Hayır Kurumlarımız Vakıflar

Cenabı Rabbulalemiyn Bakara suresi. Ayet 262.de mealen şöyle buyurmaktadır. *** Mallarını Allah yolunda harcayıpta, sonra o harcadıklarının arkasından başa kakmayan ve eziyet etmeyenler yok mu ? Onların Rableri katında mükafatları vardır. Onlara hiç bir korku yoktur. Mahzun da olacak degillerdir onlar.***

VAKIF: Mükellef-sorumlu kimsenin ; kendi mülkü olan belli ve dayanıklı malının menfaatını belli bir şarta baglamadan Müslüman veya zımmi fakirlere bırakmasıdır.

VAKIF: Lügatte haps ve men etmek, alıkoymak manasına gelir. Vakıf yapana * VÂKIF * , vakf edilen şeye mevkuf denilir. Vakfı idare edene MÜTEVELLİ, mütevelliyi kontrol edene NÂZIR , Vakıf şartlarının yazılı oldugu belgeye VAKFİYE denilir.

Vakfedilen ma, sahibinin mülkünden çıkar. Satılmaz, bagışlanmaz, miras bırakılmaz. Vakıf dünyada da insanlara ihsan ve ikram etmek gayesiyle kurulur. Vakıf müessesesi Allahu tealaya iman ve hesap gününe hazırlanma gayretiyle ilgili bir müessesedir. Dünyada insanlara infak ve ikramda bulunmak suretiyle , Allahu tealanın rızasını kazanma gayreti vakfı gündeme getirmiştir.

Hüsnü AKTAŞ Hocaefendi bu konuda şu bilgileri veriyor: * İslam alimleri Bir mülkün menfaatını insanlara tahsis edip, aslını Allahu tealanın mülkü hükmünde olmak üzere , mülk edinme veya edindirmeden alıkoymaya VAKIF denir. Fetevayı Hindiyyede Vakfın sebebi; Allahu Tealanın rızasını talep etmektir. Hükmü kayıtlıdır. Diye geçiyor.*

Vakıfların çok eski bir tarihi olup, Peygamber efendimizden (sav) önceki Peygamberler zamanlarında da vakıflar kurulmuştur. Önce dini gayelere dayalı olarak kurulan vakıflar, zamanla sosyal gayelerle kurulmaya başlanmıştır. Dini mana da vakıf olmayıp Cemiyeti ilgilendiren hususiyetlerden dolayı vakıf adı verilmiş olan kuruluşlara, eski milletlerden Mısırlılar,Romalılar ve digerlerinde de rastlanır.

İslamiyetin gelmesiyle hakiki hüviyetine kavuşan vakıf müesseseleri, Müslümanları hayır yapmaya, yardıma ve iyilik yapmaya teşvik eden Ayeti kerimeler, Vakıfla alakalı Hadisi şerifler, İcmayı ümmet ve Sahabeyi kiramın tatbikatı esaslarına göre kurulmuştur. İslamiyette ilk Vakıf Peygamber efendimiz (sav) tarafından hicretin 3. senesinde MEDİNEYİ MÜNEVVERE de kuruldu. Peygamber efendimiz (sav) kendi mülkü olan YEDİ hurmalıgı Müslümanlıgı koruma maksadıyla vakfetti. Rasulullahın (sav) Sünnetine tabii olan HULEFAİ RAŞİDİYN ve diger Ashabı kiram da (R.Anhüm) vakıflar yaptılar.

Bu konuda Mücteba Ugur, Hicri birinci asırda İslam toplumu adlı eserinde şu degerli bilgileri veriyor: * Medine de kurulan teşkilatlardan önemli birisi de misafirhanelerdir. Bu konuda kaynagımız İbni S’ad Medine ye gelen heyetlerin bir kısmının Remle binti Harisin evine indiklerini kaydeder. Bu rivayetlerden birinde Medineye gelen heyetlerde böyle yapıyorlardı. Denilir. Diger taraftan Ben’ul Bekka kabilesinden gelen üç kişilik heyete, Hz. Peygamberin (sav) yer gösterilmesini emrettigi kaydedilir. Demek oluyorki Misafirhane ve gelen Misafirlere yemek verme Hz. Peygamberin (sav) direktifine dayanmıştır. Bu tatbikat her ne kadar nisbeten geç te olsa İslam içtimai hayatının bir bölümünü teşkil etmiş ve belkide VAKIF zihniyetinin doguşuna yardımcı olmuştur.*

Medine de mescid le başlayan teşkilatlanma diger içtimai müesseselerle devam eder. Şüphesiz vakıf teşkilatı Peygamber efendimizin (sav) ilk Müslümanlara telkin ve tavsiyelerinin sonucudur. Onun Sahabeye aşıladıgı * SADAKYI CARİYE * fikri öyle görünüyorki vakıf müessesesinin başlangıcı olmuştur. Hz. Peygamberin (sav) yapacagı Mescid arsasının bedelini sadaka olarak ayırmakla başlayan İslami Vakıf teşkilatı, bir kaç tatbikatla toplumdaki yerini daha onun saglıgında almıştır.

Ebu Talhanın (ra) kıymetli bir mülkünü vakfetmek isteyişini, Hz. Osmanın (ra) Rûme kuyusu vakfını, Hz.Ömerin (ra) Hayberdeki kıymetli bir araziyi vakfetmesini misal olarak verebiliriz. Vakıf konusunda Buharinin naklettigi haberler arasında binit hayvanı vakfedildigini gösteren rivayet oldukça mühimdir.

Diyebilirizki; Müslümanlar önemsiz bile olsa , insana faydalı olabilecek her konuda yardımlaşma müesseseesi vücuda getirmişlerdir. Nitekim aynı kaynak (Buhari) üç Sahabinin şartlı olarak evlerini vakfettiginden bahseder. Bu habere göre, Enes bin Malik (ra) Medinedeki evini her gelişinde oturmak şartı ile vakfetmiştir. Hacc ibadetini müteakip medinedeki bu evine gelir vakfettigi bu evde bir süre kalırmış. Aynı şekilde bir ev vakfeden Zübeyir bin Avvam (ra) kızlarından kocasıyla geçinemeyip ayrılan olursa, barışıp erkegine dönünceye kadar bu evde oturmasını şart koşmuştur. Üçüncü Sahabi Abdullah bin Ömer (ra) ise : Babasından kalan evini çocuklarından muhtaç olanlşarın ikamet etmesi şartına baglamak suretiyle vakfetmiştir.

Tarihi seyir içinde vakıf müessesesine bakacak olursak İslam tarihi kitaplarında şu bilgilrin yer aldıgını görürüz: Emeviler zamanında Vakıf müessesesinde büyük gelişmeler kaydedilmiş, Abbasiler zamanında İmam Ebu Yusuf Rha) hazretleri

Vakıf müessesesinin hukuki mahiyetini tesbit etmiş, Orta asyadan- Atlas okyanusuna kadar her tarafta Camiiler, Mektepler, köprüler, Ribatlar ( Sınır boylarındaki kaleler) , Kervansaraylar, İmaretler gibi pek çok hayırlar yapılarak Vakfedilmiştir. Büyük Selçuklular zamanında Müslümanlar tarafından Vakıf kurma işleri daha da hızlanmıştır. Şimdilerde bile Anadoluda ki büyük-küçük her şehrimizin en güzide eserleri olarak hayatiyetini korumaktadır bu eserler…

Müslümanlar , ** Bir kimse ölünce Âmeli kesilir, Âmel defteri kapanır, Yalnı şu üç kimsenin Âmel defteri kapanmaz: Sadakayı cariyesi, İlmi bir eseri, Kendine dua eden hayırlı bir evladı olan . ** Mealindeki Hadisi şerifte haber verilen bier SADAKAYI CARİYE bırakabilmek için adeta birbirleriyle yarış ettiler. Anadolu Selçukluları, Danişmendliler, Gazneliler, Eyyubiler, Hindistan, Afganistan ve diger halkı müslüman olan devletlerde birçok Vakıflar kuruldu. Mısırdaki Memlüklüler zamanında vakıf kurumu iyice gelişip yaygınlaştı.

Vakıflar en büyük gelişmeyi Osmanlılar zamanında gösterdi. Osmanlılar Her sahada oldugu gibi bu saha da da muazzam ve kalıcı eserler meydana getirdiler. Vakıf yoluyla tesis edilen bu sayısız eserler , Muazzam Osmanlı ülkesini bir baştan diger başa ag gibi ördü. 1530-1540. Yılları arasında yapılan vakıflarla ilgili yazılı bilgilere göre; Yalnız Anadolu eyaletinde vakıf yoluyla 45.İmaret-Aşevi, 342.Camii, 1055. Mescid, 110. Medrese, 154. Muallim hane (Ögreticiler yurdu), 1. Kalenderhane (Dervişler yurdu) tekke gibi, 1.Mevlevi hane, 2.Darulhuffaz (Hafızlar yurdu), 75. Büyük Han ve Kervansaray kuruldu.

Bu Müesseselerde vazife yapan 121. Müderris (ögretim görevlisi), 3756.Hatip, İmam ve Müezzinle 3229.Şeyh, kayyım , talebe veya mütevellinin iaşe giderleri –sosyal masrafları ve maaşları vakıfların gelirlerinden karşılandı.

Yine aynı tarihlerde KARAMAN eyaletinde vakıf yoluyla 3.imaret, 75. Camii, 319. Mescid, 45. Medrese, 272, zaviye,, 2 Darulhadis, 31. Darulhuffaz, 4. Muallim hane, 2. Daruşşifa, (Hastahane), 14. Kervansaray, RUMELİ eyaletinde ise: 10. İmaret, 93.Camii, 218. Mescid, 35. Medrese, 275. Zaviye, 13. Muallim hane ve 17. Kervansaray tesis edilmiştir. Zikred,lenlerden başka su yolları, su kemerleri,Çeşme ve sebiller, yollar, Kaldırımlaraşevleri, Dul ve Yetim evleri, Çocuk emzirme ve büyütme yuvaları gibi vakıf eserleri tesis edilmiştir.

Bunlardan başka Namazgâh, Kütüphane, Misafirhane, Dükkan, kuyular,, Çamaşırhane, Han, Hamam, Türbe, Bedesten, İskele, denizfeneri, Ok ve güreş meydanları, Hela yapımı, Esir ve köle azat etmek, Fakirlere yakacak temin etmek, Hizmetçilerin efedileri tarafın dan azarlanmaması için kırdıkları kâse, kap ,kacakların yerine yenilerini almak, savaşa gidecek olan gazilere at yetiştirmek, agaç dikmek, borçlarından dolayı hapse girenlerin borcunu ödemek, Daglara geçitler kurmak, Öksüz kızlara çeyiz hazırlamak, Çocukları baharda açık havada gezdirmek,Borçluların borcunu ödemek, Mektep çocuklarına gıda ve yiyecek yardımı yapmak, Fakir ve kimsesizlerin cenazesini kaldırmak, Bayramlarda çocukları ve kisesizleri sevindirmek, kalelere, İstihkamlara ve donanmaya yardımda bulunmak, Kış aylarında kuşların beslenmesi, Hasta ve garip leyleklerin bakımı ve tedavisi gibi pek çok maksatlarla çeşitli vakıflar kurulmuştur.

Mekke ve Medine şehirlerine, İslam dünyasının her tarafında binlerce vakıf tesis edilmiştir. Din ve Irk farkı gözetmeksizin bütün insanlıgın hizmetine tahsis edilmiş olan , İnsanların bedeni ve Ruhi hastalıklarını tedavi etmek gayesiyle kurulmuş vakıf hastahaneler, Daruşşifalar ve tımarhaneler-akıl hastahaneleri de önemli vakıf müesseseleridir. Sosyal hizmetler yönünden pek önemli olan İMARET lerse seyahatlerin zorlugu meşakkati altında yorgun düşen yolcuların istirahatini temin ederek, din ve kültür birliginin kurulmasını saglamış, açlık tehlikesiyle karşı karşıya bulunan ümitsiz kimselere bir sıgınak vazifesi görmüş dini ve insani vecibeleri en iyi biçimde yerine getirmiştir. İMARET ler bünyesinde yer alan DARÜŞŞİFA lar, halkın Poliklinik ve Hastahane hizmetlerini görmüştür. Bu hizmetler devrin en salahiyetli Tıp otoriteleri eliyle ve parasız olarak yapılırdı.

İMARET haneler yüzlerce yetime maaş baglamak, binlerce fakirin karnını doyurmak, Dul kadınları himaye altına almak, Yetim ve fakir çocuklarını okutmak üzere mektepler açmak gibi hizmetlerle gerçekten Müslüman hayırseverliginin takdirle Yâd edilecek birer şefkat abidesi hüviyetinde idiler…

Şehirler arası nakliyatın saglanması için pek çok yol, köprü ve Kale nin inşası, Önemli ticaret yolları üzerindeki konak yerlerinde Kervansaraylar kurulması vakıflar sayesinde gerçekleşmiştir.

Osmanlı yerleşim siyasetini kolaylaştıran önemli unsurlardan biri olan ve Osmanlı devletinin başlangıcından itibaren; Ülkenin çeşitli yerlerinde kurulan TEKKE le, AHİ ocakları ve bunların masrafları vakıflar yoluyla karşılanmıştır. AHİLER yerleştikleri yerlerde devlet siyasetinin propagandasını- tanıtımını yaptıkları gibi, gelip gidenleri misafir etmişler, gerektiginde harbe katılmış, halkı da bu ile teşvik etmişlerdir.

Yüz yıllar boyunca İslam dünyasında içtimai nizamın korunmasına fertler arasında yardımlaşma ve dayanışma yoluyla karşılıklı sevgi bagının kurulmasına, başka bir ifade ile insanlıgın dünyevi ve uhrevi saadetine hizmet eden birer sosyal kuruluş olarak önemli bir yer tutan vakıflar Osmanlı devlet nizamının kurulmasında ve devam etmesinde önemli faktörlerden biri olmuştur.

Osmanlılar zamanında kurulan vakıf müesseseleri iki kısımda incelenmektedir. BİRİNCİSİ: Vakfedilen şeyin bizzat kendisinden faydalanılan vakıflardır. Müessesatı hayriye (Hayırlı kurumlar) de denilen Camiler, Medreseler, Mektepler, İmaretler, Zaviyeler, Kütüphaneler, Misafirhaneler, Köprüler, Hastahaneler, Çeşmeler, Sebiller ve Kabiristanlar-Türbeler bu kısma girer.

İKİNCİSİ ise: Vakfedilen şeyin bizzat kendisinden faydalanılmayan, fakat birincilerin sürekli ve düzenli bir şekilde işlemesini temin eden Bina, Arazi, Nakit para vs… gelir kaynaklarının teşkil ettigi vakıflardır. Bunlara ASL’I VAKIF denilmektedir. Ancak vakfedilen şey bu arazilerin çıplak mülkiyeti degil , ya üzerinde çalışan kimselerin devlete ödemek zorunda oldukları vergiler veya arazinin tasarruf hakkıydı. Tahsis ve irsad kabilinden EVKAF adı da verilen bu vakıflarda esas olan, vakfedilen gelirlerin devlet bütçesinden karşılanması, gereken hizmetlere tahsis edilmesidir…

Cumhuriyet devrinde vakıfların durumuna bakacak olursak kısaca yeni kabul edilen Teşkilatı esasiye kanunu (Anayasa) ile din işleri devlet işlerinden ayrılmamıştı. Bakanlar kurulunda bir Şeriyye ve Evkaf vekaleti vardı. 3.Matr.1924.te Cumhuriyet hükümeti Din işlerini Devlet işlerinden ayırdı. Bu vekalette kaldırıldı. Bu gaye ile kurulan * Umumi Evkaf müdürlügü* Başbakanlıga baglandı. 22.şubat.1926. Tarihli kanunlar dogrudan dogruya merkezden idare edilen vakıfların , Belediyeler ve genel menfaatlere yarar başka kuruluşlara satılması kabul edildi. Bu günkü dilimizde TALAN edildi ve peşkeş çekildi. Vakıflar idaresi daha sonra 17.Haziran.1938.de çıkarılan bir başka kanunla yeni esaslara baglanmıştır. Bu yeni esaslara göre kurulan teşkilat Türkiye deki bütün vakıfları yönetmekle vazifelendirilmiştir.

1935.Yılında ihdas edilen Vakıflar umum Müdürlügünü Başbakan seçer, Cumhurbaşkanı da tasdik eder. Yalnız şunu ifade edelim İslami bir hayır kurumu olan vakıflar zaman içerisinde asıl gayelerinden günden güne uzaklaşmışlar ve hala da uzaklaşmaktadırlar…

Vakıf çalışmalarının zamanımızda nasıl yürütüldügünü ögrenmek isteyen ilgili kişiler yetkili kurumlara müracaat ederek bilgi sahibi olmaları mümkündür diye düşünüyoruz…

Konumuza son vermeden önce, bir örnek olması açısından, 21.Ocak.1989. Yılında kurulan VAHDET VAKFI nın gayesi nedir ona kısaca bakalım: ** Fertler arasında sevgi ve birligi artırıcı her türlü faaliyette bulunmak, ceza evlerinde bulunan kimselere imkanları ölçüsünde ; Adli yardımda bulunmak, Avukat ücretlerini ve Mahkeme masraflarını ödemek, Yetkililerin belirledigi ölçüler içerisinde ; Hükümlülere ve tutuklulara maddi yardımda bulunmak, Ailelerinin ve çocuklarının ihtiyaçlarını temin etmek, Egitim bursu vermek, Ceza evlerinde bulunan kimseleri topluma kazandırabilmek için; Kitap, bröşür, gazete ve dergi ihtiyaçlarını karşılamak ve gerekirse yayınlamak, Matbaa kurmak, gerek Ceza evlerinde, gerek ceza evi dışında; Kütüphane kurmak, Kitap bagışlarını kabul etmek, fertlerin meşru olan her türlü iktisadi-ekonomik ve içtimai ihtiyaçlarını imkanlar ölçüsünde temin etmek… Evet özetle VAHDET VAKFI nın faaliyet sahası böyle. Allah (cc) bütün hayırlı çalışmalarımızda yar ve yardımcımız olur inşaallah.

Sermed Kadir… 30.02.1989

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht.