Kadın-Erkek Ayırımı

Cenabi Hak Kuranı Kerimde Ahzab suresi ayet. 35. te mealen şöyle buyurmaktadır; *** Allahın emrine uyan Müslim erkekler ve müslime kadınlar, Mümin Erkekler ve Mü´mine kadınlar, taate devam eden erkekler ve taate devam eden kadınlar, niyet söz ve hareketlerinde dogru erkekler ve dogru kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, mütevazi erkekler ve mütevazi kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, Oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, Irzlarını koruyan erkekler ve Irzlarını koruyan kadınlar,-tesbih,tehlil,tekbir, kur´an tilaveti ve ilimle- Allahı çok zikreden erkekler ve çok zikreden kadınlar, işte Allah, bunlar için bir magfiret ve büyük bir mükafat hazırlamıştır…***

Bu Ayetin tefsiri yapılırken çogu tefsirlerde (Fi zilâl, İbni kesir, Saffetut tefasir, Hak Dini, Kuran Dili, Rûhul beyan gibi) şu nakil yapılıyor; Mü´minlerin Annesi Ümmü seleme (R.a) Peygamber efendimize (sav) diyor ki: ** Ya Rasulallah Kuranda Allah (CC) erkekleri zikrediyorda neden bizim zikrimiz geçmiyor ? dedim. Ve bundan sonra bu ayet nazil oldu diyor. **

Evet Zamanımızda en çok konuşulan ve tartışılan meselelerden biriside, Kadın – Erkek eşitligi, ya da eşitsizligi üzerine yapılan yerli yersiz konuşmalardır. Hatta bazıları çıkıp Din adına saçma sapan sözler söyleyebilmekte, İnsanların kafasını, fikir ve düşüncesini allak bullak etmektedirler.

Allah(cc) Kitabında, Müslüman erkeklerle beraber ve aynı vasıflarla kadınlarıda zikrediyor. Zaten Kuranı Kerimde ne zaman Erkekler anılıyorsa beraberinde Kadınlarada yer verilmektedir. * Müslüman erkekler ve Müslüman KADINLAR veya Mü’min erkekler ve Mü’min Kadınlar yada Ey İnsanlar gibi…* Bizler inanıyoruz ki; Tevhid mücadelesinde kadının da, Erkegin oldugu gibi çok önemli vazifeleri vardır.

İslam dini bütün insanlıgın Islahını hedef edinen bir hayat nizamıdır. İslam bu hususlarda kesinlikle KADIN ve ERKEK ayırımına gitmez. Aksine İslam dini, hem erkegin hemde kadının iman edip Salih, güzel ameller işlemesini ister. Unutmamak lâzımdırki; Kuranı Kerim her AYETİNDE Kadınıyla ve Erkegiyle bir bütün olarak İnsanlıgı hedef almıştır.

Cenabı Rabbulalemiyn Ali İmran suresi ayet.195.te bu hususta mealen şöyle buyurmaktadır: *** Nihayet Rableri dualarına şöyle karşılık verdi; içinizden gerek erkek gerek kadın olsun Salih amel işleyenin amelini karşılıksız bırakarak boşa çıkarmayacagım. Kiminiz kiminizdensiniz. Şimdi hicret edenlerin, yurtlarından çıkarılanların, Benim yolumda işkence görenleri, savaşıpta öldürülenlerin elbette günahlarını örtecegim ve andolsunki, onları Allahtan güzel mükafat olmak üzere Altından Irmaklar akan Cennetlere yerleştirecegim. Mükafatların en güzeli Allah nezdindedir…***

Bu Ayeti Kerimeye göre; Ailenin saadete ermesi, toplumun huzura kavuşması için sadece erkeklerin ihlaslı ve salih olmaları kafi degil, erkeklerle birlikte kadınlarında ihlaslı ve saliha olmaları gerekir. Kadınları saliha olmayan bir toplumun Cemaat yaşantısında, Cemiyet yaşantısında selamete ermesi düşünülemez. Dolayısı ile Ailenin ve böylece TOPLUMUN saadeti ve İnsanlıgın huzuru için * Salih erkek * kadar * Saliha Kadın da * çok önemlidir.

Peygamber efendimiz (sav) bir Hadisi şerifinde mealen şöyle buyurmaktadır: ** Dünya hayatı bir metadır nimetler bütünüdür; dünya metaının nimetlerinin en hayırlısı ise saliha kadındır.**

Dikkat edilirse, Rasulullah (sav) dünya hayatını degerlendirirken saliha kadının büyük önemine işaret etmiştir. İslam kadına KIZ olarak, ZEVCE- EŞ olarak ve ANNE olarak hayatının her döneminde en üstün degeri vermiştir. Toplumun mesut ya da bedbaht olmasında en büyük rolü oynayan KADINDIR.

Kadın tabiri caizse içi hayat ve muhabbet dolu billur bir kadeh gibidir. Bu kadehten NİKAH dudagıyla içilirse hayat NUR’U içilmiş olur. Aynı kadehten ZİNA dudagıyla yudumlanırsa ZEHİR içilmiş tesiri yapar. Hikmetli sözlerden birisinde denilmiştir ki; * Kadın Aile duvarına asılmış bir kandil gibidir. Bu kandil nikah kibritiyle tutuşturulursa cihanı aydınlatır. Zina kibritiyle tutuşturulursa herşeyi yakar mahfeder. Kadın sokaga düşürülürse hayat yolu cam kırıklarıyla dolar…*

İşte burada KADININ yeri gelince Cennetlerin ayakaları altında oldugu mübarek bir varlık ve kendini unutunca, sokaklara salınca da nasıl bir fitne aracı olduguna şahit oluyoruz. Son zamanlarda mesela Türkiyede öyle hadiseler duyuyoruz, okuyoruz ve televizyonlardan izliyoruzki; İnsanın, İnsanlıgından utandıgı safhayı yaşıyoruz. Zina, fuhuş, Kadın ticareti ve rezilligin her türlüsü artık alenen Cadde ve Sokaklarda yaşanmaya başlandı ne yazıkki…

Ne gecesi gece ne gündüzü gündüz..! Toplumu ifsad edici öyle olaylar olmaktaki bütün bunlara bir de ekonomik sebeplerden diye başlayan mazeret arayışları… Sanki insanlıgın bitişinin sinyallerini veriyor diyebiliriz. Böyle bir cemiyet nasıl iflah olur ? Böyle bir toplum kendi gelecegi kuşaklara içinde bulundugu hâli nasıl anlatır ? Bu toplumun üyeleri en önemlisi kendi neslinden nasıl emin olabilir ?

Evet soruları çogaltmak mümkün lakin gayemiz o degil. Şu anda içinde yaşadıgımız Almanya da dahi, Din’leri saptırılmış olmasına ragmen; Bizlerdeki kadar bozulmuşluk yok diyebiliyorsak, bizi buralara hangi düşünce getirdi, ne gibi bir inancın arkasına takıldık ki sonumuz şimdiki gibi bataklıga dogru yol alıyor türünden sorulara cevap bulmak ve çareyide en kısa süre içerisine göstermek zorundayız.

İşte burada her zamanki gibi imdadımıza her derdin devası konumundaki Mükemmel DİNİMİZ ve dinimizin yüce degerleri yetişiyor. Bizler ne kadar DİNİMİZE sarılırsak inanıyorumki o oranda ve en kısa süre içerisinde kurtuluşumuzu gerçekleştirecegiz. İslam Dininde; Kadın ve Erkek hiç bir zaman karşı karşıya geçmiş birbirine havlayan ve ona karşılık veren Kedi- Köpek konumunda degildir. Öncelikle bu konuda anlaşmamız gerekmektedir.

Nikah bagıyla birbirine baglanan EŞ’ler ömür boyu hatta Nikahın devamlılıgı sebebiyle Ahirette bile birbirlerine muhtaç olan en yakın destekçilerdir. Birbirinin yardımcılarıdır. Onun için Aile diyoruz. Onun için Salih erkek diyoruz ve onun için Saliha kadin diyoruz. Bunu ifade etmemizin bir sebebide Aile saglamlıgının NESİL emniyetinde en büyük rolü üstlendigi gerçeginin bilinmesinde yattıgı inancımızdandır.

İnanıyoruzki; Kadının sahih İmana ve Salih âmele sahip olması, dünya hayatının mutlulugunun yakalanmasıdır. Saliha kadın; Namuslu, dindar ve terbiyeli kadın demektir. Ailenin saadete ermesi, O toplumun huzura kavuşması Saliha KADIN ile mümkündür. Allahtan gerektigi gibi korkan, Din’ine baglı, Allaha ve onun Rasulüne itaatkâr, hesap günü şuuru ve bilinci içerisinde olan Saliha Kadın olmadan AİLE mesud olamaz, o cemiyet huzur bulamaz.
Dolayısı ile her inanan Mü’min Kadın önüne ŞUURLU bir şekilde hareket ederek oturup kalkmasını bilmeli; Ben nereden geldim ve nereye gidiyorum demeli adımını ona göre atmalıdır. Öyle yanlış atılmış adımlar vardır ki; Sonradan ne kadar çaba sarf edilse de telafisi mümkün olmayan bir şekilde daha dünyada iken Cehennemi bir hayatın yaşanmasına zemin hazırlanmaktadır ne yazıkki…

Dünya hayatını kendi heva ve heveslerinin yanlış yönlendirmeleri neticesinde perişan eden bu gibi İnsanlar bu cesareti nereden alıyorlar şaşıp kalıyoruz. Günah işlemekte bu denli cesur davranan İnsanlık ne yazıkki Cehennemin korkunçlugundan haberdar degildir. Yani Cehennemin durumu bilinmediginden hiç bir şey ona ölçülemez.

Lakin bilhassa MEKKE’DE nazil olmuş olan SURE’lere bir bakacak olursak Rabbimiz Cehennemin şiddetini, korkunçlugunu ve devamlılıgını geniş bir şekilde Peygamberi aracılıgıyla ulaştırıyor. Ama düşünen beyinlere, İnanan gönüllere ve Akıl sahibi olan bütün insanlıga verilen en güzel mesaj Haramlardan uzak durun ve Hellallardan vaz geçmeyin uyarısıdır.

Biz sadece olayin vehameti açısından bir misal vermeye çalıştık. Şu hususuda belirtmek icap ederki bu tür hayat yaşayan Kadın ve Erkekler, Dünya’larını zindan ettikleri gibi aynı zamanda ebedi Âlem olan Ahiretlerini de kendi elleriyle ve kendi amelleriyle harap ediyorlar. Asıl acınacak durum budur. Oturupta aglanacak hâl bu hâldir. Ölüm gerçeginden uzaklaşmayı mükafat zanneden İNSAN akıl nimetiyle, Mutlak dogru olan Nasslar istikametinde hayatını şekillendirse yine ebediyyen kazançlı kendisi olacaktır.

Allaha ve onun sevgili Rasulüne baglılıgını her şeyin üzerinde tutan Saliha kadın, İslama göre hayatın ilk tadı ve Allahu tealanın erkeğe en büyük ikramı, Nimeti ve emanetidir. Zira hayatın her türlü sıkıntı ve yorgunluklarından sonra huzur bulmak için ona sıgınır; Rahatlıgı, teselliyi ve insan hayatında benzeri bulunmayan lezzeti onda bulur.

Dolayısıyla Allaha inanan Mü’min bir Erkek için en büyük mutluluklardan birisi de, Saliha bir KADIN ile Aile müessesesini saglam bir Nikah akdi ile kurmuş olmasıdır. Aynı durum Kadın için de geçerlidir. Mutlulugu evinde ve Eşinde arayan KADIN Eşini, Çocuklarını, Yuvasını kendisine, Allah tarafından verilmiş büyük bir NİMET olarak görmelidir.

Eger Kadın hayata bu gözlüklerle bakarsa mutlulugu bulmuş, Mesut ve bahtiyar insanların huzurunu taa içinde hisseder. Yok eger kendi yuvasına başka insanları nisbet ederek bakacak olursa ne yazikki hiç bir şekilde mutlulugu yakalayamaz. O kadın hiç bir şekilde doyuma ulaşamaz. Zenginse gözü en zenginlerde olur. Fakirse şükretmeyi bilmez böyle böyle kendini yer bitirir. Ömrünü de, Dünyasınını da, kendisini sevenleri de, bedbaht eder…

İslam toplumunda KADIN farklı konumlarda bulunur ve bulundugu her konumda kendisinin yapması gereken birtakım vazifeleri vardır. Herşeyden önce Mümine KADIN Allahu tealaya iyi bir kul olmakla mükelleftir. Mümine kadının hayatında diger yapacakları bütün vazifeler bu kutsi vazifenin bir geregi ve geniş çerçevesinin bir yansımasıdır.

Hangi yaşta olursa olsun; Bir evlad olarak Saliha Mü’min KADIN öncelikle Anne ve Babasını unutmayan, onlara karşı hürmet ve saygıda kusur etmeyen bir şahsiyyete, karaktere sahip olmalı ve kendisini öylece yetiştirmeye gayret sarf etmelidir. Mümin olan Anne ve Babaların en büyük arzusuda kendilerinden sonra güzide bir Saliha evlat bırakmaktır.

Sevgili Peygamberimiz (sav) bir Hadisi şerifte mealen şöyle buyurmaktadır: ** İnsan öldügü zaman Âmelinin sevabı kesilir. Ancak şu üç’ünün sevabı devam eder: Sadakayı Cariye, Kendisiyle faydalanılan İLİM, ve şahsın lehine DUA eden Salih EVLAD…süneni ebu davud. Kitabı vesaya…**

Bu Hadisi şerife göre İnsanoglu için en hayırlı kazançlardan birisi de Salih evladdır. Bu Hadisi şerif aynı zamanda Anne ve Babalarımıza karşı Salih birer evlad olmamız gerektigini bize hatırlatmaktadır. Hayırlı Evlad; Ana – Babasına iyi davranır, onlara hürmet, saygı, sevgi ve takdir ile muamele eder; yanına gelseler ayaga kalkar, ellerini öper ve onlara hürmetle sesini yükseltmez, onları daima korur, onlara hitap ederken gayet yumuşak davranır, agzından onlara karşı sert, kırıcı sözler çıkmaz.

Ana – Baba dogru yoldan ayrılmış, hak yoldan sapmış olabilirler. Bu durumda müslüman olan evladın görevi onları bu batıl yoldan uzaklaştırmak için yumuşakça, sevgi, hoşgörü ve temkin içinde onlara yaklaşmaktır. Şiddet kullanmadan, kızmadan sertleşmeden ve kesinlikle hakaret etmeden onları iyilikle iknaya çalışarak dogru yola getirmelidir.

Hayırlı Evlad; Ana – Babası müşrik olsalar dahi onlara böyle davranmakla mükellef oldugunu unutmamalıdır. Dolayısıyla Mü’mine Kadın Saliha ve iyilerden olmak istiyorsa, evlad olarak Anne ve Babasını memnun etmeli, onların hayırlı DUALARINI almalı ve bu yolda azami gayret sarf etmelidir.

Şayet Anne ve Babası batılı tercih etmişlerse onları irşad etme, bildigi dogruları anlatma gayreti içerisine girmelidir. Tabiiki Anne – Babaların Şer’i şerife ters düşen emirlerine itaat edilmez. İtaat yalnız maruftadır, iyilktedir, dogruluktadır, Allahın emir ve yasaklarına harfiyyen uymayı gerektirir. Müslüman bireyin ise; Dinin hükümlerine göre hareket edilecegi ise aşikardır. Ancak evlad olarak onlara iyilik etmeye devam edilir. Şeriata ters düşen Anne ve Babalara yapılacak en büyük iyilik, onları hakikatın çizgisine çekmek ve onlara hakikatı sevdirmektir.

Bu konudada onlar benden büyük Annem ve Babamdır, Ben onlara nasıl Allahı, Kitabı, Dini, Peygamberini, Mukaddes degerleri anlatırım dememeli, İslamın dogrularını gücü yettigince Anne ve Babası da olsa, en yakınlarıda olsa, yaş’ları çok ileri seviye ye de varsa mümkün mertebe DİNİ teblig etmeli bu konularda kesinlikle taviz verilmemelidir.

Tabiidir ki; Dini ve Mukaddes degerleri, Şeriatın hükümlerini anlatırken olabildiginin en güzeliyle darıltmadan, üzmeden hatırını kırmadan anlatım gerçekleşmelidir. Yoksa Allah korusun dini sevdireyim derken, dinden sogutma söz konusu olabilir ve büyük vebâl altına girilebilir. Müslüman nerede olursa olsun hassas tavrını her yerde korumalı, gözetmeli, agzından çıkan her sözün sorumlulugunun bilincini taşıyacak firaset içerisinde olmalıdır…

Kitabımız Kur´anı Kerime ve diger İslam tarihleri gibi eserlere baktıgımızda, Peygamber lerin yanında kendilerine yardımcı olan kadınlardan haberdar oluyoruz. Meselâ İsa nın (As) yanında Annesi Meryem, Musanın (As) yanında Asiye, Peygamber Efendimizin (sav) yanında Annelerimizin hepsi, bilhassa ilk Peygamberlik vazifesinin verildigi yıllarda ve ömrü boyunca Hz. Hatice (ra) gibi kadınlar Hak ve batıl mücadelesinde, Firavunlara, Ebu Cehillere karşı Hak davanın yanında olmuşlardır.

Allah (cc) Kitabında inanan Kadınları misâl olarak verdigi gibi inkar eden kadınlarıda veriyor. Tahrim Suresi Ayet.10-12.de mealen şöyle buyurulmaktadır: *** Allahı (cc) inkar edenlere, Nuh´un karısı ile Lût´un karısını misâl verdi . Bu ikisi kullarımızdan iki Salih kulun nikahı altında idiler, Onlara ihanet ettiler. Kocaları, Allahtan gelen hiç bir şeyi onlardan savamadı. -onlara- ´´Haydi girenlerle beraber sizde ateşe girin´´ denildi.

„Allah inananlarada Firavunun karısını misâl gösterdi. O şöyle demişti: -Rabbim bana yanında, Cennetin içinde bir ev yap, beni firavundan ve onun kötü işinden kurtar. Ve beni zalimler toplulugundan kurtar.- ´´Yine Allah inananlara İmranın kızı Meryem´ide misâl verdi. O ki ırzını korudu, bizde onun rahmine, ruhumuzdan üfledik. O Rabbinin sözlerini ve kitaplarını tasdik etti ve gönülden itaat edenlerden oldu. ***

Ayetlerde de buyuruldugu gibi Kadınlardan ikisi İmanlarının mücadelesini vermiş, Tevhid mücadelesinde saflarını tesbit etmiş, Allahın (cc) Salih kullarıyla beraber olmuş ve Rabbimizin Cennet müjdesine lâyık olmuşlar, diger ikiside -Peygamber hanımı olmalarına ragmen- Safını tesbit edememiş, Haktan yana olamamış, Toplumun batıl fikirlerinden kendilerini kurtaramamış, Cahiliyenin kurbanı olmuş, Cehennemin yolunu tutmuşlar, kendilerinin hemen yanında olan Hidayet meşalesi Peygamberlerden istifade edememişler, karanlıktan kurtulamamışlar ve sonunda cehennemlik olmuş olan iki zavallı KADIN…

Demek ki safını tayin etmek hakikaten çok mühim bir hadise imiş ! İşte günümüzde de bütün kadınlar tefekkür edip kendilerini hesaba çekmeli ve şu soruyu kendi kendilerine sorabilmeliler, Ben şu andaki yaşantımla, hâl, tavır ve hareketlerimle kimden yanayım ? Günümüzün en önemli suallerinden birisi bu olmalı ve herkes safını tayin ederken, bilinçlimi yoksa şuursuz bir şekilde onlar gidiyor bende gidiyorum, yada onlar yapıyor bende yapıyorum gibi çok basit kelimelerin ardınamı sıgınıyorlar ? Bu konu cidden özelde kendisini genelde bütün Müslümanlari ilgilendiren bir meseledir diye düşünüyorum.

Peygamber efendimiz bir Hadisi Şerifinde mealen şöyle buyuruyor: ** Kişi sevdigiyle beraberdir… ** Bizde zorda olsa kendi kendimizi hesaba çekercesine oturup düşünmeliyiz, biz en çok kimleri seviyoruz ? Allahın (cc) davasının hakimiyeti için Asiye validemizin, Meryem validemizin ve Peygamberimizin (sav) hanımlarının yapmış oldukları fedakârlıgı yapmamız icab etmiyormu ?

Tabiidir ki; Müslüman Erkekler gibi Müslüman KADINLARDA kocalarını Allah yolunda çalışmaya sevk etmeli, İslam davasında en yakın yardımcısı olmalı her meşru olan konuda

Kocasının destekçisi olmalıdır. Müslüman kadın aslında basit diyebilecegimiz düşüncelerden sıyrılmalıdır. Müslüman Kadın hele hele bu günümüz toplumunun yaşadıgı hayatı çok iyi tahlil edebilmelidir…

Günümüzde; toplumumuz için en etkili yayın organı Televizyondur. Televizyon programlarında da son zamanlarda en fazla Kadın Erkek ilişkileri konu olarak seçilmektedir. Ne yazıkki en uç noktalar bilinçli ve Reyting ugruna gündemde tutulmaktadır. Ezilen Kadın imajı en çok işlenen konu adı olarak yerini almıştır. Egitici ve faydalı olduguna inanmadıgımız bu programlar * KADININ SESİ * olmaktan çok Kadının erkege karşı SAVAŞININ konu alındıgı senarya olarak yaşanmaktadır.

Toplumu her yönden geren Kadın – Erkek ilişkilerinde düşmanca tavırlar sergiletilen bu tür yayınlar kitle yapısını PSİKOLOJİK açıdan dumura ugratmıştır. Aynen Avrupa ülkelerinde oldugu gibi AİLE kavramını yıkmayı amaçlayan bu Senaryolar son bir haftada bir kaç cana malolmuştur. Yalnız Toplum bilinci açısından tehlikeleri çok vahim olacaktır.

Bhizim Dinimizde Kadın – Erkegin, Erkek ise Kadının destekçisidir. Birbirlerinin kanlı bıçaklı düşmanları degildir. İslam Toplumunda Kadın erkeksiz, Erkek te Kadınsız kamil manada Dinini yaşayamazlar. Birbirlerini tamamlayan bu iki cins ne kadar birbirlerine dost olurlarsa, Birbirlerini ne kadar iyi anlarlarsa O kadar hayatın manası artar.

Ama Kapitalist Toplumlarla Kadın Ekonomik problemlerini çözdügü anda ayagını hayata daha saglam basar teması işlenmektedir. Kadın ne kadar fazla üretirse o kadar degerlidir. Üretemedigi anda ise deger hükmünü yitirip ihtiyarlar evinde son gününü beklemeye alan bir maddi külfettir. Daha çok üreten ve aynı zamanda daha çok tüketen Kadın en degerli toplum üyesidir. Topluma hayırlı evlat yetiştirmek, Kocasına sadakatla baglanmak, Babasını saymak ve Annesini düşünmek ise hep başkalarının yapacagı görevler cümlesindendir…

Mesela Çocugunu hizmetçiler hazırlar, yedirir, içirir, uyutur. Egitimini daha üç yaşından itibaren Kreşten alır. Nasıl olsa karnı doyuyor, sırtına en güzel markalı giyecekler alınıyor. Paralı egitimin âlası veriliyor. Babasının burnu bir karış havada. Dedesini – Ebesini ise yaş günlerinde görüyor yetmezmi ?

Aslında hergün yaşadıgımız, gördügümüz ve şahit oldugumuz yaşantı şekilleri oldugu için fazla uzatmadan diyecegim ki; Bu hayat şekli bize uymuyor. Saygısız, Sevgisiz, İnsanlık onurundan uzak, Mukaddes degerlere yabancı, İnsan fıtratını örseleyici, Sadece kendini düşünen bencil, egoist bir toplum yapısı bizlere uzaktan yakından alakasız bir yaşantı şeklidir. Ve ne kadar Elhamdulillah MÜSLÜMANIM denilse de İslama ters, İmandan uzak bir hayat sergilenmektedir.

Yıllardır Avrupa ülkesinde hayatını sürdürmekte olan ben diyorum ki; Ben Din’ine baglı bir Karşılıklı anlayışı İLKE edinen sadece benim için olan bir Eş istiyorum. Ben Allahına uzak durmayan toplum yapısını özlüyorum. Ben Hz.Fatıma’lara lâyık bir kız evladının Babası olarak İZZETLE dolaşmak istiyorum. Ben her şeyi MADDE ile ölçen bir kafa yapısına uzak oldugumu haykırıyorum.

Ben Anne – Babasını İhtiyarlar yurdunda terk edilmişlige mahkum bırakan bir evlat olarak Rabbimin huzuruna çıkmak istemiyorum. Ben Kız kardeşine söz geçiremeyen silik agabeylikten taraf degilim. Saygı, Sevgi, Hürmet gibi hasletleri cebindeki paraya göre ölçen bir kardeşlik anlayışı da bana kilometrelerce uzak bir kavramdır diyorum.

Göstermelik kibarlık pozlarına giren Sahte tavırlar nefret hislerimi kabartmaktan başka bir tesir bırakmaz üzerimde. Makam, mevkii, meslek durumlarına göre insanları tasnif etmek benim KİTABIMDA yazmıyor. Allah (cc) bütün Kainatı İnsanlıgın hizmetine sunmuştur. Dünyada her çeşit yaratık İnsanlıga hizmet etmektedir.

Kendini bilen, Rabbını bilir düsturunca İslam Şeriatına baglı her insan benim için hürmete ve saygıya lâyık konumdadır. Allameyi Cihan olsa bir Kadın başı açık dolanıyorsa ona da iyi gözle bakamam. Otuz yıldır aldıgım Dini egitim öncelikle buna mani olur. Erkek ve Kadın için iki şeye dikkat ederim: Birincisi Namaz kılıyorlarmı, İkincisi Kadın ise Tesettürlümü, Başörtülümü…

Gayrımüslimlere öncelikle birşey diyemem ama hem Müslümanım diyor ve hemde bu iki husus Kadın ve Erkek olan Müslümanlarda yoksa onların söz, hareket ve davranışlarını SAHTE olarak tanımlarım. Denilebilirki; Yanılıyorsun Sen onların Kalplerini biliyormusun belki onlar daha iyidir, dürüsttür, dogrudur… Evet olabilir ama ben İçin, dışa yansıyacagı inancını taşıyorum. Ve diyorumki; Kulundan utanmayan, Allahtan da korkmaz. Bizler Zahire göre hareket ederiz. Görünmeyenin hükmünü veren de Cenabı Allahtır.

Allahım Kucak dolusu günah, adım başı kusur, boyumuzu aşkın yanlışlıklarımızla soluk soluğa koşarak Sana yaklaşıyoruz. Ve Sana hayırlısıyla dönecegiz inşaallah. Sana Günahlarımızla, kusur ve hatalarımızla gelecegiz. Aslında yüzümüz yok; fakat başka gidecek yerimiz de yok, yönümüz de yok, el açacak kapımız da yok.

Allahım Bizi imtihan ve fitnelerin acımasız hâllerine karşı koru. Bizi musîbet ve belâların şiddetli belalarına karşı muhafaza eyle. Bize Senin celâlinin, gazabının ve kahrının adâlet içindeki yargılamalarına ve infazlarına karşı Rahmetinle ve Merhametinle muâmele eyle. Günahlarımızı bağışla. Sen her şeye kadirsin Allahım… Amin…
Sermed Kadir… ..10.05.2005

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht.