Belam Fitnesi

Cenabı hak Araf Suresi ayet.175-176.da mealen şöyle buyurmaktadır: *** Ey Muhammed onlara, kendisine ayetlerimizi sundugumuz, o adamın kıssasını da anlat; ayetlerden sıyrılıp çıktı, derken onu şeytan arkasına taktı, en sonunda da helak olanlardan oldu. Ve eger dileseydik onu o ayetlerle yüceltirdik, fakat o alçaklıga saplandı kaldı ve keyfinin ardına düştü, artık onun ibret verici hali o köpegin haline benzerki, üzerine varsan da dilini uzatır solur, bıraksan da solur. İşte bu, ayetlerimizi inkar eden kavmin misalidir. Bu kıssayı iyice anlat, belki biraz, düşünürler…***

Bu mübarek ayetler, bir takım ilimlere ve hidayet vasıtalarına nail oldukları halde dünya varlıgına meylederek şeytana tabii olan, o hidayet ve kurtuluş vasıtalarını elden çıkaran haris – aç gözlü kimselerin çirkin ve berbat sonlarını akibetlerini göz önüne sererek bizlerin dikkatine sunmaktadır. Ayeti kerimede vasıfları zikredilen o kimse nin kim oldugu hususunda bir çok izahlar gündeme taşınmıştır biz bu ifadelerden bazılarına bakalım.

İbni Abbas (R.a) İbni Mesud (R.a) ve Mücahid den (Rh.a) gelen rivayetlere göre o kimse Musa Aleyhiselam döneminde yaşamış olan Belam ibni Baura dır. Bu adam ilim ve marifet sahibi olup, ismi azamı bilen ve duası makbul olan birisiydi. Musa Aleyhiselam, Belam ın bulundugu şehre yönelmiş ve ora halkı ile savaşmıştı. Çünkü onlar kafir idi. Bunun üzerine onlar, Belam dan, Musa Aleyhiselam ın aleyhine dua etmesini istediler.

İlk önce Bu adam bu işten kaçındıysa da kavmin israrı neticesinde dua etmiş ve böylece din ve diyanet dairesinden çıkmıştır. Ve böylece şeytana uymuş ilim ve marifetten de yoksun kalarak kafirlerden olmuştur. Bir başka rivayete göre ise; o kimse den murad Ebu Amir adında bir Rahip tir. Bu adam Cahiliye döneminde Rahiplik ederdi. İslamın yer yüzünü aydınlatmasından sonra bu kişi Şam a gitmiş, münafıkların bir şekilde kafasını çelerek Mescidi dırar denen binayı yaptırmış, daha sonra Roma imparatoru olan Kaysere giderek Peygamber efendimizin (sav) aleyhinde yardım istemiştir.

Diger bir rivayete göre O kimse Ümeyye ibni salt idi. Bu adam Arap kavminden olup, malumat ve bilgi sahibi idi. Kendisinin Peygamber olacagını ümit ederdi. Cenabı Allah (cc) Peygamber efendimize (sav) risalet verince, Ona haset etti. Peygamber efendimize itaat etmeyip Küfranı nimette bulundu ve kafir olarak öldü. Halbuki o vaktiyle yazmış oldugu şiirlerinde vahdaniyeti ilahiyeyi Allahın birligini itiraf ediyordu. Ve bu hususta deliller getiriyordu. Rasuli ekrem bunun hakkında * Şiiri iman etti, ama kalbi küfretti buyurmuştur. * (Ömer Nasuhi Bilmen.)

O kimsenin Peygamber efendimizi (sav) bilip tanıyan Ehli kitabın münafıkları hakkında kullanıldıgı veya bunun, kendisine ilahi hidayet arzedilipte, ondan yüz çeviren herkes hakkında genel- umumi bir ifade olduguda rivayet olarak bizlere ulaşmıştır. (Fahruddini Razi, Tefsiri kebir)

Ancak bütün bu rivayetlerdeki ortak yön, bir şahsı, bir kişiyi tarif etmekten çok, onun mahiyetini ne olup ne olmadıgını ortaya koymaktadır. Kıyamete kadar Belam tipli bütün şahısların keyfiyetleri bütün açıklıgıyla ortaya konulmaktadır. Bunların yanısıra Tefsir Alimlerinin büyük bir çogunlugu; Musa Aleyhiselama karşı mücadele veren bir alim den söz etmektedirler. Bu açıdan baktıgımızda görüşler * Belam * isminde yogunlaşmaktadır.

Belam, sırf dünyevi çıkar ve hesaplar için Allahın dinini bozan tahrif eden bir ilim ve din adamını, küfür sistemlerine ve kafir yöneticilere yaranmak maksadıyla Allahın hükümlerini çigneyen ve asıl gayesinden saptıran kimseleri temsil etmektedir. Önemli olan burada, şu ya da bu ad degildir. Bilgisi, ilmi, becerisi ve her türlü müsbet yöndeki ögretisini aksi yönde, ters istikamette ve menfi tavırlarıyla kullanmasında saklıyan karaktersiz, şahsiyyetsiz hani derlerya bukalemun görünümlü her devrin adam olan bir kişiliktir Belam…

Adı ne olursa olsun, bir şekilde edinmiş bulundugu bilgileri böylece kullanmış olanların tutumudur, önemli olan. O tutum ki, tagutların eylemlerine gerekçeler üretmekte, onların haksızlıklarına hak kılıfları uydurmakta, halkın karşı koyma egiliminin başladıgı yerlerde ise, edinmiş bulundugu bilginin sagladıgı saygınlıga dayanarak bu karşı koyuşu törpüleme ya da kanalize etme yoluyla tehlikesiz hale dönüştürmekte; Bu yolla tagutların aferinini, poh pohlamasını ala ala tagutlaşmaktadır. Bilimi kullanan tagutlar ya da bilimin tagutlaşması böylece kaçınılmaz olmaktadır…

Konu başlıgında mealini aldıgımız ayeti kerime nin ışıgında Belamın vasıflarını şu şekilde sıralamak mümkündür.

Belam Allahın ayetlerini bilen bir alimdi. Yani cahil bir kimse diyemeyiz. Hani şimdiki belam tipliler daha sohbet anında her sıkıştıkları ve zorda kaldıkları anlarda hemen mesleklerini ortaya koyuyorlarya ben hocaların hocasıyım peki ya sen kimsin gibi ifadelerle tepeden tepeden konuşuyorlarya aynı o hesap daraldıgında ben diyerek başlayıp makam ve mevkilerinden medet umma hadisesine sarılırlar.

Belam, Bilmiş oldugu, Allahın ayetlerini bırakıp, şeytanın rehberligine kılavuzluguna sıgınan kimsedir. Mesela şimdikilerin özellikle Askeri ve Siyasi idarecilere veya her hangi birilerine yaranmak onlara şirin görünmek adına; Şeriat sözcügünü dahi agızlarına alamama durumları ve bile bile bazı İslam dışı kavramları İslamın emriymiş gibi tanıma yüzsüzlükleri sayılabilir Laiklik gibi…

Belam, Dünyevi menfaat ve çıkarları için İmanını ve ilmini satan bir DİN hainidir. Ne yazıkki böyle Belam tipli örnekleri İslam tarihinin her döneminde oldugu gibi bilhassa yirminci yüzyılda ve içinde yaşadıgımız zaman dilimi içerisinde çokça görmek mümkündür…

Belam, Allaha tabii olmak yerine heva ve hevesine tabii olmuştur. Sanıyorum buradaki en büyük etken rızık endişesi ve dünya nimetlerine aşırı baglılıktan dogan gözü doymazlık dedigimiz harislik ve açgözlülük hem kendi şeref ve haysiyetini ve hem de içerisinde bulundugu kurumu karalama yönüne varan bir çirkin ameldir. Tabiidirki Allah kendi dinini koruyacaktır çünkü bu hususta vaadi vardır Belam tipli şahıslar ne yaparsa kendisine ve kendine uyanlara zarar verir…

Belam, Allahın hükümlerini yalanlayıp, heva ve hevesine uyması sebebiyle bir köpege benzetilmiştir. Belam, Firavun ve firavun vari düzenleri yıkmaya çalışan Müminlere sesinin çıktıgı kadar havlayan ve hırlayan bir köpektir. Böylece makam ve mevkii hırsı, aşırı emel, dünya düşkünlügü, açgözlülük, birilerinin dogruda olsa yalan ve yanlışta olsa her türlü söz ve hareketlerini körü körüne destekleme tavrı insanı ne hale getiriyor Kuran ifadesinden ibret alınmalı…

Ve Belam, sadece Firavun dönemine mahsus bir şahsiyyet olmayıp, kıyamete kadar ortaya çıkacak olan dönek, haysiyetsiz, itibarını bir pula satan, şeref ve namusdan söz edemeyecek, düşüklük timsali çukur bir şahsiyet ve kişiliktir Belam.

Mustafa Çelik Hocaefendinin tabiriyle: * Bu vasıfları sayılmış olan kişi kim olursa olsun Belamdır ve Belam zihniyetlidir. Taguti düzenlerin kuşatması altındaki toplumlarda devlete baglı bir DİN vardır. Bu devlete baglı dinin temsilcileri mümessilleri Belamlardır. Her yerde ve her zaman Dine baglı devlet anlayışına karşı savaşırlar. Taguti düzenin her türlü icraatını işleyişini İslamın mührüyle mühürlemeye çalışırlar. Taguti düzenin kapılarında ev sahibinden kemik bekleyen köpekler gibi kuyruk sallarlar. (Cahiliye düzeninin ruh haritası.Mustafa çelik.) *

Burada özel olarak Tagutun ne olup ne olmadıgına da kısaca deginmek faydalı olur sanırım özet halinde de olsa Tagut deyince: aklımıza hemen İlahi vahyi tanımayan, İlahi kuralları dinlemeyen, İlahi yasaları kabullenmeyen akla gelen her şey Tagut hükmündedir diyoruz. Tagut daha çok kişiler ve uyduruk insan beyninin ürettigi kurallar bütünlügü olarak karşımıza çıkar. Mesela bazı Belam zihniyetli bilim adamlarının ve Din adamı görünümündeki şahısların söyledigi en güzel idare şekli Demokrasi dir diyorlar ya, işte bu ve bunun gibi batı kaynaklı yönetim biçimleri ve yöneticiler Tagutun taa kendileridir.

Yusuf Kerimoglu hocaefendi diyorki: * Belam, Firavunun siyasi ihtirasını ve Karun un Cahili sermayesini; insanları, Allah adına aldatarak koruyan bir melun dur. Buna bir anlamda bilimin mücessem bir put haline gelmesi de diyebiliriz. Çünkü Belam, Musa aleyhiselam ile karşı karşıyadır. Allahın Peygamberi ile, Allahın adını kullanarak mücadele etmekten çekinmemiştir. Bu işin mahiyeti düşünülürse; hem Karun hem Firavun, kitleler üzerindeki gücünü Belam dan almış denilebilir. (Yusuf Kerimoglu, Fıkhi meseleler.) *

Fahruddini Razi (Rh.a) Büyük Kuran tefsirinde bu hususta şöyle izah getiriyor: * Allah (cc) Belam tipli kimseleri, hırs ve şehvette tıpkı bir köpege benzetmiştir. Bu teşbih – benzetiş bütün köpeklere olmayıp, sadece soluyan köpeklere yapılmıştır. Hayvanların en adisi köpeklerdir. Köpeklerin en adisi de soluyan köpeklerdir. Bununla beraber Allah (cc) bir kimseye İlmi ve Dini nasip ettigi halde, o kalkıp dünya ya meyleder ve ona baglanıp kalırsa, hayvanların en adisine, yani dili sarkmış köpege benzemiş olur…( Fahruddini Razi.Tefsiri Kebir) *

Mevdudi Rahmetullahi aleyh ise Tefhimul Kuran adlı tefsirinde şöyle devamını getiriyor: * Zira köpek bir tip karakteriyle meşhurdur. Dışarıya sarkan dili, ve akan salyası, onun doymak bilmeyen oburlugunu gösterir, kendisine bir taş parçası atıldıgında bile yeri koklayarak ona dogru süratle koşar ve belki bir kemik olabilir umuduyla, onu dişler. Kendisi gibi daha bir çok köpege yetecek bir leş e rastladıgı zaman da onun bencilligi, bu son derece güçlü sahip olma hırsı açıkça ortaya çıkar ve başka bir köpegi buna ortak yapmak istemez.

Köpegin bir diger özelligi de şehvete aşırı düşkün olmasıdır. Bu yüzden İMAN ve bilginin kendisine telkinde bulundugu yasakları çigneyen dünya perest insan işte böyle bir köpege benzetilmiştir. Tıpkı bir köpek gibi o da sadece midesini dolduracak ve şehvetini tatmin edecek yolların peşine düşecektir. (Mevdudi.Tefhimul kuran) *

Belam, kafirlerin iktidar olması ve iktidarının devam etmesinin en büyük destekçisidir. Küfrün ilkelerini Allahın dini adına muhafaza ve müdafaa eden bir melun dur. Belamlar, kafirlerin uydurmuş oldukları kanunların, Allahın hükümlerine aykırı olmadıgını iddia ederek halkı itaata mecbur etmeye çalışırlar. Kısaca Belamlar Taguti iktidarların devamını saglayan güçtürler. (Mustafa Çelik. Cahiliye düzeninin ruh haritası.)

İslam topraklarında; kafirlerin istilasını hazırlayan güç, Belamdır. Allahın indirdigi hükümlere karşı ayaklanan ve İslama küfreden yönetimlerle, Taguti güçlerle DİN adına uzlaşan ve Müslümanlarıda Allahın adını kullanarak aldatan, Kuranı Kerimin ifadesiyle Köpek sıfatlı kimselerin ortak ismi Belam dır…

Belam bazı kere din adamı hüviyetinde oldugu gibi bazı da Filozof olarak karşımıza çıkar. Filozof da olsa digerleriyle ortak bir yanı vardır bu Belam tipinin o da; sadece kendi zanni bilgisiyle olayları saptırmaya çalışır. Dini ve İlahi dogruların karşısında yani DİN alternatifi olarak sakat, saçma, illetli İlahi düzen ve sistemin karşısında hangi şeytani düzen ve sistem varsa o düzen ve sisteme fikir babalıgı ederler. O sistem ve düzenleri ayakta tutmaya yarayıcı teori geliştirmeye çalışırlar.

İslam dışı sistemlerin fikir önderligini yapar, Dini deger yargılarından başka çıgır açarlar başka yollara giden ve sapanlara onları dogrulayıcı, destekleyici fikri kurallar üretmeye gayret ederler. Sakat sistemleri hayata geçirmeye çalışan Taguti güçlerin yol ve yöntemlerini kolaylaştırır, o düzenlerin hayat bulmasında elinden gelen gayreti sarfederler. Tabiidirki bu gayretleri o taguti idareciler tarafından mükafatsız bırakılmaz, makam ve mevki sahibi olmaları saglanırlar.

Belamlar Allahın nizamını degiştiren düzen sahipleri ile kol kola girince haliyle Şeytanın düzen ve daha dogrusu düzensizlik ve yıkıcılıgına ortak oldukça insanları saptıran güç ve kuvvetlerini artmış olarak görürler bu durum onlara daha çok cesaret verip kendilerinin dahada kuvvetlendikleri zannını artırır. Şeytanın askerleri olarak bu yoldaki almış oldukları misyonerlik faaliyetlerini büyük bir hızla devam ettirirler, Askeri, idari, dini, kültürel alanlar başta olmak üzere her alanda sakat görüş sahipleri at oynatmayı büyük bir hızla sürdürürler.

Bu kişiler bazı kuvvet komutanıdır bazı kereler profesör, bazı mahfillerde bilim adamı, kimi zaman Din adamı, çogunlukla fikir adamı ve yazar, çizer ve sanaçı hüviyetiyle Televizyon, radyo, gazete gibi iletişim araçlarının da vermiş oldugu imkanları da kullanarak sanki herkes öyle düşünüyormuş havasını dünya ya yaymanın mutlulugunu yaşarlar. Kendilerine Dini bir yükümlülük hatırlatıldıgında verecekleri cevabın başında * Dinde zorlama yoktur sözcügü * en çok kullandıkları anlatım şeklinin başında gelir…

Aslında görünen o dur ki son zamanlarda Müslümanlar olarak bizler dört kişiyi bir arada görmekle haklı olarak büyük sevinç yaşarken Dünyanın hemen her tarafında Allahın bizlerden reddetmemizi istedigi Tugyanın, taguti güçlerin, Cahili sistem ve nizamların, kısaca hayatın bütününde Allahın hakimiyetini yok sayıcı iktidarların hakim konumunda oldugunu görüyoruz.

Dünya cografyasının her tarafında Allahın hükümlerine mukabil ve Allahın hükümlerine muhalif hükümler üreten ve insanları bu hükümlere uymaya zorlayan taguti güçlerin hakimiyetini görüyoruz. Ne yazıkki; Allahın mülkünde Allahın hükmü degil Taguti güçlerin egemen olmasına çalışıldıgına bir şekilde şahit oluyoruz. Bütün bu olanlara ragmen bir buçuk milyar nufusu oldugu söylenen Müslümanların hissesine ancak perişanlık düştügünü büyük bir hüzünle yaşıyor, görüyor ve duyuyoruz.

Bir kaç gün sonra inşaallah Kurban bayramını idrak edecegiz lakin aklıma gelenler biraz Bayram havasını bozacak nitelikte şöyleki: Müslüman olarak şereflerin en büyügüne sahip olan bizler Allaha İMAN ettigimizi söyledigimiz halde Taguti güçlere isyan etmesini bilmiyorsak ve bu gibi insanlara hoşgörü ile bakmayı devam ettiriyor isek Müslümanların bir bakıma isyan cephesini boş bırakıyorsak kafa yani beyinsel olarak, kalbi ve hayatımızda tagutun her türlüsünü atamıyorsak, reddedemiyorsak işte yaşadıgımız bu hayatın asıl Kurbanı biz olacagız gibime geliyor.

Çünkü inanıyorum ki; Allaha İman Taguta isyanı gerektirir. İman yani itikad yani inanış şekli Allahı kabul ederken, Allahtan gelen her şeyi bagrımıza gönlümüze basarken, kabulümüzdür derken aynı zamanda da Tagutu reddetmektir İMAN. Allahtan başka her türlü gücü, İbadet ve kayıtsız şartsız itaat edilecek her türlü nesneyi, her türlü sevginin, güvenmenin ve korkunun kaynagını inkar etmeden, her türlü hüküm koyucuyu, yaratanı, rızıklandıranı, öldüren ve dirilteni reddetmeden İman ve İslam ülkesinin sınırlarına girmek mümkün degildir…

İman; Allaha tam teslimiyet, muvafakat, taguta ise muhalefet karşı durma, karşı gelme hareketidir. Taguta yani İlahi sistemi aşan, ona ters düşen, gerçegi çigneyen, hakikati bile bile örtmeye çalışan, Allahın kulları için çizdigi sınırları aşan, düşünce sistem ve ideolojilerin tamamını reddetme egilimidir. İman tabiidir ki Şeytana muhalefettir aynı zamanda. Allaha İbadeti, teslimiyeti, baglılıgı önleyen onun önüne set çeken her şeye isyan etme hareketidir.

Cenabı Hak Bakara suresi ayet.256.da mealen şöyle buyurmaktadır: ***…Kim Tagutu reddeder Allaha iman ederse kopması mümkün olmayan sapasaglam bir kulpa yapışmış olur…*** Kısaca tagutu reddedip Allaha İMAN etmek asla kopmayacak olan saglam bir kulptur. Kuran ifadesiyle * Urvetul vuska * diyoruz. Bu saglam kulpa yapışan kimse kurtuluşa giden yolu kaybetmez diye inanıyoruz. Çünkü bu kulp kurtuluşun ve yok oluşun sahibine aittir.

Zamanımızdaki Belam zihniyetli kişileri teker teker sayıpta zihninizi bulandırmak istemiyorum ama bir örnek vermeden de geçmek dogru olmaz sanırım. Az önce ne dedik, saglam kulpa yapışan kimse kurtuluşa erecektir inancımızı ifade ettik. İşte bu kurtuluşu başka mahfillerde, degişik platformlarda arayan ve başka inanç sahiplerini kurtuluşa eriştirme gayreti içerisinde olan yüzlerce bilim adamı, yazar, çizer, ögretim görevlisi ve çogunlugu da İlahiyat fakülte çıkışlı profesörler.

Her sene belli zamanlarda Gazeteciler ve yazarlar vakfının Dinler arası Diyalog platformu ya da kısa adıyla Abant platformu genelde kurtuluşun yani necatın sadece İslam dinin de olmadıgını insanların Hristiyan ya da Yahudi inancına sahip olarakta kurtuluşa erecekleri tezini senelerdir işlemeye gayret sarfediyorlar. Mesela içlerinden en tanınmışlarından birisinin bu konudaki yazdıklarına ve ifade ettiklerine bir göz atalım diyorki bu ünlü ve de şanlı hayret verici profesör:

Bütün insanların Müslüman olmaları, Dinin, Kuranın hedefi degildir. Müslümanların çogu Peygamberin bütün DİN saliklerini İslama çagırdıgına inanırlar ! peygamberimiz Yahudiler mutlaka Müslüman olsun demiyor, Hristiyanlar mutlaka müslüman olsun demiyor. Diyalogun hedefi, tek bir Dine varmak, Dinleri teke indirgemek olmamalı. Kuranı kerimde Ehli kitapla ilgili devamlı vurgulanan şey; Allaha iman, ahirete iman ve ameli salihtir. Kuran bir çok ayette bunu söylüyor; yani Peygambere iman edin demiyor…(Polemik degil diyalog.H.Karaman.)

Hristiyan ve Yahudilerin ehli necat oldugu hususunu son asrımızda en çok işleyen ve Türkiyedekilere de bu konuda rehberlik eden kişi Batıcı, modernist, mezhebi kavramlara muhalif, Dinde reform hareketinin olmasında önderlik eden Fazlur Rahman dır. Bu kişi daha hayattayken düşüncelerinin semeresini yüreginde büyük bir acıyla hissetmiş, gerçek kendi sulbünden gelen birisinin hareketiyle yüzüne şamar olarak, tokat olarak indirilmiştir şöyleki:

Pakistan uluslararası İslam üniversitesi eski rektörü Profesör Dr. Mahmud Gazi nin yazdıklarına göre: Fazlur Rahmanın oglu daha fazlur Rahman ölmeden önce Hristiyan olmuş bununla da kalmayarak papaz olmuştur. Babası Fazlur Rahman oglunun bu halini kabullenememiş ve oglunu bu hareketinden dolayı sorgulayıp tepki gösterince de oglu demiş ki: * Baba, bu üç DİNİN mensuplarının CENNETE gidecegini söyleyen sen degilmiydin şimdi niçin benim Hristiyanlıga geçmemi tepkiyle karşılıyorsun ? * Evet etme bulma dünyası derler, hiç kimseyi inancından dolayı sorgulama makamında degiliz. Erzurumlu İbrahim Hakkı hazretlerinin dedigi gibi: Mevlam görelim neyler neylerse güzel eyler.

Lakin Belam zihniyetli kendini topluma Profesör, Hocaların hocası, ögretim görevlisi ya da bilim adamı diye lanse edenlere de zamanımıza kadar İmamı gazali, İmamı Rabbani gibi alimlerimizin cevap verdigi gibi günümüzde de şükürler olsun ki cevap verecek yeterlilikte ilim ehli vardır Allah Ehli sünnet vel cemaat mezhebini ayakta tutma mücadelesi veren Alimlerimizin hepsinden razı olsun.

Allahın (cc) İman, itikad ve TEVHİD noktasında yardımına her zaman muhtaç oldugumuzu hiç bir zaman aklımızdan çıkarmamak durumundayız. Tevhid esası üzerinde çok kısa da olsa durmak istiyoruz. Tevhid, islami hareketin başlangıç ve devamlılık açısından zorunluluk ifade eden temel şartıdır. Tevhid, İslam dininin asla kesintiye ve aksamaya ugratılamayacak olan tartışmasız tek şartıdır.

TEVHİD öz olarak kısaca La ilahe illallah cümlesinde özetlenmiştir. Bu ise yine kısaca Allahı birlemek ve Allahın dışında İlahlık ya da Rabblik arzeden tüm otorite, kurum, müessese, idari şekil, DİN, gelenek, anane, örf, şahıs, fikir ve alışkanlıkları reddetmek ve de terketme hadisesidir. TEVHİD, bütün güç ve deger yargılarının sadece Allaha bırakılması, hasredilmesi, her şeyin sadece Allahtan beklenmesi ve bütünüyle Allaha yönelme hareketidir ve inanıyoruz ki bizleri kurtuluşa, dogruya, necata götürücü olanda inşaallah bu inancımız olacaktır.

Bütün taguti güçleri, Firavuni zihniyetleri, Karun vari büyüklenmeleri, Nemruti gurur ve kibirlenmeleri, Ebu Cehil vari hınzırlıkları, Velid bin Mugire vari dünyevileşmeleri hepsini reddediyoruz bu ve bunun gibi temsilcilerinin sonunun hüsran ve felaketle bittigini ve sonunun felaketle bitecegine inanıyoruz. O yüzden La ilahe illallah Muhammeden Rasulullah diyoruz. Konumuzu bir hadis mealiyle bitiriyoruz inşaallah: ** İslam garib olarak başladı ve tekrar başladıgı gibi garib olacaktır…** Ne mutlu o gariblere ediyoruz…

Allahım Belam dahil her türlü Din bezirganlarından sana sıgınırız. Senin Dinini yıkmaya, bozmaya, tahrif etmeye yönelik her türlü hareketler ve bu hareketlerin müntesipleri bu inancımız bin sene de olsa sürecek yemini etselerde hüsrana ugrayacaklar ve zelil bir şekilde felaketin en çukuruna yuvarlanacaklardır.

Bizlere, Onlara isyan etme, onlarla mücaddele etme azmi ver bizleri senin dosdogru yolun SIRATI MÜSTAKİM den ve Ehli sünnet vel cemaattan ayırma. Bizleri hakkı hak bilip hakka ittiba eden baglanan, batılı batıl bilip batıldan ictinap eden kaçınan kulların zümresine dahil eyle. Sen her şeye kadirsin Allahım…Amin…

Sermed Kadir…01.12.2008

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht.