Hakkı Ayakta Tutma Hali: Şehadet

Cenabı Hak. Maide Suresi.Ayet.8.de mealen şöyle buyuruyor: *** Ey iman edenler Allah için hakkı ayakta tutan hakimler, insanlar, ADALETLE şahitlik eden kimseler olun.***

Peygamber efendimiz bir Hadisinde mealen: ** Bir hadiseyi, güneş gibi gördügün zaman şahitlik yap. Aksi takdirde şahiylik yapma .** buyurmaktadır…

ŞEHADET: Lügat manası ile, Şahitlik, şahitlik etme, Tanıklık etme, kesin haber, gözle görülen şeyler gibi manalar ihtiva eder.

Istılahi –Dini- şeri manada ise; Bir kimsenin bir şahısta olan hakkını isbat için ŞEHADET lafzıyla hakimin huzurunda ve davalının karşısında dogru olarak verilen haberdir diye tarif edilir…

Ruhlar âleminde gerçekleşen MİSAK olayında iki unsur vardır. Birncisi: Allahu Tealanın (cc) . *** Ben sizin Rabbınız degilmiyim *** şeklindeki ikrarı ve teklifi.

İkincisi: : İnsanların kendi nefislerine şahit tutulup * Evet Rabbimizsin şahit olduk * şeklindeki tasdik olayıdır.

Dikkat edilirse şahit olma – ŞEHADET hadisesi RUHLAR âleminde başlamıştır. yeryüzünde Mü’minlerin * HAKİKATİN ŞAHİTLERİ * olması ve Peygamber efendimizin (sav) şahitligi derin temellere dayanmaktadır. Bütün bu unsurlar dikkate alındıgı zaman ŞEHİT VE ŞEHADET kavramı daha net olarak anlaşılıp kavranabilir…

Şehadetin sahih olmasının şartı; Şahitlik yapacak kimse , Şehadet edecegi hususu – olayı gözüyle görmesi lâzımdır. Zan ve tahmin yoluyla şahitlik yapılamaz. Başkasına ait olup dava edilen bir hakkı, bir olayı Hakimin huzurunda haber vermekten ibaret olan Şehadetin rükni ise * ŞEHADET EDERİM * lafzıdır.

Bir Hadise hakkında Şahitlik yapan kimse * Zannettigime göre * yahut * Kanaatıma göre * veya * Tahminime göre şöyledir.* dese bu surette yapılacak haberler ŞEHADET- Şahitlik sayılmaz. Yine bir kimse Bir hadiseyi görüp o kimseden başka hadiseyi gören olmadıysa , o kişinin şahitligi yüklenmesi belirlenmiş oldugu takdirde, o hadisenin şahitligini yüklenmesi- yani şahitlik etmesi mutlaka lâzımdır. Böyle bir Şehadeti yüklendigi takdirde Şahitlik yapması için çagırıldıgı zaman şahitlik yapması o şahsa FARZ olur…

Kuranı Kerimde Bakara Suresi. Ayet. 282.de mealen :*** Şahitler, şahitlik yapmak için çagırıldıkları zaman bundan kaçınmasınlar.*** buyurulmaktadır.

Had lerle ilgili olan şahitligi ise gizlemek efdal dır denilmiştir. Peygamber efendimiz bir Hadisinde mealen şöyle buyuruyor: ** Kim bir Müslümanın kusurunu örterse; Allahu Tealada onun kusurunu Dünya ve AHİRETTE örter.** Hadlerdeki şahitligin gizlenmesinde Müslümanın kanının korunması vardır.

Mesela HIRSIZLIK hadisesinde şahitlik yapacak olan şahide efdal olan * Falan şahıs çaldı * demeyip, * ALDI * demesinde, Olayı bir bakıma örtmek vardır. Çaldı demesinde ise Şeriatın verecegi ceza hükmü uygulanması vardır.

Yine ZİNA fiilinin gerçek kabul edilmesi için DÖRT erkek şahidin şehadet etmesi şartı aranmıştır. Bu hususta KADINLARIN şehadeti dinen caiz degildir- kabul edilmez. Zira Hâd lerde ve kısas olayında da Kadınların şahitligi geçerli kabul edilmemiştir…

Şahitlerin: Öncelikle Hür, Müslüman, Adaletli olması ve Şehadet sözlerinin olması şarttır. Bu takdirde kafirin, Müslüman üzerine şehadeti kabul edilmemiştir. FASIK olanların – Açıkça büyük günahları işleyenlerin, Şahitligi de kabu edilmemiştir.

Bir kimsenin Adaletli olması demek; İyilikleri, kötülüklerinden çok olan kimsedir. Ama Hakim-Kadı Fasıgın şehadetini kabul etse, vermiş oldugu hüküm GEÇERLİ olur Lakin o Hakim – Kadı HARAM işlemiş olur…

İmamı azam Ebu Hanife ye göre kör bir kimsenin şahitligi kabul edilmez. Ayrıca hür olmayan kimsenin ve çocugunda şahitlikleri muteber degildir. Hatta TEVBE etse bile Kazif hâddi vurulmuş kimsenin (yani İftira ettiginden dolayı ceza görenin) şahitligi de kabul edilemez.

Zira bu hususta Kuranı Kerimde Rabbimiz mealen: *** Namuslu ve hür kadınlara zina isnadıyla İFTİRA atan sonra bu hususta dört şahit getiremeyen kimselerin her birine de seksen deynek vurun. Onların ebediyen ŞAHİTLİKLERİNİ kabul etmeyin.*** buyurmuştur…

Ayrıca füruun usûle; Usûlün fürua yani ; Ne kadar yukarı çıkarsa çıksın Babaları, dedeleri, Anaları, Nineleri lehine; Bunlarında Ne kadar aşagı inerse insin çocuklarının, torunlarının lehine olan şahitlikleri kabul edilmemiştir.

Yine bir ortagın, diger ortagının lehine kendi ortak malları ile ilgili olan hususlarda şahitlikleri kabul edilmemiştir.

Başkalarının ölüsünden veya birilerinin başlarına gelen musibetten dolayı bir ücret karşılıgında olsun veya olmasın yüksek sesle aglayan yahut, çalgı aletleriyle olsun olmasın şarkı söyleyen kadınların şahitlikleri de kabul edilmemiştir…

Dünyalık meseleler yüzünden birbirine düşman olan iki kimseden birinin birbirlerine olan şahitlikleri de kabul edilmez. İçilmesi HARAM olan şeylere TEDAVİ olmaksızın devam edenlerin şahitlikleri de kabul edilmez.

Halkı başlarına toplayıp onları eglendirmek için ŞARKI TÜRKÜ söyleyenlerin yahut tavla, satranç gibi uyunlar oynayanların veya bu oyunlar sebebiyle NAMAZLARINI bırakanların şahitlikleri kabul edilemez.

Şeran-Dinen kendisine Had cezası vurulmasını gerektiren bir işi yapanın, Ayrıca FAİZ yiyen kimseninde şahitligi kabul edilmez. Peştemalsız hamama girenin, Yollarda halkın gözleri önünde idrar yapanın, yolda halk arasında kendisini küçük düşürecek şeyleri yapanların şahitlikleri de kabul edilmez denilmiştir.

Peygamber efendimizin (sav) Ashabına-arkadaşlarına, Tabiinin büyüklerine, Müctehid İmamlara ve İslam alimlerine açıktan sövenlerin şahitlikleri de kabul edilmez. İmamı Azam Ebu Hanife (Rh.a) : * Ben yalancı şahidi çarşıda teşhir ederim fakat cezalandırmam.* derken, İmam Yusuf ve İmam Muhammed (Rh.a) : * Biz onu dayakla incitir ve hapsederiz. * demişlerdir.

Her iki İmam diyorlarki: * Hz.Ömer; Yalancı şahide kırk sopa vurmuş ve yüzünü siyaha boyattıgı rivayet edilmiştir. Hemde yalancı şahitlik insanlara zararı dokunan büyük bir günahtır. *

Eger şahitlik eden insanlar, şahitliklerine göre hükmedildikten sonra şahitlikten dönerlerse karar bozulmaz. Çünkü son ifadeleri ilk ifadeleri ile çeliştiginden, karar bu çelişki ile bozulmaz denilmiştir. Ayrıca bu şahitler şahitlikleriyle yol açtıkları zararları karşılamak zorundadırlar. Çünkü kendileri tazminat sebebini itiraf etmişlerdir.

Ancak şahitlikten dönüş Hakimin- Kadının huzurunda gerçekleşir. Tevbe etme hadisesi ise işlenen suça göre olur. Gizli suçun tevbesi gizli, Açık suçun tevbesi ise açıktan olur. Hakim – Kadı meclisi dışında şahitlikten dönüş dogru olmadıgından hakkında şahitlik yapılan kişi şahitlerin , şahitlikten döndüklerini iddia ederek yemin etmelerini istese kendilerine yemin ettirilmez. Aynı şekilde bu kişinin ŞAHİTLER aleyhindeki ortaya koydugu delilide geçersiz kabul edilir…

Günlük hayatımızda beş duyu organımızın vasıtasıyla kavradıgımız ve şahit oldugumuz bir çok olay vardır. Bazı olaylar toplum hayatını derinden sarsar. Bazan ihtilaf iki arasında cereyan eder. İnanıyoruzki; İnsanların haklarını ve hürriyetlerini muhafaza altına almak İslam dininin temel hedeflerindendir.

Haklar ve hürriyetler ihtilaf konusu haline glince Muhakeme hususu gündeme gelir ve Şahitligin önemi de burada kendisini gösterir. Şu kadarı varki biz burada yukarıda ismini verdigimiz muteber eserlerden ve diger Fıkıh kitaplarından faydalandıgımız kadarıyla meseleyi Dini açıdan gündeme kısmen getirmiş olduk olaya bu gözle baktıgımızın bilinmesi yerinde olur sanıyoruz…

ŞEHADET: Kuranı Kerim, Sünneti seniyye, İcmaa ile sabit olan ve Muhakeme işlerinde delil kabul edilen bir âmeldir. Onun için Müslümanlar bu konuya azami dikkat sarfederler…

Cenabı Allah (cc) Bizlere dogruyu yaşama, Dogruyu söyleme ve hayatımızın her devresinde SIRATI MÜSTAKİM üzere olmak gibi fiillerden, âmellerden ayırmaz inşaallah. Cenabı Hak bizleri Hakkı hak bilip Hak yoldan ayrılmayan , Batılı batıl bilip batıla yanaşmayan kulları zümresine dahil etsin inşaallah. Sen her şeye kadirsin Allahım… Amin…

Not: Şahitlik- Şehadet hususunda kaynak aldıgımız eserler başta: Fetevayı hindiyye olmak üzere, İbni Abidin, El Hidaye, El ihtiyar, Mülteka, Emanet ve Ehliyet, Yusuf Kerimoglunun Fıkhi meseleler adlı eserleridir.
Sermed Kadir… 16.04.1997

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht.