بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيم كُنْتُمْ خَيْرَ أُمَّةٍ أُخْرِجَتْ لِلنَّاسِ تَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَتَنْهَوْنَ عَنْ الْمُنكَرِ وَتُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَلَوْ آمَنَ أَهْلُ الْكِتَابِ لَكَانَ خَيْرًا لَهُمْ مِنْهُمْ الْمُؤْمِنُونَ وَأَكْثَرُهُمْ الْفَاسِقُونَ
Muhterem Müslümanlar… Meselelere yaklaşım ve bakış açısı çok önemlidir inancındayız. Önümüze çıkan hangi olay olursa olsun, Hâdiseleri, yaklaşımlarımız ve bakış açımıza göre yorumladığımız bir gerçektir. İtikadımızın, İmanımızın, İnancımızın adamı olmaya ğayret edelim. Yaklaşım ve bakış açımız Kur’anî ve nebevî usüllerle olursa değerlendirmemiz olaylara bakış açımız tavır ve tarzımız daha sıhhatli olur inancını taşıyoruz. Sadece kendi fikir, düşünce ve görüşlerimizle ve hadiselere nefsi yaklaşımlarımız hareket tarzımız bizleri hata, kusur ve günah çukurlarına sürükleyebilir. Bir fikri, bir haraketi tasvib, itaat veya tenkit, karşı koyuş ve tavır alış nefsimiz, hevâ ve hevesimiz, arzularımız istikametinde olursa, toplum kargaşa ve bunalımlara sürüklenir. Bu durumdan menfaatçiler, fırsatçılar yararlanır. Halk, bu gibi kişilerin tahriklerine kapılır ve onların kontrolüne girerse toplumsal felaketler yaşanır. İslâmî cemaatler, İslâmî hareketler ve tüm İslâmî hizmetlerde sorumluluk yüklenen, hizmet eden, çalışmalara katkıda bulunan kişiler, bu hususta çok dikkatli olmak mecburiyetindedirler. Bu tür durumlarda düşüncelerini açıklarken, tasvib, tenkid, kabul ve red konusunda tavır sergilerken meseleleri kılı kırk yararcasına tahkik etmek, en doğru olana karar vermek ve yapmak bizim için esastır… Rabbimiz Ali İmran suresi ayet.110.da mealen şöyle buyurmaktadır:***Siz insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten vazgeçirmeğe çalışır ve Allah’a inanırsınız. Kitap ehli de inansaydı kendileri için elbette daha hayırlı olurdu. İçlerinden iman edenler de var, ama pek çoğu yoldan çıkmışlardır…***
Tirmizi’nin zamanımıza taşıdığı bir Hadisi şerif’te Peygamber efendimiz (sav) mealen şöyle buyurmuşlardır: **Müşriklerle oturmayın, onlarla bir araya gelmeyin… Kim onlarla oturur ve onlarla seve seve birlikte olursa, onlardandır…** Muhterem Mü’minler… İnanıyorum ki; Sağlam binalar, sağlam temeller üzerinde yükselir. Hasta kâlblerden, bulanık düşüncelerden, sıhhatli fikirler, faideli görüşler zuhûr etmez. Mırın, kırın anlaşılması zor bir dille fasîh, açık, duru ifadeleri izah etmek kolay degildir. Tabir caizse, Bozuk bir zeminde düzgün oturup düzgün yürümek büyük bir maharet ister. Kâlb gözü kör olanın zâhirî gözü açık olsa neye yarar bakış açısı mutlaka illetli olacaktır… Allah korkusu, din kayğısı olmayan kişi’nin haram’lara dalması beklenmeyen bir durum değildir. Örneğin, Koku alma hassasını kaybeden bir kişi, iyi koku ile kötü kokuyu birbirinden ayırt edemez. Tat alma duyusunu yitiren kimse, acı ile tatlı arasındaki farkı bilemez. Sağır olan birisine bağırsan da duyuramazsın. Ahmak olana bin hikmet anlatsan bir ders alması mümkün değildir. Akıllı olan, bir hikmetten binlerce mânâ çıkarır, ibret alır. Terazisi bozuk olanın tartısı âdil olmaz. Eğer varolan âhenk kaybolursa, dengeler bozulur, ölçüsüzlük ölçülerin yerini alırsa kargaşa meydana geliyor. Hak ile batıl, hayır ile şer birbirinden ayırt edilemez hâle gelir. İşte bu noktada KAOS dediğimiz kargaşa ortamına girmiş oluruz Allah korusun…
Buhari’de Aişe validemizden Sahih olarak rivayet edilen bir Hadis mealen şöyledir: ** Mekkelilerden şakacı bir kadın, Medineye geldi. Bir arkadaşına misafir oldu. Aişe radıyallahu anha dedi ki: Sevgilim Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem ne doğru söylemiş: „Ruhlar, donatılmış askerlerdir. Ezelden tanışanlar birbirini severler, birbiriyle uyuşamayanlar da bir türlü anlaşamazlar…** Muhterem Kardeşlerim… Cenabı Hak bizlere AKIL niğmetini vermiş bu niğmetle Mutlak dogrular dediimiz Kur’an ve sünneti seniyye bütünlüğü ierisinde hareket tarzımızı belirlersek ve Âmellerimizde bu inancımıza UYGUN olursa inşaallahu teala dogru yoldayız ve SIRATI MÜSTAKİM üzereyiz diye inanırız. Bunun zıddına Arzularını, nefislerini ön plâna çıkarmış insanlar, hayatlarının bir parçası olan kötülüklerini devam ettiren hasta ruhlu şahıslar, heva ve hevesinin oyuncağı olmuş ciddiyetsiz şahıslar, her şeyi şüphe ile karşılayan ŞİRK, KÜFÜR ve atalar dininin gelenek ve göreneklerinden vaz geçemeyen fertler’de bu inançlarını kolay kolay terk edemeyecektir…
Kardeşlerim… Biz Müslümanlar o yüzden birşeyi neye göre kabul ediyor, neye göre reddediyoruz Ayrıca bu hususta indî görüşlerimiz, şahsî mütalâalarımız ne dereceye kadar etkin, belirleyici oluyor önümüze çıkan meseleleri Kabul veya reddetmeden, karar vermeden, hafızamızı yokluyalım, bilgilerimizi hatırlamaya çalışalım, kitaplarımıza müracaat edelim veya bilen birine soralım. Meselelerimizi inandıgımız kimselerle istişâre edelim. Yalnız bu kimsenin söyledikleri ile yaptıklarını da gözden geçirelim. Sözünün ER’İMİ yoksa sahtekârın birimi tanımaya ğayret edelim… Bir Mütefekkirimizin dediği gibi *AYİNESİ İŞ’TİR KİŞİNİN LAFA BAKILMAZ* Usulüyle hareket edlim… Allah Celle şanuhu yâr ve yardımcımız olur inşaallah…
Sermedkadir…LU…01.02.2019…