İnanıyoruzki; tesettürün mevcudiyeti – varlıgı baştan sona kadar tevatür yoluyla bizlere kadar intikal etmiş bulunan ve zaruri ilim ifade eden Kuran ayetleriyle sabit olmuştur. Bu ayetler Tesettüre- örtünmeye belli bazı hudutları da getirmektedir. Bunlarda kesindir…
Hicab ve Tesettür Ayetlerinin nüzulünden- inmesinden sonra Gerek ASRI SAADETTE, gerek Hulefai Raşidiyn döneminde – ki her iki devrin SÜNNETİNİ takip etmekle emrolunmuşuzdur – Erkek ve Kadının Tesettürü ve birbirleriyle olan münasebetleri kesin hudutlarla şekillenmiştir. Bu durum bütün Müslümanlar için FİİLİ BİR SÜNNET, fiili bir tevatür ve İCMAADIR. Tıpkı NAMAZIN kılınış şeklinin fiili tevatür halini alması gibidir. Sonradan degiştirilmesi düşünülemez…
Hicab ve TESETTÜRE dair emirleri başta Peygamber efendimiz (sav) olmak üzere Asrı saadetten itibaren bütün Müslümanlar vücub tarzında anlamış ve ona göre hareket etmişlerdir.
Günümüzde bizler; başka başka insanların, Cemiyetlerin, Milletlerin kendi zevk, düşünce ve hayat tarzına göre geliştirdikleri ve o Milletlerin kültürlerini yansıtan, onların iktisadi – ekonomik menfaatlarına yaralı olan MODA larına göre kıyafetlerimizi düzenliyoruz. Tabiidirki bu durum iç ve dış dünyamız arasında uyuşmazlıklara yol açıyor. Üstelik bu yabancı giyim kuşam tarzını bizlere yansıtan MODALAR; Reklam, ilan ve pazarlama metodları, yöntemleri ile tüketicilik davranışlarımızı ve giyim kuşam zevklerimizi tesiri altına almaktadırlar…
Belki bu gün için çok basit gelecek ama, Bu zamanda hangi insanımız kendi aklına, zevkine göre giyinebiliyor ? Bazı basitmiş gibi görünen uygulamaları gözden geçirelim. Mesela şimdi erkek elbiselerinde so taraf sagın üzerine gelir. Yani iliklenen sag taraf altta kalır. Halbuki İslami giyim kuşam adabında sag, solun üzerine gelmelidir. Yine mesela BESMELE ile sag adımımızla kapıdan çıkmamız ögütlenirken; Toplu ve Resmi yürüyüşlere SOL ayakla başlanmaktadır. Giyim kuşam ve yapılan degiştirilmiş hareketleri örneklerle çogaltmal mümkündür.
Meseleyi İslam Fıkhı açısından inceleyecek olursak, bu konuda İslam alimlerinin görüşleri şöyledir: Erkegin Avreti; Göbegiyle, Diz kapagı arasıdır. Diz kapagı avrettir. Göbegi ise avret degildir. Bakma konusuna gelince Hafif ya da kaba avret yerleri diye ayırıma tabi tutulmamıştır. Her hangi bir kötülügün dogma tehlikesi olmasa dahi AVRET sayılan yerlere bakmak HARAMDIR…
Kadınların ise; Yabancı erkeklere göre avreti Yüz ve elleri hariç bütün bedeni dir. İmam Ebu Yusuftan (Rh.a) gelen bir rivayette: Zaruri durumlarda dirseklere kadar kollar avret degildir denilmiştir.
İslam alimlerinin çıkardıgı hükümlere göre:
ERKEKLERŞİN GİYİM VE KUŞAMLARINDAKİ ÖZELLİKLER: Erkeklerin giyim ve kuşamları hakkında bazı örneklerde verecek olursak;
A.) Örtülmesi gereken yerleri örtmek ve insanı sıcaktan ve soguga karşı koruyacak kadar elbise giyinmek farzdır. Bu tıpkı yeme ve içmenin ihtiyaç miktarı kadarının farz oldugu gibidir.
B.) Zaruret miktarını aşarak zineti temin edecek ölçüde izar (Belden aşagı örtüsü), rida (Belden yukarı örtüsü), Gömlek ve sarık bu bir erkek takımıdır. Bu örtüleri giyinmek müstehaptır. Zira Allah (cc) Nimetinin eserini kulu üzerinde görmekten hoşlanır.
C.) Bayramlarda ve Cuma günleri muhtaç olanları rahatsız etmemek kaydıyla güzel ve kaliteli elbiseler giyinmek mübahtır.
D.) Erkekler için Kırmızı ve sarı renkte elbiseler giyinmek mekruhtur. Bu renkler Sünnetin hilafına-zıddına diye tarifi yapılmıştır.
E.) Kibirlenmek amacıyla giyilen elbiseler, Erkeklerin saf İPEKTEN dokunmuş olarak giydigi elbise ve Gayri müslimlerin özel elbiselerine benzeyen elbiseleri giyinmek Bir Müslümana HARAM kabul edilmiştir.
Mesela bu konuda bir Foter şapka (Yahudilerin simgesi oldugu için…) , Ya da bir telekli şapka ( Hristiyanların alameti oldugu için.) Müslümanlar tarafından giyilmemesi hususunda verilen FETVA ların üzerinden daha yüz sene geçmemiştir. Ama yinede zamanımızda çok şeylerin degiştigini görüyoruz. Burada 1950.li yıllarda merhum Osman Yüksel Serdengeçti küçücük bir kitabında şu bilgileri veriyor: Bizde ŞAPKALININ ÇOCUGU demek Gavur çocugu manasına gelir diye yazıyor. Ama bu ibareden dolayı hapsi boyluyor… Son zaman Alimleri bu giyim kuşam , şapka hususundan dolayı az çile çekmemişlerdir. Geçelim.
Bir de Erkeklerin başlarının açık gezmeleri hususu dinen Kerahati – günah olmayı gerektirir demişlerdir. Ama bu husus örf ve adetlerle açıklanmıştır şöyleki: Mesela erkeklerin başlarının açık olması yerine göre degişir. Bu hareket tarzı dogu memleketlerinde erkegin başının açıklıgı çirkin bir hareket sayılmış. Aynı durum Batı memleketlerinde çirkin sayılmamıştır. Onun içindirki Doguda erkegin başının açıklıgı ADALET vasfını lekeledigi halde, Batı memleketlerinde Adalet vasfını lekelemez denilmiştir. Altın yüzük ve altın süs eşyası Erkekler için haramdır.
İpekten, altından ve gümüşten yapılmış TAKKE giyinmek mekruhtur. Ölen bir kişinin yasını tutmak maksadıyla siyah elbiseler giyinmek caiz degildir. (Bu husus genelde Hristiyanların adetidir.) Üst üste cübbe giyinmek ya da üst üste kaftan giyinmek mekruhtur. Bu davranış fakir ve muhtaçlara eza ve cefa verebilir. Elbiselerin çok uzun olup kibir için yerde sürünmesi uygun bir hareket degildir.
Domuz derisi hariç, hangi vahayvan derisi olursa olsun tabaklandıktan sonra kürk ya da başka ihtiyaçlar için kullanılabilir. Yalnız renk bakımından mesela MEST lerde Kırmızı mest Firavun un mestidir denilmiştir. Beyaz mest ise hamam mestidir. Giyilmesi güzel görülen ise SİYAH MEST tir. Siyah mest Alimlerin mestidir denilmiştir. Rivayet edildigine göre Peygamber efendimiz SİYAH MEST giyiyordu.
KADINLARIN ÖRTÜSÜNÜN ÖZELLİKLERİNE GELİNCE:
1.) Öncelikle bütün bedeni örten bir elbise olacak.
2.) Giyilen elbiseler ince ve şeffaf olmayacak. Zira böyle olan bir elbise görmeye mani degildir. Çünkü altını gösterir. Peygamber efendimiz (sav) İnce elbise ile yanına giren ESMA dan ( R.anha) yüzünü çevirmiştir. Hz.Aişe (R.anha)yanına ince bir başörtüsü ile giren Hafsa binti Abdurrahmanın (R.anha) başörtüsünü yırtmış ve ona kalın bir BAŞÖRTÜSÜ örtmüştür. Kadın ve Erkeklerin içini göstern ince elbiselerle Namaz kılmaları dahi caiz degildir…
3.) Kadınların giydigi elbise DAR olmayacak, bu elbiselerin içinde Vücut hatları belli olmayacak. Dar elbise giyen kadını, Allah Rasulü (sav) ÇIPLAK saymış ve Cehennemde olacakları bildirilen giyinik çıplakları, İmam Serahsi ( Rh.a) ince elbiseler giydiklerinden dolayı çıplak gibi olan kadınlar diye açıklamıştır. Kadının vücut hatlarını belli eden elbisesine bakmak o uzuvlara bakmak sayılmıştır. İBNİ ABİDİN (Rh.a): ** Kim bir kadını arkadan hayale dalar elbisesini görür, nihayet kemiklerinin şekli kendisine belirirse CENNETİN kokusunu duyamaz. ** Hadisi şerifini delil tutarak uzuvların şeklini belli eden elbise kadınolsa ve cildi göstermese bile yasaktır diyor…
4.) Kadınların üzerine giyilen elbiselerin KOKUSU duyulmayacak: Aslında Allah Rasulü (sav) Kokuyu çok methu sena etmekle beraber, başkaları duysun diye koku sürünüp evinden çıkan kadını ZİNA etmiş olarak nitelemiş ve koku sürünüp CAMİYE giden kadının NAMAZININ kabul olunmayacagını bildirmiştir…
5.) Kadının giymiş oldugu elbise Erkeklerin giydigi elbiseye benzemeyecek: Peygamber efendimiz (sav) Hem erkege benzeyen kadına, hemde kadınlara benzeyen erkege lanet etmiş ve böyle davranan kadın ve erkegin evlere sokulmamasını emretmiştir.
6.) Giyilen elbiseler bizzat ZİYNET olmayacak: Zira ziynetlerin gösterilmesi AYETLE yasaklanmıştır. Ebedi hayat önderimiz (sav) Kendisine biat eden kadınlardan cahiliye kadınları gibi ziynetlerini göstererek dışarıya çıkmamaları için biat – söz alıyordu…
7.) Müslüman kadınların giysileri, Gayri müslimlerin elbiselerine benzemeyecek: Zira bu konudaki Naslar – Ayet ve Hadisler açıktır. Bu husus Kadınlara oldugu gibi erkekler için de aynıdır.
8.) Giyilen elbiselerin üzerine KURAN AYETLERİ işlenmeyecek
Kadınların giyim ve kuşamlarına bir misal olması açısından Elmalılı Muhammed YAZIR (Rh.a) konumuzla alakaı Tefsirinde şu degerli bilgilere yer veriyor: * CİLBABIN TARİFİNİ verecek olursak: Bu beyanda iki suret vardır: Birisi: Kaşlarına kadar başını örttükten sonra büküp yüzünü de örtmek ve yalnız tek gözünü açık bırakmak bizler yetiştigimiz zaman Memleketimizde VALİDELERİMİZİN tesettür – giyiniş tarzı böyle idi. İkincisi de: Alnının üzerinden sıkıca sardıktan sonra burnunun üzerinden dolayıp, gözlerinin ikiside açık kalsa bile, yüzünün çogunu, gögsünü tamamen örtmüş bulunmaktır. Rumi.1310.da İstanbula geldigim zaman İSTANBUL hanımlarının bir peçe ilave edilmek ve elde açık bir şemsiye bulunmak şartıyla TESETTÜR tarzı bu idi.
Söyleyecek söz bulamıyoruz. Zamanımızdan daha 100.veya 110. yıl öncesinden bahseden İslam alimimizin yazdıgı ile Günümüzde degişen giyim ve kuşam şekilleri arasındaki fark hepimizin müşahadesi ile ayan beyan ortadadır.
Sözlerin en güzellerinden birisiyle konumuzu baglayalım: Peygamber efendimiz bir Hadisinde mealen: ** Beni seven, Benim sünnetimle sünnetlensin. Yani ahlakımla ahlaklansın…** buyuruyor.
Allahım. Bizleri Sünnet ve cemaat ehlinin yolundan ayırma. Bizleri senin dosdogru yolun SIRATI MÜSTAKİM den ayırma. Bizleri İslam adabından, İslam ahlakından ayırma. Bizleri Kuranı kerim ve Hadisi şeriflerin gösterdigi yoldan koparma . Bizleri Mezhep imamlarımızın çıkardıgı hükümlerden uzak düşürme. Sen her şeye kadirsin Allahım… Amin…
Sermed Kadir… 10.03.1997