Yüce Rabbimiz Bakara Suresi Ayet.183,184, 185.te Mealen şöyle buyuruyor: *** Ey inananlar ORUÇ sizden öncekilere FARZ kılındıgı gibi, Allaha karşı gelmekten sakınmanız için size de sayılı günlerde FARZ kılındı. Sizden hasta olan veya yolculukta bulunan kimse tutamadıgı günlerin sayısınca diger günlerde tutar…
Oruca güçlükle dayananların ORUÇ yerine bir yoksulu doyuracak kadar fidye vermeleri gerekir. Kim içinden gelerek daha çok iyilik yaparsa, bu kendisi için daha iyi olur. Eger bilirseniz Oruç tutmanız sizin için daha iyidir…
Ramazan ayında insanlara REHBER olarak ve dogruyu yanlıştan ayırıcı ve yol gösterici belgelerle KURAN indirilmiştir. Kim bu Ay’a tanık olursa, onda ORUÇ tutsun. Hasta olan veya yolculukta bulunan ise, aynı sayıda diger günlerde tutar. Allah size kolaylık ister, zorluk istemez. O halde sayıyı tamamlayın. Ve size yol göstermesinden dolayı Allahı ululayın. Böylece minnettarlıgınızı göstermiş olursunuz…***
Ramazan: Güneşin şiddetli hararetinden taşların yanıp kızması anlamına olan „ramad“ kelimesinden alınmıştır. Böyle kızgın yerde yürüyenin ayakları yanar, zahmet ve meşakkat çeker. Bunun gibi oruç tutan kimse de açlık ve susuzluğun hararetine katlanır, meşakkat çeker, içi yanar. Kızgın yer orada yürüyenlerin ayaklarını yaktığı gibi, Ramazan da müminlerin günahlarını yakar, yok eder.
Kılıcın namlusunu veya ok demirini inceltip keskinleştirmek için yalabık iki taşın arasına koyup döğmek anlamına olan „ramd“ dan alınmıştır. Bu ay’a Ramazan isminin verilmesi de Arapların bu ayda silahlarını bileyip hazırladıklarından dolayıdır (bk. M. Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, (t.y), I, 643-4. Şamil İ.Ans.) Ramazan ay’ına „ON BİR AYI SULTANI“ denilmiştir. Bu ayın özelliklerini şöyle göz önüne serilebilir.
Kur’an-ı Kerim’de ismi açık olarak geçen tek ay Ramazan ayıdır. Allahu Teala, Ramazan ayını diger aylardan ayırt ederek övüyor ve bu ayı, Kuranı Azimüşşanı indirmek üzere bizzat kendisinin seçtigini bildiriyor. Kur’an-ı Kerim bu ay içerisinde indirilmiştir. Yüce Rabbimiz; Ramazan ay’ı öyle bir aydır ki, insanlara doğru yolu gösteren, hidayeti ve hakkı batıldan ayırmayı açıklayan Kur’an, bu ayda indirildi“ buyurmuştur…
Degişmez hayat mektebimiz Kuranı Kerim Ramazan ayı içerisinde inmeye başlamıştır. Kuranı Kerim, Bu İslam Ümmetini zulmetten – karanlıklardan Nura, aydınlıga, güzellige, huzura çıkaran ve hayat kazandıran, Kainata örnek ve önder kılan, Batılı, sapıklıgı, çirkinligi, kötülügü ve bütün olumsuzlıkları reddedip Allaha yönlendiren, her türlü korku ve endişelerden bizleri, emin kılan hayat kitabımızdır Kuranı Kerim. Mutlak surette hayatın gerçek degerine Kuranı Kerimle erişilecegine inanıyoruz. Bir Müslüman için Kuransız bir hayat asla düşünülemez. Kuranı Kerimden mahrum olan yaşantının ve hayatın adı, İslam diliyle İslam Literatürüyle, edebiyatıyla, kültürüyle tek kelime ile ifadede edilecek olursa *CAHİLİYE dir. *
Ramazan ayı aynı zamanda şeytanları kahreden aydır. Peygamber efendimiz bir hadisinde mealen şöyle buyurmaktadır: ** Ramazan ayı girince sema kapıları açılır. Cehennem kapıları kapanır. Şeytanlar zincire vurulur…** Evet, bu mübarek ayda şeytanlar zincire vurulur. Artık şeytanlar kahrolmasında kimler kahrolsun, onlar çatlamasında kimler çatlasın ? Bu hadisin ışıgında baştan beri ifadelerimizi tekrar edecek olursak; Ramazan ayında şeytanın baglandıgının pek çok alametleri sanki zahiren görülür. Ramazan ayında Kainatı cahiliye bataklıgından kurtaran kuran inmiştir. Yine cahiliye sistemlerini yerle bi reden, şeytanın önderligini yaptıgı, şeytanın teşviki ile kurulan küfür rejimlerini yıkan , darmadagın eden kuran inmiştir…
Şeytanı kahreden ve çatlatan sebeplerden biriside Ramazan ayında müminlerden alacagı nasibi alamaz olmuştur bu ayda, müminlerden elde ettigi kazancı kaybetmektedir şeytan. Müminlerden nasibini alamamaktadır, artık eskisi gibi müminleri kandıramamaktadır. Şeytan ramazan ayında müminlerin hayır ve hasenatlarına engel olamamaktadır. El ve ayaklarına prangalar, zincirler vurulan lanetli şeytan ramazan ayında boynu bükük ve bir şey yapamamaktan dolayı hırsından çatlayacak duruma gelmektedir…
Burada bir hikaye anlatalım konumuzla alakalı oalrak: Bagdatta ilim tahsiline gitmek için yola çıkan bir talebeye karşılaştıgı bir Allah dostu sorar: Evlat, sizin memleketlerde şeytan bulunurmu ? talebe merakla: Efendim şeytanın olmadıgı bir yer varmıki ? der. O zat: Pekii, şeytan ile karşılaşınca ne yaparsınız diye sorar. Talebe, Efendim onunla mücadele eder, kendimizden uzaklaştırmaya çalışırız. …Peki, bir daha gelirse ? Yine ugraşır kovarız. Taa ki şerrinden emin oluncaya kadar.
O zat hala ısrar eder: Peki bir daha gelirse ? ‚’ Efendim yine ugraşırız diye cevap veren talebeye adam derki: Peki evladım bizim hiç işimiz yok ta, hep onunlamı ugraşacagız ? Ömrümüzü hep şeytan ile mücadele ile mi geçirecegiz ? Talebenin bu sefer merakı iyice artar. Efendim ne yapalım yani, teslim mi olalım diye sorar. O Allah dostu şöyle bir soru sorar: Evladım bir yerden geçiyorsun. Orada bir davar sürüsü var. O davarın köpekleri sana saldırırsa ne yaparsın ? Genç cevap verir: çobana seslenirim ki köpeklerine baksın. Adam bu sefer derki: Öyleyse şeytan geldimi, seni de, şeytanı da yaratana sıgın. Ömrün Allaha kulluk ile geçerse, şeytan sana asla gelemez der…
Evet bizler de inanarak diyoruzki; Bizlerde kendi yaşantımıza bir göz atalım, acaba bizim ömürlerimiz nasıl geçiyor. Bizlerde hep şeytan ile ugraşarak mı ömür geçirecegiz ? O lanetliye Teslim olmamız da mümkün olmadıgına göre, Rabbimiz kitabında *** O sizin için apaçık bir düşmandır…*** buyurdugu o düşmanımıza, cehenneme davet eden ebedi düşmanımıza teslim olmamız, ona asker olmamız da mümkün olmadıgına göre ne yapmalıyız ? Nasıl davranalım ki, o şerli, o lanetli düşman ayagımızı kaydırmasın ? İşte bunun çaresi, allaha kul olmak, teslimiyeti Allaha göstermektir. Allahın dinine öyle baglanıp sarılalımki, şeytan ile meşgul olmaya vakit bırakmayalım. Allahın emirleri ile öyle kuşanalım ki, o lanetli şeytan kalbimize girmeye asla bir yol bulamasın diye inanıyoruz…
İnanıyorumki; müminin binlerce ve binlerce gizli ve açık düşmanı vardır. Bütün bu düşmanlardan korunmakta tabiiki bizlerin görev ve vazifesidir. Rabbimiz korunma yollarını açık açık beyan buyuruyor: *** Ey iman edenler sizden öncekilere farz kılındıgı gibi , sizin üzerinize de oruç farz kılındı. Taa ki korunasınız…*** bu sebepden dolayı, Mesela oruç ile korunacagız.
İnanıyoruzki; Manevi bünyemizin iki mikrobundan biri de nefistir. Nefsin ise baş düşmanı açlıktır. Nasılki bedenimizi sıcaktan, soguktan koruyabilmek için elbiselere ihtiyacımız var ise, bünyemizin maddi gıdalara ihtiyacı varsa, kalbimizin de bir takım gıdalara, koruyuculara, muhafızlara ihtiyacı vardır… Bedenimizin gıdalarına dikkat edemedigimizde nasıl hastalanırsak, kalbimizin gıdalarını da ihmal ettigimizde de öylece rahatsızlanırız. İki büyük düşmanımız nefis ve şeytanın kalbimizi istilasına sebebiyet vermiş oluruz. Öyle ise Peygamber efendimizin (sav) ifadesi ile, bizim sıgınabilecegimiz bir kaleye ihtiyacımız vardır: ** Oruç kalkandır** Bizim bir kalkana ihtiyacımız var. Onunla düşmanlara karşı kendimizi koruruz.
Ramazan ayı Kuranı kerimin nazil olmaya başladıgı aydır. Belkide Ramazan ayını en çok degerlendiren hadiselerden biride budur. Yani Kuran ayı olmasıdır. İnsanlıgın tek kurtuluşuna vesile olacak Kuran bu ayda inmeye başlamıştır. Bunun için Peygamber efendimiz (sav) : ** Oruç ve Kuran kul için kıyamet gününde iki şefaatçıdır…** Buyurmuştur. Evet iki büyük şefaatçının oldugu Ramazan ayına giriyoruz. Az bir zamanımız kaldı Miladi 2010.Yılının bu sultanına kavuşmaya sayılı günlerimiz kaldı. Bir kişi bir tarafa yolculuga çıkarken hazırlık yapar. Acaba şeytanı kahredecek, çatlatacak, nefsi helak edecek yerin dibine geçirecek bu mübarek aya girerken ne gibi bir hazırlık yaptık.
Başta ifade etmiştik Ramazan, lügatte: kavurucu, şiddetli sıcak manalarına geliyordu. Maddi olarakta bu sene agustos sıcagına, eger Allah ömür verir yaşarsak gelecek senelerdede daha da kavurucu sıcak günlere denk gelmektedir. Günlerin en uzun oldugu zaman dilimi içerisinde Unutmayalımki, oruç ile kuranın şefaatını ancak Allah rızasına sıgınarak elde edecegiz. Allahın rızasına ermenin yollarından birisi de mutlak surette Kuranın hayatımıza hakim kılınması için mücadele etmemize baglıdır inancını muhafaza ediyoruz.
Eger ebedi düşmanlarımızı yerle bir etmek, helak etmek, maglup etmek, yerlerde sürünürmek istiyorsak Kuran silahımızı elimize alacagız, onun hükmünü devamlı önümüzde tutacagız. Allah sevgisi devamlı kalbimizde yer edecek. Dilimizde devamlı allahın zikri olacak en büyük zikrimiz olan namaz ibadetini günde beş vakitten kesinlikle aza indirmeyecegiz. Hele hele bazılarının yaptıgı gibi sadece cumalar gelip haftada bir iki rekat zikirle yetinmeyecegiz. Az da olsa devamlı olan ibadetlerimizle hem şeytanı, hem nefsimizi hemde diger düşmanlarımızı çatlatacagız, kahredecek ve ebediyyen maglup edecegiz, bir daha bizlere bulaşmayacak şekilde hayatımızdan kovmaya gayret edecegiz. Bunun için de inanıyoruz ki en münasip zaman dilimi Ramazan ayıdır allahu alem…
Her nerede yaşarsak yaşayalım; Allahın emrine teslim olacagız. Allahu teala inanan kullarına orucu emrediyor. Çünkü oruç, sırf Allahın rızasını dileyerek yemek ve içmekten, cinsi temastan kaçınmaktır. Oruç ibadeti ile ruhumuzun arınması, temizlenmesi, parlatılması, kötü davranış ve huylardan arınması söz konusudur. Oruç Müslümanın midesini hastalıklardan koruyup temizledigi gibi kalbini de arındırır düşüncesindeyiz. Oruç, Şehvetlerden, kötü arzulardan müslümanı kurtarır.
Oruçta bedenin temizligi ve şeytanın sızabilecegi yolların kapanması ve tıkanması vardır. Nasılki evimizi ısıtabilmek için soguk giren yerleri kapatıyorsak, duvarlarımıza varana kadar en son icat edilmiş olan maddelerle kaplıyorsak, oruç ibadeti ile de şeytanın girebilecegi kapıları kapatmış oluyoruz. Ayrıca oruç için Rabbimizin kullarına iltifatı ve müjdeleri vardır. Hem de mükafatını, sevabını kendisi takdir etmiştir. Bu işi kullarının en güzel şekilde ifa etmelerini emir buyurmuş, kullarının cehennemden ve cehenneme götüren şeylerden arınmaları için orucu emretmiş.*** Ademoglunun işledigi her hasene on mislinden yedi yüz misline kadar artırılır…
Allah teala buyuruyorki: Fakat oruç öyle degildir. Çünkü oruç benim içindir ve onun mükafatını ben verecegim. Oruçlu kişi şehvetini ve yemegini benim için bırakır. Oruçlu için iki sevinç vardır. Birincisi iftar vaktindeki sevincidir. Diger sevincide Rabbine kavuştugu zamanki sevincidir. Yemin olsunki oruçlunun agzının kokusu Allah katında misk kokusundan daha güzeldir…*** buyurulur. Bir hadisinde peygamber efendimiz mealen şöyle buyurmaktadır: ** Oruçlunun sükutu-susması- tesbih, uykusu ibadet, duası makbul, amellerinin sevabı katmerlidir…**
Denilmiştirki; oruç fanilikten bekaya dogru uzatılmış bir fazilet köprüsüdür. İnsan geçici nimetlerden uzaklaşmadıkça, baki – devamlı olan nimetlere ulaşamaz. Çocuklar sütten kesilmeyince degişik gıdaları alamazlar, hep meme ile avunurlar, ama ne zamanki, memeden ayrılırlarsa o zaman çok degişik şeyler yemeye başlar. İnsan da dünyanın geçici nigmetlerinden belirli bir zaman ayrı kalınca, oruçla günün belli saatlarında yeme ve içmeyi terk etmeyle ebedi cennet nigmetlerine layık olmaya çalışır.
Sadece Rabbimizin rızasını elde etmek gayesiyle dünya lezzetlerini reddeder. Hem oruç ibadeti gizlidir. Ona asla riya karışmaz. Başkaları kişinin oruçlu oldugunu pek bilemezler. Bunun içinde riya asla karışmadıgı, salim bir ibadettir oruç ibadeti. Diger ibadetlerin çogunlugu insanlar tarafından görüldügü halde, oruç ibadeti böyle degildir. Bunun için Rabbimiz *** Oruç benim içindir, onun ecrini – mükafatını ben verecegim… *** buyurur.
Denilmiştirki; İnsan bazı o kadar yaratılış gayesinden uzaklaşırki, şeytanlaşır ve hayvandan daha aşagı derecelerin sahibi olur. Aynı insan Rabbini bilir mukaddes degerleri hiç bir zaman aklından çokarmaz, teslimiyeti tamamıyla yaratıcısına hasreder, Allahın rasulünün sünneti seniyyesiyle hayatını şekillendirir, emir ve yasaklar bütünlügüne sımsıkı baglanır, allah korkusu ve aynı zamanda allah sevgisi ile bütünleşirse melekler yaklaşır, melekler gibi olur.
Bunun gibi insanlar belli bir müddet dünya nigmetlerinden uzaklaşırsa adeta melekleşir. Meleklere özenir, bilindigi gibi melekler nurani varlıklar oldugundan dolayı yiyip içmezler. İnsan ise nefis sahibidir, yer içer ve bazı durumlarda şehvetinin esiri olur. Lakin aynı insan yemeye ve içmeye çok ihtiyacı olmasına ragmen sadece Rabbinin rızasını ümit ettigi için bu nimetleri terk ederse evet işte o zaman rabbinin emriyle hareket ederse işte o zaman rabbinin sevdigi işi yapmış olur. İşte Oruç ibadeti insanı açlık ve susuzluk ile güçsüzleştirdigi gibi aynı zamanda günahlardan da temizler inancındayız…
Bir misal verecek olursak ; Rüzgar ile agaçların yaprakları ve meyveleri döküldügü gibi, Oruç ibadeti ile de müslümanların günahları dökülür yok olur Allahın izniyle… Oruçluya ayrıca nice nice iltifatlar vardır mesela: ** Bir kimse Ramazan ayında imanlı bir kalp ile sevabını da Allahtan beklemek suretiyle, Oruç tutarsa geçmiş günahları affolunur… ** Bir başka müjde ise şöyle ifadesini buluyor mealen: ** Allah tebareke ve teala size ramazan orucunu farz kılmıştır, ben de gece namazı olan teravihi sünnet kıldım. Eger bir kimse, imanlı bir gönülle ve sevabına ermek gayesi ile Oruç tutar ve namazlarını kılarsa, anasından dogmuş oldugu gün gibi günahlardan çıkmış olur…** Peygamber efendimiz (sav) böyle müjdeliyor oruç sahiplerini…
Sanki annesinden dogdugu anki gibi tertemiz olmak, günahlardan arınmak… Ne kadar güzel, ulvi, erişilmez bir duygu kim istemezki böyle olmayı… Öyleyse Müslümanlar olarak bu müjdeli haberlere uygun olan hayat tarzını benimseyelim, bu dogrultuda hayatımızı devam ettirmeye azmedelim. Namazımızın, Orucumuzun ve diger ibadetlerimizin deger ve kıymetini bilelim…
Bir başka hadisinde Peygamber efendimiz (sav) mealen şöyle buyurmaktadır: ** Oruca sarıl. Zira o, benzeri olmayan mühim bir ibadettir. Muhammedin nefsini , kudretinde tutan Allaha yemin olsunki, Oruçlunun agız kokusu Allah indinde misk ten daha güzeldir. Oruçlunun iki felahı – kurtuluşu vardırki, onu neşelendirir. Biri iftar ettigi anki sevinci, öteki ise Allaha kavuştugu zamanda orucuyla, orucunun sevabıyla karşılaşmasındaki sevincidir…**
Rahmet ayına girecegimiz şu günlerde mutlaka farklı bir duygu yogunlugunu hissediyoruz müslümanlar olarak. Şu ana kadar okudugumuz, duydugumuz, dinledigimiz ve bir şekilde edindigimiz bilgiler ışıgında bulunmamızdan dolayı bizlere bu müjdeleri ulaştıran öncelikle; Buhari, Muslim, Ebu Davud, Tırmizi, İbni maceh, Nesai ve Muvatta sahibinden allah razı olsun diyoruz. Bunun yanında Akaid, Tefsir, hadis, fıkıh, kelam ilmiyle ugraşıp kendinden sonra gelenlere dini bilgileri en dogru bir şekilde ulaştıran ehli sünnet alimlerinden de Allah razı olsun diyoruz…
Evet bu alınan bilgilerin ışıgında nefis mücadelesinin en güzel misalinin bu rahmet ayı olan Ramazanda görüldügü inancını taşıyoruz. Bu ayda nefsin tesirinde kalınan şehvet duyguları, açlık ve susuzluk gibi hususlarla uslanmasına vesile olunuyor. O ebedi düşmanın, yani şeytanın hakkından geldigi gibi, nefsinde hakkından geldigine inanıyoruz. Ramazan ayında köklerinin kurutuldugu inancını taşıyoruz. Nefis ve şeytan adlı düşmanlara karşı en etkili silahları kuşanmış oluyoruz. Bu mübarek ramazanlar hepimize hem maddi hem manevi mutluluk getirir inşaallah, bilinçli, şuurlu ve ne yaptıgını bilen insanlar olarak hak adını dilimizden ve gönlümüzden eksik etmeyiz inşaallah…
Her şeye ragmen kendi kendimizide bir bakıma özeleştiriye tabii tutmak yine bizlerin faydasına olacaktır inancındayım. Bol bol kendi nefsimize sorular soralımki, her soru bir bilgi, ilim ve ögrenme istegini artırsın, bilmediklerimizi araştırma ögrenme ve hayata tatbik imkanını geliştirsin. Örnegin, Ramazan ayı bizim hayatımıza neler verdi, neleri getirdi, neleri götürdü, İbadetleri bizlere sevdirdimi yoksa öylesine bir hayat tarzının yaşandıgı bir süreç mi geçirdik. İbadet ve taatlarımızdaki zevki artırdımı yoksa adet oldugu üzere yapılan bir İbadet şekillerindemi kaldı…
Her gelen Ramazan bizlerin gaflet uykusundan kalkmamıza yararı olmayan bir zaman dilimimi, yoksa bizleri hani derlerya anamızdan yeni dogmuşcasına diriltiyormu? bu ve buna benzer sorulara verilecek cevaplardaki olumlu ifadeler aradıgımız, özledigimiz, arzuladıgımız hasretle bekledigimiz cevaplardır. Rabbimiz bizleri şuurlu, bilinçli ve ne yaptıgını bilen uyanık Mü’minlerden eyler inşaallah…
Dinimizin BEŞ temelinden biri olan ORUÇ ibadeti bu ayda üzerimize farz kılınmıştır. Kur’an-ı Kerim’de; „Sizden kim bu aya yetirirse oruç tutsun” (el-Bakara, 2/185) buyurulur. Ramazan ayı girince şartlarını taşıyan kimselere oruç farz olur . Ramazan ayının girmesi iki durumdan biriyle sabit olur: a- Ramazan hilalinin görülmesiyle. b- Hilal her hangi bir sebepten dolayı görülemezse, Şaban ay’ı otuza tamamlanarak Ramazan orucuna başlanır…
Peygamber Efendimiz (sav) Buharide geçen bir Hadisi Şerifte mealen şöyle buyurmuştur: ** Ramazan ayının hilalini görünce ORUÇ tutunuz (Şevval ayının) hilalini görünce iftar ediniz, oruç tutmayı bırakınız. Şayet gök yüzü kapalıysa Şaban ayının günlerini otuza tamamlayınız**
İbni Mace de Rivayet edilen bir Hadis mealen şöyledir: ** Kim İnanarak ve sevabını Allahtan bekleyerek Ramazan orucunu tutarsa geçmiş günahı bagışlanır…** Tirmizi ve Nesaide rivayet edilen Bir başka Hadisde mealen şöyle buyuruluyor: ** Ramazan ayının ilk gecesi olunca Şeytanlar ve Cinlerin asileri zincirlere vurulur. Cehennemin kapıları kapatılır da hiç bir kapısı açılmaz. Cennetin kapıları açılır da hiç bir kapısı kapanmaz ve bir nida edici: Ey hayır isteklisi hayır işlemeye yönel, Ey şer isteklisi kendini tut. Allah tarafından ateşten azad edilenler olur. diye çagırır. Bu çagrı ve azad edilme işi Ramazanın her gecesinde olur…**
Yine İbni Mace de, Enes bin Malikin rivayetide bir başka Hadis mealen şöyledir: ** Ramazan ayı girdi de Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: Bu aya girmiş bulunuyorsunuz. Ondan bin aydan hayırlı bir gece vardır. Bu gecenin kazancından mahrum olan bir kimse hayırın tümünden mahrum olmuş olur. Ve bu gecenin hayrından yalnız saadetten payı olmayan kimse mahrum kalır…**
Ayrıca : Fıtır sadakası vermek Ramazan ayına mahsus bir ibadettir. Fıtır sadakası vacib hükmünde bir sadaka türüdür. Bu, Ramazan ayının sonuna yetişen ve aslî ihtiyaçlarının dışında en az nisap miktarı bir mala mâlik – sahip bulunan her hür – özgür Müslümanın yoksullara vermesi gereken bir sadakadır. Buna kısaca, „fitre“ denir ki, fıtrat sadakası, yani sevap için verilen yaratılış atıyyesi, Lütfu, İhsanı, hediyesi anlamına gelir…
Abdullah b. Abbas (ra)’dan rivayete göre şöyle demiştir mealen: ** Rasûlüllah (s.a.s) oruçluları gereksiz ve çirkin sözlerden arındırmak ve yoksullara yiyecek sağlamak için fitreyi farz kılmıştır. Fitreyi kim Bayram Namazından önce öderse, bu makbul bir ZEKAT, kim de Namazdan sonra öderse, herhangi bir sadaka olur“ (Buhari,Muslim,Ebu Dâvud, Zekat bölümleri), **
Bundan başka: Teravih Namazı da bu Aya mahsus ibadetlerimizdendir. Teravih Namazı, kadın – erkek her Müslüman için sünnet-i müekkededir. Teravih, orucun sünneti değil, vaktin sünnetidir. Bir mazereti dolayısıyla oruç tutamayanlar da Teravih Namazı kılarlar. Ramazan gecelerini ihya etmek için kılınan Teravih Namazı, Kur’an’da zikredilmemektedir. Fakat hakkında çok sayıda hadis rivâyet edilmiştir. Bunlardan örnek verecek olursak: Ebu Hüreyreden (r.a) şöyle rivayet edilmiştir:
** Resulullahın (sav) Ramazan hakkında şöyle buyurduğunu işittim: ** Kim inanarak ve sevabını umarak Allah rızası için teravih namazı kılarsa geçmiş günahları bağışlanır“ (Buhârî, Teravih). **
Bundan başka; Abdurrahman b. Avfın naklettiği bir Hadiste Peygamber Efendimiz (sav) mealen şöyle buyurmaktadır: ** Şüphesiz Allah, Ramazan Orucunu farz kıldı. Ben de Ramazan gecelerini ihya etmeyi sünnet kıldım. Her kim inanarak ve sevabını Allah’tan bekleyerek Ramazan’ı oruçla, gecelerini Namazla ihya ederse, anasından doğduğu gün gibi günahlarından temizlenmiş olur“ buyurmaktadır. (İbn Mace) **
Ramazan Ay’ına has İbadet şekillerinden biriside İtikafa girmektir: Ramazan ayının son on gününde itikafa girmek sünnettir. Peygamber Efendimiz (sav) Ramazanın son on gününde daha çok ibadet ve taatta bulunurdu. Bir Hadisi Şerifte; Hz. Aişe validemizden şöyle rivayet edilmiştir:
** Resulullah (sav) Ramazan ayının son on günü girince elini eteğini toplar, geceyi ihya eder ve ev halkını uyandırırdı…** Yine Hz. Aişe Validemizden bir başka Hadis mealen şöyle rivayet edilmiştir: ** Hz. Peygamber (sav) Ramazanın son on gününde vefatına kadar itikafa girdi. İrtihalinden sonra da zevceleri itikafa devam ettiler… (Buhari) **
Ramazan Ayında Kuranı Kerimi okumak, hayır ve hasenatta bulunmak çok faziletlidir: İbn Abbas (r.a.) dan şöyle rivayet edilmiştir: ** Resulullah (sav) insanların en cömerdi idi. Onun bu cömertliği Ramazan ayı girip de kendisiyle Cebrail Aleyhiselam karşılaştığı zaman daha da artardı. Cebrail Aleyhiselam Ramazan Ayı çıkıncaya kadar her gece Resulullah ile (sav) ile buluşup, Resulullah (sav) Kuranı arzeder (okur) du. Resulullah (s.a.s) Cebrail (a.s) ile buluştuğunda insanlara rahmet getiren rüzgardan daha cömert, daha faydalı olurdu … (Buhari, Savm bölümü) **
Hadisi şeriften Ramazan ayında Kuranı Kerim’i hatmetmenin SÜNNET olduğu anlaşıldığı gibi, gücü yetenlerin çokça sadaka vermeleri, hayır ve hasenatta bulunmalarının da sevap olduğu gerçegi gün gibi anlaşılmaktadır. Enes den (r.a) rivayet edildiğine göre Peygamber Efendimize (sav) „Hangi sadaka daha faziletlidir ? “ diye sorulunca, ** Ramazan ayında verilen sadaka.. buyurmuştur (Tirmizi, Zekat, 28) **
Ramazan ay’ı dinimizce en faziletli ve mukaddes bir aydır. Bu konuda Süneni Darimi’de Rivayet edilen bir Hadis mealen şöyledir: Peygamber Efendimiz (sav) mealen şöyle buyurmuştur: ** Kim Ramazanı sevaplı olduguna inanarak ve sadece yüce ALLAH Azze ve Cellenin rızasını, lütfunu umarak ihya eder, yani İbadetle geçirirse onun geçmiş günahları bagışlanır. Kadir gecesini İhya edenin yani İbadetle geçirenin de geçmiş günahları bagışlanır…**
İbn Hüzeyme’nin naklettiğine göre Selman (r.a) şöyle anlatmıştır; Resulullah (s.a.s) bir Şaban ayının son gününde bize şöyle hitab etti:
** Ey insanlar! Yüce ve mübarek bir ay’ın gölgesi üzerinize bastı. O ayda bir gece vardır ki bin aydan daha hayırlıdır. Allah o ayda ORUÇ tutmayı farz kıldı. Geceleyin ibadet yapmayı (teravih) kılmayı nafile kıldı. O ayda bir hayır işleyen kimse diğer aylarda bir farz işlemiş gibi olur. O ayda bir farz işleyen ise diğer aylarda yetmiş farz işleyen gibidir. O, sabır ay’ıdır, sabrın karşılığı ise Cennettir. O, yardımlaşma ay’ıdır. O ayda müminin rızkı bollaştırılır. O ayda kim bir Oruçluyu iftar ettirirse bu, günahlarının bağışlanmasına ve Cehennemden kurtulmasına sebep olur. Aynı zamanda Oruçlunun sevabı kadar sevap verilir. Oruçlunun sevabından da birşey noksanlaşmaz…
* Ashab; „Ya Resulullah Hepimiz oruçluyu iftar ettirecek bir şey bulamıyoruz * deyince Peygamber Efendimiz (sav): ** Allah bu sevabı oruçluyu kuru bir hurma ile veya bir yudum su ile ya da bir yudum süt karışığı ile iftar ettirene de verir. O öyle bir aydır ki; evveli rahmet, ortası mağfiret ve sonu da Cehennem ateşinden kurtuluştur. O ayda köle ve hizmetçilerinin yükünü hafifleten kimseyi Allah bağışlar ve Cehennem ateşinden kurtarır“ (et-Tergîb) **
Ramazan ayı, İnanan insanlar için RAHMET, magfiret – yani Cenabı hakkın kullarını günahlardan temizleme, arınma, ayrıca şifa ve huzur ayıdır. Ramazan ayının şereflenmesine sebeb olan Kuranı Kerim öyle bir kitaptır ki, Kalplere nur, gönüllere huzur, dertlere şifa, Ruhlara gıda ve Mü’minlere Rahmettir. Bu ay Sabır ayıdır; sabrın karşılıgı ise Cennettir. Yine bu ay, yardımlaşma ayıdır. Her kim bu ay içerisinde bir Oruçluya İFTAR verirse, bu onun günahlarının bagışlanmasına ve Cehennemden kurtulmasına sebep olur. Ayrıca Oruçlunun sevabından hiç eksiltilmeden ona Oruçlunun sevabı gibi sevap verilecegi bildirilmiştir…
İnanıyorum ki bu dünya bir İmtihan dünyasıdır. Bizler bu dünyada mahiyetini tam kavrayamayacagımız şekilde İmtihan edilmek için gönderildik. Bizler hayatımızın her safhasında Nefislerimizin ve Şeytanın hücumu altındayız. Mutlaka bu tehlikelerden kurtulmanın bir yolu vardır. İşte bu tehlikelerden kurtulabilmek için biz müslümanlara manevi lezzetler verecek en kuvvetli tutunacagımız dallardan birisi şüphesiz ORUÇ ibadetidir. Mutlaka Orucun diger İbadetlerimizde oldugu gibi, yalnız Yüce Rabbimizin emri oldugu için ve Peygamber Efendimiz (SAV) tavsiye ettigi ve bilfiil uyguladıgı şekilde tutulması gerekir…
Şu hususu önemle ifade etmek gerekir ki; Hayatını, bütün yaşantısını Allah ve onun şanlı Rasulünün emir ve yasakları dogrultusunda ayarlayamayan Müslümanlar sanki mevsimlik elbise giyip çıkarır gibi İbadet yapmak, Ramazan ayı çıktıktan sonra da Allahın Emirlerinin Peygamber Efendimizin tavsiyelerinin semtine bile ugramayanlar aranılan ve istenilen, arzu edilen gayeye o mübarek, faziletli mükafaatın lezzetli imkanını bulamayacakları gibi, Allah korusun ayrıca Allahın azabına da muhatap olmaktan kurtulamayacaklardır…
Unutmayalımki; Herkes tek dogdu, sorumluluk yaşına eriştigi andan itibaren günahıyla sevabıyla kendinden mesul, Hak vaki olup zaman geldiginde gözlerini dünya hayatına kapatıp sorgu ve suali tek başına verecek, Zerre miktarı hayrın mükafatının verilecegi ve zerre miktarı şerrin cezasının çekilecegi o günde Anamızı, babamızı, hocamızı ve yakın dostlarımızı bulacagımızı bilemiyoruz. Dolayısıyla bari dünyada attıgımız adımlarımızı iyi atalım. Hesaplarımızı hem dünya hem Ahiret için iyi yapalım ve Allah korusun kaybeden lerden olmayalım…
Allahım Niyyetlerimizi sahih eyle. Niyyetlendiğimiz ibadetlerimizi tamamına erdir. Niyetlendiğimiz hayırlı işleri hayırla sonuçlandır. Şerli bir işe niyetlenmekten aklımızı, fikrimizi, dimağımızı uzak tut. Senin RIZAN için niyetlenip tuttuğumuz Oruçlarımızı, kıldığımız Namazlarımızı, yaptığımız İbadetlerimizi, DUA ve niyazlarımızı kabul eyle. Ramazan Orucunu günahlarımıza kalkan eyle. Bizi günahların ve şerli işlerin kirinden, kirliliğinden, lekesinden, mahcubiyetinden, Endişesinden, sıkıntısından ve azabından kurtar. Bizi Cehennem ateşinden koru. Bize RAHMET ve Cennet kapılarını nasip eyle. Cemalini görmeyi nasip eyle Allahım…
Allahım Niyyetimizi halis ve samimi eyle. Bizi günahlardan, kusurlardan ve hatalardan uzak tut. Amelimizi saglam ve müstakîm eyle. Bizi yanlış adımlar atmaktan muhafaza eyle. Ramazan ayını ve Oruçlarımızı katında mübarek ve kabul eyle. Bizi makbule geçmeyen amellerden arındır. Bizim Rızkımızı helal yollardan edinmemizi nasip eyle.
Midemizi girmesi muhtemel olan HARAM lokmalardan arındır. Tövbelerimizi nasuh eyle. Bizi yalandan, riyadan ve kendini begenmişlikten uzak eyle. Bizi terbiye edilmemiş nefsin kusurlarından arındır. Bizleri Ehli sünnet vel Cemaattan ayırma. Bizleri yolların en güzeli olan SIRATI müstakimden ayırma sen her şeye kadirsin Allahım… Amin…
Sermed Kadir .. 30.07.2011