SIĞINAK…

SIĞINAK…Türkçemizde *TUZU KURU OLMAK* deyimi bilinen sözlerimizdendir. Genelde varlıklı, müreffeh, huzurlu ve RAHAT bir hayat sürdüren bireyler için ifade edilir. Ne yazıkki yaşanılan hayatta her bireyin aynı şansı yakalaması kolay olmuyor. Hatta DÜN varlıklı olan aileler çeşitli sebebplerden dolayı bugün büyük bir sıkıntının girdabına girebiliyorlar. Kısa bir süre önce zenginliğin zirvesine çıkmış kişiler günümüzde başka toplumlara EL AÇAR konuma düşebiliyorlar. Günümüz jandarmalığını üstlenmiş olan İRİ devletler; tekerimin önüne TAŞ koydun sebepleriyle kendinden güçsüz devletleri YERLE BİR ediyor, halkını kısa süre içinde öldürüyor, evsiz yurtsuz, yuvasız bırakıp kalanları *SIĞINMACI* zilletine düşürebiliyorlar. Savaşlar, felaketler, afetler, olumsuzluklar insanları *MUHANETE MUHTAÇ* hâle getirebiliyor. İşte O ZAMAN insanlar bir yerlere SIĞINMA durumunda kalıyorlar… Ebu Davud’un zamanımıza taşıdığı hadiste Peygamber Efendimiz (sav) mealen şöyle buyuruyor: ** Allahım, fakirlikten, yoksulluktan ve zilletten sana SIĞINIRIM. Haksızlık etmekten ve haksızlığa uğramaktan da sana SIĞINIRIM…** Rabbim hiç kimseyi MUHANETE MUHTAÇ eylemesin…

 

2.  SIĞINAK…Elimizden ve dilimizden geldiği ölçüde hiç kimseye İNTİZAR etmemeye gayret gösteririz. Bazı insanlar ZARAR gördüğü, sevmediği, mazarratlık timsâli kişiler için *EV’İN YIKILSIN* diye intizar ederlermiş. Evimiz en çok rahat ettiğimiz yerdir. Evimiz hepimizin küçük bir dünyasıdır. KOVİD 19. Salgınında evimizin ne kadar önemli bir ALAN olduğunun daha da farkına vardık. Zamanımızın hatta ömrümüzün büyük bir bölümü evlerimizde geçiyor. Zulmün, kötülüğün, şer ve felaketin temsilciliğini yapan İRİ DEVLET liderleri bir gün içinde on binlerce evi birilerinin üzerine yıkabiliyorlar. Evi, barkı bir günde elinden alınan insanlar bir anda çaresizliğin dibine gömülebiliyor. İnsanlar en yakın buldukları ülkelere ya da bilmedikleri yerlere SIĞINMA ihtiyacını duyuyorlar. Soğukta, sıcakta her türlü iklim şartlarında AÇIKTA kalmanın ZİLLETİNE boyun eğmek zorunda kalabiliyorlar. O vakit bir HÂMİ aranıyor. Himâye’ye muhtaç olmak nedir, dar’da kalmak, zor’da kalmak nasıl bir illettir, O zaman felaketzedelerin iliklerine kadar işliyor. O ANDA SIĞINMA içgüdüsü, ihtiyacı, bir başkasına EL AÇMA zorunluluğu hasıl oluyor. Rabbim bu acıyı hiç birimize yaşatmasın…

 

3.  SIĞINAK… Yakın tarihimizde son 40. yıla baktığımızda Dünya’yı yaşanamaz hâle getiren İRİ devletler daha UFAK olanlara hayat hakkını tanımama üzerine sanki AND içmişler gibi; önce TERÖR odaklarını yerleştiriyorlar, sonra yemesi, içmesi, barınması, silahlandırması derken KOALİSYON gücü oluşturup SAVAŞ çıkarıyor aklımıza neresi gelirse; Afganistan, Yemen, Irak, Suriye, Lübnan, Libya, Sudan…Kısa süre içerisinde yerle bir ediyorlar, O devletler içindeki işbirlikçileri vasıtasıyla girdiği yerlerden ilelebet çıkmıyor her bölgeyi ve kaynaklarını KURUTANA kadar kullanıyorlar. Milyonlarca insan ölmüş, başka diyarlara göçmüş, yerinden yurdundan atılmış hiç bir ZALİMİN umurunda bile olmadı bu gidişle de olmayacak gibi görünüyor. Zorba ve Otoriter güçler kendi insanı DAHA müreffeh bir hayat yaşasın diye MAZLUM halklar hâlâ öldürülüyor, süründürülüyor, sağ kalanlar, vicdan, merhamet, şefkat beklentisi içinde çadırlarda ölüm kalım mücadelesi veriyorlar. Müslümanlar, yardıma muhtaç, sığınma tâlebi içinde bulunan, zulmü yaşayan kimselere  BİĞANE kalamaz çünkü yarın aynı duruma düşmeme garantisi olmadığı gibi, İMANI DA böyle davranmasına engeldir…

 

4.  SIĞINAK…Kardeşlerim, Fatiha Suresinde:***  Biz, yalnız sana ibadet eder ve yalnız senden yardım dileriz…*** ifadelerini kılmış olduğumuz 5. Vakit namazın her rekatında tekrar eden bir İMANIN sahibiyiz. Düşene bir TEKME vurma terbiyesizliği bizim kitabımızda yazmaz. SIĞINMA ifadesini bilfiil yaşamış bir toplumuz. 93. Harbi diye bildiğimiz 1878. yılından itibaren ANADOLU yarımadası; Bosna Hersek, Arnavutluk, Kosova, Mekodonya, Yunanistan, Karadağ, Bulgaristan, Romanya, Kırım, Çeçenistan… Doğu, Batı, Kuzey ve Güney bölgelerinden  gelen göçmenlerle dolmuştur ve hâlâ da dolmaktadır. Müslüman Türk milleti, İKİ ASIRI aşkın zaman dilimi içinde ekmeğini yurduna SIĞINMAK  zorunda kalanlarla paylaşmasını bilmiş bir toplumdur. Şu anda bile DÜNYA’DA başka bir eşinin olduğu söylenemez. Bu bir İMAN, EDEB, AHLÂK, TERBİYE, MERHAMET, ŞEFKAT, HÂMİ’LİK meselesidir. Rabbim bizleri el açan değil, her zaman muhtaçlara, çaresizlere, zorda ve darda kalanlara yardım eden hamiyetperver insanlarla bir ve beraber eylesin… Veren Allah, alan Allah, kimin malını kimden sakınacağız O HUSUS DA bizim sorumluluğumuzda… Sallu alâ Rasulina muhammed…

 

Sermedkadir…     

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht.