Rabbimiz ali imran suresi ayet.31.de mealen şöyle buyurmaktadır: ***(Ey Muhammed) De ki: „Eğer Allah’ı Seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin, günahlarınızı bağışlasın.Allah Gafur’dur,Rahim’dir.*** Kareşlerim İfrat ve Tefrit hastalıgından kaçınmak günümüz Müslümanı için dün nasıl gerekli idiyse bugünde en önemli meselelerinden birisidir diye inanıyorum. İfrat kısaca istenilen ve arzu edilen yani belirlenen hususun üzerinde olan şey yani kısaca fazlalık. Tefrit ise tam bunun karşıtı yani istenilenin altında olan husus yani arzu edilen, belirlenen ve bilinenler bütününün eksigi kısaca eksik olma halidir tefrit. Müslüman hareketlerinde, sözlerinde, davranışlarında konuşmasında yazmasında, hizmetlerinde vel hasılı her ne yapıyorsa yaptıgında ölçülü olmak zorundadır. İbadetlerinde bile olsa Müslüman ne ifrata varır, ne de belirlenmiş ibadet şekillerini azaltarak tefrite düşer. Peygamber efendimiz bir hadisinde mealen şöyle buyuruyor:** Şükrünü eda edebildiğin az, altından kalkamadığın çoktan ha¬yırlıdır…** Müslüman birey her zaman ifrat ve tefritten kaçınmasını bilen, itidal ehli, orta yolu takip eden aşırı uçlara meyil vermeyen bir yapının adamıdır. Cenabı hak bizleri ne yaptıgından habersiz, aşırı gidenlerden eylemesin…
2. Rabbimiz Haşr suresi ayet.7.de mealen şöyle buyurmaktadır. *** Rasul Size Ne Verdiyse Alın. Size Neyi Yasak Etiyse Ondan Sakının Allah’tan Korkun. Çünkü Allah’ın Azabı Çetindir…*** Kardeşlerim, Müslüman kesin ve mutlak surette inanırki; İslamın hayata hakim kılınması bir teori degildir. Allahın kesin bir emridir. Bu hususun tartışılması dahi yapılamaz. Asıl önemli olan ise, bu kesin emrin uygulanmasında takip edilecek yol ve tutumdur, metod ve usüldür. Davranış ve teslimiyet bütünlügüdür. Bizim yolumuz yolların en güzeli olan Sıratı Müstakim olduguna göre kesinlikle İfrata, tefrite, fıska, fücura, tefrikaya, ayırımcılıga, hiç bir şekilde lüzum ve gerek yoktur. Zaten olmamalıdır da… Müslümanın bilinen vasıflarından en güzel olanlarından biriside Vasat Ümmet oluşudur. Müslüman her iş ve hareketinde dengelidir, ölçülüdür ve hesaplı hareket edendir. Müslüman için bilindigi gibi başvurulucak birinci ve ikinci kaynak: Kitap ve Sünnet bütünlügüdür. Kuran ve Sünneti seniyyenin emirleri Müslümanı ifrata ve Tefrite götürmez inancındayız. Allah (cc) Bizleri Kuran ve Sünnet bütünlügüne sımsıkı sarılanlardan eyler. Kitap ve sünnet baglılıgımızı, İtaatimizi, teslimiyetimizi devamlı eyler inşaallah…
3. Rabbimiz Enam suresi ayet. 162-163.te mealen şöyle buyurmaktadır: *** De ki: Yakarmam, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm Alemlerin rabbi Allah içindir. Onun hiç bir ortagı yoktur: Böyle emrolundum ve ben müslümanların ilkiyim…*** Kardeşlerim, Her Müslüman bilirki, yada bilmek zorundadır ki Allah katında muteber olan İslam birdir. İslam Dini bu manasıyla ve inzal edişiyle kemale erdirilmiştir. Hiç bir yalpa yapmadan dogru bir şekilde inanan insanda Muvahhid olma Tevhid ehli olma vasfı ile İslamı temsil etme durumundadır kısaca.Tabiidirki İslam kimsenin tekelinde degildir. Şahıslar ancak itaat etmek ve teslim olmak yükümlülüklerini yerine getirirler. Kolay olanı zorlaştırmaya etkin olanı pasif hale getirmeye kimsenin ne hakkı ne de salahiyeti yoktur… İnancımızın hayata hakim kılınması farzdır ve inanıyoruz ki Ümmeti Muhammedde kesinlikle bu Farzın tatbik edilmesi durumunda başıboş bırakılmamıştır. Allahın sevgili Peygamberine inen İslam dini her yönüyle ele alınacak olursa ki mutlaka öyle olmalıdır. Müslümanın Tefekkürü, çalışması, hal hareket ve tavırları ancak, Dini bütünlügün içerisinde olacaktır inşaallah. Peygamber efendimize inen ve yirmi üç senede bütün yönleriyle hayata uygulanan İslam dinini ögrenmek ve bu İman, inanç, itikad bütünlügü için mücadele etmek her Müslüman için kaçınılmaz bir sorumluluktur. Allah celle şanuhu İslamı yaşama azminde bu itikadı, teslimiyeti ve baglılıgımızı artırır inşaallah.
4. Cenabı hak Rum suresi ayet.31-32.de mealen şöyle buyurmaktadır: *** Allaha yönelerek Ona karşı saygılı olun, namazı kılın; dinlerini parçalayarak bölük bölük olan –her grup kendi elindekiyle sevinir- müşriklerden olmayın…*** Kardeşlerim, inanıyoruzki; Mutlak manada Müslümanın İman ve İslam anlayışı bir bütünlük içerisinde olmalıdır. Tevhid kalbe girdigi andan itibaren başlayan Teslim olma hadisesi, müslümanı çepeçevre sarmış olması gerekir. Tabir caizse; Durmak, oturmak, dinlenmek ve ileride ya da geride olma durumunda İslam ne diyorsa Onun hükmü geçmelidir. Müslümanın her adım atışı hesaplı olmalıdır. Müslüman yer ve zamanı bahane ederek imanına ve inancına ara verme hakkına sahip degildir. Dini yaşantısını ertelemesi de düşünülemez. Müslümanın her bulundugu ortamda gittigi her yerde İslami hayat bütünlügü kendini göstermelidir. Mahiyetini ne olup ne olmadıgını bilemedigimiz, anlamadıgımız, tahkik etmedigimiz, incelemedigimiz meseleler üzerinde ulu orta yazmak, konuşmak da bizlere yakışmaz diye inanıyoruz. Müslümanın her anında İslam olmalı, Müslüman azmini, gayretini her bir manevi üstünlügünü İslamdan almalıdır. Müslümanın kıymeti işte burada yani Dinine verdigi deger oranındadır zaten. Ömrünün her anında İslami hava soluyan, İmanı teneffüs edenlere selam olsun. Allah celle şanuhu bizleri bu duygu ve düşünceden ayırmasın…Amin…
Sermedkadir