İslam’da Haber Siyaseti

Kuranı Kerimde, Nur Suresi Ayet.19.da Rabbimiz mealen şöyle buyuruyor: ***Mü’minler arasında kötülügün ve hayasızlıgın yayılmasını arzu edenlere, işte onlara dünya ve ahirette can yakıcı bir azap vardır. Ve Allah bilir siz bilmezsiniz…***

Tefsir ulemasının tesbitlerine göre; Bu ayette geçen fahşa her türlü kötülügün ismidir. İftira, dedikodu, gıybet ve diger kötülükleri içerisine alır. Ayetin iniş sebebi (sebebi nüzul) İFK hadisesidir denilmiştir. Ama sebebin bu olay olması, hükmün umumi olmasına mani degildir denilmiştir. Dolayısıyla kötü ve çirkin sözlerin ister sözlü, ister yazılı yayılması HARAM kılınmıştır.

Bu hüküm yalan ve yanlış bütün haberler içinde aynı hükmü içerir. Her ne sebeple olursa olsun; bir başkasına İftira atanlar, kötülügü propaganda vesilesiyle topluma yayanlar, aşılayanlar ve İslam Dininin maneviyatına, ahlakına, mukaddes bilinen degerlerine güvensizlik getirenler her halde Dünyada ve Ahirette cezasız kalmayacaklardır.

Şu sözleri biraz açmamız gerekmektedir; kötülügün propagandası deyince mesele epey geniş bir yelpazeye dagılmaktadır. Zamanımızda yaşanan olaylar şöyle bir sıralanacak olursa, Öncelikle renkli, ofset baskılı gazetelerin propagandası hemen kendini gösterir ve ben buradayım diye alenen sırıtır.

Genelde Türkiye sınırları içerisinde basılan ve dagıtılan gazeteler ve Dergiler (bir ya da iki istisnayı dışarda tutarsak) Sanki Müslüman bir ülkede basılmıyor ve dagıtılmıyor havasını verir yerli yersiz, lüzumlu lüzumsuz resimleriyle, yazılarıyla topluma yansıdıgı şekliyle, Necip Fazılın (RH.a) üslubu ve yakıştırması ile Genelev bültenleri gibidir ne yazıkki…

Haberlerde genelde en uç noktalar seçilir, her türlü gıybet ve dedikodu sayfalarının hepsine sirayet etmiştir, Makale ve günlük yazıları toplumun belli kesimlerini devamlı rencide eder mahiyettedir. Genelde Devletçi bir yapıya sırtını dayayan Medya gücünü gizli otoriteden alıyormuş izlenimini vererek tam bir yıldırma siyaseti uygulayıcı tavırların içerisindedir.

Yeri geldiginde hükümetler deviren bir yapı izlenimini verir, yeri geldiginde Hakim kendisidir, Savcı kendisidir ve Devlet kendisidir. İtiraz eden bazı cılız sesleride çıktıgına çıkacagına pişman eden bir yayın bombardımanıyla ebediyyen susturururlar. Bazı yayın organları vardır ki içler acısıdır. Kendisini Milliyetçi – Muhafazakar konumda görürler ama daha iç sayfalarına gözümüz iliştigi andan itibaren yalanlarına şahit oluruz…

Örnegin; bir tarafta sekiz sütun halinde bir Ramazan sayfası hazırlanır; Fıkıh, Tefsir, Hadis, İslam Tarihi ve Dini hikayeler anlatılır. Karşı sayfaya baktıgımızda Kadınların daha cazip görünebilmeleri için ne tür makyajın, nasıl yapılacagı, astroloji uzmanının o günkü hezeyanları, giyim kuşam ve saç bakımı hususundaki İslamın zıddı tavsiyeler ve her türlü gayrı Dini söz ve yazıların Müslüman Ailelerin bu tür yayın organları sayesinde İtikadi ve Âmeli zıtlaşmayı evlerine taşıdıgına şahit oluruz.

Bu tür Yayın organlarına baktıgımızda Terbiye kuralları diye verilen bilgilerin tamamiyle Batı çıkışlı oldugunu, Evde nasıl giyelim, dışarda bu gün neler modadır, ya da bu günün makyajı gibi yazılar ve Resimler, şehvet kamçılayıcı hikayeler, Resim ve fotograflarda özellikle kullanılan açık saçık bayanların giysileri ve örnek olarak gösterilen tiksindirici boyalı yüzleriyle Gazetelerde ve Televizyonun ana haber bültenlerinde nefretimizi kazandıklarını bilseler, güya İslami televizyon sahipleri ne kadar sahte bir yüzün sahibi olduklarını bilmezlermi anlamak güç…

Resmi kanalların ve bazı bilinen zihniyetlilerin hâl ve hareketlerine sözümüz yok. Onların ne olup olamdıkları belli ama Biraz İslam, biraz küfür, Erotik film ve reklamlarıyla şehvet, insanlara Kaderi lanetli olarak dinlettirilen şarkı- türkü ve düzeysiz reklamları, Dizilerdeki bilinçli yapılan içki propagandaları, Banka reklamları, biraz bilgi-ilim biraz Münafıklık aşılayan Medya en fazla İslamiyete zarar veriyor düşüncesindeyim…

Ayrıca özel ve Devlet eliyle beslenen, teşvik edilen Yazar, Romancı, Şair, piyes yazarı, tiyatrocu ve sinemacılar ve günümüzdeki Dizi filmleriyle bozulmamış yöreleri Ahlakıyla, kültürüyle, örfüyle, ananesiyle, gelenekleriyle dalga geçilerek, onlara bilinçli olarak küfredilerek yapılan çalışmalar toplumun düzenini, nizamını tamamıyla bozucu ve tahrip edici nitelik taşımaktadır diye düşünüyoruz.

İşte bütün bunlar yukardaki verdigimiz Ayeti Kerimede geçen FAHŞA fiilinin ürünleridir. Dilimize de aynen giren Fahşa yani Fahişe aslında yalnız kötü kadın manasına gelmez. O fiileri işleyen kötülükleri işeyen, şer düşünce sahiplerini içine alır kapsamlı bir sözcüktür. Fahişe sözcügü; yalnız Kadınlar Fahişe olmaz…

Allahın Dinine muhalif hareket eden, konulan kuralları çigneyen, haddi aşan, sınırı geçen, EMİR VE YASAKLAR bütününü hiçe sayan, her ferd; Kadın olsun, Erkek olsun Fahişe kapsamına girer. Bu İnsanlar Allahın İnsanlar için koydugu kuralları hiçe saymakla aslında İnsanlık şeref ve Haysiyetini ve onurunu da hiçe sayıyorlar. Yer yüzünün en şerefli yaratıgını (Eşrefi mahlukat); Hayvanlardan daha aşagı dereceye indirmek istiyorlar.

İnsan olma üstünlügünü hâl ve hareketleriyle, tavırlarıyla, yaptıkları yayınlarla, sözleriyle, düzenledikleri açık oturumlarıyla, aşagıların aşagısına çekiyorlar. Şu husus kesinlikle bilinmelidirki; Biz Allaha inanan İnsanlar olarak yaptıkaları işlerin Şeytanın âmeli olduguna inanıyoruz ve onlarında İblisin Askerligine soyunduguna kanaat getiriyoruz. Allah Müslümanları; Cümlesinin şerrinden muhafaza buyursun.

Haberlerin Müslümanın hayatında ne kadar öneml bir husus olduguna geçecek olursak; Allahın sıfatlarından olan ve * Herşeyden haberdar olan * manasına gelen HABİR sıfatı da aynı kökten gelen kelimelerdir. Hadis ıstılahı olarak HABER kelimesi bir kaç manada kullanılmıştır. En yaygın ve kabul gören tanımı; HADİS terimiyle eş anlamlı olarak kullanılmış ve Hz. Peygamberin (sav) Hadislerine HABER denmiştir. Haber: Mana olarak; Bir şey veya konu hakkında aktarılan bilgi manasını taşır kısaca..

Ravilerin bizzat Hz.Peygambere (sav) ulaşan Hadisleri (merfu) nakletmekle yetinmeyerek, ayrıca Sahabeye dayanan (mevkuf) ve Tabiine varan (maktu) nakillerle de meşgul olduklarını göz önüne alan, Hadisçilerin büyük çogunlugu, her türlü rivayeti İHBAR manaında kullanmışlardır. Bu duruma göre Hadise Haber; Habere de Hadis demekte bir sakınca yoktur.(Suphi es Salih. Hadis ilimleri)

Biz Müslümanlar her hangi bir HABER duydugumuzda dogrulugunu tetkik etmek ve araştırmak durumundayız. Fasık kimselerin getirmiş oldugu haberleri araştırıp, tetkik ettikten sonra haberin, haber oldugu kanaatına varırız. İslamın ilk günlerinden başlayarak günümüze kadar toplum içerisinde yayılan haberlerin dogrulugunun araştırılmadan kabul edilmesi anlaşmazlıklara sebep oldugu gibi huzursuzluk ve problemler çıkaracagıda kaçınılmazdır.

Yine Zamanımızda olan hadiselere ve Haberi hangi yollardan aldıgımıza dönecek olursak: Mesela aynı anda dünya da olan hadiseleri gözler önüne seren Televizyonlar bizim için büyük bir NİMETTİR ama kullanış şekli çok çok önemlidir. Haber bülteninde spiker Afganistan mücahitlerinden ayrılıkçı TERÖRİST diye bahseme hakkını kendisinde bulabilmektedir ya da Amerikan agzıyla konuşmayı tercih sebebi sayar.

Başka bir Haber kanalını açarsınız İsrail – Filistin mücadelesi anlatılırken : 1948 den bu tarafa sistemli bir katliam yapan ve Filistinlilerin asli vatanında, Amerikanın sınırsız destegiyle Devlet olan İsraillilerin katliamı geçiştirilirken; Filistinlilerden SAGCI Hristiyan, ya da SOLCU Müslüman diye bahsederler TÜRKÇE konuşan spikerler…

Günümüzde Kıtalar ötesinden gelip IRAK devletini işgal eden süper cani güçlerden sitayişle bahseden Haber kanallarımız; Vatanını müdafaa eden ,Namusunu şerefini koruma gayretiyle düşmanla mücadele eden güçlere Direnişçiler yakıştırmasını yapar ve bizlerde kuzu kuzu dinleriz.

Bir düşünsek O İnsanların başına gelen bizim başımıza gelseydi ne yapardık bilmiyorum. Aferin iyi yapıyorsunuz, alın memleket te sizin olsun insanlarımızı da tepe tepe kullanın, istediginizi yapın haklı olan sizsiniz mi derdik ? Yoksa; İstiklal savaşında oldugu gibi Ya İSTİKLAL YA ÖLÜM sag duyusuyla yapılan ölümüne bir mücadeleye mi girişirdik bir düşünelim. Yani kendimizi her zaman zalimin degilde biraz da MAZLUM olanın yerine koyarsak daha insaflı hareket edereriz diye düşünüyorum…

Adalet ve Hakk ölçüleri herkese gereklidir, lâzımdır. Her türlü Haberleri verirken, Haberlerin TAHKİK edilmesinin farz oldugunu bilmiyen Müslümanlarda, söylenen sözcüklere, söylendigi şekliyle inanmadan önce insaf ölçüleriyle bir daha düşünsünler… * FASIK oldugu kat’i olarak tesbit olunan kimsenin haberlerinin geçersiz oldugu, kabul edilemeyecegi, çünkü haberin bir EMANET oldugu…* Müslümanlar tarafından bilinmesi zaruridir…

İslam FIKHINDA Şahitligi bile kabul edilmiyen FASIKLARIN diger hususlardaki Haberlerine dahi güvenilip kabul edilemeyecegi bir gerçektir. Günümüzde oldugu gibi Yazılı, sözlü ya da gösterim yoluyla Müslümanları Haberleriyle zehirleyen ve ya Âhlaki deger yargılarımızı her geçen gün irdeleye irdeleye toplumu Âhlaksızlıga sevkeden bu gibi FASIK insan müsveddelerini bizlerde ADAM yerine koymasak, sözlerine itibar etmesek, Haberleri dogru dahi olsa TAHLİL edilse belkide bir ölçüde vazifemizi yapmış oluruz…

O hâlde diyebilirizki; Tüm bu ve buna benzer âhlaksızlıgı yayma ve propaganda etme araçlarını ortadan kaldırmak İNSANİ ve İSLAMİ bir sorumluluktur, görevdir. Cenabı Allah (cc), bütün bu kötü yollara başvuranların , yalnızca Ahirette degil, Dünya da da cezayı hak eden suçlular oldugunu bizlere Peygamberleri vasıtasıyla bildirir…

Şurası bilinmelidirki; Güvenilir olmayan bir kimsenin getirdigi bir HABERE dayanarak, bir şahıs, bir gurup, bir teşkilat veya bir Milletle mücadeleye girmek katiyyen dogru degildir. İslam hukukunda şahitlik konusunda FASIK bir kimsenin şahitligi kabul edilmedigi bilinen bir gerçektir…

Müslümanlar olarak öyleyse Allaha güvenmeli ve onun belirledigi kötülükleri ortadan kaldırmak için elimizden geleni yapmalıyız. İkinci vazife olarak Haberleri getiren şahıslara, itimada lâyık olup olmadıklarına ve bu gibi şahısların FASIK ve Zahiren İtimada lâyık bir kişi olmadıgı anlaşılırsa getirdigi HABER dogrultusunda harekete geçmeden önce, Haberin dogrulugunu TAHKİK etmeleri Müslümanlara bir İLKE olarak va’z edilmiştir.

Üçüncü olarak uygulamamız gereken husus; HABER dogru da olsa tahlil edilmeye muhtaç tır. Tahlili istenen bir haber bütün yönleriyle TAHKİK edilmeli ve çıkan sonuca göre hareket edilmelidir. Dogru olan Haberlerin yayılabilmesi için TAHLİL etme gücü olan kimselerin izni ise zaruridir.

Bu mevzumuz içi yine Ebedi Hayat mektebimiz Kuranı Kerime bakacak olursak, Nisa Suresi. Ayet. 83.te Rabbimizin mealen şöyle buyurdugunu görürüz: *** Klendilerine güven ve korku hususunda bir haber geldiginde onu yayarlar. Halbuki o hâlleri Peygambere ve ya Mü’min Kumandanlara götürselerdi onlar ondan ne gibi sonuç çıkaracaklarını bilirlerdi. Eger üzerinizde Allahın nimet ve Rahmeti olmasaydı pek azınız müstesna muhakkak şeytana uymuş gitmiştiniz…***

Agızdan kaçan ya da dudaktan istemeden dökülüveren sözler icabında gerek şahsın üzerinde veya mensubu bulundugu teşkilatın, cemiyetin içinde telafisi imkansız büyük yaralar açabilir. İcabında herkes, Hadiselerin seviyesine inebilecek olgunluga sahip olamazlar. İçerisinde bulundukları şartların ciddiyet ve nazikligini idrak edemezler.

Ayrıca İslam cemaatının menfaat yönünü keşfedemeyecek derecede tecrübesiz de olabilirler. Böylece şuradan buradan gelen haberleri eleştirmeden, kaynagını ve dogruluk derecesini tetkik etmeden rahatça yayarlar. Dillerde dolaşmaya başlayan HABER, ister emniyet hususunda olsun, ister korku hususunda olsun her iki hâlde de davanın bünyesinde onulmaz yaralar açabilir ve bütün cemaat tehlikeye düşebilir. Kısaca güven ve korku hususundaki bir haberi daha kesinleşmeden SIHHAT DERECESİNİ TAHKİK ETMEDEN ve tahlil ettirmeden ulaştırılan bir haber, HABER olmaktan çıkar. Sonuçta varılan nokta:

1.) YALAN HABERLERİN YAYILMASI HARAMDIR.
2.) HABERLERİ TAHKİK ETMEK FARZDIR.
3.) HABER DOGRU DA OLSA TAHLİLE MUHTAÇTIR.

Allahım. Her dogruyu ve Mutlak kesin HABERLERİ KURANI KERİMDEN aldık. Mukaddes kitabın Kur’ânı Kerimi bizden uzak eyleme. Bizleride Kur’ân’dan uzaklaştırma. Bizi Kur’ân’a, Kur’ân’ı bize küstürme. Kur’ân’ın nezih mânâlarını bize, bizim dimağ ve duygularımızı Kur’ân Kerime kapalı tutma. Kur’ânı Kerimi doğru anlamamızı kolaylaştır. Kur’ân’a lâyık doğruluğu ve üstün değerleri yaşamamızı kolaylaştır. Kur’ânı Kerimi hayatımıza hâkim kıl.

Sosyal ve ferdî davranışlarımızda Mukaddes Kitabımızı bizlere hakem kıl. Mukaddes Kitabımızı Kalbimize ve aklımıza mürşid kıl. Kuranı Kerimi tüm insânî hedeflerimizde hayatımıza rehber kıl. Yolumuzu Kur’ânı Kerim ile aydınlat. Bahtımızı Kur’ânı Kerim ile aç. Dünyamızı Kur’ânı Kerim ile NURLANDIR. Âhiretimizi Kur’ânı Kerim ile kurtar. Sen her şeye Kadirsin Allahım…Amin…
Sermed Kadir… 20.01.2005

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht. Erforderliche Felder sind mit * markiert