Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat

Ehli sünnet vel cemaat tabiri: ** Cemaata bagli olanlar, Sünnet ve cemaat toplumu ** demektir. Rasulullah (s) meşhur bir hadisinde takvayı, meşru devlet başkanına itaatı tavsiye ettikten sonra şöyle buyuruyor: ** İçinizden benden sonra yaşayanlar birçok ayrılıklara şahit olacaktır. Size sünnetimi, hidayete erdirilmiş, dogru yolu bulmuş halifelerimin sünnetini( yolunu) tavsiye ederim. Ona sımsıkı sarılın, adeta dişlerinizle tutun, sonradan çıkacak şeylerden sakının her uydurma bidat, her bidat sapıklıktır.(Ebu Davut)**

İşte bu ve benzeri hadislerde geçen ve Rasulullah (s) ile onun halifelerinin İslami yaşama ve uygulamada takip ettikleri yol manasına gelen Sünnet; topluluk ve çogunluk manasına gelen´´ Cemaat´´ ile yanyana getirilerek islamin gerçek temsilcilerinin ünvanı olmuştur.ayrılacagı, bunların hepsinin sapıklık içerisinde oldukları, içlerinden yalnız birinin kurtuluşa erdigi,bunların ise Rasulullah (s) ile Onun ashabının yolunu izliyenlerden ibaret bulundugu ifade buyurulmuştur.

Ehli sünnet vel cemaat Kuranı Kerimi ve Rasuli ekremin (s) sünnetini, heva ve heveslerine göre tevil etmezler. Dosdogru ´´ duyduk ve itaat ettik´´ derler. Ehli bidat ise, şahsi reylerini ´´Din„ zanneder, sürekli tevilde bulunurlar.

Denilebilirki; Medeniyetin özü İslam. İslamın özü TEVHİD, Tevhidde Allahın bir olması: tek, mutlak, yüce yaratıcı, herşeyin sahibi ve yöneticisi demektir. O nun eşi, benzeri, dengi ve ortagı yoktur. Zatında, sfatlarında ve fiillerinde bir ve hür’ dür. Onun yarattıgı her şey sonunda o’na dönecektir. (Kuranda tevhid. Mehmet kubat.)

Muhkem ve mütevatir nasslarla sabit olan hükümlerde (itikadi meselelerde) ihtilâf etmek caiz değildir. Ancak hevâlarına uyan kimselerin (ehl-i bid’at) itikadi meseleleri tartışma konusu haline getirdikleri bilinmektedir. Ehl-i Sünnet’ten ayrılan fırkaların özelliği budur.

İslamiyet , bütün insanlara yalnız bir tek imanı emretmektedir. Şurası bir gerçektirki, Ehli sünnet itikadını ortaya koyan, Bu dinin mübelligi Peygamber efendimizdir. (sav) Ashabı kiram ASRI SAADETTE İman bilgilerini bu saglam kaynaktan aldılar. Tabiinde bu bilgileri, Ashabı kiramdan ögrendiler.

Daha sonra gelenler, bunlardan ögrendiler. Böylece, Ehli sünnet bilgileri bizlere nakil ve tevatür yoluyla geldi. Bilinmelidir ki; bu bilgiler akıl ile bulunamaz. Akıl bu bilgileri degiştiremez. Akıl bunları anlamaya yardımcı olur. Yani bunları anlamak, dogrularını kıymetlerini kavramak için akıl lazımdır.

Amelde dört mezheb imamlarının ve onlara tabii olanların İMANDA, İTİKADDA tek bir mezhebi vardır bu mezheb EHLİ SÜNNET VEL CEMAAT mezhebidir. Fıkıhta Hanefi olanlar çogunlukla, itikadda maturidiye baglıdır. İmam maturidinin temel görüşü Fıkhı ekbere dayanır. İslâm akaidinde imam Ebu Mansur Muhammed b. Muhammed b. Mahmud el-Matüridiyye nisbet edilen mezhep. İmam Ebu Mansur el-Mâturidinin akaiddeki mezhebine mensub olanların meydana getirdiği topluluğa MATURİDİYYE denilir.

Alemü’l-Hudâ, İmamü’l-Huda ve el-Mütekellim lakablarıyla da anılan Matüridi takriben 238/852’de Maveraünnehir’de bulunan Semerkand’ın Matürid köyünde doğmuştur. 333/944’te Semerkand’da vefat etmiştir. O, İslama çok değerli hizmetler vermiş öncü İslâm âlimlerinin başında gelir. Maveraünnehir’de Ehli Sünnet’e nisbet edilen Kelâm ekolünün kurucusu ve mümessilidir.

Eş’ariyye Kelâm mektebinin doğup geliştiği yer olan Irak, pek çok bid’at mezhebinin çıktığı bir bölgeydi. İmam Eş’arî, Revâfız, Karamita ve özellikle Mu’tezile ile çok şiddetli ve gürültülü cedel ve münakaşalarda bulunmuştu. Matüridî’nin yetiştiği Maveraünnehir ise Irak’tan uzak olduğu için az da olsa bid’at akımlarından uzak kalmıştı. Fakat sonunda bu akımlardan bir kısmı Maveraünnehir’e sızmış, Mu’tezile’nin sesi buralara kadar aksetmişti.

Nisbi de olsa, bid’at mezheblerinin mensubları buralarda da bulunuyordu. İmam Matüridî, Maveraünnehir’e kadar gelen Mu’tezile’den başka, Dehriye, Seneviyye ve Karâmita’ya karşı mantıklı ve istikrarlı mücadeleler vermişti. Onun Kitâbü’t Tevhid’i bunlar gibi sapık fikir ve bid’at cereyanlarını içine alan ve bunları gereği gibi çürütmeye çalışan en değerli ve en eski vesika mahiyetini taşımaktadır.

Diger Ehli sünnet imamı ise İmam eşari dir. Ebu’l-Hasen el-Eş’ârî’nin (324/935-36) öncülüğünü yaptığı, kelâm metodunu benimseyen kelâm ekolü. Çoğulu „Eşâ’ira“ gelir.

Eş’ariyye ismi, her ne kadar, Ehl-i Sünnete mensup iki ekolden birisinin ismi olsa da, bu ekolün ortaya çıkışı dikkate alındığında, ehl-i bidata mukabil kullanılması itibariyle genel anlamda Mâtûridîyye’yi de içine alarak, Ehl-i Sünnet’in genel ismi olarak anlaşılmaktaydı.

Zira, o yıllarda akaidin önemli meselelerinden birini teşkil eden Allah’ın sıfatları meselesinde birbirine zıt iki görüş ileri sürülüyordu. Bunlar, sıfatları kabul eden Selefiyye görüşü ile onların bir kısmını kabul etmeyen Muattıla görüşü idi. Selefiyye’ye sıfatları kabul etmesi sebebiyle „Sıfâtiyye“ deniliyordu.

Eş’ârî Selefiyye’ye geçtikten ve Eş’ariyye ekolünün temsilcisi olduktan sonra, sıfatları kabul eden Ehl-i Sünnete „Eş’ârîyye“ denilmiştir. İşte bu bakımdan Eş’ârîyye, ehl-i bid’ata mukabil olarak kullandığı takdirde Maturidiyye’yi de içine almaktadır (Bekir Topaloğlu, Kelam İlmi 153. Ayrıca kaynaklar için bk. Şehristânı, el-Mile’l 1/92-93; İzmirli, Yeni İlm-i Kelâmı/l 10).

Eş’ârîyye Mezhebi, Mu’tezile’ye karşı bir anti-tez olarak doğmuş ve selef akidesini esas almıştır. Fakat, akaid meselelerinin ele alınışında kelâmı bir istidlâl kullanılmış, te’vile yer verilmiştir. Eş’ariyye’ye mensup kelâm âlimleri zamanla te’vile daha çok yer vermişler, zaman zaman da kelamda yenilikler yaparak, Kelâm ilmini felsefe ile meselelerini tartışabilecek bir güce kavuşturmuşlardır.

İmam Gazzâlî’nin faaliyetleri bu hususun en canlı örneği olarak ele alınabilir. Kısacası, Eş’ârî kelâmında aklın büyük önemi vardır. Zira, ortaya çıkışındaki ortamda bunun böyle olmasını zorunlu kılıyordu .

Eş’ârîyye ekolü önce Irak ve Suriye’de yayılmış daha sonra da Nizamiye medreselerine Eş’ârî âlimlerinin tayin edilişiyle geniş bir alana yayılma imkânı bulmuş ve Mısır ile Mağrîb ülkelerine kadar yayılmıştır.

Eş’ârî’den sonra bu ekole mensup olarak, ortaya atılan fikirleri geliştiren âlimler arasında şunları saymak mümkündür: Ebû Bekir el-Bâkıllânî (403/1012-1013); İmâmu’l-Haremeyn Cüveynî (478/1085-86); Ebû Hâmid Gazzâli (505/1111); Şehristânî (548/1153-54); Fahru’d-din Râzı (606/1209-10); Sayfullah Âmidî (631/1233-34); Beydâvî (685/1286 -87); Sa’dud-din Teftâzânî (793/139091); Seyyid Şerif Cürcânî (816/141314); Celâlu’d-din Devvânı(908/1502503).

Ehli sünnet diye bildigimiz bu iki mezhebde bazı yorum farklılıgı hariç tutulursa özde taassub yoktur. Eşariler Maturidilerin, maturidiler ise çok kere Eşarilerin eserlerini okumuşlar ve Akidelerini ögrenmişlerdir. Çünkü bunlar arasında bir kaç meselenin izahında farklılıkların dışında önemli ayrılıklar mevcut degildir. Allah onlardan razı olsun…

Zamanımız 2001. Türkiyesinde bu tür faaliyet içerisinde olanları ne yazıkki fazlasıyla müşahade ediyoruz. Bu insanlar akademik kariyerlerininde vermiş oldugu geniş imkanlar sayesinde çok yıkıcı, tahripkar faaliyetlerini ifa ediyorlar. Devlet desteginide yanında bulan bu zevat Her gün dinin bir hükmü ile cedelleşme peşindeler Allah (c.c) cümlesinin şerrinden bizleri muhafaza buyursun.

Kaynaklarda Kuranı Mübinin ilk ve en büyük tefsiri olan Hz. Muhammedin (s) sünnetine, görüş ve fiillerine, takririne tabii olan, her türlü bozulmuş ideoloji ve amellerden, Kuran, Hadis ve onların görüşleri dogrultusunda olmayan her türlü beşeri görüşlerden uzak olan, Kuran ve Hadis baglılarına, müntesiplerine Ehli Sünnet vel Cemaat denilirdi.

Hatta amel ve inancı; Kitap, Hadis, icmaa ve Kıyasa muvafık olanlara da Ehli Sünnet vel Cemaat denilirdi. Araştırma neticesinde günümüzün bazı fıkıh bilginlerinin ve tasavvuf erbabının ellerindeki kitapların büyük bir kısmının Kuranı Kerim ve Hadisi şeriften uzak bir beşeri görüşler mecmuası oldugu ortadadır ne yazıkki.

Bu beşeri görüşlerin müntesipleri, bu günkü Ehli Sünnet vel Cemaat camiasının büyük ekseriyetini teşkil etmektedirler. Kuranı yalnız bir ibadet kitabı, bir zikir kitabı ve ya bir fikir kitabı olarak kabul etmektedirler. Nizam degil nazım, hüküm degil dua kitabı olarak inanmaktadırlar. Ahirete bakan yüzleriyle meşguller Kuran´ ın. * Gerçek manada Kurani bir hüküm, bir nizam ve kamil manada bir hayat düsturu kabul etmemektedirler. Ve bilerek yada bilmiyerek taguti sistemlere, Nizamlara destek saglar olmuşlardır. Seküler yaklaşımcı İslamcı yazar ve fikir adamları herhalde Ehli Sünnet vel Cemaat kavramının dışında olsalar gerektir…

Ehli Sünnet vel Cemaatın karşısına çıkan ayrı görüşlü Mutezile, Şia, Murcie, Neccariye ve benzeri fırkalar şimdi yerlerini dine zararlı iktisadi doktrinlere dayalı kapitalizm, sosyalizm, komunizm, laisizm, ve siyonizm gibi mezheplere terketmiş görünmektedirler.

Bir müslümanın temel inançlarından biri kainatı yaratan, Kainatın idaresi için adil bir Nizamda ve Kanunda göndermiştir. Gönderdigi bu nizamla bütün kainat içindeki her bir varlıgın görevleri tayin edilmiştir. Beşeri parmak bu Adil Nizama karıştırılacak olursa nizamın Adaletine halel gelecek ve dolayısıyla çok büyük zarar verilecektir.

Müslümanım diye iddiada bulunan insanlar en azından İslamın ana maddelerini bilmesi lazımdır. İnsanlar doguştan herhangi bir ilme sahip degildirler. Dolayisiyla insan için asıl olan bilgisizlik ve cehalettir. Nitekim Kuranı Kerimde Rabbimiz mealen şöyle buyurmuştur: *** Allah sizi annelerinizin karnından, kendiniz hiç bir şey bilmiyorken çıkardı. size şükredesiniz diye kulaklar, gözler ve gönüller verdi. En nahl suresi.ayet.78***

Bu saydıklarımızın dışında daha başka inanç çeşitleri de vardır.

Günümüzde tevhid akidesine zıt DİNİ inanışları kısaca sayacak olursak : 1.) Yahudilik. ( ortodoks yahudiler, Muhafazakar yahudiler, reformist yahudiler.) 2.) Hıristiyanlık. ( Katolikler, ortodokslar, protestanlar, ve anglikan kilisesine mensup olanlar.) 3.) Budizm. 4.) Sıkhlar-sihler. ( namdari mezhebi, akali mezhebi.) 5.) Hinduizm. ( Yoga ve yogizm.) 6.) Şintoizm. 7.) Konfüçyüs dini. 8.) Taoizm. Bunlardan başka ayrıca günümüzde bazı küçük dini gurupları sayacak olursak: 1.)Ebiyonitler. 2.) Pantakostalistler. 3.) Sabiiler. 4.) Maroniler. 5.) Babtistler. 6.) Cizvitler. 7.) Asopsionistler. 8.) Adventistler. 9.) Kadıyaniler. 10.) Reform kilisesi mensupları. 11.) Nasturiler. 12.) Presbiteryenler. 13.) Bahailik. 14.)Unitaryenler. 15.) Moonlar. 16.)Habeşiler. 17.) Kuveykırlar. 18.) Monofizitler. 19.) Yehova şahitleri. 20.) Mormomlar. 21.) Methodistler. 22.) Coynistler. 23.) Zerdüştiler.

Allahım. Bunların Hepsinin şerrinden Müslümanları muhafaza eyle. Bizleri EHLİ SÜNNET VEL CEMAAT itikadından ayırma. Bizleri saf İslam inancına tutunan ve 0 inançta hayatiyetini devam ettiren kulların zümresine dahil eyle. Bizleri SIRATI MÜSTAKİM den ayırma. Sen her şeye kadirsin Allahım… Amin…
Sermed Kadir… 15.05.2001

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht. Erforderliche Felder sind mit * markiert