Haysiyetini Düşünenler

Nur suresi ayet.24.te mealen şöyle buyuruluyor: *** Mü’min erkeklere söyle gözlerini haramdan sakınsınlar. Ve ırzlarını korusunlar. Bu, kendileri için çok temiz bir harekettir. Şüphesizki Allah, kullarının yaptıklarından hakkıyla haberdardır…***

Müslümanlar öyle yüce bir Dinin mensubudurlarki; Müslümanlar öyle şerefli, haysiyetli, onuruna düşkün, Namusuna baglı insanlardırki; Bu hususları başka DİN ve İnanç guruplarında topyekün görebilmek imkansızdır. Müslüman atacagı her adımı hesap gününe hazırlanma düşüncesiyle atar. Müslümanın fikrinde, zikrinde, zihninde, tefekküründe mutlaha hesabını verecegi günün gelecegi bilinci ve şuuru vardır.

Müslüman dünyada başıboş olmadıgının zaten bilincini gönlünde, sinesinde taşır. Müslüman bu şuurdan koptugu anda özünden, aslından kişiliginden, karakterinden kaybetmeye başlar. Müslümanın birinci özelligi Kulluk şuurunu özümsemesidir diyebiliriz. Müslümanda bu özellikler olmadığı takdirde ise, bir insan Allah’ın ahirette kendisini, dünya hayatında gösterdiği tavırlardan sorumlu tutacağını düşünmeden hareket eder.

Bu duruma düşen Müslüman nefsinin isteklerini yerine getirmekte bir sakınca görmez. İçinden gelen tavır her ne kadar kötü de olsa, bundan sakınması için kendisine geçerli bir sebep bulamaz. O anda nefsi öfkelenmesini ilham ediyorsa hemen bu telkine kapılır. Ya da kıskançlık telkini verip, buna bağlı olarak karşı tarafa kötü bir davranışta bulunmasını telkin ediyorsa, bunu da hemen uygular.

Kızgınlığını ya da kıskançlığını imalı sözler söyleyerek, alay ederek, iftira atarak, yalan söyleyerek, entrika yaparak, ikiyüzlü bir tavır sergileyerek göstermesini ilham ediyorsa tüm bunları hiç düşünmeden hemen dışa vurur. Allah’a hesap vereceğini düşünmediği için de tüm bu tavırları uygulamakta hiçbir sakınca görmez.

Halbuki; bunların hepsi, Allah’ın ayetlerinde bildirdiği gibi, nefsin insanları çağırdığı sınır tanımaz kötülüklerindendir. İnsan nefsinin telkinlerine uyarak hareket ettiğinde, insanların gözünde hiçbir şekilde büyümez, aksine küçülür. İçinden gelen duyguları, kötü olduğunu bildiği halde kontrol altına alamamış olmaları bu insanların zayıflıklarını ve vicdanlarını kullanmadıklarını ortaya koyar. Olgun olamamak, nefsinin istekleriyle çatıştığında akılcı ve makul tavırlar sergileyememek insanları küçük düşüren tavırlardır.

Halbuki; İnsanlar içerisinde Haysiyetli, şerefli ASİL VE GÜZEL olan, muteber olan iyi olarak vasıflanan durumlar yine Cenabı Hakkın Ayetlerde belirttiği gibi, nefsin tüm bu kötülük telkinlerine karşı ‘ondan sakınmak ve vicdana uygun bir tavır sergilemek’tir. Bu, emek gerektiren ama aynı zamanda da insanı yücelten, büyüten, insanların saygısını ve sevgisini kazandıran bir ahlaktır tabiiki…

Müslüman kadın da Asil davranışların en güzelini sergileyen bir yapıya sahip olması gerekir. Bu asaleti gösteren, basit tavırlara, küçük çıkarlara tenezzül etmeyen bir karaktere sahiptir. Müslüman kadın oturuşuyla, duruşuyla, giyim ve kuşama verdigi önemle, söz, hareket ve tavırlarındaki vakara göre, yeme içmedeki hassas davranışlarıyla ve her şeyden önemlisi yüce ahlakıyla toplumda yeri belli olan bir yapıya sahiptir…

Kuranı Kerimde Cahiliye kadınlarının hareketlerinden, düşük tavırlarından ve İslam dinine uymayan yanlışlarından da bahsedilmiştir. Yüce Rabbimiz Kuranı Kerimde mealen şöyle buyuruyor: *** Onun gömleğinin arkadan çekilip-yırtıldığını gördüğü zaman (kocası): “Doğrusu, bu sizin düzeninizden (biri)dir. Gerçekten sizin düzeniniz büyüktür” dedi.” (Yusuf Suresi. Ayet.28) *** Bu Ayetlerde bazı kadınların düzen kurmaya yatkın karakterde olan yapılarına dikkat çekilmiştir.

Cahiliye ahlakını yaşayan kimi kadınlar, olaylar karşısında akılcı çözümlere başvurmak yerine, bunları düzen kurarak, entrika çevirerek, yalan söyleyerek halletmeye çalışırlar. Şeytanın telkinlerine uydukları için, dürüstlükle, açık yüreklilikle, samimiyetle çözümlenebilecek konularda içten pazarlıklı, ikiyüzlü ve sinsi yöntemlere başvurabilirler. İman sahibi bir kadın ise, Allah korkusu nedeniyle, Cahiliye kadınlarının bu ahlakından tamamen uzaktır.

Cahiliye ahlakını benimseyen kadınlarda görülebilen özelliklerden bir diğeri ise, kıskançlıktır. Cenabı Hak Felak Suresinde mealen şöyle buyuruyor. *** De ki: Sabahın Rabbine sığınırım. Yarattığı şeylerin şerrinden, Karanlığı çöktüğü zaman gecenin şerrinden, Düğümlere üfüren-kadınların şerrinden, Ve hased ettiği zaman, hasetçinin şerrinden…*** Ayetleriyle, kıskanç kimselerin şerrinden sakınılmasına dikkat çekilmiştir. Cahiliye toplumlarında kimi kadınlar, bu ahlakı çok yoğun olarak yaşarlar. Bu da beraberinde onlara şüpheci tavırları, sebepsiz kaprisleri, küskünlükleri ve sonu olmayan tartışmaları getirir.

Onları huzursuz ve mutsuz bir hayata sürükler. Kıskançlıkları yüzünden hem kendilerine, hem çevrelerindekilere, hem de sevdikleri insanlara maddi manevi büyük zararlar verirler. İman sahibi bir kadın ise, bu özelliğin insanı hem dünyada hem de ahirette küçük düşüreceğini ve büyük kayıplara uğratacağını bilerek, nefsinin bu özelliğinden samimiyetle sakınır.

Cahiliye toplumlarında bazı kadınların gösterdikleri tavır bozukluklarından biri de alaycılıktır. Yüce Yaratıcımız Hucurat suresi Ayet.11.de mealen şöyle buyurmaktadır: *** Ey iman edenler, bir kavim (bir başka) kavimle alay etmesin, belki kendilerinden daha hayırlıdırlar; kadınlar da kadınlarla (alay etmesin), belki kendilerinden daha hayırlıdırlar. Kendi nefislerinizi (kendi kendinizi) yadırgayıp-küçük düşürmeyin ve birbirinizi ‘olmadık-kötü lakablarla’ çağırmayın…*** Cenabı Hak (cc) Bu Ayetiyle, birbirleriyle alay etmeye, kötü lakaplar takarak küçük düşürmeye yönelik tavırlarına karşı kadınlar uyarılmış, ikaz edilmişlerdir…

Cahiliye ahlakının meydana getirdiği kadın karakterinde Ahirette alınacak karşılık düşünülmediği için alay etmekte, insanların kusurlarını bir eğlence konusu haline dönüştürmekte bir mahzur görülmez. Bunda ciddi anlamda bir kötülük olmadığı öne sürülür ve alay bir çeşit ‘espri tarzı’ olarak değerlendirilir. Kimi zaman da insanlara yönelik alaycı tavırlar konuşarak değil, kaş göz işaretleri, imalı birtakım yüz mimikleri ya da el hareketleriyle ifade edilir. Bazen de bu mimiklerin yerini, fısıltıyla yaptıkları konuşmalar alır. Yani İslam Dininin hoş görmedigi hâl ve tavırlar…

İman sahibi bir kadın ise, bu ve benzeri tavırların hiçbirine tenezzül etmez. Tüm bunların Allah’ın razı olmayacağı, insanı küçük düşüren, asaletten uzaklaştıran ve kişiliğini zedeleyen davranışlar olduğunu bilir. Kur’an ahlakına uygun bir tavır içerisinde olmanın insanı daima en asil konuma getireceğini bilerek bu konuda kararlılık gösterir.

Müslüman Kadın her türlü yaşantısını İman ettigi inandıgı Kuranı Kerim Ayetlerine uygun düşüp düşmedigine bakarak şekillendirir. Kuranı Kerimi okudugunda mesela şu Ayetlerle karşılaşır: *** Ey iman edenler, zandan çok kaçının; çünkü zannın bir kısmı günahtır. Tecessüs etmeyin (birbirinizin gizli yönlerini araştırmayın). Kiminiz kiminizin gıybetini yapmasın (arkasından çekiştirmesin.) Sizden biriniz, ölü kardeşinin etini yemeyi sever mi? İşte, bundan tiksindiniz. Allah’tan korkup-sakının. Şüphesiz Allah, tevbeleri kabul edendir, çok esirgeyendir. (Hucurat Suresi. Ayet.12)***

Bu Ayetlere Müslüman Kadının İnandım ve SADIK kaldım demekten başka bir söz agızından çıkmaz. Ve bu ikazlara, bu uyarılara bu İnsanı şekillendirmede, yol göstermede mutlak KILAVUZA sonuna kadar baglı kalırlar. Çünkü onlar Teslim oldum diyerek İslam Dinine itaate söz vermişlerdir. Başka şekilde yaşamak, davranmak, hareketlerini Çarşıya, pazara, sokaga göre şekillendirmek Müslüman kadın vasfını derinden yaralar…

Müslüman bir kadın, Hayatının her döneminde titiz davranır. Ve Yanlış bir hareket içine girmekten çirkin davranışlardan daima sakınır. Kur’an ahlakını yaşaması nedeniyle her an Asil ve Vakarlı bir kişilik sergiler. Örneğin öfkelenecek bir tavır ile karşılaştığında öfkesini tutup yener. Ya da karşısındaki insanların bir kusurunu gördüğü zaman bunu asla alay konusu yapmaz, aksine en güzel şekilde telafi etmeye çalışır.

Bir başkasının kendisinden üstün olan bir yönü varsa, buna karşı kıskançlık duymak yerine, onu güzel bir tarzda begenisini ortaya koyarak, Müslüman kardeşinin güzel olan yönlerini övmekten çekinmez ve gocunmaz. Karşılaştığı her tavra, olabilecek en Asil karşılığı vermeye çalışır, Kur’an ahlakına en uygun olan tavrı gösterir. Karşısındaki insanlar kendisine basit tavırlarla karşılık verseler bile, o yine de asil ve vakarlı tavırlarından asla taviz vermez, Asaletinde kararlılık gösterir.

Çünkü o Asrı saadette yaşamış olan muhterem Annelerimizi kendisine örnek almıştır. Çünkü o kendisinden sonra gelecek nesile örnek davranışlarıyla, hareketleriyle güzel, temiz, şerefli, asil ve HAYSİYETLİ bir isim bırakmaya ahd etmiş söz vermiştir.

Allah (cc) bu şekilde düşünen, düşündügünü yaşayan BACILARIMIZIN adedini ziyade etsin. Bu tür pırıl pırıl yaşantıyı seçenlere CENNET NiMETLERİNİ nasip etsin. Gözünü, gönlünü, sözünü, dilini, fikrini ve zihnini haramlardan korudugu için Kabirleri nur olsun. Kabirleri; Cennet bahçelerinden bahçeler haline gelsin. Sıratta ve Mizanda Allah kolaylıklar nasip etsin. Allahın dinini yaşama gayreti içerisinde olan BACILARIMIZ, O kimsenin gözünün kimseleri görmedigi günde bizlerede ŞEFAAT ederler inşaallah…

Sermed Kadir… 26.08.1997

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht.