Rabbimiz İbrahim Suresi. Ayet.4.te mealen şöyle buyurmaktadır: *** Kendilerine açıkça anlatabilmesi için, her Peygamberi kendi kavminin dili ile gönderdik. Allah diledigini şaşırtır ve diledigine yol gösterir. O üstündür, Bilgedir…***
TEBLİG: lügatte, Ulaştırmak, götürmek, bildirmek manalarına gelir. DAVET ise: Çagırma, ziyafet, bir fikri kabul ettirmek için deliller söylemek manalarını taşır.
DAVET: Dini literatürde daha ziyade İslama ve Allaha yönlendirme, İslam Dinini insanlara anlatarak benimsetmek ve tatbik edilmesini saglamaktır. İslam dairesinin içerisine giren her konuda DAVET geçerli sayılmıştır. Bu meseleler ister Dünyaya ait meseleler olsun ister Ahirete yönelik meseleler olsun her konuda DAVET esas kabul edilmiştir.
Davete muhatap olanlar ise bütün insanlık AİLESİDİR. Bu kimseler İslam dairesine giren Müslümanlar da olur. Müslüman gibi görünüp kafir gibi hareket eden Münafıklar da olabilir ya da İslam Dinini kabul etmeyen Ehli kitap veya müşrikler de olabilir.
DAVET: O kadar geniş bir manaları içine sıgdırırki; Mesela, İrşad ve vaaz terimlerini kapsadıgı gibi, Nasihat ve Tavsiyeyi de içerisinde barındırır. Davet aynı zamanda bir Talim ve Terbiye işidir. Dini sözcügüyle EMRİ BİL MA’RUF ve NEHYİ ANİL MÜNKER de Davet sahasının kapsamı içerisine girer.
Yine Kuran ifadesiyle İnzar ve Tebşir de (Korkutma ve müjdeleme) Davetin bir şubesi mesabesindedir. Hisbe ve Teblig çalışmalarıda Davete götürücü güzel ugraşlardan birisidir. Aynı zamanda bütün bu sözcükler DAVET sözcügünün yerini alır mahiyettedir.
Davet: İslam Dininin esaslarını anlatarak insanların onu benimsemelerini ve DİNİN koydugu esaslara göre yaşamalarını saglama çabasıdır. İslama davet, İslamın ele aldıgı bütün konularda geçerlidir. Dünya işlerinde de, Ahiret işlerinde de İslamın getirdigi esasların tüm beşeriyete intikal ettirilmesi, davetin kapsamına girmektedir. Bu bakımdan İslam davetinin geniş bir tatbikat alanı ve geniş bir muhatap kitlesi vardır. (Ahmet Önkal. Şamil isl.ansk.c.1s.371.)
Bizim Ümmeti olmakla şeref duydugumuz Peygamberimizin (sav) ve bütün Peygamberlerin temel vasıflarından biriside Marufu- iyi olan herşeyi emretmeleri ve Münkerdende – Kötülüklerden sakındırmaları, dolayısıyla bütün insanlıgı dalaletten ve sapıklıktan kurtarıp, dogru yola ve HİDAYETE yönlendirmeleridir. Şu halde Emri bil maruf ve nehyi anil münkerde bulunmak Allaha ve İslama davet etmek demektir.
Enfal suresi Ayet.24.te Rabbimiz şöyle buyuruyor: *** Ey İman edenler, size hayat verip canlandıracak yola davet ettigi zaman Allah ile Peygamberin DAVETİNE icabet edin. Allahın kişi ile kalbi arasına girdigini ve sonunda O’nun katına toplanacagınızı bilin…*** İşte bu ilahi sesleniş İnanan ve İman edenleri Allaha ve Onun Şanlı Rasulüne icabet etmeye DAVET ediyor.
Şehid SEYYİD KUTUB (Rh.a) Bu Ayetin Tefsirinde şu güzel izahları zamanımıza taşıyor: * Allah İman edenleri bir kere daha çagırıyor. Bu çagrı da hem teşvik, hemde korkutma vardır. Allah Rasulü İman edenleri kendilerine hayat bagışlayacak prensiplere çagırıyor. Bu çagrı bütün anlamıyla, bütün şekliyle hayata, dirilişe çagrıdır.
Peygamber onları, kalpleri ve akılları dirilten, cehalet ve hurafelerin kirinden temizliyen, evham-endişe, korku ve efsanelerin sıkıntısından kurtaran, zahiri esbaba –Görünen sebeplere baglılıktan çıkaran. Kullara kullugun, yahut şehvete kullugun mezelletinden- düşüklügünden kurtarıp bir tek Allaha kul eden sisteme çagırıyor. Bir hayat, bir düşünce ve bir fikir sistemine çagırıyor.
Peygamber onları İZZETE, İman ve sistemleriyle yücelişe çagırıyor. Dinlerine ve Allaha baglanmaya çagırıyor. Kulları, kullara kul olmaktan kurtarıp Allaha kul etmeye çagırıyor. Yer yüzünde Allahın ULUUHİYETİNİ, Hakimiyetini, ikrar ettirip kulların iddia ettikleri yalancı Uluhiyetlerini yıkmak, Yalnız Allahın Hakimiyetini tahakkuk ettirip yalancı İlahları kogmak için onları CİHADA çagırıyor.
İşte Sevgili Peygamberimizin daveti buydu. Bu, tüm anlamıyla hayata davettir. Bu DİN bir hayat yoludur. O Mücerred olarak kalplerde gizlenen bir inançtan ibaret degildir. Onun gölgesinde hayat gelişir, ilerler, pratikleşir.( Prof.Seyyid Kutub.Fi zilal)
DAVET ve TEBLİG Müslümanın asla vaz geçemeyecegi vazifelerdendir. Müslümanlar İslamın ön gördügü Hakikati Öteki bütün insanlara ulaştıracaklardır. Allaha ve Rasulüne İnanan ve itaat eden bir Mü’min dolayısıyla davetin en güzelini, TEBLİGİNİ seviyeli bir şekilde muhatabına ulaştırma noktasında hassas davranmalıdır. Hidayet ise tabiidirki Allahtandır.
Davet ve Teblig görevini yüklenen bir Müslüman Allah için Nasihati bir borç bilecek. İnsanların İman noktasında hassas davranmaları için elinden geklen gayreti gösterecek. Sapık görüşleri, batıl inançları ve bidat lara düşülmüş ise o tür tehlikeleri en güzel bir şekilde bertaraf etmek için gayret sarfedecektir. Ölçüsü ise daima Allah için sevgi ve Allah için bugzetmek olacaktır.
Peygamber Efendimiz, İbni Mace de Rivayet edilen bir Hadisinde mealen şöyle buyuruyor: ** İsrail ogulları arasında zulüm yaygınlaştıgı zaman onlardan biri digerini günah işlerken görür ve önce nehiyde bulunurdu. Fakat ertesi gün o adamla oturup kalkabilmek, yiyip içebilmek için gördügü münkerden nehyetmezdi. Bunun üzerine Cenabı Hak onları birbirine düşürdü ve haklarında ayetini inzal buyurdu.
Bu Hadisi Rivayet eden Ebu Ubeyde ilave ediyor: Hz Peygamber (sav) buraya kadar konuşurken bir yere dayanmıştı. Buraya gelince dogruldu ve evet YA ZALİME ENGEL OLURSUNUZ, onu hakka çevirirsiniz, ya da bu durum sizin başınıza da gelir diyerek ikazda bulundu…(ibni Mace. Fiten)
Her Müslüman şuurlu bir şekilde bilmelidirki; İyiligi emredip kötülüklerden sakındırmak duaların kabul olunmasını saglayan çok önemli ve mühim bir çabadır. Allaha itaat edenleri dost bilmek ve Allaha isyan edenleri düşman edinmek, Allaha küfredenlere karşı her türlü mücadelede bulunmak müslümanların asli görev ve vazifelerindendir…
Allahın kendisine vermiş oldugu sınırsız nimetlere karşı şükretmesini bilmesi, her işinde İhlas ile hareket etmesi, her türlü ibadetlerinden sonra da Allaha yönelik güzel bir yakarışla DUA kulpuna sarılması ve İnsanları Allaha yönlendirici NASİHATLARIYLA Dogru yolu bulmalarında vesile olması, İslam dinine insanlıgı teşvik etmesi her davetçinin asli görev ve sorumlulugudur diye düşünüyoruz…
Allah Yolunun yolcusu aynı zamanda Allahın kitabı için Nasihatçi olacaktır. Kuranı Kerimin Allah kelamı oldugunu ve Allah tarafından indirildigini, Kuranı Kerimin hiç bir kulun söz ve kelamına benzemedigini, onu tazim ve güzelce okumak, huşu ile davranıp, Kıraat ederken harflerine azami dikkat sarf ederek, İki kapagı arasında kilerin hepsine tamamen tasdik etme noktasında aşırı hassasiyet gösterilecek…
Kuranı Kerim hükümlerine sonsuz baglılık, İçindeki ilimleri anlama ve ögütlerine uyma noktasında aşırı hassasiyet, Muhkem ayetlerle amel edip Müteşabih ayetlerine şüphesiz teslim olmak, Umumunu, hususunu ve nasihini, mensuhunu araştırarak Kurani ilimlerde de İnsanlara Nasihat edecek kadar bilgi sahibi olması o bilgiyi amel noktasında yaşaması ve yaşanması noktasında çalışması Müslüman davetçinin görev ve sorumlulukları içerisindedir diye düşünüyoruz…
Peygamber Efendimiz için Nasihattan anladıgımız ise: Öncelikle onun risaletini tasdik edip getirdigi her şeye İman ederek Emir ve yasaklarına itaat noktasında elimizden gelen gayreti, çabayı sarf edecegiz. Peygamber Efendimizin SÜNNETİNİ ihya etme noktasında SÜNNETİ hem yaşayacagız hem yaşatma gayreti içinde olacagız.
Peygamber Efendimize dost olana biz de dostlugun en güzeliyle mukabelede bulunacagız. Ona düşman olanı ise düşman bilecegiz. Peygamber Efendimizin ŞERİATINI yayma ve neşretme hususunda elimizden ve dilimizden gelen gayreti gösterecegiz. Şunu hiç bir zaman unutmayalımki; Kim Dinine sımsıkı sarıldıysa, Tarihen sabittirki İZZET ve şeref sahibi olmuş, kimde Dininden kopma noktasına geldiyse, Dinine sırt çevirdiyse o kişi de ZİLLET karanlıgına gömülmüştür…
Öncelikle unutmamamız gereken en önemli hususlardan birincisi; bizler DAVET mesuliyetini ve sorumlulugunu idrak ederek önce işe kendimizden başlamalıyız. Müslümanların bizzat kendi nefislerini ıslah etmeleri, başkalarını İslama davetin en önemli merhalesini teşkil eder. Zira insanlar daima baglanacagı, itaat edecegi kişide öncelikle saglam karakter ve kuvvetli bir kişilik görmek ister.
Evvela kendi nefislerimizi ISLAH etmeye gayret göstermeliyiz. Davet kişinin öncelikle şahsına münhasır yapılmalı, sonra Aile bireylerine anlatılmalı, daha sonra yakınlık derecesine göre Akrabalar göz önünde bulundurulmalı ve çevre çevre genişleyen bir çalışma temposuyla DAİRE genişletilmeli, görev en güzel bir şekilde ifa edilmelidir…
Mahiyet itibariyle yukarıda da belirtildigi gibi Davet, Teblig, Nasihat, irşad, vaaz, sohbet, Emri bil maruf- Nehyi anil münker- İyiligi emretme, Kötülüklerden sakındırma aynı manaları ihtiva eden sözcüklerdir. Fakat konumları ve sunuluş biçimleri itibariyle uygulamalarında farklılıklar görülür.
İslam dinine davet Minberde, kürsüde ya da her hangi bir toplantı yerinde sırf sözlü anlatım boyutunda ifade edilince Nasihat, İrşad, Vaaz ya da sohbet adıyla adlandırırız. Zaten gnümüzde de agırlık verilen bu tür DAVET ve Teblig hareketleridir. İhlaslı yapılan bu tür çalışmaların bereketini Rabbimiz daha da artırır İnşaallah.
Rabbimiz İslam davetçilerinin azimli ve gayretli çalışmalarında yüzlerini güldürsün gayelerinde muvaffak kılsın diye dua ediyoruz…
Ahmet Önkal diyorki: * İslam daveti, davetçinin kendi şahsından başlayarak suya atılan taşın etrafında halelenen halkalar misali sırasıyla Ailesi ve akrabalarına, komşu ve yakınlarına intikal eden, önce Müslümanların sonra bütün bir insanlıgı şumulüne alan mukaddes bir vazife, geniş anlamlı bir kelimedir. Hayatın her safhasında cereyan eden bir hadise ve bir İBADETTİR. O, İslamın temel şartı ve esasıdır.
Günümüzde DAVET faaliyeti yürütülürken Hz Peygamberin uyguladıgı tüm davet metodlarının teferruatı ile bilinmesi, titizlikle tatbik edilmesi gerekli oldugu gibi; İslamın temel esaslarına ve ruhuna ters düşmemek kaydıyla içerisinde bulunan şartların ve sahip olunan imkanların da mutlaka göz önünde bulundurulması icabetmektedir.. (Ahmet Önkal. Rasulullahın İslama davet metodu) *
Konumuzu bir Ayet ve bir Hadisle noktalayalım İnşaallah. Bakara Suresi. Ayet.256.da Rabbimiz mealen şöyle buyuruyor: *** Dinde zorlama yoktur. Dogru olan egri olandan ayrışıp belirmiştir. Kim tagutu inkar eder ve Allaha inanırsa, kopmak bilmeyen, saglam bir kulpa tutunmuş olur. Allah işitendir, bilendir…***
Peygamber Efendimiz mealen şöyle buyuruyor: ** Sizden her kim bir kötülük görürse onu eliyle düzeltsin; gücü yetmezse diliyle düzeltsin; buna da gücü yetmezse kalbiyle bugzetsinki bu, İmanın en zayıfıdır…(Muslim.İman bölümü) **
Allahım. İslâm topraklarını fitneden, fesattan, kargaşadan, nifaktan koru. Müslümanları dünyada ve âhirette zulümlerden, acılardan, musîbetlerden, ızdıraplardan ve sıkıntılardan muhafaza eyle. Müslümanlara zor imtihanlarında sabırlar ve kolaylıklar ihsan eyle. Müslümanlara güç ver, kudret ver, kuvvet ver, üstünlük ver, galibiyet ver.
Müslümanların darda olanlarına bolluk ve genişlik ihsan eyle. Müslümanların sıkıntıda olanlarına yardım eyle. Musîbet ve ıstırap içinde bulunanlarından sağ olanlarına sağlık, sıhhat ve selâmet, ölmüş olanlarına rahmet, merhamet ve mağfiret eyle. Günahlarımızı ve kusurlarımızı affeyle. Sen her şeye kadirsin Allahım… Amin…
Sermed Kadir… 19.01.2005