Peygamber Efendimiz mealen şöyle buyuruyor: ** Doguştan insan ruhuna yakışanhususlardan bir kısmı şunlardır: Agızı su ile yıkayıp çalkalamak, buruna su çekip temizlemek, bıyıkları (dudakları sarkan kısmı) kesmek, tırnakları kesmek, koltuk altlarının kıllarını gidermek, etekteki kılları gidermek ve SÜNNET OLMAKTIR…(Ahmed bin Hanbel.Müsned) **
Bu zikredilen hususlar insanların fıtratından sayılmıştır. FITRAT genellikle iki kısma ayrılır: Kalbe baglı olan İMANİ fıtrat. Bu, Allahı bilmek ve ONA iman etmektir. İkincisi AMELİ fıtratki yukarıdaki Hadiste belirtilen hususlardır. Birinci kısımda olan, RUHU arındırır, kalbi temizler; İkincisi ise BEDENİ temizler, insanın dış görümünü süsler. Böylece bedenin başta gelen fıtratı, SÜNNET sayılır…
Peygamber Efendimiz bir başka Hadisinde mealen şöyle buyuruyor: ** Fıtrat beş’tir: SÜNNET olmak, etekteki kılları gidermek, bıyıkları(belli ölçüde) kesmek, tırnakları kesmek, koltuk altındaki kılları gidermek…(Buhari) **
Yapılan rivayetlerden birinde; İbni ABBAS (ra) şöyle demiştir: * Sünnetsiz kimsenin NAMAZI kabul olunmaz, kestigi yenilmez…*
Hz. Ali Efendimiz (KV) diyorki: * Resulullah (sav) efendimizin kılıcının asıldıgı yerde yazılı bir sahife bulduk. Üzerinde şu yazılı idi: ‘’ SÜNNETSİZ kimse, O haliyle İslamda bırakılamaz SÜNNET oluncaya kadar peşi bırakılmaz…(Beyhaki) **
SÜNNET (Hıtan): Erkek üreme organının uç kısmında bulunan deri parçasının kesilmesidir HITAN. Kuranı Kerimde * SÜNNET * (Hıtan) ile ilgili bir Ayet bulunmamakla birlikte SÜNNET OLMAK Müslümanlıgın simgesi olarak kabul edilmiştir. Geçmişi Hz. İbrahime (AS) kadar dayanan SÜNNET, Cahiliye devri arapları arasında da devam edegelen bir adetti. (Şamil İ.A.c.5.s.460.)
Konumuzla alakalı bir soru üzerine Yusuf Kerimoglu Hocaefendi şu degerli bilgileri veriyor: * Bazı kaynaklarda Sünnetin Hz.Adem (AS) ile birlikte başladıgı kaydedilmiştir. Hz.İbrahim in (AS) Seksen yaşında oldugu halde; Şam yakınlarında ki KADDUM köyünde SÜNNET oldugu bilinmektedir. Tevrat’a göre Hz.İbrahim (AS) oglu Hz.İsmail (AS) ile aynı gün de SÜNNET olmuştur.
Hz. İshak (AS) ise; daha sekiz günlük iken SÜNNET edilmiştir. Günümüzde Yahudi çocukları; daha sekiz günlük iken SİNAGOG da Hahamlar tarafından sünnet edilir. Ayrıca bir rivayete göre Resuli Ekrem in(sav) torunları Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin daha yedi günlük iken Sünnet edilmişlerdir.
Hz. Hüseyin’den (Ra) Rivayete göre Resuli Ekrem (sav) ** Sünnetsiz adam, SEKSEN yaşında da olsa, yine SÜNNET edilir.** Buyurmuştur. İmam ŞAFİİ ye(Rh.a) göre hıtan vacibtir. Diger fukaha ise SÜNNET oldugu üzerinde durmuştur. (Fıkhi meseleler)
Hz. İbrahim Sünnet olmuştur. İsrail ogulları arasında cari olan Tevratın hükmü de böyle idi. Bu durum İSA’ya (AS) kadar böyle devam etmişken sonradan Hristiyanlar bu adeti bozmuş ve * HITAN * kalbi bürüyen perdeyi atmaktır, şeklinde yanlış bir yorumla SÜNNETİ bırakmışlardır. (Tecridi sarih tercemesi)
Bir başka rivayette şöyle denilmektedir: ** Hiç kuşkusuz ilk MİSAFİR edinen, ilk DON giyen ve ilk kez SÜNNET olan Hz. İbrahimdir.(Muvatta)
Tirmizi de geçen bir Hadisi Şerif ise mealen şöyledir: ** Dört şey var ki, bunlar Peygamberin sünnetlerindendir. SÜNNET olmak, güzel KOKU sürünmek, MİSVAK kullanmak ve EVLENMEK…**
Rivayetlere göre, Peygamberlerin bazıları Sünnetli olarak dünya ya gelmişlerdir. İmam SUYUTİ (Rh.a) bunların bir kısmını bir şiirle ifade etmiştir. Bunlar Adem, Şit, Nuh, Sam, İdris, Musa, Salih, Lüt, Yusuf, Şuayb, Yunus, Süleyman, Yahya, İsa ve Peygamber Efendimizdir…(Kısası Enbiya.A.Cevdet Paşa)
Sünnet dogumun ilk gününden başlayıp yedinci günü, yedi yaş, dişeme yaşı (yedi-on) yaş civarı, onuncu yaş, bülug yaşı gibi çeşitli vakitler üzerinde yapılan SÜNNET olma ihtilafını; MAVERDİ (Rh.a) şöyle neticeye baglar: * SÜNNET için iki vakit mevcuttur: 1.) Vakti vücub, Vücub vakti bülug zamanıdır. 2.) Vakti İstihbab, Bülugdan önceki yaşlardır. Muhtar olan da dogumun yedinci günüdür. İmam Nevevi de(Rh.a) dogumun yedinci gününde SÜNNET etmeyi Müstehab addeder (Güzel görür) …
Sünnetin hangi yaşlarda yapılacagına dairgelen rivayetlerde; bölgelere göre 7 günlükten 13 yaşına kadar degişmektedir. Çocukların büluga ermeden Sünnet ettirilmeleri Babalarının vazifelerindendir. Çocuk büluga erdiginde ŞERİAT hükümleriyle sorumlu tutulacak, İLAHİ buyruklara göre amel etmekle emrolunacaktır.
O halde henüz bülug çagına girmeden SÜNNET olmalı, Sünnetli bir şekilde mükellef düzeyine gelmelidir. Böylece yapacagı her İBADET, İslam Dininin çizdigi dogrultuda sıhhat kazanmış olur. Şeratın belirledigi ölçülerde dosdogru sorumluluklarını yerine getirir. Ana – Babasının görevi, çocugun Sünnetini, onun dogumunun ilk günlerinde yerine getirmeleri çok uygun bir hareket olur.
Böylece çocuk kendisini tanımaya başlayıp TEMYİZ (iyiyi kötüden ayırma yaşı) çagına geldiginde kendisini SÜNNET olmuş bulur. İleride bundan dolayı kendisini hesaba çekmez. İçinde her hangi bir üzüntü, korku ya da ürküntü bulunmaz. Gerçekten çocuk akletmeye başlayıp eşyayı asıl anlamıyla anlamayı idrak edince kendisini; Sünnet engelini aşmış olarak görmesi güzel ve kolay bir hava oluşturur.(İslamda Aile egitimi.A.N.ULVAN.)
Sünnet olmanın DİNİ açıdan büyük hikmetleri oldugu gibi, saglıkla, sıhhatle de birçok yararları vardır. Bilim adamları ve özellikle TIP Doktorları bunun olumlu sonuçlarını belirtmişlerdir. SÜNNET olmanın, TIP ilminin ilerlemesiyle hikmet degeri daha iyi anlaşılmıştır.
İslam dini öyle mükemmel bir DİN’dirki; Müslüman olanların kalpleri TEVHİD, birlik ve İman boyasıyla boyanmış, Bedenleri ise; Fıtratın özellikleri olan SÜNNET OLMAK, bıyık kesmek, tırnakları kesmek, koltuk altındaki kılları gidermek gibi özelliklerle bezenmiş, süslenmiştir.
Bir diger muamelede Sünnette merasimdir. Bazı rivayetler, bizzat Hz. Peygamber devrinde SÜNNET ameliyesi ile ilgili olarak ziyafet verilmedigini kaydederse de, diger bir kısım senetce daha kavi- kuvvetli oldugu kabul edilen rivayetler Ashabdan bir çocugun Sünnette eglenceye de yer veren hususi bir merasim yaptıklarını ifade etmektedir.
Abdullahın rivayetine göre, babası Hz Ömer (ra), bir çalgı sesi duyunca endişelenir. Ancak bunun DÜGÜN veya SÜNNET eglentisi oldugu söylenince sükut ederdi. Buhari Edebül Müfred de, Abdullah ibni Ömerin iki oglunu beraberce SÜNNET ettirip koç kestigini, Ümmü Atiyyenin kız kardeşi AİŞENİN Sünnet edilen çocuklarını eglendirmek için çalgıcı Adiyyi çagırttıgı nı kaydeder.
Çalgı hususunda bir önceki dersimizde ki hususu tekrar edecek olursak Hanefi fukahası Resuli Ekremin (sav) :** Çalgı aletlerini, kendi arzusu ile dinlemesi , İnsan için masiyettir. O çalgı meclisinde oturmak fasıklıktır. Ve çalgı sesiyle zevklenmek küfranı nimettir.** Hadisini esas alarak, müzik aletleriyle eglenmenin haram oldugunda ittifak etmişlerdir. Zilleri olmayan TEF bundan müstesnadır.
Bir misal olması açısından CAVA’ daki Müslümanların uygulamasına bakacak olursak: Onlar SÜNNETE * Müslüman kılma işi * gözüyle bakarlar. Sünnet sırasında Kuranı Kerim hatmedilir. Çocuk ATA mezarlarını ziyarete götürülür. Çocuk için özel bir yatak hazırlanır ve buraya çeşitli yiyecekler ve meyveler konur. Bunların sembolik anlamları vardır.
Sünnetten bir gün öncesi çocuk yıkanır, Süslü bir elbise giydirilir. bir ALAY tertiplenerek, arkadaşlarıyla, akrabalarla dolaştırılır. Sünnet günü yaşlı ve çocuklu bir kimsenin dizine oturtularak SÜNNET edilir. Bunun ilerde olacak evliligini olumlu yönde etkileyecegine inanılır. (Nebi Bozkurt.Ş.İ.A)
Türkiye de Sünnet merasimleri genellikle yemekli ve hatta son zamanlarda dügünden farkı olmayan bir şekilde yapılmaktadır. Bazı yörelerde KİRVE’lik büyük bir önem kazanmıştır. Sünnet çocugunun yatagı GELİN ODASI gibi süslenir. Başucuna işlemeli bir mahfaza içerisinde Kuranı Kerim asılır. Etrafına güzel kokular serpilir. Ailenin maddi durumuna göre çocuk, sırmalı, işlemeli, nazarlıklı başlık ve elbise giyer. Külah ve omuzdan koltuk altına uzanan bir kuşak üzerinde Maşallah yazılır…
1457. Yılında Fatih Sultan Mehmed, ogulları Bayezid ve Mustafa için yapılan SÜNNET DÜGÜNÜ bir ay kadar sürmüştür. Edirne de bu dügüne bir çok devletin ileri gelenleri ile birlikte komşu Hükümdarlar da davet edilmişlerdir.
Şehzade dügünlerinin en ihtişamlısı: 1582 yılında Üçüncü Mustafa’nın Şehzade Mehmet için tertiplemiş oldugu SÜNNET dügünüdür. Bu dügün iki ay kadar sürmüş dügünde olup bitenler devlet bünyesinin bir hayli zayıflamasına neden olmuştur.
1858 Yılında Birinci Abdulmecid, dört oglunu birden SÜNNET ettirdi. Halkın eglencelere katılımını saglamak gayesiyle yaz oldugu için dügün açık havada yapıldı. Açık hava sahasına binlerce Türk ve İran halısı serildi. Atlas ve kıymetli kumaşlardan yüzlerce çadır kuruldu.
Bütün İstanbulun donandıgı bu dügün de şehzadelerle birlikte 10. Bin çocuk SÜNNET ediliyordu. Şehzadelerle pek çok çocugun SÜNNET edilmesi eski bir adetti. Sünnet dügünleri, çocuklar için şeref, Padişah için hayır, Halk için eglence idi. Minyatürlere de yansıyan eglencelerde, canbazlar, orta oyunları, gölge oyunları, hokkabazları, Tiyatro temsilleri ve saymakla bitmiyen etkinlikler, Osmanlı kültürünün bir sergisi mahiyetindeydi…
Günümüzde de gelenek olarak yapılan Sünnet dügünlerinde gösterişe varan ve çok büyük harcamalarla gerçekleştirilen israfın alabildigine yapıldıgı etkinlikler devam etmektedir. İslam Dininin yasakladıgı, reddettigi amel ve davranışlar SÜNNET adı altında yapılmaktadır ne yazıkki. Sünnet olarak icra edilen bu prensip içki alemleri ve gayrı meşru israf ve eglencelerle bazı degerlerimizin kirletildigine şahit oluyoruz.
Ama her Müslüman bilirki; Bu tür davranışlar Allahın razı olacagı salih âmellerden degildir. Bu tür eglenceler yapanlar Allaha ve Onun şanlı Rasulüne isyan içerisinde olduklarını bilmiyorlarmı ? Neden O çirkin emellerine Dini duyguları karıştırıyorlar, Mukaddes bilinen degerlere karşı içki ile, kadın ile ve Allaha isyan noktasında her türlü etkinliklerle nereye varmak istiyorlar anlamak epey zor. Allah cümle Müslümanlara bu ve bunun gibi konularda ŞUUR versin.
İslam Dininin Çocuk dogduktan itibaren uygulatmak istedigi bu hususlar İster çocugun dogumunu müjdeleme meselesi olsun. İster kulagına ezan okumak, ister AKİKASINI kesmek, ister başını traş etmek, İster ADINI koymak, İsterse SÜNNET etmek olsun bütün İslamın vaaz ettigi hükümler, Ana – Baba ya ve bütün Müslümanlara şu öneli gerçegi bildirmektedir: çocuga dogdugu günden itibaren dikkat ve itina gösterin.
Çocuk dünya ya geldigi andan itibaren durumuyla ciddi şekilde meşgul olun. Hayatın O tatlı havasını teneffüs ettigi andan itibaren onu kendi haline bırakmayın. Bu ve buna benzer hükümler çocuga güç, saglık ve sıhhat kazandırır. O kadar ki çocuk gözlerini açıp çevresine baktıgında, eşya ile ilgilenip anlamaya başladıgında, kendini İslam Şeriatına baglı kalan bir AİLE içinde bulur.
Kuranla âmel eden bir toplumun bünyesinde yer aldıgını görür. Böylece kendisinden yana dosdogru ŞERİATIN emrettigi bütün gerekli hususlar yer alır. Peygamber Efendimizin SÜNNETİ dim dik ayakta durur. Hiç şüphe yokki, çocuk bütün bu gerekli hususları anladıgı, kendisini terbiye eden Ana – Babasından her birinin bu hususlarla yaşadıgını gördügü vakit, kalbi ve dimagı İslamda kök salıp derinleşir ve İman üzere gelişir.
Ahlak ve Faziletin anlamlarını, Şerefli bir hayat sürmenin yöntemlerini bilerek İslamı devamlı yaşanan bir hayat tarzı olarak benimser, ona baglılıgı artar. İslam Dini gördügümüz gibi Dogum münasebetiyle çocuga bu kadar ilgi ve itina gösterince; Çocuk hayata bir başka bakacaktır. Zaten gecesi de gündüzü kadar aydınlık olan İslam Dini İnsanı her yönüyle üstün sayan en mükemmel bir sistem ve nizamdır. Yeterki biz bu Dine sımsıkı Sarılalım, baglanalım ve teslim olalım…
Mîzanda ve hesap gününde lütfedici olan, cömert olan ve kerem sahibi olan Allahım sen bize yetersin. Cennet ve Cehennem ile ilgili her türlü isteklerimiz ve talebimiz için hikmet Sahibi olan Allahım sen bize yetersin. Sırat köprüsünde kudret sahibi olan Allahım sen bize yetersin. Kendisinden başka ilâh olmayan Allahım bize her işimiz ve her ihtiyacımız için bize yetersin. Şükürler olsun ki Bizler O’na tevekkül ettik, O’na güvendik. O’na inandık. O Arş-ı Azîm’in Rabbidir. Her şeyin sahibi O’dur. Allahım sen her şeye kadirsin… Amin…
Sermed Kadir…28.11.1996