Din Nasihattir

Nasihat mana olarak kısaca: Ögüt vermek, akıl ve yol göstermek, samimi olmak, Samimi olan ve içinde kötülük bulunmayan bütün iyi söz ve işlerdir. Nasihat, İslam dininin pratik hayata aktarılması, ahlaki prensiplerin yaşanması, insani güzelliklerin, erdemlerin, görgü kurallarının ögretilmesi gayesiyle bilenlerin bilmeyenlere ögretmesi ve hatırlatmada bulunması amacıyla yapılan ögütlerdir…

Nasihat: dogru yola davet ve kötülüklerden sakındırmaktır. Nasihat etmek Allahu Tealanın kullarının kurtulmasına çalışmak demektir. İnsanlara yapılan Nasihatin sahibinin, söylediklerine kendisinin riayet etmesi gerekli olan bir harekettir yoksa muhatabında istenilen etkiyi göstermesi beklenemez…

Nasihatin insanlar üzerinde faydalı olabilmesi için tatlı sözle ve yumuşaklıkla yapılması, sertlik gösterilmemesi ve asla münakaşa edilmemesi lazımdır. Nasihat yapan kişinin her sözü, her hareketi İslamiyete uygun olması zaruridir. Müslümanların her işi, her zaman iyi düşünmek ve iyi yolda hareket etmeye çalışmak olmalıdır…

Müslüman Nasihatçi asla bir kimse hakkında kötü zanda bulunmamalıdır. Kötülük yapmaktan kötü ve çirkin işlerin içinde bulunmaktan kesinlikle kaçınmalıdır. Biliyoruzki nasihatin terk edildigi yerlerde, Cemiyet, Cemaat ve Toplumlarda kötülükler artar, anarşi ve başıbozuk düzenler ortaya çıkar bu hususlardan da bütün insanlık zarar görür…

İnsanlara Nasihat yapmak iki türlü olur: birincisi; Söz, Yazı ve her türlü yayın vasıtası ile. İkinci yol ise; İslamı yaşamak, İslam Dininin bildirdigi güzel ahlaka uyarak örnek bir şahsiyet olmasını bilmek yumuşak huylu ve kibar hareket etmek lazımdır. Nasihat eden kişi herkese tatlı dil, güleryüz göstermeli, hiç kimsenin malına, namusuna, ırzına göz dikmemeli, İslam Şeriatına uygun bir yaşantının sahibi olmalı, İslam Dininin güzel edeb ve ahlakı üzerine hayatına çeki düzen vermeli ve böylece yapacagı Nasihatın insanlar üzerinde tesiri hasıl olacagına kanaat getirilir…

Yoksa herkes Nasihat yapamaz, herkes emri bil maruf ve nehyi anil münker denilen iyilikleri emredip kötülüklerden kaçındırma diyebilecegimiz o büyük sorumluluk gerektiren görevi ifa edemez. Nasihat eden kişinin bilgisi az ise veya hiç yoksa, cehalet içinde ise, içinde bulundugu toplumun inançlarına, görenek ve geleneklerine, adetlerine, en önemlisi İslam Şeriatına dikkat ve riayet etmezse iyilik yapacagım derken fitneye sebep olunur, önce kendisine sonrada İslam Cemaatına büyük zararlar verir…

Böyle bir olumsuzluga meydan vermeme hali ancak ve ancak Nasihatin usulüyle yapıldıgı takdirde önüne geçilir. Bizde inşaallah Nasihat nasıl yapılmalıdır sualine Allah tealanın buyrugundan başlayarak, Peygamber efendimizin Ümmetine olan terbiyesi göz önünde bulundurularak, sahabeden günümüze gelene kadar İslam Alimleri konuyu nasıl degerlendirmişler ona bir göz atalım inşaallah…

Yüce Rabbimiz Kuranı Kerimde Lokman Aleyhiselamın ogluna olan Nasihatı misal verilerek, mealen şöyle buyuruluyor: *** Yavrum. Namazı dosdogru kıl. İyiligi emret, kötülüge mani ol, başına gelene sabret. Şüphesiz bunlar, titizlikle yapılması gereken işlerdir. Lokman suresi ayet.17…***

Cenabı Hak Nisa Suresi, Ayet.58.de mealen şöyle buyurmaktadır:*** Allah size emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiginiz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Allah size bununla, çok güzel ögüt veriyor. Allah işitmektedir, görmektedir…***

İnanan insanlar olarak biliyoruzki; Kuranı Kerimin temel gayesi yeryüzünde ahlaki bir toplum oluşturarak bu toplum vasıtasıyla İnsanlıgın temel degerlerini korumak ve muhafaza altına almak olmalıdır. İyiligi ayakta tutmak ve başkalarına zorlama olmaksızın güzellikleri tavsiye etmek, kötülükleri ise gerekirse güç kullanarak ortadan kaldırmak bütün Müslümanların Hak adına mücadele ederek Cihad ibadetini ayakta tutmak sorumluluklarındandır diye inanıyoruz…

Peygamber Efendimizde (sav) her sözüyle, hareketiyle, duruşuyla, bakışıyla, her türlü tavırlarıyla; Ashabı kiramın arasındaki her türlü yaşantısıyla daima örnegimiz, önderimiz ve Nasihatçimiz olmuştur. Bir Hadisinde mealen şöyle buyuruyor: ** Ay Ashabım, hiç bir Peygamber Ümmeti içinde ebedi olarak yaşamadı. Biliniz ki, ben de Rabbime kavuşacagım. Muhakkak ki siz de Rabbinize kavuşacaksınız. Dünya da hiç kimse kalmaz. Her şey Allahın iradesine baglıdır. Allahın takdir buyurdugu zaman ne öne alınır, ne de o zamandan kaçılır. Sizinle buluşacagımız yer, Kevser Havzının başıdır. Her kim benimle Kevser Havzı kenarında buluşmak isterse elini ve dilini korusun, günahlardan sakınsın ila ahir…**

Bir başka Hadisinde mealen şöyle buyuruyor: ** Ey Muhacirler, size Ensar hakkında hayırlı olmanızı vasiyet ederim. Onlar benim has cemaatımdır. Onlar sizi evlerinde misafir edip, her hususta sizi nefislerine tercih ettiler. Ey Ashabım. İlk Muhacirlerede hürmet etmenizi vasiyet ederim. Bütün muhacirler birbirlerine hayırlı olsunlar. Her iş Allahın izni ile olur. Allahın iradesine karşı çıkanlar sonunda maglup olurlar. Allahın emrine uymak istemiyenler, muhakkak aldanırlar…**

İslam Alimlerinin bu Hadislerinden çıkardıgı sonuca bakacak olursak tabiidir ki; Peygamber Efendimiz özelde Ashabına, Muhacire, Ensara olan sözleri ve Nasihatları bütün Ümmeti Muhammedi de içine almaktadır. Her Müslüman bu emirlerin kapsamı içerisindedir öylece inanıyoruz…

Hz. Ali Efendimizden gelen rivayetlerde Peygamber Efendimiz (sav) mealen şöyle buyuruyor: ** Amelsiz söz kabul olmaz. Niyetsiz amel kabul olmaz. Sünnete uygun olmazsa hiç biri kabul olmaz…Birbirinize Müslümanlıgı ögretin. Emri Ma’rufu bırakırsanız Allahu Teala en kötünüzü başınıza musallat eder ve Dualarınızı kabul etmez… Günah işleyeni eliniz ile men ediniz. Buna kuvvetiniz yetmezse söz ile mani olunuz. Bunu da yapamaz iseniz, kalbiniz ile begenmeyiniz. Bu ise İmanın en aşagısıdır…Acele etmek şeytandandır. Beş şey bundan müstesnadır. Kızını evlendirmek, borcunu ödemek, cenaze hizmetlerini çabuk yapmak, Misafiri doyurmak, günah yapınca-işleyince hemen tevbe etmek…**

Peygamber Efendimizin (sav) sahabeside Allah onlardan razı olsun Hadisi Şerifleri Rivayet etmekle, Peygamber Efendimizden ögrendiklerini kendilerinden sonraki gelenlere aktarmakla ve örnek şahsiyyet olmalarından dolayı aynı zamanda Müslümanların Nasihatçisi olmuşlardır. Mesela Hz. Ümmü Seleme (Radıyallahu anha validemiz) peygamber Efendimizin en son vefat eden mübarek hanımlarından birisidir.(hicri.57)

Hz. Ümmü seleme, Hadis ilminde üstün oldugu gibi, ashabı kiram kadınlarının içinde FIKHI en iyi bilenlerdendi. Hayatını zühd, takva ve İbadetlerle geçirdi. Her ayın ilk Pazartesi, Perşembe ve Cuma günlerinde oruç tutardı. Namazın faziletlerine ve vaktine çok dikkat ederdi. Ögle Namazını geciktirenlere Hz. Muhammed (sav) Ögle Namazını erken kılardı. Siz ise İkindiye bırakıyorsunuz diyerek geç kalmamalarını tavsiye ederdi…

İnsanlara karşı çok merhametli, çocuklara karşı ise çok şefkatliydi. Kendisi cömert oldugu gibi başkalarını da teşvik ederdi. Fakirlerin ihtiyacını karşılayıp, iki hurma da olsa boş göndermezdi. Rivayet ettigi Hadisi şeriflerden üç tanesini burda zikredecek olursak: ** Namaza devam edin. Eliniz altında bulunanlara güçlerinden fazla iş teklif etmeyin. Kadınlarınız hakkında Allahtan korkun. Onları Allah ile muahede ederek aldınız ve Allah adı ile onları kendinize helal ettiniz. Allahtan korkun ve onlara iyi muamelede bulunun…**

Başka bir rivayeti: ** Kuvvet ve bahadırlık güreşçilik degil , asıl kuvvet gadap-öfke anında nefse hakim olmaktır…** Bir diger rivayeti ise: ** Kendisinde üç haslet veya bunlardan birisi bulunmayanın hiç bir ameline kıymet vermeyiniz. 1.) İsyandan kendisini alıkoyacak Takva ve Allah korkusu. 2.) Kötüye karşı susmasını bildirecek hilim, yumuşaklık. 3.) İnsanlara geçim saglayacak güzel huy…** Allah (cc) Ümmü Seleme Validemizden razı olsun…

Peygamber Efendimizin en yakınında bulunan İslamın ilk Halifesi Sahabeyi Kiramdan Hazreti Ebubekir (ra) Nasihat babında şöyle buyuruyor: * Haramı terk etmek, helalı talep etmekten hayırlıdır… Nefsini ıslah et ki, insanlar sana yararlı olsun… Kötü komşudan evinizi, kötü arkadaştan ziyaretinizi uzak tutunuz… Dünya ile Ahiret, iki ailesi-hanımı olan adama benzer. Adam birini razı ettikçe digerini kızdırmış olur… Kalp sertligi çok yalan ve hasetten meydana gelir… Dünya Mü’minlerin pazarı, gece ile gündüz sermayeleri, güzel ameller ticaret malları, Cennet kazançları, Cehennem de zararlarıdır…

Hz. Ebubekir son anlarında başında bulunanlara şu DUAYI belletmiştir: * Allahım. Hiç bir ihtiyacın olmadan ve karşılıksız olarak mahlukatı yarattın. Sonra da birini Cehennemlik, digerini de Cennetlik olarak ikiye ayırdın. Sen beni Cehennemliklerden degil, Cennetliklerden kıl. Allahım. İnsanları yaratmadan önce fırkalara ayırdın. Kimini şaki, kimini said, bir kısmını azgın ve sapık, bir kısmını da dogru yolda kıldın. Sana isyan ile beni azdırma.

Allahım. Herkesin ne yapacagını, onları yaratmadan önce de bilirdin Senin bilginde degişiklik olmaz. Ve ilminin dışına çıkılmaz. Sen beni, ibadetinde devamlı olan kullarından eyle. Allahım. Sen dilemedikten sonra kimse dileyemez. O halde benim sana yaklaşmamı dilememi dile. Allahım. Kullarının bütün hareketlerini sen takdir ettin. Senin iznin olmadan bir şey kımıldayıp hareket edemez. Bütün hareketimi senin rızana uygun kıl.

Allahım. Hayır ve şerri ve bunların her birini işleyecekleri sen yarattın. Beni, bu iki kısmın iyilerinden, hayır işleyenlerinden kıl. Allahım. Cennet ve Cehennemi sen yarattın. Her birinin adamlarını da yarattın. Beni Cehennem halkından degil, Cennet ehlinden eyle. Allahım. Bazı kimseler hakkında sapıklıgı irade ettin ve onların gögüslerini daralttın. Sen benim gögsümü İMAN NURU ile genişlendir ve kalbimi İMAN NURU ile süsle.

Allahım. Bütün işleri sen yönlendirirsin sevk ve İDARE EDERSİN VE SANA YÖNELİRLER. ÖLDÜKTEN SONRA BENİ TEMİZ BİR HAYATA ulaştır ve beni sana yaklaşanlardan, rızana erenlerden eyle. Allahım başkalarına güvenerek sabahlayıp akşamlayanlar varsa da, benim itimadım, güvenim her an sanadır, ümidim sendedir. Kuvvet ve kudret senindir. Sadece sana güveniyorum. Ey aziz ve celil olan Allahım…* Allah Hz.Ebubekir efendimizden razı olsun…

Tabiinden konumuzla alakalı olarak yani Nasihat hususunda bizlere yol gösterenlerden de bir örnek verelim; Mesela Hasanı Basri Hazretleri: Adaleti, Takvası ve hizmetleriyle bilinen Emevi Halifesi Ömer bin Abdulaziz (Rh.a) Halife olunca Hasanı Basriye mektup yazıp, adil devlet reisinin nasıl olması gerektigini kendisine yazmasını istemişti. Bu arzu üzerine Hasanı Basri (Rh.a) şu mektubu yazdı:

* Ey mü’minlerin emiri bilmiş ol ki, Allahu teala adil devlet reisini, zulme haksızlıklara mani olucu, zayıflara yardımcı, darda kalanlara destek olarak yaratmıştır. Adil devlet reisi, kendi malını nasıl korur ve evladına nasıl şefkatli davranırsa, emrinde olan tebasına da öyle davranır. O bedendeki kalp gibidir. Uzuvlar onun iyi olmasıyla iyi olur. Bozulmasıyla da bozulur…

Ey Mü’minlerin emiri şu anda sen bir mühlet içindesin. Fırsat elde iken ve ecel gelip çatmadan, fırsat elden gitmeden Allahu Tealanın kulları hakkında adaletle hüküm ver. Onlar hakkında zalimlerin tuttugu yolu tutma. Böyle yaparsan hem kendi günahını, hem de başka günahları yüklenirsin.

Bu günkü gücüne kuvvetine bakma, Ahirette halinin ne olacagını düşün, ona göre iş yap. Ölüm bir ag gibi seni sarmış her an yaklaşmaktadır. Hesap vereceksin. Ey Mü’minlerin emiri sana şefkat edip elimden gelen Nasihatı yaptım sana yazdıgım bu mektubumu dostunu tedavi eden tabibin -doktorun ilacı gibi kabul et. O dostunu şifaya kavuşturmak için acı ilaç içirir…

Hasanı Basri Hazretlerinin ögüt ve Nasihatleri meşhurdur bunlardan bazıları ise şöyledir: * Sonsuz olan Cennet, dünyada yapılan bir kaç günlük amelin degil, halis-tertemiz bir niyyetle yapılanların karşılıgıdır. Dışın içe, kalbin dile uygun olması lazımdır. Böyle olmamak nifaktandır…

İnsan dünyadan üç şeye hasretle gider: Topladıgına doymaz. Umduguna kavuşamaz önündeki ahiret yolculugu için, iyi azık temin etmez. Başkalarından sana söz getiren, senden de ona götürür. Onunla sohbet edilmez, arkadaşlık yapılmaz. Ey insanlar. Dualarınız kabul olunmaz diye korkmuyorum. DUA edemez hale gelmenizden-gaflete dalmanızdan korkuyorum… Allah Hasanı Basriden razı olsun.*

Amelde Mezheb İmamımız İmamı Azam Ebu Hanife Talebesi Yusuf bin Halid es Semti bir vazifeye tayin edilip, Basra’ya giderken, şu tavsiyelerde bulunmuştur: * Basraya vardıgında halk seni karşılayacak, ziyaret ve tebrik edecek. Herkesin deger ve yerini tanı, ileri gelenlere ikramda bulun, ilim sahiplerine hürmet et, yaşlılara saygı, gençlere sevgi göster, halka yaklaş, fasıklardan uzaklaş, iyilerle düşüp kalk, Sultanı küçümseme, hiç kimseyi hafife alma…

İnsanlıgında kusur etme, sırrını hiç kimseye açma, iyice yakınlık peyda etmedikçe kimsenin arkadaşlıgına güvenme, cimri ve alçak insanlarla ahbaplık-dostluk kurma, kötü oldugunu bildigin hiç bir şeye ülfet etme-sevgi besleme…seni ziyarete gelenlere İlimden bir şey ögretki, bundan faydalansınlar ve herkes ögrettigin şeyi belleyip taklit etsin. Onlara umumi şeyi ögret, ince meseleleri açma. Onlara güven ver, bazan onlarla şakalaş ve ahbaplık-dostluk kur. Zira dostluk, İlme devamı saglar…

Bazan da onlara yemek ikram et. İhtiyaçlarını temin etmeye çalış, deger ve itibarlarını iyi tanı, kusurlarını görme. Halka yumuşak muamele et, müsamaha göster, hiç bir kimseye karşı bıkkınlık gösterme; Onlardan biri imişsin gibi davran…* İmamı azam Ebu Hanife (Rh.a) şöyle buyuruyor: Bir kimse FIKIH bilmez, Fıkhın kıymetini ve Fıkıh Alimlerinin degerini bilmezse, böyle Alimlerle oturmak kendisine agır-zor gelir…

Bir kimsenin ilmi, kendisini Allahu Tealanın yasaklarından men etmiyorsa, o kimse büyük tehlikededir…Şaşarım şu kimselere ki, zan’la konuşurlar ve onunla amel ederler… Dinin alış veriş kısmını bilmeyen, haram lokmadan kurtulamaz ve İbadetlerin sevabını bulamaz. Zahmetleri boşa gider ve azaba yakalanır ve çok pişman olur…

Din ilminde konuşan kimse, Allahu Tealanın kendisine : Benim Dinimde sen nasıl fetva verdin, nasıl söz söyledin ? Sualini sormayacagını zannediyorsa, kendisine ve DİNİNE gevşeklik etmiş olur… Allah bize, insanların Mü’min olanlarını sevmemizi, onlara karşı saygı beslememizi ve asla kırıcı olmamamızı kalplerinde sakladıklarını bilemeyecegimizi, hareketlerimizi buna göre ayarlamamızı emir etmiştir… Allah Ebu Hanifeden (Rh.a) razı olsun…

Bütün kalbimle inanıyorum ki; Sünnete uygun olarak yapılan nasihat, kalblerin birleşmesine vesile olur. İmam-ı Şafii (rh.a), nasihatin hükmünü şöyle izah etmiştir: “Müslümanlara nasihatta bulunmak, terk edilmemesi gereken bir farzdır. Bu farzı, sadece nefislerine zulmeden kimseler terk edebilirler. Hakkı yerine getirmek ve Müslümanlara nasihatta bulunmak, aynı zamanda Allah (cc)’a itaat hükmündedir. Allah’a itaat ise, bütün hayırları içine alır. Sahabeden Hz. Cerir b. Abdullah’ın, Hz. Peygamber’e, “Her Müslümana nasihat etmek üzere bey’at ettim” dediği bilinmektedir…

İmam Malik (Rh.a) Mü’minlere Nasihat olarak şöyle buyuruyor: * İnsan kendisi için hayır işlemez, kendisine iyilik yapmazsa, insanlarda ona hayır ve iyilik yapmazlar… İlim çok rivayet etmek degildir. İlim bir nurdur. Allahu Teala bu nuru Mü’min kullarının kalbine koyar… Mescide giren münafıklar, kafesteki serçe kuşuna benzer. Kafesin kapısı açılır açılmaz uçarlar, kaçarlar… Bir kimse kendini övmeye başlarsa degeri düşer… İlim ögrenmek isteyen kimsenin vakarlı ve Allahtan korkar halde olması lazımdır… Eger elimde imkan olsaydı, Kuranı Kerimi kısa aklıyla, kendi görüşüne göre TEFSİR edenin boynunu vururdum… Kendisine hayrı olmayan kimsenin , başkasına hayrı olmaz…* Allah ondan razı olsun…

Tefsir ulemasından İsmail Hakkı Bursevi Hazretleri Enam suresi ayet.151,152,153.ü tefsir ederken şu izahları getiriyor: * Kuşkusuz ‚’De ki: Gelin Rabbinizin size haram kıldıklarını okuyayım’’ diye başlayan ve ‚’ Allah bunları size sakınasınız diye emretti’’ şeklinde sona eren bu üç ayet, tamamen iyiliklerle dolu olan ve bütün ilahi kitaplarda yer alan çok önemli on prensibi içermektedir. Şu halde bu ayetlerde belirtilen yasaklar bütün insanları kuşatmaktadır. Buna göre, kim bunların geregini yaparsa Cennete girecek, bu prensipleri çigneyenlerse Cehenneme atılacaklardır…

Prensiplerden birimcisi Allaha ortak koşmama hususudur. Haramların başı oldugu ve onunla birlikte hiç bir ibadet kabul edilmedigi için bu husus başa alınmıştır Allaha ortak koşma yani şirk, açık ve gizli olmak üzere ikiye ayrılır Açık şirke, putlara yapılan ibadet örnek gösterilebilir. Gizli şirk ise hamdi, güçlü ve biricik olan yüce Allah ile birlikte başkasına gösteriş için yapmaktır. İkinci prensibimiz Anaya – Babaya iyilik etmektir. Üçüncü prensibimiz Fakirlikten ve yoksulluktan dolayı çocuklarımızı öldürmeyecegiz onlara rızııklarını temin edememe korkusundan dolayı Allahın kurdugu saglam yapıyı yıkmayacagız…

Dördüncü prensibimiz Hayasızlıkların, yani Zinanın açıgına da, gizlisine de yaklaşmayacagız. Zinanın her türlüsü haram ve yasak kapsamı dahilindedir. Buna göre alçakça yapılan rezil insanlar tarafından işlenen açık Zina yasak oldugu gibi, metres ve dost edinmek suretiyle gizliden gizliye ve kendisini soylu-asil kabul eden insanlar tarafından yapılan Zina da yasak ve haramdır. Bir şer’i hak olmadıkça Allahın öldürülmesini haram kıldıgı cana kıymayın. Suçsuz bir insanı öldürmek haramdır…

Küçük yaşta yetim kalanların mallarını koruyun, gözetin onlara zarar vermeyin. Eksik olarak ölçüp tartmayın. Ölçüyü ve tartıyı eksiksiz ve tam yapın.Akrabanız dahi olsa konuşurken Adaletli olun ve taraf tutmayın. Meşru olan hakka uymak ve Allah rızasını istemek asıl olduguna göre, bu konuda yabancı ile akrabanın farkı yoktur. Adalete sarılmak, Şeriatın hükümlerini yerine getirmek gibi, hangi ahid olursa olsun, kesinlikle uygulayın…İsmail Hakkı bursevi Ruhul Beyan.c.3.s.110-115 *

Tevhid ilmi, Akaid, Akide, İman, inanç hususları İlimlerin başı olarak kabul edilmiş, İlimlerin temeli olarak bakılmıştır. Bu konuda misal verecegimiz Necip Fazıl (Rh.a) diyorki: * Temel esaslar, temellerin temeli, Allaha iman ve İtikad gayesinin güneşine baglı altı IŞIK sütunu. Allaha inandım la başlayan temel esaslar manzumesinin adı AMENTÜ…

Bu inandımdan sonra neler geldigini görüyorsunuz. Ve peşinden temellerin temeli üzerine nakışlı İman anahtarı Muhammed onun kulu ve Rasulü. Şehadet kelimesinin zahirindeki manasıyla benimseyen her fert, esası bozucu bir inanışa veya esasın gerektirdigi inanışları yalanlamaya düşmedikçe, fiilleri ve davranışları ne olursa olsun, Müslümandır. Kavranması çok zor olan bu inceler incesi noktayı gerçek ve derin Mü’minler ruhlarında mahyalaştırsın. Eşhedü enla ilahe illallah ve eşhedü enne muhammeder Rasulullah…

Örnek aldıgımız Bir Tasavvuf büyügünün söz ve Nasihatlerine bakalım. Bizlere hangi güzellikleri sunuyor. 1866.yılında vefat eden Mehmed Nuri Şemseddin efendi şu Nasihatleri günümüze taşıyor: * Ey Hakkı hak olmayandan ayırt edecek, Allahu Tealanın rızasına talip olan ve Rasuli ekremi çok seven kardeşlerim. Bilmiş olun ki, kar ve zarar beldesi olan bu fani dünya alemine gelerek, iman etmekle müşerref olan – şeref sahibi olan ve Kelimeyi Tevhidi dilleriyle söyleyip kalpleriyle tasdik eden Mü’minler, yaradılışının aslında bulunan İlahi feyzlere ve ihsanlara kavuşmuştur…

Allahu tealanın hazinesi olan kalp kapısını, arzu,hırs, şehvet ve muhabbet gibi şeytanın aşagılık askerlerine karşı koru ve onları içeriye bırakma. Dogru yolu gösteren bir rehber bulup, ona talebe olmaya çalış. Çünkü rehbersiz yola çıkmak ve yolu bulmak, gecenin zifiri karanlıgında, bilinmeyen bir yolda, ışıksız ve tek başına gitmek gibidir. Böyle bir durumda, insan gittigi yeri görmez, bastıgı yeri bilmez. Bu şekilde yola çıkanların, tehlikeye düşmelerinden korkulur. Mürşidi kamil, kendisine baglanan talebesini o yollardan kolaylıkla geçirir. Mürşidi kamilin alameti çoktur…

Fakat söyleyecegim şu üç hususu iyi dinle: 1.) Huzuruna vardıgın zaman bütün gamın ve kederin gider. İçinde bir ferahlık ve muhabbet-sevgi uyanır. 2.) Meclisinden – sohbetinden ayrılmayı istemezsin. Bir inci tanesi gibi olan sözleri, ona muhabbetini- sevgini artırır. 3.) ziyaretine gelen herkes duasını niyaz ile mesrur – memnun olurlar. Bu üç sıfatı kendisinde toplayan zatın ahlakı Resuli Ekremin (sav) ahlakıdır. Bu üç sıfat ve alamet, riyasız, gösterişsiz hangi zatta görülür ve bilinirse, hemen o zata tam bir teslimiyet ile teslim ol. Cenaze yıkayanın elindeki mevta – ölü gibi emrettigi yerde dur, her emrine uy. Hizmetlerini ve emirlerini kendine nimet bil…*

Konumuza başlık olarak aldıgımız ve bizlere ışık tutan hususa gelince: Buhari’nin İman bölümünde Rivayet edilen bir Hadisi Şerifte Peygamber efendimiz (sav) mealen: ** Din Nasihattir buyurdu. Ashab: kimler için diye sorunca: Resulu Ekrem (sav) Allah, Rasulü, Kitabı, Müslümanların idarecileri ve bütün diger Müslümanlar için..** buyurdu.İslam Alimleri bu Hadisi şu şekilde izah ediyorlar: 1.) Allahın varlıgı ve birline samimi olarak inanıp, O’nu noksan sıfatlardan tenzih etmek, O’na en üstün nitelikleri layık görmek, sevdigi şeyleri yapıp sevmedigi şeyleri yapmamak ve O’na karşı gelenlere düşman olmak.

2.) Hz. Muhammedin Peygamber olduguna inanmak, emir ve yasaklarına uymak, O’nu ve ehli Beytini-Aile efradını sevmek, Sünneti seniyyesine sarılmak, ahlakını ahlak edinmek. 3.) Kuranı Kerimi Layık oldugu şekilde okumak, ihtiva ettigi-içerdigi hükümleri ögrenmek ve başkalarına ögretmek, O’na hürmette, saygıda kusur etmemek, tavsiye ettigi şekilde bir Müslüman olmak ve O’nun ahlakını yaşamak…

4.) Allahın hükümlerini uygulayan ve İslamı hakim kılan idarecilere itaat etmek onlara karşı gelmemek ve onlara dogruyu göstermek, bilmedikleri konularda onları uyarmak, onlara karşı görev ve yükümlülüklerini samimiyetle yerine getirmek…5.) Müslümanlara düşman olanlarla mücadele etmek, onlara iyi ve dogruyu göstermek, bütün Müslümanlara DUA etmek, hepsi hakkında iyilik düşünmek, Salih kişileri sevmek… Sevmek deyinse Allah için çok sevdigim bir kişinin arzu ve özlemleriyle Nasihat mevzuumuzu neticelendirelim inşaallah…

Kahramanlık ve Cesaret timsali Osman Yüksel Serdengeçti bundan tahminen altmış sene önce Müslümanlara örnek olma babında şöyle haykırıyordu: *** Bir alem özlüyorum; Asrı saadet gibi ebedi faziletlerin kavi İmanların, temiz vicdanların hüküm sürdügü bir alem… Bu alemin sakinleri, kelimenin tam hakkı ve hakiki manasıyla insan olsun. İçleri huzur, dışları nur ile dolsun… Geceden başka karanlık, gök gürlemesinden başka gürültü görmesinler, duymasınlar…

Bir alem özlüyorum ki; Orada kadınlar dıştan kızarmasın, boyanmasınlar. Yüzlerine bakınca kızlık ve gerçek kadınlıgın kendine has o güzel edepli utancıyla içten kızarsınlar. Kadın sokakta yırtık yırtık dolaşmasın, erkeklerle dalaşmasın. Özledigim alemde kadın, sözde inkılapçıların, sokakta kafeslemek için kafes arkasından kurtardıkları kadın, hayvani ihtirasların dindirildigi bir zevk aleti haline getirilmesin. Dairelerde kadın, zani bakışların, şehevi akışların istilasına ugramasın. Kadın evinin dairesinden çıkmasın. Yuvasının ışıgı, evinin aşıgı olsun. *** CENNET ANALARIN AYAKLARI ALTINDADIR .*** Sözünün sırrına erişsin; ana olsun !…

Bir alem özlüyorumki; Orada erkekler evinden başka hane bilmesin. Aileyi bir gaile- yani dert yumagı, çocuklarını çekilmez bir dert gibi görmesin. bu hale getirmesin. *** EVLAT KOKUSU CENNET KOKUSUDUR.*** Hadisi ile duygulansın. İçi Cennet, dışı Cennet olsun. cinnet olmasın. Erkek kendi karısından başka kadın, kadın kendi kocasından başka erkek tanımasın, sevmesin. Ailenin reisi olan erkek; Ayarlı, kararlı, kavi, metin, vakarlı ve çalışkan olsun. Yuvanın kurucusu kadın; temiz, cefakar, vefakar, sabırlı, saygılı, sevimli olsun.

Bir alem özlüyorumki; Orda gençler, orda delikanlılar deli denizler gibi dalgalanıp coşanlar, Mukaddes bir davanın ardında, peşinde koşanlar olsunlar. Alemlerin Rabbına inansınlar. Küçük dalgaları, dalga geçmeyi, kaldırım sevdasını bıraksınlar. İman cephelerinin sesi susturulmuş, gençlik korkunç bir boşluga atılmış… Kimi kahvelerde zamanı öldürüyor, kimi hayatı rakı şişesinde görüyor, meyhanelerde varlıgını kadeh kadeh içip, kendinden geçip, tükeniyor.

Kimi sinema ve Tiyatroya düşkün… Kiminin aklı ayakta, ayak takımında yer almış. Heyecanı, kanaatı bir topun arkasında yuvarlanıyor, bir aga takılıyor… Böyle gençlik yok benim özledigim alemde… Bet beniz sararmış, gözlerinin altı morarmış, sarsak, çarpık, titrek, başlamadan bitmiş, bitmeden tükenmiş gençler… Agızları rakı, ayakları ter, donları pislik kokan gençler… Böyle gençler yok bizim alemimizde !..

Öyle biralem özlüyorumki; Bu alemde analar –KOCAKARI- babalar, MORUK, çocuklar, ZAMANE, olmasınlar. Nesiller birbirini tanısın, anlasın, sevsin ve saysınlar…Memurlar, amirler asliyetlerini maaşı aslilerine göre ayarlamasınlar. Hiç kimse aslını saklamasın. Bir santim yükselmek için bir metre egilen başlar, baş olmaktan çıksın. Baş, yerini ayaga terk etmesin. Söz ayaga düşmesin. Dalkavukluga, riyaya, putlaştırmaya giden bütün yollar kapansın. Özledigim alem, işte böyle bir alem…*

Allahım bizleri senin nur deryası olan Dinin: İslam Dinine sımsıkı sarılanlardan eyle. Bizleri Sıratı müstakim yolundan ayırma. Bizleri Ehli sünnet vel cemaat yolundan ve ie izinden ayırma. Bizlere senin sevdiklerini sevdir. Bizlere Senin razı olduklarını yoldaş, arkadaş eyle.Dine, Dini degerlere, Mukaddes bildiklerimize sevgimizi artır sen her şeye kadirsin Allahım…Amin…
Sermed Kadir…04.01.2006

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht.