Büyüklenme, Övünme

Ebedi hayat mektebimiz Kuranı Kerimde Rabbimiz mealen şöyle buyuruyor: *** Bana kulluk etmeyi büyüklüklerine yediremeyenler alçalmış olarak CEHENNEME gireceklerdir. Mümin suresi.ayet.60.***

Bir gün Peygamber efendimizin huzuruna bir adam getirildi. Adam Rasulullahın heybetinden tir-tir titremeye başladı. Peygamber efendimiz (sav) o adama: ** Canını sıkma. Ben Padişah degilim. Ben ancak Kureyş soyundan gelen ve kurutulmuş et yiyen bir kadının ogluyum. ** diyerek o adamı teskin etti…

Büyüklenme: Hakkı çigneyen, insanları küçük gören kişinin halidir. Kendini yüksek ve degerli tutan. Kendini başkalarından üstün; başkasını ise aşagı görme hastalıgıdır. Övünme, şeref anlamların da da kullanılır. Kibir, kişinin kendisinde bulunan ilim, mevki ve dogruluk gibi hususiyetleri – özellikleri başkasından üstün görmesi halidir.

Peygamber efendimizin (sav) bazı Hadisi şeriflerde tarif ettigi gibi kibir, insanları küçük görüp hakkı inkar etme hastalıgıdır. Farzı muhal; bu hastalıgın bütün insanlıgı sardıgını düşünelim acaba o zaman durum nerelere varırdı..?

Şurası bir gerçektir ki, İnsanoglu kendi kendini büyük görmedikçe kibirlenmez. Kendisini büyük görmesi içinde Kendisinde yüksek sıfatların , farklı meziyetlerin-güzelliklerin bulundugunu kabul etmesi gerekir. Yüksek sıfatlar ise ya DİNİ olur ya da DÜNYEVİ olur.

DİNİ yükseklik, kısaca İLİM ve ÂMEL. Dünyevi yükseklik ise: Asalet, güzellik, kuvvet, servet ve etrafındaki oglunun, kızının ya da yakınlarının çokluguyla olur. ALİM hemen ilminin şerefiyle şereflenmek ister. Kendini İlminin yüksekligiyle, erişilmezligiyle, derya gibi bilgisi olduguyla, güzel hasletlerle, meziyetlerle süslendigine inanır. Kendisini yüksek, diger insanları hakir görür…

Kendinden başkasına cahiller toplulugu, bilgiden, ilimden yoksunlar zümresi, cahiller der. Hatta bazılarına hayvan gözüyle bakar. Onlardan her yerde saygı ve hürmet bekler. Gördügü hürmet ve saygıyı kendisinin tabii hakkı sayar.

İnsanlar onun hakkında iyi konuşsalarda, o onlar hakkında iyi sözler etmez. İnsanlar kendisini ziyaret etseler o ziyaretlerine karşılık vermez. İnsanları kendi işinde çalıştırmayı sever. Yerli yersiz insanları azarlar. Yanında bulunanları her fırsatta küçük düşürmeyi kendisine verilmiş bir hak gibi telakki eder…

İlimle dünyalık bekleyenlerin hali bununla sınırlı kalmaz. Ahiret hususunda da ilmi sayesinde kendisini herkesten daha ziyade Allaha yakın ve üstün kabul ederek, başkaları hakkında daha çok endişeli, kendisi ni ise çok emniyetli hisseder.

Böylesi insanlara ALİM demektense CAHİL demek daha yerinde bir davranış olur. Gerçek ilim: İnsanın kendisini ve Rabbini bilip SON NEFES tehlikesinden korkması ve ilmin tehlikeli olan taraflarını da bilmesidir. Asıl İLİM: Kibir ve güveni degil ancak korkuyu artırır…

Fatır Suresi. Ayet. 28.de Rabbimiz mealen şöyle buyuruyor: *** Allahtan kulları arasınde ondan korkan ancak ilim sahipleridir…***

Bilinmelidirki; İlk önce kul’a lazım olan Nefis mücadelesiyle öncelikle kendi AHLAKINI düzeltmesidir. Dünya nimetleri için kibirlenmeler genelde; Güzellikleriyle övünmelerdir. Bu husus genelde Kadınlarda görülen haldir. Sonra insanlar SERVETLERİYLE kibirlenirler, övünürler. Bu kibir ve övünme şekli ise Tüccarlarda-işverenlerde, idarecilerde görülen bir hastalıktır…

Mal varlıgı, dünyalıgı bol olan bu kişiler: Şu kadar sermaye sahibiyim ya da Şu kadar param var. Veya arsam, malım, evim, Villalarım …gibi uzayan zenginliklerini her lafının arasına sokuştururlar. Bu durum aynı önceki Padişahların Hazinelerim altınla- gümüşle dolu dediklerine benzer.

Bu tür kimselerin kimileri çifligiyle övünür, kimi giydigi elbisesinin şıklıgından bahsedilmesini ister. Kimisi bindigi arabasının markasını lüzumlu lüzumsuz söz arasına sıkıştırır, Bazısı oturdugu ev ve o evin döşemesi, mobilyası odalarının süsleri büyüklügüyle caka satmak ister ve bu gibi hususlarla orta halli ya da fakirlere karşı bir nevi üstünlük taslar onları hakir ve küçük görürler.

Hatta bazı kere sözün ibresini o kadar kaçırırlarki; Sen de kim oluyorsun gibi İstesem senin gibi nicelerini satın alırım gibi veya Seni hizmetçiligime bile kabul etmem gibi ya da senin bir senede yedigini ben SADAKA olarak veririm yollu hezeyanlarla hakaret sınırını aşarlar…

İnanıyoruzki; Bütün bu ve buna benzer durumlar Zenginligi üstün, bunun yanında Fakirligi- yoksullugu küçük ve aşagı görmekten gelmektedir.

Bazı insanlar ise Kuvvet ve kahramanlıklarıyla övünürler. Zayıf ve güçsüz olanlara karşı üstün oldugunu belirterek onları küçük görürler. Bazıları ise Akraba ve çocuklarının çokluguyla kibirlenirler. Bu husus bazı Devlet başkanlarının Orduları ile büyüklük taslamalarına benzer. Ya da Bazı İlim adamlarının : talebelerinin çokluguyla övünmeleri gibidir.

Aslında üstünlük ve fazilet sayılmasa da üstünlük oldugu zannedilen her husus ile büyüklenme ve kibirlenme gerçekleşmiş olur. Örnegin utanılacak bir durum olmasına ragmen kendilerini Kadınlara benzeten erkek müsveddeleri bile bazı hallerini gündeme getirerek övünebilirler, hal ve tavırlarını üstünlük sayabilirler. Bu ve buna benzer durumlar insanların bir birlerine karşı besledikleri büyüklenme ve kibirlenme hareketleridir…

Herkes sahibi oldugu şeylerle kendisinden küçük olana, zayıf olana, fakir olan, çirkin olana karşı bir kibirlenme , övünme ve büyüklenme hastalıgını açıga vururlar. Bu İnsanlar bazan Allah katında kendisinden üstün olana karşı da kibirlenirler. Bir TAKVA sahibi Alime karşı kibirlenmek gibi…

Bunlardan başka birde daha degişik kibir şekli vardırki; Mesela Allaha karşı kibirlenmek gibidir. NEMRUT, FİRAVUN, gibi kafirlerin kibiri bu çeşit büyüklenme ve övünme hallerindendir… Nemrut: Kendi kendine Allaha karşı harp etmeyi bile düşünmüştü. Sonunda belasını Allahın küçücük bir yaratıgı sebebiyle buldu…

Bir övünme, büyüklenme, kibir çeşidi de: Peygamberlere karşı kibirlenme durumudur. Bu durum bazı insanların kendisi gibi bir İNSANA uymayı kabul etmemeyi beraberinde getirir. Bu tutum ve davranışları çogu kez körü körüne olur. Büyüklenmesi sebebiyle kendi kendisini haklı sanarak , Peygamberlere uymaz ve cehaletin kop koyu karanlıklarında kalır böyleleri…

Bu durum bazı bile bile yapılır. Bu tip insanların nefileri hakkı kabul edip Peygambere uymasına mani olur. Ebu Lehep, Ebu Cehil, Velid bin Mugire… Bu insan müsveddelerine misal olarak verilebilir. Bu şahıslar Peygamber efendimizi (sav) hakir görerek o makama lâyık görmediler ve Peygamber efendimize (sav): * Şu ayak takımları senin çevreni almışken biz seninle nasıl otururuz…? * diyorlardı.

Ayak takımı diye vasıflandırdıkları Ashabı kiramdan Bilali Habeşi, Suheybi Rumi, Ammar bin Yasir ve Selmani Farisi gibi yüce insanlardı. Bunlar fakir, kimsesiz, garip ve arkası kuvvetli görülmeyen Peygamber aşıklarıydı. Ve bunlara karşı o kafirler övünerek, kibir gösteriyorlardı * Biz nasıl onlarla aynı mecliste otururuz * diye büyüklük gösterisi yapıp Nemrutlaşıyorlar ve Firavunlaşıyorlardı.

Cenabı Hak ise mealen:*** Bana kulluk etmeyi büyüklüklerine yediremeyenler alçalmış olarak Cehenneme gireceklerdir. Mümin.syresi.ayet.60.*** buyurarak onların ebedi yerini tayin ediyordu…

Netice olarak diyebilirizki Övünme, Kibirlenme, Kendini begenme ve büyüklenme gibi huyların hepside HARAM sınıfına giren hastalıklardır. Her insan kendi nefsinden gafil kaldıgı anda HAK yoldan sapabilir. Ve O nefis sahibini helak eder.

İnsanlara karşı böbürlenen, övünen eline geçen her nimete azgınlıkla yaklaşan , İnsanları hor gören onlara karşı kibirlenen , İnsanları her fırsatta hafife alan kimseler Alim gibi görünselerde; Kendi ilminden kendisi fayda görememiş acınacak CAHİLLERDİR…

Çünkü Alim ilmini Allah rızası için tahsil eden, gayesi , hedefi insanlara faydalı olmayı amaçlayan bir düşüncenin sahibi İnsanlara TEVAZU ile sevgi ile, saygı ile, hürmetle yaklaşmalı ALÇAKGÖNÜLLÜ olmalıdır. Eger böyle olursa İnsanlardan da kat be kat Saygı, sevgi, hürmet görecegi aşikardır diye inanıyoruz.

Allah (cc); Kibirlenme, övünme ve kendini büyük görme hastalıgından ve bataklıgından tüm inananları muhafaza etsin. Allahım faydasız ilimden sana sıgınırız. Sahibine zararı dokunan İlletli Ruhi hastalıklardan ve bu tip illetli İnsan ve Cinlerin şerrinden sana sıgınıyoruz. Bizleri insanlara tevazu ile alçak gönüllülükle yaklaşan mütevazi kulların sınıfına dahil eyle . Sen her şeye kadirsin Allahım… Amin…
Sermed Kadir…24.12.2004

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht. Erforderliche Felder sind mit * markiert