Cenabı hak İnsan suresi ayet.3.te mealen şöyle buyurmaktadır: *** Biz insana dogru yolu gösterdik. O ister şükredici olur, isterse nankör olur…***Peygamber efendimiz (sav) bir hadisinde mealen şöyle buyurmaktadır: ** Ümmetim hakkında korktugum şeylerin en korkuncu onların Allaha şirk koşmalarıdır. Ben onlar Aya, Güneşe ya da puta taparlar demiyorum. Fakat Allahtan başkasını razı etmek için yapacakları amelleri ve tabii olacakları gizli şehvetleri kastediyorum…**
Cahiliye mana olarak ifade edilirse: Bilgisizlik, beyinsizlik, ahmaklık ve tabiidir ki İLMİN zıddı olma vasfını içerisine alır. Cahillik ya da Cahiliye deyince hemen aklımıza Peygamber efendimizin (sav) peygamber olmadan önceki Arap toplulugunun anlatımı gelir. Cahiliye DİNİ terim olarak ifade edildiginde ise kısaca: Allahın indirdigi vahyi yani mutlak dogruları ve mutlak bilgileri kabul etmeyip de, bunun gayrısına, bundan başkasına uyulan her HÜKÜM ve düşünce şekli Cahiliyedir…
Kısa başlıklar halinde ifade edecek olursak; Allahın hükümlerini kabul etmeyen kimseye CAHİL denir. Allahın kanunlarının kabul edilmedigi toplumlara Cahili toplum denir. Allahın kanunlarının uygulanmadıgı sistemlere ve düzenlere de Cahili sistem denir. İslamın olmadıgı, İslamın yaşanmadıgı, İslamın yok sayıldıgı yerlerde bulunan uygulamalara, adetlere, hal, hareket ve tavırlara da Cahili adetler denir…
Bu adet ve geleneklerden biriside Yılbaşı ve Noel adet ve gelenegidir. Artık Türk insanını neredeyse hristiyan batı kadar ilgilerndiren bu adet ve geleneklere şöyle islami bir bakış açısıyla göz atacak olursak deriz ki: Yılbaşı ile Noel birbirinden farklıdır; fakat Noel kutlamalarının devamı sayılabileceğinden yılbaşı gecesi onlar gibi eğlenmek, çam kesip evi çamla süslemek caiz olmaz. Çünkü bayramlarında onlar gibi eğlenmek, onlara benzemek olur.
İslam alimleri bizleri şöyle uyarıyorlar: Noel günü ve gecesinde, kâfirlerin paskalya ve yortularında, onlar gibi bayram yapan küfre girer. Yılbaşı münasebetiyle Türkiye’nin ve dünyanın çeşitli yerlerinde milyonlarca çam fidanı Noel hurafesi uğruna kesilip yok edilmektedir. Hıristiyan ülkelerde olduğu gibi, Müslüman ülkelerde de bu cinayetler işlenmemeli. Hıristiyanlara benzememek için yılbaşı gecesi hindi yememeli, Yenirse mekruh olur. Birkaç gün sonra yenebilir. Kumar oynamak, tombala çekmek gibi oyunlar ise zaten her zaman caiz değildir.
Miladi yılbaşı gecesinde, gayrı müslimlere benzemek gayesiyle çeşitli yiyecek, içecek almak da caiz olmaz. Her zaman ne alınıyorsa onları almakta mahzur yoktur. Bu geceye ayrı bir önem vermemelidir. Yalnız Hıristiyanların değil, Yahudilerin ve bütün bâtıl dinlerin ibadetlerini yapmak, onlara benzemek olur. Mesela 21 Martı Nevruz Bayramı diyerek kutlamak da böyledir. Yılbaşı ve Noeli hristiyanlar gibi kutlamak asla caiz değildir. Müslüman her gece neleri yapıyorsa, bu gece de onları yapmalıdır. Hele hele alternatif bir kutlama yapacagım diye yani Sanki mübarek geceymiş gibi mevlid okutmak, bu güne özgü sohbetler düzenlemek uygun değildir.
Bu gecenin diğer gecelerden farkı yoktur. Müslümanların Bu geceye değer veriyormuş gibi hareket etmeleri doğru değildir. Kafirlere benzeme nevruz günü, mihrican günü,Noel gibi kafirlerin deger verdigi günleri kutlamak Kesinlikle caiz değildir. Bu hususta bilgi sunan ibni Abidin gibi kitaplarımıza bakarsak kısaca denilirki:Mecusilerin bayramları olan Nevruz ve Mihrican günü şerefine bir şey vermek caiz değildir. Bu günlerin isimlerini söyleyerek veya niyet ederek bir şey hediye etmek haramdır. Eğer bu günlere kıymet vererek yaparsa kâfir olur, çünkü bu günlere müşrikler kıymet vermektedir.
Ebül Hafs-ı Kebir diyor ki: Bir kimse Allahü teâlâya elli yıl ibadet etse, sonra bir müşrike, Nevruz günü şerefine yumurta hediye etse kâfir olur. Eğer bir Müslümana hediye eder ve bu güne değer vermezse, âdete uyarak verirse kâfir olmaz. Başka bir gün almadığı bir şeyi, o gün satın alırsa, o güne değer vermişse kâfir olur. Değer vermeyip, yalnız yiyip içmek için almışsa kâfir olmaz. Bezzaziyye’de, (Nevruz günü, Mecusilerin bayramıdır. O gün, Mecusilerin yanına gidip, onların yaptıklarını yapmak küfürdür) diyor.
Noel’de ve kâfirlerin paskalya ve yortularında, onlar gibi bayram yapan da kâfir olur. ha keza Zünnar denilen papaz kuşağını bağlamak ve putlara, heykellere, mesela haç denilen, İsa aleyhisselamın asılmış hali dedikleri, birbirine dik kesişen iki çubuğa tapınmak, boynuna asarak tazim etmek, tazim etmemiz emrolunan bir şeyi tahkir ve tahkir etmemiz emrolunan bir şeyi tazim etmek küfürdür. Bunları yapanın imanı gider, kâfir olur. (Birgivi vasiyetnamesi şerhi s.115, 202)
İmam-ı Rabbanî hazretleri buyuruyor ki: Hinduların bayram günlerine [ateşe tapınanların Nevruz günlerine ve Hristiyanların Noel gecelerine ve diğer paskalyalarına] hürmet etmek ve o zamanlarda, onların âdetlerini, onlar gibi yapmak şirk olur. Küfre sebep olur. Kâfirlerin bayramlarında, Müslümanların cahilleri, kâfirlerin yaptıklarını yapıyorlar ve bu günleri, Müslüman bayramı zannediyorlar. Kâfirler gibi, birbirlerine hediye gönderiyorlar. Eşyalarını, sofralarını kâfirlerin yaptığı gibi süslüyorlar. O geceleri, başka gecelerden ayırt ediyorlar. Bunlar hep şirktir, kâfirliktir. (Mektubat)
İbni Âbidin yine istibra babında diyorki: , (İhtiyaç olunca zimmîye selam vermek ve müsafeha etmek caiz olur. Hürmet için ise, caiz olmaz. Kâfire hürmet küfürdür) buyuruyor. Yine Berika adlı Fıkhi eserde deniliyorki: Kâfire hürmet etmek, saygıyla selam vermek, (üstadım) demek küfür olur. Aslında şu anda hristiyanlar arasında Noel gecesinin dogru anlaşıldıgını söylemek isabetli olmaz. Kimileri 25 Aralık, tarihi üzerinde dururken bir bölümü 6. Ocak tarihini esas alırlar başkaları da degişik tarihler üzerinde karar kılmışlardır yani bu konu dahi üzerinde uzlaşılmış bir konu degildir.
Hıristiyanların, Hazret-i İsa’nın yılbaşında geleceğine dair bir inanışları yoktur. Onlar Hazret-i İsa’nın çarmıhtan öldüğüne inanırlar. (İnsanları günahtan kurtarmak için Tanrı, oğlu İsa’yı öldürdü) derler. Bazen İsa aleyhisselam için (Oğul Tanrı) bazen de (Tanrı üçtür. Üç tanrı birdir) derler. Bu saçmalıklar da İncillerde yapılan tahrifattan ileri gelmektedir. Hıristiyanların eğlenceleri, Noel Baba dedikleri hayali varlık içindir. 31.Aralık ve 1.Ocak gecesi yapılan eglence ve faaliyetlerin ve bu gün ve gecelerde yapılan içkili, kumarlı diger çılgınlıkların gerçek hristiyanlıklada bir alakası olmadıgı ifade edilmiştir.
Dikkat edilirse o gün ve gecelerde bir takdis havası içerisinde kiliselerde ayinler falan pek yapılıyan faaliyetlerdir. Rabbimiz, Nisa suresinin 157 ve 158. âyetinde mealen şöyle buyurmaktadır: *** Ve „Allah elçisi Meryem oğlu İsa’yı öldürdük“ demeleri yüzünden (onları lânetledik). Halbuki onu ne öldürdüler, ne de astılar; fakat (öldürdükleri) onlara İsa gibi gösterildi. Onun hakkında ihtilâfa düşenler bundan dolayı tam bir kararsızlık içindedirler; bu hususta zanna uymak dışında hiçbir (sağlam) bilgileri yoktur ve kesin olarak onu öldürmediler. Bilâkis Allah onu (İsa’yı) kendi nezdine kaldırmıştır. Allah izzet ve hikmet sahibidir.***
Bu husustaki hadisi şeriflerebakacak olursak mealen:**(Ruhum yed-i kudretinde olan Allah’a yemin ederim ki, Meryem’in oğlu İsa, adil bir hakem olarak aranıza inecek, haçı kıracak, domuzu öldürecek, cizyeyi kaldıracak, İslam’dan başka şeyi kabul etmeyecektir.) [Buhari]** (Vallahi Meryem’in oğlu adil bir hakem olarak inecek, haçı parçalayacak, domuzu öldürecek, kin, nefret ve haset ortadan kalkacaktır.) [Müslim] (İsa inecek, İslamiyet yolunda savaşacaktır. Onun zamanında Allahü teâlâ, müslümanlardan başka herkesi helak edecektir. Deccal da helak olacaktır. İsa, kırk yıl yeryüzünde yaşayacak, sonra ölecektir. Cenazesini müslümanlar kaldıracaktır.) [Ebu Davud]
Bu Nassların ışığında ve İslam alimlerimizin ifadelerinden faydalanarak diyoruzki; Kâfirlere ibadette benzemek haram veya Allah cümle müslümanım diyenleri korusun küfürdür. Kâfirin dinine benzemek her ne surette olursa olsun kesinlikle caiz olmaz, haç takmak, zünnar takmak gibi. Noeli kutlamak caiz değildir. Zamanımızda yapılan Yılbaşı eglencelerinden de mümkün mertebe uzak bulunmak gerekmektedir inancındayız.
Şu husus bizim için çok önemlidir; gerek milletlerarası münasebetlerde ve gerekse fertler ve topluluklar arası münasebette müminler, daima müminlerin yanında yer almaları icabeder, güç, kuvvet ve şerefi bu beraberlikte aramamız esastır diye düşünüyoruz.Kafirleri ve müşrikleri dost edinmeme konusu, Kuranı kerimde sık sık zikredilen ve üzerinde durulan bir konudur. Özellikle Yahudi ve hristiyanların müminlere dost olamayacagı, müslümanlarında onları dost edinmemeleri gerektigi ısrarla belirtilmiştir. Müminler küfür ehlini veli, dost ve idareci edinemez.
Ancak zaruret sebebi ile işbirligi ve dayanışma, ülkeler arası ilişkilerin gerektirdigi ticari, ekonomik saglık ve sosyal alanlarda karşılıklı çıkar ilişkisi çerçevesinde anlaşmalar yapılması mümkün ve caizddir denilmiştir. Fakat tabiidirki bu ilişkiler dostluktan farklı bir ilişkidir. Bizlerin birebir burada yaşadıgımız gibi, Bir Müslüman Yahudi veya Hristiyan ğayrımüslim bir komşusu olabilir; vardır da. Komşuluk münasebetleri insani mahiyette elbette olacaktır. Lakin şurası çok iyi bilinmelidirki; Müslüman kendi inandıgı akide içerisinde müslüman olarak kalmalı, gayrı müslimde inandıgı degerlere göre karşılık bulmalıdır.
Konumuz cahiliye oldugu için bu konudada her meselede oldugu gibi karar veren Rabbimiz ve Peygamber efendimizin (sav) sahabesinin, tabiinin, etbai tabiinin ve zamanımıza gelene kadar Ehli sünnet ulemasının uygulamaları olacak ve bizlerde bu hakikatler ışıgında hayatımızı tanzim edecegiz inşaallah. Nasılki asrı saadette bu böyle idiyse miladi 2012 yılının şu son günlerindede inanç, itikad ve uygulamalarımızda bir degişkenlik olmamıştır ve olmayacaktır inşaallah…Rabbimiz Maide suresi ayet.150.de mealen şöyle buyurmaktadır: *** Cahiliyet hükmünü mü istiyorlar? Yakinen bilen bir millet için Allahtan daha iyi hüküm veren kim vardır ? ***
Tabiidirki Kainatın yaratıcısı Allahtır. Ve Allah mutlak manada gerçek bilgi sahibi ve herşeyi hakkıyla bilendir. Allah celle şanuhu kendi mülkünde de diledigi, irade buyurdugu şekilde tasarruf hakkına sahip olandır. Cenabı hak bizim ihtiyaçlarımızı en güzel şekilde bizlerden daha iyi bilip, yine her şeyi ve hepsini en güzel surette yaratmıştır. Bu hususlarda da bizlerin bilgi birikimimizi mutlak dogrular bütünlügü olan Kuranı Kerim ile Vahiy’lerle beslemiştir. Allahın indirdigi hükümlerle uyuşmayan, çelişen, karşı ve zıt kutup olma vasfını taşıyan, ona itaatle baglı olmayan ve isyan içerisinde çırpınan her fikir, düşünce hareket tarzları cahiliyenin taa kendisidir.
Önce de beyan ettigimiz gibi Cahiliye der demez Arap toplumunun İslamiyet gelmeden önceki kurumsal yapısı aklımıza gelir. Lakin sadece bunu o zamanki topluma ve bir toplumun yaşantı şekline, tarzına baglamak eksik ve yanlış olacaktır kanaatindeyiz. İnanıyorum ki; Yaşanılan her zaman diliminde, içinde bulunulan zamanın ve çagın kendine özgü bir Cahiliye anlayışı vardır ve bu hususu belirlemedeki tek ve degişmez ölçü de kısaca ifade edecek olursak İslam dinine takınılan olumlu ve olumsuz tavırlardır.
Cahilligin, düşüncesizligin ve beyinsizligin ortak özellikleri her dönemde yaşanmıştır, yaşanılan bu halin bilinen ve görünen ortak yanı İlahi nizama karşı çıkma hareketidir diyebiliriz. Misal olarak önceki dönemleri ele alacak olursak, Cahiliye devri olarak bilinen Mekke devrine mahsus insanlar tarafından ilahlaştırılan Putlardan bahsedilmekte idi. Biz bilinen şekil putlarından yani örnek gösterecek olursak Hubel, Lat, Menat ve Uzza putundan bahsedecek degiliz. Bizim içi en önemlisi kafalara yerleştirilen putlardır.
Bu Putlar arasında bilhassa insanı yaratıcısından, Rabbinden uzaklaştıran bir Nefis putu, bir Heva putu ve bir zaman ve zamane putunu iyi düşünmek ve iyi tefekkür etmek mecburiyetindeyiz. Çünkü bu Putlar sadece bir zaman dilimini degil bilakis bütün zamanları kapsayıcı ortak tehlikelerdir. Kuranını Kerimin nuru ile insanlık tarihine bakacak olursak beşeriyetin zaman zaman TEVHİD çizgisinden saparak degişik zaman ve mekanlarda Şirk ve küfür bataklıgında çırpındıgına şahit oluruz.
Şurası kesin olarak idrak edilmelidir ki; İnsanı Rabbinden, yaratıcının emir ve yasaklar bütünlügünden, rabbine itaattan ve teslim olmaktan alı koyan her şey adı ne olursa olsun ister görünen, ister görünmeyen , ister bilinen ister bilinmeyen her şey Cehalet putunun taa kendisidir. Bu cehalet putları belli zaman dilimlerinde fırsat buldukları anda hemen sahibinin üzerine çullanır, müsbet, iyi ve dogru düşünceyi yerle bir etmeye çalışırlar. Bilindigi gibi her şeyin ve herkesin bir rehberi ve yol göstericisi, kılavuzu vardır.
Cahilligin, şirk ve isyanın rehberi, yol göstericisi ve kılavuzu ise bilindigi gibi Şeytandır. Şeytan aklını ve mantıgını putlaştırıyordu. Akıl yürütme teknigi ile isyan ve tugyan bayragını açıyordu… Firavun kendi zamanında insan gücünü putlaştırmıştı. Güç kuvvet ve otorite ile herşeye hakim olunur ve herşeye hükmümüzü geçiririz zannediyorlardı. Mekkeli müşrikler kendi kavimlerini idare eden liderlerini ilahlaştırıyorlardı. Onları bilgi, mal ve evlat çoklugu ile degerlendirerek isyanlarını geliştiriyorlardı. Günümüze gelene kadar da Cahilligin, akılsızlıgın, idraksizligin körükörüne bazı güç odaklarına baglanmanın örneklerini görüyoruz ve okuyoruz…
Günümüzde ise pek farklı bir hayat tarzı sergilenmemektedir. Tabiidirki Mekke döneminde oldugu gibi zamanımız insanları açıkça putlara ibadet etmiyorlar. Zamanımızda yapılan her türlü cahilligin bir açıklaması mutlaka gündeme getiriliyor. Allahın emirlerini gericilik ve İrticai hareket bütünlügü içeriside görenlerin genelde sıgındıgı Çagdaşlık ve Medeniyet putlarıdır diyebiliriz. İnsanlar canım zamanımızda bu da yapılırmı diyerek söze başladıklarında muhalefet ettikleri her hususun başında Allahın emirleri ve Peygamber efendimizin sünneti seniyesine düşmanlıgı anlattıklarını görürüz…
Meselenin önemini arzetmek için bir rivayeti buraya aktaracak olursak: Adiy bin Hatem şöyle diyor: Ben henüz Hristiyan dininde iken İslamı ögrenmek için Rasulullahın yanına geldim. Boynumda altından yapılmış bir HAÇ bulunuyordu. Rasulullah onu çıkar at buyurdular. Bende çıkardım attım. O sırada Rasulullah (sav) Tevbe suresini okuyordu. *** Onlar alim ve rahiplerini Allahı bırakıp rabler edindiler…*** ayetine gelince ben rasulullaha * Onlar alim ve rahiplerine ibadet etmezler…* dedim…
Rasulullah (sav):** Evet fakat alim ve rahipler onlara helali haram, haramı da helal yaparlar ve o insanlarda bunlara tabii olurlar. İşte onların alim ve rahiplerine ibadetlerinin manası budur.** buyurdular. Muhammed Hamdi Yazır (Rh.a) Tevbe suresinin 31.Ayetini izah ederken bu konuda diyorki: Bu rivayetler şunu isbat ederki, her hangi birini RAB edinmiş olmak için ona Rab namını vermek şart degildir…
Allahın emrine muvafık – uygun veya muhalif oldugunu hiç hesaba almayarak onun emrine itaat etmek. Bilhassa hükümlerle alakalı olan hususlarda onu hüküm koyucu gibi tanıyıp da O ne söylerse, neyi emrederse HAK kabul edip ona itaatla Allahın emir ve hükmüne muhalefet etmek – karşı gelmek onu Allahtan başka RAB edinmek ona tapmak demektir. Bu izahlarda gördügümüz gibi asıl üzerinde durdugumuz mesele şudur ki; Allahın HELAL saydıgını haram, HARAM saydıgını helal sayan her varlık emrine tereddütsüz olarak uyuldugu takdirde İLAH durumuna geçtigi ifade edilmektedir ve bu fiili işleyen herkes tabiidirki Cahildir, beyinsizdir, akılsızdır ve de idrakten yoksundurlar. Burada kastettigimiz husus tabiidirki MEŞRU olan inanç şekli için geçerlidir.
Şu husus şuurlu bir şekilde düşünülmelidir ki; İslam dini ne kuramsal bir düşünce, ne felsefi bir sistem ve ne de herhangi bir düşünürün beyninden üretilmiş bir ideoloji degildir. İslam Kıyamete kadar bütün çaglara damgasını vuran başlı başına bir HAYAT NİZAMIDIR. İslam dinine İnanan insanların onu kabul etmeleri yeterli degildir, İslamı yaşamak ve hayata aktarmak gerekir. Hatta canlı bir KURAN olmak da diyebiliriz. Müslümanım diyen insanların çok okuması taraftarıyız.
Müslümanlar mutlak surette müsbet ve dogru olan bilgilerle donanmalıdırlar tabbidirki bu bilgileride hayata aksettirmek şartıyla. Eger böyle olursa hiç kimse İlim ve AMEL sahibi birisine cahil gözüyle bakamayacaktır. Gerek ayeti kerimelerde, gerek Hadisi şeriflerde ve gerekse temel kaynak eserlerde en çok karşılaşılan bir terimdir Cahiliye, cehalet. Yukarıda da izaha gayret ettigimiz gibi Müslümanların, İslam ümmetinin kanlarına,iliklerine işlemişçesine hayatını devam ettirmek ister cahiliye. Taban tabana İslama zıt olmasına ragmen amacı Müslümanları dogru yolundan ayırmaya yöneliktir.
Cahiliye bazan sinsice ve bazan da görünerek Müslümanların hayatlarını altüst etmek için ugraşır, didinir ve çalışır. Bu gün İslam milletinin en üst noktası Allaha ait olan Hakimiyet olması gerekirken, ne yazıkki bu makama cahiliye kurulmuş durumdadır. Cahillik en büyük kötülük, en büyük münker, en büyük şer hakimiyetin, egemenligin Allahtan alınıp, cahiliyeye verilme hadisesidir. Böyle bir kötülügü, böyle bir münkeri şer olarak görmeyenlerin geçiştirenlerin anlayış ve kavrayışları temelde yanlış üzerine kurulmuştur diye inanıyoruz…
Allaha ait olan Hakimiyetin, egemenligin alaşagı edilmesi, yok sayılması, o hükümlerle alay edilmesi, Allahın hükümleri ile hükmedilmemesi, öncelikle sosyal hayatın İslamın kontrolünden çıkması, Ekonomik hayatın Faizle içli dışlı bulunması, Namus ve İffet kavramlarının artık aranılmaz halde olması, Hacc, Zekat, Kurban, Cemaatla kılınan Namazlar gibi toplumu ilgilendiren ibadetlerin verilmesi gerekli olan mesajdan yoksun düşmesi, Cahili düşüncenin varlıgı ile birebir orantılı olan hallerdendir diye düşünüyoruz. İslam dini bilinmelidir ki; bütün birimleri ile Cehaletin karşısındadır. İslamın cehalet karşısındaki bu tavrı yüce Allahın sınırsız ilminin bir eseridir.
İslamı bütün yönleri ve bölümleri ile Cenabı Allah tesbit ederken, Cahiliyeyi insanların şahsi fikir, düşünce ve ihtirasları, heva ve hevesleri tesbit eder. Tabir caizse bir tarafta yüce yaratıcının meşru gördügü İSLAM, diger tarafta bilgisi sınırlı insanların meşru gördügü, uygulamaya çalıştıgı ve gücü yettigince dayatmaya gayret ettigi cahili sistem. Bugün Kadınların açılıp saçılmasından, Kendini medeni ve çagdaş diye adlandıran erkeklerin kıskançlık duygularının körleşmesine, herşeyi madde ile degerlendirip, makam ve rütbeliler önünde iki büklüm olmalara kadar, kısacası Şeytanın çizmiş oldugu hayat tarzının alıp başlar üzerine yerleştirilmesi ve bunun yanında Din ve kutsal bilinen hususların hayatın her devresinden çıkartılması Cahilligin, cehaletin, Cahiliyenin en bilinen taraf ve yönleridir…
Tabiidirki; Cahiliyenin kökünü kazıyıcı reçetelerin hepside İslam dininin içerisinde mevcuttur. Yaşadıgı zaman dilimi içerisinde İslam alimlerine yeterli saygı ve hürmeti göstermeyen, Ehli sünnet alimlerini baştacı edemeyen toplum eninde sonunda cahili kültür ve temsilcilerini baştacı edecekleri açıktır. Örnek gösterecegimiz Alimlerimizden Yusuf Kerimoglu Hocaefendi diyorki; Günümüzde; hem Allahu tealaya iman ettigini söyleyen, hem beşeri bir idoolojiye inanan insanların psikolojisi, Mekke müşriklerinin tavrından farklı degildir.
İnsanın kendi kendini veya teknolojiyi İLAH edinmesi mümkündür. Allahu tealanın indirdigi hükümleri bir kenara bırakıp, heva ve hevesini ilahlaştıran insanlar modern Cahiliyenin bir ferdi durumunda dırlar. Tıpkı HÜBEL gibi, ithal malı putlar çevresinde dönüp durmaktadırlar. Halbuki Kelimeyi TEVHİDİ ikrar ve tasdik eden bir insan; Kuranı Kerimde ve Sünnette yer alan her hükmün MUTLAK HAKİKAT oldugunu tasdik etmek mecburiyetindedir. Aksi takdirde; Kelimeyi Tevhidin manasını bilmeden tekrar eden, bir papaganın durumuna düşer. Yaşayan cahiliye ve ilahlar sistemi, bu açıdan iyi degerlendirilmelidir. (Ribat.S.86.Yaşayan Cahiliye…)
Hangi izah şeklini getirirsek getirelim Cahiliye İslamın olmadıgı ve yok sayıldıgı, yaşantının içerisinden çıkarıldıgı, hayata dahil edilmedigi toplumların bataklık çamurudur. Şurası bir gerçektirki Allahın boyasıyla boyanmayan insanlar, Cemaatlar ve toplumlar mutlaka Cahiliyenin boyasıyla daha dogrusu Cahiliyenin çamururuna bulanmış insanlardır, toplumlardır. Günümüzde ne yazıkki Cahiliye kültürü hakim durumdadır. Böyle olunca Cahiliye yaşantı olarak herşeyimizi degiştirmiştir. Fikirlerimizi, İnancımızı, Aile yapımızı, sosyal yapımızı, iş hayatımızı, ve adet gelenek, görenek ve örfümüzü alt üst eden Cahiliye Toplumsal ve kişisel yapımızı oluşturmakta çok etkili bir durumdadır.
Cahili adet, gelenek ve göreneklere direnmek isteyen Müslümanlarda zaman içerisinde Cahili hayat tarzlarını öyle ya da böyle benimsemek durumunda kalmaktadır ne yazıkki işte içinde bulundugumuz zaman dilimi olan yılbaşı ve noel çılgınlıkları buna gösterilebilecek en belirgin örnektir. Peygamber efendimiz (sav) bir Hadisinde mealen şöyle buyurmaktadır: **Sizler karış karış, adım adım sizden önceki toplulukların yolunu izleyeceksiniz. Hatta bir keler deligine girecek olsalar onların ardından sizde gireceksiniz. Bunlar kimler ya Rasulullah ? buyurdu ki Yahudiler ve Hristiyanlar… Riyazussalihin…**
Bu gün Aile yapımızda hristiyanları hatırlatan çok etkiler mevcuttur. Kadın erkek beraber oturmalar Cahiliyenin en bilinen damgalarındandır. Zamanımız Müslüman’larının çoğu ne yazıkki bu gibi durumlara dikkat etmiyor. Hatta bu gibi hususları bilen insanlar vaaz ve nasihat sohbet toplantıları esnasında bunun böyle olmasını dahi savunabiliyorlar. Bu gibi durumların birde zamanın Tarikat şefleri tarafından yapılması ise tabiidirki içler acısı bir cinayettir kanaatındayız.Bizim Ninelerimiz, Büyüklerimiz, annelerimiz mecbur olmadıkça gündüz bile sokaga çıkmazken, torunları gece yarıları erkek arkadaşlarının kollarında spor sahalarında, diskolarda, ve bilmem nerelerde dolaşmaktadırlar.
Eger anneleri ben yapamadım oglum yada kızım yapsın saçmalıgını düşünüyorlarsa hesap gününde bu tür davranışlarının hesabını veremezler.Günümüzde ne yazıkki Cahiliye örf olan güzel adetlerimizi degiştirmiş ve kendi örf ve adetlerini tamı tamına İslamın zıddı olarak karabasan gibi tepemize dikmiştir. Bugün toplumun bir parçası olan Kadın Cahiliyenin kuklası, oyuncagı haline getirilmiş ve buna çagdaşlık, modernlik ve uygarlık denilmiştir. Batı ve cahiliyeyi temsil eden topluluklar gelip belki evimizin zilini çalmamıştır ama Yazılı ve görsel medya aracılıgı ile, yayın organları vasıtasıyla evimizin her zaman baş köşesine temelli misafir olmasını bilmiştir tabiiki bizim rızamız ve kabulümüzle.
Örneğin, Fransada Allahı tanmayan, bilmeyen insanların çizdigi modeller moda diye Müslüman hanımının dolabına girerken. Çagdaş kafalı cahili zihniyet Müslüman bacımızın kıyafetine ve Tesettüre her zaman hakaretlerle yaklaşmış ve her zaman kinlerini kusmuşlardır. Öcü ya da *KARA FATMA* diye adlandırılan bacılarımız aslında o kıyafetleriyle Allahın nuruyla nurlanmış , Onlar Kuranı Kerimin kendilerine verdigi degeri bilmiş ve ona layık olmuşlardır.
Onlar Hazreti Aişelerin Hazreti Fatıma’ların yolunda ve onlar gibi olmayı cana minnet bilmişlerdir. Yazılı ve görsel medya’da okuyup işitiyoruz; bir bakanlık çam dagıtımını neredeyse üslenmiş, her sene oldugu gibi, Yılbaşı gecelerini aynen Hristiyan Avrupalı gibi kutlamalar yapmak için devlet her türlü tedbirleri almış. Polisiyle, Askeriyle gece sabahlara kadar sarhoşlara yardım etmek için özel birimler oluşturulmuştur.
Basit gibi görülen bu hususlar da Kuranı Kerimin vermiş olduğu mesajın zıddına hareketlerdir. Cenabı Hak İçki haram içmeyin derken Cahili düzen içilmesine zemin hazırlamaktadır. Cahili düzenlerin arzusu daha çok içilsin ki; devlet kasalarına daha çok vergi girdisi yapılsın. Daha çok zina yapılsın, kumarın her türlüsü daha çok oynansın. Hatta Noel baba’ları Müslümanın evine kadar girip bilinen adetlerini sergilemekte, yılbaşı aralıgında köşeleri çam agaçlarıyla süslemek Modernlik ve Çagdaşlık göstergesi kabul edilmektedir.
Vaaz, Nasihat ve ögütler ise artık dinlenilmemektedir çünkü Nasihat edecek olan Dede, Nineleri de ihtiyarlar evine yerleştiren Cahili düzen sevdlıları geçmişiyle geleceginin bagını koparmakta bu iki nesli eger görürse sadece Bayram’dan bayrama, Dogum günü kutlamalarında, Anneler gününde, Babalar gününde hediye alıp veren bir obje olarak algılamaktadır. Böyle bir toplum nasıl Allahın boyası ile boyanacaktır. O yüzden devamlı aklımıza gelen bir sözü dilimizle ifade edelim Kardeşlerim yaşadıgımız hayatla İnandıgımız DİNİ bir daha şuurlu bir şekilde anlamaya ve kendi kendimizi hizaya çekmeye gayret edelim tabii vakit geç olmadan.
Son zamanlarda gözümüzün önünde hani derlerya göz göre göre İslam Dininin bütün özünü ve degerlerini öylesine batılla karıştırdılarki morfin verilen bir hasta misali Doktorların insaflı ellerine kaldı. Bu bakımdan günümüz Müslümanlarının saglam ve sahih olan bilgi ardından İslam Dinini oldugu gibi yaşamayı rehber edinmeli ve Cahillikten Allaha sıgınıp Cehaletin her türlüsünden uzak olmak zorundayız diye inanıyoruz. Tekrar etmekte mutlaka fayda vardır; Allah ve onun şanlı Rasulünün emri dışında her türlü yersiz, fuzuli, faydasız bilgi, tavır, hareket ve ameller CEHALET alametleridir.
Bugün yaşanılan CEHALET asırlardan beridir İslami cephede, fikirde, düşüncede, inançta, insanlıkta ve ahlakta yaşanamayan Siyonizm ve onun gizli kapaklı kuruluşları Lionslar, Rotariler, Masonlar ve Haçlı sürüleri ve onların temsil ettigi zihniyetin Batılılaşma, çagdaşlaşma, ve Medeniyet perdesi altında Müslümanın İtikadına, Akidesine ve davranış şekillerine soktukları azim hata ve kasıtlardan meydana gelmektedir. Yani bazı açık bazı sinsi öyle tuzak kurmaktadırlardırki, Kişilik olarak rahata erdirilen ve midesi peşinde genelde mutfakta ve İşte bütün zamanını harcayan bu günkü Müslüman ne yazıkki yaşadıgı hayatın tatlı hülyasından ayrılamamaktadır.
Zamanımızın yaşantısı icabı, Medeniyet, Çagdaşlık, geçim derdi ve benzeri meşgaleler batı dünyasının teknigini dışarda tutacak olursak zorla dayatılan inanç yaşantı ve davranış biçimi bilinmelidirki korkunç bir Cehaletin ta kendisidir. Cehalet okumamış, tahsilsiz insanda degil kütüphaneler dolusu kitapları, titri, rütbesi, makam ve mevkiisi de bulunsa bir kaç lisan da bilse, bütün Avrupa ve Amerika ülkelerinde araştırma bile yapsa genelde İmandan nasibi olmayanlar kanalıyla sürdürülmektedir.
Hak ve Adalet gözetmeyen, bütün insanlıgı tekeline almak için perde gerisinde birleşen kendisine süper güçler denilenlerde Cehalet dininin ya da dinsizliginin temsilcileridir. Cenabı Hak bizlere Akıl, fikir, firaset, izan ve dogru kavrayış ve anlayışlar nasip etsin. Sonuç olarak diyoruz ki;İslam Dinini DİN olarak benimseyen bir İnanmış insanın, Mümince yaşayabilmesi, inancını hayata hakim kılabilmesi, Yaşadıgı cografyanın İslamlaşmasına Toplumun Kurana dayalı ahlakını, Rabbani Nizam ve düzenini ve RUH terbiyesini bulandıracak her türlü kötülüklerden uzak, iyilige ve güzellige dayalı ve İslam dinine hizmet etmesine baglıdır.
Zira içerisinde Fitne, Fesat, ve kötülük olan bir ortamda İslamı yaşamak mümkün degildir. Zaten Müslümanın asıl gayeside bu tür Cehalet izlerini hayatın her kademesinden silip atmaktır inancındayız. Yani kurtuluşumuz mutlak surette İslama teslim olmaktan, İslama baglanmaktan ve İslamı bir hayat nizamı olarak kabul etmemizden geçmektedir. Cahaletin, Cahilligin, Cahiliyenin pençesine takılmış sayısız insanları, ancak İlimle kurtarabiliriz. Varsayımlar, Farazi düşünceler, indi görüşler, şahsi kanaatlar, batıla dayalı olan bilimler, hiç bir zaman İslamın ilminin yerine geçemez diye düşünüyoruz. Allah yar ve yardımcımız olsun…
Allahım sana binlerce şükürler olsunki bizleri Cehalet çukurundan çıkartıp İslamın nurlu yoluna dahil eyledin. Bizleri tekrar Cahillik ve bilgisizlik çukuruna yaklaştırma yarabbi. Şeytanın şerrinden, İblisin şerrinden, Firavun, Nemrut, Ebu Cehil zihniyeti taşıyan kişilerin şerrinden sana sıgınıyoruz bizleri muhafaza eyle Yarabbi. Bizleri senin Dinini anlayan, kavrayan ve o ilmi amel noktasına taşıyan kulların zümresine dahil eyle yarabbi. Bizleri Hakkı hak bilip hakka baglanan, batılı batıl bilip batıldan kaçınan kulların zümresine dahil eyle Allahım…Amin…
Sermedkadir…LU..