Muhterem Müslümanlar
geçtigimiz Aralığın on sekizi, 01 Muharrem 1431 Hicri yılbaşı idi. Hicri yılbaşı ile Miladi yılbaşı ikisi birden bizim yolumuzu ana vatanımıza yani kıyamet gününe, ahiret yurduna yaklaştırmaktadır.
Dünyada ev, eş, araba, makam, servet, şöhret kazandığımız gibi sonu gelmez senelerde kalacağımız yerin düzenlemesini de abiidirki bizler yapmamız gerekmektedir. Onun için yolumuzu yöntemimiziçok iyi seçmemiz icabetmektedir. Bu gün iki yoldan bahsedelim. Birisi isyan ve batıl yollu olan eşkıyalık, digeri ise iman ve baglılık diye bildigimiz muttakilik yani takva yoludur. Muttakiligin içeriginde: Bir tehlikeden ve zarardan bir şey aracılıgı ile korunmak, sakınmak, çekinmek ve korkmak anlamlarını çıkarıyoruz.
Aynı zamanda Allaha duyulan derin saygı ve dindarlık anlamımlarına da gelmektedir Muttakilik. Yolumuzu gidişatımızı belirlerken çok dikkatli olmamız icabetmektedir. Bizler tabiidirki eşkıyalıgı degıl muttaki olmayı arzularız takva ehli olmaya can atarız. Eşkıya, öyle bir düşünce yapısına sahiptirki, „Dünyanın tamamı benim olsun“ der. Eşkıya,Topladığını dağıtmaz yani paylaşmadan nasibini almamıştır. Hak söze kulak vermez. Eşkıyanın malı, kendisiyle Rabbi arasında perde olur. Güzel sözü yalanlar. İnsanlığını yitirir. Hayvanlık seviyesinde de kalamaz. Çünkü canavarlar karnı doyunca durur. Dünyadayken tabir caizse, Cehennem yoluna kırmızı halı döşeyenler, ancak sırtına üç beş metrelik kefen geçirilince, Cehenneme yaslanınca durur.
Takva ehli Muttakiler ise, Kazandığını başta insan olmak üzere can taşıyan her canlıyla paylaşan, içini Hak için, dışını halk için süsleyen, her sözü duyan, en güzeline uyan, sözlerin en güzeli olarak bütün güzelleri ve güzellikleri yaratan Allah sözü olduğunu bilen insandır. Allah, onun işini, içini ve dışını kolaylaştırmıştır. Eşkıya, Allah yolundan insanları döndürmek için harcarlar ama dünyanın bütün suları kendilerinin olsa Hz. İbrahim’i yakmak için tutuşturulan yangına bir damla su vermez. Bütün iplikler onun olsa Hz. Yusuf’un iffetini korumak için kaçarken yırtılan gömleğini dikmek için bir karış iplik vermez.Bütün etler onun olsa Ashabı Kehf’in köpeğine bir kemik vermez. Dünyadaki bütün ilaçlar onun olsa Uhud’da yanağı yaralanan sevgili Peygamberimize bir çalımlık merhem vermez. Her türlü kötülüğü teşvik eden Kur’an’ı yalanlayan, ona sırt dönen, Kur’an’a karşı davranışlara ve sözlere itibar etmeyen insanlardır.
Erkek ve kadını yaratan Allah, parmak çizgilerinin ayrılığı kadar insanlarda ruh çizgilerini de karakter çizgilerini de ayrı yarattığından parmak çizgilerimizin resimleri ayrı olduğu gibi işlerimizin de ayrılığına dikkat çeker. Karakterlerimizin ve işlerimizin altı milyar çeşit olması bize zengin bir ortam sağlar. Bu bize Rabbimizin lütfudur. Ancak Rabbimizin bizim fıtratımıza koyduğu insanî değerleri, İslâmî yolla hatırlatıyor. Muttakiler olunuz diyor. Eşkıyâ olmayınız diyor.
Ortadoğu bölgesinde bugünlerde cereyan eden en önemli gelişmelerden birisi de Gazze’ye gitmekte olan insani yardım konvoyunun durumudur. 27 Aralık 2008’de başlayıp, 22 gün süren insanlık dışı saldırılar, orada kullanılan orantısız güç ve BM’ce yasaklanmış „fosfor bombalarının“ kullanılışı ve bu bombalarla canlı canlı yanan insanların görüntüleri ve tüm bunları seyrederek hudutta „piknik yapan ve ne’şe ile destek veren“ bazı İsrail vatandaşlarının görüntüleri, tüm dünyada çok büyük tepkiler meydana getirmiştir.
Bu olayın tam yıl dönümünde Gazze’nin Mısır’a açılan Refah kapısından içeri girerek bu saldırıların muhatabı ve kurbanı olan Gazze halkına ilaç, yiyecek ve giyecek götüren bir insani yardım konvoyu 6 Aralık 2009 günü Londra’dan yola çıkmış, Avrupa’yı ve Türkiye’yi geçerek Ortadoğu’ya girmiş ve Mısır’a ulaşmıştır.Ürdün’de de zorluklarla karşılaşıldı ama olaylar asıl Mısır’da sarpa sarmaya, daha da akıl almaz bir görünüme bürünmeye başlamıştır.
Mısır gittikçe artan bir ölçüde İsrail’in ve ABD’nin istediklerini aynen ve harfiyen yerine getiren bir politika izlemeye devam etmektedir. Gazze’ye açılan tek Arap ülkesi kapısı Refah kapısıdır. Mısır, İsrail’in Gazze’ye saldırıları sırasında burayı kapatmış ve hiçbir ilaç ve gıdanın geçmemesini sağlayarak İsrail’e yardım etmiştir. Şimdi de bunca yolu geçerek Mısır’a ulaşan konvoyları ayın üçüne kadar bekletmiş, onların Akabe’den değil ancak al-Ariş’ten geçmelerine izin vereceğini ilan etmiştir.
Tüm konvoy tekrardan Suriye’ye dönerek, Lazkiye limanından tekrar yola çıkmak zorunda bırakılmıştır.Bir kaç gündür bu sınırda yaşananlar Mısır devleti adına tam bir eşkıyalıgı ve zulmü ortaya koymaktadır. Devlet eliyle yapılan eşkıyalık herhalde ancak böyle olur ben bu kadarla yetineyim görelim mevla neyler neylerse güzel eyler.Kuranı kerim bizlere çeşitli ayetlerde Cennete giden, iman yolunu açan,Muttaki insanların önüne çıkıp iman yolunu kesen ve insanları cehennemde yakan eşkıyâyı da yeterli dercede tanıtıyor. Ve onlar gibi olmamamızı emrediyor. Rabbimiz ali imran suresi ayet.102.de mealen şöyle buyuruyor:*** Ey iman edenler. Allaha geregi gibi saygılı olun. Ancak Müslüman olarak can vermeye bakın…*** Allahım bizleri sıratı müstakimden ayırma. Bizleri şeytana kul köle olanlardan eylame…Amin.
SERMEDKADİR