Cemaat

Rabbimiz Ali imran suresi ayet.104.de mealen şöyle buyurmaktadır:*** Sizden, iyiye çagıran uygun olanı emreden ve kötülügü yasaklayan bir topluluk olsun işte onlar başarıya ulaşanlardır…*** Rabbimiz yine Ali imran suresi. ayet.110. da mealen şöyle buyurmaktadır: *** Siz, uygun olanı emreden, kötülügü yasaklayan ve Allaha inanan, insanlar için ortaya çıkarılmış en iyi ümmetsiniz. Eger kitap ehlide inanmış olsaydı, onların iyiligine olurdu. Onların bir kısmı inanmış, çogu da yoldan çıkmıştır…***

Sözlüklerde ifade ettigi mana bakımından ele alacak olursak Cemaat: Topluluk, Organize olmuş insan kitlesi. Bir baş etrafında vazife taksimi yapmış, amir memur belli, sorumluluk ve yetkileri belli sosyal bir yapı olarak tarifini bulmaktadır. Cemaat islami ıstılahta ise kısaca şöyle ifade edilebilir: Aynı duygu ve düşünce etrafında biraraya gelip; güçlü bir dayanışma kuran insanlar ve aynı zamanda inananlar toplulugu cemaat…

Cemaat: gayesi ve gayeye götürücü metodu, usulü bilinen, Bir emirin başkanlıgında ya da komutasında, Muhtesibi, Kadısı, Cuma imamı amili ve diger sorumluları bulunan, Allahın dinini hayata hakim kılmak için BEYAT ile bütünleşmiş Müslümanlar toplulugudur Cemaat. Mutlak dogrulardan arındırılmış şekliyle şöyle de diyebiliriz: Cahiliye ölümünden, nifak üzere ölmekten kurtulmak için bir Emirin, başkanın, komutanın etrafında kenetlenmiş teblig ordusu cemaat…

Cemaat: İslam itikad temeli üzerinde Allah davasını yeryüzünde hayata hakim kılmak ve İslamın hedeflerini Fıkhi hükümler yardımıyla koruyan Müslümanların meydana getirdigi mübarek bir birliktir Cemaat… İslami Cemaat: İtikad, amel ve usül birligine dayalı , Kurana has olan bir ahitleşme ile bir emirin başkanlıgında bir araya gelmiş, Hak teala düsturlarını kabul etmiş, hedefi gayesi belirtilmiş, bir araya geldikleri Müslüman kardeşlerle aralarında organik bir bagı olan Müslüman toplulugun yapısına, çalışma programına, güç ve kuvvetine, dolayısıyla şeri bütünlüge verilen addır Cemaat…

Şurası bir gerçektir ki; Bir toplulugun islami manada CEMAAT olabilmesi için vacip olan şartların yanında, ona özelliklerini kazandıran bir takım belirlenmiş kuralları da vardır. İslam cemaatının vacip olan şartlarının başında; İtikad, amel ve usül birligi gelir. Cemaatın bu hususlardan her biri Allah korusun İslama ters düşerse, o cemaat İslami bir cemaat olmaktan çıkar ve alelade bir topluluk hüviyetine bürünür. İslami hedeflerini gerçekleştirmek gayesiyle bir araya gelmiş müslüman cemaatın en belirgin vasfı; Kitap ve Sünnete baglı olmasıdır…

Rabbimiz Ali imran suresi ayet 103. te mealen şöyle buyurmaktadır: *** Hep birlikte Allah’ın ipine (Yani Kur’an’a, Şeriat’a, Cemaata) sımsıkı yapışın, dağılıp parçalanmayın… *** Said Havva diyorki: Ayeti kerimede geçen Allahın ipinden murat Kuran ve Sünnet, itaat ve cemaat oldugu beyan edilmiştir. Yine bundan muradın Allahın dini, Allaha taat. Tevbede ihlas ve Cenabı Hak bu ifadenin peşinden, ve Parçalanmayınız buyurdugu için de CEMAAT oldugu da söylenmiştir.

Kuyuya inen bir kişi, kuyuya düşmemek için nasıl bir ipe sıkıca tutunuyorsa, bunun gibi, Allahın kitabı, onun ahdi, dini, taati ve Müminlerin cemaatına sıkıca tutunma da, kişiyi cehennemin dibine yuvarlanmaktan korudugu için, işte bu Allahın ipi gibi addedilmiş ve Müminlere sımsıkı buna sarılmaları emredilmiştir. Cenabı hak daha sonra Ve parçalanmayınız buyurmuştur.

Bunda iki mesele vardır a. Cenabı hak din hususunda ihtilaf etmekten nehy etmiştir. Bu böyledir, çünkü ancak hak tektir. Onun dışındakiler ise, cehalet ve sapıklıktır. Cenabı hak: ***Artık haktan sonra, sapıklıktan başka ne kalır.***(Yunus suresi.ayet.32.) sözüyle de buna işaret etmiştir. B.) cenabı hak birbirine düşmanlık ve hasımlıktan nehyetmiştir. C.) Cenabı Hak ayrılıga sebebiyet verip, aradaki yakınlık ve muhabbeti yok eden her şeyi nehyetmiştir.(Fahruddini Razi. Tefsiri kebir.c.6.s.514-515)

Peygamber efendimiz (sav) Tirmizide rivayet edilen bir hadisi şerifinde mealen şöyle buyurmaktadır: ** Allah ümmetimi dalalet üzere toplamaz. Allah ‚ın eli, kudreti, destegi, yardımı Cemaatle beraberdir. (Cemaatten ayrılan ateşe gider. Cemaat yani İslam toplulugundan ayrılmayın. Tefrikadan önemle sakının. Çünkü şeytan, yalnız kalanla beraberdir ve birlik olan iki kişiden daha uzaktır. Her kim cennetten mutena yerini istiyorsa cemaatten ayrılmasın…)Tirmizi,sünen.**

Başka bir Hadis mealen şöyledir: ** Bana itaat eden Allah’a itaat etmiş, bana isyan eden Allah’a isyan etmiş olur. Kim emirine itaat ederse bana itaat etmiş, kim emirine isyan ederse bana isyan etmiş olur…** Fahruddini Razi şu güzellikleri zamanımıza taşıyor: İslam cemaatı esas itibariyla İslama uymak, islama göre yaşamak için bir araya gelmiş bireylerin, fertlerin ortak bilicini, kararını ortaya koyan bir teşkilatlanmadır. Cemaatın bireyleri arasında Kardeşlik tam manasıyla tesis edilir. Burada kardeş Ahi kelimesiyle ilgili bir incelige işaret edelim.

El Ahi Kardeş kelimesinin aslı Et tevehhi kelimesi olup, bunun anlamı da talep etmektir. Buna kardeş, maksadı, kardeşinin maksadıyla aynı olan kimsedir. Es sadigu –dost arkadaş kelimesi ise , iki arkadaştan her birinin, digerinin kalbinde olanı dogrulayıp tasdik etmesi ve ondan hiç bir şeyi gizlememesi manasından alınmıştır. Bütün fertleri birbirine kaynamış ve kardeş olmuş bir cemaattan mahrum olmak veya cemaattan ayrılmak cidden çok kötü bir durum, fitnenin taa kendisi ve asice bir yaşantıdır…(Fahruddini razi. Tefsiri kebir.c.6.s.517.)

Şu hususa kesin olarak inanıyoruz ki; İslam dini Cemaat dinidir. Müslümanların cemaat olmaları ve cemaat halinde İslami faaliyetlerini sürdürmeleri dinimizin bir emridir. İslami hedeflerin gerçekleştirilebilmesi için bireysel yani ferdiyetçi anlayışı terk edip cemaat olmak, cemaat halinde faaliyetlerin, çalışmaların, gayretlerin yürütülmesi icabetmektedir. İnanıyor ve teslimiyetimizi ifade ediyoruz ki, İslam kendi sisteminin varlıgını sürdürebilmesi için yapılması gerekli bütün faaliyetleri ve vazifeleri, Müslüman cemaatın omuzlarına yüklemiştir…

Şu hususa kesinlikle inanıyoruz ki; İslamın yaşanmasında ve hayata hakim kılınmasında Cemaatın önemi, fonksiyonu etkisi çok çok büyüktür. Özellikle istila altında yaşamaya mecbur kalmış olan müminlerin istila çemberini kırabilmeleri için CEMAAT olmaları farzdır. Şurası muhakkaktırki, islamın hedefleri ancak bir cemaata baglanmakla gerçekleşebilir. Vacibin, ancak onunla yerine getirilebildigi şey de vaciptir Fıkhi kaidesinden hareketle hedeflerin gerçekleşmesi için bir İslam cemaatının bulunması şarttır…

Hepimiz biliyor ve inanıyoruz ki; İslamiyet bireyci, ferdiyetçi bir DİN degil, tam aksine TEVHİD ve VAHDET dini, Ümmet yapısına sahip olan bir dindir. Cemaatta rahmet ayrılıkta azap gören İslamiyet, bütün inanan insanları birlige, birlik olmaya, vahdete, beraberlige çagırmakta ve Müslümanların parça parça olmalarını yasaklamaktadır. Yukarıda verdigimiz ayet mealini önemine binaen ne kadar tekrar etsek yeridir: Hep birden Allahın ipine sarılın ve asla parça parça olmayın…

Peygamber efendimiz de bir hadisinde bu konunun önemine binaen mealen şöyle buyurmuşlardır: ** Her kim CEMAATTAN bir karış ayrılırsa, islam kaydını boynundan sıyırıp atmıştır. Her ne kadar namaz kılsa, oruç tutsa ve müslüman oldugunu sansa bile…** Bu hadisi şerif, cemaata baglı olmayan bir müslümanlıgın eksik olacagını, İslamı ferdi manada yaşamanın onun gayesine, hedefine ters düştügünü ortaya koymaktadır…

Bilinmelidir ki; Müslüman cemaatın en belirgin vasfı, Kuran ve sünneti seniyyeye baglı olmasıdır. Kuran ve sünnetin gösterdigi hedef ve maksatları ölçü alan; onun hükümleri ile amel eden ve bu inancından asla taviz vermeyen cemaat ideal bir cemaattir diye inanıyoruz. Zaten Müslüman cemaatın farklı ameller içerisinde olması kesinlikle düşünülemez. Müslüman cemaat, takip ettigi usül ve metod veya prensipler açısından İslamın çerçevesi dışına çıkamaz görüşündeyiz…

Kuran ve sünnette tarifini bulan İslam cemaatının vasıfları tabiidirki yine islami düstur ve kaideleri içerisinde barındırarak yaşantısını devam ettirecektir. İtikad, amel ve usül birligi içerisinde şeri yapılanmasını tamamlamış, sorumluluk bilincine varmış bir cemaat, imama ve ya bir emire, komutana, başkana baglı oldugu gibi aynı zamanda istişareyi de tabir caizse lokomotif kabul etmesi esastır.

Aynı zamanda ilme baglı bir cemaat, cihad ehli, islami mücadeleyi gerektigi gibi yapmaya azmetmiş bir cemaat, programı ve müesseseleri işleyen sorumluluk sahibi müminlerin yüklendigi bir cemaat, a dan z ye plan ve programı islamın dışına çıkmayan, Hakimiyet Allaha ait oluncaya ve fitneden eser kalmayıncaya kadar mücadeleye azmetmiş, söz vermiş, ahit tazelemiş, İslamın hedef ve gayelerini gerçekleştirme niyyetinde olan mübarek bir cemaat…

Özlenen islami yapıya ve özlenen cemaata kavuşulması yolunda üzerine düşen sorumlulugu yerine getirmeyi cana minnet sayan Rabbani bir cemaat. Allah davasına hizmet eden kişi, kurum, kuruluş ve teşkilatları kardeş bilip onlar için ve onların aileleri çocukları için maddi ve manevi fedakarlıga hazır olan bir cemaat. İslama inanan her kişiyi kardeş ve dost kabul eden gayretli insanları ıslah etme yolunda mesuliyet sahibi bir cemaat. Hakkın ölçüleri dogrultusunda, halka hizmeti, hakka hizmet kabul eden, tesbih, seccade ve mücadele araçlarının birlikte hesabını yapan bir cemaat…

Her şeyden önemlisi yapmadıklarıyla yaygara çıkaran degil, amel etmeyi faaliyet ve gayret göstermeyi, Allahın dini ve davası yolunda çaba sarfetmeyi propaganda yapmaya tercih eden bir cemaat, islam için yaşamanın, İslam için çalışmanın geregine inanan ve İslam için çalışmanın boyutlarını anlamış, kavramış her işinde şuurlu ve bilinçli hareket etmesini bilen neticeye ulaşmayı degil bu gayretlerin sonucunda Rabbim isterse başarıyı nasip eder inancıyla, neticeye götüren yola dahil olmasını arzulayan bir cemaat…

Şeytanın vesveselerine kapılmadan, acelecilige meydan vermeden, temkinli, sabırlı ve uzun soluklu, uzun vadeli çok geniş ve büyük düşünmesini bilen lakin duraganlıgı ve tembelligi reddeden ve her zaman canlı ve dinamik bir yapıya sahip olan, cehalet ve taassuba uzak duran daha çok okuyan, daha çok araştıran, daha çok ögrenim ve egitime tabii olan ve bu ilmini amel noktasında hayatına aktarıcı önce kendi nefsine, sonra yakınlık derecesine göre ailesine, arkadaşlarına, topluma yararlı olmayı hedeflemiş hayatın her noktasında islami yaşantıyı gaye edinmiş fertlerden oluşan mübarek bir cemaat…

Tabiidirki bütün bu güzel arzularımız, isteklerimiz, gayelerimiz erişilmez olarak degerlendirilemez. Şu anda içerisinde bulundugumuz olumsuzluklar göz önüne getirilerek moral bozukluguna saplanmak hiç birimize bir fayda saglayamayacagı gibi, arkasına sıgınılacak bir mazeret bütünlügü de bizleri kurtaramayacaktır. Şurası bir gerçektirki; günümüzde gasbedilmiş İslam topraakları başta olmak üzere İslam cografyasının her yerinde ve Müslümanların yaşadıgı her beldede Müslümanlar cemaat olamamanın acısını çekmektedirler…

Her ne olursa olsun, bilgi beceri ve her türlü imkanlarda arkamızda olsa Müslüman fert olarak İslami yapıyı bir bütün olarak hayatına aksettirmesi mümkün degildir. Mutlak surette bir müslüman İslami bir yapı ve İslami bir cemaatın içinde yaşamak zorundadır. Tabir caiz görülürse, balıgın yaşantısını, hayatiyetini devam ettirebilmesi için suya olan ihtiyacı kadar, Müslümanın da İslami şahsiyetini ve manevi hayatını saglıklı bir şekilde sürdürebilmesi için bir İslami cemaata ihtiyacı zaruridir, gereklidir, şarttı diye inanıyoruz…

Konunun başına aldıgımız Ayeti kerime hakkında müfessirlerimizden Muhammed Hamdi Yazır (Rh.a) diyorki: Ümmet, öne düşen, çeşitli fırkaları toplayan, kendine tabii olunan bir cemaat demektirki, hepsinin önünde bir imam bulunur, Cemaatla kılınan namazlar, bu muntazam hayırlı içtimai tertibin – sosyal düzenin yansımasını ifade eden, özel bir şekildir. Bu şekilde hayra davet eden, emri bil maruf nehyi anil münker yapacak – iyilikleri anlatıp kötülüklerden vaz geçirici çabaları sarfedecek- bir ÜMMET ve imamet oluşturma işi, Müslümanların imandan sonra gelen dini farizalarındandır. Kurtuluşa erecek olanlarda onlardır.(hak dini kuran dili.cilt.2.s.1154.)

Tabiidirki her farklı inanç taşıyan insanın belli idealleri, ülküleri ve yapmak istedikleri hedefledikleri, gaye edindikleri arzuları için yaşarlar. İslamın sancısını çekebilen Müslümanların, İslamı dert edinen müslümanların da iki önemli hedefleri olmalıdır: 1.) Gasp edilmiş islam topraklarını her türlü yabancı ve yerli kökenli küfür ve şirk istilasından, belasından, tahakkümünden, boyundurugundan kurtarıp asli hürriyetine kavuşturmak olmalı.

İkincisi ise: Bu kurtarılmış bagımsız vatanda İslam memleketinde, İslamın hükümleriyle iş yapan, İslamın sosyal ve ekonomik düzenini uygulayan, İslamın güçlü prensiplerini ilan edip insanlara hikmetli davetini teblig eden, duyuran bagımsız, hür bir yapıyı tesis etmek, kurmak olmalıdır. Müslüman birey, bu hedefe giden İslam cemaatı içinde tabir caizse bir tugla, bir yapı taşı olmak zorundadır. İslamı hayata hakim kılma hedefinde birleşen Müslümanlar, bu gövdeye ulaşmada bir aza, bir organ konumunda bulunan cemaatı oluşturma ve bu yolla bir takım çalışmalar yapma konusunda azami gayret sarfetmelidirler…

Nasıl bir cemaat olmalıyız sorusuna son devir İslam alimlerimizden Mustafa Meşhur şu reçeteleri bizlere sunuyor.

1. İbadetle, zikirle, ilimle, davetle ve hayır işlerine koşmakla yetinip teşri, yönetim, cihad, tüm Müslümanları bir lider altında toplama ve Allahın dinini hayata hakim kılma gibi işleri terk etmemesi gerekir…

2.) Kitap, sünnet ve icmaanın gösterdigi anlayış biçimine açıkça muhalefet eden fikirleri benimsemekten uzak durup saflar arasında kargaşa ve ihtilaf çıkarıp, bu ihtilaflı fikirlerle hareket etmemelidir. Aksi bir tutum tekfir hastalıgının göstergeleri olacaktır…

3.) Sadece Kuranla yetinerek, Hz. Peygamberin (sav) sünnetinin degerini düşürmeye çakışmak veya sahih hadislere ragmen akli görüşünü tercih etmek ya da ilerleme ve yenilik adına maksatlı yöntem ve sapık düşünceler ile çagın bazı adetlerine veya yöneticilerin arzularına uygun düşmesi için İslamı degiştirmeye çalışmak gibi sapmalara düşmemiş olmak…

4.) Evrensel İslami yapının temellerini hazırlamak için, İslami alanın tümünü hedef edinmiş olması ve cemaatın kendini mahalli bir hedefe hasretmemiş bulunması gerekir…

5.) Cemaat sadece mevcut yapıyı ele geçirmeyi hedef kılmamalıdır. Mükemmel bir İslami yapıyı tesise girişmeden, bazı kurumlara sahip olmak hatalı bir çıkış şeklidir. Çünkü İSLAM kül ve mükemmeldir, bir bütündür. Tatbikatta parçalanma kabul etmez.(Mustafa meşhur. Sapmalara karşı Davet yolu)

İslam cografyasında hemen her yerde İslami çalışma içerisinde bulunan cemaat, cemiyet, dernek, teşkilat ve diger oluşumlar vardır. İslam dininin bazı bölümlerini ihya etme ve hedeflerini gerçekleştirmek amacıyla bir araya gelmiş Müslüman topluluklara genellikle ve çogu kere şahıslar hükmetmektedirler. Tabiidirki bunun istisnaları olabilir ama çogunlukla şahısların tekeli altında yürüyen bu teşkilat ve dernekler, cemiyetlerin işleyişi, fonksiyonu ne yazıkki istenilen seviyede ve saglıklı bir şekilde yürümemektedir…

Bunun çok çeşitli sebepleri vardır mutlaka istişare ye riayet edilmemesi ya da şura heyetinin oluşturulmaması, tek agızdan otorite kurulması gibi sebeplerin yanında şu hatalar ve eksikliklerde görülmelidir mesela: Rabbani çizgi ve otoriteden mahrum olması, egitim eksikligi, Hakim gücün olumsuz baskıları, İslamın hakiki manada anlaşılmamış olması, Mevcut düzen ve düzenlerin din istismarcılıgı, doksan yıla yakın bir zaman dilimi içerisinde yapılmış olan kültür emperyalizmi nedeniyle Müslümanların devlet, ümmet, cemaat, itaat, fütüvvet ve benzeri degerlerinin zaman içerisinde yozlaştırılması ve yok edilmesi sebeplerinden dolayı saglıklı yapının kurulamayışı.

İşte bu ve buna benzer olumsuzluklar nedeniyle Müslüman kardeşimizle aramızda saglıklı bir iletişim kurulamıyor. Böyle oluncada bölükbölük, parça parça, lime lime birbirimizden kopuyoruz. Bir cemiyet başka bir teşkilata bakarken ya şaşı bakıyor ya da her zaman en uç noktalardaki olumsuzluklarıyla yargılıyor ve böylrece İSLAMİ VAHDETİ oluşturma gayretlerimiz zaman sürecinde uzayıp gidiyor. Halbuki islami vahdete erişmeden cemaat ve saglıklı bir yapının, bir birlikteligin korunması imkansızdır inancındayız…

İslami vahdet o kadar önemlidirki: İnsanlar hangi mezhep, meşrep, meslek ve yönteme baglı olurlarsa olsunlar, TEVHİD inancına sahip olan tüm Müslümanların, Kuran ve Sünneti seniyyenin mutlak dogruları, mübarek ilkeleri, hükümleri etrafında, kayıtsız şartsız birleşmesi, dolayısıyla kurani ve nebevi bir iman şuuruna erişmesi, kavuşması olayıdır İslami vahdet. Cenabı hak Ahzab suresi ayet. 4.te mealen şöyle buyurmaktadır: *** Allah bir adamın içinde iki kâlp yaratmamıştır…***

İşte İslami vahdetin hakiki oluşumunu İtikad, İbadet, ve usül birliginde birleştirici unsur olarak gören İslam; Şahsiyetin, kimligin hususiyetlerini ise; Lider, düstur, yol, dil, tarih, ve ahlak birligi olarak ortaya koymuştur. Bu sayılanların hepsi İslami vahdetin oluşmasında en etkili hususlardandır, amillerdendir diye düşünüyoruz. Bu baglamda Kuran da yeri ve Allahın emri olanİslami vahdetin gerçekleştirilmesinde her müslüman birey mutlak surette sorumlu olmasına ragmen, özelikle toplumlara yön verme makamında olan Liderlere düşen sorumluluklar ise dah a fazladır inancındayız…

Her şeyden önce tüm müslümanların daveti İslama ve İslam ümmetine olmalıdır. İslami vahdetin kurulması ve korunması Kuran ve sünnetin temel ilkelerinde birleşmeye baglıdır. Onun için Kuran ve Sünnet maksadına uygun olarak anlaşılmalıdır. İslami Vahdeti oluşturma arzusunda samimi olan Müslümanlar mutlak surette dedikodu ve iftirayı terk etmek zorunda, Laf taşıma, kıskançlık, kin ve bugzetmeyi reddetmeli, Allah yolunda bilmeme cahilligini yenmek zorundadırlar…

Öncelikle Din de baş olma hastalıgından kurtulmak mecburiyetindeyiz. İnsanları İslama degil de şahıslara çagırma gafletini bir kenara koymak durumundayız. Eger bu hastalıklara galip gelinirse İslami vahdete ulaşmamız, İslami cemaatın güçlü ve yıkılmaz bir kale gibi oldugunu görmemiz, İslam adına birleşen bir hayırlı ÜMMET olmamız hiçde imkansız gibi görülmemelidir. Aksine o birlige ulaşıcı bütün engeller açılmış ve bütün setler tek tek zaten yıkılmıştır. Bundan sonra, İslam cemaatı bütün hayırlı amellerin bir sonucudur inşaallah…

Peygamber efendimiz (sav) bir hadisinde mealen şöyle buyurmaktadır: ** Allah şu üç şeyden dolayı sizden hoşnut olur: yalnız ona kulluk edecek, hiç bir şekilde şirk koşmayacaksınız. Allahın ipine toptan sarılacak, fırka fırka bölünmeyeceksiniz ve Allahın işini tevdi ettigi kimselere nasihat edeceksiniz…** Peygamber efendimiz İslam ümmetinin başına gelebilecek türlü durumlardan, fitnelerden kurtuluşun yolunu *Müslümanların cemaatinden ve İmamından – emirinden ayrılmamak olarak göstermiştir…(Said havva.El esas fit tefsir) Müslüman fertlerden oluşan teşekkül eden o mübarek İslami aile yapısı ve Cemaatteki güven ve huzur ortamını, Peygamber efendimiz (sav) bir başka hadisinde ne güzel ifade buyurmuşlardır mealen: **Müminlerin sevgi, merhamet ve şefkatleri bir vücut uzuvlarının birbiriyle münasebetine benzer. Cesedin bir uzvu hasta ise diger uzuvlar da onlarla birlikte rahatsız ve uykusuz olurlar…**

Yine Allahın şanlı Rasulü mealen şöyle buyurmaktadır: ** Cemaat rahmet ve ayrılık azaptır…** Bu ifadelerde dikkat edilirse yalnız ferdin düşünüldügü ve şahsi menfaatların ön plana alındıgı bir toplumda her şeyin tepetaklak olacagına ve huzurun kalmayacagına işaret buyurulmuştur. Dinimizde Cuma namazı için bir araya gelme, ayrıca cemaatle namaz kılmanın ise yirmi yedi kat üstünlügü ve cemaatlerin faziletinin ana amacının her zaman insanı başıboşluktan ve dagınıklıktan korumak oldugunun bilincine varmamız zor olmayacaktır inancındayız…

Mehmed akif bir şiirinde şöyle haykırıyor.

Tefrika girmeden bir millete düşman giremez.
Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez…

Bu ifadelerde görüldügü gibi Cemaat ruhunun temel yapısının özelligine ve önemine işaret edildigine şahit oluyoruz. Müslüman cemaat: Allaha gerçek manada iman etmiş ve Allahın emirlerini kendisine asıl gaye ve hedef edinmiş toplum yapısıdır. Şurası bilinmelidirki arzumuz, bu emir ve prensipleri alelade her hangi bir toplantı da anlatmak ve geçmek degil, bütün hususiyetleriyle her türlü özellikleriyle hayata geçirmeye azmetmiş, söz vermiş, ahitleşmiş, beyat vermiş ve salih amel olarak bir ibadet niyyetiyle amel sahasına koymak bizler için asıldır, zorunluluktur, mecburiyettir diye inanıyoruz…

İslam cemaatı görüldügü gibi diger toplumlara, kitlelere ve kuru kalabalıklara benzememektedir. Diger toplumlarla İslam cemaatı arasındaki farkı mutlak surette hesap edip adımlarımızı ona göre atmamız zarurıdir. İslam cemaatı, esas itibariyla Şeriata uymak, şeriata göre yaşamak için bir araya gelen bireylerin ortak bilinci ve tavrıdır diyoruz. Bu kararlı tutumu sadece ve yalnızca Allah rızasını esas alan fertlerin gönül seferberligi teşkilatlanmasında bulabiliriz inancını taşıyoruz…

İslam cemaatının amaçları, hedefleri, gayeleri muglak ve belirsiz degildir, aşikar ve bellidir. İslam cemaatı mensupları bilinçli ve şuurlu olarak bir araya gelmişlerdir. İslam cemaatının mensuplarının her aldıgı karar da ortak bir karardır. İslam cemaat mensuplarının başkalarıyla benzeşme, islam dışı herhangi bir kişi ve kuruluşun tesiri artık söz konusu bile degildir. İslam cemaatının hedefi, presipleri, planı programları bellidir, gittikleri yol, güttükleri dava körükörüne tutulan bir yol ve dava degildir…

İslam cemaat mensupları hangi mesele olursa olsun her hususta gayet uyanık bulunmalıdır. Çünkü artık her hareketini İslam dinine göre ayarlamış bir cemaat söz konusudur. İslamın devlet olmasından, Müslümanların cemaat olmasından korkan ve ürken diger gruplar Müslümanların bir birlik etrafında toplanmalarından, VAHDETİ oluşturmalarından birlik ve dirlik içerisinde olmalarından azami derecede rahatsız olmuşlar ve her türlü gayret ve çabalarla müslümanların cemaat olmasını engelleme yollarını araştırmışlardır. Evet o grup ve kurumlar biliyorlarki; eger müslümanlar gerçek manada cemaatlaşırlarsa kendi iktidarları, otoriteleri ve yönetimleri, idari sistemleri ortadan yok olacaktır…

Bir imam, bir emir, bir komutan, bir lider etrafında toparlanamayan Müslümanlar ne yazıkki seksen küsur yıldır paramparça, sahipsiz, ara malı gibi olmuşlar, türlü yerlerden ögrendikleri bir takım sonuç vermeyen bilgiler karanlıgında bocalayıp durmuşlar, senelerdir ne yapacaklarını bilemez bir halde kısır döngü içerisinde dolanıp durmuşlardır. Eger bir imam etrafında birleşilip bir cemaat teşekkülü olmazsa sonuçta ümitsizlik, moral bozuklugu ve başıboşluk girdabında bogulup gideceklerdir…

Ama şükürler olsunki bizler kesinlikle ümitsiz degiliz. Ümitsizlik hali bizim imanımıza da zarar verir Allah korusun. Bizim imdadımıza yine Müslümanlar yetişecektir inancındayız. Her türlü müesseseleriyle birlikte, bir imamın etrafında beyat sonucu ortaya çıkan, aralarında itikad, amel ve usül ittifakı bulunan ehli sünnet vel cemaat dedigimiz nesli ve mezhebi her şeyi ile Asrı saadet dönemini adım adım takip eden, bir vücudun uzuvları gibi birbirine kenetli, organik bir bagı içlerinde yaşatan ve birbirine muhtaç olan inanan insanların içerisindeyiz şükürler olsun…

Sayımızın az olması ve yıllardır belli bir sayının üzerine çıkamayışımız mutlaka bizlerin moralini ara sıra bozmuyor degil, Lakin biliyor ve öylece inanıyoruz ki; bizler itaat ve teslimiyetle mükellefiz sonucu ve neticeye götürücü iradeyi bahşeden Cenabı Haktır. Bizler emrolundugumuz gibi hareket etmekle mükellefiz. Burada insanları kendi safımıza cekememenin beceriksizliginin yanında İslam cemaatına iştirak etmeyenler, dahil olmayanlar da inanıyoruz ki bizler kadar belkide bizlerden daha fazla mesuliyet içindedirler…

Müslüman oldugunu ifade edip te Belli bir İslam cemaatından uzak duranlar hayatını bireysel ve ferdiyetçi bir şekide devam ettirenler belkide farkında olmadan, belkide hiç istemedigi halde din düşmanlarını fasık ve nifak tohumu saçan fikirlerine ortak olmaktadırlar. Çünkü zaman zaman kendi inandıkları rejimlerini, idari şekillerini, yönetim biçimlerini, taguti politikalarını meşru göstermeye çalışan Firavunlar ve onların savunucuları halkın çogunlugunun kendilerden yana ve kendilerini destekledigini gündeme getirerek gayesi, hedefi, ideali ve ülküsü büyük olan Müslümanların zayıf düşmesine sebep olmaktadırlar. Bu sebeplerden dolayı hem kendi içimizde hem yakın ve uzak çevremizde CEMAAT şuurunun gelişmesinde önayak olmalıyız diye düşünüyoruz gayret bizden yardım, TEVFİK Allahtandır…

Allahım yalnız sana ibadet eder, tyalnız senden yardım dileriz. Bizleri cemaatıın ilk şartı olan itikad, amel ve usülde sünneti seniyeye kayıtsız şartsız teslim olanlardan ve ayrılmayanlardan eyle. Cemaata öyle bir teslim olalımki bizim mücadele azmimiz arttıkça düşmanlarımızınki kırılsın. Sen bizleri Ehli sünnet vel cematta daim olanlardan eyle bizleri sıratı müstakimden ayrılmayanlardan eyle, bu ugurda güç ve kuvvetimizi artır. Sen her şeye kadirsin Allahım. Amin…

Sermerd Kadir… 03.06.2009

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht.