Diyalog ve Hoşgörüde Hududumuz

Cenabı Hak Araf Suresi Ayet..158.de mealen şöyle buyurmaktadır: *** De ki: Ey İnsanlar. Şüphesiz ben göklerin ve yerin mülkü ve hakimiyeti kendisinin olan, kendisinden başka hiç bir İLAH bulunmayan, hem dirilten, hem öldüren Allahın size, HEPİNİZE gönderdigi Peygamberiyim. O halde Allaha ve O’nun sözlerine İMAN eden Ümmi Peygamber olan Rasulüne İman edin ve O’na uyun ki, dogru yolu bulmuş olasınız…***

Sahihi Muslimde geçen bir Hadisi Şerifte Peygamber Efendimiz (sav) mealen şöyle buyurmaktadır: ** Nefsimi elinde tutan Allaha yemin olsun ki, bu Ümmetten YAHUDİ OLSUN ve ya HRİSTİYAN olsun beni işiten, sonra da benim kendisiyle gönderildigim DİNE İman etmeden ölen herkes CEHENNEM EHLİNDEN OLACAKTIR…**

Şurası bir gerçektir ki; Peygamber efendimizin (sav) gönderilip, İslamın, Kuranı Kerimin nazil olmasıyla birlikte Biz Müslümanlar bütün Şeriatlerin vaktini tamamladıgına inanırız. Artık İslam Dininden başka inanç ve düşüncelere Din demek bizler için dogru degildir. Çünkü ALLAH (cc) indinde tek DİN İSLAMDIR…

Dinler arası Diyalog ve Hoşgörü çalışanlarının üzerinde durdukları kelimelerin birisi SEMAVİ DİNLER ve digeri İBRAHİMİ DİNLER tabirleridir. Bilen bilmeyen kişiler Semavi dinler tabirini kullanıyor ki, kesinlikle yanlış bir kullanımdır. Allah indinde bir tane SEMAVİ DİN vardır o da İSLAMDIR…

Buradaki asıl kaide şudur: Bütün Peygamberlerin DİNİ birdir ve hepside İslamı teblig etmişlerdir. Yalnız her Peygamberin Şeriatleri farklıdır. Ve hepside Allah tarafından belirli zamanlarda, belirli Peygamberlere indirilmiştir. Yalnız Kuranı Kerimin ve Peygamber Efendimizin Şeriatı kıyamete kadar bakii kalmıştır…

Nübüvvet ve Risaletin geregi olan Davet, Teblig, Müjdeleme, uyarma- korkutma, hidayet yolunu açıklamak, İnsanların nefislerini ıslah etmek, arındırmak, yine gönülleri tevhid ve ibadet, taat bilinciyle imar etmek, İnsanların fikir ve düşüncelerini sapıklıklardan temizlemek yoluyla onları karanlıklardan aydınlıga çıkarmak ve İnsanlar arasında Allahın indirdikleriyle hükmetmek ve benzeri görevleri yerine getirmek Peygamberligin sorumlulugu, yükümlülükleri dahilinde olan hususlardır…

Biz Müslümanların inanç ve itikadımız şudur ki; Bütün Peygamberlerin Dini esas itibariyle birdir. Allah bütün Nebi ve Resulleri İSLAM DİNİYLE göndermiştir. Hepsi de bu Dine davet etmiş ve bu DİN üzere yolları birleşmiştir. Onlar Allahın seçkin kulları ve elçileridir. Allah (cc) onları Kendisiyle kulları arasında vasıtalar yapmıştır ki; O İnsanlara Allahın Dinini ögretsinler, TEVHİDİ anlatsınlar ve her hususta onlara kılavuzluk, rehberlik etsinler. Böylece insanlar, kendileri için neyin faydalı, neyin de zararlı oldugunu bilsin ve hem DÜNYADA, hem de AHİRETTE kendilerini kurtuluşa erdirecek dogru şeyleri elde etsinler, kurtuluşa ersinler…

Peygamberler İnsanları davet ederken öncelikle Allahın birligine – TEVHİD akidesine çagırmışlardır. Allaha hiç bir şeyi ortak koşmamak ve onun dışında hiç bir şeye ibadet edilmeyecegini anlatmışlardır. Peygamberler insanları Allaha yönlendirecek, ulaştıracak yollarıda göstermişlerdir. Namaz, oruç, zekat, emir ve yasaklar bu cümledendir. Sonra da yaratılmışların hâllerini bildirmek te Peygamberlerin görevi dahilinde olmuştur..

Mesela AHİRET gününe iman, ölüm ve ondan sonraki kabir hayatı, nimetler- mükafatlar, azaplar, öldükten sonra tekrar dirilme, Cennet ve Cehennem gibi konuları da insanlara Peygamberler bildirmişlerdir. Allah tarafından indirilen bütün kitaplar ve gönderilen bütün Peygamberler (AS) bu noktalara itaat etmişler, baglı kalmışlardır. Onlar BABA bir kardeş gibidirler. Buhari ve Muslim de geçen bir Hadisi şerifte Peygamber Efendimiz mealen şöyle buyurmaktadır: ** Peygamberler bir Babadan kardeşlerdir… ** Ve Peygamberlerin hepsi de İSLAMI teblig etmişlerdir.

Bu itibarla gerçek ve makbul olan DİN, genel manasıyla İSLAM DİNİDİR. Bu Dinin hakikati şudur ki; Öncelikle yapacagımız en önemli davranış ve tutumumuz bütünüyle Allaha teslim olmak, Allaha itaat etmek, sadece Allaha ibadet etmek, Allaha şirk koşmaktan korunmaktır ki; bütünü Peygamberlerin ve Resullerin Dinidir. Nitekim La ilahe İllallah – Allahtan başka ilah yoktur Kelimeyi şehadetinin hakikikati böyledir. Hiç şüphesiz Allah (cc) kendisine şirk koşulmasını katiyyen affetmez…

Biz Müslümanlar için asıl olan; Meşrû ölçüler içinde beşerî ilişkilerimizde güzel ahlâkımızı sergileyen örnek sosyal davranışlar geliştirmek ve göstermek her zaman idealimiz olmalıdır. Dini, inanç yapısı ve dünya görüşü ne olursa olsun, insanlara mümkün mertebe nazik ve saygın davranmak, İslami edebin dışına çıkmadan ve Dinimizin şerefine her hangi bir şekilde zarar getirmeden İNSAN unsuruyla hayatın sosyal degerlerini paylaşmak İnsan olmamızın bir geregidir aslında. Fakat hududumuzu ve duracagımız SINIRIMIZI iyi tahlil etmek, güzelce belirlemek durumundayız…

İmanımızın geregi olarak diyoruz ki; Ben Şehadet ederim ki, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (sav) Allahın kulu ve Rasulüdür. Peygamber Efendimiz (sav) Allahın kullarının en seçkini, yaratılmışların, varlıkların en hayırlısı, Vahiy konusunda ve her konuda EMİN, Güvenilen , Allah ile Onun kulları arasındaki elçisidir. Allah onu en hayırlı bir DİN, En güzel bir ŞERİAT, en açık delil ve hüccetlerle bütün Alemlere, İnsanlara, Cinlere, Araplara, Arap olmayanlara, Şehirlilere, Bedevilere hasılı bütün ALEMLERE göndermiştir…

Peygamber Efendimizin Risaleti bu manada bütün Alemleri kapsayıcıdır. O’nun Peygamberligi (sav) bütün yeryüzü ehline yöneliktir Arap ve arap olmayan bütün insanların ve Cinlerin Peygamberidir. Bütün İnsanlık bu manada DAVET ehlidir. İnananlar üzerine düşen vazifeyi ifa etmiş ve İslama girmiş, İnanmayanlar ise Davette kalmış ve ebedi olarak kaybedenlerden sayılmışlardır…

Peygamber Efendimiz Sahihi Muslim de geçen bir Hadisi şerifte mealen şöyle buyurmaktadır: ** Ben bütün yaratılmışlara Cinlere ve İnsanlara gönderildim. Peygamberlige benimle son verildi…**

Hz. Muhammedin Risaletinin bütün ALEMLERİ kapsayıcı olduguna dair şu Ayeti kerime delil kabul edilmiştir. Sebe Suresi Ayet.73.te Rabbimiz mealen şöyle buyuruyor: *** Biz seni ancak bütün insanlar için müjdeleyici ve korkutucu bir Peygamber olarak gönderdik. Fakat insanların çogu bilmezler…***

Önceki İlahi Kitaplar Peygamberimizi müjdelemiş ve Önceki Peygamberler Peygamber Efendimizden (sav) haber vermişlerdir. Kendisinden önceki asırlarda Onun ismi anılmış ve insanlıgın Babası olan Hz. Ademin (AS) zamanından İnsanoglu İsa Aleyhiselamın zamanına kadar hep Onun Peygamberligine dair müjdeler verilmiştir. Ben ona inanıyorum Böyle inanan insanları da kardeş biliyorum. İnanmayanlara ise sözümüz belli BENİM DİNİM BANA, ONUN İNANCI İSE ONADIR…

Diyalog ve Hoşgörücülerin ısrarla DİNİ faaliyetleri sürdürmek istedikleri Yahudiler ve Hristiyanların ortak özellikleri çok önemlidir. Onlar en başta – öncelikle Hz. Muhammedin (sav) Şeriatına inanmazlar Onlar Kuranı Kerimin getirdiklerine ve kendisinden önceki kitapların hepsinin hükmünün kaldırıldıgına inanmazlar ve BATIL diye nitelenen Dinlerini devam ettirirler. Bu tür bir inanç şekli ile bir Müslümanın DİN konusunda ortak bir noktası bulunamaz, böyle bir şey İTİKADEN mümkün degildir…

Yüce Rabbimiz Ali İmran Suresi Ayet.85.te mealen şöyle buyurmaktadır: *** Kim İslam’dan başka bir DİN ararsa, onlardan asla kabul olunmaz ve o, Ahirette zarara ugrayanlardan olur…***

İster Hristiyan olsun, ister Yahudi olsun isterse başka başka inançlarda olsun yeryüzünde yaşayanların hepsi için geçerli bir husus vardır O da: Kelimeyi şehadet getirerek İslama girmeleridir. İslamı Din olarak kabul etmeyen insanlarla olan münasebetleri kesin çizgilerle yerini bulmuştur. Yeniden Din icat etmeler hiç kimsenin üzerine vazife olmadıgı gayet açık ve net’tir…

Müslümanlar İLAHİ Şeriatın taşıyıcılarıdır. EHLİ KİTAP Olanlarla veya İCABET ÜMMETİ tabir edilen İslamı kabul etmeyenlere karşı İnsani ilişkiler – Beşeri münasebetler, sosyal, siyasi, ticari ve iktisadi alanlarda Müslüman üzerine düşeni yaparken bu İnsanlara en güzel şekilde kendi inancını TEBLİG etmeyi de hiç bir zaman aklından çıkarmaz…

İnancımız odur ki; İslam Dini kendisinden önceki bütün Şeriatleri nesheden yegane HAK dindir. Bizler Rabb olarak Allaha, Din olarak İslama, Rasul olarak Hz. Muhammede (sav) ve Kuranı Kerimin de Peygamberimize Cebrail vasıtasıla nazil olduguna İnanıyoruz. Yani tabir caiz se bu İTİKAD ettigimiz şeyler bir bakıma bizi digerlerinden ayıran en belirgin özelliklerimizdir. La ilahe illallah Muhammeder Resulullah diyoruz ve öylece inanıyoruz. İşte asıl mesele de, diger inanç mensuplarıyla aramızdaki kopukluk ta burada başlıyor…

Bizler Müslüman olarak Allaha, Onun gönderdigi Kitapların hepsine İTİKAD ettigimiz halde Yahudi ve Hristiyanlar; İslamiyete Din gözüyle degil bir Kültür gözüyle bakıyorlar. Bizler Allah tarafından gönderilen bütün Kitaplara ve Peygamberlere inanıyoruz lakin onlar Kurana inanmıyorlar ve Peygamber Efendimize inanmıyorlar. Kuranı Kerimi de, Peygamber Efendimizin kendisinden yazdıgını ifade ediyorlar, İFTİRA ediyorlar…

Dolayısıyla bir Müslüman ile Yahudi, Bir Müslüman ile Hristiyan arasında öyle kolayca aşılacak engeller yoktur. Öyle olsaydı 1426.Yıldır ne diye mücadeleler son sürat yürütülüyor hiç düşünmeyecekmiyiz ? O İnancın mensupları süresini Hz. Musa ve Hz. İsa (AS) zamanında tamamlamış olan Dinlerini bırakıp, terk etmedikleri müddetçe bizler onlarla bu konularda zaten ortak bir noktaya varma imkanımız kesinlikle olamaz. Olursa ne olur ? Olursa Müslümanlar Kuranı Kerimin emirlerine aykırı hareket etmiş, Allahın ilahi buyruguna İSYAN etmiş olurlar…

Tevbe Suresi ayet. 29.da Rabbimiz mealen şöyle buyuruyor: *** Kendilerine Kitap verilmiş olanlardan Allaha ve Ahiret gününe iman etmeyen, Allahın ve Rasulünün haram kıldıgını haram saymayan ve hak dinini din olarak kabul etmeyenlerle kendi elleriyle küçülmüşler olarak cizye verinceye kadar savaşınız…***

Ne olur elimize Yüzyıllardır okunan ve muteber olan bir Kuran Tefsirini alalım ve bu Ayetlere nası mana verilmiş, Ayetler nasıl izah edilmiş ve aramızdaki inanç bagı ne derece derin bir bakalım.

Tevbe Suresi ayet .30.da mealen şöyle buyuruluyor: *** Yahudiler: ‚’ Uzeyir Allahın ogludur ‚’ dediler. Hristiyanlar da: ‚’ Mesih Allahın ogludur dediler. Bu onların agızlarında dolaşan sözleridir ki, daha önce kafirlerin söyledikleri sözlerine benzetiyorlar. Allah kahretsin onları. Nasıl da döndürülüyorlar…***

Tevbe Suresi Ayet.31.de ise Rabbimiz mealen şöyle buyuruyor: *** Onlar Allahı bırakıp Alimlerini, rahiplerini, Meryem oglu Mesihi Rabler edindiler. Halbuki onlar bir tek İlaha ibadet etmekten başkasıyla emrolunmamışlardı. Ondan başka İLAH yoktur. O, bunların ortak koştukları herşeyden münezzehtir…***

Ne olur elimize bir Muteber Hadis kitabı alalım İster Buhari, Muslim, Tirmizi, Ebu Davud, Nesei, İbni Mace, Muvatta, Darimi hangisi olursa olsun bir bakalım bu Ayetlerle neler ve kimler kast ediliyor. Peygamber Efendimiz (sav) söz, fiil ve hareketiyle nasıl davranmış bir bakalım ve derşin derin düşünelim. Bizler nasıl bir İtikadın nasıl bir inancın mensubuyuz, gerçegi görecegiz…

Yine Rabbimiz; Maide Suresi Ayet.51.de ise mealen şöyle buyuruyor: *** Ey İman edenler ! Yahudileri de Hristiyanları da veli – dost ve yönetici edinmeyiniz. Onlar ancak birbirlerinin dostlarıdırlar. İçinizden kim onları dost edinirse, muhakkak o da onlardandır. Şüphesiz Allah zalimler toplulugunu hidayete erdirmez…***

Ne olur elimize bir İslam Tarihi alalım ve bakalım Tarihi süreç içerisinde olaylar nasıl gelişmiş. Sakın yanlış anlaşılmasın Müslümanlar Kin yaymaz ve hiç kimseye karşı da kötülük düşünmezler. Lakin emirler yüce yaratıcıdan olunca inandım diyenler nasıl hareket etmişler bir bakalım. Ebu Hanife olayları nasıl tahlil etmiş, İmam Şafii Cihad her zaman bakii ve ebedidir derken neyi ve kimleri kast etmiş, İmam Malik nasıl fetva vermiş, İmam Ahmed bin Hanbel ömrü boyunca hangi sapık görüşlerle mücadelesini sürdürmüş..? Ne olur bunlara da bir bakalım…

Müslümanlar bilmelidirler ki; DİNLER ARASI DİYALOG ve HOŞGÖRÜ çalışmaları davetlerinin hakikati bakımından ve çıkış noktası olan kaynagı bakımından Felsefidir. Ortaya çıkış sebebi bakımından hangi yönüyle ele alırsak alalım Siyasi ve sosyal taraflarıyla İslama kurulmuş SİNSİ bir tuzaktır. Netice itibariyle insanları DİNSİZLİK çukuruna sevkedici bir çalışmadır. Bu insanların hedefi Müslümanların kafasını karıştırmak, Müslümanların itikadlerini zan altında tutmak, Müslümanların psikolojisini bozup, hayat düzenini alt üst etmek ve nihayetinde Müslümanları kontrolleri altına almaktır diye inanıyorum…

Bir Ayeti Kerime ile konumuzu noktalamak istiyorum. Rabbimiz Bakara Suresi Ayet. 137.de mealen şöyle buyuruyor: *** Artık, eger onlar da sizin buna İMAN ettiginiz gibi İMAN ederlerse muhakkak HİDAYET bulurlar ve şayet yüz çevirirlerse onlar mutlaka ap açık bir AYRILIGA düşerler. Onlara karşı Allah sana yeter. O, herşeyi işitendir, herşeyi bilendir…***

İnanıyorum ki; İslamın Güneşi yeryüzünü aydınlattıgı andan itibaren, hangi ideolojiye veya inanca baglı olurlarsa olsunlar; İslam düşmanları gece gündüz demeden Müslümanlara sinsi sinsi TUZAKLAR kurma çabası içerisindedirler. Müslüman ümmeti inancından, İtikadından saptırma gayretleri hiç bir zaman azalmamıştır. Amaçları Müslüman Ümmetin gönlünden en degerli varlıgı olan İTİKADINI bozma çabaları İmanına şüphe karıştırma girişimleridir…

Hak – Batıl mücadelesi Hz. Ademden bu yana devam etmektedir ve de Kıyamete kadar devam sürecegi açıktır. Bizim en büyük şerefimiz İslam Ümmetinden olmaktır. Duamız ve Niyazımız odur ki, gözümüzü hayata yumana kadar dilimizden KELİMEYİ TEVHİD ve KELİMEYİ ŞEHADET düşmesin… Allahım her kim veya kimler İslam Ümmeti hakkında düşmanlık besliyorsa, Tuzaklar kuruyorsa, gizli açık fitne ve fesat tohumları ekiyorsa İslam Ümmetini o İnsanların şerrinden muhafaza eyle. İslam ümmetin merhamet eyle. İslam Ümmetini SELAMET ve HUZUR ortamından ayırma. Sen her şeye kadirsin Allahım… Amin…

Sermed Kadir… 09.06.2005

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht.