Hatırlama Görevimiz: Ziyaret

Ziyaret: Bir kimseyi görmeye gitmek. İslâm dini müslümanları; birbirlerinin kardeşleri olarak ilan etmiş ve onların birbirlerini sevip saymalarını, yardımcı olmalarını emretmiştir. İnsanlar arasında sevginin yerleşmesine yardımcı olan en önemli sebeplerden birisi ziyaretlerdir. Bu bakımdan İslâm ziyaretlere büyük önem vermiştir. Hz. Peygamber bir hadisinde; *** Allah için bir hastayı veya bir müslümanı ziyaret eden kişinin Cennetteki yerini hazırladığını haber vermiştir (Tirmizî,).***

Ziyaretin; hasta ziyareti, nezaket ziyareti, bayram ziyareti gibi çeşitleri vardır. Kabirlere gidip Fâtiha okumaya kabir ziyareti, umre veya hacc için Mekke’ye gidip Kâbe’yi ziyaret etmeye de Kâbe ziyareti denilmektedir. Kişinin akrabalarını ziyaret etmesine: sıla-i rahim * “ denilir. Bu ziyaretlerin her birinin kendilerine has adabı vardır.

Ziyaretin Sosyal Dayanışma Açısından Önemi: Bir hadis-i şerifte, Rasûlüllah, müslümanlara yedi şeyi yapmalarını emretmiş, yedi şeyden de kaçınmalarını istemiştir. Yapılmasını istediği şeyler şunlardır: Cenazenin arkasından gitmek, hastaları ziyaret etmek, dâvete icâbet etmek, mazluma yardım etmek, verilen sözü yerine getirmek, yapılan yemini yerine getirmek, verilen selamı almak, aksırana dua etmek (Buharî; Müslim)

Tamamen sosyal ilişkileri düzenleyecek özellikte olan, bu emirler içinde hasta ziyaretinin de bulunmasına dikkat edilmelidir. Hz. Peygamber, aşağıdaki hadis-i şerifinde de hasta ziyaretinin önemine işaret buyurmuştur:“Esiri kurtarınız, açı doyurunuz, hastayı ziyaret ediniz“ (Tecridi sarih).

Hasta veya diğer ziyaretler, sevgi ve güven duygulan gelişen, bireyleri, birlik ve beraberlik içinde yaşayan toplumların doğmasına sebep olur. Müslümanlar, ziyaret yolu ile, birbirlerini daha yakından tanımak imkânını bulurlar. Sıkıntılarını, problemlerini öğrenirler. Pekçok konuyu aralarında görüşüp, birlikte karar verme imkânına sahip olurlar. Toplum içinde yalnız olmadıkları duygusunu kazanır ve geleceğe ümit ve güvenle bakarlar. Sevinç ve üzüntülü anlarında çevrelerinde gördükleri kardeşleri, onlar için huzur kaynağı olur.Ziyaretler, dünyevî kazançla birlikte uhrevî faydayı da temin eder.

Bir Hadisi şerifte: Hz. Peygamber (s.a.s): ***“Hasta ziyareti yapan kişi, (hastanın yanından) dönünceye kadar, kendisini cennete ulaştıracak bir yol üstündedir“ (Müslim)*** buyurmuştur.Şu halde, ziyaretler, özellikle hasta ziyareti, müslümanı Allah rızasına ulaştıracak ahlâkî davranışlardan biridir. Bu sebeple hasta ziyareti, vazgeçilmez bir görevdir. Bu ictimâî vazifeyi yerine getirmeli ve başkalarına da tavsiye etmelidir.

Bir müslüman, anne ve babasından başlamak üzere, bütün yakınlarını, komşularını, tanıdıklarını, arkadaşlarını ve dostlarını ziyaret etmelidir. Özellikle bayramlar ziyaret için uygun günlerdir. Düğün, sünnet, ölüm gibi olaylardan sonra tebrik veya taziye (baş sağlığı) de bulunmak için de ziyaretler yapılır. Eskiden anne, baba ve çocuklar tek bir çatı altında bulunuyorlardı. Günümüzde, genellikle, gençler evlenince yeni yuva kurmakta ve baba evinden ayrılmaktadırlar.

Anne ve babalarından ayrı yaşayan, görev ve başka sebeplerle onlardan uzakta bulunan kimselerin, hemen her fırsatta onları ziyaret etmeleri, ellerini öpüp duâlarını almaları icabeder. Yakın akraba da böyledir. Onların ziyareti de ihmal edilmemelidir. Bu tür ziyaretlerin sıla-i rahim sayıldığı ve İslâm’ın ısrarla üzerinde durduğu görevlerdendir. Buraya alacagımız bazı hadisler, hasta olsun olmasın, komşu veya tanıdıkların ziyaret edilmesi gerektiğini göstermektedir.

Ashab-ı Kiram’dan, Kays b. Sa’d’ın anlattığına göre, Rasûlüllah (s.a.s) bir gün kendilerini ziyaret etmiş, evlerinde bir müddet bulunmuş, kendileri için duâ etmiş ve evden ayrılmıştır. Abdullah b. Kays (r.a): „Rasûlüllah (s.a.s) Ensar’ı, ya tek tek, veya topluca ziyaret ederdi. Tek tek ziyaret ettiği zaman evlerine giderdi. Topluca ziyaret etmek istediği zaman Mescid’e gelirdi“ (Y. Kandehlevî, Hadislerle Müslümanlık) demiştir.

Başka bir hadiste de yine Rasûlüllah’ın Ensar’dan bir âileyi ziyaret ettiği, evlerinde yemek yediği, namaz kıldığı ve kendilerine dua ettiği haber verilmiştir (Buhârî). Ashabın büyüklerinden Hz. Selman-ı Farisi (r.a) Medâin’den Şam’a kadar gidip Ebû’d-Derdâ’yı ziyaret etmişti (Buharî).Kûfe’den Medine’ye kendisini ziyaret etmek için gelen arkadaşları ile Abdullah b. Mes’ud (r.a) arasında şu konuşma geçmiştir:-Oturup dertleşiyor musunuz?-Bunu hiç terketmiyoruz.

-Birbirinizi ziyaret ediyor musunuz?

-Evet, Ey Ebû Abdurrahman, hatta bazılarımız, müslüman kardeşini bir müddet görmezse tâ Kûfe’nin öte başına yürüyerek gidip onun halini hatırını soruyor.-Siz böyle devam ettiğiniz müddetçe huzur içinde yaşarsınız (Y. Kandehlevî)

Bu Hasdisi şerifler, Peygamber (s.a.s)’in müslümanları sık sık ziyaret ettiğini, onların hal ve hatırını sorduğunu, ayrıca onun bu davranışını gören müslümanların birbirlerini ziyaretten geri durmadıklarını, o devrin kısıtlı ulaşım imkânlarını hiçe sayarak bir şehirden diğerine ziyaret için gittiklerini ve bunu toplum huzurunun vazgeçilmez bir unsuru olarak gördüklerini göstermektedir.

En önemli hususlardan birisi de hasta ziyaretidir. Peygamber efendimiz(s.a.s) hastaları ziyaret etmiş, bunu, müslümanlara da ısrarla tavsiye buyurmuştur. Hasta ziyareti ile ilgili pekçok hadis-i şerif vardır. Rasûlüllah (s.a.s) yalnız müslüman hastaları değil gayr-i müslim hastaları da ziyaret etmiştir.

Enes b. Mâlik (r.a) şöyle demiştir: „Bir Yahudi genci, Nebi (s.a.s)’e hizmet ederdi. Bir ara hastalandı. Rasûl-i Ekrem onu hastalığında ziyaret etti. Baş ucunda oturdu. Gence müslüman olmasını teklif etti. O da babasına baktı. Babası; „Oğlum, Ebu’l-Kâsım’a itaat et!“ deyince müslüman oldu. Rasûl-i Ekrem hastanın yanından çıkınca:**Şu genci cehennem azabından kurtaran Cenab-ı Hakk’a hamd ü senâlar olsun** buyurdu.

Bu hadis-i şerif İslâm’ın dost düşman, tanıdık-tanımadık, müslim, gayr-i müslim, her hastanın ziyaret edilmesini bizden istediğini göstermektedir. Hatta yabancılar bile buna dahildir (Tecridi sarih).

Sağlık gibi hastalık da insanlar içindir. Hemen her yaşta, insanların yakasına yapışan hastalıklar vardır. Hastalık, üzüntü ve sıkıntı kaynağıdır. Bu durumda insan, eşini dostunu çevresinde görmek, onların tatlı sözleri ve yardımları ile teselli bulmak ister.

Ziyaretlerde uyulması gereken kurallar.

Gerek hastaları, gerek başkalarını ziyaret ederken bazı hususlara dikkat etmek, ziyaret kurallarını titizlikle yerine getirmek gerekir. Bunlara uyulmaması durumunda çoğu zaman ziyaretten beklenen yararlar elde edilemez. Memnun edilmek istenilen insanların üzüntü ve sıkıntıyâ sokulmasına sebep olunur. Bunun için ziyaret kurallarına titizlikle uyulmalıdır.

1- Ziyaret için uygun bir zaman seçilir. Uyku, yemek ve iş saatlerinde ziyarete gidilmez.

2- Temiz ve derli toplu bir kıyafet giyilir, kir-pas içinde, dağınık elbiselerle ziyarete gidip başkaları rahatsız edilmez.

3- Mümkünse önceden ziyarete gidileceği haber verilir ve bildirilen saatte mutlaka gidilir.

4- Ziyarete gidilen eve kapı çalınarak, selâm verilerek girilir. Ev sahibinin hal ve hatırı sorulur, sevinç ve kederi paylaşılır.

5- Ziyaret fazla uzatılmaz. Ziyaret edilen yaşlılar sabırla dinlenir. Onları sıkacak ve üzecek söz ve davranışlardan sakınılır, onları sevindirecek haberler verilir, güler yüz ve tatlı sözle gönülleri alınır.

Bu genel ziyaret kuralları dışında, hasta ziyareti sırasında uyulması gereken hususlar da vardır ki, bunlar kısaca şöyle özetlenebilir.

1- Peygamber (s.a.s) „Sizden biriniz hasta ziyaretine gittiğinizde elini onun eli veya alnı üzerine koysun ve „nasılsınız?“ diye hatırını sorsun“ (Tecridi sarih) buyurmuştur. Görüldüğü gibi Rasûlüllah (s.a.s) hasta ile yakından ilgilenilmesini tavsiye etmiştir. Yalnız, doktorun bu konudaki tavsiyeleri ve salgın hastalıklardaki özel durum her zaman göz önünde bulundurulur.

2- Hastayı yorucu, moralini bozucu söz ve davranışlardan sakınılır. Ziyaret kısa tutulur. Doktor, hastanın yanına girilmesini, onunla konuşulmasını yasaklamışsa bu yasağa uyulur.

3- Hastaya bir isteği olup olmadığı sorulmalı, gerekirse malî yardımda bulunmalı, kendisine zarar vermeyecekse yiyecek ve diğer hediyeler götürülmeli, çiçek takdim edilmelidir.

4- Bazı hastalar, hastalıkları sırasında hep ölümü düşünür, rahatsız olurlar. Böyle kimseleri uygun sözlerle tesellî etmek, ölümün insan için kaçınılmaz bir şey ve Allah’ın emri olduğunu anlatmak, her hastalığın insanı ölüme götürmeyeceğini hatırlatmak faydalı olur.

5- Hastaya dua etmek, sağlık ve şifa dileğinde bulunmak ziyaret kurallarındandır. Bu konuda Rasûlüllah (s.a.s)’den pekçok hadis rivâyet edilmiştir. Abdullah b. Ömer (r.a)’in rivayetine göre Rasûlüllah; „Sizden biri hasta ziyaretine gittiği zaman; Allah’ım, bu kuluna şifâ ver“ diye dua etsin“ buyurmuştur.

Hz. Âişe de: „Rasûlüllah (s.a.s) bir hastayı ziyarete gittiği zaman, „bismillah“ diyerek, elini hastanın ağrıyan yerine‘ kor ve „Geçmiş olsun“ buyururdu“ demiştir. Hz. Selman (r.a) „Peygamber (s.a.s) ben hasta iken ziyaretime gelmişti. Çıkarken şöyle buyurdu: „Selman! Allah şifâlar versin. Günahını affetsin. Ölünceye kadar bedenine sıhhat, dinine kuvvet versin“ demiştir (Y. Kandehlevî).

6- Uzaklık ve başka sebeplerle bizzat gidilip hasta ziyaret edilemiyorsa, bir başkası aracılığı ile veya mektup, telefon gibi haberleşme araçları ile selam sağlık ve şifâ dileklerinin iletilmesi de güzel bir davranıştır. Bu da ziyaret yerine geçer.(Şamil İslam ansiklopedisi)

Ahmed Gümüşhanevi hazretleri (Rh.a) Tarikat ve tasavvufta usul adlı kıymetli eserinde Hasta, cenaze ve Kabir ziyaretleri hususunda şu bilgilri ulaştırıyor: Nefsi terbiye etme hususunda İslam dininin koymuş oldugu ve din büyüklerinin bu mesele hakkında ileri sürdügü, ortaya attıgı çok önemli görüşler telkinler ve tavsiyeler vardır.Bunlardan biri ve belkide en önemlisi mahiyetinde olanı ; Ölümü daima hatırda tutmak, mezarlıkları ve tanıdıkların kabirlerini sık sık ziyaret etmektir. Bir gin, Ashabı kiramdan Ebu Derda (ra) ya bir kişi geldi ve ondan yardım istedi: Ya Ebu Derda benim büyük bir hastalıgım var.Bana, bu hastalıgımı iyi edecek bir ilaç salık ver.

-Hastalıgın nedir?

Benim gönlümde muhakkak dünya muhabbeti vardır. Gönlüm adeta kararmıştır. Abdestimin ve Namazımın nurundan eser göremiyorum. Yaptıgım Zikirden , tesbihten ve ibadetlerimden zevk alamıyorum.

-Bu senin hastalıgın, hastalıkların en büyügü ve en kötüsüdür. Eger vaktinde tedavi etmezsen, bunun sonu, imanın zevali kayboluşudur.

– Aman ya Ebu Derda lütfen söyle ne yapayım ?

– Sık sık hastaları yoklamaya git, Cenaze Namazı kıl ve kabir ziyaretinde bulun. Bu üç şeyi muntazaman yaparsan , Bu hastalık senden hemen defolur, gider. Senden, dünya muhabbet ve meşguliyeti zail olur, yok olur. Bu dediklerimi yapacak olursan , gönlün nurlanır ve basiret gözün açılır.

Yusuf Kerimoglu Hocaefendi : konumuzla alakalı olarak Bilhassa Kabir ziyaretleri mevzuunda şu degerli malumatları bizlere aktarıyor:

Mekke müşriklerinin, ta’zim ve hürmet için, mezarları put haline getirdikleri malûmdur.
Bu cahili kültür, yaygın olan bir hastalıktır. Peygamberimiz (sav)’in Mekke (tebliğ) döneminde kabir ziyaretini yasaklamasının sebebi, yeni Müslüman olan kimseleri bu cahili kültürün etkisinden korumak içindir. Tevhid inancının gönüllere iyice yerleşmesinden sonra, kabir ziyaretine izin verdiği sabittir. “Size kabir ziyaretini yasaklamıştım. Artık kabirleri ziyaret edebilirsiniz.”(Muslim,Ebu Davud,Tirmizi,İbni mace.Cenaze bahisleri.)

Bazı kaynaklarda yer alan, “Hz.Peygamber (sav)’in kabirleri ziyaret eden kadınlara lânet ettiğini” bildiren hadisler, ziyaret yasağının devam ettiği dönemle ilgilidir.(Buhari,muslim) Kadınların kabirleri ziyaret etmeleri, fitne korkusu olmadığı müddetçe caizdir.

Hz. Peygamber (sav), çocuğunun kabri başında ağlamakta olan bir kadına sabır tavsiye etmiş, onu ziyaretten alıkoymamıştır.(Tirmizi,nesei,ibni mace) Hz. Aişe (r.anha)’nin, kardeşi Abdurrahman b. Ebi Bekr’in kabrini ziyaret ettiği muteber kaynaklarda zikredilmiştir.(Tirmizi)
Kabir ziyareti, hem hayatta olan kimseler hem ölüler için faydalı olan bir ameldir.
Resûlullah (sav), Mekke seferi sırasında annesi Hz. Âmine’nin kabrini ziyaret etmiş ve Müslümanlara kabir ziyaretini tavsiye buyurmuştur.
Bu keyfiyet, meşhur, aziz ve ahad haberlerle sabittir.(ibni Mace, nesei, Ebu Davut) Kabir ziyaretinin faydalarını şu şekilde izah etmek mümkündür.
Birincisi: İnsanoğluna imtihan dünyasının keyfiyetini, ölümü ve hesap gününü (âhireti) hatırlatır. İbret almasına vesile olur.

İkincisi: İnsanı zühd ve takvâya yöneltir. Dünyevi ihtiraslarını engeller. Mükellefe “zerre miktarı iyiliğin ve zerre miktarı kötülüğün” neticelerini hatırlatır.

Üçüncüsü: Peygamberlerin, salih kimselerin ve şehidlerin kabirlerini ziyaret etmek müstehaptır. Resûl-i Ekrem (sav)’in, “Kim, beni öldükten sonra ziyaret ederse, sanki hayatımda iken ziyaret etmiş gibi olur” buyurduğu bilinmektedir.

Mezar ziyaretinin ölüye herhangi bir faydasının olmadığı iddiası da doğru değildir. Dua ve istiğfar, ölülerin ruhları için faydalıdır. Resûl-i Ekrem (sav)’in Bâkî mezarlığına gittiği ve şöyle selâm verdiği sabittir: “Ey kabirler ahâlisi, size selâm olsun! Allah bizi ve sizi mağfiret eylesin. Sizler, bizden önce gittiniz, biz de sizin ardınızdan geleceğiz.”(Tirmizi, muslim, ibni mace)

Kabir ziyaretini cuma günü yapmak daha faziletlidir. Kabir ziyaretinin caiz olmadığı vakit söz konusu değildir. Ziyaret edebiyle ilgili meselelere gelince:
Mezarı tavaf etmek,(Mezarın etrafında dönmek,dolanmak) ölüden yardım istemek ve bunun için mezar taşlarına bez veya mendil bağlamak haramdır.
Kabir ziyareti sırasında mezarın üzerinde namaz kılmak caiz değildir. Kabrin üzerine oturmak veya çiğnemek mekruhtur.(Muslim,tirmizi)

Allah’ım Bizi hakkı hak bilip hakka ittiba eden,(baglanan) bâtılı bâtıl bilip bâtıldan içtinap eden (kaçınan) kulların zümresine dahil eyle. Bizi Peygamber Efendimiz’in (sav) yolundan, sözünden, tarzından, tavsiyelerinden, sünnetinden ayırma. Bize hidâyet verdikten sonra kalplerimizi dalâlete,sapıklıga meylettirme.

Allah’ım. Ölenlerimize rahmet ve magfiret eyle. Mü’minlerin duâlarını ölenlerimize ulaştır. Azapları varsa hafiflet. Günahlarını, Hatâlarını , Kusurlarını bagışla. Onları Cehennem azabından uzaklaştır. Yerlerini ve makamlarını Cennet eyle. Yaşarken ve öldüğümüz zaman bizi rahmetinden uzaklaştırma. Allahım Sen her şeye kadirsin. Amin…
Sermed Kadir… ..10.10.2004

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht.