. Ya da Namazını vaktinda ve güzel kılmaz, O pasaklının biridir, pislikten kaçınmaz. Zaten o Zekatını zorla verendir. O neden Oruç tuttugunu da bilmez gibi çekiştirmelerbu sınıfta sayılabilirler. Aslında misalleri çogaltmak ta mümkündür.

4.) DÜNYEVİ GIYBET: Mesela birisinin adı anılınca; Bırak canım O edepsizin tekidir. Veya insanlara ihanet etmekten hoşlanır. Veya Milletin hakkını hukukunu hiçe sayar. Her yerde kendisini haklı görür.O şahıs çok gevezedir. Oturdumu bir tencere pilavı yer. Ve ya yattımı kesinlikle kalkmayı bilmez. O oturacakı kalkacagı yeri bi,lmiyendir. Terbiye kurallarında habersizin tekidir… gibiyapılan çekiştirmeler GIYBET türünün bu sınıfına dahil edilebilir.

5.) NESEBİ GIYBET: Onun Babası amelenin tekidir. Veya annesi çok görgüsüzün birisiydi. Ya da Kardeşleri ahlaksızlık numunesiydi-örnegiydi. Ve ya Bacısı Âhlaken pek te düzgün degildi. Gibi yapılan çekiştirmeler, dedikodular GIYBET türünün bu sınıfına dahil edilebilir…

6.) GİYİNİŞTE GIYBET: Ne kadar medeniyetsiz birisidir o. Bu devirde öyle geniş ya da öyle dar giyilirmi. Öyle giyinmişki: Çuval gibi veya öyle dar giyinmişki şöyle şöyle idi gibi. Ve ya İnsan hiç üstünü başını yuyup arıtmazmı, temizlemezmi kirden kalkmıyordu … gibi sarf edilen çekiştirme ve dedikodularda GIYBET türünün bu sınıfına dahil edilir…

Kısacası İnsanların duydukları vakit canı sıkılacagı ve hoşlanmayacagı her sözün, kişilerin arkasından söylenme hadisesi GIYBETTİR.

Peygamber efendimiz (sav) Buyurmuşturki: ** Gıybetin ne oldugunu biliyormusunuz O kardeşinizin hoşlanmayacagı şey ile onu anmanızdır. Söylediginiz kusurlar onda var ise işte o zaman gıybet etmiş olursunuz. Yoksa iftira edersiniz. **

Ne yazıkki: Bir kimse başka bir kimse ye her hangi bir sebepten kızdıgından dolayı onun aleyhinde konuşmaktan zevk alır. Eger kuvvetli bir İmana da sahip degilse O kişi aleyhinde atar, tutar, dedikodu yapar, çekiştirir. Böyle bir hiddetle-sinirlilikle çekiştirme GIYBETİN en belirgin özelliklerindendir…

BAZILARI İSE ARKADAŞLARINI KONUŞTURUR VE ONLARI DİNLER. Onlar ise bu gibi dedikodudan zevk alıp, onu güzellikle hoşuna giderek dinlemesi ondan yüz çevirince, veya o meclisten kalkıp ayrılınca * Arkadaşlarımın agırına gider * diye korkup çekinerek GIYBETE dalmasında kişinin başka bir zaafıdır- eksikligidir…

Bazıları kendileri aleyhinde söylenenleri başkasına yüklemek suretiyle kendisini kurtarmak için GIYBET eder. Onun yaptıgı kötülükleri sayıp döker. Halbuki bu kişinin vazifesi kendisinde öyle bir hal ve hareketin olmadıgını anlatmaktır. Öteki adamın kusurlarını anlatmak-döküp,saymak degil. Yahut kendi yükünü azaltmak için Kendisini mazur göstermek gayretiyle * falanca ile beraber yaptık * diyerek onun GIYBETİNİ yapar. Kendini üstün göstermek için, bir başkasını küçük göstermek gayretiyle, O cahildir, onun bir şeye aklı ermez, onun sözü degersizdir şeklindeki konuşmaları da böyledir.

Bazılarıda şaka olsun eglenelim hoşça vakit geçirelim diye başkalarının kusurlarını, ayıplarını sıralarlar. Bunun sebebi de genelde kendi kendisini begenmedir. Bu be buna benzer GIYBET çeşitlerinin misalleri uzar gider.

Bütün kötü huylarda oldugu gibi GIYBET TE İlim ve Âmel ile tedavi edilir. HER KÖTÜ HUYUN TEDAVİSİ SEBEBİNİN ZIDDI İLE OLUR. Şöyle ki; Bir insan gıybet ettigi zaman AllahuTealanın gıybete gazaplandıgını bilmesi lâzımdır. Aynı zamanda gıybetin bütün iyilikleri, bütün sevapları mahfettigini, kıyamet gününde GIYBET edenlerin açıktan teşhir edilecegini ve ceza olarak bütün sevaplarının Gıybet ettigi şahsa verilecegini, sevabı yoksa o şahsın günahlarının kendisine yükletilecegini ve LEŞ yiyen hayvanlara benzetildigini, bu suretle Allahın gazabına ugrayacagını, Günahlarının agır gelmesiyle Cehenneme girecegini, hatta GIYBET edilen kimsenin bir günahını almakla dahi günahlarının agır gelecegini ve en hafif derece olarak kendi amelinin , mükafatının azalacagını bilmesi Ve Allah korkusu içinde olan kimse; kesinlikle gıybet etmekten başkalarını çekiştirmekten uzak durur…

Bir kişinin GIYBETTEN kurtulmasının bir başka yolu da kendi kendisini düşünmesidir. Kişi kendi kendisinin hareketlerini hesaba çekerek bu haeketleri, bu kusurları, hatalarını düzeltmeye gayret eder. Toplumun diger fertlerinin hareketleriyle meşgul olmaz. Eger kendi kusurlarını düzeltemiyorsa başkasını da mazur görmeye gayret eder.

Şayet GIYBETİ arkadaşlarının hatırı için yapıyorsa bundan kurtuluşun çaresi; Allah celle celalühunun hiddetini yaratılanın rızasında aramakla Yaratanın kendisine gazap edecegini bilmesi onların rızası ugruna Allahın rızasını nasıl terk edecegini düşünmesi kızdıgı, gıybet ettigi, kötülüklerini andıgı o hareketin kendisini uçurumlara sevk edecegini düşünmesi ve hemen böylesi hareketten yüz çevirmesi en akıllıca hareket olur diye düşünüyoruz…

İnsaf ile düşünen birisi başkalarının kendisini GIYBET etmelerinden nasıl bunalırsa, Kendisininde başkalarını Gıybet etmesinden aynı şekilde canı sıkılacagını bilmesi GIYBET etmesine mani olan bir başka sebetir. Yani kendi nefsimize güzel gelmeyen bir hal ve hadise başkalarına da çok kötü gelecegi aşikardır. Aklın yolu birdir düsturuyla en güzel şekliyle GIYBET ten vaz geçmek tek çıkar yoldur…

Allahın emrine muhalefet eden kim olursa olsun o şahsa uyulmaz. Kendisini ateşe atan bir insan örnek alınmaz. Ona uyup kendisini ateşe atan ahmagın ta kendisidir. Dil ile ve bilinen-zahiri azalarla GIYBET HARAM oldugu gibi; Kalp ile ve içten yapılan gıybet te haramdır. Buna suizan-kötü zan diyoruz. Bu Suizan aynı kötü söz gibidir. Kötü zan da bulunmakta dinimizde yasaklanmıştır…

Dil ile bir adamın kötülüklerini saymak yasak oldugu gibi, kalp ile kötü zanda bulunmakta yasaktır. Böylesi bir suizan adamın kötülügüne kişinin kalbinin hükmetmesidir. Kat’i bir malümata-kesin bilgiye sahip olmadıkça hiç kimse için kötü düşünmeye hakkımız yoktur.

Gözümüzle görmeyip, kulagımızla duymadıgımız hususlarda kalbimize gelen şüphelerin ŞEYTAN dan oldugunu bilmemiz gerekir. Şeytan ise kötülüklerin menhiyatların başı oldugundan o melunu tasdik etmek degil yalanlamak gerekir.

Mesela bir adamın agzını koklayıp agzından şarap kokusunu almakla onun hakkında şarap içme cezası tatbik edilemez. Zira zorla içirilmiş veya degişik bilmedigimiz sebepler olabilir. Bütün bunlar ihtimal dahilinde oldugundan suizandan-kötü zandan kesinlikle kaçınmamız lâzımdır.

GIYBETTE ruhsat-izin verilen mazeretler şunlardır:

1.) Kişnin ugradıgı haksızlıktan dolayı ilgili kişilere şikayet etmesi. Bu durumda olan şikayetçi alakalı şahıslara her şeyi açıklayabilir. Mesela her hangi bir memuru zulüm, haksızlık, hıyanet etmek ya da rüşvet yemekle diline dolarsa gıybet etmiş ve günaha girmiş olur. Fakat bizzat kendisi O devlet memurunun zumüne ugramışsa o kişiyi daha yetkili bir makama şikayet edip kendisine yapılan haksızlıgı anlatması günah degildir.

2.) Yapılan kötülügü düzltmek için ve günahkârı yola getirmek için yardım istemek.

3.) Fetva almak için. Mesela adamın müftiye gidip bir kurtuluş yolu bulmak için ve Fetva almak maksadıyla: * Babam, Kardeşim yahut ta karım bana kötülük ediyorlar gibi.* bu kadar anlatım caiz dir denilmiştir.

4.) Salih yani iyilerden oldugu bilinen, ibadet ehli-abit bir kişi, fasık ve bidat ehli birisiyle düşüp kalkıyorsa onun kötü hâlleri salih olan, iyilerden olan kişiye geçeceginden korkulursa, O iyi yolda olan kişiye o Fasıgın hallerini anlatırsın. Bu cevazda ancak Müslümanı kötülükten korumak içindir.

Peygamber efendimiz (sav) bir Hadisi şerifinde mealen şöyle buyurmaktadır: ** Faciri anmaktan çekiniyormusunuz ? Onun her hâlini açıklayınki herkes onu bilsin. Onda olan hâller ile onu anlatınızki insanlar ondan kendilerini korusunlar.**

5.) İnsanlar kendilerinde olan kusurlarından aldıkları lakaplarla anıldıkları için böyle olan kişilerin bu lakaplarını anmak GIYBET sayılmaz.

6.) Kişinin fasıklıgını açıktan açıga yapmasıda gıybet sayılmaz. Açıktan-aleni içki içilmesi, Açıkça kumar oynaması gibi Böylece hâya perdesini yüzünden atanında gıybeti olmaz. Denilmiştirki: Zalim hükümdarın Bidat sahiplerinin ve fasıkların hâllerini açıga vurmak gıybet degildir.

Bilinmelidirki; GIYBET edene vacip olan pişman olup kendi hâline acımak suretiyle tevbe etmek ve bu suretle Allah (cc) katında mesuliyetten kurtulmaktır. Ayrıca gıybetini yaptıgı kişiden de helallık almak lâzımdır. Bizlere kadar ulaşan bütün rivayetler GIYBET edilenden Helallık almanın gerekli oldugunu göstermektedir. Ve böylece birisi helallık isteyince affetmek çok güzel görülmüştür- faziletlidir…

Hasanı Basriye (Rh.a) , Ya hasan falanca şahıs senin guybetini etti denilince Hasanı Basri o adama bir tabak hurma göndermiş ve *işittigime göre sen bana Âmelinden bir miktar hediye ettin . Bende bu hurma ile mukabelede bulunabildim beni mazur gör, hediyemi kabul eyle * demiştir…

GIYBET etmek sadece dil ile olmaz. İşaret etmek, dudak bükmek, göz kırpmak, yazı ile, resimle ve bunun gibi hareket etme ve maksadı belirtici herşeyde açıkça söylemek gibidir. Denilmiştir. Başkasının durumunu hikaye etmek suretiyle taklidini zapmak ta gıybetin bir başka çeşidi dir…

İmamı Gazali (Rh.a) diyorki: * Bilki âhlakın bütün kötülükleri ancak İLİM VE ÂMEL macunuyla tedavi edilir. Ancak her illetin ilacı SEBEBİNİN ZIDDIYETİYLE dir.*

Hastalıgın tedavisi sebebinin önlenmesiyle mümkündür VESSELAM…

İnanıyorum ki; Yine iş dönüp dolaşıp bilip bilmemeye dayanıyor ve biz kısaca bilene Alim bilmeyene Cahil diyoruz. Zaten Lügatlara yani bu günkü söyleyişle Sözlüklere baktıgımızda Cahil şöyle tarif ediliyor: İlimden mahrum olan, bilgisiz olma halidir. Bizim Lügatımızda yani sözlügümüzde Cahil ise kısaca Allahı inkar eden kişi diye yazılıdır…

Ve bizim anlayoşımıza göre; Bir İnsan hiç bir şeyi bilmese de Bir ve Tek olan Allahı tanısa, ona cahil diyen herkes bilgisizdir ve Cahildir. Ve yine bizim anlayışımıza göre; Bir İnsan Kainattaki her şeyi bilse ya da biliyorum dese de Bir ve TEK olan Allahı bilmese tanımasa ona Alim diyen herkes cahil durumundadır… Mesela Yakın zamana kadar bazı insanlardan çok duydugumuz bir söz vardı; Yahu adam koskoca profesör ama hala Namazını kılıyor, Orucunu tutuyor veya Hacca bile gidecekmiş gibi…

Ne yazıkki bu cümleleri Namaz kılan ve Oruç tutanlardan duyuyorduk bu ifadeler bizleri derinden yaralardı tabiiki. Toplumda Cumhuriyet dönemine girildikten bu tarafa Sanki yüksek tahsilliler Namaz kılmaz, Oruç tutmaz, ya da Üniversite genci Cuma Namazına dahi gelmez gibi toplumda yer etmiş inanışlar yanlış da degildi hani o zaman ortada bir İnanç kalıyorduki o da;

Oruç tutmak, Namaz kılmak sadece Cahillere mahsus bir hareket bütünlügüdür saçma düşüncesi yıllarca İbadet etmenin Cahillik oldugu mantıgı ile alnı secdeye degen İnanmış insanlara yapılabilecek en büyük hakaret oldugu bilincini taşıyan bizler tabiiki bu düşünceleri kökünden reddediyouz. Ve diyoruz ki Ordinaryüs profesör de olsa Allahı bilmiyorsa tanımıyorsa bizim nazarımızda cahilin tekidir…

Bu konuda Şu örnegi vermeden geçemeyecegiz. Asrı saadetin yaşandıgı Miladi Altı yüzlü yıllarda yaşayan Bedevi diye tanımlanan insanlara farzı muhal zamanımızın tekniginden bahsedilse idi ve ‚’ öyle bir zaman gelecekki Sen konuşacaksın, senin sesini milyarlarca insan evlerinde oturdukları yerden dinleyecekler, görüntünü milyarlarca insan izleyecek, görüntün ve sesin bir anda on binlerce kilometre uzaklardan milyarlarca ekranın hepsine birden ve aynı anda yansıyacak denilseydi ’’ O insanlar sizleri delilikle ve Cahillikle suçlarlardı…

Ama bu Bedevi; Allah Rasulünün(sav) gecenin bir bölümünde fezanın, gökyüzünün ötelerin ötesinde, Arşa çıkıp belli bir müddetten sonra geri döndügünü yani MİRAÇ Hadisesini tasdik ediyorsa, O insanın hayal gücünün müthişligine degil, Bilakis İmanının Kamil manada olnasına yorumlamanın daha dogru olacagına inanıyorum…

Allahın dinine teslim olana Allahın Rasulünün getirdiklerine acabasız kesinlikle riayet eden kişiye kesinlikle Cahil denilemez aslında onlar kısa bir sürede İlmi yudumlayan, kana kana içen ve İlmin zirvesine doruklarına çıkan seçkin İnsanlar olmuşlardır Allah hepsinden razı olsun …

Cahil kimdir öyleyse misallere devam edelim Cahil: Sadece bir şartele dokunuşta milyarlarca ampulün binlerce kilometre ötede yandıgını, AY’ın ötesinde, MARS’ın ve diger gezegenlerin çevresinde dolaşan Apollolarda, Soyuzlarda bulunan Astronotların görüntülerinin bir anda bütün Dünya ya, Milyarlarca ekrana aksettigini gördügü ve bunun İnsanlar tarafından yapıldıgını bildigi halde, Miraç Hadisesinin Allah tarafından gerçekleştirilicegine inanmayana cahil damgasının vurulacagı inancındayım…

Nitekim uzaya ilk defa gönderilen Rus kozmonotlardan birisi uzaya çıktım ama Allahı göremedim demekki yok diye bir laf edip sonrada bilahare cehennemi boylamıştı işte bir cehalet örnegi. Zamanımızdaki teknik donanımlardan da bahsedecek olursak çok bilmiş zamane ukela tipleri örnegin kalın bir Teneke parçası konumunda olan çanak antenlerin kendisinin bile gözüyle göremedigi ses ve görüntü dalgalarını aldıgını bildigi halde, kendi gönlünü İlahi mesajın nurlu pırıltılarını alacak frekansa ayarlıyamayınca cahil damgasını yiyecegi aşikardır…

Ve yine kendisinin meydana getirdigi ses ve görüntü dalgalarını göremedigi halde inanmasına ragmen, Allahın Meleklerini göremedigini iddia ederek inkar çukuruna düşen kişidir cehalet erbabı. Bilgisayar ve IŞIK hızına varamayan lakin çok hızlı Füzeler yapıp onlarla gururlanan, ama bir kere olsun kendine dönüp bilgisayar yapan beyni, IŞIK hızını aşan hayal gücünü, İnsan ruhunu yaratanı idrak edemeyenlere hakiki cahil diyoruz. Tekrar ediyoruz ki; Bilgisayar, atom denemeleri ve füze yapan insanlarda dahil, Allahı inkar eden kim varsa cahildir…

Allaha inanan insan Cehaletin her türünden, Haramların her çeşidinden, kötülüklerin her türlüsünden, şer bilinen bütün olumsuzluklardan kendisini korumaya azami dikkat sarfedecektir. Allahın yer yüzündeki Halifesi ünvanlı ve yaratılmışların en şereflisi olan İnsan kendi şerefini korudugu müddetçe degerlidir, yücedir ve en fazla itibar edilmeye hak kazanandır…

Yoksa Kuran ifadesiyle mealen hayvanlardan daha da aşagı derecede olan bir konumun sahibi olur. Allah (cc) bizleri hakkı hak bilip hakka baglanan, batılı batıl bilip batıldan kaçınan kulları zümresine dahil eder inşaallah… Konumuzu bir Hadis ve iki Fıkhi Kaide ile bitirelim inşaallah:

Peygamber Efendimiz Namazı kıldıktan sonra selam verdi ve yüzünü ashabına döndü ve onlara şöyle buyurdu: ** Yerinizde durun. Sizden şöyle bir Erkek varmı acaba ? Ailesinin yanına varınca kapıyı kapatır, perdeleri indirir ve onunla ilişkide bulunur sonra çıkar ve ben hanımımla şöyle şöyle yaptım diye anlatır. Onlar- yani Sahabiler- sustular, bunun üzerine kadınlara yönelerek: ‚’ Sizden böyle konuşan varmı ? buyurdu.

Genç bir kadın, Rasulullaha (sav) kendisini görmesi ve sözünü işitmesi için dizleri üzerine dikilerek ve ‚’ Evet, vallahi erkeklerde konuşuyorlar, kadınlarda konuşuyorlar. ‚’ dedi. Bunun üzerine Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: ** Böyle yapan kimsenin benzeri, birbirleriyle sokakta karşılaşan ve herkesin gözleri önünde işlerini gören erkek şeytanla dişi şeytanın durumu gibidir. .. Ahmed bin hanbel, Ebu Davud Nikah bölümü…**

Bu Hadisi şerifi okuduktan sonra; Zamanımızda o kadar çok ahlaksızlıklar olmakta ki bu yaptıkları kendi aralarında gizli kalması bir yana İnsanlar yaptıklarını anlatmakla kalmıyor her türlü hareketleri toplumun gözü önünde yapmaya kalkışıyorlar ve her türlü ilişkilerini filme alıyorlar sinema, vidio ve Televizyon vasıtalarıyla gösterilerek ilişkilerde ulaşılan boyut göz önüne alındıgında etrafımızın Şeytan ve Şeytanın askerleriyle doldugunu görmemiz hiç te zor olmuyor. Hepsinin şerrinden Allaha sıgınırız…

Bu durumun tabii İslamlık bir yana İnsanlık haysiyyet ve şerefi adına hiç te iç açıcı olmadıgına inanıyoruz. Tabiiki bu tür haberlerin yayılması beraberinde dedikoduyu, gıybeti ve Aile hayatının bile hiç bir özelini gizli yönünü bırakmadan her türlü çirkinlikler gözler önüne seriliyor. Bunun getirdigi sonuçta kısaca Erkek Hanımına sahip çıkmıyor kıymet ve degerini takdir edemiyor ve saygı duymuyor. Kadın da Erkegin degerini, kıymetini bilmiyor Erkegine sevgi ve saygı duymuyor. Ve sonuçta ne yazıkki Aile Müessesesi büyük yaralar almaya devam ediyor. Allah bizlere idrak ve izan nasip etsin…

Muteber fıkıh kitaplarımızdan Fetevayı Hindiyyede deniliyorki: Gıybet etmek orucu bozmaz. Gıybet durumu kapalı olan kimsenin gıyabında onu üzecek şekilde söz söylemek, insan çekiştirmektir. Söylenen söz dogru ise gıybet, yalan ise bühtan ve iftira sayılır. Bühtanın günahı da fazladır…

Yine aynı eserde deniliyorki; gıybet ettikten sonra ‚’ Orucum bozuldu’’ diyerek kasten oruç yemek, kazayı ve keffareti gerektirir. Gerek ‚’ Gıybet Oruçlunun orucunu bozar’’ mealindeki Hadisi şerifi işitmiş olsun, gerekse bir kimseden fetva almış olsun keffaret lazım gelir. Çünkü, gıybet ile İFTAR kıyaslanamaz. Hadisten anlaşılan mana Orucun sevabını giderir anlamındadır…

Yine Fetevayı Hindiyyede deniliyorki: Tırnak kesme veya traş olma vakti Cuma günüdür. Bir kimse bunları CUMA gününe tehir edince fazla uzayacaksa, o zaman, istedigi gün tırnak kesmesi ve traş olması caizdir. Zira tırnagı uzun olanın RIZKI dar olur. Şayet haddi tecavüz edecek derecede uzamazsa, Cuma gününe tehir etmesi müstehabtır-güzeldir…

Tırnak kesmede en uygun olan şekil sag elden başlamak ve yine sag elle bitirmektir. Şöyle ki, önce sag elin Şehadet parmagının tırnagını keser ve en sonunda sag elin baş parmagının tırnagını keser. Ayak tırnaklarına gelince, sag ayagın küçük parmagının tırnaklarından başlar ve sol ayagın küçük parmagında bitirir. ** Hayırlı olanı tehir etmeyiniz…** Hadisi şerifi geregince, gece de, gerekiyorsa tırnak kesilebilir. Fetevayı Hindiyye.Cilt.12.Sh.131…

Allahım. Kusurlarımızı affeyle. Unuttuklarımızdan dolayı bizi hesaba çekme. Bizi lütfunla bağışla. Bize İslâm dînini anlamayı ve yaşamayı kolaylaştır. Bize kâmil îmân nîmetini Lûtfeyle. Bizi senin rızâna erdir. Kalbimizi îmân ve Kur’ân nûruyla nûrlandır. Bizi Sana kulluk tacıyla onurlandır. Bizi şükredenlerden eyle. Bizi bid’at ehlinden eyleme!. Gıybet, dedikodu, birbirimizi çekiştirme, yalan, bühtan gibi hastalıklardan da bizleri muhafaza eyle. Allahım. Sen her şeye kadirsin… Amin…
Sermed Kadir… 04.05.2006

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht. Erforderliche Felder sind mit * markiert