يَابَنِي آدَمَ خُذُوا زِينَتَكُمْ عِنْدَ كُلِّ مَسْجِدٍ وَكُلُوا وَاشْرَبُوا وَلَا تُسْرِفُوا إِنَّهُ لَا يُحِبُّ الْمُسْرِفِينَ
İSRAF ÜZERİNE… Rabbimiz Araf Suresi ayet.31.de mealen şöyle buyurmaktadır: *** Ey Adem oğulları! Her secde edişinizde güzel elbiselerinizi giyin; yeyin, için, fakat israf etmeyin; çünkü Allah israf edenleri sevmez…***Muhterem Müslümanlar… İSRAF manâ olarak: herhangi bir konuda aşırı gitmek, doğru ve gerçek olandan sapma, meşrû sınırların ötesine geçme; imkanları ve sahip olunan değerleri, gerekli görülen yerler dışında veya gereğinden fazla harcama anlamına gelmektedir. İslâm’da helâlinden kazanmak ve bu kazancı uygun şekilde ve gereği gibi kullanmak temel esas ve hedeftir. Dinimizde, haram kazanç yerildiği gibi, helâl kazancın da gerekli ölçüler çerçevesinde kullanılmaması kınanmış hatta yasaklanmıştır. Kazancın ya da sahip olunan değer ve nimetlerin gereği gibi kullanılmaması, israf kavramı ile ifade edilmektedir ki, İslâm’da, her çeşidiyle israf haram kılınmıştır. Peygamber efendimiz bir hadisinde mealen şöyle buyurmaktadır:** Kibirlenme ve israf olmaksızın yeyiniz, içiniz,‘ giyiniz ve sadaka veriniz. Muhakkak ki Allah, nimetini kulunun üzerinde görmeyi sever…** (Nesei) İnanıyoruz ki; Varlığımız ve iş yapma gücümüzün devamı için gerekli gıdaları almak insanî olduğu kadar aynı zamanda, dinî bir görevdir. İnsan bu görevi yerine getirirken yeteri kadar gıdayı almak mecburiyetindedir. Yüce Dinimiz, ihtiyacımız olan gıdayı azaltıp iş gücümüzü kaybetmeyi tasvip etmediği gibi, gereğinden fazla yiyip içmeyi de yasaklamıştır. İnsan karnını tıka basa, ölçüsüzce doldurmayacak, ama güç ve takatten düşecek derecede de aç durmayacaktır. Peygamber Efendimiz bir hadisinde mealen şöyle buyurmaktadır: ** Kişinin canının çektiği her şeyden yemeye çalışması İSRAF olarak ona yeter…(Kütübi sitte)
Muhterem Mü’minler…Yaşantımızda mutedil bir hayat sürmeyi, vasat yani orta bir yolu takip etmeyi hedeflersek, İfrat ve tefritten yani aşırılıklardan kaçınırsak, Rabbimiz tarafından ve Peygamber efendimizin (sav) belirlemiş olduğu örnek yaşantıyı sınırları aşmadan hayatımıza tatbik edersek inanıyoruzki kaybedenlerden olmayacağız inşaallah…Mutlak surette Müslümanların hayatında belli bir hedef, belirli bir durak, sınırlarının son bulduğu bir hudut olmalıdır. Bu hudut bu sınırlar Allah Celle şanuhunun ve onun şanlı Rasulünün isteği ve emirleri doğrultusunda gerçekleşmelidir..Mesela yeme ve içmede bir sınır vardır. Karın doyuncaya kadar yenilir, İhtiyaç nisbetinde içilir. Kazanmada, harcamada hasılı her türlü uygulamalarımızda ÖLÇÜLÜ olmak gerekmektedir. Her nerede olursak olalım orada Allah’ın emirlerine tabii olarak, Allah’ın arzularıyla süslenelim. Her yerde Allah’ın kitabını görüntüleyelim. Allah’ın boyasıyla boyanalım, çevremize bu boya ile görünelim ve çevremizi de bu boya ile süsleyelim. Ziynet budur işte. Ziynet Allah’ın boyası, Allah’ın Müslümanlar üzerinde görmek istediği görüntüdür. Allah ve Resûlünün ziynet dediği, süslü dediği şey ziynettir Onun dışındakilerin hiç birisi süs değildir, ziynet değildir. Dünya yaşantımızın, ömrümüzün her anında Rabbimize yakınlık gereği onun her istediğine onun istediği biçimde itaat edelim, teslim olalım inşaallah… Peygamber efendimiz (sav) bir hadisinde mealen şöyle buyurmaktadır: **Müslim, elinden ve dilinden müslümanların esenlikte olduğu kişidir. Mümin ise, insanlara, kanları ve malları hususunda güven veren kişidir…** (Tirmizî.)
Muhterem kardeşlerim…Günümüz insanına maalesef İSRAFI anlatmak oldukça zordur. İnsanlar İhtiyaca göre harcama yerine, kazandığı paraya, malına, mülküne ya da sosyal statülerine göre harcama alanları açma gayretindedirler böyle olunca söylenecek söz ne yazıkki BOŞTA kalmaktadır. Yemekten, içmekten, alıp satmaktan, başka bir şey düşünmeyen toplum haline gelmemiz bizleri israf ve lüks bir yaşantının tam göbeğine oturtup, Allah korusun NİĞMET AZGINI haline getirmesinden korkuyoruz. Zenginliğin, lüksün ve refah seviyesinin sonu olmadığından dolayı mal varlığı insanları gurur, kibir ve büyüklenme sahibi yapmakta MADDİ durumumuz bizleri birbirimizden koparacak konuma getirmektedir. Böylece Zengin ile fakirin arasındaki UÇURUM giderek artmaktadır. Müslüman şahsiyet sadece dünyasını değil aynı zamanda Ahiretini de düşünen, hesap gününü aklından çıkarmayan İmanın sahibi olmalıdır. Namaz kıldığı gibi, ZEKAT vermesinide bilmelidir. Oruç tuttuğu gibi Sadaka ve yardım etmesinide bilmelidir. Hacc ibadetini edâ ettiği gibi sosyal yaşantısında kendisinden başkalarınıda hesap edebilmeli Hep bana, hep bana zihniyetinden, bencilliğinden kurtulup TOPLUM yararını da düşünebilmelidir. Velhasılı Kardeşlerim…giyim kuşam hususunda israftan kaçınalım, yeme içme hususunda israftan kaçınalım. Dügün, nişan, cenaze gibi törenlerde israftan kaçınalım ve tabiiki zamanımızı da boşa harcayıp israf etmeyelim…Hayatımızın her anında ÖLÇÜLÜ olmaya ğayret edelim inşaallah…
Sermedkadir…LU…DAR’UL ERKÂM…03.11.2017…
Sermedin sayfası: ( www.sermedkadir.de )