Helal Kazanç

Rabbimiz Bakara Suresi Ayet. 172.de mealen şöyle buyuruyor: *** Ey İman edenler. Sizi rızıklandırdıgımızın yemizlerinden yiyin. Yalnız Allaha kulluk ediyorsanız, Ona şükredin…*** buyurulmaktadır. Necm Suresi Ayet39.da ise: *** İnsan için çalıştıgından başkası yoktur.*** buyuruluyor.

Ahmed bin Hanbelin rivayetinde mealen buyuruyorlarki: ** Şüphesiz ki kazancın en üstünü, kişinin kendi elinin emegiyle kazandıgıdır. **

Tirmizi de kayıtlı bir Hadisi Şerifte mealen şöyledir: ** Şüphesiz ki Allah sanatkâr esnaf kulu, sever …** Sahihi Buharide kayıtlı bir Hadisi Şerifte buyuruluyorki: ** Sizden birinin urganını alıp sırtına odun yüklenmesi, insanlardani –versinler vermesinler- dilenmesinden hayırlıdır…**

Yine Sahihi Buharide şöyle buyuruluyor: ** Hiç kimse elinin emeginden daha hayırlı bir şey yememiştir. Şüphesizki Allahın Peygamberi Davud’da elinin emeginden yiyip geçinirdi.** Yine tberani ve Beyhaki nin rivayetinde mealen buyuruluyorki: ** Helal kazanç, Fariza dan sonra bir FARİZADIR…**

Hazırladıgı Kütübü SİTTE terceme ve şerhinde İbrahim Canan diyorki: * Dilimizde ‘’ Hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için, yarın ölecekmiş gibi AHİRET için çalış ‘’ şeklinde şöhret yapan bir Hadis, farklı şekillerde Rasulullah dan (sav) rivayet edilmiştir.

Suyutinin Camiüs SAGİR de kayıt ettigi bir veçhi şöyledir: * HİÇ ölmeyecegini zanneden kişi gibi dünya için çalış, yarın öleceginden korkan kimse gibi de dünya ya baglanmaktan kaçın..* Bu Hadisten, dünya ya da Ahiret kadar ehemmiyet vermek gerekir… *İslam Alimleri İLİM ögrenme konusunda ifratkâr davranmamalı hükmünü veren insanlara şu cevabı vermişlerdir:

Eger İNSAN ebedi yaşayacagını bilirse Dünya ya hırsı azalır. Ve bilir ki; arzu ettigi dünyalık, Onu talepteki hırs ve koşuşturmayı bir kenara bıraksa bile, Kazandıkları elinden kaçıcı degildir. Bu düşünce şu şekilde ifade edişlir: ‘’ Dünyalıgımı bu gün kaçırsam bile yarın elde ederim, nasıl olsa ben ebedi yaşayacagım.’’ Bu sebeple Rasulullah (sav) ** Dünyalık hususunda ebedi yaşayacagını zanneden kimsenin âmeliyle âmel et, dünya işleri için hırslı olma.** buyurmuştur. (Kütübü sitte.cilt.14.sayfa.481)

Kuranı Kerim; hayata hazırlama safhasında çocukların Dini terbiye üzerinde hassasiyetle durmakta, hayata hazırlık safhasının diger mühim – önemli bir meselesi olan MESLEK egitiminde ise aynı açıklık ve ısrar görülmez. Buradaki anlaşılması zormuş gibi görünen anlatım şekline bakarak Kuranı Kerimin Meslek egitimi işine önem vermeyip, ihmal ettigi düşüncesine varmak çok acele verilmiş bir karar olur.

Kuranı Kerim Çocukların mesleki egitimlerini hiç bir zaman ihmal etmez. Meslek egitimi meselesinin dolaylı da olsa işaret edildigini görmekteyiz. Esasen Kuranı Kerimin ifadesine göre Hz. Ademden (AS) beri bütün Peygamberlere- ve dolayısıyla insanlara- Helal ve temiz şeylerin yenmesi emredilmiştir.

Cenabı Hak Mu’minun suresi Ayet.51. de mealen şöyle buyurmaktadır: *** Ey Peygamberler . Tamiz şeylerden yiyin, faydalı iş işleyin. Dogrusu ben yaptıgınızı bilirim…***

Bütün Peygamberlerin ellerinin emekleriyle geçindigini ifade eden Peygamber Efendimiz (sav) bir Hadisi Şerifinde mealen şöyle buyuruyor: ** Kişi elinin emeginden daha hayırlı bir şey asla yememiştir…**

Diger taraftan İslam Alimleri ** İlim talep etmek her MÜSLÜMANA FARZDIR…** Hadisinde ifade edilen İLİM’den muradın Haram- Helal ilmi oldugunu söyleyerek HELAL kazancın ve buna imkan veren meslek bilgisinin ehemmiyetini – önemini dile getirmişlerdir. Tabiidirki çocugun maddi istikbalini düşünme fikri meslek hususunda Kuranı Kerimin ve Hadisi Şeriflerin yeksek idealler vermiş olmasındandır diye düşünüyoruz…

İslam Dini ayrıca, çocuga bülug yaşından önce meslek ögretme vecibesinin Nazariyatta –teoride kalmayıp, fiilen- pratkte gerçekleşmesini saglamak için başkaca prensipler koymuş, mümkün mertebe bu hususu teminat altına almaya çalışmıştır. Bilinen Bütün İslam Mezhepleri, bülug çagından önce, çocuklara meslek egitimi verilmesinin lüzumunda ittifak etmekle kalmayıp, bu meslegin, çocugun kabiliyet ve Ailesinin sosyal, içtimai mevkiine uygun olmasını ve insanlara faydalı bulunmasını da şart koşmuşlardır.

Mesela çocuga ögretilecek meslek çocugun Babasının icra etmekte oldugu meslekten şerefçe daha düşük olmamalıdır. Söz gelimi meslegi sarraflık olan bir kimse, çocugunu, itibar bakımından daha düşük kabul edilen Terzilige vermemelidir. Şafii ulemasından 1058.Miladi yılında vefat eden İmam MAVERDİ (Rh.a) bu konuda diyorki: * Mevkii yüksek bir Babanın çocuguna, şu veya bu noktayı nazardan zarar ve aşagılama getirecek bir meslege vermemesi gerkir.*

Hanefi Fıkıh Alimlerinden ÜRRUŞENİ (Rh.a) Çocugu Babasının mesleginden daha düşük bir meslege vermemek gerektigini ifade eder. Hanbeli Fıkıh Alimlerinden İbni Kayyım el CEVZİ (Rh.a) daha degişik bir görüşle : çocugun gösterecegi istidada göre, meslek veya mektebe verilmesini teklif ederek ‘’ Eger Baba, çocukta iyi bir anlayış, sıhhatli bir idrak kuvvetli bir hafıza ve yeterli bir kavrama keşfederse onu ilme teşvik etmelidir.

Zira bu vasıflar İLMİ kolayca kabul için çocukta fıtri bir kabiliyetin varlıgına delildir. Bunun aksine , çocukta mesleklerden birine mütececcih – ilgi, bir heves ve kabiliyet görürse ve bu meslekte mübah ve insanlar için faydalı bi,r meslek ise , çocugun O sahada yetişmesi gerekir.’’ demekteir…

Abdullah Nasuh Ulvan; çocuk terbiyesinde esaslı kaideler başlıgı altında şu görüş ve düşüncelere yer veriyor: * Benim görüşüme göre, sözünü ettigim düşünceler ve görüşler aşagıda belirttigim sayıda toplanmakta ve belirtilen çerçeve içerisinde kalmaktadır. Çocugu en şerefli kazanca teşvik etmelidir. Zaten Ana – Baba ve egitimcilerin ciddiyetle ele alıp ortaya koyacagı sorumluluklardan biri ve vacip olanı, Çocugu belli hürriyet sınırları içinde çalışmaya teşvik edip cesaretini artırmak olmalıdır. Onun bu çalışması veya işi ister sanat, ister ziraat, isterse ticaret olsun fark etmez.*

Peygamber Efendimiz (sav) Hürriyet sınırları içinde çalışma hususunda yardımlaşmayı, İnsanların birbirlerine destek olmayı tavsiye etmiş ve kendileri de bil fiil bunun örneklerini ortaya koymuşlardır. Nuh Peygamber (AS) GEMİ inşa etmiş Allah (cc) Gemi yapma işini ona emretmiştir. Davut Peygamber (sav) güzel bir sanatkâr olarak demir madeninden Zırh ve savaş araçları imal ederdi.

Musa Peygamber (AS) Ücret karşılıgı çobanlık yapmıştır. Allahın Peygamberi Şuayba (AS) iki kızından birini Nikahlamaya karşılık onu davarlarını güdüp besledi. Peygamber Efendimiz (sav) Bir zaman koyun çobanlıgı yaptı. Bir süre – Kendine henüz Peygamberlik emaneti verilmeden önce- ticaretle meşgul olduamacıyla iki defa Şam’a kadar seyahat etmiştir.

Birici defasında 12. Yaşında bulınuyordu ki, amcası Ebu Talip ile beraber, ikinci defasında 25.yaşında bulunuyordu ki, Hz. Haticenin (R.anha) teklifi üzerine Onun Ticaret kervanının başına geçip bu ticari seferini gerçekleştirmiştir. Yüklendigi ticari görevini en iyi, en başarılı bir şekilde tamamlayıp dönmüştü.

Nakledilen bu SAHİH olaylardan anlaşılıyorki; El sanatlarına ve diger sanatlara yönelmek, alım – satımda bulunmak suretiyle ticari işlerle ugraşmak kaznçların en şereflisi ve helal lokma elde etmenin en güzel yollarından biridir. Çünkü bu tür ugraşlar Peygamberlerin omuz verdigi, âmel ettigi işlerdir.

İslam Dini O çok kapsamlı esaslarıyla, kamil manada hayat sistemiyle çalışmayı tasdik etmiş, teşvik etmiş, çalışanlara saygı ile bakmış, kişinin kendi elinin emegiyle geçinmesini Allaha yakınlıgın en faziletlisi olarak belirtmiştir. Burada çıkaracagımız sonuçlardan bazılarını maddeler hâlinde sıralayacak olursak:

1.) Helâl para kapısı olan hiçbir iş ve hiçbir meslek küçümsenmemelidir.
2.) Durumumuz Ne kadar kötü olursa olsun, halimizi halka açmak yerine Allahu Teâlâya açmayı ve duâ ve sığınış içinde olmayı tercih etmeliyiz.
3.) Mümkün mertebe insanlardan bir şey istememeliyiz. Verilirse de, bedelini en kısa zamanda vermeliyiz.
4.) Zarurî olmayan, fakat ihtiyaç gözüken mallar için sabretmesini bilmeliyiz, elde etmek için ısrarcı olmamalıyız. Minnet altında kalmamaya dikkat etmeliyiz.
5.) Ayagımızı yorganımıza göre uzatmalıyız. İdareli olmasını bilmeliyiz. Kazancımız az olsa da, kendi alın terimizle kazanılmış rızkımızla yetinmesini bilmeliyiz.
6.) Harcamalarda ne çok masraflı ne de cimri davranmamalıyız. Orta yolu takip etmeliyiz. Müsrif ve savurgan olmayacagımız gibi, Cimri de olmayacagız…
7.) Çok çalışmalı, yorulmaktan bıkmamalı, plânlı çalışmalı, iyi mal üretmeli; fakat sonuçta gelen kazancın Allah’tan geldiğini bilmeli ve Allah’tan gelene kanaat etmeliyiz.
8.) Rızkın Allah’tan geldiğini bilmeli ve Allah’a şükretmeyi ihmal etmemeliyiz.
9.) Biz Müslümanlar; Doğru sözle, dürüstlükle ve güvenilir şekilde ticaret yapmalıyız.
10.) Müslüman TÜCCAR Ticaretine hile karıştırmamalı, malını aklamak için asla yemin etmemelidir.
11.) Ticarethane sahibi müşteriye malını sadece sunmalı, malını almak zorunda bırakmamalıdır.
12.) Müslüman Ticarethane sahibi; Kusursuz diye sattığı malda kusur çıktığında, sattığı malı geri almalıdır.
13.) Müslüman TÜCCAR Malını tanıtırken müşterinin tercih hakkına saygılı olmalıdır.
14.) Herşeyden önce Müslüman; Müşteriye güler yüzlü davranmalıdır.
15.) Müslüman Tüccar; Müşterinin selâmını almalı, müşteri ile iyi iletişim kurmalıdır.
16.) En önemlisi bizler Müşteriyi para kaynağı olarak değil, önce insan olarak değerlendirmeliyiz. Ticari Muamelelerimizi bu düzen ve nizam içerisinde yaparsak İslam Alimlerinin Nasihatına layık oldugumuzu gösteririz. İnşaallah Ahirette de onlarla beraber oluruz…

İbni Kayyım el CEVZİ (Rh.a) Hazreti Ömer efendimizin şöyle dedigini naklediyor: * Ey fakirler toplulugu. Hayır işlerinde, hayırlı çalışmalrda yarışınız ve Müslümanlar üzerine YÜK OLMAYINIZ…* Rivayet edilirki; Ashabı Kiramdan İbni MESUD (ra) : * Dogrusu adamı bomboş, ne dünya işiyle ne de Ahiret işiyle ugraşmayıp tembel tembel oturdugundan asla hoşlanmıyorum, tiksiniyorum…* demiştir.

Velhasıl toparlayacak olursak İslam Dini el emegine, alın terine çok önem vermiş, egitiminin, ögretiminin agırlıgını bu noktada toplayarak çalışıp yorulmayı şeref ve FAZİLET saymıştır. Tembellik ve uyuşuklugun zararlarını teşhir edip çalışıp kazanmaya teşvik etmiştir. Bu çalışma azmi ancak taze- genç yaşlarda işlenirse arzulanan sonuç elde edilebilir.

Zamanımızda çoklarını görüyor ve işitiyoruzki; Nice nice gençler hem ilim tahsil edememişler, hem de her hangi bir sanat dalında bir işe sahip olamamışlardır. Ne yazıkki öylece ortada eli boş kalmışlardır. Bu kusur ve hata tamamiyle Babaların, ögretim ve egitim işiyle ugraşan kişilerindir. Onlar zamanında çocuklarını lâyık oldukları yerlere koymamışlar heves duyup başarılı olacakları işleri seçip önlerine getirememişlerdir.

Ana – Babalar, egitimciler ve terbiye metoduyla ilgilenen şahıslara gereken odurki; Çocukların zamanında hangi konulara egilimleri var ve temayülleri hangi konularda agır basıyorsa o hususlar dikkate alınmalı ve bu hususa azami duyarlıi dikkatli davranmalıdır. Böylece ilgili şahıslar çocuklarını hayata nasıl hazırlayacaklarını daha iyi anlar ve sorumluluk taşımalarında, mesuliyet duygusunu algılamada yardımcı olmuş olurlar.

Kız çocuguna ve kadına gelince; O henüz genç ve taze iken, onun Annelik, eşlik ve çocuk besleyip terbiye etme gibi özellikleri dikkate alınarak bu dogrultuda kerndisini yetiştirmesi için ev işleri, el işleri ve benzeri el sanatları gibi konuları ögrenmesi, Ev idaresi ile ilgili Ona düşen görevlerin ne oldugunu, dikiş ve benzeri hususlarda evinin ihtiyacını karşılayacak kadar bir şeyler bellemesi gerekmektedir.

El emegi, alın teri ve zor, zahmetli işlerde çalışma konusunu özetleyecek olursak diyebilirizki; Bunlar kazançların en HELALİ, İşlerin en şereflisi, meşguliyetlerin en iyisidir. Bu bakımdan çocuklarımızı böylesine bir şerefe ve fazilete çevirmeliyiz. Ve onların bu hususta güvenini saglayıp şeref ve itibarlarını, güven ve itimat edinirliklerini korumalıyız.

Aynı zamanda şahsiyet gelişimini en güzel bir şekilde muhafaza ederken, kişiliklerini zedelemeden hayata geçim yol ve sebeplerini onlardan yana gerçekleştirmeliyiz. Allah (cc) Hayırlı işlerimizde önümüzü açacaktır inşaallah. Bizler bildiklerimizi yaşamaya gayret edelim. Hayırlı gördügümüz hususu çocuklarımıza aşılayalım. Ögrendilerimizi hayatımıza tatbik edelim. Bilmediklerimizi de Allah (cc) bizlere ögretecek olmasına İTİKADIMIZ tamdır…

Dostu olmayanların dostu olan Allahım. Korunacak yeri olmayanların koruyucusu olan Allahım. Dayanagı olmayanların dayanagı olan Allahım. Yardımcısı olmayanların en güzel yardımcısı olan Allahım. Desteği olmayanların en kuvvetli desteği olan Allahım. Sen bütün kusurlardan, acizliklerden, şerikten ve noksan sıfatlardan münezzehsin. Senden başka ilah yok ki bize imdat etsin. Günahlarımızı, hatalarımızı, kusurlarımızı affet. Bizi Cehennem azabından koru. Sen her şeylere kadirsin Allahım… Amin…
Sermed Kadir… 16.12.1996

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht.