FÜTÜVVET; İSLAM DİNİNDE KARDEŞLİK HUKUKU…

FÜTÜVVET; İSLAM DİNİNDE KARDEŞLİK HUKUKU… MÜ’MİNLERİN birbirlerini sevmesi, KELİMEYİ ŞEHADETE dayanan bir hadisedir. Günümüzde yaşayan müslümanların; önce *NİZAMI ÂLEM* idealini esas alan devletlerini, sonra birbirlerine karşı olan sevgilerini kaybettiklerini söylemek mümkündür. Sahih bir iman ve bu imana dayanan sevgi ve kardeşlik hukukuna riayet gibi unsurların yeniden ihya edilmesi gerekir. Mü’minlerin birbirlerini Allah (cc) için sevmeleri, fütüvvet ahlâkının zaruri bir sonucudur.

 

Rabbimiz Tevbe suresi ayet.71-72.de mealen şöyle buyurmaktadır: *** Mümin erkeklerle mümin kadınlar da birbirlerinin velileridir. Onlar iyiliği emreder, kötülükten alıkorlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekâtı verirler, Allah ve Resûlüne itaat ederler. İşte onlara Allah rahmet edecektir. Şüphesiz Allah azîzdir, hikmet sahibidir. Allah, mümin erkeklere ve mümin kadınlara, içinde ebedî kalmak üzere altından ırmaklar akan cennetler ve Adn cennetlerinde güzel meskenler vâdetti. Allah’ın rızası ise hepsinden büyüktür. İşte büyük kurtuluş da budur…**

 

İslâm’da kardeşlik hukuku ‘genel haklar’ ve ‘Özel haklar’ olmak üzere ikiye ayrılır.

Öncelikle GENEL HAKLAR: Bu haklar; Allah (cc)’ı Rab, İslam’ı din, Kur’an’ı hidayet rehberi ve Peygamberimiz Efendimiz’i (sas)’ en güzel örnek kabul eden her müslümanı içine alır. Genel haklar konusunda Resûl-i Ekrem (sas) şöyle buyurmuştur: “Müslümanın Müslüman üzerindeki hakkı altıdır: Karşılaştığın zaman selâm ver. Seni davet ederse davetine icabet et. Senden nasihat isterse ona nasihat et. Aksırınca Allah’a hamd ederse ona rahmet dile (yerhamukellah de). Hastalandığında onu ziyaret et. Öldüğü zaman cenaze namazını kıl” (Müslim)

 

Müslüman, kardeşine değer verip korumak zorundadır. Kardeşi zulme uğradığında ona yardım etmeli, üzüntüye duçar olduğunda üzüntülerini gidermeli, sıkıntıya düştüğünde yardımına koşmalı, kötülük işlediğinde engel olmalı; can, mal, ırz ve şerefine zarar verecek şeylerden uzak durmalıdır. Peygamberimiz Efendimiz (sav) bunun kardeşlik hukukuyla ilğili olduğunu beyan etmiş ve şeylö bulurmuştur: “Müslüman müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu (düşmanına) teslim etmez. Kim, (mümin) kardeşinin bir ihtiyacını giderirse Allah da onun bir ihtiyacını giderir. Kim, bir müslümanı bir sıkıntıdan kurtarırsa, bu sebeple Allah da onu kıyamet günü sıkıntılarının birinden kurtarır. Kim bir müslümanı(n kusurunu) örterse, Allah da kıyamet günü onu (n kusurunu) örter.” (Buhari)

 

ÖZEL HAKLAR İSE: Bu haklar önemli ve büyük haklar olup müslümanın, kardeşlerini koruması, onlara değer vermesi ve onlara destek olması açısından çok elzemdir.Kardeşin Mal Hususundaki Hakkı:Bu hak, yardımlaşma ve mâlî destek ile yerine getirilir. İhtiyaç duyulduğunda kardeş kardeşine malı ile yardım etmelidir.Kardeşlere mal ile yapılacak yardımın üç derecesi vardır: En düşüğü: Kendi ihtiyacından arta kalan malından kardeşinin ihtiyacını karşılamasıdır.Orta derecesi: Kardeşini kendi yerine koyup malını yarı yarıya onunla taksim etmesidir. En yükseği: Kardeşini kendi nefsine tercih edip onun ihtiyaçlarına öncelik vermesidir.

 

Bu derece sıddîkların ve birbirini sevenlerin son derecesi olup Allah (cc) tarafından övülmüştür: “Kendileri zaruret içinde bulunsalar bile onları (kardeşlerini) kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerdir.” (Haşr, 9) Bu hususta selef-i salihinin yaşadığı güzelliklerden biri şöyledir: Abdullah İbn Ömer (ra) der ki; “Rasûlullah (sas)’ın ashabından birine bir koyun hediye edilir. Sahabî; ‘Falan kardeşim benden daha fazla ihtiyaç sahibidir’ der ve başka birine gönderir. Diğeri de başka birine gönderir ve böylelikle bu koyun yedi kişi arasında dolaştıktan sonra tekrar ilk kişiye döner. Zira her biri diğer müslüman kardeşini kendisine tercih etmiştir.”

 

Kardeşin Can Hususundaki Hakkı: Bu hak, kişinin kardeşinin ihtiyaçlarını canıyla karşılamasına yardımcı olmasıdır. Can ile yardımcı olmanın en yüksek derecesi; kişinin zarar da görse, kardeşinin başına gelebilecek tehlikelerden onu koruması ve kurtarmasıdır.Kardeş, kendi özel durumunu incelediği gibi kardeşinin durumunu da kontrol etmelidir. Hastalandığında onu ziyaret etmeli, bir iş ile uğraşıyorsa ona yardım etmeli, konuştuğunda onu dinlemeli ve her daim hatırını sormalıdır.

 

Kardeşin Dil Hususundaki Hakkı: Bazan kardeş kardeşin malına ihtiyaç duymaz. Ne var ki, kardeşinin diline ihtiyacı vardır. Âlimlerimiz dil hususundaki bu hakkı üçe ayırmışlardır:Birincisi: Onu ancak hayırla anmalısın. Yanında veya gıyabında hiçbir kusurunu başına kakmamalısın. Onunla alay etmemeli ve ayıplamamalısın.

 

Sözünü yalanlamamalı, ona sövmemeli ve ona hoşlanmadığı lakapları takmamalısın. Sırrını ifşa etmemeli ve özel sırlarını öğrenmek için tecessüste bulunmamalısın. Kardeşinde bir kusur gördüğünde, diğer insanların yanında onu açıklamamalı ve onunla baş başa kalıncaya kadar beklemelisin.İmam-ı Şafii (ra) der ki; “Kardeşine gizlice vaaz eden ona nasihat etmiş olur ve onu güzelleştirir. Ona aleni bir şekilde vaaz eden ise kardeşinin ayıplarını çıkarır ve onu lekeler.”İkincisi: Kardeşin hoşlandığı hayırlı şeylerden söz etmelisin. Kendisini, hoşuna giden en sevimli ismi ile çağırmalısın. Yanında veya gıyabında onu hep hayır ile anmalısın.

 

Üçüncüsü: Kardeşine ve onun âline; diri, ölü, hazır ve gaip olsun, her daim dua etmelisin. Allah Rasûlü (sas) şöyle buyurur: “Kişi kardeşine gıyaben dua ettiği zaman bir melek; ‘Sana da kardeşine istediğin şeyler verilsin’ der. Allah Teâlâ buyurur; “Ey kulum! (kardeşin için istediğin şeyi vermeye) seninle başlayacağım.” (Müslim)

 

Allah dostlarından birisi şöyle der: “Salih kardeşin benzeri hiçbir yerde bulunmaz. Zira kişi ölünce akrabaları onun mirasını paylaşırken, salih kardeşi ona dua eder.”Kardeşin Kalp İle İlgili Hakkı: Kardeşin kalp ile ilgili hakkını iki kelime özetler: Af ve Vefa… Bilineceği üzere; kul hatalardan masun değildir. Kardeşe yakışan da kardeşinin hatasını affetmektir. Allah Teâlâ buyuruyor: “Kim affeder ve barışırsa onun mükâfatı Allah’a aittir.” (Şûra, 40)

Kardeşin hatalarını affetmek, sürçmelerini görmemezlikten gelmek, ayıplarını örtmek ve ona hüsn-i zan beslemek vefanın bir gereğidir. Kardeş, kardeşine şefkat ve merhametle yaklaşmalıdır. Kardeşimiz vefat ettiğinde sevgisi onun âline geçmelidir. Zira vefanın anlamı budur.Rahmet Nebisi (sas) buyuruyor: “Müslümanın, kardeşinden üç günden fazla uzaklaşması (ona küsmesi), karşılaştıklarında birbirinden yüz çevirmeleri helal değildir. Onların en hayırlısı kardeşine ilk önce selam verendir.” (Buhari)

 

Kardeşi Güç Duruma Düşürmemek: Kardeşin kardeş üzerindeki haklarından biri de, ona zor gelecek konularda onu sorumlu tutmamak ve rahatsız olacağı işleri ona yüklememektir. Zira kardeşliğin temeli, Allah (cc) rızasına dayandığı içindir ki; mal, mülk, makam ve mevki gibi bir takım dünyevî menfaatler elde etmek için onu üzmemek gerekir. Kişi yalnızca kardeşinin duasıyla bereketlenmek, onunla bir araya gelip yalnızlığını gidermek ve dini için onunla yardımlaşmak gayesiyle kardeşinin sevgisini istemelidir.

 

Kardeşin Zararını İstememek, Menfaatini İstemek: Mü’min, kendisi elde ettiği menfaate sevindiği gibi kardeşinin elde ettiği menfaat için de sevinmelidir. Zira Rasûlullah (sas) şöyle buyurmaktadır: “Kim kardeşinin ihtiyacı için yürüyüp (çaba sarf edip) ona ulaşırsa (ihtiyacını giderirse) onun için yirmi yıl itikâftan daha hayırlıdır…” (Beyhaki)

 

Kardeşin Gıybetini Yapmamak: Kardeş, kardeşinde bir ayıp gördüğünde onu yaymamalı ve diğer insanların yanında zikretmemelidir. Ancak kardeşiyle yalnız kaldıklarında gerektiği gibi ona nasihat etmelidir. Allah Rasûlü (sas) buyurdular: “Gıybetin ne demek olduğunu biliyor musunuz?” Sahabe dediler ki: “Allah ve Rasûlü daha iyi bilirler.” Bunun üzerine Rasûlullah (sas); “Kardeşini, sevmediği bir şey ile zikretmemendir.”

 

Denildi ki: “Söylediğimiz şey kardeşimizde mevcutsa durum nasıl olur?” Efendimiz (sas) buyurdular: “Söylediğin şey onda mevcut ise gıybetini etmiş olursun; yok eğer mevcut değilse ona iftira etmiş olursun.” (Müslim) Kardeşe Yardımcı ve Destek Olmak: Hakkın gerçekleşmesi ve batılın yok olması için mü’minlerin yardımlaşmaları bir zarurettir. Zira mü’minler birbirlerini destekleyip yardımlaşırlarsa güçlerini perçinleştirirler. Rasûlullah (sas) şöyle buyurmuştur: “Zalim de olsa, mazlum da olsa kardeşine yardım et.” Denildi ki: “Ey Allah’ın Rasûlü! Mazluma yardım edelim de zalime nasıl yardım ederiz ki?” Rasûlullah (sas) efendimiz buyurdular: “Onun zulmüne engel ol. Böylece zalime de yardım etmiş olursun.” (Buhari)

 

Kardeşlerin Birbirlerine Mağfiret Dilemeleri: Kardeşlerin birbirlerini affetmeleri, mü’min olmanın gerekli kıldığı vasıflardandır. Mü’min öfkesini yener, kardeşini mazur görür, onu affeder ve hüsn-i zan besler. Gerek hayatta ve gerekse öldükten sonra onun için Allah (cc)’tan mağfiret diler. Kardeşiyle her musafaha ettiğinde; “Allah’ım! Bize dünyada da bir iyilik ver, ahirette de bir iyilik ver.” diye dua eder.Allah Azze ve Celle buyuruyor: “Rabbimiz! Bizi ve bizden önce iman etmiş olan kardeşlerimizi bağışla. Kalplerimizde iman edenlere karşı hiçbir kin bırakma. Rabbimiz! Gerçekten sen, çok şefkatlisin, çok merhametlisin.” (Haşr, 10)

 

KARDEŞLİĞİN MEYVELERİ: Kardeşlik, Allah Teâlâ’nın İslam ümmetine bağışladığı bir nimettir. Allah Azze ve Celle buyuruyor: “…Allah’ın size olan nimetini hatırlayın.

Hani siz birbirinize düşman kişiler idiniz de O, gönüllerinizi birleştirmişti ve O’nun nimeti sayesinde kardeş kimseler olmuştunuz…” (Âl-i İmran, 103) Allah (cc) için birbirlerini sevenlerin toplayacağı meyveleri şöylece sıralamak mümkündür.İmanın tadını tadar ve mutlu bir hayat yaşarlar.

 

Allah (cc), onları rahmetiyle kuşatır ve kıyamet gününün zorluklarına karşı korur.Sevinç ve güvenliğe erişirler. Kıyamet günü, Allah (cc)’ın kendi rızasıyla gölgelendireceği yedi sınıf insanın saflarına karışırlar. Allah (cc) ve Rasûlü (sas)’nün sevgisine mazhar olurlar. İmanın bir yansıması olan kardeşlik kulpuna sarılanlar kurtuluşa ererler. Cennet derecelerinin artmasının yolu; Allah (cc) için kardeş olmaktan geçmektedir.

Allah (cc) için birbirlerini sevenler, kıyamet gününde Allah (cc)’ın nimetlendirdiği Nebiler, şehitler, sıddıklar ve salihlerle beraber olacaklardır.

 

Allah (cc) için sevgi; kalbin netliğini, Allah (cc)’ın kitabına ve Rasûlü (sas)’nün sünnetine saygı duyulduğunu gösterir. Allah (cc) için kardeşlik; güzel bir yürüyüş, hayırlı bir dostluk ve mutlu bir yaşamdır. Allah (cc) için kardeşliğin en önemli meyvesi; mükâfatının cennet olmasıdır. Rab Teâlâ buyuruyor: “Takva sahipleri, mutlaka cennetlerde ve pınar başlarında olacaklar. (Onlara); ‘Oraya emniyet ve selâmetle girin (denilir) Biz, onların gönüllerindeki kini söküp attık; onlar artık köşkler üzerinde karşı karşıya oturan kardeşler olacaklar.” (Hicr, 45-47)

 

İLK İSLAM TOPLUMUNDA KARDEŞLİK: İslam’ın; üzerinde yapısını yükselttiği ilk temel, hiç şüphesiz kardeşlik temelidir. Zira kardeşlik ilişkisi, Müslümanların etrafında toplandıkları sağlam bir esastır. Bu esas sayesindedir ki İslam toplumu her ırk ve renkteki Müslümanlara bağrını açmıştır. Onlar farklı bedenlerde bir can gibiydiler.Bu gerçeği gözler önüne seren en önemli göstergeleri şöylece sıralayabiliriz.Maddi Yardımlaşma:Zengin müslümanlar, köle olan kardeşlerini kölelikten kurtarıp özgürlüklerine kavuşturuyorlar ve tüm imkânlarını onlarla paylaşıyorlardı.

 

Ebu Fekeyhe (ra), Saffan b. Umeyye’nin kölesi idi. Bilal (ra) ile beraber müslüman olup ilklerden olmuştu. Umeyye b. Halef onu tuttu, ayağına bir ip bağladı ve etrafındakilere emretti; onu yerlerde sürüklediler. Kızgın güneşin altına attılar. Bununla da yetinmeyip boğmaya kalkıştılar. Neredeyse boğulacaktı. Umeyye b. Halef’in yanında bulunan kardeşi Ubey b. Halef; ‘İşkenceyi artır ki, Muhammed gelsin de sihriyle onu kurtarsın bakalım!’ diyordu. Öldüğünü sanıncaya kadar bu işkenceye devam ettiler. Ebu Fekeyhe (ra) sonra ayıldı. Oradan geçen Ebubekir (ra), onu aldı ve azat etti.

 

Emanı (Himayeyi) Reddetmek: İslam’ın ilk yallarında bazı sahabeler bir takım güçlü kâfirlerin emanına (himayesine) girmişlerdi. Kardeşlerine yapılan işkenceler artınca, kendilerinin güven içinde kardeşlerinin ise işkence içinde yaşamalarına gönülleri razı olmadı. Onlardan her biri emanlarını geri çevirdiler. Osman b. Maz’un (ra), Velid b. Muğire’nin himayesine girip güven içinde yaşadığı bir sırada, kardeşlerine işkencenin yapıldığını görünce; “Kardeşlerim Allah (cc) yolunda çeşitli işkencelere uğrarlarken benim, bir müşrikin himayesinde emniyet içerisinde yaşamam bir zillettir” diyerek, Velid b. Muğire’ye emanını iade etti. Velid b. Muğire’nin, emanı niçin iade ettiğini sorması üzerine ise şöyle dedi: “Ben Allah (cc)’ın himayesinden hoşnutum. Ondan başkasının himayesinde bulunmak istemiyorum.”

 

Fedakârlık: O müslümanlar, kardeşleri için sadece mallarını değil, canlarını, zamanlarını ve tüm imkânlarını da feda edebiliyorlardı. Hicret anında olanlar bunun apaçık bir göstergesidir. Zira Hz. Ali (ra), Rasûlullah (sas)’ın hırkasını bürünmüş ve O’nun yatağına uzanmıştı. Sahabe nesli, içten gelen gerçek bir sevgi ile bu dini sevmişlerdi. Onlar İslam’ı, yapılması gereken bir ödev olarak değil, hayatlarının tüm vechesini kuşatan bir inanç olarak kabulleniyorlardı.

 

Medine Toplumu ve Kardeşlik: Muhacirler Medine’ye geldiklerinde, Ensar kardeşleri onları barındırmak için yarışıyorlardı. Öyle ki Ensar, muhacir kardeşlerini öz canlarına tercih ediyorlardı. Kur’an bu gerçeği şöyle tescil etmiştir: “Daha önceden Medine’yi yurt edinmiş ve gönüllerine imanı yerleştirmiş olan kimseler, kendilerine göç edip gelenleri severler ve onlara verilenlerden dolayı içlerinde bir rahatsızlık hissetmezler. Kendileri zaruret içinde bulunsalar bile onları kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerdir.” (Haşr, 9)

 

Rasûlullah (sas) Medine’ye gelir gelmez ashabı arasında kardeşlik bağını kurdu. Bununla; gurbetin yalnızlığından kurtulmak, aile ve aşiret ayrılığının hasretini gidermek, mü’minler arasında kaynaşmayı sağlamak ve bazılarını diğer bazılarıyla güçlendirmek olacağı gibi; mü’minler arasında ülfeti oluşturmak ve dostluğu pekiştirmek de vardır. Zira kardeşlik, mü’min toplumun vahdetini sağlamayı hedefler.

 

Ensar da, muhacirler de değişik kabilelerden ve birbirleri ile yarışan ailelerden gelme idiler. İslam kardeşliğinin bir gereği olarak bu batıl çekişme sona ermiş ve İslam ittihadı sağlanmıştır.Kardeşlik olayı, gelip geçici bir heyecan değil, bilakis uyulması gerekecek bir nizam olup mü’minler arasında uzlaşmayı sağlamaktır. Zira kardeşlik, ruhi ve insani hazineleri içeren güçlü bir iman ile birlikte vardır. Rasûlullah (sas) buyurdular: “Allah için sevmek, amellerin en faziletlisidir.” (Ebu Davud)Mü’minler arasında kurulan kardeşlik, İslam toplumunun yapısında ilk temel dayanaktı. Öyle ki kardeşlik, İslam toplumunun bireylerini sevgi ve ikramdan oluşan güçlü bir bağ ile birbirlerine bağlayarak kardeşlikten istenileni elde etmiştir.

 

İSLAM TOPLUMUNDA KARDEŞLİĞİN PARÇALANMASI: İnsanlık tarihinde örneği asla görülemeyen ve günlerin eskitemediği İslam kardeşliği ile ilgili birçok örnekler verdik. Daha binlercesi de verilebilir. Müslümanlar, işte bu kardeşlik duygusu içinde birbirleriyle muamele ederek İslam’ın gölgesinde yaşadılar. Nesilleri de çağlar boyu İslam’ın nuruyla aydınlanarak hak yolda ilerlediler. İslami hilafet yeryüzünden silinince, bu ruh da körelmeye başladı. İslam’a bağlılık ve İslam’ın icapları, cemaatler ve bireylerin çabalarıyla ayakta durabildi. Müslümanların yaşadığı ülkelerdeki iktidarlar, İslam’a bir hayat nizamı olarak sarılmadılar ve İslam’ı bir nizam olarak yürürlüğe koyamadılar.

 

İslam düşmanları hilâfeti kaldırıp kardeşliği yok ettikten sonra, çirkin emellerine ulaşabildiler. İslam ümmetini parçalayıp birbirlerinin kanlarını döken topluluklar peyda ettiler. Birbirleriyle çekişen farklı farklı devletçikler oluşturdular. Böylece İslam dünyasını kan gölüne çevirdiler. Müslüman ruhlardaki hayır kaynaklarını kuruttular. Kardeşliğin anlamını gönüllerden söküp attılar.İslam hilafetine yeniden dönmek ve İslam’ı yeryüzünde hâkim kılıp tüm insanlığı zulmün karanlığından kurtarmak için, müslüman nesillerin derin uykularından uyanmalarının vakti çoktan geldi de geçti bile.

 

İSLAM MEDENİYETİNDE KARDEŞLİK BİLİNCİ: Kardeşlik bağının müslümanlar üzerinde büyük bir etkisi vardır. Onun sayesindedir ki, müslümanlar birbirleriyle maddi ve manevi yardımlaşmada bulunurlar. Kardeşlik bağının neticesi olarak Kur’ânî bilince sahip bir nesil yetişti bunlar. Peygamberî ahlak ve Kur’an hidayeti üzere yetiştiler. Onlar yeryüzünün değişik yerlerine dağıldılar ve insanları kulların kulluğundan kurtarıp Allah (cc)’a kulluk etme derecesine yükselttiler. Çünkü onlar, Muhammed(sas)’e uyup O’nu örnek edindiler. Allah (cc)’ın rızası doğrultusunda hareket ettiler. Takvadan başka bir şey için fazilet yarışına girmediler. İslam’ı yaymak üzere yardımlaştılar ve İslam bayrağını yücelttiler.

 

Müslümanlar kardeşlik prensibinden hareketle, Medine’de kurulan İslam devletinden başlayarak yeryüzünün hemen tüm köşe ve bucaklarında İslam bayrağını yücelttiler. İşte bu medeniyetin gerçekleşmesinde en büyük etken hiç şüphesiz İslam kardeşliğidir. O kardeşlik ki, bütün insanlığı kucaklamak için gönülden gönüle akacağı ânı beklemektedir. Bizlere düşen ise, o kardeşlik ruhuyla yeniden doğrulmaktır.

 

Konumuzu bir Hadii şeif ile noktalayalım inşaallah: mealen şöyle:**Birbirinize buğz etmeyiniz, birbirinize hased etmeyiniz ve birbirinize sırt çevirmeyiniz. Allah’ın kulları, birbirinizle kardeş olunuz. Hiç bir müslümana, din kardeşini üç günden fazla terk edip küs durması helal olmaz.” (Buhari)** (1) Hüsnü Ethem Cerrar’ın; “İslam’da Sevgi ve Kardeşlik” adlı eserinden istifade edilmiştir.

 

Cenabı hak bizleri kardeşlik hukukuna riayet edenlerden eylein. Rabbim kardeşler araına fitne ve eat tohumu ekenlere fırat vermein. Birbirimize fütüvveti aşılayan ve ve fütüvvete layıkıyla uyanlardan eyl ein. Rabbim bizleri ıratı mü takimden ayırma ın. Ehli ünnet vel cemaata tutunanlardan eyle in…Allahım bizleri hakkı hak bilip hakka ittiba, batılı batıl bilip batıldan içtinap eden, kaçınana kulların zümreine dahil eyle… en her şeylere kadir in Allahım…Amin…

Sermedkadir…LU… 16.12.2018…

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht.