Rabbımız Hud suresı ayet. 2-3.te mealen şöyle buyurmaktadır: *** (De ki: Bu Kitap) „Allah’tan başkasına ibadet etmemeniz için (indirildi). Şüphesiz ki ben, onun tarafından size (gönderilmiş) bir uyarıcı ve müjdeleyiciyim. Ve Rabbinizden mağfiret dilemeniz, sonra da ona tevbe etmeniz için (indirildi. Eğer bu emrolunanları yaparsanız), Allah sizi, tayin edilmiş bir süreye kadar güzel bir şekilde yaşatır, fazlasını yapan herkese de iyiliğinin karşılığını verir. Eğer yüz çevirirseniz, ben sizin başınıza gelecek büyük bir günün azabından korkarım…*** Kardeşlerim, tövbe ya da tevbe dönmek anlamına gelen bir kelimedir. Tevbe; Allah Teâlâ’nın kullarına bağışladığı en büyük lütuflarındandır. Çünkü tevbe; kirden, pastan temizlenme; hastalıkların tedavisi; kötü kokuların giderilmesi ve karanlıklardan nûra; sapkınlıktan sırat-ı müstakime dönüştür. Manen arınma ve yeniden doğuştur. Günahkâr bir kul için bundan daha büyük bir lütuf ne olabilir ki ? Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem mealen şöyle buyurdu: **Ümmetimin tamamı affedilmiştir, ancak günahlarını ilan edenler müstesna… (Buhârî.)** Cenabı hak bizleri tevbesinde sebat edenlerden eylesin…
2. Rabbimiz Fatır suresi ayet.5.te mealen şöyle buyurmaktadır. *** Ey insanlar, Allah’ın vâdi gerçektir, sakın dünya hayatı sizi aldatmasın ve o aldatıcı (şeytan) da Allah hakkında sizi kandırmasın…*** Kardeşlerim, Tevbe gibi böylesine büyük bir nimeti kullanmamak ve ondan istifade etmemek, olsa olsa şeytani bir ahmaklık olur. Yalnız, şeytan aleyhilla’nenin vesvesesine kapılıp, tevbe nimetine güvenerek günah işlemek; kalpteki bozulmanın ve dolayısıyla ateşe yürüyüşün ilk adımıdır. Allah Azze ve Celle; tüm kullarını muhatap alarak şeytanın hilelerine karşı uyanık olmalarını istemektedir. O lânetli, hep soldan değil, bazen de sağdan yaklaşarak Rahman’ın kullarını ayartıp, saptırabilir. Onun hilelerinin en önemlilerinden birisi de, Allah (cc)’ın rahmetinin bolluğuyla kullarını aldatması ve onları ateşe sürüklemesidir. Tirmizinin rivayet ettigi bir hadis mealen şöyle:** ** Her insan hata yapar. Hata edenlerin en hayırlıları tevbe edenlerdir…(Enes radıyallahu anh) Cenabı hak bizleri lanetli şeytanın hile ve tuzaklarından muhafaza eylesin…Amin…
3. Cenabı hak hud Suresi ayet.90.da mealen şöyle buyurmaktadır: *** Rabbinizden bağışlanma dileyin; sonra O’na tevbe edin. Muhakkak ki Rabbim çok merhametlidir, (müminleri) çok sever…*** Kardeşlerim, Lanetli Şeytan; ‘Allah bağışlar; sen istediğin gibi yaşa, eğlen, gez, toz. Daha hayatın başında sayılırsın, tevbe edecek çok zamanın var.’ gibi vesveselerle insanları kandırır. Hâlbuki bütün bunlar boş kuruntulardır.Şeytana inanan insan önce kendisini aldatmış olur. Çünkü insanın ilk ve en eski düşmanı olan şeytan; rahmetten kovulmasına sebep olarak insanoğlunu bildiği içindir ki, onun da günah işleyip, rahmetten kovulmasını ister. Tıpkı Âdem Aleyhiselam ve Havva validemize yaptığı gibi; Allah (cc)’ın adına yemin edip, vesvese vererek ayakları kaydırmaya çalışır. Kula düşen; düşmanı tanıyıp, uyanık olmak ve onun tuzaklarına düşmemektir. Rahman’a karşı bir isyan olan kötü ameli hiç işlememektir. Eğer hataen, unutarak ve gafleten bir günah işlemiş ise hemen pişman olup tevbe etmesidir. Çünkü ölümün bize ne zaman geleceğini bilmemekteyiz. Unutmayalım Azrail Aleyhiselam her zaman kapımızı çalabilir. Rabbimiz bizleri hak ve hakikatleri unutanlardan eylemesin.
4. Rabbimiz Nahl Suresi ayet.119.da mealen şöyle buyurmaktadır. *** Sonra şüphesiz Rabbin, cahillik sebebiyle kötülük yapan, sonra da bunun ardından tevbe edip durumunu düzeltenleri (bağışlayacaktır). Çünkü onlar tevbe ettikten sonra Rabbin elbet çok bağışlayan, pek esirgeyendir…*** Kardeşlerim, HASAN-I BASRİ (rh.a) demiştir ki; “Kalplerin fesada uğraması altı şeydendir: İnsanlar tevbe etmek ümidiyle günah işlerler. İlim öğrenirler fakat amel etmezler. Amel ettiklerinde ihlâslı olmazlar. Allah (cc)’ın verdiği rızkı yerler fakat, şükretmezler. Allah (cc)’ın taksimatına razı olmazlar. Ölülerini defnederler fakat, ibret almazlar.” (İbn Hacer)Kalbin fesada uğraması; Allah (cc)’ın razı olduğu asli halinden, yani olması gereken doğruluktan, düzgünlükten ve güzellikten ayrılması demektir. Bozulup, sırat-ı müstakimden sapması; kirlenip, paslanması ve kötü kokularla dolması demektir. Diğer bir ifade ile nurunu kaybedip, kararması demektir.Rahman’ın razı olmayacağı ve asla sevmeyeceği böyle bir kalp; elbette ki sahibini dünya ve ahiret sıkıntılarına sürükleyecektir. Cenabı hak bizleri Kuran ve sünnet düsturuna sımsıkı sarılan,günahlardan kaçınan ve nasuh tevbe edenlerden eylesin…
Sermedkadir