AYET…

AYET… Manâ olarak sözlükte, açık alâmet, belirti demektir. Bir şeyin ve bir amacın varlığını gösteren alâmettir. Açıkça ortada görülmeyen şey, âyetiyle bilinir ve tanınır. Kur’an ilimlerinde âyet; sûrelerin içinde, başı ve sonu belli bir veya birkaç cümleden meydana gelmiş İLAHİ söz’lerdir İlahi Kelâm’dır. Bilindiği gibi Kur’anı Kerim, yüz on dört sûre’den meydana gelmektedir. Sûreler ise âyetlerden oluşurlar. Sûrelerin içerisindeki âyetler kendilerine mahsus bir biçimdedirler. Belli kuralları yoktur. Bir kaç harften oluşan âyetler olduğu gibi, bir sayfa uzunluğunda da âyet vardır. Âyetlerin her biri birer Kur’an oldukları gibi, hepsi beraber Kur’an’ı meydana getirirler. Rabbimiz Nahl.Suresi ayet.68-69.da mealen şöyle buyurmaktadır:*** Senin Rabbin bal arısına şöyle vahyetti: Dağlardan, ağaçlardan ve insanların kuracakları kovanlardan kendine evler edin. Sonra meyvaların hepsinden ye de, Rabbinin (sana) kolay kıldığı yollara gir, diye ilham etti. Onların karınlarından renkleri çeşitli bir bal çıkar ki, onda insanlar için şifâ vardır. Şüphesiz ki bunda düşünen bir millet için, büyük bir ibret vardır…*** Kur’an âyetlerinin her biri Allah’a âit alâmetler, işaretlerdir. Bununla beraber Allah’a mahsus bir yüceliğe de işaret ederler. Bu yücelik onların bağlı oldukları Kudret’ı hatırlatır, O’nun büyüklüğünü tanıtır. Kur’an, âyetlerden meydana geldiği gibi kâinat da âyetlerden meydana gelir. Çevremizde gördüğümüz her şey, Allah’ın birer âyetidir… Rabbim ögrendiklerimizle âmel etmeyi nasib eylesin…Sallu…

 

2.  AYET… Herhangi bir konu anlatılırken  bir şeyin, bir nesnenin ayırt edici özelliklerine eskiden *ALAMETİ FARİKA*, yani AYIRT  EDİCİ BELİRTİ denirdi. Bu belirtiler o nesneyi bize tanıtan, o şeyin ne olduğunu bilmemize yardım eden özelliklerdir. AYET, bu şekilde, açık alâmet, nişan, belirti, iz, eser ve işaret anlamlarına gelmektedir. AYET kelimesinin çoğulu *AYAT’TIR*…*AYET*  kelimesi, Kur’ân-ı Kerim’de toplam 382 yerde geçer. Bunlardan 86’sı tekil olarak  *AYET* şeklinde; 295’i ise çoğul olarak  *AYAT* şeklindedir. Bir yerde de tesniye olarak *AYETEYN* lafzıyla  geçmektedir. Rabbimiz Bakara Suresi ayet.164.te mealen şöyle buyurmaktadır: ***Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanlara yarar şeylerle denizde akıp giden gemide, Allah’ın yukarıdan bir su indirip de onunla yeri ölümünden sonra diriltmesinde, diriltip de üzerinde deprenen hayvanları yaymasında, rüzgarları değiştirmesinde, gök ile yer arasında emre hazır olan bulutta şüphesiz akıllı olan bir topluluk için elbette Allah’ın birliğine deliller vardır…*** Rabbim bizleri Kur’an nurundan ayırmasın…Sallu…

 

3.  AYET…Kur’anı Kerim, peygamberlerin Allah Celle celaluhu tarafından gönderilmiş uyarıcı elçiler olduklarını isbat etmek için gösterdikleri olağanüstü olaylara da *AYET* demektedir. İnsanlar, peygamber olduğunu iddia eden kimselerden, bilinen tabiat olaylarını aşan ve ancak İLAHİ kuvvet tarafından yapılabilecek alâmetler, isbatlar istemişlerdir. Peygamberlerin gösterdiği bütün mûcizeler *AYET* adıyla anılmaktadır. Çünkü mûcizeler, peygamberlerin kendi işi değil; Allah Celle şanuhu’nun gücünün göstergeleridir. İsa Aleyhiselam’ın çamurdan kuş yapması, körün gözünü açması, alaca hastalığını iyi etmesi, ölüyü diriltmesi, saklanılan şeylerin yerini haber vermesi birer âyettir ve  aynı zamanda mûcizedir. Hemen ifade edelim ki; Mucize yalnız Peygamberlerde görülür  ve ancak Peygamberler MUCİZE gösterirler. Dilimizde mucize kavramı olur olmaz yer ve konumda kullanılmaktadır ki; kesinlikle yanlıştır. Harika diyelim, muhteşem diyelim, çok güzel diyelim… Ama Mucize lafzını kullanmayalım inşaallah…Rabbimiz Enam Suresi ayet.35.te mealen şöyle buyurmaktadır: *** Eğer onların yüz çevirmesi sana ağır geldiyse, haydi gücün yetiyorsa yerin içine (inebileceğin) bir delik, ya da göğe (çıkabileceğin) bir merdiven ara ki onlara bir mucize getiresin! Allah dileseydi, elbette onları hidayet üzerinde toplardı. O halde cahillerden olma…*** Rabbim  bizleri  haddini, hududunu bilenlerden eylesin…Sallu…

 

4.  AYET…Kur’anı Kerimin bütünü , tümü âyet olduğu gibi, her sûrenin belli bölümleri de âyettir. Gerek Kur’an’ın tümü, gerekse her bir âyeti, insanların hepsi bir araya gelseler bile bir benzerini yazamayacakları bir mûcize AYET’TİR. Bilinmelidir ki; Kur’anı Kerim, Peygamber efendimizin (sav) en büyük mûcizesi olmakla birlikte Allah’ın kudretine alâmet olan bir âyetidir. Her bir âyet bir ifadeyi diğerinden ayırdığı, her bir Kur’an bölümü onun tümünü ve vahyin mûcize oluşunu hatırlattığı için *AYET* denilmiştir. Kur’anı Kerim, Peygamber efendimize (sav) indirilen Kitab’ın insanüstü olduğunu bildirdikten sonra, bundan şüphe edenleri, “haydi bakalım, bunun gibi bir kitap, ya da bunun sûrelerine benzer sûreler yazıp getirin” diye meydan okuduğu bilinen bir gerçektir. Kuranı Kerimin ayetlerinin hepsi  yani Kuranı Kerimin kendisi, sûreleri, âyetleri hem birer mûcizedir, hem de onları gönderen Rabbimizin Rabliğinin, büyüklüğünün, kudretinin alâmetleri AYET’LERİDİR. Kainat’taki sayısız varlıklara, çeşitliliğe, sürekli bir oluşuma ve evrensel düzene *FİİLİ  AYETLER* denilmiştir. Bu âyetler, yüce bir varlığın kudretini açıkça haber vermektedir. Rabbimiz Enfal Suresi ayet.2.de mealen şöyle buyurmaktadır:*** Gerçek müminler ancak o müminlerdir ki, Allah anıldığı zaman yürekleri ürperir, âyetleri okunduğu zaman imanlarını arttırır. Ve bunlar yalnızca Rablerine tevekkül ederler…*** Kardeşlerim.Ayet’lerde dikkat ettiğiniz gibi sayı vermedik. Çünkü Kuranı Kerimin iki kapağı arasında olanların hepsi ayettir… Rabbim okumayı, öğrenmeyi ve gereğince âmel etmeyi nasib eylesin…Sallu…

 

Sermedkadir…

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht.