إِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ الَّذِينَ إِذَا ذُكِرَ اللَّهُ وَجِلَتْ قُلُوبُهُمْ وَإِذَا تُلِيَتْ عَلَيْهِمْ آياتُهُ زَادَتْهُمْ إِيمَانًَا وَعَلَى رَبِّهِمْ يَتَوَكَّلُونَ
TEVEKKÜL…Muhterem Müslümanlar…TEVEKKÜL: Tevekkül, elimizden gelen gayreti gösterdikten sonra sonucu Allah Teâla’ya havale etmenin adı’dır. Acizliğimizi, çaresizliğimizi itiraf ederek Rabbimize kayıtsız şartsız teslimiyettir tevekkül. Sevinçli olduğumuz anlarda, kederli olduğumuz zaman diliminde, Refah seviyemizin yükseldiği elimizdeki niğmetlerin sonsuz olduğu vakit ya da elimize geçen Rızkımızın dar’lık KIT olduğu zamanlarda, kısacası her anımızda Allah’a sığınmaktır TEVEKKÜL… En zor anlarımızda yanımızda kimseyi bulamasak da, ümidimizi kesmeden el açıp Yüce Rabbimizden yardım dilemektir TEVEKKÜL… Rabbimiz Enfal suresi ayet.2.de mealen şöyle buyurmaktadır: *** Müminler ancak, Allah anıldığı zaman yürekleri titreyen, kendilerine Allah’ın âyetleri okunduğunda imanlarını artıran ve yalnız Rablerine dayanıp güvenen kimselerdir…*** İnanıyoruz ki; Müslüman tevekkül ehlidiri, Tevekkül Mü’mince bir duruşun ifadesidir.Bu sebeplerden yai İman ehli olmasından dolayı bir MÜ^MİN her hangi bir olayın içine düştüğünde elinden gelen her türlü çaba, ğayret ve alınacak olan bütün tedbirleri aldıktan sonra Acizliğini itiraf ederek, sadece güvenip, dayanma noktasında Rabbine İLTİCA edecektir. Çünkü TEVEKKÜL: Kişi’nin, şartlarını yerine getirerek, işlerini Allah Teâlâ’ya bırakması bir işe başlarken sebeplere yapıştıktan sonra O’na güvenmesi; kalbin, her işte Allah’a îtimat etmesi, güvenmesidir.“ Tevekkül, dine veya dünyaya ait herhangi bir hususta, alınacak bütün tedbirler alındıktan, konu ile ilgili tüm girişimler yapıldıktan sonra, o işin neticesinin Allah’a bırakılmasıdır. Tevekkül, insanın kendine yüklenen bütün görevleri yaptıktan sonra işin sonucunu Allaha bırakması, O`nun yaratacağı neticeyi güven ve rızâ ile karşılayıp, insanlardan bir beklenti içerisinde olmaması; kısaca Allah`a güvenip, âkıbetinden endişe etmemesidir.
Muhterem Mü’minler…Tevekkül, kalbin Allaha tam itimat ve güveni, hatta başka güç kaynakları düşünmekten rahatsızlık duyması mânâsına gelir. Bu ölçüde bir güven ve itimat olmazsa, tevekkülden söz edilemez; kalp kapıları Allahtan başkasına açık kaldığı sürece de hakîkî tevekküle ulaşılmaz.TEVEKKÜL:müslümanın,yapacağı işlerde tüm zâhirî sebeplere sarılması, alınması gereken tedbirleri alması, çalışıp çabalaması, ama gönlünü bunlara bağlamayıp sadece Allah’a dayanmasıdır. Tevekkül, hiç bir zaman, çalışmayı ve sebebe sarılmayı terkedip, “Allah’ın dediği olur” diyerek kenara çekilmek değildir. Bazı kendini bilmez’lerin laf diye söylediği manâda TEVEKKÜL kesşinlikle tembel, tembel oturup işlerini Rabbine yükleme hadisesi hiç değildir. Peygamber Efendimiz (sav), devesini salıvererek Allah’a tevekkül ettiğini söyleyen bir bedeviye ** Onu bağla da öyle tevekkül et. Buyurmuştur…** (Tirmizi.) Şu hususu unutmayalık ki; Tevekkül, Kadere olan sağlam inanç ve itikadımızın da bir sonucu ve neticesidir. Tevekkül eden kimse, Allah’a kayıtsız şartsız teslim olmuş, kaderine râzı olan kimsedir. Fakat, nasıl kadere inanmak tembel tembel oturmayı, herşeyden el etek çekmeyi gerektirmiyorsa, tevekkül de tembellik ve miskinliği gerektirmez. Gerçek mütevekkil, çalışmadan kazanılamayacağını, ekmeden biçilemeyeceğini, amelsiz Cennet’e girilemeyeceğini, ihlâsla ibâdet ve tâatte bulunmadan Allah’ın rızâsına kavuşulamayacağını bilen birisidir tabiiki…
Muhterem Kardeşlerim…Bu mana’dan meseleyi izaha ğayret edecek olursak diyoruz ki; Tevekkül, tembellik ve miskinliğin mazereti olamaz. Aksine tevekkül, çalışkanlığın, üretkenliğin diriltici bir unsurudur. Tedbiri terk ederek, sorumluluğu yerine getirmeden, sebeplere tutunmadan tevekkül etmek İslam’ın ruhuyla bağdaşmaz. Böyle bir tevekkül anlayışı, işin kolayına kaçmaktır, tembellik ve tedbirsizliktir. Çalışıp çabalamaksızın kuru bir tevekkül anlayışına sahip olmanın sonu hüsrandır. Öyleyse her birimiz, görevlerimiz konusunda gayret göstermek zorundayız. Sorumluluğumuz her ne ise yerine getirmek zorundayız. Bütün çaba ve ğayretlerimizin neticesinde, sonunda Rabbimizden isteyeceğimiz hususlarda yüzümüz olsun inşaallah. Tevekkülle Yüce Mevla’dan istemesini bilelim. Fani olan dünyaya ve dünyalıklara değil, sadece Bâkî ve her şeylere kâdir olan Allah’a dayanıp güvenelim. Cenabı hak Tevbe Suresi ayet.129.da mealen şöyle buyurmaktadır: *** (Ey Muhammed!) Yüz çevirirlerse de ki: Allah bana yeter. O’ndan başka ilâh yoktur. Ben sadece O’na güvenip dayanırım. O yüce Arş’ın sahibidir…***Kardeşlerim bu manâda Gerçek güç kaynağının farkında olan müslüman hep özgürdür. Mü’min sadece Allah’tan korkar, sadece Allah’a güvenip bağlanır. Çünkü her konuda Allah kuluna kâfidir. Rızık vermede, korumada, hüküm vermede, ya-sa belirlemede Allah kuluna kâfidir.Alîm olarak,Habir olarak,Rezzak olarak, Rab olarak, İlâh olarak Allah kâfidir. Bir başkasına ihti-yacımız yoktur. Allah Celle şanuhu yar ve yardımcımız olsun inşaallah…