VACİP…

VACİP... VACİP, Manâ itibarıyla SABİT, LÂZIM, VAR OLAN, GEREKLİ OLAN ŞEY anlamlarına gelmektedir. Fıkıh usulü terimi olarak ise, Istılahta yani Dini TERİM olarak *VACİP* Subûtu kat’î ve delâleti zannî nasslarla beyan buyurulan tekliflere denir. Kat’î bir delile yakın derecede kuvvetli görülen zannî bir delil ile sabit olan vacipler. Bu kısma giren vaciplere, amelî farz veya zannî farz adı da verilir. Bunlar, farz nev’ilerinin en zayıfı, vacip nev’ilerinin ise en kuvvetlisidir. Meselâ, VİTİR NAMAZI, Abdest alırken başımızın DÖRTTR  BİR miktarına meshetmek VACİBTİR. Bu tür vacibin hükmü, FARZ gibi yapılması kesin olarak gereklidir; vacibi ifa eden sevabı, ÖZÜRSÜZ terk eden ise farzı terkedenin cezasından daha az bir cezayı haketmiş olur; vacip olduğunu inkâr eden kimsenin küfrüne hükmolunmaz, ancak SAPIKLIKTA kalmış sayılır. Bizim HANEFİ mezhebimizde VACİP İslam alimlerimiz tarafından *FARZ* anlamında da kullanılmıştır. Örneğin; *NAMAZ İSLAMİ  BİR  VECİBE’DİR*  vecîbe FARZ manasında  kullanılmıştır. Özellikle zannî delil olan haber-i vâhid ile sabit olan vacipler. Bu tür vacipler, Önem derecesi itibariyle amelî farzın altın­da ve sünnetlerin üstündedir. Rabbim bizleri Mükellef olanın fiillerini güzelce ögrenenlerden ve ÂMEL noktasında yerine getiren kulları zümresine dahil eylesin…Sallu…

 

VACİP… Bizler biliyor  ve  inanıyoruz ki; Örneğin her NAMAZIMIZDA FATİHA sûresi’nin okunacağı Peygamber efendimiz tarafından (sav) kat’i olarak rivayet edilmiştir. Dolayısıyle SÜBUTU KAT’İDİR. Ancak „Kur’an-ı Kerim’den kolayınıza geleni okuyunuz“ emr-i ilâhisi, hem fatiha sûresi’ni, hem de diğer sûreleri içine aldığı için zannîdir. *VACİP* bazan FARZ manâsına da kullanılmıştır. Rabbimiz Hac Suresi ayet.36.da mealen şöyle buyurmaktadır: ***Kurbanlık deve ve sığırları Allah’ın size olan nişanelerinden kıldık. Sizin için onlarda hayır vardır. Ön ayaklarının biri bağlı halde keserken üzerlerine Allah’ın adını anın. Yanları yere yaslandığı vakit de onlardan yiyin, kanaat edip istemeyene de, isteyene de yedirin. Böylece onları sizin buyruğunuza verdik ki, şükredesiniz…*** Ayrıca Peygamber efendimiz bir hadisinde mealen şöyle buyurmaktadır: ** Kim ki kurban kesmeye malî kudreti yerinde olur da kesmezse, o kimse namazgâhımıza sakın yaklaşmasın…** Emrini vermiştir. Buradaki tehdit, kurban kesmenin vacib  olduğuna delâlet eder. Dolayısıyle kurban kesmek VACİP’TİR… Rabbim yapmış olduğumuz her İBADETİ bilinçli ve ŞUURLA yerine getirmemizi nasib eylesin…Sallu…

 

VACİP… Kuranı kerimde VECİBE olarakta geçmektedir. Örneğin, Yatsı namazından sonra edâ edilen *VİTİR NAMAZI* için de durum aynıdır. Farz ile vacib arasındaki en önemli fark; farzın inkârının küfür oluşu, vacib’in inkârının ise küfür olmayışıdır. Ancak VACİBİ inkâr eden; bid’at ve dalâlet ehlidir. FIKIH kitaplarımızda bu hususlar geniş ve detaylı bir şekilde işlenmektedir. Meselâ, NAMAZ’DA Fatiha okumak, vitirde KUNUT tekbi­ri, BAYRAM TEKBİRLERİ ve SEHİF SECDE’LERİMİZ ile ikmal edilen vaciplerin bir çoğu böyledir. Bu tür vacibin yerine getirilmesi gerekir. Ancak bunlar unutulsa bile, NAMAZ’LARIMIZ yine caiz olur diye ifadesini bulmuştur. Ahmed bin Hanbel diyor ki: Kur’ân ile yapılması mecburi kılınan fiile farz, Sünnetle yapılması mec­buri kılınan fiile ise VACİP denir… Tirmizi’nin rivayetini zamanımıza ulaştırdığı bir hadis mealen şöyledir: **Kıyamet gününde, amelinden yana, kulun ilk önce sorguya çekileceği şey, NAMAZIDIR. Eğer bunun hesabını verirse, kurtulur. Veremezse, ELİ BOŞ dönüp, büyük bir zararla karşılaşır. FARZ NAMAZINDAN bir eksik çıkarsa, Rab Teâlâ der ki: „Gel, bak bakalım kulumun NAFİLE  NAMAZI var mı?“ Bakılır, varsa getirilir ve onunla FARZ NAMAZ tamamlanır. Sonra diğer amelleri de bunun gibi olur…** Rabbim bizleri yaptığımız ve yapacağımız ibadetlerde DUYARLI davranan mü’minlerden eylesin…Sallu…

 

VACİP… Kardeşlerim… FIKIH kitaplarımıza baktığımızda görürüz ki; VACİB Fıkıh ulemasının çoğunluğuna yani CUMHUR’A göre: Allah Celle şanuhu’nun, mükelleften yapılmasını kesin ve bağlayıcı tarzda iste­diği fiil demektir. Buna göre, vacip ile farz eş anlamlıdır ve sonuçları aynıdır. Talep edilen fiilin yerine getirilmesi gereklidir; *VACİP* fiili yerine getiren sevabı, özürsüz terkeden ise cezayı hak eder. Şayet kat’î delil ile sabit olmuş ise, onu inkâr edenin kâfir olduğuna hükmedilir. Hanefî İmamlarımız diyor ki: kat’î delille yapılması bağ­layıcı biçimde istenen fiile FARZ, zannî delil ile yapılması bağlayıcı tarzda istenen fiile de *VACİP’TİR* Meselâ fıtır sadaka­sı, kurban kesme, vitir ve bayram namazla­rı ve namazda *FATİHA* sûresini okumak böyledir. Biz Hanefîler’e göre, bu vacipler, zannî delil olan *HABERİ  VAHİD* ile sabit ol­muşlardır. Rabbimiz bir fiilin yapılmasını FARZ OLDU, *VACİP OLDU*, *EMROLUNDU*, *EMREDİYOR*, *YAZILDI* gibi, mahiyetleri icabı zorunluluk ve bağlayıcılık ifade eden kelimelerle İste­mesi, fiilin farz olduğunu gösterir. Rabbimiz Hadid Suresi ayet.19.da mealen şöyle buyurmaktadır: *** Allah’a ve peygamberine iman edenler var ya, işte onlar, Rableri yanında sözü özü doğru olanlar ve şehitlik mertebesine erenlerdir. Onların mükafatları ve nurları vardır. İnkar edip de âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, onlar da cehennemin adamlarıdır…*** Rabbim bizleri Kur’anı Kerimin nurundan ve Sünneti seniyyenin hikmetli ışığından MAHRUM eylemesin…Sallu…

 

Sermedkadir…

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht.