Vaktimiz Değerlidir

Planlı, programlı ve intizamlı çalışmak biz Müslümanların degişmez prensibi olmalıdır. Zamanımızı kesinlikle boşa harcamamalıyız. Vaktin deger ve kıymetini azami derecede ön planda tutup eger fırsatını bulursak saniyelerle yarışacaguız. Hepimiz bilirizki; dünya hayatı çok kısadır velevki kişi doksan sene yüz sene yaşasa dahi o yaştaki birisine soruldugunda, dünya ya ait nice emellerini duyarız. Söyledigi sözlerin içinde * Zaman ne de çabuk geçti* sözüne takılırız.

Hakikaten zaman çok çabuk geçiyor ama bizler bu süratle geçen dünya hayatından hesaba çekilecegiz. Ya mükafat sahibi olacagız yada cezaya müstahak olacagız. Onun için belki faydası olur ümidiyle maddeler halinde Müslümanın günlügüne şöyle bir göz atalım.

Tekrar ifade edeyim bu yazı sadece Müslümanlar içindir başka inanç ve ideoloji sahibini katiyyen baglamaz..!

1.) Müslüman, hesaba çekilmezden önce, kendi muhasebesini yapmakla vazifelidir. Her gün kendimize şu soruları soralım: „Bugün Allah için ne yaptım?.. Bugün az da olsa ne gibi hayırlar, iyilikler yaptım?.. Bugün İslâmî ölçülere göre kârda mıyım, zararda mıyım?..Eger bugünkü yaptıgım işler pekte hoşuma gitmedi ise yarına nasıl başlamalıyım ve hangi hayırların peşinde koşarsam mükafata hak kazanırım…?

2.) Öncelikle GÜNEŞ doğmadan önce uyanmalıyım, abdest alıp sabah namazı kılmalıyım. Tembellik yapıpta uyanamazsam işte bütün günüm harap olur diye düşünürüm. Anlatılır: Abdulkadir Geylani hazretleri bir gün Sabah namazınına kalkamaz. O gün o kadar üzülür o kadar aglar, dua ve niyaz ederki; Bir sonraki sabah daha vakit gelmeden lanetli şeytan : Haydi kalk kalk sabah namazı vakti geldi diye Abdulkadir Geylaniyi kaldırır. İmam derki sen bir lanetli şeytansın ve Namazın secdenin düşmanısın Namaz kılınmasını asla arzu etmezsin beni niye kaldırdın ? Şeytan derki dün sabah namazına kalkamayınca öyle pişmanlık gözyaşları döktünki bu nedametinden dolayı Rabbın kat be kat mükafatını artırdı daha fazla mükafat alamayasın diye kaldırıyorum der. Yani şeytan hiç bir zaman NAMAZ kılmamızdan hoşnut olmaz. Onun için aman öncelikle şeytanın belini kıralım. Şeytana muhalefet edelim ve Rabbimize teslimiyet ahdini yenileyelim. Namazla güne başlayalım. Sabah namazıyla birlikte beş vakit namazı kılmaya itina edelim, Mazereti olmayanların Camiye cemaate katılmalarından daha güzel bir davranış olamaz.

3.) Biz burada (Avrupada) genelde işçiyiz. Ama memurda olsak işçide olsak Kul hakkına azami riayet edelim ve İnannan inanmayan ayırımı yapmadan hiç kimsenin vebalini üzerimize almayalım. İşimize zamanında başlayalım hatta beş on dakika önce işimizin başında olmamızın sayısız faydaları da vardır . Her şeyden önce bir Müslüman ekmegini yedigi müesseseye ihanet etmez düşüncesine sahip olalım. Müslüman memur olsun işçi olsun asla kaytarmamalıdır. vazifesini savsaklamamalı, Kaytaran ve savsaklayana iyi gözle bakılamaz. „Efendim, bu düzen bozuktur, ya da zaten gavurun işi bitermi gibi mazeretler daha önce düşünülmeli, iş akdini üzerimize aldıktan sonra bu tür boş kuruntular bize fayda vermez.Ama imkanlarımız olurda kendi işimizi kendimiz kurarsak o zamanki yükümlülüklerimizde degişir. Arkamızdan konuşan insanlar isterizki şöyle desinler. Bu adam müslümandır ibadetlerini iş yerinde de hiç aksatmaz fakat ondan ve yaptıgı işten gayet memnunuz.işine sadıktır, son derece çalışkandır, hile ve hurda yönlerini bilmez gibi… Unutmayalım nerede olursak olalım kendi şahsiyetimiz, kişiligimiz, kimligimizle beraber aynı zamanda Yüce dinimizi de temsil ediyoruz…

4.) Müslüman esnaf ve Ticaretle ugraşanlar, kendileri hakkında şöyle konuşturmalıdır: “Malın iyisini ve kalitelisini ucuza verir… Müşterisini aldatmaz, varsa malının kusurunu söyleyerek satar… Bir şey satın alsın veya almasın iş yerine gelen herkese güler yüzle muamele eder, müşteri bir yığın mala baksa ve bir şey satın almasa yine suratını ekşitmez, ‘tekrar bekleriz’ der…” Yani insanlarla irtibtı güzel bir şekilde kurmak ve onu o güzellikte devam ettirmek karekterimizin olgunluguyla irtibatlıdır.

5.) Müslüman ev hanımları gıybet, laf taşıma, dedikodu, gevezelik, zevzeklik yapmazlar. Ev işlerinden ve çocuk bakımından vakit artarsa, geleneksel sanatlardan biriyle meşgul olurlar.Aslında müslüman erkeginde Müslüman kadınında belli başli görev ve sorumlulukları vardır. Bunlardan her hangi birisi işini yapmazsa kendisini boşta bulur. O zaman iç ve dış tehlikeler başlar . müslümanın boşa geçirecek vakti olmamalı diye düşünüyoruz. Erkeginde kadınında kendisine göre etkinligi asla bitmemeli gayret ve çalışması sekteye ugramamalıdır.

6.) Müslüman; Yemesine içmesinde her halükarda israftan, şatafattan, gösterişten, aşırılıktan uzak durulur; Sünnete uygun bir şekilde kanaat prensibine riayet edilir. Tabaklarda yemek artığı bırakılmaz; pilav yenirken bir tek pirinç tanesi bile tabakta kalmaz. Artık ekmek dilimleri küçük parçalar haline getirilir, kuşlara atılır. Bu konudaki Peygamber efendimizin tavsiyelerine harfiyyen uymakta büyük faydalar vardır. Bereket: Belkide ekmegin son kırıntısında ya da tabagın içindeki son lokmadadır tavsiyesine uyacagız inşaallah. Günde milyonlarca ekmegi çöpe dökmeyecegiz, yeteri kadarıyla iktifa edecegiz. İsraftan kaçınacagız…Kendimizden başkalarını da düşünerek o huzuru yaşayacagız.

7.) Peygamberimizin „iki günü birbirine eşit olan ziyandadır…“ hadis-i şerifi daima aklımızda bulunmalıdır. Dün bir miktar hayır yaptın, iyilikte bulundun; bugün daha fazlasını yapmalısın. Peygamberimiz „Din kardeşine tebessüm etmen de bir sadakadır…“ buyurmuşlardır. Yine başka bir hadis-i şerifte „Yarım hurma ile bile olsa, kendinizi cehennem ateşinden koruyunuz…“ ihtarı yapılmaktadır. Aç bir sokak kedisinin karnını doyurmak bile bir iyiliktir. Odaya bir arı girmiş, dışarı çıkmak için pencere camında uğraşıp duruyor, onu açık havaya çıkartmak da bir hayırdır. Susuz kalmış bir çiçeği sulamak hayırdır. Üzüntülü bir insanı teselli edip ferahlandırmak hayırdır. Müslüman, en hayırlı ticaretin Allah’la yapılan ticaret olduğunu bilen kişidir. Sadakalar, yardımlar, acıları ve sevinçleri paylaşmak hep birer iyiliktir. Her gün vaktimizin bir kısmını bunlara tahsis etmeliyiz.

8.) Müslümanın en büyük düşmanı benliğidir. Peygamberimiz, nefs ile yapılan mücadeleye „Büyük Cihad“ demiştir. Müslüman nefsiyle devamlı olarak savaşan kimsedir. Yularlarını nefs-i emmarelerinin eline vermiş olanlar hayırlı kimseler değildir. Ve kendi nefsimize de öyle fazla güvenmeyecegiz. Beşer (yani yaratılmış olan) şaşar denilmiştir.

9.) Bazı eğlenceler, seyirler, gösteriler İslâm dini tarafından fasıklık ve kötülük içeren, zamanımızda yapıldıgı gibi tamamiyle özgürlük yani hayvani özgürlük türünden kaçınmak lazımdır.Bu tür başıbozukluk hali; günah, isyan, azgınlık olarak kabul edilmiştir. Gözlerimizi, kulaklarımızı, lisanımızı, ellerimizi ve ayaklarımızı bunlardan korumamız gerekir. Hiçbir akıllı ve şuurlu Müslüman evini meyhaneye, batakhaneye, umumhaneye çevirmez. Öncelikle kendisini ve Aile efradını İslami olmayan her türlü yaşantı şekillerinden korumak icab eder.

10.) Çocuklarımıza en zararsız, en masum gibi görünen yalanları bile söylemeyelim. Çocuk huysuzluk yapıyor, yemek yemiyor… „Yemeğini yersen, seni gezmeye götüreceğim…“ dersek ve çocuk bu vaadimize güvenerek yemeğini yerse, onu mutlaka gezmeye götürmemiz gerekir, aksi takdirde münafık oluruz. Yalanla büyütülen bebekler ve çocuklar, büyüdükleri vakit yalancı, eğri olur. Yalan ise büyük günahlardandır.

11.) Komşuluk ilişkilerimize gereken degeri gösterelim. Sık sık komşularımızın hatırlarını soralım, gönüllerini hoş edelim, Rahatsız etmemek şartıyla karşılıklı ziyaretlerde bulunalım, acılarını ve sevinçlerini paylaşalım. Unutmayalalım acılar paylaşıldıkça hafifler. Mutlulukları paylaştıgımız gibi, acılarında paylaşmasına itina gösterelim.

12.) Yüce Allah kibir, gurur ve benlik sahiplerini sevmez. Mütevazı olalım. Meskende, ev döşemesinde, yemede içmede, giyimde kuşamda, bindigimiz arabamızda, cep telefonunda; aşırılığa, lükse, israfa, gösterişe kaçmayalım. Lüks bir otomobil, sahibine hiçbir fazilet, üstünlük, değer kazandırmaz. Unutmayalım ki, Türkiye’nin en lüks, en şaşaalı otomobili müteveffa genelevler imparatoriçesi Madam Matild Manokyan’a aitti…(Mehmet şevket eygi.Milli gazete.) Otomobiliyle övünen kişiler, beyinsizlerdir. Malımızla mülkümüzle degilde daha başka insani faziletlerimizle ögünelim.(Şayet ögünmemiz gerekiyorsa..!)

13.) Bir Müslümana değer, derece ve rütbe kazandıran şeyler şunlardır; İlim, irfan, hikmet, takva, ahlâk, fazilet, mürüvvet, ihsan, iffet, şecaat, cömertlik, hayır hasenat, ibadet ve taat, Sünnete uymak, insanlara yararlı olmak… Peygamberimiz „İnsanların hayırlısı, insanlara yararlı olandır…“ buyurmuşlardır.

14.) Ya fiilen, ya söz veya yazıyla yahut kalben emr-i maruf ve nehy-i münker yapmamız gerekir. Müslüman tepkili insandır, iyilikleri teşvik, tebrik ve tahsin eder; kötülükleri tenkit ve takbih eder. (İyilik her yerde her zaman güzel, kötülük her yerde her zaman çirkindir.İyiligi gıpta ile karşılarız, kötülügün de cezasını bulacagına inanırız. ) Türkiyede Misyoner teşkilatları harıl harıl çalışırken Yüzlerce apartman kilise kurmuşken, On binlerce gencimizin hıristiyan olmasını duya duya müslümanlarda rahat koltugunda oturmamalı diye düşünüyoruz. fitne ve fesat içinde, her tarafta cayır cayır yeni kiliseler yapılıyor, Bol paralı, agresif misyonerler ülke sathında cirit atıyor, fuhşiyatın her türlüsü işleniyor, helaller haram, haramlarında hel olması için ellerinden geleni yapıyorlar. Diger din temsilcileri inandıkları ölçüde faaliyet gösteriyorlar. Bu saglam bozulmamış muhkem dinimiz İslam dini içinde bizler Müslümanım diyenler sözümüzü tutmalı Teslimiyetimizin geregini yapmalıyız diye düşünüyorum. Elimizden geliyorsa elimizle, dilimiz dönüyorsa dilimizle,ikisine de gücümüz yetmiyorsa kalbimizle Din yolunda gayret edelim…

Allah’ım Sana şükürler olsun ki, kâinâtın kıvanç kaynağı olan muazzez elçini âlemlere rahmet, bize müşfik bir hâmi ve koruyucu kıldın. Peygamber efendimizi bize düşkün kıldığın gibi, bizi de Peygamber efendimize ve O’nun getirdiklerine düşkün ve itaatli kıl.

Bizi ve yaşantımızı Peygamber efendimizden uzak eyleme. Bizi O’nun getirdiği nûra karşı kör, sağır ve duyarsız kılma. Aklımızı, kalbimizi, duygularımızı, gözümüzü, kulağımızı Peygamber efendimize gönderdiğin nûr ile aydınlat. Canımızı, nefsimizi, hidâyet güneşi ile terbiye et. Bizi Örnek ve önderimiz ola Peygamber efendimizin yolundan,Sıratı müstakimden ayırma. Bizi O’na indirdiğin Kur’ân ile katında makbul olgunluğa ulaştır.Ehli sünnet vel cemaat yolunda daim eyla Allahım. Sen her şeye kadirsin… Amin…
Sermed Kadir… 6.7.2004

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht.