Kur’an-ı Kerim Tilaveti

Rabbimiz ala suresi.ayet 6.da mealen şöyle buyurmaktadır: *** Ey Muhammed sana Kuranı biz okutacagız ve Allahın dilediginden başkasını asla unutmayacaksın…*** Kardeşlerim, Evlerimiz Kuran sesinden mahrum kalmasın… Kur’ân-ı Kerîm’in anlamadan okunmasının boşuna emek olduğunu iddia eden bazı çok bilmiş ukala tipler ve budalalar var. Halbuki, Hiç öyle şey olur mu? Herkes okuduğunu anlayabilir mi? Bu anlama işi ilim ister, âlim olmak, bu yolda bütün mesaisini kullanmak ister. Çeşitli meslek mensupları çok özel gayretlerle anlayış kapasitesine göre Kur’ân’ın bazı bölümlerini anlayabilir. Ancak, bütün Müslümanlar böyledir, böyle olacaktır diye iddia edilemez. Her Müslüman nasihatsız, vaazsız, sohbetsiz kalmamalı, hiç olmazsa ileri derecede malumat sahibi olmalıdır. Bu durum tabiidirki, hiçbir Müslümana zor gelmez. Birileri „Kur’ân’ın mânâsını anlamayanın onu okuması beyhude (boşuna) bir emektir“ derse böyle bir kişi ya cahil bir budaladır ya da şeytanî mantıklı birisidir. Her ikisinin şerrinden de Allah (CC)’a sığınırız.Kur’ân-ı Kerîm öyle bir kitabtır ki:a)Hem okunması,b) Hem dinlenmesi,c) Hem ilminin anlaşılmaya çalışılması,d) Bilmeyenlere okunmasının öğretilmesi,e) Bilmeyenin öğrenme gayreti göstermesi,f) Öğretmek ve öğrenmek için zeminler hazırlanması… ibâdet olan, sevabına paha biçilmez, eşsiz feyiz ve bereket kaynağıdır. Allah (cc) Bizleri Kuranın nurundan,Kuranı okumaktan ve onu dinlemekten ayrı koymasın…

2.) Rabbimiz İsra suresi ayet.105 -106.da mealen şöyle buyurmaktadır:*** Kuranı hak olarak indirdik ve o da hak olarak indi. Ey Muhammed seni yalnız müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik. Bu insanlara agır agır okuman için bölüm bölüm ayırdıgımız ve parça parça indirdigimiz bir kurandır…*** Kardeşlerim, Kuranı Kerîm’i sadece okuyan ve dinleyen değil, okunduğu zaman ve mekân hangi zaman ve her neresi olursa olsun bu feyiz ve bereket kaynağından nasibini alır. Bundan dolayı Peygamberimiz Efendimiz (SAV): ** İçinde Kur’ân okunmayan evin mezarlıklardaki bir mezardan farksız olduğu…**nu beyan buyurmuşlardır (Müslim) Âlimlerimiz, âriflerimiz, gönül ehli zât-ı kiramlarımız çeşitli vesilelerle evlerimizin Kur’ân sesinden mahrum kalmaması gerektiğini hep ikaz ve irşad etmişlerdir. Kur’ân okunduğu zaman da ömür bereketlenir. Kur’ân’ın okunduğu mekân da:* İlâhi nûr tecelli eder.* Melekler hazır bulunur.* Atmosferin uhrevileşmesine vesile olur.* Okunan her bir harf için on sevap (Ramazan ayında bu sevap derecesi 700’den başlar) kazandırır.* Okunduğu yere huzur, mutluluk ve bereket getirir.* Okuyan da, dinleyen de târifsiz huzur bulur, rahata erer.* İnsanın tasa ve kederini dağıtır.* Ümitsizi ümitvar eder.* Okuyana mânen canlılık kazandırır.* Aktiviteyi artırır.* Vesveseyi giderir.* Cinni ve insi (insan cinsinden olan) şeytanlara karşı orada okunan Kur’ân okuyanı ve dinleyenleri korur. Okunan mekânı korur. Cenabı hak bizleri gerktigi gibi Kurandan feyiz alanlardan eylesin..

3.) Rabbimiz Hicr suresi ayet.87.de mealen şöyle buyurmaktadır: *** Andolsun, sana tekrarlanan yediyi ve yüce kuranı verdik…*** Hz. Enes (RA) naklediyor: Peygamberimiz Efendimiz (SAV)’i şöyle derken dinledim: ** Kur’ân-ı Kerîm okunan evin hayrı artar. Böyle evlere melekler toplanır.** Bu hadisi biraz daha açıklar mahiyette olan bir başka hadisi de Ebu Hureyre (RA) şöyle nakleder: Efendimiz (SAV) mealen şöyle buyurmaktadır: ** Kardeşlerim inanıyoruzki; Kur’ân okunan evin hayrı artar. Böyle bir ev, içinde oturanları sıkmaz. Bu evlere melekler toplanır. Bu evlerden şeytanlar uzaklaşır. İçinde Kur’ân okunan, anlam ve yorumlarıyla meşgul olunan ev, yıldızların yeryüzünü aydınlattığı gibi sema ehli için aydınlatılır…“ (Dârimi) Bu konuda Peygamber (SAV) Efendimizin bir hayli uyarı ve tavsiyeleri vardır. O halde her Müslüman bilirki ya da öyle düşünürki, Kur’ân-ı Kerîm’i okumakta ve okutmakta ihmâlkârlık olmamalıdır. Sahifelerine bile bakmanın sevap olduğu Kelâmullah’ı bakarak okumanın sevabını, fırsatlar elimize verilmişken kaçırmayalım. Çatlak seslere de takılıp kalmayalım. Cenabı hak bizlerin yolunu her daim kuran nuruyla ışıklandırır inşaallah…

4.) Rabbimiz zümer suresi ayet.41.de mealen şöyle buyurmaktadır: *** Ey Muhammed biz sana Kitabı insanlar için hak ile indirdik. Kim dogru yolda giderse, kendi yararınadır. Kim de sapıtırsa, kendi zararına sapıtmış olur. Sen onlardan sorumlu degilsin…*** Kardeşlerim, İbadet ve Taat sayılan amel karşılığında ücret alınma meselesine kısaca bakacak olursak; Hanefilere göre imamlık, müezzinlik, Kur’an-ı Kerim öğreticiliği gibi iş ve meslekler karşılığında ücret alınmaz. Çünkü bunlar ibadet ve taat kabilindendir. Diğer taat ve ibadetlerde olduğu gibi bunlar için de ücret alınamaz. Bu hüküm Şeriatın hakkıyla uygulandıgı müctehid imamların devrine uygundu. Çünkü o dönemde imamlık, müezzinlik ya da Kur’an öğreticiliği yapanlara ihtiyaç içinde iseler, beytülmal’den tahsisat verilir ve onlar başkasına muhtaç olmazlardı. Sonraki devir ve zamanlarda beytülmal’den bunlara ayrılan tahsisat kesildi. Eğer bunlar ücret almazlarsa bu işleri yapan kalmaz oldu. Bunlar başka işle uğraşarak geçimlerini sağlayınca da dinî hizmet ve öğretim ihmale uğradı. Bu yüzden sonraki Hanefî müctehidleri önceki şartların değiştiğini dikkate alarak dinî hizmetlerde çalışanların imamlık, müezzinlik ve Kur’an öğreticiliği gibi meslekleri yapanların bunu ücret ve maaş karşılığı olarak yapabileceklerine dair fetva vermişlerdir. Cenabı hak bizlere ihlasla amel etmeyi nasip eylesin ve yaptıgımız amelleri indinde kabul eylesin…Amin…

Sermedkadir

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht. Erforderliche Felder sind mit * markiert