DİN EHLİ, DÜNYA EHLİ…

وَمِنْهُمْ مَنْ يَقُولُ رَبَّنَا آتِنَا فِي الدُّنْيَا حَسَنَةً وَفِي الْآخِرَةِ حَسَنَةً وَقِنَا عَذَابَ النَّارِ

DİN  EHLİ,  DÜNYA  EHLİ… Rabbimiz  Bakara  Suresi  ayet. 201.de  mealen  şöyle  buyurmaktadır: ***  Yine onlardan: „Ey Rabbimiz! Bize dünyada bir güzellik ve ahirette de bir güzellik ver ve bizi ateş azabından koru!“ diyenler vardır. İşte onlar için, kazandıklarından bir nasib vardır. Allah, hesabı çok çabuk görür…*** Muhterem  Müslümanlar…DİN ehli olmakla dünya ehli olmak birbirinden  ayrıdır. Bu iki tercih, birbirinden  oldukça  farklıdır. Ehil sözcügü: yetki sahibi, usta, maharetli, becerikli, uzman, söz sahibi manalarına gelen  bir  terimdir. Ehil olmak, Bir işte ehil ve ehliyetli olmak, o işte doğru biçimde uzmanlaşmak ve yetki sahibi olmak demektir. Örneğin her hangi bir ilimde derinleşenlere ehl-i ilim, aklıyla hareket etme yetkisine sahip olanlara ehl-i akıl, güzel söz söyleyenlere ehl-i belagat, kalbinden sevenlere  ehl-i aşk, adaletten şaşmayanlara ehl-i adalet demişlerdir…Cennette yaşayanlara ehl-i Cennet, Allaha İman  konusunda derin mâlumatı  olnlara ehl-i marifet, büyük bir dava için himmet ve gayret sahibi olanlara ehl-i hamiyet ya da  ehl-i himmet, bir dalda uzmanlaşmış kişilere ehl-i ihtisas, hakikati bulup peşinden gidenlere ehl-i hakikat, bilerek günah işlemeye devam edenlere ehl-i dalâlet, iman eden ve inancını hissederek ve severek yaşayanlara ehl-i iman, dînini severek ve dünyaya tercih ederek yaşayanlara ehl-i din, dünyayı severek ve dîne ve âhirete tercih ederek yaşayanlara da ehl-i dünya denilmiştir. Ehl-i dünya, kelime olarak her ne kadar “dünyada yaşayan ve dünyayı çok seven” manalarını taşıyor olsa da, Istılahta yani  dini  mana  olarak “dünyayı her şeye tercih eden, mukaddesâtı dünyaya feda eden, dünyayı âhirete tercih eden, sırf dünya için yaşayan, haram helâl demeden dünyanın her türlü lezzetlerini takipeden ve tevbe  etmeye yanaşmayan kimselere” ehl-i dünya denmektedir. Rabbimiz  Kuranı  Kerimde  dünyayı ve dünyadaki her şeyi güzel yarattığını, fakat bunların geçici olduğunu, aldanılmaması gerektiğini, asıl dönülecek ve varılacak yerin Allah’ın huzuru olduğunu bildiriyor…

 

Muhterem Mü’minler…Zamanımızda İslam topraklarını işgal eden müstekbirlerin değişmeyen hedefleri İslâm’ın Protestanlaştırılması ve Müslümanların da dünyevileştirilmeleridir.Günümüzde İslâm topraklarında İslâm`ın, Batının ön gördüğü bir biçimde değişip dönüştürülmesinin, hatta yeniden inşa edilmesinin planlandığını ve bu proje için çeşitli grup ve cemaatlerin dinlerarası diyalog, hoşgörü, barış ve tolerans şemsiyesi altında yoğun olarak çalıştıklarını takip  etmekteyiz. Bu  konuda  İslam  düşmanları  daha  önceki  asırlarda  olduğu  gibi  günümüzdede  ellerinden  gelen  her  türlü  melaneti  işlediğini  görüyoruz. Bu  çevreler, Manevi baglarımızı, mukaddes bilinen ve islam dininde ahlaki, edebi ve tabiiki insani ne kadar degerlerimiz varsa yerle bir olmasını  hedef  edinmişlerdir. İslama baglı insanları manevi bağlamından kopararak sekülarize etmeye yani dünyevileşmeye zemin hazırlamışlar İslam  dininin, kültürel, ekonomik ve sosyal  ve  siyasal düzlemde hiçbir ilke getirmediğini, sadece sevgiden ibaret olduğunu söyleyerek kalplere hapsetmek, cihad ve gaza kültüründen soyutlayarak sömürgeciliğe uygun hale getirmek, Müslümanların direniş ruhunu ortadan kaldırarak otoriter ve totaliter yönetimlerin kölesi yapmak, ibadetleri ve Allah`ın emirlerini farz, vacip zemininden uzaklaştırarak, başörtüsü meselesinde olduğu gibi bir tercih olarak görmek ve böylece müslümanları dinden uzaklaştırmak  ğayelerini yerine  getirmek  için var  güçleriyle  çalışmaktadırlar. Peygamberimizi bir nevi Allah ile insan arasında bir postacı konumuna indirgeyerek, onun tüm Müslümanlara ve insanlığa gönderilmiş usve-i hasene yani en güzel ÖRNEK olduğunu unutturmak isteyen  her  bir yazılı  ve  görsel  medya  mensubu adı  kim  ve  ne  olursa  olsun bilelimki  İslam  ve  Müslüman  karşıtı  şahsiyetlerdir… Dinini televizyon, gazete kültüründen  ögrenme  çabasındaki  insanlarda çürük  bir  zeminin  toplu  kalabalıklarıdır.

Muhterem  kardeşlerim…Peygamber Efendimiz’in (sav) ümmetine *Dünya hayatınızı ma’mur ve ıslâh ediniz. Yarın ölecekmiş gibi de ahiretiniz için hazırlık yapınız’ emrini verdiği bilinen bir gerçektir. Hayatını bu emre göre düzenlemeyen bir mükellefin, imtihanı kazanması kolay değildir. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz bir  başka  hadisinde  mealen şöyle buyurmuştur: **İnsanların dünyada kaygısı en büyük olanı mü’min kimsedir. Çünkü hem dünyayı, hem de ahireti için kaygı çeker (çalışır).**(İbni Mace) “BİR mütefekkir:* Bize hayatı, hayat geçtikten sonra öğretiyorlar…*diye sızlanır. Sızlanmamak  için  keşke  dememek  için yaşadığımız  hayat  ile inandığımız  İSLAM  dininin  birbirine  uygun  olmasına  dikkat  edelim. Örnek aldıgımız kişileri mutlaka ailevi yönüyle, itikadi yönüyle siyasi ve sosyal yönleriyle tanımaya gayret edelim kibar görünümlü, agzı laf yapan sıfatı kalabalık cüceleri ayıklıyalım, hem dünyamızı hem ahiretimizi kaybetmeyelim inşaallah. Mal, mülk, zenginlik, agalık, beylik, dünya nimetlerinin hepsi dünyada kalıcıdır unutmayalım. Hem dünyamızı hem de ahiretimizi imar edecek güzelleştirecek gayretlerin sahibi olalım. Yaşadığımız  gibi  değil  inandığımız  gibi  yaşayalım  inşaallah  pişman olmaz DÜNYA  imtihanını  hakkı  ile  verenlerden oluruz…Bu  münasebetle Geçen  hafta  aramızdan  ayrılan  Zeynep  Rufayda  kızımıza  Allahtan  Rahmet  diliyor, Ana babası  başta  olmak  üzere  yakınlarına,sevenlerine  ve  cemaatımıza  SABRI  CEMİL  niyaz  ediyoruz ve Takdiri İlahi  karşısında ancak…İnna  lillahi  ve  inne  ileyhi  Raciun  diyoruz…

 

Sermedkadir…LU…DAR’UL  ERKÂM…14.07.2017…

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht.