Hacc’ın Önemi

Rabbimiz Bakara Suresi Ayet.200-202.de mealen şöyle buyurmaktadır: *** Hacc İbadetinizi bitirdiginizde, babalarınızı andıgınız gibi, hatta ondan daha kuvvetli bir anışla Allahı anın. Rabbimiz bize dünya da ver diyen insanlar vardır. Öylesine, ahirette bir pay yoktur. Rabbimiz bize dünyada iyiyi, Ahirette de iyiyi ver, bizi ateşin azabından koru diyenler vardır. İşte onlara kazançlarından ötürü karşılık vardır. Allah hesabı çabuk görür…***

Buhari ve Muslim’in Abdullah ibni Ömerden rivayet ettigi bir Hadisi şerifte Peygamber efendimiz mealen şöyle buyurmaktadır: ** İslam beş temel üzerine kurulmuştur. Allahtan başka İlah olmadıgına ve Hz. Muhammedin Allahın kulu ve elçisi olduguna inanmak, Namaz kılmak, Zekat vermek, Evi (Beytullahı) Haccetmek, Ramazan ayında Oruç tutmak…**

Zamanımıza gelene kadar sayısız insanlara bagrını açtıgı gibi Önümüzdeki 2006’nın Aralık ayı içerisinde de Milyonlarca İNANAN insanı bir araya getiren HACC Farizasının; Allaha kul olmayı kavratacak, Beyaz derilinin Siyah deriliye üstün olmadıgını gösterecek ve toplumsal farkları sıfırlayacak bir ifadenin en çok tekrarlanan lafızlarının;

Lebbeyke, Alla hümme lebbeyk. Lebbeyke La şeriyke leke Lebbeyk. İnnel hamde nen nigmete leke vel mülk. La şeriyke lek… Emret Allahım, Emret Allahım, Emret Allahım Ey Allahım işte buradayım, buradayım, buradayım, buyur. Senin ortagın yoktur buradayım buyur. Hamd, Nimet ve mülk senindir. Senin ortagın yoktur, buyur ben buradayım. Diye başlaması ne kadar manidar, ne kadar anlam yüklü…

Günümüzde müslümanların Zillet ve meskenet bataklıgında debelendigi bir sırada böyle seslenişlere, böyle nida’lara nasılda çok ihtiyacımız var bu hususu ta içiçimizde hissediyoruz. Hacca gidecek olan kardeşlerimizle, gidemeyecek olan bütün Müslümanlarda bütün benligiyle bu derin manayı ve bu çagırının içerigine yürekten inanmalılar diye düşünüy ve öylece Dua ediyoruz. Bu sözler inşaallah Haccla başlayan bir diriliş hareketinde anahtar sözcük olmalı her yerde ve her zaman Emret Allahım diyebilmeliyiz…

Günümüzde her zamankinden daha da çok ihtiyacımız var zira. Bugün dünyanın muhtelif yerlerinde mesela her zaman oldugu gibi Filistinde, Irakta, Lübnanda, Afganistanda, Cezayirde,Pakistanın muhtelif yerlerinde, Moro da, Etiyopyada, Sudanda, Çeçenistanda ve dünyanın dört bir yanında TEVHİD bayragının dalgalanması için mücadele edenlerin bulundugu her karış toprakta;

Müslümanlar yalnız İnandıkları için akıl almaz işkencelere maruz kalıp hatta bazı yerlerde açlıktan ölürlerken bazı yerlerde ikamet edenler ise binleri, milyonları harcayarak Hacca gider ve orada kurtuluşumuza vesile olacak hiç bir girişimde bulunmadan, sadece şekilde kalan bir kısım İbadetlerle yetinirsek, bu hareketlerimizden mesul olup hesaba çekilecegimizden de haberdar olmalıyız…

Aksi halde İbadet için gittigimiz yerden, mesuliyetle ve büyük bir sorumlulukla dönmüş oluruz. ‚’ Bütün övgüler, Bütün Nigmetler, bütün bilinen yönetimler senindir ‚’ deyipte Allahın sonsuz olan Rızkından faydalanıp sınırsız Nimetlerini kullanarak, övgüyü başkalarına yöneltirsek; hesaba çekilip cezalandırılacagımızı söylemeye sanırım lüzum ve gerek kalmaz…

Müslümanlar her konuda oldugu gibi agzından çıkacak sözlerde de mümkün oldugu nisbette dkkatli davranmak ve söyledigi sözün gereklerini yerine getirmek zorundadırlar Mesela ‚’ Bilinen bütün yönetimler senindir ‚’ diyerek Hâla Allahtan başkalarının koydukları kanunlardan, yasalardan medet umar her Zalimin arkasında Mazlumların oldugunu bilmezsek ya da bildigimiz halde ses çıkartmazsak, sessiz kalmayı tercih edersek, her halde kendimizi kandırmaktan başka bir şey yapmış olmayız…

İnandıgımız ve İman ettigimiz gibi İslam Dini, İnsanın bütün hayat dilimlerini, zamanının en küçük birimlerini bile dolduran bir DİN’dir. HACC İbadeti ise Müslümanın ömründe en az bir kere, gücü dahilinde tabir caiz ise genel bir kongreye çagırılmasıdır. Namaz, Zekat ve Oruç…Bunlar her gün ya da her yıl tekrarlanan ibadetlerdir. Hacc İbadeti ise İnsan Ömründe bir kere FARZDIR. O da gidiş geliş yol masraflarını karşılayabilenlere… Demek ki yeterli maddi gücü olan bir Müslüman bu Farizayı mutlaka yerine getirmelidir…

O Mukaddes Beldelere varmak nasip olupta, Bu Toplantıların en mükemmeliyle şereflenmiş olan İnanmış insan ‚’ MÜSLÜMANLAR KARDEŞTİR ‚’ şuurunu bileglemeli, her zaman terütaze bulundurmalı önüne çıkan fırsatları en güzel şekilde degerlendirerek, İslami hareketin evrensel boyutlarda anlam kazanıp, birlik getirmesi için, VAHDET unsurunun kısa zamanda vücut bulması için çaba ve gayret sarfetmelidir…

Bizler İnanıyor ve İman ediyoruz ki; Rabbimizin hayatımıza diktigi ve her an ona kul olmanın İdrakini hatırlatıcı bir işaretini taşır Hacc. Tabiidir ki İşaret taşları, Sıratı Müstakim Levhaları, bununla kalmaz. Müslümanın hayatına öylesine girmiş, öylesine nüfuz etmiştir ki; Günde beş defa Namaz İbadetiyle, Haftada bir kez Cuma Namazıyla, Yılda bir defa gelen Oruç ibadetiyle ve gücü yetenin kesecegi Kurban İbadetiyle süreklilik arzeder…

Müslüman Rabbinin huzurunda Namaza durmakla Rabbi ile irtibat halini korurken bedeni ile yapılmış İbadet şekinde doruga ulaştıgının bilincindedir çünkü o İbadetin içerisinde Rabbine en yakın bulundugu SECDE anı vardır. Müslüman Allaha kul olma yolunda cesedin kullanılışıyla anlam kazandıgına inanır ve İman eder çünkü bu sayede şahsiyet kazanır ve Maneviyatı gelişir, kuvvet kazanır…

İşte anlatmak istedigimiz HACC İbadeti öyle bir İbadet şeklidir ki; Müslüman hem bedeni olarak hem maddi olarak Rabbinin emirlerine baglı oldugunu ve bu baglılıgını malıyla ve canıyla ortaya koyarak Rabbinin huzurunda EMRET ALLAHIM diyerek durur. Dikkat edilirse Namaz da da Rabbimizin huzurunda KIYAM da duruyoruz. Müslüman Rabbinin huzurunda, Rabbinin önünda küçülüp tevazuya yönelirken;

Bunun dışındakilere yani topyekün azgınlara, Bütün müstekbirlere, Zalimlerin hepsine, Firavun, Nemrut, Ebu Cehil gibi taş kafalıların, Hâman, Karun, Bel’am gibi kukla canavarların ve zamanımıza gelene kadar her türlü uzantılarının karşısında büyümek ve sanki dev kesilmektir Müslümanın Kıyam hali. Hacca gidenimizle, gidemeyip geride kalanımızla, Namazlarımızla, Oruçlarımızla, Zekatlarımızla, Kurbanlarımızla İbrahimi gelenegin Zalimlere İzzetli; Mü’minlere şefkatli halini gösterme ve büyüdükçe büyüme halidir Rabbimizin huzurunda Kıyam durumumuz. Rabbimiz bizleri İtaat ve Teslimiyetten ayırmasın…

İnanıyoruz ki; İslam ümmetinin vahdet ve birlik sembollerinden birisi de Kabe’dir. Kabe, Allahın zatına, vahdaniyet ve Rububiyetine delalet eden ayetlerden bir ayettir. Bu sözsüz ayetin mahiyet ve delaletini anlamak ve tesbit etmek için Kuranı Kerime müracaat etmek gerekmektedir. Bakara Suresi ayet 125.te Rabbimiz mealen şöyle buyuruyor: *** Hatırla o zamanı ki, biz Beyti- Kabeyi sevap kazanılacak yer ve eminlik merkezi eyledik. İbrahim makamından Namazgah edininiz dedik. İbrahim ve İsmaile Beytini tavaf edenlere, itikaf eyleyen, secde ve rüku yapanlara temiz eyleyiniz diye emrettik…***

Bilindigi gibi Dünyada her toplumun yüzünü kendisine dogru çevirdigi bir yön vardır. Allahın mecazi anlamda evi kabul edilen Kabe de, İslam Ümmetinin hayat tarzı olarak benimsedigi İslam Nizamının, inanan insanların Mü’minin gönüllerde sembolik-temsili olarak hem mücerret yani tek başına bir boyut, ve hem de bunu zıddı olan müşahhas yani cinsi anlaşılmış ve şahsiyeti belli olmuş bir rol kazandırılan bir kutsal mekanın adıdır Kabe…

Kabe’nin en önemli manevi fonksiyonlarından biri, taa cahiliyeden İslami döneme gelinceye kadar kendisine kazandırılan ve atfedilen hükmi şahsiyeti vardır Başlangıcından günümüze kadar Kabe , Umre ve Hacc görevini yerine getirenler için ferdi ve sosyal bir sürü faydaların yanında, yeryüzü ehli için bir bereket ve Hidayet kaynagı da oluşturuyordu.

Kuranı Kerime göre Kabenin BEREKET kaynagı oluşu, sadece Mü’minlere has olmayıp, tüm insan topluluklarını içine almaktadır. Bu hususta Ali İmran Suresi Ayet.96.da mealen şöyle buyurulmaktadır: *** Dogrusu insanlar için ilk kurulan ev, Mekke de, dünyalar için mübarek ve dogru yol gösteren Kabedir…***

Bu ayetten şu hususlar anlaşılmıştır ki; demekki Dinsiz tarihçilerin iddia ettikleri gibi, İnsanlıgın ilk dönemi vahşilik ve ilkellik degildir. Allah yarattıgı insana magarada degil, dört duvarı olan bir ev de yaşayacagını da göstermiş. Lakin Ayeti kerimelere vahye kulak vermeyen insan, hangi çag’da yaşarsa yaşasın, ilkellik ve kan dökücü yanını ortaya çıkarmıştır. Kabe insanlık için yalnızca bir yol gösteren kılavuz ve bir köşe taşıdır…

İnsanların fiilleri ve Alemin nizamı-düzeni, onun sessiz ve kelimesiz yol göstermesiyle düzelebilir; İnsanların Din ve dünyaları ancak onun sayesinde ıslah olabilir. Kabe , Tevhidin, birlik ve Vahdetin bir simgesidir. İslam da bütün yollar Kabeye çıkar. Müşriki ve taguti düzen ve nizamlarda ise bütün yollar şimdikilerin dedigi gibi Roma’ya çıkar. Kabe bir felah kurtuluş işareti olurken, Roma ise bir felaketin işareti olmaktadır…

İnşaallah eniyi düzen ve sistem Demokraside var diyenler ve Liberalizmi ön plana çıkaranlar bu dogru sözlere kulak verirler. Çünkü bilindigi gibi Liberalizmin doguşu Roma’da olmuştur. Roma bir bakıma Allaha başkaldırının Yaratıcıyı tanımamanın sembolü haline gelmiştir. Kabenin alemler için bir Hidayet kaynagı olmasında ana unsur, Kabenin, Emin bir sıgınak teşkil etmesiyle alakalıdır…

Çünkü Hidayet, İnsanın kendisini emniyette hissetmesi olunca, manevi bir sıgınak kılınan Kabe’de Mü’minin Tavafla bütünleşmesi, İnanç ve düşünce hayatında gönlünü temize çıkarmada önemli bir basamak oluşturur. İslam da Hacc İbadetinin en önemli faydalarından biri, Kabede Evrensel, toplumsal İslam kardeşliginin sergilenmiş olmasıdır…

Böylece İslam Akideye dayalı inanç sistemini insanların gönül dünyalarına bir alt yapı olarak yerleştirmekle, Asaleti, Soylulugu ve üstünlügü ete ve kemige, altın ve gümüşe dayalı eski Cahiliye düşüncesini kökünden reddetmiştir. Bütün renkler ve diller arasında gerçek anlamda bir kardeşligin var oldugunu, TAKVA’yı merkez yaparak insanlıga bir iftihar tablosu olarak sunmuştur…

Bilindigi gibi KABE, Cahiliye döneminde yaşayan Mekke müşrikleri için de kutsal bir mekan kabul edilirdi. Ayrıca dokunulmazlıga da sahipti. Allah Teala Kabenin Hidayet oluşu çagrısıyla, sadece Mekkeli müşriklerin degil, aynı zamanda Mekke dışında bütün Arabın ve Acemin DİNİ MERKEZİ olduguna da işaret ediyordu. Böylece Mescidi Haramın çepeçevre kuşattıgı Kabe, Evrensel İslam Ümmetinin kalbi olma fonksiyonunu yerine getirmektedir…

En önemlisi Kabe, Bütün Müslümanların Namaz kılarken yöneldikleri merkezi noktadır. Bakara Suresi ayet 197.de belirtildigi gibi Hacc belirli aylardadır. Ve Kabenin belirli zamanlarda ziyaret edilmesi şarttır…

Öylece Kabe, Hürriyetin; tam bagımsızlık ve kurtuluşun tek ve gerçek simgesidir. Bu boyutuyla Kabe, aynı zamanda insanlar için hakiki hürriyet ve insan olarak gerçekleşmenin de ebedi sembolüdür. Bütün bubilgilerin ışıgında bir hususu daha dile getirmemiz gerkmektedir o husus ta insan unsuru ve genelde İslam kardeşliginin oluşumudur…

Bu hususta Peygamber Efendimiz (sav) bir Hadisinde mealen şöyle buyurmaktadır: ** Merhaba sana ey BEYTULLAH. Ne büyüksün ve hürmetin ne büyüktür. Lakin hiç şüphe yok ki, Mü’min, Allah katında senden daha muhteremdir…**

Öyle inanıyoruz ki; İslam kardeşligi, temeli Din bagına dayalı olan bir kardeşliktir. Müslümanın nazarında en üstün bag DİN bagıdır. Bu yüzden DİN KARDEŞLİGİ, kan kardeşliginden üstündür. Nitekim bu gerçegi Sahabenin hayatında açık bir şekilde görmemiz mümkündür. Onlar aynı Ana- Babadan olma kardeşlerini, kafir oldukları için terk etmişler ve hatta onlarla savaşmışlardır…

Peygamber Efendimiz mealen şöyle buyuruyor: *** Mü’minler birbirlerine karşı acımada, sevgi duymada ve dayanışmada bir vücut gibidirler. Ondan bir organ rahatsız olsa uykusuz kalma ve ateşlenip acı duyma konusunda hasta olmayan diger organlar birbirlerini yardıma çagırırlar ve acıya ortak olurlar…**

İnanıyorum ki; Din Kardeşligini dinin dışında hiç bir şey engelleyemez. Ne ırk farkı, ne cografya farkı, ne renk farkı,ne de Müslüman olmadan önceki düşmanlıklar. Müslüman kardeşler arasındaki ufak tefek anlaşmazlıklar ve hatta savaşlar onların kardeşligini sona erdiremez. Yani onlar her şeye ragmen yine kardeştirler. Bu kardeşliklerini hatırlayıp hemen anlaşmazlıklarına son vermek en akıllıca davranış şekli olur kanaatindeyim…

Zira onlar Ebedi huzur yurdu olan Cennette bir ve beraber olacaklardır. İki Müslüman arasında devamlı ve kalıcı düşmanlık ancak Müslüman la Müslüman olmayan arasında olabilir. Vatandaşlık mevhumu ile kardeşlik hususu tamamen birbirinden ayrı şeylerdir. Çünkü vatandaşlıkta ölçü DİN bagı degil aynı Ülke sınırları içerisinde yaşamaktır diye tarifini bulmuştur. Nitekim İslam devletinin vatandaşı Müslüman olabilecegi gibi Müslüman olmayan Zımmi de olabilir…

Bugün zamanımızda vatandaşlıkla kardeşlik tamamen birbirine karıştırılmış unsurlardır. Aynı ülkenin vatandaşı olan Müslümanla – kafir birbirine yakın olurken, iki ayrı ülkenin vatandaşı olan iki Müslüman ne yazıkki birbirine yabancı olmuştur. Yani Cografi sınırlar kardeşlik için en büyük engel durumuna gelmiş ya da getirilmiştir. İslam kardeşligi ise ancak irtidat yani Dininden dönme ile son bulabilir. Yoksa vatandaşlıktan çıkma durumuyla degil…

Bir Müslüman kardeşlerine karşı Ebubekir merhameti, Kafirlere karşı ise Ömer şiddeti göstermek zorundadır. Bu gün Müslümanlar, Kafirlerle karışık bir toplum halinde yaşamaktadırlar. Onları birbirinden ayıran temel özellikler tamamen ortadan kaldırılmış gibidir. Mesela; kılık-kıyafet, Dil, temel İslami haklar, İslamın şiarından olan hususları yaşama gibi… Bu durumda Müslümanlar Firasetleriyle kardeşlerini tanımak ve onlara karşı İslamın ön gördügü kardeşligi sunmakla karşı karşıyadırlar…

İnanıyorum ki; İslami Vahdetin oluşabilmesi için, İslami kardeşlik müessesesinin yeniden diriltilmesi ve yaşatılması şarttır, zaruridir. Bunun için de İman birligi, İtikadi ölçülere riayet, karşılıklı hoşgörü ve merhamet, yardımlaşma ve dayanışma kaçınılmaz unsurlardandır. Ancak bu sayede dagınıklıktan ve düşmanlıktan, bir kafire gösterilen anlayış ve hoşgörünün Müslümana gösterilmeme yanlışlıgından kurtulabiliriz…

Yine bir Hadisi şerifte mealen şöyle buyuruluyor: **Kişi dostunun DİNİ üzeredir.Öyleyse sizden biriniz kiminle dost olacagına dikkat etsin. Kişi sevdigi ile beraber haşrolacaktır…Keşful hafa**

Bizim İnanç ve İtikadımıza göre: müslümanın gerçek arkadaşı, kendisine DİN’i yaşamakta yardımcı olandır. Başka bir deyişle Müslüman kendine Dininde yardımcı olacak kişileri arkadaş olarak seçmek zorundadır. Dininde yardımcı degil de, Dini yaşamada engel olan kişilerle ise en kısa zamanda arkadaşlıga son verme ve onunla yolunu ayırma cesaretini gösterebilmelidir. Çünkü ‚’Körle yatan şaşı kalkar’’ denilmiştir inanıyorum ki bu sözün ifade edemesemde mutlaka bir hikmeti vardır…

İnsanlık tarihi boyunca kişilerin arkadaşları onlara büyük makamlar, mevkiler ve rütbeler kazandırmışlardır aynı zamanda büyük zilletler içerisine sürüklüyenlerde arkadaşlardır. İnsanlar bazı anlarda arkadaşları sayesinde sapıklıklardan kurtulmuşlar veya arkadaşlarına uyduklarından dolayı bataklıklara yuvarlanmışlardır…

Müslümanların DİN kardeşlerine karşı sarsılmaz ve köklü bir sevgisi vardır. Müslümanlar her karşılaştıklarında birbirleriyle selamlaşırlar, hal ve hatırlarını sorarlar ve karşılıklı birbirleriyle DUALAŞIRLAR. Birbirlerine hayırlı sözler söylerler, Faydalı olanlardan konuşurlar, İyilikta birbirleriyle yarışırlar. Maddi imkanlarını ortaklaşa kullanmaktan sevinç duyarlar. Gıybetten ve Yalan söylemekten sakınırlar. Dargınları barıştırmak ve Fitneyi yatıştırmak konusunda gayret sarfederler…

İşte Haccın ifa edilişi bütün bu güzel duyguların yaşandıgı, milyonlarca Müslümanın aynı gayeler, aynı hedefler için ellerini açtıgı mukaddes mekanlarda gerçekleşmektedir. Amerikalı Müslümanlardan Malkolm X. 1965 yıllarında Hidayet öyküsünün anlatıldıgı * Malkolm X. * adlı eserinde Mukaddes beldelerde İslamla buluşmasını şöyle dile getiriyor:

Hacca gitmek, görüş açımı alabildigine genişletmiştir. Bu gezi, benim ruhuma yeni bir anlayış üfledi. Kutsal belde de geçirdigim iki hafta içerisinde, Amerika da geçirdigim Otuz dokuz yıl boyunca hiç rastlamadıgım şeylere şahit oldum. Bütün ırkları, bütün renkleri tanıdım. Irk ayrımcılıgının olmadıgı, gerçek kardeşlik anlayışını gördüm. Gerçek İslam bana göstermiştir ki, Zencilerin tümünü bir kalemde silip atmak ne kadar yanlış bir tutumsa, beyazların tümünü birden bir kalemde silip atmak ta o kadar yanlış bir tutumdur…

Amerikadaki Zenci Müslümanlar hareketi lideri Malcolm X, Haccın Akide ve fikir dünyasında meydana getirdigi degişim sonrası intibalarını da özetle şöyle anlatıyor: Haccın rengarenkligi, manevi cephesi bütün Dünya ya yeterince duyurabilirse ve geregi gibi anlatılabilirse, İslamı DİN olarak seçenlerin sayısı en azından iki üç misli daha artacaktır. Malcolm X. in bu samimi arzusu, kısa süre içerisinde meyvasını verecek, Bir başka Amerikalı olan Ömer Faruk Abdullahın ve daha sonra milyonlarcasının Hidayetine vesile olacaktır. Malcolm X. in Hacc bahsinde yazdıklarının etkisi yüzlercesi tarafından ifade edilmiştir…

İslam Dininin en önemli İbadetlerinden birisi olan Hacc İbadeti Cenabı Hak tarafından Farz kılınmıştır. Ali İmran suresi Ayet.97.de mealen şöyle buyurulmaktadır: *** Yoluna gücü yetenlerin O evi hacc etmesi, Allahın insanlar üzerinde bir hakkıdır…***

Kısa çizgilerle bakacak olursak: Esas itibariyle aslında Kabeyi ziyaret iki şekilde olur. 1.) Hacc. 2.) Umre. Hacc bilindigi gibi şartları haiz Müslümanlara Farz kılınmış bir İbadet olup belirli zamanlarla sınırlıdır. Yani yılın ancak belirli zamanlarında yapılabilir. Bu zaman, 1. Şevval ile 9. Zilhicce olarak sınırlandırılmıştır. Haccın ön hazırlıgı 8. Zilhicce ye kadar yapılabilir. 9.Zilhicce de ise Arafat ta VAKFE yapılmalıdır. Umre İbadeti için ise belli bir sınırlama yoktur. Ancak Zilhicce nin 9. ve 13. günleri arasında Umre yapılmaz. Umrenin bir başka özeklligi ise Arafatta VAKFE yapılmayışıdır. Umrede hem TAVAF hem de Sa’ yapılır. Umre ziyaretlerinde Kurban kesme gibi bir Vaciblik hususu da yoktur…

İslamda Hacc İbadeti belli şartlara baglanmıştır. Bu şartların bulunması İbadetin yapılması için zorunludur. Hacc, Her Müslümanın ömründe bir defa yapması farz olan bir İbadettir dedik, yani öncelikle Hacca niyet eden kişi Müslüman olacak yani Şehadet getirip Allahın varlıgına birligine ve Hz. Muhammedin onun kulu ve Rasulü olduguna İMAN edecek. İkincisi Akil balig olacak. Akıl sahibi olacak ve deli olmayacak. Bülug çagına ermiş olacak…

Akil balig olmayan bir Müslüman Hacc İbadetini yerine getirse mükellef olmadıgı halde kabul edilir denilmiştir. Üçüncüsü hür olacak Hürriyet bilindigi gibi belirli işleri yapıp yapamama ve ya yapılıp yapamama konusunda başkasının iznine baglı olmama halidir. Mesela Köleligin hüküm sürdügü dönemlerde köleler, belli bir suçla Hapse düşmüş olan mahkumlar ve başka beldelere gitmelerine müsaade edilmeyen İlticacılar bu sınıfa dahil edilmişlerdir…

Dördüncüsü Yol masrafları ile, Mekkede kaldıgı sürece geçimini temin ve bakmakla mükellef tutuldugu, sorumlu oldugu kimselerin nafakasına yetecek kadar mal mülk ve para sahibi olmak. Saglıklı olmak ve yol emniyeti de Haccın şartları içerisinde sayılmıştır. Bu şartları üzerinde bulunduran Müslümanlar Hacc İbadetini ömründe bir defa yapmakla sorumludurlar. Eger bu şartlar üzerinde olurda Hacc İbadetini yerine getirmezlerse büyük günah içerisine düşerler. Ayrıca bu şarrların sahibi Hacc hususunda acele davranmak ve bu görevini zamanında yapmak durumundadır…

Hacc İbadetine hazırlanan Müslümanlar öncelikle hangi çeşit HACCI ifa edecegine karar verirler. Çünkü belirli olan Mikat yerlerinden geçerken İhrama girilecegi için, öncelikle kaç çeşit Hacc oldugunun bilinmesi icab eder…

Haccın Çeşitlerine bakacak olursak: 1: Temettü Haccı: Umre ile Haccın ayrı ayrı yapıldıgı Haccdır. Önce şöyle Niyyet edilir: Ey Allahım, Senin rızan için Umre yapmak üzere İhrama girdim. Onu bana kolaylaştır ve Onu benden kabul buyur…

Hacc yapmadan önce Mikat mahallerinden, Umre niyyeti ile İhrama girilir. Umre tamamlanınca saçlar kesilerek ve ya kısaltılarak İhramdan çıkılır. Ve Cinsi münasebet dahil İhram yasakları kalkar. Çünkü İhramdan çıkılmıştır. Zilhicce ayının 8.günü Mekke de, Hacc için yeniden İhrama girilir. Kurban bayramında Harem sahasında, genellikle Minada kurban kesilir…

İkincisi İFRAT HACCI: Sadece Hacc Niyyeti ile İhrama girilerek yapılan Hacc şeklidir. Önce şöyle Niyyet edilir: Ey Allahım, senin rızan için Hacc yapmak üzere İhrama girdim. Onu bana kolaylaştır ve Onu benden kabul buyur…

Kabeye gelindiginde KUDÜM tavafı yapılır. İhramdan ancak, İhramdan çıkma günü olan Bayramın birinci gününde, büyük şeytan taşlandıktan sonra çıkılır. İfrat Haccına niyyet edenlerin, Harem sahasında Kurban kesme zorunlulugu yoktur. İfrat Haccında, şeytan taşlama işi tamam olunca traş olunarak İhramdan çıkılır. Hacc bittikten sonra, Umre yapılırsa iyi olur ve bunun sevabı çoktur denilmiştir…

Üçüncü olarak KIRAN HACCINA bakacak olursak: Önce şöyle Niyet edilir: Ey Allahım, Senin rızan için Hacc ve Umre yapmak üzere İhrama girdim. Onları benden kabul buyur. Hacc ve Umre için aynı anda Mikat mahallerinde İhrama girilerek yapılan hacc şeklidir KIRAN Haccı. Temettü Haccının aksine, Umre yapıldıktan sonra İhramdan çıkılmaz. Kudüm Tavafı yapmak gerekir. Kudüm Yavafı: Mikat sınırları dışından gelen ve İfrat veya Kıran Haccı yapanların yaptıkları bir tavaftır. Bu Tavaf Mekkeye gelindigi için şükür olarak yapılır. Arafat Vakfesinden önce yapılan Kudüm Tavafında Iztıba ve Remel yapılmaz…

Iztıba: Erkeklerin, İhramlarını sag omuzun açık kalacak şekilde sarılıp giyilmesidir. REMELise: Gururlanır gibi, dik, güçlü ama sert ve süratli olmayan çabuklukta yürümektir. Müşrikler, Müslümanların hastalıktan ve yorgunluktan dolayı zayıf kaldıklarını, bunun da Allahın Müslümanları sevmedigini gösterdigini iddia ediyorlardı. Peygamber Efendimiz (sav) bu iddia üzerine, bu şekilde yürüyerek bir gövde gösterisi yaptı…

Peygamber Efendimizin arkasından da bütün Müslümanlar aynı şekilde yürüyerek, müşriklerin söylediklerinin yanlış oldugunu isbat ettiler. Evet Kudüm tavafında Iztıba ve Remel yapılmaz. Kudüm Tavafı Sünnet olan bir tavaftır…

KIRAN Haccında Hacı isterse, Kudüm Tavafından sonra Hacc için SA’Y da yapabilir. O zaman Iztıba ve Remel yapılır. KIRAN Haccında İhramdan, ancak İhramdan çıkma günü olan Bayramın birinci gününde, şeytan taşlanıp, Kurban kesildikten sonra ve Ziyaret Tavafı yapıldıktan sonra çıkılır. KIRAN Haccının diger Hacc çeşitlerinden farklı olan bir yönü vardır o da: Cezaların iki katı oluşudur. Örnek verecek olursak: Eger İhram cezaları işlenmiş ve bu ceza da Kurban kesmeyi gerektiriyorsa, KIRAN Haccı yapanların, iki Kurban kesmeleri gerekir…

Kısaca deginecek olursak Haccın Farzları : 1.) İhrama girmektir. İhrama girmek Haccın birinci Farzıdır. İhram, Hacc ve Umre için özel bir elbise olmakla birlikte, Mikat mahalli denilen yerlerde normal zamanda helal olan bazı hareket ve davranışlardan Hacc niyet ederek uzak durmaktır. Erkekler, bilindigi gibi dikişsiz iki parçadan ibaret olan ve adına İHRAM denilen kıyafetlerini Kadınlar ise, Normal olan elbiselerini giyerek Hacc ve Umre İbadetleri için Niyet ederler…

Haccın Farzlarından İkincisi Arafat Vakfesidir. Arafat Vakfesi olmadan Hacc olmaz. Peygamber Efendimiz (sav) bu konuya işaret ederek: ** Hacc Arafattır…** buyurmuştur. Arafat, sınırları belirli olan Arafat meydanında İbadet için vakfe-durmak- beklemek demektir. Arafat Vakfesi, Haccın olmazsa olmaz rükunlarından biridir. Zilhiccenin 9. günü yapılır. Hacılar, gerek Mekkeden gerekse Mina’dan Arefe günü ögle Namazına kadar Arafata gelmeye gayret ederler. Ancak Arafat Vakfesi nin vakti, Ögle Namazı vakti ile girip, Bayram günü güneş dogmadan biraz önceye kadardır. Bu zaman zarfında her ne hal ile olursa olsun bir an bile Arafatta, Arafat sınırları içinde bulunan kimse bu rüknü yerine getirmiş sayılırlar…

Haccın Farzlarından birisi de Ziyaret Tavafıdır. Yani Kabe’nin belirli bir şekilde ve Kurban Bayramı günleri içerisinde Kabe’nin – Beytullahın tavaf edilmesidir. Buna Ziyaret Tavafı denir. Haccın Rükünlerinden olan bu Tavafın Zilhiccenin 10.günü, yani Bayramın birinci günü Kurbanı kesip traş olduktan sonra yapılması uygundur ve evladır…

Bayramın ikinci ve üçüncü günleri de Ziyaret Tavafı yapılabilir. Özürsüz olarak ziyaret Tavafını bu günlerde yapmayanlar, geç de olsa Tavaflarını mutlaka yaparlar. Özel haldeki kadınlar ise, Tavafını özrü geçtigi zaman yapar. Ziyaret Tavafı aynen diger Tavaflar gibi yapılır. Bu Tavavf yapıldıktan sonra İhramdan tamamıyla çıkılır. Ve İhram yasakları tamamen ortadan kalkar. Ziyaret Tavavına Tavaful ifade de denilir…

Her İbadetimizde oldugu gibi Hacc da da yapılacak olan işlemlerin vazgeçilmezleri yani Farzları yerine getirilmeden O ibadet yerine getirilmiş olmaz. Hacc İbadetinin ayrıca Vacipleri üzeinde de kısaca durmak şarttır. Hacc İbadeti esnasında Haccın Vacipleri yapılmadıgında veya unutuldugunda bir cinayet olarak degerlendirilir…

Bu cinayetlerin işlenmesi halinde Kurban kesilmesi gerekmektedir. Haccın asli vacipleri beş kısımda toplanmıştır. Kısaca:1.) Sa’y. Say: safa tepesinde başlar ve Merve tepesinde biter. Safa tepesinden Merve Tepesine dört defa, Merve tepesinden Safa tepesine üç defa şavt edilir yürünür. Say ederken, yeşil direkler arasında Hervele ile yani insanın güçlü oldugunu göstercek şekilde vakar ve hızla koşarak geçilir…

2.) Müzdelifede Vakfe: 9. Zilhicceyi. 10.Zilhicceye baglayan gece, Arafat Vakfesini tamamlayan hacılar buradan Müzdelifeye hareket ederler Müzdelife de Vakfe yaparlar. Müzdelife Vakfesinin vakti ise Arafat Vakfesinden sonra başlar ve yine Bayramın birinci günü güneş dogmadan önce biter…

3.) Şeytan Taşlamak. Müzdelife Vakfesi esnasında toplanan takriben 70.Kadar Taş. Bayramın birinci gününde önce Büyük şeytandan başlamak üzere orta ve Küçük şeytana 7.şer tane ve her defasında: Bismillahi Allahuekber ragmen lişşeytani ve hızbihi. Mealen Şeytana ve ona uyanlara ragmen Bismillahi Allahuekber sözleriyle atılır. Taşların mutlaka belirlenmiş bölgelere atılması lazımdır. Ayrıca başkalarına da eziyet verilmemesi önemlidir. Bayramın İkinci, üçüncü ve kalınacaksa dördüncü günleri Bu sefer Küçük şeytandan başlanarak orta ve Büyük şeytan taşlanır…

Daha sonra Temettü ve Kıran haccı yapanlar Kurban keserler. Şöyle durupta etrafımıza bir bakacak olursak tabiiki bakışımız Mü’mince bir gözle olunca: Bizim emrimize verilmiş canlı, cansız nice varlıklar görürüz. Daha yatagımızdan kalkar kalkmaz Sabahleyin tatlı bir mahmurlukla yüzümüze çarptıgımız su, önümüzdeki bunca yiyecekler, sahip oldugumuz bunca giyecekler ve hepsinin hesabını bizler biliyoruz sahiplendigimiz daha neler neler neler…

Bütün bu Nigmetleri bizlerin hizmetine sunan Yüce Rabbimizdir kuşkusuz. Cenabı Hakkın biz kullarına verdigi bunca NİMET karşısında, Ona hamdimizi isbat etmek için bir takım vazifeler yapmakla sorumlu oldugumuzun şuurunda olmamız gerekir bunlardan biriside Kurban kesmektir. Allah rızası için kesilecek vasıfta bulunan bir hayvanı kurban etmek. Sahip oldugumuz malımızdan bir kısmını feda etmek ve düşünce olarakta Allahın ugrunda bunların hiç bir kıymeti yoktur düşüncesiyle hareket etmek. Yani kesilen Kurbanın Sadece sembolik bir manası var. Allah ugrunda, sevdiklerimizden vaz geçebilecegimiz anlamını taşıdıgına kanaat getirerek…

4.) Saçların kesilmesi ve ya kısaltılması. 5.) Veda Tavafı. Önce Tavaf sözcügüne kısaca bakalım:Tavaf: Beytullahın yani kabe’nin etrafında dönülerek yapılan İbadetlerin belirli bir usül çerçevesinde yapılmasıdır. Tabiidirki bu usül ve Kaideleri Peygamber Efendimiz (sav) göstermiştir ve ögretmiştir. Tavaf sekiz bölümden oluşur. Bunların ilki Hacer ül Esvedin selamlanmasıdır. Geri kalanı da Kabenin etrafında yedi defa dönmektir…

Bu dönüşlerin her birine ŞAVT denir. Yedi şavt bir Tavavf yapmaktadır. Öncelikle Hacer ul Esved, elleri, omuz hizalarını az geçecek şekilde yukarı kaldırılıp avuç içleri açılarak selamlanır. Burada Hacerul Esvedin hizasına gelinir Tavaf için örnegin şöyle nida edilir: Ey Allahım, ben senin Beyti haramını tavaf etmek istiyorum. Onu bana kolaylaştır ve Onu benden kabul buyur. Allahu Teala için, yedi şavt üzerinden Hacc Tavafı yapacagım… Her Tavafta belirlenmiş Dualardan ziyade bildigimiz ve ihlas ile samimiyetle dilimize gelen dualarla Tavavfımızı gönül huzuruyla yaparız inşaallah…

Farz Tavafın bitmiş olması Haccın tamamlandıgı anlamına gelirki. Hacılar 14. Zilhicce den itibaren Makkeden ayrılabilirler. Mekkeden ayrılmadan önce ise Veda Tavafı yapılmalıdır. Veda Tavafından sonra Sa’y yapılmaz. Tavaf esnasında. Remel ve Iztıba da yapılmaz. Özel haldeki Kadınların, eger vakitleri yetmiyorsa, Veda Tavafı yapmaları zorunlulugu yoktur. Veda Tavafı yapılınca artık Hacc vazifeleri bitmiştir. Bundan sonra duruma göre Mekkeden ayrılınabilir…

Hacc İbadeti İnanç, İman ve hareketlerimiz bütünleşerek bir anlam bir mananın kendisini bulma hareketidir. İslam Dininin dinamik, canlı ruhunun kendisini göstermesi hareketidir. Hacc; Mü’minlerin kafirlere karşı oldukça şiddetli, kendi aralarında ise gayet merhametli oluşlarının ap açık göstergesidir HACC. Mekkenin fethedildigi günde Müşrik olan Ebu süfyan Abbas Radıyallahu anha sormuştu: Kardeşinin oglunun saltanatı ne kadar da büyümüş. Abbas Radıyallahu anh bu önemli yanlışı şöyle düzeltmişti: Ey Ebu Sufyan, bu bir saltanat degil, NÜBÜVVETTİR…

Hacc bazı durumlarda İbrahim, bazı durumlarda da İsmail oluş hareketidir. İbrahim olup İslam düşmanlarının ateşini gögsünde söndürebilmek, İsmail gibi kafirlerin telkini tuzak ve despotluklarına ragmen kendini yaratıcıya adayabilme hareketidir HACC. Aynı zamanda Müstekbirlere, emperyalistlere ve onların devamı olan Saltanatlara, süper güçlere ve kendini süper güç sananlara son vermek üzere Mü’minlerin uyanışı, İnananların şöyle bir kımıldanışı, hareketlenişi ve sonunda VAHDET halinde yek vücut oluş hareketidir HACC…

Hac aslında bir semboldür yapay ve kupkuru gösteriler, şuursuzca yapılan hareketler yıgını degil, Hacc İslamın sözde degil ÖZDE yaşanması halidir. Cenabı Allah bütün Müslümanlara o mukaddes beldeleri görmeyi Haccı nasip etsin. O diyarlarda sanki her kum tanecigi Peygamber Efendimizi (sav) hatırlatmakta ve oralar bir büyük Medeniyet destanı niteligi taşımaktadır. O Mukaddes beldeler İslami ideallerin ve İslami dünya görüşünün bozuk, kokuşmuş, köhne, cahili adet, gelenek ve dünya görüşlerine ve sapık hayat felsefelerine galip geldigi yerlerdir. Yani İslami uyanış ve dirilişin bir devlet düzeni olarak ortaya çıktıgı yerlerdir o Mukaddes beldeler…

Sabır, bazı şeylerden feragat, ölümüne sadakat, elden geldigi ölçüde Teblig, Tevhid ruhuna baglılık, Can, Mal, Akıl, Nesil ve Din Emniyetinin esas alındıgı vazgeçilmez Emanetler gibi eşsiz İslami degerlerle donanmış ASRI SAADET MÜSLÜMANLARININ tagutları ve şirk düzenini alt ederek İslam devletini nasıl kurduklarını yerinde ve terütaze hatırlamış olurlar orayı görme saadetine erişen Hacılar…

Ve aynı zamanda Hacca giden Müslüman İslam Dininin tüm birimleri ile ilk olarak uygulandıgı bu mübarek beldelerde olmanın sevincini yaşarken, İnsanların zamanımızdaki stresleri ve bunalımlarının zalimlerin ve zulmün baskısı altında inlemelerinin de İmansızlık ve İslamsızlıktan kaynaklandıgının bilinci ve şuuru ile bir başka buruklugu yaşayacaklardır Hacılar…

Hacc bir buluşma, bir tanışma, bir dayanışma yeri ve Müslümanların adeta yıllık kongreleridir dedik. Hacc tabiiki aynı zamanda bir İbadet ve ticaret yurdudur. Bu kongrenin gayesi şudur: Yeryüzünde Kula kullugu kaldırmaktır. Dünyanın en ücra köşelerinden akın akın gelen milyonlarca Müslüman tam bir birlik, adalet, sevgi, kardeşlik, fedakarlık ve dayanışma ruhu içerisinde aynı heyecan ve aşkla, şevkle her saniye ve her dakika zulmü telin eder, zalimlere meydan okur, Kula kulluga engel olacagına dair ant içer ve gönül huzuru içerisinde geldikleri yerlere sag salim dönerler inşaallah…

Allahım sen büyüksün. Bizlere idrak ver. Bizlere derin anlayış ve kavrayış gücü nasib eyle. Bizlerin bilgisini, İlmimizi artır, bizlere İrfan ver. Bizlere din kardeşlerimize karşı kalplerimizde tükenmeyen merhamet ver. Din kardeşlerimiz hakkında yüzümüzü kara çıkartacak, yüzümüzü yere düşürecek söz söylemekten, hal hareket ve tavır sergilemekten bizleri koru…

Sen kalplerimizi kudret parmakların arasında diledigin tarafa çevirirsin. Kalplerimizi sevgiye, muhabbete dogru çevir. Senin gücün her şeye yeter. Bizleri Sevgili Peygamberimizin izi olan Ehli sünnet vel Cemaattan ve Yolların en güzeli olan Sıratı müstakimden ayırma. Sen her şeye kadirsin Allahım…Amin…
Sermed Kadir… 24.11.20

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht.