Gençlik ve Önemi

Cenabı hak Tekasür suresi ayet.8.de mealen şöyle buyurmaktadır: *** Sonra o gün nimetlerden mutlaka sorulacaksınız…*** Gençlik dönemi; insan hayatının ön önemli, en kritik ve en sorunlu dönemidir. Çünkü genç insan; fizyolojik, ruhsal, duygusal, eğitim ve öğretim, edep ve ahlâk, kültür ve alışkanlık bakımından gelişim, değişim ve etkileşim sürecindedir. İnsan geleceğini bu dönemde kazanır, eğitimini bu dönemde alır, işine ve mesleğine bu dönemde sahip olur.

Genel olarak baktıgımızda insanlar gençlik döneminde; Kimliğini, karakterini ve kişiliğini elde eder, iyi veya kötü alışkanlıkları, faydalı veya zararlı bilgileri bu dönemde edinir, yuvasını bu dönemde kurar. Temizlik, disiplinli ve düzenli çalışma, anne-babaya, büyüklere ve çevreye saygı, hoşgörü, sabır ve yardımlaşma, insan, Peygamber ve Allah sevgisi, kurallara uyma, doğruluk, haktan yana olma ve Allah’a saygılı olma bilinci gibi güzel erdemleri, faziletleri bu dönemde kazanır ve kazanılan bu hasletler hayatın sonraki dönemlerine taşınır.

Peygamber efendimiz Buharide rivayet edilen bir hadisinde mealen şöyle buyurmaktadır: ** Allah, yedi sınıf insanı hiçbir gölgenin bulunmadığı kıyamet gününde (arşının) gölgesinde gölgelendirecektir. (Bunlar, şu özelliğe sahip müminlerdir):

1. Adil yöneticiler,
2. Rabbine ibâdet ile yetişen gençler,
3. Kalbi mescitlere bağlı olanlar (yani namazlarını cemaatle camilerde kılanlar)
4. Allah için birbirlerini seven, Allah için bir araya gelen ve Allah için ayrılan kimseler,
5. Asil ve güzel bir kadın kendisini arzu ettiği halde ‚ben Allah’tan korkarım‘ diyerek iltifat etmeyen kimseler,
6. Sağ elinin verdiğini sol eli bilmeyecek kadar gizli sadaka verenler,
7. Tenha yerlerde Allah’ı anıp göz yaşı dökebilenler…***

Şurası bir gerçektir ki gençlik büyük bir Nimettir. Mesela delikanlılık dönemini ele alacak olursak. Diyebilirizki delikanlılık çagı insan hayatında çok önemli olan istisnai bir dönemdir. Bu dönem ifadesini buldugunda anlaşılan o dur ki, çocukluk döneminden yetişkinlige geçiş dönemidir delikanlılık. Bu dönemde hızlı gelişen sadece kişinin bedensel yönleri degildir aslında karakteristik yapısı, huyu, seciyesi, şahsiyeti daha bir netleşerek yerli yerine oturur…

Bu hızlı büyüme tabiidir ki genci almış oldugu egitim, yetiştigi çevre şartları, içinde bulundugu toplum yapısının düzeni ya da düzensizligi ele alınacak olursa az ya da çok genci şaşkına çeviren bir büyüme şeklidir. Bu büyüme ve gelişmenin snucunda çocuk yerine göre daha sinirli, hırçın ya da daha hassas, bazan olması gerekenden daha kaba, veya çok daha bencil, her şeyi inceden iceye ifade edemeyecek kadar düşüncesiz, bazı anlarda aşırı tepkileri olan bambaşka birisi haline geldigini gözlemlemek hiç te zor degildir…

Bazı gençlerde işte bu çocukluk döneminden delikanlılık dönemine geçiş sırasında Anne ve babalarını şaşırtacak derecede farklılaşmaya kadar götürebilirler. Giyim kuşamdaki ani degişiklikler, sevgi ya da isyankar tutumlarındaki farklılıkları hayat düzenlerine yansıttıkları gibi. Genelde çocukların büyüdükçe daha olgun, daha edepli, daha terbiyeli, daha düzgün yapıda gelişeceklerini bekleyen Anne ve Baba istedikleri uysal yapıyı evlatlarında göremeyince bu ani tavırlar karşısında üzülür delikanlı ile ailesi arasında sürtüşmeler yavaş yavaş kendisini göstermeye başlar…

Adı üzerinde delikanlılıga adım atan genç sorumluluklarını ve mesuliyetlerini umursamaz bir tavır içerisine girer. Üzerine düşen görevleri savsaklar yapmaz, tabir caizse kendisini vurdumduymazlıga verir ve bol bol zaman öldürmek sanki hoşuna gider. Aynı zamanda bu dönemde derslerine ilgisi de evvelkine nazaran iyice azalır. Delikanlıların bu dönemde en çok ugraşları sanki, Anne ve babalarını tenkit etmektir. Onlarla arasına mesafe koymak ister.

Artık yeni yeni huy edinmeler başlamıştır; Odasına kapanıp oda ve dolabını kilitler, kendisine has eşyalarını gizler, Onlardan gelen hiç bir emirlerini dinlemek istemezler. Anne ve Babanın vermiş oldugu emirlerinin geçerli bir sebebinin oldugunu bilseler dahi itaat etmek onlar için şahsiyetlerinden taviz vermek anlamına geleceginden itiraz etmeyi dogal bir hakmış gibi algılarlar. Ancak itiraz yoluyla var olacaklarına inanırlar. Bazan bir çocuk, bazan da yetişkin gibi davranırlar…

Bu çaglarda delikanlımız, her şeye çabuk sevinir, çabuk üzülür ve huyları sürekli degişim arzeder. Mesela bugün çok sevdigini yarın sevmeyebilir. Bu gün hoşuna giden bir kişiyi övüyorsa yarın aynı kişiyi bir hareketinden dolayı aşagılamaktan çekinmez. Fikirlerinde de sabit bir noktayı yakalamak bazan zorlaşabilir, duygularını, fikir ve düşüncelerini degiştirmek o kadar da zor degildir. Çok sogulayıcı olurlar ve çok okur merak ettigi hususları çabucak ögrenmekten zevk alırlar. Bu sayede yeni yeni kahramanları olur. Bu kahramanlarına kesinlikle toz kondurmak istemezler…

Devamlı okur ve devamlı soru sorarlar ve meraklı olurlar dedik; işte bu sayede kendilerine ait bir hayat felsefesi geliştirmeye çalışırlar. Gözümüzün önünde her şeyiyle birlike büyüdügüne şahit oldugumuz delikanlımız içinde yaşamış olan toplum neye daha fazla ilgi gösteriyorsa içinde yaşadıgı toplum yapısında azami derecede etkilenir. Bu etkilenme yerine göre Siyasi yerine göre sosyal bir yapıyı, spor, müzik, sanat ve teknik gibi ugraşları kapsadıgı gibi İnşaallah DİNİ bir yapıyı da ilgi alanının baş köşesine yerleştirir…

Şurası bir gerçektir ki hayatın bütününde problemler ve meseleler mutlaka vardır. Lakin delikanlılık döneminin problemleri daha bir başkadır. Anne baba kendi delikanlılık dönemlerini göz önüne getirirek evlatlarına bir şekilde yardımcı olmaya faydalı olmaya çalışırlar. Bu dönemde inanıyoruzki;kararsızlıklar içinde olan delikanlının hareketlerine ani tepki göstermek, fikir, görüş ve düşüncelerine hemen itiraz etmek ya da begenmedigi hoşlarına gitmedigi hususlar için yerli yersiz yasaklar koymak fayda yerine zarar getirir kanısındayız…

Anne baba öncelikle arkadaş gibi demiyorum ama bir ebeveyn havasında kendi evlatlarının davranışlarını sogukkanlılıkla karşılamalı ve ona eger varsa çelişkilerini halledebilmesi için zaman tanımalı iyiye, güzele ve dogruya varabilmesi içi fırsat tanımalı böylece arzu ettikleri sonuca güzel olan neticeye varmaları daha akıllıca tavır olur diye inanıyorum. Olurya delikanlının saçma sapan mış gibi görünen hareketlerinde ve duygusal dalgalanma gösteren yaşantısında şahsiyetinin henüz olgunlaşmadıgını düşünmekle birlikte kesin tavır koymak, bilinen ve güzellige götürdügü tesbit edilmiş olan kuralları hatırlatmak faydalıdır sanıyorum…

Bir diger önemli husus ta Anne Babanın , Delikanlının yeteneklerini, becerilerini ortaya koymasına, onları geliştirmesine imkan saglanmalıdır. Artık şükürler olsun gençlik çok daha güzel şartlarda ve iyi imkanlarda daha ileri düşünceleri yakalamakta belki anne babayı çok çok gerilerde bırakacaktır. Evlatlarının yeni yeni proje üretmesi onları da mutlu etmeli, bu yoldaki her türlü deneylerine yardımcı olmalı, bu arada çeşitli hataları olabilecegini baştan kabul ederek meslek seçminde olsun, hayatta katılacagı girişimlerde olsun elden gelen kolaylıgı göstermeleri Anne babanın da mutlulugunu artıracaktı diye düşünüyorum…

Anne baba tabiiki daha işin başında delikanlının dışardaki hayatını denetim altında tutmak ister. Burada mutlaka güven duygusunu zedelemeyecek tavırlar sergilenmeli, evlatlarının faaliyetlerini anlatmasına ve bunları tartışmasına fırsat verilmeli, olumsuzlukları sürekli göz önüne getirerek karamsar bir hava taşınmamalıdır. Delikanlının dışarıda ilişki kurdugu kişilerle tanışmak ta fayda saglayabilir bunlar mesela ögretmen, usta, hoca gibi… bu insanlarla münasebet kurulur, bilgi alınınır ve işbirligi yapılırsa faydalı olur sanıyorum…

Bu irtibat içinde olunması fayda saglıyacak kişiler delikanlının İster hocası olsun, ister ustası veya ögretmeni olsun bunlara karşı genç sürekli olarak savunulmamalı ve aynı zamanda sürekli tenkit edilmemelidir. Gençler bu dönem içinde iyi idare edilmezlerse ortaya çeşitli problemlerin çıkacagı aşikardır. Bu dönemin sonlarına dogru delikanlıda kişilik gelişmesi, şahsiyet yerleşmesi ve kendisine olan güven duygusu istenilen seviyede olacagından evlatlarımızın yetişmesi, gelişmesi, egitimi hususunda her ne verirsek onu ilerde kat be kat alacagımıza şüphe yoktur. Menfi ve ya müsbet yolda. Bizler inşaallah iyilige ve güzellige talibiz…

Gençlik ve delikanlılık dönemi insan hayatının en güzel dönemlerindendir dedik. Nasılki gençlerin içinde bulundugu dönemi kapsayan zaman diliminde görev ve sorumlulukları varsa, mutlaka anne ve babanın da o gencin hayata yapışmasında destegine ihtiyacı vardır. Aile yuvası bir delikanlı için her zaman göz önünde olan yaşanılan bir hayat okuludur diyebliriz. Müslüman genç ve delikanlılarımız için hayata atılım aşamasında önünün açık oldugunu bilmesi ve ana baba gibi destekçisinin olduguna inanması gayet önemlidir…

Müslüman genç hayatında karşılaşacagı her türlü manevi degerleri öncelikle Aile yuvasında ögrenmek ve yaşamak durumundadır. Müslüman gencin Dinini, ahlakını, edebini, hasılı bilinen bütün mukaddes degerleri ögrenebilmesi için ilk basamak ve en elverişli ortam Aile yuvasıdır. İşte burada anne ve babaya çok büyük sorumluluklar düşmektedir. Hem kendilerini ve hemde çocuklarını her türlü olumsuzluklardan kurtarmak için mümkün oldugunca dikkatli hareket etme zorunlulugu içerisindeyiz.

Müslüman anne baba kendileri için oldugu gibi evlatları içinde hem dünya ve hem ahiret hayatında kurtuluşu yaşamak için, iki dünya saadetine ulaşmak için yaşantılarına mümkün oldugunca gereken önemi vermek zorundadırlar. Müslümanın aile yuvası bir cennet köşesi gibi olmalıdır. Çünkü orada ibadet etmek, Kuranı kerimi okumak, Peygamber efendimize isminin her anıldıgında salatu selam getirmek, Allahın adını zikir etmek gibi güzellikler yaşanmaktadır. Tabiidirki güzellikler yurdu olduguna inandıgımız Cennete hiç bir şeyi eş tutamayız ama her hangi bir güzelligi tarif ederken Cennet gibi lafzını kullanıyoruz. İşte Aile yuvası o şekil ve görünümde olmalıdır. Allahı ve Rasulünü unutanların mekanı olmamalıdır…

Hayata yeni atılma döneminde olan evlatlarımızı çok çeşitli tehlikeler beklemektedir. Çocuklarımızı bu ardı arkası kesilmeyen kötülüklerden maddi ve manevi her türlü kurulmuş tuzaklardan korumanın tek çaresi inanıyoruzki; İslami terbiye ve güzel ahlakın iyi bir şekilde alınmasından geçmektedir. Müslümanın evladı en iyi, en dogru, en güzel Mukaddes degerlerin yoguruldugu ortamda hayata hazırlanmalıdır…

Evlatlarına karşı en büyük görevleri olan İslami egitimi vermeyen anne ve babalar, Gençlere Allahı onun şanlı Rasulünü (sav) ve Dinini ögretmeyi ihmal edenler bu ihmallerinin acı faturasını daha dünya da iken bir ceza olarak çekmeye başlarlar. Allah korusun toplum içerisinde bir kere ahlaki çöküntü yaşanmaya başlanırsa bunun sonu gelmez, bütün bir toplum bataklıga saplanır.

Ahlaki çöküntünün oldugu bir toplumda ise genel bir huzursuzlugun hüküm sürdügünü, insanların birbirlerine karşı yabancılaştıgını, sevgi, saygı, hürmet baglarının koparıldıgını görmeden önce elimizden ve dilimizden ne gibi tedbirler geliyorsa o tedbirleri almak durumundayız. Güzel ahlak sahibi bir müslüman herkes tarafından sevilir, yaşı ve konumu, meslegi küçük olsada etrafında saygı ve hürmet uyandıracagı gayet açıktır. Allah ve Peygamber sevgisi o delikanlıda ne derece yüksek ise toplum içinde kendisine duyulan sevgi ve saygı o derece büyük olacagı inancındayım…

Gençleri olumsuz yönde etkileyen faktörlerin dışında onlara doğrudan zarar veren, alışmaları hâlinde kurtulması çok zor olan ve tedavi gerektiren zararlı alışkanlıklar da vardır. Bunların en yaygın olanlarını; alkol, uyuşturucu, kumar, fuhuş gibi haramlarla meşguliyetler olarak sıralayabiliriz. Gençlere sahip olma, onlara iyi bir eğitim ve terbiye verme, onları kötü alışkanlıklardan koruma bakımından anne babaya, eğitim ve öğretim kurumlarına önemli görevler düşmektedir…

İbadet ile yetişen gençler, gençlik dönemlerini sıkıntısız ve problemsiz geçirirler, yetişkinlik dönemlerine Allah’ın rızasını kazanmış olarak geçerler. Ancak bu dönemi ibâdetle geçirebilmek ve günahlardan uzak durabilmek kolay değildir. Çünkü gençlerin yetişkin insanlar gibi ağır başlı ve sakin olmaları, nefsânî duygularına sahip çıkabilmeleri zordur. Bunun için de gençlik dönemlerinde yapılan ibâdetler daha değerlidir…

İyi bir meslek sahibi olamayan gençler yetişkinlik ve yaşlılık dönemlerinde sıkıntı çekerler. Gençlik döneminde gösterilecek her türlü ihmal ve hatalı davranış, gençlerin geleceklerini ve hatta âhiret hayatlarını karartabilir. Bunun yanında kendisini dünya nimetlerine aşırı bir şekilde tutku ile baglanarak mevki, makam ve diger hırslarına mani olamayan insan Allah korusun degil ana babasını Allah ve peygamberi unutarak Din dışı bir hayatın savunucusu olabilir…

Peygamber efendimiz bir hadisinde mealen şöyle buyurmaktadır: ** Allah, gençliğini Allah’a itaatle (arzularının peşinden gitmeyen, haramlardan kaçınan) geçiren genci beğenir…***

Şurası bir gerçektir ki Anne babalar genelde evladını daha çok para getirecek bir iş ve ya makam için yetiştirmeye gayret eder ve en iyi meslegi olsun ister bu gayet normaldir. Lakin dünyası için bu denli güzellikleri düşünen Anne baba eger evladının manevi degerlerini düşünmüyorsa, Dinini ögretmeyi ihmal etmişse veya ahlaki degerlerini kazanmasında yardımcı olmamışsa ve bunun yanında evladı her türlü olumsuzlukların kucagına atılmış ise o anne baba çocuguna iyilik yerine kötülük etmiş yarı yolda bırakmış ve kaderine terk etmiş diye düşünürüz…

Anne babanın başka bir uygulamasına göz atacak olursak; ogluna kızına daha fazla maddi miras hazırlamak için ömrünü seferber ederken, Evlatlarına mukaddes degerlerini, maneviyatını unutturmuş ise ve hala mal mülk biriktirme yarışını son sürat devam ettirirken Allah ve Rasulünü, Dini degerleri hiç aklına getirmemişse ve bu degerlerden uzaklaştırmışsa, Allah la kul arasındaki ahlak, fazilet kulluk baglarını koparmışsa bu tutumu sergileyen Ana baba ve evlatlar bir türlü kendilerine gelemezler ve içlerindeki manevi boşlugu, tatminsizligi, içlerindeki ukteyi hiç bir zaman unutamazlar…

Sadece dünya için yaşamak, heva ve hevesinin çekip götürdügü yerlere koşmak, hiç bir devlet bırakmadan dünyayı gezmek, her türlü içki ve eglence türlerini tatmak, gününü gün ederken tevbeyi aklına getiremeden son nefese teslim olmak, ebedi saadet diyarını unutup sınırlı bir dünya hayatına teslim olmak evet biz Müslümanlar inanıyoruz ki bunun için yaratılmadık.

Rabbimizin akıl nimetiyle donatmış oldugu insandan istedigi bunlar degil diye inanıyoruz Rabbimiz Kuranı kerimde mealen şöyle buyurmaktadır: *** Öyle insanlar varki, Kalpleri var fakat hissetmezler, gözleri var fakat görmezler, kulakları var fakat duymazlar, onlar hayvan gibidir ve hatta daha aşagıdır…***

Allah korusun manevi körlüge ve sagırlıga maruz kalan insan evladını da aynı felakete, körlüge ve sagırlıga hazırlıyorsa büyük bir yanlışın içinede kıvranıyor demektir. Evlatlarımızı öyle bir felaketten korumak için sevgili Peygamberimizin (sav) en güzel miras olarak tanıttıgı güzel dini bütünlüge, güzel ahlaka, güzel edebe, şerefli ve güzel itikadi Sünnet ve cemaat ehlinin yoluyla ve iziyle tanıştırmalıyız…

İnanıyoruz ki dünya nimetleri ehli sünnet vel cemaata baglı müslümanların elinde güzeldir, degerlidir. Şayet zenginlik, makam, mevkii ahlaksızın elinde ise toplumlara fayda yerine her zaman zarar verdigi görülmüş ve hala görülmektedir. Anne baba evlatlarını ahlaktan ve dini degerlerden yoksun olarak yetiştirirlerse, onlara ne kadar büyük miktarda maddi miras ve makam hazırlasalarda evlatları İslam ahlakından yoksun oldugu sürece helak olmaktan kurtaramazlar…

Tarihi süreç içinde geçen nice şöhretli milletler ve kişiler vardırki zenginligi ile şöhretli Karun ve nice şanlı ve şöhretli oldugu sanılan hükümdarlar büyük bir felaketin çukuruna yuvarlanmaktan kurtulamamışlar zamanımızdaki torunlarına kötü örnek olmuşlar fakat onların yol ve izini devam ettirenler hala yeterli ibret dersini alamamışlar görüntüsündedirler. Allah bu denli şerli ve kötü niyetli insanların şerlerinden bizleri muhafaza buyursun…

Dini degerlere sımsıkı baglı olan ahlaki degerleri üstün tutma çabasındaki edeb ve fazilet sahibi insanın inanıyoruz ki dünyası da Ahireti de güzeldir inşaallah. Çünkü bu güzel insanların hareket kaynagı Kuranı kerimdir Allahın Cebrail vasıtasıyla şanlı Rasulüne ulaştırdıgı bizim hayat mektebimizdir. Örnek ve önderimiz ise Peygamber efendimizdir. (sav) Allah ve Rasulü ise Ahirette inanan insanlara teslim oldum diyebilen insanlara güzellikleri vaad ediyor…

Güzel ahlaklı bir kişiyi Peygamber efendimiz (sav) şöyle tanıtıyor bir hadisinde mealen: ** Sizin en seçkin, en kıymetlileriniz; ahlaken en güzel olanlarınızdır…**

Başta Kuran ve Sünneti seniyye olmak üzere elimize hangi eseri alırsak alalım bizlere iyilik, güzellik ve fazilet taşır. Ögütlerin en güzelini, nasihatların en muteberini, tebliglerin en uyarıcı ve tesirli olanlarını gözlerimiz önüne serer. Yeterki bakmayı ve daha dogru ifade ile görmeyi bilelim. Duymayı ve işittigine tabii olmaya can atalım. Okumayı ve okudugunu hayatına tatbik etme gayreti içinde olan hayat nizamını seçelim.

Anlamaya ve faydalanmaya çalışalım, sormaktan ögrenme gayreti içinde olmaktan yılmayalım. Gençligimizin deger ve kıymetini bilelim hiç durmadan İLİM tahsil etmeye çaba harcayalım. Aynı zamanda Rabbimizden o Ögrendigimiz ilmimizle amel etmeyi nasip etmesi yolunda dua kulpuna yapışalım. Bizler kaderin bir cilvesi ve Rabbimizin takdiri neticesinde İslamın hayat nizamı olarak hakim olmadıgı bir beldede hayatımızı sürdürmekle yüz yüze geldik.

Hayırlı bir imtihan olarak gördügümüz kaderin bu tecellisine razı olarak İslami hayattan zerre taviz vermeden, Allaha kul onun şanlı Rasulüne ümmet olma bilincimizi geliştirme gayreti içerisinde olalım. Örnek ve önderimiz Peygamber efendimizdir (sav) dedik. Unutmayalım ki; Mekkede egitilmeye başlanan sıradan ve hiç bir birikimi olmayan insanların, on sene gibi kısa bir zamanda , dünya tarihinin hayranlıkla ve gıpta ile kaydettigi birer devlet adamı, ordu komutanı, İlim adamı, fikir adamı, akla ne gibi üstünlükler gelirse her meslekte en üstününü icra etmiş mübarek şahsiyetler örnek ve önderimiz sevgili Peygamberimizin (sav) egitimciligin en güzel isbatı ve göstergesidir…

Peygamber efendimizin insan yetiştiriciliginden, o mükemmel teblig metodundan, insanlara verdigi şahsiyet bütünlügünden, Mana ve Madde aleminde verilebilecek en üstün ahlaki degerler manzumesinden bir kaç örnek verecek olursak; Allah rasulü (sav) İnsanların sosyal, kültürel ve yetenek durumlarına uygun bir şekilde hareket ederlerdi.. Peygamber efendimiz (sav) insanlara agır agır konuşur, konuştuklarının anlaşılması ve ögrenilmesi için bir kaç defa tekrar ederlerdi…

Allahın şanlı Rasulü (sav) ögrettiklerini takip ve kontrol ederlerdi. Muhataplarını asla mahçup ve rencide etmezlerdi. Yaptıkları işte acele etmez, tam çalışır, sabreder ve tevekkül gösterirlerdi. Muhataplarına dayanma gücü verecek söz ve fiillerde bulunurlardı. Allah rasulü (sav) tarafından büyük bir başarı ile uygulanan bu egitim ve ögretim metodlarını, usüllerini günümüzdeki egitim uygulamalarının yakaladıgını söylemek ne yazıkki mümkün degildir…

Öyleyse, İslami dirilişi her yönüyle kendi özünden keşfetmek zorunda olan bizler bu metodları, bu usülleri, bu ilkeleri araştırıp ögrenerek hayata aksettirmek zorundayız diye inanıyoruz. İşte o zaman, Allahın yardımıyla, önümüzdeki yıllar İslami dirilişe şahit olacaktır inşaallah. Peygamber efendimiz (sav) bir hadisinde mealen şöyle buyurmaktadır: ** İki nimet vardır ki insanlardan çoğu bu konuda aldanmıştır: Sağlık ve boş zaman…** Allah (cc) bizleri zamanını boşa geçirenlerden ve aldananlardan eylemesin…

Aklımıza her ne gelirse gelsin ister itikadda, ister amelde, ister imani meselelerde ya da yaşantımızı şekillendirecek her hangi bir mesele de günümüze ışık tutacak ve önümüzü aydınlatacak, bizlere yol gösterecek mutlaka bir hadisi şerifin varlıgını görürüz. Yeterki bakmayı bilelim, yeterki duymayı bilelim, yeterki kulaklarımızı ve gözümüzü meşru olana, dogruya, iyiye ve güzele açalım mutlaka dertlerimize bir çare verilecektir inşaallah. Bu güzellikleri günümüze taşıyanlardan Allah (cc) razı olsun…

Buharide nakledilen bir başka hadisinde Peygamber efendimiz mealen şöyle buyurmaktadır: ** Ey gençler! Sizden evliliğe gücü yetenler evlensin. Çünkü evlilik gözü harama bakmaktan korur, tenasül uzvunu zinadan alıkoyar. Evlenmeye gücü yetmeyen kimseye oruç tutmasını tavsiye ederim. Çünkü orucun şehveti kıran bir gücü özelliği vardır…**

Allah yolunda, Allahın Dinini üstün tutma çaba ve gayretini taşıyan gençlere ne mutlu. Saglıgı, sıhhati yerinde iken İbadet ve taatlarla rabbını hoşnut etme niyetini güden delikanlılar ne kadar üstün faziletli. Günümüz Avrupasının çirkefleştirdigi, ahlaki yönden çamurlaştırdıgı, insani degerlerin ayaklar altına alındıgı bir zamanda Ben inananlardanım, ben müminim, ben Müslümanlardanım, ben Allaha kul onun şanlı Rasulüne ümmet olmayı cana minnet biliyorum diyen Genç yaşlı İman, İslam sevdalılarından Allah razı olsun diyorum…

Allah Rasulü (sav) İslami yolu tutan, Sıratı müstakim sevdalılarına şu güzel müjdeyi veriyor mealen: **Allah Tevbe eden genci sever…** Allahım bizleri ehli sünnet vel cemaat yolundan ayırma. Bizleri sıratı müstakimde sımsıkı duranlardan eyle. Bizlere senin sevdiklerini sevdir. Çocuklarımızı İslama bagışla, Gençlerimizi İman ve İslam yolundan ayırma. Bizlere İslamı anlama ve kavrama yolunda tükenmez azim ve gayret nasib eyle sen her şeye kadirsin Allahım… Amin…
Sermed Kadir… 26.03.2009

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht.