MUKADDES YOLCULUK: HACC FARİZASI…

Cenabı Rabbulalemiyn. Bakara suresi.ayet.200-202. de Mealen şöyle buyurmaktadır. *** Hacc ibadetinizi bitirdiginizde, babalarınızı andıgınız gibi, hatta ondan daha kuvvetli bir anişla Allahı anın. ‘’ Rabbimiz bize dünya da ver’’ diyen insanlar vardır. Öylesine, Ahirette bir pay yoktur. ‘’ Rabbimiz bize dünya da iyiyi, Ahirette de iyiyi ver, bizi ateşin azabından koru ‘’ diyenler vardır. İşte onlara kazançlarından ötürü karşılık vardır.Allah hesabı çabuk görür.***

 

Kardeşlerim, İslam dininin İkinci ana kaynagında Sevgili Peygamberimiz (sav) mealen şöyle buyuruyor: ** Allahtan başka ilah olmadıgına, Muhammedin Allahın Rasulü olduguna şehadet etmek, Namaz kılmak, Zekat vermek, Ramazan orucunu tutmak ve (gücü yetenler için) HACC yapmaktır.** İşte bu Peygamber emirleri, kavilleri Müslümanın hayatı boyunca kendisinden yararlanacagı bitmeyen manevi gıdası hükmündedir…

 

HACC: „Muazzam bir şeye“ gitmeyi kasdetmektir. Lûgatta, saygı değer makamları ve diğer yerleri ziyaret kasdında bulunmaktır. İslami ıstılahta hacc: „Niyyet ederek ihrama girmek, Kâbe-i Muazzama’yı usûlü dairesinde tavaf etmek ve kendine özgü vakti içerisinde vakfe yapmak gibi fiillere hac denir. „Dînî rükünlerden bir rüknü edâ etmek için, Kâbe’ye gitmeyi kasdetmektir“ şeklinde de tarif edilmiştir. “

 

Kur’an-ı Kerim’de: „Şüphesiz ki, âlemler için çok feyizli ve ayn-ı hidayet olmak üzere konulan ilk ev (Ma’bed) elbette Mekke’de olandır. Orada apaçık alâmetler, İbrahim’in makamı vardır. Kim oraya girerse (taarruzdan) emin olur. O’na bir yol bulabilenlerin, beyti hacc (ve tavaf) etmeleri, Allah’ın insanlar üzerindeki bir hakkıdır. Kim küfrederse, şüphesiz ki Allah onlardan müstağnidir“ hükmü beyan buyurulmuştur.

 

Yusuf Kerimoglu Hoca efendi incelemesinde şu önemli bilgileri veriyor: Hanefi fûkahası bu Ayet-i Kerimeyi ve Resûl-i Ekrem (sav)’den gelen mütevatir haberleri esas alarak: „Hacc muhkem bir farzdır. Farziyyeti kat’i delillerle sabittir. Haccın farz olduğunu inkâr eden kâfir olur. Gücü yetenlere (Vücûbunun ve edâsının şartı üzerinde bulunanlara) hayat boyu, sadece bir defa haccetmek farzdır.“ hükmünde ittifak edilmiştir.

 

İmam-ı Kasani; Hacc sûresinde yer alan: (Hz. İbrahim (as)’e hitaben) „İnsanlar için haccı ilân et. Gerek yaya, gerek uzak yoldan arık develerin üstünde (süvari) olarak sana gelsinler“ şeklindeki hükm-i ilâhiyi esas alarak „Buradaki „İnsanlar için haccı ilân et!.“ hükmü, Allahû Teâla (cc)’nın insanlara haccı farz kıldığını beyan buyur, manasınadır. Binaenaleyh Resûl-i Ekrem (sav)’den önce de, diğer ümmetlere hacc ibadeti farz kılınmıştır“ buyurmaktadır. Mâlûm olduğu üzere Mekke’de; Kâbe-i Muazzama’yı inşâ eden Hz. İbrahim (as) ve oğlu Hz. İsmail (as)’dir.

 

İbn-i Abidin: „Sahih olan kavle göre hacc, dokuzuncu yılın sonlarında farz kılınmıştır. Onu farz kılan âyet: „Allah için beyti haccetmek insanlar üzerine borçtur“ ayet-i kerimesidir. Bu ayet, heyetlerin geldiği dokuzuncu yılın sonunda inmiştir“ hükmünü zikretmektedir.

İbn-i Abbas (ra)’dan rivayet olunan bir hadisde: „İbrahim (as) Kâbe’yi bina edip tamamladıktan sonra kendisine: „-Hacc için insanları davet et“ emri verildi. İbrahim (as): „-Benim sesim onlara ulaşmaz“ dedi.

 

AllahTeâla hazretleri: „-Sen davet et, sesini duyurmak bana aittir“ buyurdu. Bunun üzerine İbrahim (as): „-Ey insanlar!.. Beyt-i Atiki haccetmeniz size farz kılınmıştır“ diye nida etti. Bu sözü yerle gök arasında bulunanların hepsi işitti. Görmüyor musunuz? İnsanlar en uzak yerlerden icabet edip geliyorlar“ denilmiştir. Hanefi fûkahası; haccın sebebinin „Beytullah“ olduğu hususunda ittifak etmiştir. İbn-i Abidin: „Sebebi beytullah’tır. Buna delil, ayette „Beytin haccı“ diye izah edilmesidir. Zira esas olan, hükümleri sebeblerine izafe etmektir. Nitekim usûl-i fıkıh’ta izah edilmiştir. Sebebi tekrarlanmayan bir vacip tekrarlanmaz.

 

Bir de Müslim’in sahihinde şu Hadis-i Şerif vardır: „-Ey insanlar!.. Size hacc farz kılınmıştır. Öyle ise haccedin!.“ Bir adam: „-Her sene mi ya Resûlullâh?“ diye sordu, Resûlullâh (sav) sustu. Hatta adam sualini üç defa tekrarladı. Bunun üzerine Peygamber efendimiz (sav): „-Evet desem size vacib olur. Siz de güç yetiremezsiniz“ buyurdular. .(Emanet ve Ehliyet.Yusuf Kerimoglu)

 

Kardeşlerim, bilindigi gibi: İbadetlerin bir kısmı mâlî, bir kısmı da bedenîdir. Hacc ise, hem malî, hem de bedenî bir ibadettir. Dolayısıyle iki nimet bir aradadır. Bir mükellefte hem zenginlik, hem de bedeni kudret gibi iki nimet bir araya gelmiştir. Dolayısıyla mükellef haccını edâ etmek sûretiyle, bu iki nimete de şükretmiş olur.

 

Her yıl milyonlarca inanan insanı bir araya getieren Hacc farizasının, Allaha kul olmayı kavratacak, beyaz derili olanın siyah derili olana üstün olmadıgı bilincini gösterecek ve toplumsal farklılıkları, ayrımcılıgı yok sayacak, sıfırlatacak bir düşüncenin geregini yerine getirmenin ifadesidir Hacc ibadeti…*

 

Huzur ve huşu içerisinde: Lebbeyke, Alla hümme lebbeyk. Lebbeyke La şeriyke leke Lebbeyk. İnnel hamde nen nigmete leke vel mülk. La şeriyke lek… Emret Allahım, Emret Allahım, Emret Allahım Ey Allahım işte buradayım, buradayım, buradayım, buyur. Senin ortagın yoktur buradayım buyur. Hamd, Nimet ve mülk senindir. Senin ortagın yoktur, buyur ben buradayım. Diye başlaması ne kadar manidar, ne kadar anlam yüklü…

 

Günümüzde müslümanların Zillet ve meskenet bataklıgında debelendigi bir sırada böyle seslenişlere, böyle nida’lara nasılda çok ihtiyacımız var bu hususu ta içiçimizde hissediyoruz. Hacca gidecek olan kardeşlerimizle, gidemeyecek olan bütün Müslümanlarda bütün benligiyle bu derin manayı ve bu çagırının içerigine yürekten inanmalılar diye düşünüyor ve öylece Dua ediyoruz. Bu sözler inşaallah Haccla başlayan bir diriliş hareketinde anahtar sözcük olmalı her yerde ve her zaman Emret Allahım diyebilmeliyiz…

 

Günümüzde her zamankinden daha da çok ihtiyacımız var zira. Bugün dünyanın muhtelif yerlerinde mesela her zaman oldugu gibi Filistinde, Suriyede, Irakta, Lübnanda, Afganistanda, Cezayirde, Pakistanın muhtelif yerlerinde, Arakanda, Moro da, Etiyopyada, Sudanda, Çeçenistanda, dogu Türkistanda ve dünyanın dört bir yanında TEVHİD bayragının dalgalanması için mücadele edenlerin bulundugu her karış toprakta;

 

Müslümanlar yalnız İnandıkları için akıl almaz işkencelere maruz kalıp hatta bazı yerlerde açlıktan ölürlerken bazı yerlerde ikamet edenler ise binleri, milyonları harcayarak Hacca gider ve orada kurtuluşumuza vesile olacak hiç bir girişimde bulunmadan, sadece şekilde kalan bir kısım İbadetlerle yetinirsek, bu hareketlerimizden mesul olup hesaba çekilecegimizden de haberdar olmalıyız…

 

Allah korusun, aksi halde İbadet için gittigimiz yerden, mesuliyetle ve büyük bir sorumlulukla dönmüş oluruz. ‚’ Bütün övgüler, Bütün Nigmetler, bütün bilinen yönetimler senindir ‚’ deyipte Allahın sonsuz olan Rızkından faydalanıp sınırsız Nimetlerini kullanarak, övgüyü başkalarına yöneltirsek; hesaba çekilip cezalandırılacagımızı söylemeye sanırım lüzum ve gerek kalmaz…

 

Müslümanlar her konuda oldugu gibi agzından çıkacak sözlerde de mümkün oldugu nisbette dkkatli davranmak ve söyledigi sözün gereklerini yerine getirmek zorundadırlar Mesela ‚’ Bilinen bütün yönetimler senindir‚’ diyerek Hâla Allahtan başkalarının koydukları kanunlardan, yasalardan medet umar her Zalimin arkasında Mazlumların oldugunu bilmezsek ya da bildigimiz halde ses çıkartmazsak, sessiz kalmayı tercih edersek, her halde kendimizi kandırmaktan başka bir şey yapmış olmayız. İnandıgımız ve İman ettigimiz gibi İslam Dini, İnsanın bütün hayat dilimlerini, zamanının en küçük birimlerini bile dolduran bir DİN’dir.

 

O Mukaddes Beldelere varmak nasip olupta, Bu Toplantıların en mükemmeliyle şereflenmiş olan İnanmış insan ‚’ MÜSLÜMANLAR KARDEŞTİR ‚’ şuurunu bileglemeli, her zaman terütaze bulundurmalı önüne çıkan fırsatları en güzel şekilde degerlendirerek, İslami hareketin evrensel boyutlarda anlam kazanıp, birlik getirmesi için, VAHDET unsurunun kısa zamanda vücut bulması için çaba ve gayret sarfetmelidir…

 

Bizler İnanıyor ve İman ediyoruz ki; Rabbimizin hayatımıza diktigi ve her an ona kul olmanın İdrakini hatırlatıcı bir işaretini taşır Hacc. Tabiidir ki İşaret taşları, Sıratı Müstakim Levhaları, bununla kalmaz. Müslümanın hayatına öylesine girmiş, öylesine nüfuz etmiştir ki; Günde beş defa Namaz İbadetiyle, Haftada bir kez Cuma Namazıyla, Yılda bir defa gelen Oruç ibadetiyle ve gücü yetenin kesecegi Kurban İbadetiyle süreklilik arzeder…

 

Müslüman Rabbinin huzurunda Namaza durmakla Rabbi ile irtibat halini korurken bedeni ile yapılmış İbadet şekinde doruga ulaştıgının bilincindedir çünkü o İbadetin içerisinde Rabbine en yakın bulundugu SECDE anı vardır. Müslüman Allaha kul olma yolunda cesedin kullanılışıyla anlam kazandıgına inanır ve İman eder çünkü bu sayede şahsiyet kazanır ve Maneviyatı gelişir, kuvvet kazanır…

 

İşte anlatmak istedigimiz HACC İbadeti öyle bir İbadet şeklidir ki; Müslüman hem bedeni olarak hem maddi olarak Rabbinin emirlerine baglı oldugunu ve bu baglılıgını malıyla ve canıyla ortaya koyarak Rabbinin huzurunda EMRET ALLAHIM diyerek durur. Dikkat edilirse Namaz da da Rabbimizin huzurunda KIYAM da duruyoruz. Müslüman Rabbinin huzurunda, Rabbinin önünda küçülüp tevazuya yönelirken;

 

Bunun dışındakilere yani topyekün azgınlara, Bütün müstekbirlere, Zalimlerin hepsine, Firavun, Nemrut, Ebu Cehil gibi taş kafalıların, Hâman, Karun, Bel’am gibi kukla canavarların ve zamanımıza gelene kadar her türlü uzantılarının karşısında büyümek ve sanki dev kesilmektir Müslümanın Kıyam halidir hacc ibadetimiz. Hacca gidenimizle, gidemeyip geride kalanımızla, Namazlarımızla, Oruçlarımızla, Zekatlarımızla, Kurbanlarımızla İbrahimi uygulamanın, Zalimlere İzzetli; Mü’minlere şefkatli halini gösterme ve büyüdükçe büyüme halidir Rabbimizin huzurunda Kıyam durumumuz. Rabbimiz bizleri İtaat ve Teslimiyetten ayırmasın…

 

Kardeşlerim, İnanıyoruz ki; İslam ümmetinin vahdet ve birlik sembollerinden birisi de Kabe’dir. Kabe, Allahın zatına, vahdaniyet ve Rububiyetine delalet eden ayetlerden bir ayettir. Bu sözsüz ayetin mahiyet ve delaletini anlamak ve tesbit etmek için Kuranı Kerime müracaat etmek gerekmektedir. Bakara Suresi ayet 125.te Rabbimiz mealen şöyle buyuruyor: *** Hatırla o zamanı ki, biz Beyti- Kabeyi sevap kazanılacak yer ve eminlik merkezi eyledik. İbrahim makamından Namazgah edininiz dedik. İbrahim ve İsmaile Beytini tavaf edenlere, itikaf eyleyen, secde ve rüku yapanlara temiz eyleyiniz diye emrettik…***

 

Bilindigi gibi Dünyada her toplumun yüzünü kendisine dogru çevirdigi bir yön vardır. Allahın mecazi anlamda evi kabul edilen Kabe de, İslam Ümmetinin hayat tarzı olarak benimsedigi İslam Nizamının, inanan insanların Mü’minin gönüllerde sembolik-temsili olarak hem mücerret yani tek başına bir boyut, ve hem de bunu zıddı olan müşahhas yani cinsi anlaşılmış ve şahsiyeti belli olmuş bir rol kazandırılan bir kutsal mekanın adıdır Kabe…

 

Kabe’nin en önemli manevi fonksiyonlarından biri, taa cahiliyeden İslami döneme gelinceye kadar kendisine kazandırılan ve atfedilen hükmi şahsiyeti vardır Başlangıcından günümüze kadar Kabe , Umre ve Hacc görevini yerine getirenler için ferdi ve sosyal bir sürü faydaların yanında, yeryüzü ehli için bir bereket ve Hidayet kaynagı da oluşturuyordu.

 

Kuranı Kerime göre Kabenin BEREKET kaynagı oluşu, sadece Mü’minlere has olmayıp, tüm insan topluluklarını içine almaktadır. Bu hususta Ali İmran Suresi Ayet.96.da mealen şöyle buyurulmaktadır: *** Dogrusu insanlar için ilk kurulan ev, Mekke de, dünyalar için mübarek ve dogru yol gösteren Kabedir…***

 

Bu ayetten şu hususlar anlaşılmıştır ki; demekki Dinsiz tarihçilerin iddia ettikleri gibi, İnsanlıgın ilk dönemi vahşilik ve ilkellik degildir. Allah yarattıgı insana magarada degil, dört duvarı olan bir ev de yaşayacagını da göstermiş. Lakin Ayeti kerimelere vahye kulak vermeyen insan, hangi çag’da yaşarsa yaşasın, ilkellik ve kan dökücü yanını ortaya çıkarmıştır. Kabe insanlık için yalnızca bir yol gösteren kılavuz ve bir köşe taşıdır…

 

İnsanların fiilleri ve Alemin nizamı-düzeni, onun sessiz ve kelimesiz yol göstermesiyle düzelebilir; İnsanların Din ve dünyaları ancak onun sayesinde ıslah olabilir. Kabe , Tevhidin, birlik ve Vahdetin bir simgesidir. İslam da bütün yollar Kabeye çıkar. Müşriki ve taguti düzen ve nizamlarda ise bütün yollar şimdikilerin dedigi gibi Roma’ya çıkar. Kabe bir felah kurtuluş işareti olurken, Roma ise bir felaketin işareti olmaktadır…

 

İnşaallah eniyi düzen ve sistem Demokraside var diyenler ve Liberalizmi ön plana çıkaranlar bu dogru sözlere kulak verirler. Çünkü bilindigi gibi Liberalizmin doguşu Roma’da olmuştur. Roma bir bakıma Allaha başkaldırının Yaratıcıyı tanımamanın sembolü haline gelmiştir. Kabenin alemler için bir Hidayet kaynagı olmasında ana unsur, Kabenin, Emin bir sıgınak teşkil etmesiyle alakalıdır…

 

Çünkü Hidayet, İnsanın kendisini emniyette hissetmesi olunca, manevi bir sıgınak kılınan Kabe’de Mü’minin Tavafla bütünleşmesi, İnanç ve düşünce hayatında gönlünü temize çıkarmada önemli bir basamak oluşturur. İslam da Hacc İbadetinin en önemli faydalarından biri, Kabede Evrensel, toplumsal İslam kardeşliginin sergilenmiş olmasıdır…

 

Böylece İslam Akideye dayalı inanç sistemini insanların gönül dünyalarına bir alt yapı olarak yerleştirmekle, Asaleti, Soylulugu ve üstünlügü ete ve kemige, altın ve gümüşe dayalı eski Cahiliye düşüncesini kökünden reddetmiştir. Bütün renkler ve diller arasında gerçek anlamda bir kardeşligin var oldugunu, TAKVA’yı merkez yaparak insanlıga bir iftihar tablosu olarak sunmuştur…

 

Bilindigi gibi KABE, Cahiliye döneminde yaşayan Mekke müşrikleri için de kutsal bir mekan kabul edilirdi. Ayrıca dokunulmazlıga da sahipti. Allah Teala Kabenin Hidayet oluşu çagrısıyla, sadece Mekkeli müşriklerin degil, aynı zamanda Mekke dışında bütün Arabın ve Acemin DİNİ MERKEZİ olduguna da işaret ediyordu. Böylece Mescidi Haramın çepeçevre kuşattıgı Kabe, Evrensel İslam Ümmetinin kalbi olma fonksiyonunu yerine getirmektedir…

 

En önemlisi Kabe, Bütün Müslümanların Namaz kılarken yöneldikleri merkezi noktadır. Bakara Suresi ayet 197.de belirtildigi gibi Hacc belirli aylardadır. Ve Kabenin belirli zamanlarda ziyaret edilmesi şarttır…

 

Öylece Kabe, Hürriyetin; tam bagımsızlık ve kurtuluşun tek ve gerçek simgesidir. Bu boyutuyla Kabe, aynı zamanda insanlar için hakiki hürriyet ve insan olarak gerçekleşmenin de ebedi sembolüdür. Bütün bubilgilerin ışıgında bir hususu daha dile getirmemiz gerkmektedir o husus ta insan unsuru ve genelde İslam kardeşliginin oluşumudur… Bu hususta Peygamber Efendimiz (sav) bir Hadisinde mealen şöyle buyurmaktadır: ** Merhaba sana ey BEYTULLAH. Ne büyüksün ve hürmetin ne büyüktür. Lakin hiç şüphe yok ki, Mü’min, Allah katında senden daha muhteremdir…**

 

Öyle inanıyoruz ki; İslam kardeşligi, temeli Din bagına dayalı olan bir kardeşliktir. Müslümanın nazarında en üstün bag DİN bagıdır. Bu yüzden DİN KARDEŞLİGİ, kan kardeşliginden üstündür. Nitekim bu gerçegi Sahabenin hayatında açık bir şekilde görmemiz mümkündür. Onlar aynı Ana- Babadan olma kardeşlerini, kafir oldukları için terk etmişler ve hatta onlarla savaşmışlardır…

 

Peygamber Efendimiz mealen şöyle buyuruyor: *** Mü’minler birbirlerine karşı acımada, sevgi duymada ve dayanışmada bir vücut gibidirler. Ondan bir organ rahatsız olsa uykusuz kalma ve ateşlenip acı duyma konusunda hasta olmayan diger organlar birbirlerini yardıma çagırırlar ve acıya ortak olurlar…**

 

İnanıyorum ki; Din Kardeşligini dinin dışında hiç bir şey engelleyemez. Ne ırk farkı, ne cografya farkı, ne renk farkı,ne de Müslüman olmadan önceki düşmanlıklar. Müslüman kardeşler arasındaki ufak tefek anlaşmazlıklar ve hatta savaşlar onların kardeşligini sona erdiremez. Yani onlar her şeye ragmen yine kardeştirler. Bu kardeşliklerini hatırlayıp hemen anlaşmazlıklarına son vermek en akıllıca davranış şekli olur kanaatindeyim…

 

Zira onlar Ebedi huzur yurdu olan Cennette bir ve beraber olacaklardır. İki Müslüman arasında devamlı ve kalıcı düşmanlık ancak Müslüman la Müslüman olmayan arasında olabilir. Vatandaşlık mevhumu ile kardeşlik hususu tamamen birbirinden ayrı şeylerdir. Çünkü vatandaşlıkta ölçü DİN bagı degil aynı Ülke sınırları içerisinde yaşamaktır diye tarifini bulmuştur. Nitekim İslam devletinin vatandaşı Müslüman olabilecegi gibi Müslüman olmayan Zımmi de olabilir…

 

Bugün zamanımızda vatandaşlıkla kardeşlik tamamen birbirine karıştırılmış unsurlardır. Aynı ülkenin vatandaşı olan Müslümanla – kafir birbirine yakın olurken, iki ayrı ülkenin vatandaşı olan iki Müslüman ne yazıkki birbirine yabancı olmuştur. Yani Cografi sınırlar kardeşlik için en büyük engel durumuna gelmiş ya da getirilmiştir. İslam kardeşligi ise ancak irtidat yani Dininden dönme ile son bulabilir. Yoksa vatandaşlıktan çıkma durumuyla degil…

 

Bir Müslüman kardeşlerine karşı Ebubekir merhameti, Kafirlere karşı ise Ömer şiddeti göstermek zorundadır. Bu gün Müslümanlar, Kafirlerle karışık bir toplum halinde yaşamaktadırlar. Onları birbirinden ayıran temel özellikler tamamen ortadan kaldırılmış gibidir. Mesela; kılık-kıyafet, Dil, temel İslami haklar, İslamın şiarından olan hususları yaşama gibi… Bu durumda Müslümanlar Firasetleriyle kardeşlerini tanımak ve onlara karşı İslamın ön gördügü kardeşligi sunmakla karşı karşıyadırlar…

 

İnanıyorum ki; İslami Vahdetin oluşabilmesi için, İslami kardeşlik müessesesinin yeniden diriltilmesi ve yaşatılması şarttır, zaruridir. Bunun için de İman birligi, İtikadi ölçülere riayet, karşılıklı hoşgörü ve merhamet, yardımlaşma ve dayanışma kaçınılmaz unsurlardandır. Ancak bu sayede dagınıklıktan ve düşmanlıktan, bir kafire gösterilen anlayış ve hoşgörünün Müslümana gösterilmeme yanlışlıgından kurtulabiliriz…

 

İnanıyoruzki; İslam dini insanın bütün hayat dilimlerini ve zamanımızın en küçük birimlerini bile dolduran yüce bir dindir. Hacc ibadetimz, Müslümanın ömründe (gücü dahilinde, en az bir kere) genel bir toplantıya çagrılması hadisesi diyebiliriz. Bu çagrıya icabet eden o makamlarla şereflenen inanan insanlar * Müslümanlar kardeştir- İnananlar kardeştir.* düsturunu taa iliklerinde hissetmeli ve bu güzel fırsatı en güzel bir şekilde degerlendirmelidir.

 

Müslüman kimligimizle; İslami hareketliligin evrensel-cihanşümul boyutlarda anlam kazanıp, birlik ve beraberlik göstermesi için çaba sarfedecek bu güzel fırsatlarda, Rabbimizin hayatımıza diktigi ve her an ona kul olmanın idrakini hatırlatıcı bir işaret olarak anlamalıyız Hacc farizasını…İnanıyoruzki; Sıratı Müstakim levhaları bununla kalmamalı.

 

İslam dini hayatımıza öyle nüfuz etmeliki, her an her saniye gözetim ve denetim altında oldugumuzu idrak etmeliyiz. Örnegin günde beş defa Namazla, Haftada bir defa Cuma Namazı ile, Yılda bir defa gelen Ramazan Orucu ile, Yine yılda bir gelen mali ve bedeni ibadetimiz Haccımızla, yine gücü yetenlerimizin yılda bir kesecegi Kurban ibadetimizle şükrümüzü sürekli olarak uyanık halde bulundurmalıyız.

 

Müslümanın ibadetlerine şuurla, bilinçle ve iştiyakle yaklaşması ne kadar güzel bir davranış. Namaza durmamızla birlikte Rabbimizle olan irtibatımızı koruyoruz. Mali ve bedeni yaptıgımız bilinçli şuurlu ibadetlerimizle hayatımızın anlam kazandıgın şahit oluyoruz. İşte Hacc ibadetinde malın, paranın, bedenimizin bütün varlıgımızın Allah (cc) huzurunda kıyamda –ayakta oldugunu bilmek görmek bizlere ibadet hazzını zevkini de yaşatıyor aynı zamanda.

 

Çünkü aynı anda milyonlarca inanmış insanın * Emret Allahım emret * diye seslenmeleri ancak ve ancak inancımızla bir deger sahibi oldugumuz bilincini bizlere aşılıyor ve diyoruzki, İşte İslam kardeşligi bu olsa gerek. Şükürler olsunki; Yalnız ve yalnız yüce Rabbımızın karşısında kıyamda duruyoruz.

 

Gönlümüzde, kalbimizde Zalimlere, müstekbirlere,Firavuna, nemruta, Ebu cehil ve torunlarına, Hâmana, Karunlara, Belamlara ve adını sanını sayamayacagımız gurur ve kibir düşkünlerine içimizde en küçük bir meyil yok, onlara tevazumuz yok, insanlık düşmanlarına, sapık fikir sahiplerine dost olmak ya da öyle görünmek için için bir çabamız da yok çok şükür… Netice olarak bizler; İmam-ı Azam Ebû Hanife (rh.a) ile İmam-ı Yusuf (rh.a) Resûl-i Ekrem (sav)’in: „Kim hacc etmeyi murad ederse, hemen edâ etmeye gayret etsin“

 

Hadis-i Şerifini esas alarak, vücûbunun ve edâsının şartları, üzerinde bulunan kimsenin derhal (fevri) bu ibadeti edâ etmesi gerektiğini beyan eden ulemaya canı gönülden inanıyoruz. Hac ibadetinin hayatta bir defa farz olduğunu esas alan İmam-ı Muhammed (rh.a) „Hac ibadetinde ömür, namazdaki vakit gibidir. Her ne zaman gidilirse gidilsin „Edâ“ denir, kaza denmez. Bu sebeble terahi yani genişlik üzere farzdır“ buyurmaktadır. Allah onlardan razı olsun.

 

Kardeşlerim, yukarıda da ifade edildigi gibi; Namaz, Zekat ve Oruç… Bunlar her gün ya da her yıl tekrarlanan ibadetlerdir. Hacc İbadeti ise ömürde bir kere farzdır. O da gidiş ve geliş (yol) masraflarını karşılayabilenlere… Demek ki yeterli maddi gücü olan bir Müslüman Bu Hacc farizasını mutlaka yerine getirmelidir. Özelde Müslümanlar Haccın anlamını, özünü kavramalıdır. Bu kavrayış ve anlayış içerisinde Vahyin nazil oldugu yerleri tek tek görmeli, her yere ibret nazarıyla bakmalı Nübüvvetin orada atılan ilk adımlarını hatırlamalı ve artık gaflet uykusundan, ölüm sessizliginden kurtulmalıdır Müslümanlar…

 

Peygamber efendimiz (sav) ** Her kim hacc yolunda ölürse, onun için her yıl makbûl bir hacc yazılır ** buyurduğu bilinmektedir. Yine bir Hadis-i Şerifte mealen şöyle buyurulmaktadır ** Her kim ki, kendisini beytûllah’a ulaştıracak kadar bineği ve azığı (mali gücü) bulunur da haccı edâ etmezse, Yahudi ve Hrıstiyan olarak ölmesinde beis yoktur. **

 

Hacc ibadeti aslında inanç, İman ve hareketin bütünleşerek bir anlam ifade etmesidir. İslamın dinamik ruhunun kendini göstermesi, uyuşukluktan , tembellikten kurtulmaya gayret etmenin göstergesidir… * Müminlerin kafirlere karşı oldukça şiddetli, kendi aralarında ise gayet merhametli.* oluşlarının ap açık görüntüsü, tezahürü, göstergesi olmalıdır Hacc ibadeti…

Sevgili Peygamberimiz bir başka Hadisi Şerifinde mealen şöyle buyurmaktadır: ** Merhaba sana ey BEYTULLAH. Ne büyüksün ve hürmetin ne büyüktür. Lâkin hiç şüphe yokturki, Mü’min , Allah katında senden daha muhteremdir…**

 

Cenabı rabbul alemiyn cümle ehli imana O diyarlarda yani Hicaz bölgesinde her kum tanecigi dahi bizlere Peygamber efendimizi hatırlatmalıdır. Zira o diyarlar bizlere İslami ideallerin ve İslami dünya görüşünün bozulmuş ve kokuşmuş olan, köhnemiş olan, Cahili adetler, gelenek ve dünya görüşlerine ve sapık hayat felsefelerine galip geldigi, İslamın üstün oldugu yerler ve diyarlardır.

 

Yani İslami uyanış ve dirilişin bir devlet düzeni olarak ortaya çıktıgı yerlerdir o diyarlar. Sabır, sadakat, samimiyet, bazı güzelliklerden feragat, Tevhid, Akıl ve Emanet gibi eşsiz İslami degerlerle donanmış * ASRI SAADET * Müslümanlarının her türlü Sapık düzenleri, tagutları, şeytani idare sistemlerini alt ederek * İSLAM KENDİNE HAS SİSTEMİNİ* nasıl kurduklarını bizlere anlatır o diyarlar. Tabii anlayana, kavrayana…Kısaca Hacc biz Müslümanların yıllık buluşma, tanışma ve dayanışma yerimizdir. Aynı zamanda ibadet ve ticaret yurdumuzdur ve orası kula kullugun kaldırıldıgı yerdir vesselam…

Allahım hacca niyet eden kardeşlerimize makbul ve kabulün olan hacc ibadetini hayırlısıyla ifa etmeyi nasib ve müyesser eyle. Orada yapılan duaları İslam aleminin kurtuluşuna vesile eyle. Bizleri izzetinle izzetlendir, bizlere zilleti yaşayanlardan eyleme. Bizleri din düşmanlarının, isyankarların oyuncagı olmaktan muhafaza eyle. Allahım bizlere idrak ver. Bizlerin irfanımızı artır. Bizim anlayışımızı kuvvetlendir.

 

Yapmış oldugumuz ve yapacagımız her ibadeti şuur ve bilinçle eda etmeyi nasip eyle. Bizleri şeytanın ve şeytanın askerlerinin oyuncagı eyleme. Din kardeşlerimize karşı kalplerimize merhamet ver. Onlar hakkında yüzlerimizi kara çıkartacak söz söylemekten, yanlış tavır sergilemekten sana sıgınırız. Allahım senin gücün her şeye yeter. Sen her şeye kadirsin…Amin…

 

Sermedkadir…LU…06.01.2019…

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht.