İhlas

Rabbimiz zümer suresi ayet.11.de mealen şöyle buyurmaktadır:***Ey Muhammed deki: Ben dini Allaha halis kılarak ona kulluk etmekle emrolundum…***

İHLAS: içtenlik, candan ve gönülden gelmek Allaha içten baglılık ifadeleriyle anlam verilebilen bir terimdir İhlas: Bir şeyi saf temiz ve arıtılmış hale getirmektir. Kalbi saf etme hadisesi, her hangi bir şekilde çıkar ve şöhret amacı güdülmeyen, içten, riyasız, pazarlıksız, samimi sevgi ve bağlılık. Yapılan İbadet ve işlerde gösterişe yer vermeme, ibadet ve taatda riyadan uzaklaşma hali ve kalbin safasına keder veren şeyden, kalbi uzak tutmak. Sırf Allah rızasını düşünmek, ona göre hareket etmek ve sadece Allah için ibadet etmektir ihlas hali…

İhlas halislik, katışıksızlık, temizlik, gönülden gelen dostluk, dosdogruluk; içerisinde egrilik , kaypaklık olmayan sevgi manalarını barındırır. Sözlüklerde İhlas: sadakat, dostluk, vefakarlık, içten baglılık, yürek dogrulugu olarak ifade edilmiştir. (F.develioglu.Türkce ans.lügat) İhlâs; bir kalp hareketi ve ruhanî bir davranıştır. Kalp temizliğinin ve sağlamlığının bir delilidir. Yalnız Allah’ın rızasını arayan bir niyettir. Kişinin bütün varlığı ve benliği ile Allah’a kulluk etmesi ve bu kulluğun da ondan başkasını düşünmemesidir. Ayrıca İhlâs, kalbi kin,garez şüphesi ve zan eğriliğinden temiz tutmaktır“ şeklinde tarif edilmiştir.

İhlâsta Hakkın rızâsı talep edilir, yapılan işlerde, riya, gösteriş, menfaat ve şöhret gayesi güdülmez. Dikkat edilirse ihlas terimini açıklayan ifadeler hep birbirleriyle irtibatlı, anlamlarıda aynı zamanda birbirlerine yakın olan ifadelerdir. Sadakat, dostluk, vefakarlık terimlerinin üçünün de anlam ve ifade tarzlarında birleştikleri ortak özellik, sanki gölge durumunda olan dış dünyanın aslı, esası olan iç dünya, gönül alemi ile ilgili oluşları bir bakıma manevi dünyamızın özünü, iç aynasını anlatır durumdadır…

Şu hususa kesin olarak inanıyoruzki: Rabbimiz insanlıgın her türlü bilgisinin ögreticisi ve her türlü malumatının belleticisidir. Tabiidirki bu Allahın ilminden faydalanmamız onun şanlı rasulleri kanalıyla olmuştur. Bu ifadelerimize bir örnek verecek olursak yine Kuranı kerime ve hadisi şeriflere bakmamız icap edecektir tabiiki. Mesela Sahihi Muslimde geçen bir hadis mealen şöyledir: ** Muhakkak ki Allahu teala sizlerin dış görünüşlerinize ve fiziki yapılarınıza bakmaz; sizleri cisim ve suretlerinize göre degerlendirmez. Fakat sizin gönül alemlerinize bakar ve ona göre sizleri degerlendirir…**

İhlas teriminin çok önemli bir özelligi vardır o da işin ilginç yanı ihlas kavramının sadece ve yalnız Müslümanlarda toplanmış olması ve müslümanlardan başkasının bu kavramdan nasibini almamış olduguna şahit oluruz. Bu güzel haslet mutlaka Allaha teslim olmuş, sadece ve yalnız Allahın esiri olan ve her işini sadece Allah için yapan müminlerde, inanan insanlarda vardır bu güzel haslet. İnancımıza göre bu özellik yani ihlas hali müslümanlardan başka toplumlarda bulunmaz…

Cenabı Allahın akıl nimetiyle şereflendirdigi hiç kimse samimi bir kafirden, sadakatli bir müşrikten, vefakar bir ateistten bahsedemez veya bu kafir, müşrik ya da ateist için ihlaslı bir kafir, ihlaslı bir müşrik ya da ihlaslı bir ateist tabiri kullanmak çok abes kaçar düşüncesindeyiz. Bu inançta daha dogrusu inançsızlıkta olan inanmayan insanların içten gelerek yaptıgı bir iş, bir hareket olabilir, ama onun bu tür yaptıgı ameli, işi, sadakat, ihlas, samimiyet derecesine erişemez. Zira biliyoruz ki kafirin yapmaya çalıştıgı, uyguladıgı her şey Allahtan başkası içindir…

Kafir, müşrik ve ateistlerde dogru söyleyebilir ama onların ifade ettigi her sözün sonucu her hangi bir dünya çıkarına dayanacagından ve dünya menfaatı gözetildiginden dolayı o insana en azından doru sözlü tanınmak istediginden dogru sözlü denilebilir, yalan söylemedi denilebilir ama hiç bir zaman samimi, ihlaslı ve sadakatli sözcükleri kullanılamaz. Yani bu ifadeler sadakat olsun, samimiyet olsun, ihlas olsun, vefakarlık olsun sadece ve yalnız Müslümana has ifade tarzlarıdır…

Peygamber efendimiz bir hadisinde mealen şöyle buyurmaktadır: ** Kim ihlasla Lailahe illallah derse cennete girer…** İmam Gazali bu hadis hakkında diyorki: İhlasın manası kalbini yalnızca Allaha has kılmak ve orada başkasına yer vermemek, orada bir başka ortagı, şeriki yaklaştırmamaktır. İşte o zaman hazreti Allah olur kalbinin sevgilisi, mahbubu, kalbinin mabudu olan Allahtan alıkoydugundan dünya müminin zindanıdır. Ölümü ise mahbuba yani sevgiliye kavuşmanın ilk adımı oldugundan zındandan tahliye gerçekleşmiş olur…

Büyük islam alimi ve büyük müfessirlerimizden Fahruddini Razi ise bu hadisin açıklamasın da diyorki: Hadisde kavl yani dil ile söylemek ve ihlas şart kılındı, cennete girebilmek için. Çünkü imanın hükümlerinin bazısı iç ile bazısı dış ile alakalıdır. İşte batın ile alakalı olanlar ahiret hükümleridir ki, bu da batıni yani bilinemeyen bize kapalı olan ihlasın şubesidir. Zahirle ilgili olanlar ise dünya hükümleridir ve bu da ancak kavl ile yani dil ile söyleyerek bilinebilir. Öyle olunca ihlas Allah hakkında asli bir rükun, kavl ise kullar hakkında şeri bir rükundur. (Diyor Fafruddini Razi (Rh.a) Fevzul kadir.Muvani.)

İhlas mevzuunda Allah onlardan razı olsun İslam alimleri zamanımıza kadar ulaşan aydınlık ifadelerini o kadar güzel izahlarla süslemişlerdir ki bu ifadeler karşısında açıkçası şaşırıp kalıyoruz. Bu yol göstericilerimizden birisi de Hamevi, İhlas mevzuunda Hamevi (Rh.a) diyorki: İhlas, seninle rabbin arasında bir sırdır. O na melek muttali olamaz ki yazsın. Şeytan vakıf olamazki şaşırtsın. Heva ve heves yol bulamaz ki yanıltsın…Bir başka ifade ne kadar anlamlı şöyleki: İhlaslı kimse, amelinden dolayı methedilmeyi yani övülmeyi sevmeyen kimsedir…

Şüphesiz inanıyor ve ümid ediyoruz ki; müminlerin, inanan insanların samimiyeti ve ihlası yüzünden fazladan bir şey yapmasalar bile, sadece gönlünden geçirmeleriyle birlikte cenneti hak ederler inancı müslümanların gönlünde yerleşmiştir. Et Tac adlı hadis mecmuasında şu rivayet bizlere bu dogrultuda büyük bir müjde mahiyetindedir:** Kim sadakat ve samimiyetle Allahtan şehitlik isterse, o kişi yatagında ölse bile ; Alahu teala onu şehitlik makamına ulaştırır…**

Allah korusun bir de bunun aksi yönünü gönülden geçirme hadisesi vardırki o kimseleri korkutucu mahiyetteki rivayeti ise Ahmed Davudoglu Rahmetlinin Sahihi muslim tercemesinden okuyoruz. Mealen şöyle: ** Cesur denilmek için şehid olan; alim ve kari denilsin diye ilim ögrenip ögreten ve kuran okuyan, cömert denilsin diye malını harcayan adam yüzüsü sürüklenip cehenneme atılacaktır…**

Evet bir tarafta sadece şehitligi isteyen kimse, yatagında ölse bile şehadet makamına erişiyor. Diger yanda biz zatihi cihad meydanında savaşan dogranan, öldürülen, canını orada veren kişi de cehenneme giriyor, hem de yüz üstü sürüne sürüne. İşte samimiyet, işte ihlas ve sadakat. İşte samimiyetsizlik, ihlassızlık ve sadakatsızlık hali. Bu hali en güzel ifade eden yine Peygamber efendimiz (sav) mealen şöyle buyuruyor: ** Dininde ihlaslı, samimi ol. Amelin az da olsa bu sana yeter…**

Denilmiştirki, her şey zıddı ile kaimdir. Yani bütün varlıkların var olma sebebplerinden biriside aksi amelidir, zıddıdır gece ile gündüz gibi, siyah ile beyaz gibi, nur ile zulmet yani karanlık gibi, iyi ile kötü gibi bu misalleri binlerce ve binlerce artırmak mümkündür. İşte konumuza esas aldıgımız İHLAS kavramının zıddı da Riyadır. İhlas, her şeyi, herkesi bütün yaratılanları bir tarafa bırakıp sadece ve yalnızca Cenabı hakka iman ile ibadet etmektir.

Dikkat edilirse Riyanın kısaca tarifide, Cenabı Haktan başkasına amelini göstermek, yahut amelinin güzelligi ile kendisini başkalarına begendirmektir. İsmail Çetin hocaefendi diyorki: * Esasen her bir insan için iki defter vardır. Kulun defteri ve Allahın defteri. Kulun defterini kapatıp, Hakkın defterini açmak İHLAS, Cenabı Hakkın defterini kapatıp, halkın defterinde herhangi bir fayda olabilecegine inanmakta riyadır. Rabıta ve zikir, imanın semeresi olan muhabbeti kalbe getirmeden evvel, riya ve imanına şüphenin, ızdırabı hissedilemez…(Tek çare,İsmail Çetin.s.49.)

Sahabi ya Rasulullah iman nedir diye soruyor. Peygamber efendimiz (sav) ona, İhlasdır cevabını veriyor. Yani ihlas imanın ruhudur denilmiştir. Başka bir rivayette Rasulullah (sav) – benden dilediginizi sorun- buyurunca bir sahabi ya Rasulullah İslam nedir dedi. O –Beş vakit Namazı dosdogru kılmaktır, Zekatı (müstehak olanlara) vermektir buyurdu. Öyleyse İman nedir? Diye sordu-İman İhlasdır- cevabını verdi. Adam öyleyse yakin nedir dedi.

Rasuli Ekrem (sav)– bir tek olan Allahı gerçekte bir bilmektir- cevabını verdi. Ve buna devam ederek- kim kırk gün samimi( olarak cenabı Hakka ibadet eder, iç ve dışta ciddi) olursa kalbinde hikmet(yani hakkı hak, batılı batıl olarak görür, ve ikisinin arasını ayırt edecek basiret) zuhur eder, dilinden akar buyurmuştur. Bu hadisi şeriften faydalanmak için üç şart vardır denilmiştir: Helal yemek, Şüphelilerden kaçınmak, Kuranı kerimin emrini yapmak ve yasaklarını terk etmektir…

Cenabı hak Beyyine suresi ayet. 5.te mealen şöyle buyurmaktadır: ***Onlar dini yalnız Allaha has kılarak ona kulluk etmekle emrolundular…*** Ayet ve hadislerin ışıgında diyoruzki, amellerin makbuliyeti İHLAS a baglıdır. İhlasla yapılmayan amellere riya karışarak boşa çıkar ve yapmış oldugumuz amelleri Allah korusun mahveder. Bizler öncelikle Allaha teslim olmak zorundayız hemen bu imanımızın karşısında ise şeytandan ancak İHLAS ile korunuacagımızı anlarız…

İnanıyoruz ki, İhlas sahibi olan müminlere şeytan sözünü geçiremez. İhlas Allahu tealanın sevdigi kullarının kalbine ihsan ettigi bir nurdur. İhlas, Allahın emirlerine ve yasaklarına karşı çok hassas olmaktır ve titiz davranmaktır. İhlas hayırlara, güzelliklere, iyiliklere anahtar, şerre, kötülüklere, olumsuzlıklara kilit mesabesinde olan müminlerin, Allahın davasını yeryüzünde hakim kılmak için çok çalışmaları, gayret göstermeleri zaruridir diye inanıyoruz…

Allahın rızasını ön planda bulundurmayıp başka başka gayeler güdenler, heva ve hevesinin emrine girip her gün yalanı yanlışa, hata ve kusurları günaha katanlar isyan bayraklarını açıp hergün daha da artan bataklıklarının, pisliklerinin arasında kaybolup gideceklerdir. Daha öncede ifade ettigimiz gibi halk görür, insanlar görünce ne yaparım düşüncesiyle işlenen ameller İhlas bütünlügünün çerçevesi dışında olan yanlış hareketlerdir. Allah bizleri nefsimizin esiri eylemesin…

İnancımız o dur ki, İslam dininin yaşanmadıgı toplum yapısı içinde İslamı yaşamaya çalışmak, İslamı teblig etmeye gayret sarfetmek, hakkın haykırılışına önder olmak örnek olmak, batılın yok olması için ugraş vermek inşaallah cihadın şubelerinden dir. İslami mücadele biçiminin en güzel ifade tarzlarındandır. Müslümanların azınlıkta oldugu bu bögede yaptıgımız işler az da olsa küçücük gibi de görünse, üç beş kişiymişiz gibi görünsekte beklentimiz inşaallah muhsinler ve muhlis olanlar sınıfına dahil olmaktır…

Şurası bir gerçektir ki, Tagutu reddetmeyenler, bunun yanında harama ve helale dikkat etmeyenler, elinden ve dilinden geldigi halde yapmayanlar ya da yapmak istemeyenler muhlis de olamazlar, muhsinde olamazlar İhlaslılar sınıfına da katılamazlar. İhlasın zıddı riyadır yüzlerce seferde tekrar edilse yeridir. Çünkü riya bilindigi gibi küçük şirktir. Her akıl sahibi olan insan bilirki şirkle beraber amellerin makbul olması düşünülemez. Peygamber efendimizin en çok sakındıgı ve sakındırdıgı husustur riya…

Makam, mevkii, rütbe, mal mülk ve itibar elde etmek, bu özelliklerden dolayı insanları kendine baglamak, yanlışlıgın ve yamuklugun sahibi olmak, sadece ve yalnızca kendini düşünmek, çevre şartlarını göz önüne getirip artan isyanların bahanesine çakılıp kalmak, İslami hayatın yaşanmasını ötelere daha sonralara tehir etmek, ertelemek, İslam dininin anlatılmasını önleyici bahaneler uydurmak ve böylece toplumdan kaçmak ya da köşe bucak saklanmak müslümanın yapacagı hareket bütünlügünden uzaklaşmayı beraberinde getirir inancındayız…

Bir insan, İslami hayatı benliginde yaşadıgından dolayı her türlü zorlugu görsede, her türlü sıkıntı, eza, cefayı çekmek zorunda kalsada, hatta bu sebeple ceza evlerine düşülse dahi kendisi için en olumlu ve güzel örnekleri hatırlayıp sabretmesi, İslami ahlak bütünlügüne sarılması ve ihlasla İslami davayı baş tacı edinmesi müslümanın menfaatınadır. Yusuf Aleyhiselam gibi hakkı teblig etmeye devam etmesi, tevhidi, Allahın birligini ve hakimiyetini ifade etmesi mutlaka ve kesinlikle İHLAS alametlerindendir diye düşünüyoruz…

Kendi rahatını düşünerek köşeye çekilmek, Müslümanların arasından yavaş yavaş uzaklaşmak ve böylelikle müslümanların azınlıkta oldugu zannını kuvvetlendirmek çok büyük bir zulüm ve yapanlar için de şahsiyyetsizliktir. Zaten dünya hayatı nedir ki; Peygamber efendimizin anlatımıyla bir menzilden bir menzile giderken bir agaç altında kısaca dinlenmek degilmidir. Bu kadar kısa bir süre için Müslümanlara sırt çevirmeye, rahatını düşünmeye, kimin ne şekilde harcayacagını bilemeden mal ve para biriktirmeyi gaye edinmek degermi onuda hepimiz birlikte düşünelim inşaallah. Dogru akılın teşhisi olarak dilimize gelen sözcük o dur ki; Gerçek İHLAS şehadete özlem duyup şehadete talip olma hadisesidir diye inanıyoruz…

Denilmiştir ki, bardagın içinde ne varsa dışından da o görünür. Dökünce içinde ne varsa o çıkar. Kendi amelleriyle de kul, kalbinin ve imanının durumunu ortaya koymuş olur.Şurası bir gerçektir ki, Kalbi gönlü pak ve temiz olanlardan her zaman hayırlı işler ortaya çıkmıştır. Fasit ve bozuk ameller ise imanı kemale erememiş olanlardadır. Kötü niyetli kişilerden mutlaka kötülük dogacaktır. Büyüklerimiz *Sirke küpünden sirke, bal küpünden bal sızar* demişlerdir. Bizde diyoruzki, dünya malına taparcasına tamah edenler, baglananlar, maddenin esiri olanlar muhlis olamazlar…

Müslümanların ihlas sahibi muhlis, salih kimselerle dostluk kurmaları inançlarının bir geregidir tabiiki. Çünkü ihlas sahibi insanlar yalnız ve sadece Allah davasını esas alırlar. Müslümanların konuşmaları, hal, hareket ve tavırları hatta yeri gelince susmaları, sükut etmeleri, çalışmaları, gayret sarfetmeleri, ugraşları İslamın hayata hakim kılınması içindir. Batıl düşünce, batıl ideoloji, batıl felsefe mensuplarının İhlas sahibi olmaları, muhlis olmaları mümkün degildir. Onlar her zaman kendilerini dev aynasında görürler ve her zaman ben ben ben çıgırtkanlıgı yaparlar o yüzden hakka teslim olmaz kendi gölgesinde kaybolur giderler…

Evet İHLAS imanla alakalıdır. Laik toplumlar ihlas sahibi olamazlar onlar Hümanist yani insanları çok sevdiklerini söylerler, her şeyi insan sevgisinden dolayı yaptıklarını ifade ederler. Laik kitleler feminist olduklarını söyler Şeriata ve dini degerlere agızlarını doldura doldura küfrederler içlerindeki kin ve haset tohumları yüzlerine nakış olur. Cenabı hak sevdigi kulu sevdirir buna inancımız tamdır. İşte bu hümanist, laik ve feminist geçinenleri daha dünyadayken sevimsizleştiren hadisenin amelleri ve hareketleri oldugunu sanıyoruz. Çünkü böylesi kişiler iman etmedikçe oryantalist, ya da müsteşrik çizgisini aşamıyacaklardır inancındayız…

Bizler ancak imanımızın bizlere vermiş oldugu cesaretle yazar ve konuşuruz. Onun için diyoruz ki, hayatın esası iman, imanın esası da; İslamı islam olarak bilmek ve din gününün sahibine kayıtsız şartsız teslim olmaktır. İHLAS sözün ve amelin Allahın rızasını gözeterek oldugu gibi görünme hadisesidir. Bu husus ta ancak ŞERİATA tamı tamına uymakla olur. Süfyanı sevri Rahmetullahi aleyh diyorki:* Söz amelsiz makbul olmaz, niyetsiz de söz ve amel müstakim- yani saglam olmaz Sünnete mutabık-uygun düşmedikçe ne söz, ne amel ne de niyyet muteber ve müstakim olur…*

Yahya bin Muaz diyorki:* İHLAS, ameli- tıpkı sütün ters ve kandan ayırt edilmesi gibi- ayıplardan ayıklar…* İmam Gazali (Rh.a) Kimyayı saadet adlı eserinde şöyle yazıyor:* Büyüklerden biri demiştirki: Birinci safta kıldıgım otuz senelik namazı kaza eyledim; çünkü birgün biraz geç kaldım ve en son safta yer buldum. Kalbime geç gelmiştir diye insanların beni ayıplıyacakları geldi, anladımki şimdiye kadar arzum ve nasibim insanların beni birinci safta görmeleri idi. Bundan anlaşılıyor ki İhlası bilmek zor, onunla amel etmek ise daha zordur…

Konuyu bir örnekle açıklamaya gayret edelim. Mesela Oruç tutan bir kimsenin maksadı, sıhhati için perhiz yapmak, yemek pişirmek ve hazırlamak sıkıntısından kurtulmak olursa, yolda kuvvetleneyim, daha sıhhatli olayım, etrafı seyredeyim, şehirleri göreyim, çoluk çocuk sıkıntısından kurtulayım, düşmanın zararlarından emin olayım düşüncesi de HACCA karışırsa; yahut konuşmamak sıkıntısından ve gönül darlıgından kurtulmak niyyetiyle de ders ve ilim okutsa; yahut vermemekten utanmak niyyetiylede fakire bir şey verse; hasta oldugu zaman kendisini de ziyarete gelsinler ve ona sitem etmesinler ve incitmesinler niyyetiylede hasta ziyaretine gitse; böyle olanların hepsi riyadır…

Bütün bu düşünceler az da olsa, çok da olsa İHLASI bozar. Halis olan ise nefsin kendisine hiç pay çıkarmadıgıdır denilmiştir. Maksatlar ve insanlık sıfatları arasından saf ve halis işi çıkarmak yukarıda Süfyanı sevrinin misalinde oldugu gibi işkembe ve kan arasından sütü ayırmak gibi zordur. Bundan kurtuluşun çaresi ise, kalbini dünya menfaatlarından keserek Allah sevgisinin yerleşmesine gayret sarfetmektir. Kalbinde dünya sevgisi agır basan kişi Namaz ve Oruç gibi ibadetlerde bile çok cok zorlanarak İhlası yakalar. Çünkü bütün ameller kalbin sıfatında olur ve ona dogru meyleder demişlerdir…

Cenabı hak Fatiha suresinde Müminleri şöyle demeye çagırıyor: *** Ancak sana ibadet ederiz ve ancak senden yardım dileriz…*** İhlas islami hayatın özüdür. İmam Gazali (Rh.a) diyorki: *İlim tohumdur, amel onu topraga ekmek yani ziraat…Ekinin suyu ise ihlastır.* Evet ihlas itikad dünyası ile amel dünyası arasında rahmani bir dengedir. Şurası bir gerçektirki, İslama ihlasla hizmet eden kimseler, imtihanı kazanmışlardır. Ne maglubiyet üzüntüsü, ne zafer gururu kesinlikle şuur dengelerini bozamaz ve bozamayacaktır…

Ama bozulanlar, kaybedenler, yarı yolda kalanlar olmamışmı tabiiki imtihanı kaybedenler olmuştur. İnsanlar için ameli terkedenler ve insanlar için amel işleyenler imtihanı kaybedenler sınıfına dahil olmuşlardır sanıyoruz. Bu iki afet yüzünden tarih boyunca Allah yolunda mücadele etmek amacıyla yola çıkmış olan fakat yarı yolda tökezleyip yoldan sapmış nice insanları kaydetmektedir tarih…

Günümüz İSLAM cografyasında İslama hizmet etmek gayesiyle ortaya çıkmış olan bir çok grup ve ayagı bir şekilde kayan liderin, ya da kanaat önderinin sapıklıgıda işte ifade edilen bu iki sebep yüzünden dünyaları kararmıştır. Öyle cemaat liderleri vardır ki, bunlardan bir çogu şayet hakikatları etrafımızdaki insanlara açıklarsak cemaatımızın dörtte üçünü kaybederiz korku ve endişesini ileri sürerek bilgi ve egitimden iyice uzakta kalmış kuru kalabalıklar adına Rabbani hakikatları, ilahi emirleri ve şeri hükümleri teker teker hayatlarından çıkarmaktadırlar…

İslam tarihinde nasıl hariciler var idiyse, batınilerde olmuş, selefiler yaşadıgı gibi, mezhepsizlerde her zaman menfi tavırlarını sergilemişlerdir. Nasıl rafiziler toplum yapısını sapık emellerine yanlış yönlü alet ettilerse, ahmedilerde İslam dünyasını zamanın büyük devletinin esareti altına sokmak için çaba harcamışlar ve halada büyük bir gayretle batıl davalarının sapık yolunu sürdürmektedirler…

Daha bir hafta önce bir cemaat lideri İslamda başörtüsünün teferruat oldugu tezini yinelemiş, liderlerine hoş görünme çabası içerisinde olan yazar, çizer ve yandaşlarıda Başörtüsü islamın ve imanın şartlarındanmıdır tabiiki teferruattır diye liderlerine alkış tumuşlar, Allahın emri olan bir uygulamayı tartışma konusu haline getirmişlerdir. Şu hususu bir daha ifade edelimki, İslam dininde kuru kalabalıkları kaybetmemek için hakikatları gizli tutma, saklama yetkisi hiç kimseye verilmemiştir…

İHLAS risalesi adlı degerli eserinde Saidi Nursi hazretleri diyorki: * Cenabı hakkın rızası İHLAS ile kazanılır, kesreti etba yani tabii olanların çoklugu, taraftarların kalabalık oluşu ile ya da muvaffakiyetle yani başarı ile degildir. İhlas; niyetin, sözün ve amelin Allahın rızasını kazanarak bu hususta birlik olma cemaatlaşma ve hayırda ittifak ederek Şeriata uygun halde çalışmalarıyla başarılır…

İHLAS; Allahın nizamına hizmet için çalışan mükellefin abı hayatıdır – yani ölümsüzlük suyudur.Allahın dinine göre ortaya konulan amellerin bir bereketidir. Bu dünyada, hususan uhrevi hizmetlerde en mühim bir esas, en büyük bir kuvvet, en makbul bir şefaatçı, en metin bir noktayı istinat yani kuvvetli dayanak. En kısa bir tariki hakikat – yani gerçege ulaşmak için en kısa yol, en makbul bir duayı manevi, en kerametli bir vesileyi maksat, en yüksek bir haslet, en safi bir ubudiyyet İhlastır…Saidi nursi.ihlas risalesi.s.31. *

Sahabe Peygamber efendimize (sav) şöyle sordu: Ey Allahın rasulü kimisi şecaattan yani kahramanlıktan, kimisi ırkını, milletini ve aşiretini müdafaadan, kimisi gösteriş için kendini millete begendirmekten dolayı vuruşur, savaşır, çarpışır bunlardan hangisi Allah yolundadır ? Peygamber efendimiz mealen şöyle buyurdu: ** Allahın hükmü yücelsin diye savaşan Allah yolundadır…*** Bu hadisi şerifte gazi ve şehid olmanın şartları açıkça ifade edildigi gibi İhlasın hakikatı da beyan olunmaktadır diye inanıyoruz…

Hz. Ebû Bekir (r.a) bir hutbesinde şöyle der: *Biliyorsunuz ki, malum bir ecelin peşinde gece-gündüz koşuyoruz. Allahu Teâlâ’nın (c.c) rızası için söylenmeyen hiçbir şeyde hayır yoktur. Aziz ve Celil olan Allah’ın (c.c) yolunda harcanmayan hiç bir malda hayır yoktur. Bilgiçlik taslayarak gurura kapılanlarda hayır olmadığı gibi, Allah (c.c) için yaptıklarında insanların kınamasından endişeye düşenlerde de hayır yoktur“ (Kuşeyri Risalesi, İstanbul 1978, s. 3, 7)…*

Fudayl bin iyaz (Rh.a) diyorki: *İnsanlar için ameli terk etmek riyadır. İnsanlar için amel işlemek ise şirktir. İHLAS; Allahın bu iki durumdan seni afiyette kılmasıdır…*Seyyid Şerif Curcani bu konuda diyorki: * İHLAS amelin için Allahtan başka şahit talep etmemendir…*Konumuzu inşaallah bir ayet mealiyle bitirelim; Cenabı hak Hicr suresi ayet.40.da mealen şöyle buyuruyor:*** Yeryüzünde insanlara (fenâlıkları) süsleyeceğim, elbette onların hepsini azdıracağım. Ancak içlerinde ihlâsa sahip müminler bunun dışındadır …***

Allahım bizim ihlasımızı artır. Bizleri her iki cihanda muhsin ve muhlis olan kullarına arkadaş ve dost eyle. Bizlere hayırlı ilim ve ögrendigimiz bu ilimle birlikte hayırlı ameller etmeyi nasip eyle. Bizleri senin razı oldugun kulların zümresine dahil eyle. Bizleri sıratı müstakimden ayırma. Bizleri ehli sünnet vel cemaat yolunda daim eyle…Sen her şeye kadirsin Allahım…Amin…

Sermed Kadir… 13.05.2009

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht.