Çocuklarımız

Bütün kalbimle inanıyorumki; Önümüzde ve arkamızda her zaman özlemini duydugumuz saglıklı bir nesil yetiştirmek toplumun her kesiminde ve hele hele Allaha İnanan Ana –Babalar olarak hedeflerimizin ve gayelerimizin en büyügü olmalıdır. Toplumumuzda çocuk saglıgı deyince ilk aklımıza gelen husus Bütün bilinen hastalıklara karşı korumamız altında olan, en iyi bir şekilde besledigimiz, gürbüzleştirdigimiz, güçlü bir bedene sahip olan göz nurumuz olan çocuklarımızı göz önüne getiririz. Tabi,iki bunlar dogru şeylerdir. Bunun yanında aynı zamanda Nasıl çocuklarımızın bedenlerine hassasiyetle bakıyor ve onları koruyorsak çocuklarımızın Ruh ve Akıl saglıgının da yerinde olması için elimizden gelen gayret ve çabayı göstermemiz icabeder diye düşünüyoruz…

Biliyoruz, duyuyoruz ve okuyoruz ki; İnsan kişiliginin oluşumunda ilk aşama olarak Çocukluk dönemininin büyük bir etkisi vardır. Ömür boyu sürebilecek kişilik ve şahsiyyet özelliklerinin ilk tohumları çocukluk döneminde atılır. Çocugun ileriki hayatında dengeli, şahsiyetli, saglam karakterli bir kişilige sahip olabilmesi çocukluk dönemiyle birebir baglantılıdır. Bu dönemi her yönüyle sıhhatli, saglam bir şekilde yetişerek atlatan çocuklarda bedeni yapı, Ruhi yapı ve Karakteristik yapı mutlaka özlenen ve arzulanan güzellikleri beraberinde getirecektir…

Hatta çocukluk döneminde En basit hadiselerden biri olan Oyun hususunu ele alacak olursak; Çocukların bedeni gelişimini nasıl yiyecek ve içecekler saglıyorsa, Ruh ve akıl gelişimini, topluma uyumunu saglayan en büyük faktörlerden birisi de oyundur. Çocugun zamanında doyasıya oynayabilmesidir. Genelde büyükler, oyunu çocukların boş zamanlarını dolduran, oyalayan, eglendiren bir gaye gibi görürler. Oysa çocugu eglendirirken ögreten, egiten, onu hayata hazırlayan vazgeçilmez bir ugraş şeklidir oyun. Yani sandıgımız gibi hiç te basite alınacak tarafı yoktur oyunun. Çocukları oyalamanın ötesinde, onlara bir bakıma anlatım dilidir oyun. Gerçek hayatla kendisi arasında güzel bir köprüdür oyun.

Hayatı tanıma, yaşantıya uyum saglama yolunda, çocugun duyup gördüklerini sınayarak, deneyerek ögrendiklerini geliştirdigi hür bir neşe ortamıdır oyun. Kendi dışındaki dünyadan edindigi izlenimleri, oyun içinde çocuklar kendilerine has bir yorum ile yeniden yapılandırma içine girerler. Becerileri, yetenekleri gelişir, aklı, fikri, zekası üretkenlik kazanır, hatta hayal dünyası genişler, zenginleşir.Tıpkı hayatın kuralları, nizamları oldugu gibi; Oyunun da kuralları vardır. Çocuklar bu kurallara ve nizamlara uymakla sosyalleşme yolunda aslında ilk adımlarını atarlar…

Mesela kendi haklarını korumayı, Başkalarının haklarını gözetmeyi, paylaşmayı, yardımlaşmayı ögrenirler. Hatta kavga etmeyi, ondan sonra barışmayı, özür dilemeyi, affetmeyi oyun içerisinde ögrenirler. Kısaca oyun, çocuklar için hayatın taa kendisidir. Tabiiki olumlu ve olumsuz yanlarıyla. Büyüklerimizin çok sevdigim bir sözü vardır. Oynamayan Tay At olmaz demişler. Bizler çocugumuzun egitiminde en basit bir olaymış gibi gördügümüz oyun hususunda dahi basitlige tahammül etmeyecegiz…

Çocuklarımızın Oyunlarına ciddiyetle yaklaşacagız. Evimizin bir bölümünü mutlaka rahat oynayabilecekleri bir ortam hazırlayacagız. Evlerimizin kirlenmesi, dagıtılması karşısında çok fazla titizlik göstermeden; Onlara karşı esnek ve hoşgörülü bir yaklaşımla onları güzel egitici, ögretici oyunlara teşvik ederek en güzwel imkanları saglamaya çalışacagız. Parkta, bahçede ve her hangi bir yerde çocuk oynayarak enerjilerini bir şekilde boşaltacaklar, her zaman kontrolümüz ve gözetimimiz altında, en iyi şekilde onlara bu imkanları sunmaya çalışacagız. Unutmayalım ki; Çocugun aldıgı en iyi egitim ve terbiye saglam temelleri olan Ana – Baba terbiyesidir…

İnanıyorum ki; Anne ve Babalar için Terbiye, egitim ve ögretim yollarının en güzeli şüphesizki çocukları önünde güzel bir örnek olma halini sergilemelidirler. Tabiidir ki; Bu manada örnek olacak Anne ve Baba öncelikle kendi kendilerini yetiştirmiş olmaları icabeder. Zamanımıza gelene kadar İslam Alimleri Sünnette terbiye ve egitim konularını işlerken Ana – Babanın bir örnek olarak önce kendi nefislerinde İslam prensiplerini yerleştirmelerini tavsiye etmektedirler…

Örnek olma durumunun yanısıra Nasihatın engüzelini yapmak, bazı hallerde çocugu ihtar etmek te terbiye ve egitim aşamasında tavsiye edilmiştir. Cezalandırma hadisesi ise terbiye ve egitim yollarının en sonunda yer alır. Yani son çare olarak başvurulmalıdır. Bu konuda usta bir Anne Baba basit bir cezayı bile çocuga karşı son koz olarak kullanmalı. Çocugunu yeri geldiginde takdir ve mükafatlarla, hediyelerle iyilige güzellige ve olumlu hareket etmeye sevk etmelidirler…

Can, Mal, Akıl, Nesil ve DİN emniyetlerinin olmadıgı bir dönemde yaşayan Müslümanlar, Çocuklarını kendi imkanları ile hassasiyetle ve titizlikle yetiştirmek mecburiyetindedirler. Aile içerisinde Ana – Babaların uymaları gereken yegane prensipler, Allahın kitabına ve Onun Şanlı Rasulünün Sünnetine sarılmak suretiyle olmalıdır. İnanıyoruz ki; Aile içerisinde en güzel ibadet şekli, Başta Ana – Baba olmak üzere Aile fertlerinin beraberce yaptıkları ibadetlerdir. Mesela gündüz Annesinin yanında Namaza duran çocuk Akşam oldugunda ise Babasının arkasında Cemaat olarak durmalıdır. Hatta Nafile ibadetlerde de durum aynı olmalıdır ki mutlaka kısa süre içerisinde faydası görülecektir…

Çocuk aynı evde Anne ve Babasını Namaz vakitlerinde ya da gece seccadelerinin üzerinde görürse, bunu aklında, dimagında unutulmaz bir hatıra olarak saklayacaktır. Yine beraberce farz ya da Nafile oruçlar tutulup birlikte Allah rızası için sadakalar verildiginde ya da Zekat ibadeti aşılandıgında veya durumları uygunsa Büyük küçük demeden Hacca beraber gidildiginde çocuk devamlı Dini bir atmosferi yaşayacak, İslami bir muhitin hazzını duyacakher zaman Allahı anacak ve Allahın emirlerine daha çok küçük yaşlarda uyan, teslim olan birisi olacaktır…

Bu şekilde yetiştirilen ve İbadetlerle, Ahlaki degerlerle, müsbet ve olumlu egitimle yetiştirilen bir çocuk İleriki yaşlarında yozlaşma ve bozulma tehlikesinden kurtulmuş olacak ve ya çevre kültüründen daha az etkilenecektir. İslam Alimleri iyi bir İslami egitim almış olan bir çocugun -yozlaşmasını, bozulmasını üzeri tozlanan bir Altın madenine benzetmişlerdir ki, Altının üzerindeki tozlar silindiginde yine gerçek degeri ortaya çıkar…

Bilhassa Anne – Babalar olarak gözümüzün nuru olarak gördügümüz çocuklarımıza her yönüyle sahip çıkmak zorundayız. Onları canımız kadar aziz bilmeliyiz. Çocuklarımızı dokuz ay on günlük zahmetinden tutun, dogumu, bebekligi, ergenligi ve gençligi dönemlerinde her türlü koruma ve kollama içine alacak bir yapıyı oluşturmalıyız. En güzel yatırım olarak insana yapılan yatırımı ön planda tutmalıyız ve onların ruhi, bedeni egitim, ögretim ve gelişmelerinde elimizden gelen gayreti zamanında ve yerinde yapmak mecburiyetindeyiz…

İnanıyoruz ki böyle hareket edersek daha hayattayken hemen mükafatımızı alacagız sevinç ve huzur bütün benligimizi kaplamış olacaktır. Vaktinde, zamanında Din ve dünya bilgilerini, Allah, Peygamber, Kuran, Sünnet, Mukaddes degerler, İslami bilgilerini ona aşılamaya çaba sarfedecegiz. Onların dünyaya bakış açılarını geniş tutacagız ve gözümüzün önünde gayretli çalışmalarına şahit oldukça, arzuladıgımız şekilde yetiştigini gördügümüz çocuklarımızla inşaallah iftihar edecegiz. Bundan daha büyük bir mutluluk tasavvur edemiyoruz…

Biz Anne ve Babalar çok uyanık olmak mecburiyetindeyiz. Öncelikle bizler dostumuzu vedüşmanımızı bilecegiz ki, Bizleri örnek alacak olan neslimiz dogruyu yanlıştan, hakkı batıldan, İlahi olanı şeytani olandan ayırabilsinler. Bizler hiç bir şey bilmiyorsak Müslümanlarla yaşamayı, onların yanında kalmayı gaye edinecegiz. Müslümanlardan ayrılmayacagız. İslam Cemaatından kopmamak için elimizden geldigi kadar, gayretli olacagız ve güç sarfedecegiz. Yani hiç bir zaman Müslümanlardan ayrı düşmemeye bakacagız ki çocuklarımız da İslam Cemaatından gerekli olan nasiplerini alsınlar…

Ebedi Hayat mektebimiz Kuranı Kerim de Ali İmran Suresi Ayet.28. de Rabbimiz mealen şöyle buyuruyor: *** Mü’minler Müminlerden ayrılıp kafirleri dost edinmesin. Bunu her kim yaparsa Allah’la ilişigi kesilmiş olur…***

Peygamber Efendimiz SAHİH olarak gelen bir Hadisinde mealen şöyle buyuruyor: ** Kişi dostunun DİNİ üzeredir. Öyle ise her biriniz dost edindigi kimselere dikkat etsin…(Kütübi Sitte) **

Bir başka rivayet ise şu mealdedir: ** Sadece Mü’minle arkadaşlık et. Öyleki senin yemeginden sadece muttaki olan yesin…(Kütübi Sitte) **

Şunu rahatlıkla söyleyebilirizki; Bir çocuk için hatta ileri yaşta olan ve ya büyükler için AİLEDEN sonra, her gün düşüp kalktıgı ARKADAŞLAR zümresi, Onu saran içtimai, sosyal muhitlerin ikinci halkasını teşkil eder. Bu çevre, çocugun bir kısım alışkanlıklar kazanmasında Aile çevresinden daha etkili olabilmektedir.

Bu hususta Felsefecilerimizden İbni Sina diyorki: * Mektepte çocuk, Edebi güzel alışkanlıkları arzu edilen şekilde olan başka çocuklarla düşüp kalkmalıdır. Zira bir çocuk diger bir çocuk için daha çok telkin gücüne sahiptir.*

Şu halde diyebiliriz ki; Arkadaşlar zümresinin iyi ve ya kötü oluşunun çocukta kesin bir hüküm icra edecegi yeni ve eski bütün egitimciler tarafından kabul edilen bir gerçektir. Sık sık birbirleriyle beraber olan arkadaşın önemini, ehemmiyetini, gerekliligini zihinlerde tesbit için bir de örnek verilir şöyleki; * İyi arkasdaşla kötü arkadaşın misali, MİSK – güzel koku satıcısı ile Demirci körügünün yaptıgı işe benzer.

Misk – güzel koku satıcısından Misk satın almasan bile mutlaka kokusu sana ulaşır. Demirci körügü yanında durursan ya evini ya da elbiseni yakarsın. Bunların hiç birisi olmasa bile onun pis kokusu sana mutlaka ulaşır. Ebu Davudun tahricinde denilirki: * Sana karası bulaşmasa bile, kokusu ulaşır.*

Çocukların ilişki kuracagı ARKADAŞ’la ilgili Hadisi Şerifleri göz önünde bulunduran İslam Alimleri, bu mevzuya büyük ehemmiyet vererek eserlerinde konunun önemini anlatmaya gayret etmişlerdir. Büyük İslam Alimi İmam GAZALİ (Rh.a) diyorki: * Terbiyenin aslı ve esası, çocukların kötü arkadaşlarından hıfzetmektir – korumaktır.*

El İcli: Çocukların düşüp kalktıgı kimselerin ehli hayırdan – Hayırlı kimselerden olmalarını buyurmaktadır. Ve ne türlü olursa olsun kendisinde FAZİLET bulunan bir kimsenin bunu, Fazilet ehliyle beraber olmalı ve şer ehlinden – kötü insanlardan tamamen kopmak suretiyle korunmasını tavsiye eder.

Ebu Hureyre (ra) şöyle buyurmaktadır: * Zengin çocuklarıyla düşüp kalkmayın. Onların fitnesi Bakirelerin fitnesinden daha fenadır…*

Şu husus çok önemlidir: Ne Sünneti Seniyyede ne de ondan sonraki İslam Alimlerinde çocugun Akran ve arkadaşlarından tecrit edilmesi – Koparılıp uzak tutulması diye bir tavsiye ye rastlanmamıştır. Çocuk her zaman arkadaşlarıyla bir araya gelecek, onlarla oynayacak, çocuklugunu yaşayacaktır. Çocugun yalnız ve hatta kardeşleriyle düşüp kalkması, onun bir kısım içtimai, sosyal, his ve melekelerinin eksik olmasına sebep olacaktır.

Zamanımızda çocuk terbiyesiyle, egitimiyle ilgili eser veren egitimciler, Çocugun RUH saglıgının korunması ve hatta RUHİ bozukluklara maruz kalanların tedavisi için, çocugu kaynaşabilecegi akranlar gurubu içerisine koymaya büyük titizlik göstermektedirler. Bu konuyu önemle ve ehemmiyetle belirtmektedirler. İslam Alimleri SEVGİDE birlik olmadıkça muhabbetin sahih olmayacagı, kim muhabbet iddia eder ve lakin ŞERİATİN Haram- helal, Emir-yasak hududunu muhafaza etmezse dogru sözlü olmadıgında ittifak etmişler söz birligine varmışlardır.

** Kişi sevdigiyle beraberdir ** Hadisiyle, ** Kim bir kavmi İHLASLA severse bu onların zümresindendir, hatta onların âmellerini yapmamış bile olsa, çünkü kalben yakınlık sabit olmuştur…** Tirmizi’nin bu rivayetinde. Hz.Enes (ra) * Müslümanlar, bu Hadise sevindikleri kadar başka hiç bir şeye sevinmediler…* diyor.

Çocuk terbiyesi ve yetişmesi üzerinde hassasiyetle duran Muhammed Zahid Kotku (Rh.a) konumuzla alakalı olarak diyor ki: * Bizim çocuklarımıza Allahı tanıtmak ve ögretmek, Ona İbadet ve İtaatın lezzetini tattırmak için elden gelen gayret gösterilmelidir. İşte bu günün numunesi – örnegi olan gençlik.

Hakiki bir Din sahibi olmayan kişilerden her türlü fenalıkları ve ahlak dışı hareketleri her an beklemek mümkündür. O zaman O Cemiyetlerde ne ahenk bulunur ne de rahatlık. Gerek Rus ve Gerek Çin gibi DİNLERİNİ terk edenlerin akibetleri çok geçmeden mutlaka görülecektir. Hani o Firavunlar ? Hani O Şeddatlar ? Hani O Nemrutlar ? Bugün hepsinin yerlerinde yeller esmektedir.

Aziz ve Muhterem Müslüman, sen hen DÜNYANI iyi ögren hemde DİNİNİ. Çünkü Dinsizlerden İNSAN OLMAZ. Dinde ancak ve ancak İSLAM DİNİDİR vesselam. Mutlaka DİNİNİ iyi ögren ve dinle de amel eyle. Çünkü amelsiz DİN meyvesiz kuru agaca benzer. O da olsa olsa ODUN olup yakılır vesselam…*

Prof. Ali Haşimi bu konuda diyorki: * Şuurlu Müslüman çocukları üzerinden gözlerini ayırmaz. Ne okuduklarını, ne yazdıklarını, neyi sevip sevmediklerini bilir. Yahut onlar farkına varmadan okuyacakları ve sevecekleri şeyleri onlara aşılar. Onlar farkına varmadan edindikleri arkadaşları ve vakit geçirdigi yerleri ögrenir. Ve bütün bunları yaparken çocuklarına hissettirmez.

Eger okudugu şeylerde, seçtigi eglencelerde, edindigi arkadaş ve vakitlerini geçirdigi yerlerde bir kötülük sezerse veya HARAM oyun ve eglenceler gibi bazı kötü adetler edindigini görürse, onarı yumuşakça, nazikçe ikna ederek aklını kullanarak dogru yola çeker. Onları fenalıklardan korur. Çünkü her dogan çocuk temiz bir fıtrat üzerine dogar.

Buharide rivayet edilen bir Hadiste de beyan edildigi gibi; Anne ve Babası Onu Yahudi, Nasrani- Hristiyan, veya Mecusi – ateşe tapan yapar. Çocukların okudugu yazarlar, kitaplar onların zihinlerini açmaya, Nefislerinde üstün ahlakı aşılamaya, üstün degerlerle onların şahsiyetlerini geliştirmeye çalışmalıdır. Merak sardıkları şeyler onlardaki HAYIR duygusunu geliştirmeli, batıl kıvılcımlarını degil gönüllerindeki HAK kıvılcımlarını ateşlemelidir.

Onlara sakat degil, saglam bir zevk duygusunu vermelidir. ARKADAŞ arkadaşı ateşe degil Cennete götürmelidir. Ba’tılı degil HAKKI göstermelidir. Düşüş, ümitsizlik ve asilige degil, Kemâl, yücelik ve başarıya sevk etmelidir. Nice arkadaşlar vardır ki; Arkadaşlarını kötü yerlere, bataklıklara ve felakete sürüklemiş, Ana – BABALARI ise bunun farkına bile varmamışlardır.

Akıllı Müslüman Ana – Baba çocuguna nasıl tesir edecegini ve onlara üstün ahlâkı ve dogru sözü nasıl ögretecegini bilir. Bunları ögretirkende terbiye metodlarının en dogrusunu kullanarak onlara örnek bir insan olarak, MERHAMET, alçak gönüllülük, sevinç, sevgi, teşvik, şefkat, eşitlik, adalet, nasihat ve yol göstermede yumuşak, davranıp aciz kalmaz, şiddet ve kaba kuvvete müracaat etmez onları şefkat ve iyilik dolu bir hava içinde yetiştirirler…

Bu gibi hava elbette çocukları iyi, vefakâr, salih, şahsiyyetli, zihni açık, cömert ve sorumlulukları – mesuliyetleri yüklenecek birer insan yapar. İslam terbiyesi üzerine yetişmiş her AİLEDE bu açıkça görülür.*

Cenabı Hak Bakara suresi Ayet. 138.de mealen şöyle buyurmaktadır: *** Allahın verdigi renge uyun, rengi Allahınkinden daha güzel olan kim var ..? ***

Şu durum hiç bir zaman akıldan çıkarılmamalıdır ki; Örnek ve Rehberligin İslam Dinindeki yeri önemlidir, Terbiye yollarının en tesirlisidir. Çocuk Ana- Baaba’sından ve egitimcilerden hemen her hususta iyi örnekler ve yararlı davranışlar görürse, hayra dogru yönelir.

İslam dininin Ahlâkıyla tam uyum saglamak için gayret eder. O halde Ana – Baba’lar kademeli ve metodlu bir biçimde çocuklarını dogruluk, emanet, İFFET ve RAHMETLE süsleme, batıl ve anlamsız şeylerden uzak kalma gibi faziletli bir ahlâkla yetiştirip geliştirmek istiyorlarsa, O takdirde kendi söz ve davranışlarıyla onlara HAYIRLI konularda en güzel örnek ve misal vermelidirler.

Ana ve Babalar şer’den, kötülüklerden uzak kalıp bir çok faziletlerle süslenmede, bir sürü rezilliklerden sıyrılıp hakka uymakta, batıldan kaçınıp, yüce konulara adım atıp yönelmede önder, örnek ve rehber olmalıdırlar. Ana- Babasının yalan söyledigini gören bir çocuk, mümkün degil dogruluk ögrenemez. Ana- Babasının havai şeylere, heva ve hevese, eglencelere dalmış, çılgınca eglendiklerini gören bir çocuk mümkün degil FAZİLET ögrenemez.

Ana- Babasından küfrü gerektiren kelimeler duyan, sövüp saymalarına şahit olan bir çocuk, mümkün degil dil tatlılıgını, nezih ve temiz konuşmayı ögrenemez. Ana – Babasından gazap, öfke, sinir ve parlama gören çocuk, mümkün degil dengeli, düzenli ve kendine hakim olmayı ögrenemez.

Ana- Babasından katılık, eza ve cefa gören bir çocuk RAHMET ve sevgi ögrenemez. Çocuk ne zaman Ana – Babasından fazilet dogrultusunda iyi, yararlı, örnek hareketler, nezih ve degerli sözler görürse, duyarsa ancak o zaman hayır üzere gelişir ve FAZİLETLİ bir ahlâkla egitilmiş olur.

Bunun aksine çocuk; Ana – Babasından dengesizlik, düzensizlik, sapıklık ve şaşkınlık gördügü takdirde O da yavaş yavaş sapıtmaya DİN ve ahlâk sınırlarını aşmaya, İSYAN bayragını çekmeye heveslenir.

Peygamber Efendimiz (sav) Bu hususta mealen şöyle buyuruyor: ** Çocuklarınızı şu üç haslet üzerine edep ve terbiye ediniz; Peygamberinizi sevmek, Onun hanedanını – Aile efradını sevmek ve KURAN okumak…(Beyhaki. Taberani) **

Saad bin Ebi VAKKAS (ra) diyor ki: * Biz çocuklarımıza nasıl KURAN dan bir Sure’yi ögretiyorsak, öylece onlara Peygamber Efendimizin (sav) Kutsal savaşlarını da ögretiyoruz…*

Ta ki çocuk iyi ahlâk ve olgunluk sıfatlarını benimseyip uyum saglama ve kahramanlıkta iyi, yararlı işlere dogru cesaretle adım atabile. O kadar ki; Çocuk akledip rüşdüne erince Peygamber efendimizden (sav) başka hiç bir lider, hiç bir kudretli önder ve ondan daha yüce hiç bir misal tanımaz ve her hususta Peygamber Efendimizi (sav) önünde REHBER, ÖRNEK ve ÖNDER olarak görür.

Bunun gibi Anne – Baba’ya gereken bir diger husus ta şudur; İslamın ilk bahtiyar kahramanlarının sevgisini çocukların kalbine yerleştirmek, onların güzel, yararlı hayatlarını anlatmak ve böylece çocuklarıyla ASHAB ve selefi salihinin arasında en saglam irtibatı kurmaktır. ASHAB’tan sonra gelip Ashabı Kirama iyilikle tabii olan bahtiyarlarında (TABİİNİN) hayatını anlatıp çocukların ilgisini onlara dogru çekmektir.

Cenabı Hak Enam Suresi ayet.90.da mealen şöyle buyurmaktaadır: *** İşte bunlar Allahın dogru yola eriştirdigi kimselerdir; Sen de onların yoluna uy…***

Ve aynı zamanda Peygamber Efendimiz (sav) mealen şöyle buyurmaktadır: ** Ashabım yıldızlar gibidir. Hangisine uyarsanız dogru yolu bulursunuz…(Beyhaki.Deylemi.) **

İnanıyoruz ki; Bizim için asıl olan işin kaynagına inmek ve her meselemizde öncelikle Kuranı Kerime ve Hadisi Şeriflere tutunmaktır. Asrı saadet dönemi ise alacagımız her türlü misalin bulundugu zaman dilimidir. İşte O MERKEZ kabul ettigimiz döneme uyarak hayatımızı ona göre tanzim edersek; Böylece Ferdi olarak, Ailevi olarak Ana- Baba ve çocuklarımız uygun bir benzetme ile; bu süzülmüş ve seçkin müminlerin ahlâkıyla ahlâklanırlar.

O seçkin Mü’minlerki; bu ÜMMETİN en hayırlı ve iyileri, İlim bakımından en derinleri, dogru yolda yürüme bakımından en saglamları, hâl, tavır ve hareket bakımından en güzelleri idiler. Çocuklarımız bu açıdan egitilince sözünü ettigimiz bahtiyar insanların kıymetini, degerini bilirler, izlerini takip ederek eserlerini okuyup onlara güzelce uyarlar ve kalpleri onlardan yana sevgiyle ve hürmetle dolup taşar.

Sorumluluk bakımından Anne – Babanın en önemli vazifelerinden biri de; Çocukları için en uygun ve en elverişli Egitim yuvasını, Okulu isabetlice seçmek ve egitimine hayırlı bir zemin hazırlamaktır. Dolayısıyla çocuklarına en uygun arkadaşlar seçip, uyum saglayabilecegi bir toplumla ilgisini saglam bir şekilde kurmaktır.

Böylece göz nurumuz olan çocuklarımız; İMAN terbiyesi, AHLÂK terbiyesi, BEDEN terbiyesi, RUH terbiyesi ve AKIL terbiyesi almış ve kazanmış olur. Eger bu şekilde dikkatli bir egitim ve ögrenim için zemin hazırlanmış ve dikkatli bir şekilde de takibi yapılmış ise; Artık çocuklarımızın İNANÇ bakımından sapması yanlış yerlere kayması düşünülemez.

Çocugumuzun AHLÂKINDA bir çözülme söz konusu olamaz. RUHUNDA bir kayma ve bozulma, BEDENİNDE bir gevşeme ve zayıflama meydana gelmez. Bilakis böyle bir egitim ve ögretimin sonucunda İNANÇ temelleri üzerinde gelişip olgunlugun doruguna yükselir. Güzel AHLÂK ölçüsü içerisinde saglam ve metin bir sinir sistemine erişir. BEDENİ yani Fiziksel yapısı güçlenir.

AKLI ve bilgisi her geçen gün daha da olgunlaşır. Ana- Babalar bütün gayret, çaba ve himmetlerini – hassasiyetlerini, titizliklerini öncelikle yaşı büyük olan çocukları üzerinde yogunlaştırırlarsa tabiidirki ondan sonrası biraz daha rahat edeceklerdir. Büyükleri takip edecek olan küçük kardeşler önlerinde bir örnekleri oldugundan, egitim ve ögrenimleri daha da saglam bir şekilde rayına oturmuş olacaktır inşaalah…

İslam Tarihine ve genel Tarihe baktıgımızda okuyor ve görüyoruz ki, Kendi nesline sahip çıkan milletler daima yücelmişler, şimdiki tabirle zamanında süper güç olmuşlar, bütün dünyayı yönetmişler Nurlu ve huzurlu ufukların sahipleri olmuşlardır. Bu günün bir takım oyunları ve tuzakları, karanlıkları ve karamsarlıkları bizleri hiç bir zaman ümitsizlige düşürmesin, gayretimizi kırmasın…

Allahın izniyle özlemini çektigimiz, hasretini duydugumuz pırıl pırıl, nurlu, tertemiz, duygu yüklü, ışık yüzlü, nur benizli, keskin zekalı, akıllı ,İlim irfan sahibi, Becerikli,, İmanlı, ihlaslı, sadakatli, aziz, sadık,iffetli, namuslu, şerefli, haysiyetli ve mutluluk vaad eden, huzur ve sükunu anlatan, gelecegin tertemiz mütefekkirleri Kuran ve Sünnet hasretini çeken Nur yüzlü yıldızlar gibi pırıl pırıl çocuklarımız, gençlerimizakın akın gelmekteler ve daha fazla geleceklerdir inşaallah…

Anneler ve Babalar hayattayken onların hal ve tavırlarından mutlu olacak ve iftihar edecekler, Öldüklerinde ise arkalarından Fatihalar, Yasinler, Tebarekeler okuyacak Ümmeti Muhammede ve Mukaddes emanetlere sahip çıkan bir nesil oldugunu bilerek Rahmetle anılacaklardır ümidindeyiz. Onları kırmayacagız, Onarı darıltmayacagız, Onlarla barışık olacagız. Onların bir çiçek, bir gül konumundaymış gibi koklamasını bilecegiz…

Çocuklarımız olmadan bir dünya tasavvur edemeyiz. Onlarsız dünya kurulamaz. Onlarsız var olunamaz. Çocuklarını Kuran, Sünnet, Mukaddes degerler ışıgında yetiştirenlere sevgi, saygı ve hürmetlerin en büyügünü gösterecegiz inşaallah. Dua’mız odur ki; Her Anne – Baba çocuklarını nasıl görmek istiyorlarsa dilek ve temennileri gerçek olur. Çocugunu nasıl hayata hazırlamak istiyorsa emellerine ulaşırlar inşaallah…

Allahım Yuvamıza saglık, sıhhat, afiyet ve saadetler nasip eyle. Biz kullarına hayırlı olan Kapıları aç. İşimizde, gücümüzde, hayatımızda, bu günümüzde, yarınımızda, dünyamızda, âhiretimizde bize sadece hayırlı kapılarını aç. Bizi şerli âkıbetlerden muhafaza eyle.

Bizi muradımıza hayırla erdir. İstek, dilek ve DUALARIMIZDA hayırlı olanı nasib eyle. Bize hayırlı bir yaşantı ve nihayetinde hayırlı bir ölüm ver. Dilek ve DUALARIMIZI hayırla kabul eyle. Hoşlandığımız ve hoşlanmadığımız her hâl ve hareketlerimizde bize hep hayırlısını ihsan eyle. Sen her şeye kadirsin Allahım… Amin…
Sermed Kadir… 15.06.2005

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht.