İSTİŞARE…

İSTİŞARE… İfade olarak, *İSTİŞARE*, MÜŞAVERE, şivar, meşveret, meşûrâ, meşvûra; aynı kökten türemiş kelimeler olup *DANIŞIP işaret almak, rey almak ve bir mesele hakkındaki görüşünü sormak* mânâsınadır. Toplanıp meşveret eden cemaate de *ŞURA*diyoruz. İslami kaynakların hemen tamamına yakınında Şûrâ, Müşâvere, Meşveret ve İstişare kavramları birbirlerinin yerine kullanılmışlardır. Bazen şûrâ bazen müşâvere ve bazen de istişâre kavramları kullanılmıştır, fakat bunlardan kastedilen manâ’lar yukardaki tarifte geçen manâ’lardan farklı değildir. İstişare kavramının terim olarak manâsı: İslami harekette veyahut Ümmeti ilgilendiren her hangi bir konuda, Allahu tealaya itaat ve ibadet etmek üzere  hakkı ya da *HAK’KA EN YAKIN OLANI* belli bir usül’de ve  belli ESAS ve kural’lara RİAYET ederek araştırıp bulmak maksadıyla  karşılıklı görüş ve alış veriş yolunda yardımlaşmak ve dayanışmaktır diye tarif edilebilir. Cenabı hak Bakara suresi ayet.14.te mealen şöyle buyurmaktadır: *** İşte böylece biz sizi, insanlara şahit ve örnek olmanız için vasat, yani hayırlı, şerefli, adaletin şahidi merkez bir ümmet kıldık…*** Rabbim bizleri istişareye uyan firaset ehli kişilerle bir ve beraber eylesin… Sallu…

 

2.  İSTİŞARE…İnanıyoruz ki; İstişarede en önemli hususlardan birisi İZLENECEK YOL ve yöntemlerdir. Bu hususta bütün esas,KAİDE ve KURAL’LAR, hedef ve gaye’ler, tümüyle RABBANİ olmak zorundadır. Bu ESAS ve alınacak, uyulacak usül ve deliller ALLAHIN ŞERİATI ile belirlennmiş olmalıdır. Cenabı Hak Kuranı keriminde İSTİŞARE’Yİ mü’minlerin vasfı olarak saymış, Peygamber efendimizi (sav) ashabıyla İSTİŞARE ile emretmiştir. Peygamber efendimiz de (sav) hadislerinde istişarenin önemi üzerinde hassasiyetle durarak  Ümmetini İSTİŞARE hususunda teşvik etmişlerdir. Örnek aldığımız bir Hadis mealen şöyledir: ** Her hangi bir işi murad eden ve o hususta bir müslüman kardeşi ile İSTİŞARE eden kimseyi Allah Celle celaluhu işlerinin en doğrusuna HİDAYET eder. (Kenz’ül Ummâl)** İslamın TEMEL prensiplerinden biri olan ŞURA, son derece önemli bir prensiptir. İslam cemaatının üyeleri *ŞURA* prensibine ne kadar titizlikle uyarlarsa inşaallah o kadar az hata içerisinde olacaklardır. Rabbim bizler bu konuda TİTİZ davranan kullarından eylesin…Sallu…

 

3.  İSTİŞARE… Şurası kesinlikle unutulmamalıdır ki; henüz İslam devleti yokken Müslüman Cemaatın *ŞURA* prensibiyle emredilmesi büyük bir EMNİYET ve ÖNEM taşımaktadır. Şura prensibi, Müslümanların hayatında devletin bir siyasi nizami, düzeni olmaktan çok daha öte bütün islam cemaatının ANA vasfıdır diyebiliriz. Mübarek bir topluluk olan  İSLAM ÜMMETİ ŞURA esasına göre hareket etmesi gerektiğinin bilincindedir. *ŞURA* kavramı islami ıstılahta manâ olarak: İşaret almak, belli bir iş veya mevzuu hakkında GÖRÜŞ sormak, DANIŞMAK, fikir ve düşünceleri öğrenerek en doğru ve İSABETLİ OLAN HÜKMÜ elde etmek manâlarına gelir. İnsanların güvendikleri kimselerle toplanıp fikir alışverişi yapmaları, birbirlerine danışmaları, birbirlerinin bilgi ve tecrübelerinden faydalanmaları, en doğru ve isabetli olanı bulmakta yardımlaşmalarıdır. Şura prensibini ne kişisel hayatımızdan ne de cemaat ve devlet hayatından çıkarıp atmamız mümkün degildir. Çünkü ŞURA gerek fert, gerek cemaat, gerekse DEVLET hayatının siyasi, sosyal ve ekonomik bütün kesimlerini kapsayan bir prensiptir. Onun için diyoruz ki: Önce Müslüman daha sonra İslam cemaatı ve en sonunda islam devleti  ŞURA esasına göre hareket etmek zorunlulugunun içerisindedir. Buhari’de rivayet edilen hadis mealen şöyledir: **İstihâre eden kimse hüsran görmez ve istişâre eden kimse de pişman olmaz.** Rabbim bizleri Kur’an ve Sünneti seniyye’ye hakkıyla uyanlardan eylesin…Sallu…

 

4.  İSTİŞARE…Kardeşlerim… Bilinmelidir ki; Ayet ve hadisler, istişarenin ne şekilde yerine getirileceği, İSTİŞARE edilirken nelere RİAYET edilip nelerden kaçınılacağı hususlarında da önümüzde ŞAŞMAZ ÖLÇÜ’LER vermektedir. Allahın ve onun şanlı Rasulünün emrettigi istişareye muvaffak olmanın, başarı ile uymanın yolu, ancak bu şartlara İTAAT’LA bağlanmaktan geçer. Yoksa gelişi güzel mevzu’larda, gelişi güzel kimselerin AKLINA ESTİĞİ şekilde FİKİR BEYÂN etmesiyle varılan her neticeye, her sonuca *İSTİŞARE* neticesi gözüyle bakmak mümkün değildir. Nasıl ki ORUÇ tutmak için  sadece AÇ kalmak yetmiyor ve Niyyet, imsak gibi şartlara riayet edip orucu bozacak hareketlerden sakınmak gerekiyorsa, sünneti seniyyedeki istişarenin yerine getirilmiş olması içinde, bu sünnetin kendisine has olan şartlarını DİKKATE ALMAK icap etmektedir. İSTİŞARE ile işlerin güzel neticelere varması, siyâsi, içtimâî, askeri, kültürel vs. bütün alanlarda problemlerin çözülmesi mümkündür. Kişi ne kadar AKILLI, ZEKİ ve TECRÜBELİ bulunursa bulunsun, Cenâb-ı Hakk’ın Kur’anı Kerîm’inde işaret ettiği ve fâillerini övdüğü İSTİŞARE esasına uygun hareket etmedikçe, faydalı sonuçlara ulaşması ve problemlerini güzel bir şekilde çözümlemesi mümkün değildir. Peygamber efendimiz (sav) bir hadisinde mealen şöyle buyurmaktadır: **Akıl sahiplerinden İRŞAD isteyiniz, yolun doğrusunu bulursunuz. Onlara İSYAN etmeyiniz, sonra PİŞMAN olursunuz…** Rabbim bizleri okuyan, anlayan, KAVRAYAN ve bilgilerini paylaşaşıp beraberce İSTİŞARE ile HAREKET edenlerden eylesin…Sallu…

Sermedkadir…

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht.