TEVEKKÜL…

TEVEKKÜL… Olaylara karşı Mü’mince duruşun adı olan * TEVEKKÜL* manâ itibariyle; Âcizlik gösterme, başkasına GÜVENİP DAYANMA, ALLAHA GÜVENME, Allahu Tealanın hükmünün MUTLAKA MEYDANA geleceğine KESİN OLARAK İNANMA ve alınması gereken TEDBİRLERİ ALDIKTAN SONRA işlerini  RABBİNE BIRAKMA anlamında Kur’anî bir terimdir. *TEVEKKÜL*: Kişinin, *ŞARTLARINI YERİNE GETİREREK*, işlerini Allah Teâlâ’ya bırakması bir işe başlarken *SEBEPLERE YAPIŞTIKTAN SONRA ALLAHU TEALAYA GÜVENMESİ*; kalbin, her işte Allah’a İTİMAT etmesi, bağlanmasıdır. Örneğin bu haftaki İZMİR DEPREMİNDE Yüz kişiden fazla insanımız dünyasını değişti. Bin kişiden fazla yaralımız vardı. Üzüldük, ağladık, içimiz acıdı… Bu hususlar İNSAN OLMAMIZIN getirmiş olduğu reflekslerimiz, Fıtratımızın geregi olan DUYGU VE HİS dünyamızın DIŞA vurumudur. *TEVEKKÜL* keşke olmasaydı diye ağlayıp sızlamak yerine mümkün olduğunca *İŞİMİZİ SAĞLAM YAPMA*, her türlü çalışmalarımızda sadece GÜNÜ KURTARMA aldanmışlığıyla değil, İLERİYİ DÜŞÜNEREK yaptığımız kafa ve beden EMEK, İŞ GÜCÜNÜN ortaya koyduğu güzellikler bütünlüğüdür… İbni Mace’nin zamanımıza taşıdığı hasiste, Peygamber Efendimiz  (sav) mealen şöyle buyurmaktadır: ** Eğer siz ALLAHA HAKKIYLA TEVEKKÜL EDERSENİZ, O sizi KUŞ’U rızıklandırdığı gibi rızıklandırır…** Rabbim bizleri her türlü TEDBİRİ aldıktan sonra TAKDİRE RIZA gösterenlerden eylesin…Sallu alâ Rasulina Muhamm…

 

2.  TEVEKKÜL… İnanan İnsanlar olarak *TEVEKKÜL*, elimizden gelen GAYRETİ gösterdikten sonra SONUCU Allah Teâla’ya HAVALE etmenin adı’dır. ACİZLİĞİMİZİ, ÇARESİZLİĞİMİZİ, İTİRAF EDEREK Rabbimize *KAYIYSIZ ŞARTSIZ* teslimiyettir TEVEKKÜL. Sevinçli  olduğumuz  anlarda, kederli  olduğumuz  zaman  diliminde, Refah seviyemizin yükseldiği, elimizdeki niğmetlerin sonsuz olduğu vakit ya da elimize geçen  Rızkımızın DAR, KIT olduğu zamanlarda, kısacası HER ANIMIZDA Allahu Tealaya sığınmaktır TEVEKKÜL… En zor anlarımızda yanımızda kimseyi bulamasak da, ÜMİDİMİZİ KESMEDEN el açıp Yüce Rabbimizden yardım dilemektir TEVEKKÜL… Yanlış anlaşılmasın; *TEVEKKÜL*, hiç bir zaman, çalışmayı ve Sebebe sarılmayı TERK edip, *ALLAHIN DEDİĞİ OLUR* diyerek KENARA ÇEKİLME âmeliyesi değildir. Tirmizi’nin bir rivayetinde, Peygamber Efendimiz (sav), devesini salıvererek Allah’a TEVEKKÜL ettiğini söyleyen bir bedeviye ** ONU BAĞLA DA ÖYLE TEVEKKÜL ET, buyurmuştur…** Rabbim bizlere AKIL ve NAKİL ile yol bulma becerisini nasip ve müyesser eylesin…Sallu…

 

3.  TEVEKKÜL… İçimizi acıtan, İZMİR DEPREMİNDE olduğu gibi ya da her hangi bir SEL FELAKETİ, TABİİ AFET’LER veya Yaşadığımız SALGIN HASTALIĞA yakalanmama adına; Öncelikle *ELİMİZDEN NE GELİYORSA* yerine getirmemiz asıldır diye düşünüyorum. *TEVEKKÜL*, din’e veya dünya’ya ait herhangi bir hususta, alınacak bütün TEDBİRLER ALINDIKTAN SONRA, konu ile ilgili her TÜRLÜ GİRİŞİMLER yapıldıktan sonra, O İŞİN NETİCESİNİN Allahu Teala’ya bırakılmasıdır. *TEVEKKÜL*, insanın kendine yüklenen BÜTÜN GÖREVLERİ yaptıktan sonra işin sonucunu Allaha bırakması, O`nun yaratacağı neticeyi GÜVEN VE RIZA ile karşılayıp, insanlardan bir beklenti içerisinde olmaması; kısaca Allahu Tealaya GÜVENİP, âkıbetinden ENDİŞE etmemesidir. TEVEKKÜL, kalbin Allahu Tealaya SONSUZ İTİKADLA BAĞLANMA hadisesidir. Şayet İTİMAT VE GÜVEN duygusu olmazsa TEVEKKÜL’DEN söz edilemez; KÂLP KAPILARIMIZ Allahu Teala’dan başkasına açık kaldığı sürece de hakîkî TEVEKKÜLE ulaşılamaz…Rabbimiz Furkan Suresi ayet. 58. de mealen şöyle buyurmaktadır: ***Ölümsüz ve daima diri olan ALLAHA GÜVENİP DAYAN. O’nu hamd ile tesbih et. Kullarının günahlarını O’NUN BİLMESİ yeter…*** İnandık, İMAN ETTİK elhamdulillah… Sallu…

 

4.  TEVEKKÜL… Kardeşlerim, Rabbimize SONSUZ şükürler olsun ki; *İMAN VE İTİKAD* ettiğimiz güzellikler ve özelliklere sahibiz. İnanıyorum ki; *TEVEKKÜL*, Müslümanların KADER’E olan inançlarının, İMAN’LARININ bir sonucudur. TEVEKKÜL EDEN kimse, Allahu Tealaya KAYITSIZ ŞARTSIZ TESLİM olmuş, KADER’İNE RAZI olan kimsedir. Fakat, nasıl KADERE İNANMAK tembel tembel oturmayı, herşeyden *EL ETEK ÇEKMEYİ* gerektirmiyorsa, TEVEKKÜL DE tembellik ve miskinliği gerektirmez. Gerçek TEVEKKÜL eden Mü’min, çalışmadan kazanılamayacağını, EKMEDEN BİÇİLEMEYECEĞİNİ, amelsiz CENNETE girilemeyeceğini, *İHLAS’LA İBADET VE TAAT’TA bulunmadan Allahu Tealanın RIZA’SINA kavuşulamayacağını bilir. Kur’anı Kerim, mü’minleri tıpkı takvada olduğu gibi, böyle bir TEVEKKÜLE TEŞVİK ediyor. Tevekkül, hakka tam bağlılık, azimli ve kararlılık sahibi olma unsurları ile güçlenir, yerine getirilir. Rabbimiz Âli İmran Suresi ayet. 159. da mealen şöyle buyurmaktadır: *** O vakit Allah’tan bir rahmet ile onlara yumuşak davrandın. Şayet sen KABA, KATI YÜREKLİ olsaydın, hiç şüphesiz, etrafından dağılıp giderlerdi. Şu halde onları affet; bağışlanmaları için dua et; İŞ HAKKINDA ONLARA DANIŞ. Kararını verdiğin zaman da artık Allah’a DAYANIP GÜVEN. Çünkü Allah, kendisine dayanıp güvenenleri sever…*** Rabbim bizleri RIZASINA MUVAFIK hareket eden kullarından eylesin…Sallu…

 

Sermedkadir…

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht.