Tapınak Şövalyeleri

Rabbimiz Araf Suresi ayet.74.de mealen şöyle buyurmaktadır: *** Salih, kavmine şöyle dedi: Allahın sizi Ad kavminin yerine geçirdigini ve sizi, Ovalarında köşkler kurup, daglarında kayadan evler yonttugunuz bu yere yerleştirdigini hatırlayın. Öyleyse Allahın nimetlerini anın ve orada BOZGUNCULUK yaparak karışıklık çıkarmayın…***

Tapınak Şövalyeleri ya da daha kapsamlı isimleriyle söyleyecek olursak Süleyman Tapınagı şövalyeleri, aynı Masonlar gibi, Roteryanler ve Lionesler gibi son derece gizli, sırlarla kaplı, tabir caizse kapalı kapılar ardında kurulmuş ve işleyişini Ritüellerini, inanç ve İbadetlerini son derece esrarlı bir şekilde ifa eden bir örgüttür…

Tarihe baktıgımızda Süleyman Tapınagı Şövalyelerinin Ortaçag döneminde ortaya çıktıgını görürüz. Ortaçag Avrupasının en ilginç, en sırlı ve en esrarlı teşkilatı olan bu örgütün orijinal adı: TEMPLAR KİNGHT tir. Süleyman Tapınagı şövalyeleri aynı Masonluk teşkilatı gibi hem yogun bir mistik kökene ve bu mistizmden kaynaklanan Ritüellere hem de üyelerinin ortak Ekonomik çıkarlarına hizmet eden bir Oligarşik yapıya sahip olan örgüttür…

Tarihi seyire baktıgımızda TAPINAK ŞÖVALYELERİNİN KÖKENİNE şöylece inebiliriz; Haçlı Seferleri’nin başlangıç noktası, 1095 yılının Kasım ayında, Papa II. Urban’ın başkanlığında ve üç yüz din adamının katılımıyla gerçekleşen Clermont Konseyi oldu. Bu konseyde o zamana kadar Hıristiyan dünyasında hakim olan barışçı doktrin terk edildi ve Haçlı Seferleri’nin temeli atıldı. II. Urban, Clermont Konseyi’nin sonunda, farklı toplumsal sınıflara mensup bir kalabalık önünde yaptığı konuşma ile bu durumu ilan etti…

Papa II. Urban bu meşhur söylevinde, Hıristiyanlardan kendi aralarındaki çekişme ve savaşları bırakmalarını istedi; zengin, fakir, “asil”, “köylü” herkesi tek bir bayrak altında birleşmeye ve “kutsal toprakları Müslümanların elinden kurtarmak için” savaşmaya çağırdı. Ona göre bu, “kutsal bir savaş” olacaktı. Tarihin akışına etki edecek bu çağrı “olağanüstü” yankı uyandırdı. Kısa sürede hem profesyonel savaşçıların hem de on binlerce sıradan insanın katıldığı dev bir “Haçlı Ordusu” oluştu…

Bazı tarihçiler Doğu’nun zengin kaynaklarını sömürmeyi amaçlayan Hıristiyan kralların Papa’ya böyle bir “kutsal savaş” çağrısı için baskı yaptığını ifade ederler. Kimi tarihçiler ise, Papa II. Urban’ın bu girişiminde, kendisine rakip olan bir diğer papa adayını gölgede bırakabilme isteğinin rol oynadığını düşünürler. Papa’nın çağrısına heyecanla tabi olan Avrupalı krallar, prensler, aristokratlar veya diğer insanlar da aslında temelde dünyevi niyetlerle bu savaş çağrısını kabullenmişlerdi…

“Fransız şövalyeleri daha fazla toprak ummuş, İtalyan tacirleri Doğu Avrupa limanlarında ticareti büyütmeyi hayal etmiş, çok sayıdaki yoksul insan da, sadece gündelik sıkıntı ve zorluklarından kaçabilmek için bu seferlere katılmıştı“. Nitekim bu aç gözlü kitle, yol boyunca pek çok Müslümanı -ve hatta Yahudiyi- sırf “altın ve mücevher bulma” hayaliyle öldürdü. Hatta Haçlılar, öldürdükleri insanların karınlarını deşerek, “ölmeden önce yuttuklarına” inandıkları altın ve değerli taşları araştırıyorlardı…

Haçlıların maddi hırsı o kadar büyüktü ki, IV. Haçlı Seferi’nde Hıristiyan Konstantinopolis’i (yani İstanbul’u) dahi yağmalamaktan çekinmemişler, Ayasofya’daki Hıristiyan fresklerinin altın kaplamalarını sökmüşlerdi. Nasıl şimdi Birleşik devletlerin başkanı Haçlı seferlerini başlattık sözünü söylediyse Irakı işgal etmeden önce şimdiki Puştun bir kaç gün içinde Bagdat Kütüphanelerini boşalttıgı gibi, dedelerinin dedelerinin dedeleri de aynı Torunlarının yaptıgını yapıyordu yani Haçlı Barbarlığını…

İşte kendilerine “Haçlılar” denen bu güruh, üç büyük grup halinde 1096’nın yaz aylarında yola çıktılar; farklı rotaları izleyerek İstanbulda bir araya geldiler. Bizans İmparatoru I. Alexius’un elinden gelen desteği verdiği bu topluluk, yaklaşık 4.000 atlı şövalye ve 25.000 yaya askerden oluşmaktaydı. Ordunun kumandanları, Toulouse Kontu Raymond, Taranto Dükü Bohemond, Godfrey of Bouillon, Vermandois Kontu Hugh ve Normandiya Dükü Robert’di. Manevi liderliği ise, II. Urban’ın yakın arkadaşı olan Piskopos Adhemar of Le Puy üstlenmişti…

Haçlılar yol boyunca pek çok yeri yakıp-yıktıktan, pek çok Müslümanı kılıçtan geçirdikten sonra 1099 yılında Kudüs’e vardılar. Yaklaşık 5 hafta süren uzun bir kuşatmanın ardından şehrin düşmesiyle kente girdiler. Bir tarihçinin ifadesiyle, “Buldukları tüm Arapları ve Türkleri öldürdüler… Erkek veya kadın, hepsini katlettiler…

Kudüs’e giren Haçlılar karşılaştıkları herkesi akla hayale gelmez işkencelerle öldürdüler, kılıçtan geçirdiler; buldukları herşeyi yağmaladılar. Camilere sığınan masum insanları çoluk çocuk, genç yaşlı demeden katlettiler, Müslümanların ve Yahudilerin kutsal mabetlerini tahrip ettiler. Şehrin sinagogunda saklanan Yahudileri, sinagogu ateşe vermek suretiyle yaktılar. Eşine az rastlanır bu barbarlık şehirde öldürecek kimse kalmayıncaya kadar devam etti… (Tapınak şövalyeleri.H.Yahya)

İşte Süleyman Tapınagı örgütü kurulması birinci Haçlı seferleri sayesinde olmuştur. Bilindigi gibi bu sefer sonucunda Haçlılar, KUDÜS ü ele geçirmişler ve HAÇLI krallıgını kurmuşlardı. Bu krallık Büyük devlet adamı Mücahid Kumandan SELAHADDİN EYYUBİ tarafından yıkıldıgı ana kadar, Mukaddes Kudüsü elinde bulundurmuşlardır. Haçlıların Kudüsü ele geçirmesi, Kutsal Toprakların da yüzyıllar sonra bunların eline geçmesi demekti. İşte Tapınakçıların ortaya çıkış tarihi böylece başlamaktadır…

Kıyafetleri de kendilerine özgüydü. Zırhlarının üzerine, kırmızı renkli büyük bir haç işlenmiş, uzun beyaz bir elbise giyerlerdi. Böylece gittikleri her yerde ayırt edilebiliyorlardı. Tapınakçılar’ın sembollerinden olan kırmızı haçı kendilerine veren, Saint Bernard’ın yetiştirdiği Papa III. Eugene’di.

Her şey tarikatın malıydı. Bir Tapınakçı’nın kişisel mal varlığı yoktu. Atlar, gemiler, silahlar, çiftlikler, ürünler, kaleler ve her türlü mal varlığının tamamının sahibi tarikat idi.
Bu tarihi örgütün dikkat çekici diğer bazı kuralları ise şunlardı: Evlenmek, aile sahibi olmak ve akrabalarla iletişim kurmak yasaktı. Kimsenin kendine özel bir hayatı olamazdı. Yemeklerini topluca yerlerdi…

Tapınak Şövalyeleri’nin mühründe, aynı ata binmiş iki kişi olarak tasvir edildiği gibi ikili gruplar halinde dolaşırlardı. Bu iki şövalye herşeyi ortak kullanır, aynı kaptan yemek yerdi. Birbirlerine “kardeşim” şeklinde hitap ederlerdi. Her şövalyenin üç at ve bir hizmetçi bulundurma hakkı vardı. Kuralları çiğneyenler veya ihmali görülenler ağır şekilde cezalandırılırlardı.

Tapınakçılar üç ana sınıfa ayrılırdı. İlk sınıfta “asil” şövalyeler ve çeşitli rütbeli askerler yer alırdı. İkinci sınıf din adamlarından, üçüncüsü ise hizmetkarlardan oluşurdu.
Kişisel bakım ve temizlik yapmayı küçük düşürücü ve utanç verici olarak değerlendirirlerdi. Bu nedenle nadiren yıkanır, tozlu ve kirli kıyafetlerle, sıcağın ve zırhın etkisiyle terlemiş, pis bir halde dolaşırlardı…

Tarihi kaynaklara göre Tapınakçılar iyi denizcilerdi. Kutsal topraklarda kaldıkları süre boyunca Yahudi ve Arap kaynaklarından geometri ve matematik gibi bilimleri öğrenmişler, haritalar elde etmişlerdi. Bu sayede, Avrupa ve Afrika sahillerini dolaşmalarının yanı sıra uzak denizlere de seyahat etme imkanı buldular.

1118. Yılında Haçlı Kralı ikinci. Baudoin saltanatı sırasında, Kudüse Paynslı Hugues adında birinin başkanlıgında dokuz kişi gelmişti. İSANIN YOKSUL ŞÖVALYELERİ adında yeni bir örgütün çekirdegini oluşturan gurup işte bu gruptur. Kral Baudoin bu kişileri çok önemli bir yere, Kudüsteki Süleyman Tapınagının oldugu noktaya yerleştirdi. Bu şövalyeler kısa sürede sayı ve güç yönünden geliştiler ve koruyucusu oldukları Tapınaga nisbetle TAPINAK ŞÖVALYELERİ olarak anılmaya başlandılar. Liderlerine ÜSTAD ve en büyüklerine ise artık BÜYÜK ÜSTAD demeye başlamışlardı…

Süleyman Tapınagı Şövalyeleri çok kısa bir zamanda gittikçe büyüyen bir ÖRGÜT haline geldiler. Yalnızca Haçlı krallıgında degil, bütün Avrupada, özellikle de Fransa da çok sayıda TAPINAKÇI oluştu. Ve böylece Kutsal toprakların güvenligi, koruması onlardan sorulmaya başlandı…

Bu arada Tapınakçılar Ekonomik olarak ta büyümeye başlamışlardı. Tapınak şövalyeleri şirketleşmeye dogru yöneldiler. Filistine gitmek için yola çıkan zengin Hacıların degerli eşyalarını Avrupa da devralıp karşılıgında ÇEK ler veriyorlardı. Filistine ulaşan yolcular orada bu ÇEK leri Paraya çeviriyorlardı ama aynı zamanda da Tapınak Şövalyelerine de yüklü bir FAİZ bırakıyorlardı. ÇEK hesabını Floransalı bankerlerden önce TAPINAK ŞÖVALYELERİ icat etmişlerdi…

Süleyman Tapınagı Şövalyeleri yapılan Bagışlarla, Silahlı yapılan işgallerle, Ekonomik yoldan elde ettikleri parasal yüzdelerle çok uluslu ŞİRKET haline geldiler. Böylece ilk önemli KAPİTALİZM uygulamalarının Amsterdam lı Yahudilerce uygulandıgını okuyorduk. Lakin görülen o ki, Süleyman Mabedi Tapınakçıları da FAİZ kullanarak BANKERLİK yapıp bir tür Ortaçag Kapitalizmini meydana getirmişlerdi…

Masonluğun en tanınmış isimlerinden biri olan 33. dereceden büyük üstad Albert Pike (1809-1891), masonluğun temel eserlerinden biri kabul edilen Morals and Dogma (Ahlak ve Dogma) adlı kitabında, Tapınakçılar’ın gerçek amacını şöyle açıklamıştır:

“1118’de, aralarında Geoffroi de Saint-Omar ve Hugues de Payens’in bulunduğu, Doğu’daki dokuz haçlı şövalyesi kendilerini dine adadılar ve Photius zamanından beri Roma’nın dinsel otoritesine gizli ya da açık daima düşmanlık gösteren bir Piskoposluk olan Constantinople’nin Patriğinin önünde ant içtiler. Tampliyelerin ilan edilen görevi, kutsal yerleri ziyarete gelen Hıristiyanları korumaktı.

Gizli amaçları ise, Ezekiel’in haber verdiği modele uygun olarak Süleyman Mabedi’ni yeniden inşa etmekti… Tapınakçılar, en baştan beri Roma’nın (Papalık) ve onun krallarının egemenliğine karşıydı. Amaçları, zenginlik ve güç elde etmek ve gerekirse savaşarak Kabalistik dogmayı yerleştirmekti.“

Süleyman Mabedi Tapınakçılarının aslında bundan çok daha ilginç bazı özellikleri vardı. Bu özelliklerin başında TARİKATIN gizli Tören ve Ayinleri geliyordu. Uzun süre bu törenleri Tarikatlarına üye olmayan hiç kimse bilemedi. Fakat zaman içerisinde sızan bazı bilgiler, Tapınakçıların gerçekte Hristiyanlıktan büyük bir sapmayla uzaklaştıkları ve çok garip bazı uygulamalar içinde olduklarını gösteriyordu…

Süleyman Mabedi Tapınakçıları gizli ayin ve törenleri, Ritüelleri ile ilgili garip hikayeler dolaşmaya başlamıştı. Tapınakçıların bu toplantıları son derece gizli tutulur ve Kapalı kapılar ardında gerçekleştirilirdi. Törenlerinden önce kapıda özel Muhafızlar yer alırdı. Yayılan haberler, içerde son derece sapık ayinlerin yapıldıgı, İsa aleyhiselama küfredildigi, cinsel yönden sapık ayinler uygulandıgı ve BAFOMET adlı bir Puta tapınıldıgı şeklindeydi. Bafomet yerine bazan ŞEYTANI sembolize eden bir kara Putun kullanıldıgı da söyleniyordu…

Süleyman Tapınagı Şövalyeleri, Haçlıların eline geçen Kudüste kendilerine Süleyman Tapınagını karargah edinen bir grup şövalyeden oluşuyordu. Ama bütün örgütün üyeleri, Kudüste yaşadıkları degişim sonucu , Hristiyanlıktan büyük ölçüde ayrıldılar. Tapınakçıların çogu, İsa aleyhiselama inanmayıp onu sahte Peygamber olarak gördüklerini kabul ettiler…

Tapınakçıların sapıklıkları saymakla bitmiyordu Cinsel sapıklıkları ile ilgili olarak söylenen en önemli şey, birbirleriyle Homoseksüel ilişki kurmuş olmalarıdır. Yıllar süren sorgu ve Mahkemeler sonucu bu sapıklıkların açıga çıkmasının ardından Tapınakçı Tarikatı, Papa Beşinci. Clement tarafından tamamen yasaklanmıştır…

Bilindigi gibi Tapınakçılar, Kudüsün en can alıcı bölgesine yerleşmişlerdi. Süleyman Tapınagının bulundugu yere. Yani Yahudilerin Milattan sonra 70.yılında Kudüsten sürülmeleriyle yıkılan ve iki bin yıldır yeniden inşa etmek için can attıkları Mabede. Tarih kitapları, Haçlıların Müslümanlara oldugu gibi Yahudilere de acımasız davrandıgını yazarlar. İlk Haçlı seferi ile Kudüse giren Hristiyanlar, çok sayıda YAHUDİ de öldürmüşlerdir…

Ancak, genel Haçlı ordusundan çok farklı bir yapıya sahip olan Müslümanların karnını deşmekten çok zevk alan TAPINAKÇILARIN Yahudilerle her hangi bir çatışmaya girdigine dair bir kayıt Tarihi eserlerde bulunamamaktadır. Ancak, Tapınakçıların çatışmak bir yana, Yahudi önde gelenlerinin taşıdıgı KABALA geleneginden etkilendigine dair bazı kayıtlar bulunmaktadır…

Tarihçi yazar, Umberto eco nun yazdıgına göre: Tapınakçılar Kabala dan etkilenmişler, eski Mısır ve Firavunlara uzanan bir GİZe sahip olmaya çalışmışlar yani BÜYÜCÜLÜGE merak sarmışlar ve bu dogrultuda Yahudi Hahamlarından fikren ayrılmamışlardır.Tapınakçıların ögretilerinin başında Ortaçag avrupası için çok yabancı bir kavram olan FAİZ sistemi ve Bankacılıgın Tapınakçılar tarafından uygulanmış olması gelir…

Bilindigi gibi, Faiz Katolik inanışında, ögretisinde günahtır ve Ortaçag boyunca Avrupada FAİZ uygulayan tek topluluk YAHUDİLER olmuştur. ŞimdiYahudilerin ardından bir de Tapınakçıların FAİZ sistemini benimsemiş olmaları, iki taraf arasındaki ilişkinin açık bir göstergesidir. Ayrıca Tapınakçıların İsa Aleyhiselama olan düşmanlıklarının da tek açıklaması yine Yahudi baglantısıdır diye inanıyoruz. Bu düşmanlık Kudüs te başlamış ve Kudüs te bulunan üç toplum yani Hristiyanlar, Yahudiler ve Müslümanlar arasında İsa aleyhiselama düşmanlık besleyenler kuşkusuz ancak Yahudiler olabilir…

Süleyman mabedi Tapınakçıları, 1314 yılında yasaklanıp önde gelenlerinin çogunun idam edilmesinin ardından, Avrupanın farklı bölgelerinde kendilerine güvenli yerler bulup, varlıklarını gizli bir şekilde devam ettirmişlerdir. Anlatıldıgına göre, Paristeki Tapınakçıların bir bölümü, haklarında tutuklama kararı çıkmadan bir gece önce gizlice şehirden ayrılmışlardır. Fransa’da Tapınakçıları yargılayan mahkemede, yöneltilen suçlamalar şunlardır:

1. Tarikata giriş töreninde, adaylardan Hz.İsa’yı, Allah’ı ve kutsal şeyleri inkar etmesi istenmektedir.

2. Tarikat üyeleri törenler sırasında Hıristiyanlıkça kutsal sayılan haç, kutsal figürler gibi şeylere tükürmek, idrarını yapmak gibi iğrenç yöntemlere baş vurmuşlardır.

3. Vücudun çeşitli bölgelerine uygulanan ve “The Oscolum Infame” ya da “Utanç Öpücüğü” adı verilen tören uygulanmaktadır.

4.Kutsama töreni yapılmamakta ve buna inanılmamaktadır.

5. Biraderler bir kedi veya kafa figürüne tapınmaktadırlar.

6. Tarikat üyeleri homoseksüelliği teşvik etmekte ve uygulamaktadırlar.

7. Büyük Üstad tarikat üyelerinin günahlarını affetmekte, onları sözde günahtan kurtarmaktadır.

8. Tarikat üyeleri kabul törenlerini ve sapkın uygulamalarını geceleri, gizlice yapmaktadırlar.

9. Tapınakçılar, varlık elde etmek ve zenginliklerini arttırmak için kanun dışı yollara başvurmuş ve Kilise kurallarının dışına çıkmışlardır.

Gizlilik içerisinde yaşamaya başlayan, Bu yer altı Tapınakçılarına YENİ TAPINAKÇILAR adı verilmiştir…

Tapınakçılar uzun süre Güney Fransa, Portekiz gibi yerlerde bazı gizliliklerini sürdürerek yaşamışlar ama Yahudilerle hiç bir zaman ilgilerini koparmamışlardır. Yahudilerle Tapınakçılar arasında tek paralellik mistik boyut degildir şüphesiz. Her iki taraf ta benzer hedeflerin peşindedirler. Yahudiler Ortaçag daki Katolik düzenin en büyük düşmanıdır. Yahudilerin bu manada ittifak ettigi zamanımıza kadar tek grup Tapınak şövalyeleridir diyebiliriz…

Tapınak şövalyeleri önceleri büyük bir Ekonomik ve siyasi güce sahip iken, PAPA ve ona baglı krallıklar ki neredeyse Avrupanın hepsi tarafından yasaklanmış ve sindirilmiş bir gizli örgüt haline düşürülmüşlerdir. Tapınakçılar, Dolayısıyla Kiliseye ve ona baglı Krallıklara derin bir nefret besliyorlardı, bunun yanında büyük bir öç alma duygusu içerisinde yanıp tutuşuyorlardı…

Yahudiler de, dikkat edilirse aynı konumda idiler. Filistinden sürülmüşlerdi. Avrupanın hemen her ülkesinde azınlık halinde dagılmışlardı. Katolik Avrupa Yahudilere * İSANIN KATİLLERİ * gözüyle bakıyordu. Oysa onlar, Tanrının seçtigi ÜSTÜN IRK olduklarına inanıyorlar ve tüm dünyanın bu üstünlüklerini kabul edecekleri bir günün , yani MESİH döneminin gelmesini bekliyorlardı. PAPA ya ve ona baglı olan Krallıklara bakış açıları Tapınak Şövalyelerinden farklı degildi…

Kısacası, her iki taraf ta kurulu düzenden, yani Katolik Avrupa düzeninden hoşlanmıyorlardı. Her iki taraf ta yeni bir düzen kurma hedefinde idiler. Bu sebeple yani dünyanın akışını degiştirme gayretleriyel bir yerde, bir fikirde buluşmaları kaçınılmaz oluyordu. Ve böylece KABALA etrafında toplmış oldular.Tapınak şövalyeleri Süleyman Tapınagından alınmış olan yedi kollu ŞAMDAN etrafında toplanmayı kendileri için en güvenli yol olarak seçmiş oldular…

Tapınak şövalyeleri bu yedi başlı ŞAMDAN a sahip oldukları müddetçe Papanın, Klisenin ve Kralların hiç bir baskısından korkmayacaklarına inandılar. Yok olmayacagız dediler zamanla Yasal çalışma ortamını bulacaklarına inandılar ve dünya hakimiyetininin Ekonomik ve Siyasi olarak kendi ellerine geçeceklerine Yahudilerle beraber itikad ettiler. Böylece Hem Yahudilerin hem de Tapınak şovalyelerinin üzerinde ortaklaşa çalışacakları bir örgüt ortaya çıkmış oldu MASONLUK…

Şurası bi,r gerçektir ki; Masonluk ögretisinde Süleyman Tapınagı büyük bir yer tutar. MASONLARIN, Süleyman Tapınagının inşaatını üstlenmiş olan HİRAM ABİFF i ilk büyük ÜSTAD olarak tanıdıkları bilinen bir gerçektir.Süleyman Tapınagının ve TEVTAT ta Tapınakla ilgili olarak anlatılan tüm olay ve sembollerin MASONİK literatürde ne denli büyük bir yer kapladıgını olayı biraz araştıranlar yeterince göreceklerdir…

Süleyman Tapınagı, Masonluk ögretisinde çok büyük bir yer tutar. Öyle ki, Üstadlık derecesine ulaşan MASONLAR, sembolik olarak, Tapınakın inşasını yöneten duvarcı ustası HİRAM ABİFF olurlar…

Süleyman Mabedi Tapınakçılarıyla Masonların arasındaki ilişkiyi inceleyen Tarihçilerin ve araştırmacıların vardıgı ortak sonuç şudur ki; Masonlar, Tapınak şövalyelerinin devamı mahiyetindedirler. Yeni ve Yakın çagda İngiltere de dogup gelişmiş olan MASON teşkilatının, binlerce yıl önce yapılmış ve yine binlerce yıl önce yıkılmış olan Süleyman Tapınagıyla Yahudilerin ilgisini görmemek için kör olmak lazımdır…

Çünkü MASONLUK dışında batı dünyasında kurulmuş ve felsefesinin temeline Süleyman Tapınagını yerleştirmiş olan tek örgüt MASON teşkilatıdır. Avrupaya sonra da bütün dünya ülkelerine Tapınak İbadet, Tören ve ritüellerini, KABALAYI ve Yahudi inancını Yahudi etkisini taşıyan MASONLARDIR, ROTARYENLERDİR, LİONESLERDİR. Çalışmalarının gizliliginden dolayı yasaklanan, sonra da yer altına inip legal hale gelmeye ve düşmanlarından intikam almaya çalışan da MASONLAR ve YAHUDİLERDİR…

Tapınak Şövalyeleri, 1314. Yılındaki büyük yenilgilerinden sonra sürekli kaçıyorlar, gizleniyorlar devamlı bir kaçış hatyatını sürdürüyorlardı. Herşeye ragmen dagılma egilimine girmemişlerdi. Tapınak Şövalyeleri Papalıktan ve Papa ya baglı olan Monarşilerden yani Krallardan İNTİKAM almak ve istedikleri gibi bir düzen kurma hayalinden hiç bir zaman vaz geçmemişlerdir. Toplanabilmeleri ve faaliyetlerini yürütmeleri zorunlu idi yani bir örgütlenme hususuna çok büyük ihtiyaçları vardı…

Tapınak Şövalyeleri Papanın ve Kralların gazabından dolayı yer altına indikleri 1300. lü yıllarda, İngilterede kurulmuş ve ffaliyetlerini yürüten DUVARCI LONCALARI vardı. Bu teşkilat diger örgütlere nazaran daha içine kapanık bir yapıda idiler. Tarihçi yazat John Robinsonun dedigine bakılacak olursa: İşte bu içine kapanık olan bu Loncaları dernekler haline getirip şu anda bilinen MASON Localarını kuran işte bu Tapınak Şövalyeleri olmuştur…

Diyorki bu tarihçi yazar: İsmi bugün henüz bilinmeyen bir LOCA ya girdiginde, Von Hund a anlatılmış olan Masonlugun gerçek öyküsüne göre, bir grup TAPINAKÇI, baskı dönemi sırasında İSKOÇYA ya kaçıyorlar. Burada PAPA tarafından lanetlenmiş olan Örgütlerini koruyarak, aktif duvarcıların oluşturdugu Loncalara katılıyorlar. Jaccues de Molay ın yerine yeni bir ÜSTAD seçiyorlar. Ve o dönemden beri örgüt hiç kesilmeyen bir büyük İSTADLAR ZİNCİRİ kuruyor…

Güvenlik nedeniyle, büyük Üstadın kim oldugunu hayatı boyunca çok az kişi bilebiliyor. Bu husus ta bir bilinmeyen üstüne itaatı zorunlu kılıyor.Tapınakçıların tüm gizemi, davadan başlayarak, Jackues de Molay ın öcünü alma tasarısında odaklaşır. Mason Törenleri de Tapınakçı Törenlerin bir yansımasıdır. Bilindigi gibi İSKOÇ RİTİ masonlugunun Rütbelerinden birisi KADOŞ ŞÖVALYESİ dir. İbrani dilinde ÖÇ ŞÖVALYESİ anlamına gelir bu Rütbe…

Asırlar öncesinde yazılmış ve degişiklik yaşamamış olan MASONİK Ritüelleri, itikad ve inançları inceledigimizde Tapınak Şövalyeleri, Masonlar ve Yahudiler arasındaki kurulmuş olan birlik – İttifak la ilgili yemin ver ifadeler aynı konumdadır. Örnegin 15.derecenin ritinde yer alan ve söz konusu İttifaktan bahseden bir diyalog şöyle: Büyük Üstad soruyor Kimden sakınmalıyız ? Birinci Nazır cevap veriyor: Düşmanlarımızdan ve Kardeşlerimizden…

Büyük Üstad soruyor: kardeşlerimizden sakınmamızın nedeni nedir ? Birinci Nazır cevap veriyor: İsrail ogulları esarettedir. Biz onların kurtulmaları maksadını takip ediyoruz. Lakin yeni kardeşlerimiz bizim bu projemizi anlamayacaklar ve tatbikini engelleyeceklerdir. Büyük Üstad diyorki: Kardeşlerim Nizam vaziyeti alalım. YAHUDİ diyarının kurtarıcısını selamlayalım…

Altından, Masonların ESARETTE olan yani VAADEDİLMİŞ TOPRAKLARDAN çıkarılmış olan Yahudileri kurtarma, yani Vaadedilmiş topraklara döndürüp MESİH planını gerçekleştirme hedefinde oldukları ama henüz ACEMİ MASONLARIN bu ittifakın önemini ve LOCA nın taşıdıgı YAHUDİ sempatizanı misyonu kavrayamadıklarından çekindikleri anlaşılıyor. Düşmanlar ise elbette İttifakın ortak düşmanları: Kilise ve onun DİNİ otoritesine baglılık gösteren Monarşiler yani Kral ve Krallıklar…

Yahudi önderleri ile Masonların dogal müttefik oldukları yani ezeli ittifak içerisinde oldukları yine MASON kaynaklarında açık ve alenen belirtilmektedir. AKASYA adlı Türk Mason dergisinde bu konu hakkınad şu görüşlere yer veriliyor: YAHUDİSİZ hiç bir MASON LOCASI yoktur. Yahudi Sinagoglarında hiç bir MEZHEP mevcut degildir. Orada Masonlarda oldugu gibi yalnız SEMBOLLER vardır..

Bundan dolayıdır ki, İsrail Mabedi bizim tabii müttefikimizdir…Tapınak şövalyeleri ile Masonların ve Yahudilerin en büyük müşterek degerlerinden birisi de Kitabı Mukaddesten sonra KABALA dır. İngiliz Tapınakçı grubu, 1464 yılında Portekiz Tapınakçı grubuyla buluşuyorlar. Bu tarihten sonra Biritanya adalarını bir KABALA tutkusu sarıyor. Tapınakçılar KABALA dan ögrendikleri üzerine çalışarak gelecek toplantılara hazırlanıyorlar…

Kabala, kelime anlamıyla “sözlü gelenek” demektir. Ansiklopedilerde veya sözlüklerde, Yahudi dininin mistik, ezoterik (batıni) bir kolu olarak tarif edilir. Bu tanıma göre, Kabala, Tevrat’ın ve diğer Yahudi dini kaynaklarının gizli manalarını araştıran bir öğretidir. Ancak konuyu biraz daha yakından incelediğimizde, karşımıza daha farklı gerçekler çıkmaktadır. Bu gerçeklerin bizi ulaştırdığı sonuç ise, Kabala’nın, Yahudiliğin temeli olan Tevrat’tan da önce var olan, Tevrat’ın vahyedilmesinden sonra Yahudiliğin içinde yayılan, “pagan” yani putperest kökenli bir öğreti olduğudur. (Bu konuda detaylı bilgi için bkz. Harun Yahya, Yeni Masonik Düzen, Global Masonluk)

Kabala, binlerce yıldır hemen her türlü büyü ritüelinin temel taşlarından birini oluşturmuştur. Yahudi olmayan pek çok insan da Kabala’nın gizeminden etkilenmiş, bu öğretiyi kullanarak büyü ile uğraşmıştır. Tapınakçılar da bunlardandır; “büyü gücüne sahip olmak” için Kabala üzerinde çalışmalar yapmışlardır. Dahası gerek Kudüs’de, gerekse Avrupa’da Kabalacılarla ilişkilerini sürdürmüşlerdir.

Bu hususu MODERN MASONİK metinlerde de görebiliyoruz. Örnegin, Amerikan Masonlugunun yayın organı olan New age dergisi, Masonlukla Kabala ilişkisini şöyle degerlendirir: KABALA, bilinç altının kapılarını açan ve RUHU saran manevi degerlerin dışarı çıkmasını saglayan AMNAHTARDIR. MASONLUK, onu insanın yaşamı anlaması için gerekli görür. (sayı.77.sayfa.31.) Türk Masonlarının kaynaklarında da KABALA ile ilgili yazı ve fikirlere rastlamak mümkündür…

Mesela Selamet Mahfilinde deniliyorki: Görüyoruz ki; Kitabı Mukaddesin haricinde YAHUDİLİGİN gizli bir ananesi , bir gelenegi TRADİTİON ORALE KABALA vardır. Ve yalnız buna vakıf olanlar, Kitabı Mukaddesin hakiki manasını anlayabilirler. Bizde bu gelenek yani KABALA gelenegi – etrafında teessüs eden – kurulan yüksek felsefeyi hülasa etmeye çalışıyoruz…

Bu tür müşterekler üzerinde kurulan ittifak, tarihi bir ittifaktı. Yahudi önde gelenleri, en büyük düşmanları olan DİNİ otoriteye karşı, Tapınak şövalyeleriyle ve onların gelenegini sürdüren MASONLARLA asırlar boyu sürecek olan bir işbirligine giriyorlardı. İşin ilginç yanı kendilerinin de nir DİNİN temsilcisi olan YAHUDİ önde gelenlerinin, İNKARCI olan insanlarla ittifak kuruyor olmalarıydı. Tapınak Şövalyeleri ve MASONLAR tam anlamıyla bier İnkarcılardı…

İsa Aleyhiselama hakaret ediyorlar, Kliseyi ve Kutsal kitabı tanımıyorlar, hatta CİNSEL yönden sapık ayinler uyguluyorlardı. Buna ragmen, bir DİNİN temsilcisi konumunda olan Yahudilerle, dinsizligin sembolü olan Tapınak Şövalyeleri ve MASONLAR çok uyumlu bir ittifak kurdular . Aslında Tapınak şövalyelerini, Masonları ve Yahudileri birlweştiren Anahtar güç Süleyman Mabedi idi…

Süleyman Mabedi ya da Tapınagı, Süleyman aleyhiselam tarafından inşa edilmişti ve onun elde ettigi büyük HAKİMİYET ve olaganüstü bazı güçlerin sembolüydü. Yahudiler, Süleyman Aleyhiselama Allah tarafından verilen ve olaganüstü güçlerin, gerçekte BÜYÜ yoluyla elde edildigine inanıyorlardı. Yahudi önde gelenlerinin Süleyman Aleyhiselam ve Tapınak hakkınad ŞEYTANİ bir yorum yaparak böyle bir inanca kapıldıklarını bizler KURANI KERİM den ögreniyoruz…

Yahudi önde gelenleri, Tapınak ın yeniden inşa edilmesi ile birlikte Süleyman Aleyhiselamın soyundan bir MESİH in yeniden gelecegine ( Mesih kurtarıcı demektir) ve yine Süleyman Aleyhiselamın sahip oldugu olagan üstü güçlere sahip olacagına ve bu şekilde YAHUDİ ırkını dünyaya egemen – Hakim kılacagına inanıyorlardı. Tapınak Şövalyeleri ve Masonlar, Yahudi önderlerinin elinde olduguna inandıkları bu gücün etkisine kapılmış ve MESİH PLANINA bu nedenle destek vermişlerdir…

Bütün bunların yanında bir HİRAM ABİFF efsanesi vardır ki, MASONLUGUN kökeni hakkında çok önemli bazı gerçekleri ortaya çıkarmaktadır. Masonik ritüellerin, inanışların en can alıcı noktasını oluşturan HİRAM efsanesi, Muharref – degiştirilmiş Tevrattan alınmıştır. Muharref Tevrat ta anlatıldıgına göre, Hiram, KRAL Süleyman tarafından Tapınagın inşası için görevlendirilmiş olan DUVARCI USTASIDIR…

Tevratın birinci Krallar bölümünde Hiram dan şöyle söz edilir: Ve kral SOLOMON gönderip surdanHiramı getirtti. Hiram Naftoli sıptından dul bir kadının oglu idi. Ve babası Sur lu bir adamdı. Tunç işçisi idi. Hiram bütün Tunç işleri işlemekte hikmetle ve anlayış ve hünerle dolu idi. Ve Solomona gelip bütün onun işlerini yaptı. Yahudilere ve Yahudilerden etkilenenlere göre , Hiram, TAPINAGI inşa ederken Süleyman Aleyhiselamın sözde BÜYÜSEL güçlerine de vakıf olmuştu…

Türk Mason dergisi, Süleyman Aleyhiselamın bir SIR sahibi oldugunu ve bu SIRRIN Hiram tarafından da bilindigini şöyle anlatır: Zaten MASONLUK mutlak Hakikatin ancak bir ihata ve sezişlere ve bizzat tekamül etme neticesinde yaşanabilecek bir SIRDIR. Bu SIR, Mührü Süleymanın üç dalında ne güzel resm ve remz edilmiştir. Birbirine irca etmek suretiyle mütemadi bir devrin sayrureti HİRAM da en mükemmek şeklini bulur…

Dolayısıyla bu Mason dergisinin yazdıgı gibi Hiram, Yahudilerce Tapınak tarafından sembolize edildigi kabul edilen ve KURANI KERİMin – ŞEYTANİ- oldugunu vurguladıgı SIR ve güçlere de vakıf bir insandı. Bu ilk MASON üstadının öyküsü de gayet ilginçtir. Masonik Literatürde anlatıldıgına göre HİRAM, yönetimi altında çalışan duvarcı işçilerinin oluşturdugu bir LONCA kurar…

Lonca da işçiler, bilgileri arttıkça derece almakta ve Hiramın sahip oldugu SIRLARA vakıf olmaktadırlar. Ama günlerden bir gün, duvarcılardan üçü bu sırları elde etmek için beklemekten sıkılarak, Hiramı sıkıştırırlar. Sırları hemen kendisine vermesini isterler. Hiram reddeder ve bu üç isyankar ögrencisi tarafından öldürülür. İşte MASONLUK bu efsaneye dayanır…

Masonik anlatıma göre, Hiramın diger sadık ögrencileri, Tapınak ın sırrını korumayı ve Hiramın kurdugu Lonca sistemini sürdürmeye yemin ederler. Lonca, Zamanla LOCA ya dönüşür. Ve bildigimiz MASONLUK dogar. Dolayısıyla da Masonlar HİRAMA karşı garip bir baglılık hissetmektedirler. Masonlar kendilerini Hiram ustayla özdeşleştirirler. Her Mason kendisini Muharref Tevratın ifadesiyle Dul bir kadının oglu olan Hirama atfen, DUL KADININ ÇOCUKLARI olarak tanımlarlar…

Üstad derecesine ulaşan bir MASON, fahri bir Hiram usta olmakta ve Hiramın SIRLARINA vakıf olmaktadır. Bir üstad Masonun TEKRİS töreni, diger derecelerde yapılan törenlerden çok daha karmaşık ve dramatiktir. Bu törende, MASONİK ritüelin en önemli sırrı ortaya konur. Yani Öldürülmüş olan büyük üstadın sırrı…Bütün bu anlatılanlar, Masonların kendilerini Süleyman Tapınagıyla ve Tapınak inşasını üstlenen Hiram Abiffle olagan üstü bir biçimde özdeşleştiklerini gösteriyor. Acaba nedir Süleyman Tapınagında ve Hiram abiftfe MASONLARI bu kadar etkileyen şey ? ve Hiram ustanın durumu nedir.. ?

Kuranı Kerimde Süleyman Aleyhiselamla alakalı bölümleri okudugumuzda Rabbimiz Sad Suresi Ayet.34-38.de mealen şöyle buyuruyor: *** Andolsun, biz Süleymanı imtihan ettik. Tahtının üstünde bir ceset bıraktık. Sonra eski durumuna döndü. Rabbim beni bagışla ve benden sonra hiç kimseye nasip olmayan bir mülkü bana armagan et. Şüphesiz sen, karşılıksız armagan edensin. Böylece Rüzgarı onun buyrugu altına verdik Onun emriyle diledigi yöne yumuşakça eserdi. Şeytanları da onun buyrugu altına verdik; her bina ustasını ve dalgıç olanı. Ve kötülük yapmamaları için saglam kementlerle birbirine baglanmış digerlerini…***

Ayetlerde, Süleyman Aleyhiselamın emrine ŞEYTANLARIN verildigini ve Süleyman aleyhiselamın bunları çalıştırdıgı anlatılıyor. Bu şeytanların özelliklerinden biri de BİNA USTASI olmaları… Yani Süleyman Aleyhiselamın emrinde çalışıp, Tapınak inşa edenler, Süleyman Aleyhiselam gibi MÜMİN degillerdi. Tapınakı inşa eden Bina ustaları Süleyman Aleyhiselamın emrine verilmiş olan ve onun gücüne boyun egmiş olan ŞEYTANLARDI…

Bu durum Süleyman Aleyhiselama verilmiş özel bir güçtür. Sebe suresinde de Süleyman Aleyhiselamın Allahın yardımıyla Cinleri kullandıgı anlatılır. Böylece Süleyman Aleyhiselam, kendi gücünden ve iktidarından korkan şeytanları da HAYIR yolunda kullanabilmiştir. Dolayısıyla, Tapınak ın inşasını üstlenen Hiram usta ve yanındaki duvarcılarda, Allahın Kuranda bildirdigi gibi Süleyman Aleyhiselamın emrine verilmiş ŞEYTANLARDIR…

Hiram ustayı, bu gerçegin tam tersine Süleyman Aleyhiselamın en yakını ve yardımcısı olarak gösteren MASONİK kaynaklarsa, bu düşünceye YAHUDİ kaynaklarından varmışlardır. Yahudilerin böyle bir inanca sahip olmaları da, yine Kuran da bildirildigi gibi, Süleyman Aleyhiselam hakkında *** Şeytanın uydurduklarına uymalarından…Bakara suresi.102.*** Kaynaklanıyor. (Yeni Masonik düzen.sayfa.92-120.)

Süleyman Aleyhiselama böylece küfür-inkar atfeden Yahudiler, onu dogal olarak Tapınakı yapan Bina ustası ŞEYTANLARLA bir tutmuşlardır. Sonuçta, Masonların kendilerini özdeşleştirdikleri HİRAM ABİFF ve yanındaki Bina ustalarının ŞEYTAN oldugu açıga çıkmaktadır. Anlaşılan o dur ki, Tapınak Şövalyeleri, Süleyman Aleyhiselamın emrine verilmiş olan ve Kuran da Bina ustaları ve Dalgıçlar olarak tanımlanan şeytanların sahip oldukları gelenegi sürdürmeye karar vermişlerdir…

Masonik SIR ise bu Şeytanların Yahudi inancına göre Süleyman Aleyhiselam la paylaştıkları BÜYÜ ve benzeri yöntemleri kullanma gelenegidir ki, KABALA bu gelenegin ta kendisi dir. KABALA cılarla MASONLAR arasındaki ilişkinin kaynagı da budur. Dolayısıyla, MASONLUGUN, Tapınak ŞÖVALYELERİNİN, ROTARYENLERİN, LİONESLERİN kökenini oluşturan gelenek Allahın Kuranı Kerimde bildirdigi gibi ŞEYTANİ bir gelenektir…

Zaten Masonların sembollerine bakıldıgında, SIR dolu çalışmaları dikkatli bir gözle incelendiginde ve Dünya milletlerine uyguladıkları akıl almaz uygulamalara bakıldıgında olayın Rahmani degil ŞEYTANİ bir düzen oldugu hemen açıhga çıkmaktadır. Masonların tarih boyunca DİNLE, diyanetle, Mukaddesatla çatışmış ve her türlü Maneviyat karşıtı hareketlerin arkasında yer almış olmasının sanırız bundan daha anlamlı bir sembolik kökeni olamaz…

TBMM Susurluk Komisyonu üyelerinden milletvekili Hayrettin Dilekcan yaptıkları araştırmalar sonucunda elde ettikleri bilgiler ışığında şu açıklamayı yapmıştır:

“…İtalya’da P2 locası vardı. Türkiye’de İtalya’daki P2 locası gibi bir olayın olduğunu artık rahatlıkla söyleyebiliriz… Mevcut durumu mafya olarak tabir etmek olayı küçümsemek olur. P2 locasını basit bir mafya olarak değerlendiremezsiniz. Türkiye’de loca hakimiyeti söz konusu. Türkiye’de birileri bir yere gelmek istiyorsa bu localarda karar veriliyor…

Bu locaları Türkiye aşamadığı müddetçe çözmemiz uzun zaman alacak demektir… P2 locasına baktığımız zaman Başbakanı ve bakanları belirleyen bir konuma ulaşmış… Türkiye’de parti genel başkanlarının belirlenmesi konusunda dahi etkili olmuşlar, artık gerisini siz tahmin edin.”

Aynı şekilde, Susurluk Komisyonu’nun sözcüsü olan milletvekili Bedri İncetahtacı da, yaptığı bir açıklamada “mafya” olarak tanımlanan örgütlenmenin masonlukla olan ilişkisine dikkat çekmiştir:

Kısacası, Türkiye’deki yolsuzluk olaylarının üzerine giden milletvekileri, bu karmaşık olayların ardından mason localarının bulunduğuna dair güçlü kanıtlar elde etmiş ve bunu ifade etmiş durumdadırlar.

Gerçekten de Türkiye’deki yolsuzlukların, haksızlıkların, masum insanlara karşı yapılan baskıların ardında çağdaş Tapınak Şövalyelerinin, yani masonların büyük bir rolü vardır. Bunlar, ülkemizi kendi siyasi ve ekonomik menfaatlerine göre yönledirmeye çalışmakta, bunun için her türlü kirli ve karanlık yöntemi kullanmaktadırlar. Dindarlara, özellikle de masonik felsefeye karşı çıkarak dini savunanlara karşı her türlü baskı, iftira, karalama yöntemini kullanmaktadırlar.

Bu nedenle Türkiye’yi seven, Türk Milleti’nin milli ve manevi değerlerine inanan, inanç sahibi her insanın “Tapınak Şövalyeleri”nin etkisine karşı tavır alması gerekmektedir. Bu din alehytarı menfaat odağına karşı hem felsefi hem de adli bir mücadele yürütülmeli, bu odağın kışkırtmalarına karşı da çok uyanık olunmalıdır…

İnanıyorum ki; Şeytanın şeytanlıgını anlatmak bizim için hakikaten çok zordur. Lakin şunu söyleyebiliriz; İster Tapınak Şövalyesi olsun, İster Mason olsun, İster Rotaryen veya Lions Kulübü üyesi olsun bu Gizli örgütlerle çalışan insanlar tek kelimeyle Başta Yahudinin olmak üzere Şeytanın uşaklıgını yapmaktadırlar. İslam Düşmanıdırlar. İslamın yer yüzündeki amansız rakipleridirler. Allah hepsinin şerlerinden cümle müslümanları muhafaza buyursun. Dilerim her türlü şerli faaliyetleri ayaklarına dolaşır…

Allahım bizleri razı oldugun kulların zümresine dahil eyle. Bizleri MASONLARIN, ROTARYENLERİN; LİONESLERİN oyuncagı eyleme yarabbi. Her türlü sapık ve sapkın bu dernek, teşkilat, örgüt yapılanmasından uzak eyle. Bizleri İslam CEMAATINDAN ayırma Yarabbi. Bizleri Ehli Sünnet İTİKADINDAN ayırma,Bizleri Sıratı Müstakim üzere yola devam eden Kulların Zümresine dahil eyle yarabbi. Allahım sen her şeye Kadirsin…Amin…
Sermed Kadir… ..20.04.2007

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht. Erforderliche Felder sind mit * markiert