Kelime-i Şehadet

Cenabi hak Enbiya suresi ayet.25.te mealen şöyle buyurmaktadır:*** Senden önce hiçbir rasûl göndermedik ki ona; Benden başka ilah yoktur, şu halde bana kulluk edin, diye vahyetmiş olmayalım…*** Yine Rabbimiz Hac suresi ayet .78. de mealen şöyle buyurmaktadır: *** Peygamber size karşı HAKKIN şahidi, sizde – ey Müslümanlar – bütün insanlara karşı HAKKIN şahidi olacaksınız…***

Hazreti Ömer (ra) Rivayet ediyor. Bir gün Rasulullahın (sav) yanında bulundugumuz sırada aniden yanımıza, elbisesi bembeyaz, saçı simsiyah bir zat çıkageldi. Üzerinde yolculuk eseri görülmüyor. Bizden de kendisini kimse tanımıyordu. Dogru Peygamberin (sav) yanına oturdu ve dizlerini onun dizlerine dayadı. Ellerini de uylukları üzerine koydu ve: Ya Muhammed İSLAM nedir ? dedi…

Rasulullah (sav) İslam Allahtan başka İLAH olmadıgına, Muhammedin de Allahın Rasulü oldugu na ŞEHADET etmen, NAMAZI dosdogru kılman, ZEKATI vermen, Ramazan ORUCUNU tutman ve gücün yeterse beyti HACC etmendir… buyurdu. Buhari ve Muslim İman bölümleri.

Bizim inancımız ve itikadımız olan İslam itikadının TEVHİD esasına dayandıgı bilinen bir gerçektir. Eşhedü en la İlahe İllallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhu ve resulüh… Şehadet ederim ki Allahtan başka ilah yoktur. Ve yine şehadet ederimki , Hazreti Muhammed (sav) Allahın hem kulu hem de Rasulü – Peygamberidir…

Kelimeyi Şehadet cümlesi İslama girişin temel şartı olan bir cümledir. Şehadet cümlesi tevhidi ve Hz. Muhammedin (sav) peygamberliğini ifade eden iki bölümden oluşur. Birinci bolümde Allah’tan başka ilah olmadıgına, ikinci bölümde de Hz. Muhammedin (sav) Allahın kulu ve RASULÜ olduğuna şehadet edilir…

Bu şehadet kesinlik kazanan bir bilgi ve inancın dille açıklanması anlamındadır. Kelimeyi şehadet bir başka anlatımla ömürlük bir ibadettir. Yani biraz daha açık konuşacak olursak: İmanlı bir Erkek ya da İmanlı bir Kadın hangisi olursa olsun her insana, ömründe bir defa Şehadet getirmesi FARZDIR. Allahın kesin emridir. İslamın beş şartından biri ve birincisidir…

İslam, Allahın birlenmesi yani tevhid ile Onun sevgili Rasulünün Allahtan getirdiklerinden oluşur. Diger tüm inanç esasları, insan ve toplum hayatını düzenleyecek emir ve yasaklar, Allaha ve onun sevgili Peygamberinin Ondan getirdiklerine inanmanın içindedir. Bu nedenle Kelimeyi Şehadet İslamın en özlü bir ifadesidir…

Kişinin Allahtan başka ilah bulunmadıgını söylemesi, Kuran ın tanımladıgı tüm isim ve sıfatları ile Allah’ın varlıgına iman ettigi; Hz. Muhammedin (sav) Allah ın kulu ve elçisi oldugunu söylemesi de onun Allah tan getirdigi tüm emir ve yasaklara, tüm haberlere inandıgı, bunlara itaatla yükümlü oldugunu kabul ettigi anlamına gelir. Aynı cümle içinde Hz. Muhammedin (sav) Allah ın KULU olarak tanımlanması da Rasul ün sözgelimi Hristiyanların yaptıkları gibi yüceltilmemesi, tanrılaştırılmaması geregini ve bununla ilgili yükümlülügü belirtir…

Kelimeyi Şehadeti söyleyen kişi müslüman ve İslam toplumunun bir üyesi olur. Artık İslam hukukunun müslümanlara tanıdıgı tüm haklara sahiptir. İşte Farz olan İslamın beş şartından biri bulunan, bu ŞEHADET kelimelerini, oldugu gibi asli şeklinde ezberlemek, içerdigi manalarını bilmek ve bunları kalb ile kabul edip dil ile ikrar etme yani söyleme hadisesinin özüdür Kelimeyi şehadet. Esasen dil ile ikrar etmek yani söylemek İslamın beş şartına girer. Yoksa bu hakikatleri kabul ve tasdik etmek, İmanın şartlarından biridir ki inşaallah bu hususları İMAN bahislerinde de yeri geldikçe anlatıyoruz, anlatmaya gayret ediyoruz ve de bu hususlardan bahsedecegiz…

Bizim inancımızda hiç kimse Kelimeyi şehadeti söylemeye zorlanamaz; zorlanan kişinin şehadeti eger zorla söyledigi bilinirse geçerli sayılmaz. Buna karşılık kendiliginden şehadet getiren kişiden girdigini ilan ettigi ve artık kendisi de bir mensubu oldugu İslam Dininin tüm kural ve gereklerini ögrenmesi, yerine getirmesi beklenir. Yani bir bakıma vermiş oldugu sözün yerine getirilmesi beklenir…

Bütün Müslümanlar bilmektedirler ki;İslamın ilk şartı ŞEHADET kelimesidir. Biz kelimeyi şehadeti okuruz, Kelimeyi şehadeti getiririz ve tabiiki Kelimeyi şehadeti söyleriz. Peki bunu deyince ne diyoruz ? Kelimeyi Şehadet yani: * Eşhedü enla ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve Rasülühü.* bunu bir şekilde okuyan kişi eşya ve hadiseler karşısında öyle bir duruş sergilemeli ki, onu söylemeden, kimse onun agzından onu bir ses olarak duymadan, geriden onu görenler sanki o kişi, o kelimenin aynısıymış gibi onda onu okumalı, hangi etkiye ne tepki verecek onu bilmeli. Yani bilinçli ve şuurlu bir söyleyişle taa içine işleyerek söylenmeli…

Şahitlik ederimki… Evet niye bu kelimeye Şehadet kelimeleri denir kısaca ona bakalım. Şahit demek, her şüpheden uzak olarak, göz ile gördügünü veya kulak ile işittigini hak huzurunda ifade etmek ve söylemektir kısaca. Müslüman ise tabiidirki yeryüzünde HAKKIN şahididir. Müslüman her yerde ve her zaman HAKTAN, Adaletten yana olacak, İnkarcılara karşı, yalancılara, sahtekarlara, küfür içerisinde olanlara karşı her zaman hakkı söyleyecek ve HAKKIN şahidi olacaktır.

Müslüman Allahın varlıgı ve birligi ile Hz. Muhammedin (sav) son peygamber oldugunu kabul etmeyen, inkara sapan birini gördü mü, hemen onun karşısına dikilecek, ona sus demesini bilecek ve Allahın varlıgı da, birligi de ve Hz. Muhammedin (sav) Peygamberligide hakikatin, gerçegin taa kendisidir. Bu hakikatlerin ben şahidiyim, tek başıma da kalsam, bütün dünyaya karşı şahitligimi yapacagım…

Allah vardır ve birdir. Hazreti Muhammedde (sav) onun kuludur ve Peygamberidir. Diyerek şahitlik vazifesini yapacaktır. İşte şehadet eden kişi tüm bu manaları yaşayan birisidir aslında. Yani akıl ve kalp ile Allah ı (cc) görmüşçesine inanıp Onun şahitligini yapmalı, bunu gerektiği yerde dil ile lafzen bütün Kainata en yüksek perdeden haykırıp alemlere ilan etmeli, duyurmalı ve bu duyuru YEMİN de-recesinde güçlü olup hiçbir şek, şüphe, kuşku ve tereddütsüz bir şekilde adeta kalıbını basmalı…

Hiçbir ilah yoktur ancak ALLAH vardır. Biz böyle diyoruz ama bir vakıa var ki tarihte insanlar – hatta günümüzde bile – canlı cansız birtakım ilahların varlıgından söz etmişler, onlara tapmışlar, onları Allah’a şirk yani ortak koşmuşlar. Haa demek ki, iş sadece varlık yokluk meselesi degil, emir ve yasaklarının insan nazarında geçerli veya geçersiz oluşu, ya da olmayışı meselesidir. Biz Allah tan gayrı ilah yok derken esasen bunu kast ederiz.

Allahtan başka hiçbir putun, tagutun, ilahın sözü, emri, yasagı, yasası, tüm ögretileri ve daha nesi varsa iptal edilmiştir, batıldır, geçersizdir. Onlara itibar edilmez, yok sayılır. Ancak Allah ne dediyse o olacaktır. Bence o geçerlidir, ona itibar edilir. Hayatımda ve ölümümden sonra da o vardır. Şahitlik ediyorum…

Rabbimiz Hacc Suresi ayet .78. de mealen şöyle buyurmaktadır: *** Peygamber size karşı HAKKIN şahidi, sizde – ey Müslümanlar – bütün insanlara karşı HAKKIN şahidi olacaksınız…*** İşte bu hikmetten dolayıdır ki Müslümanlar, günde beş defa bütün Minareler aracılıgı ile bu hakikati bütün Kainata ilan ederler. Bu suretle de üzerlerine almış oldukları şahitlik vazifelerini yapmaya gayret gösterirler…

Ancak dünyada her cinsinden şeytan mı yok, sormazlar mı adama: * Bütün bunları ne biliyorsun, nereden öğrendin ?* İşte bu şeytani misyoner sorularının cevabını verir. Ben buraya kadar şehadet ettigim gibi yine ŞEHADET ederim ki, o kurtuluş vesilem, müjdecim, efendim Hz. Muhammed (sav) işte ALLAHIN ELÇİSİDİR. Allah tan bir şekilde alıp insanlara getiren, yerleştiren temellere Allah ın adıyla oturtan odur. Büyük küçük haberin ve her türlü ilimlerin habercileri Peygamberlerdir…

Bu şehadet kelimesini şuurlu bir şekilde bile bile okuyup, ona inanan insan Allaha ve onun şanlı Rasülüne inanmış insan demektir. Böyle olunca iman ve İslam hakkındaki haberin ve bilginin kaynagını da kabul etmiş demektir. Yani Allah ne dediyse onun kabulüdür, Peygamber ne dediyse onun kabulüdür. Onu alır, uygular, ona itaat eder. Allah ve Onun şanlı Rasülüne ters düşen hal ve hareket tarzlarına da isyan eder. Bu aykırılık karşısında susmaz. Onu da idare etmez…

Mutlaka Kelimeyi Şehadet sözcügünü söyleyen Müslüman bilmelidir ki; şehadete inanan kişi neyi kabul edecek, neyi red edecek, hangi şeye itaat edecek, hangi şeye isyan edecek. Hem kelimeyi şehadete evet diyecek, hem Allahın dışında bazı şeylere tevekkül edecek. Her nimetin Allah tan oldugunu bilmeyecek. Allah (cc.) *** Benim namazım, ibadetim, hayatım ve ölümüm alemlerin Rabbi Allah içindir de.( En’am, 162)*** derken, o Allahın dışında bir takım rabler edinecek.

Allah *** Ey inananlar Allah’a itaat edin. Rasüle ve sizden olan emir sahibine itaat edin. Eğer herhangi bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsanız – onu Allah’a ve Rasülune götürün. Bu daha iyidir ve sonuç bakımından daha güzeldir. ( Nisa, 59)*** buyurup dururken o Allah’ın düşmanlarına itaat edecek, sorunlarına çözümü onlarda arayacak. Allah *** Onlar ki dünya hayatını ahirete tercih ederler, Allahın yolundan çevirirler ve onun egrilmesini isterler. İşte onlar Haktan çok uzaklara sapmışlardır. ( İbrahim, 3)***

***Kimler dünya hayatını ve süsünü isterse onlara oradaki amellerinin (karşılıgını) tam veririz. Ve onlar orada hiçbir eksiklige ugramazlar. Ama onlar öyle kimselerdir ki ahirette onlar için yalnız ateş vardır. Yaptıklarının hepsi orada boşa çıkmıştır. Amelleri hep batıl olmuştur.” (Hud, 15- 16)
***Kadınlardan, oğullardan kantarlarca yıgılmış altın ve gümüşten, salınmış atlardan, davarlardan ve ekinlerden gelen zevklere aşırı düşkünlük insanlara süslü gösterildi. Bunlar sadece dünya hayatının geçimidir. ***

Asıl varılacak güzel yer, Allah’ın indindedir. Deki size bunlardan daha iyisini haber vereyim mi? Allahtan korkanlar için Rableri katında altlarından ırmaklar akan içinde ebedi kalacakları cennetler, tertemiz eşler ve Allah’ın rızası vardır. Allah kullarını görmektedir. ( Ali İmran 14 – 15)*** Hz. Rasül: “Sizden birinizin istekleri getirdiklerime tabi olmadıkça o kimse iman etmiş sayılmaz.” deyip dururken sanki ahiret hayatı yokmuş gibi, sanki Allah Rasülü hiç haber getirmemiş gibi insanımız akıl, fikir, güç, zaman ve mesaisini tamamen bu dünyaya hasredip onun kaba saba, basit ve geçici zevklerine dalacak.

Bu durum olsa olsa Kur an okumamaktan geçer. Oysa denebilir ki dünyada en çok okunan kitap inanıyoruz ki, Kuranı Kerimdir. Ama ne kadar üzücüdür ki şunu demek mümkün; dünyada en az anlaşılan kitap da Kuranı Kerim olsa gerek. Halbuki bizim derdimizin devası, hastalıgımın devası Peygamber efendimizin (sav) getirdigi formül ve şifrede saklıdır. O formül işte KELİMEYİ ŞEHADETTİR. Kelimeyi şehadeti bilen, okuyan, manasına inanan kişi kesinlikle yarı yolda kalmaz diye inanıyoruz…

Kelimeyi Şehadet: O azim dolu kalbe girerse kitapların arasında durdugu gibi durmaz. O bir eylemdir, bir harekettir, bir yaptırımdır, bir güçtür, bir fikir ve aksiyondur. O efdaluz Zikirdir yani en hayırlı zikirdir. O haktır ve gerçektir. Söylemekle olmaz, söylemeden hiç olmaz. O sonsuza dek söylenir, getirilir, tekrar edilir, kalp ile tasdik edilir, gereği yapılır. O önce ifade edilen sonra hayata geçirilendir. Her işimiz öyle degilmidir ya ? Önce ilim ögrenecegiz sonra o ögrendigimiz ilmin geregince amel edecegiz…

İnanıyoruz ki; geniş günlerimizde ve serbest zamanlarımızda Cenabı Hakkın bize vermiş oldugu bu emaneti yani bu şahitlik vazifesini hakkıyla yerine getirirsek yani Yüceler yücesi yaradanımızın varlıgını ve birligini ve Hazreti Muhammedin (sav) son Peygamber oldugunu Kainata ilan edersek, Allah celle şanuhu da bizlerin dar günlerimizde, zor ve müşkül zamanlarımızda bizlere yardım edecektir inşaallah…

Kelimeyi Şehadet zor ve müşkül, çaresiz zamanlarımızda bizlere kurtarıcı olacaktır. Hem son nefeslerimizi verecegimiz ölüm anında ve sonra mezarda sorgu melekleri Münker ve Nekir geldiginde Allah celle şanuhu bu Kelimeyi Şehadeti bizlere nasip ve müyesser edecektir inşaallah. Bundan dolayıda Bizler Müslüman olarak çene kapayacagız, Müslüman olarak ölecegiz, müslüman olarak mezara girecegiz ve de işaallah Müslüman olarak kalkacagız yani Müslüman olarak dirilecegiz…

Müslüman başka ne isterki ? dogumumuz temiz, Ömrümüzce geçen bütün hayatımız temiz, ve nihayetinde Ölümümüz temiz… Allah cümlemize bu güzel halleri nasip eylesin. Allah Bizleri Tevhid akidesine baglanan kulları zümresine dahil eylesin. Evet en çok üzerinde durmamız gereken TEVHİD akidesi nedir birazda ona bakalım.

Tevhid birleştirme, birleme, bir oldugunu kabul etme ve bu şekilde inanma demektir. Istılahı yani Dini terim olarak manası ise:; Allah’tan başka ilah olmadıgına iman etmek, Ondan başka Rab,ilah ve Ma bud tanımamaktır. Başka bir deyişle; ihtiva ettiği manaya gönülden inanarak * Lailahe illallah Muhammedun Rasulüllah * sözünü söylemektir. İşte * Allah’tan başka ilah yoktur Muhammed Onun Rasulüdür…* anlamına gelen bu söze * KELİMEYİ TEVHİD * denir…

İnanıyoruz ki; * Kelimeyi Tevhid * tüm semavi dinlerin ortak inanç esaslarının temelini teşkil eder. Bu temele dayanmayan inanışların ve ibadetlerin tümü batıldır, Allah’ın yanında makbul degildir. Nitekim, Cenabı Allah ın göndermiş oldugu elçilerinin tümüne vahyettigi ve insanlara teblig edilmesini istedigi en önemli husus, * TEVHİD * inancının esasını teşkil eden bu kutsal kelimedir.

Allah tan başka ilah tanımamak ve yalnızca Allaha ibadet etmek tüm semavi dinlerin ortak hedefidir. En güzel ifadesini * Kelimeyi Tevhid *de bulan bu husus, çok önemli oldugundan dolayı, hem Kuranı Kerimde, hem de Peygamber Efendimizin (sav) hadislerinde çokça zikredilmiştir. Kuranı Kerimde Bakara suresi ayet 255.te mealen şöyle buyurulmaktaddır: *** Allah, kendisinden başka hiçbir ilah bulunmayandır…***

Peygamber efendimiz Muslim de rivayet edilen bir hadisinde mealen şöyle buyurmaktadır: ** Her kim, La ilahe illallah der ve Allah tan başka tapılan şeyleri reddederse, onun malına ve canına dokunmak haram olur. Hesabı da Allah a kalmıştır …**

Biz Müslümanlar inanıyoruz ki; Hazreti adem aleyhiselamdan itibaren bütün Peygamberler insanları, allahu tealaya kulluga davet etmişlerdir. Tevhid esası İslam düşüncesinin dayandıgı ilk temel esastır. Peygamber efendimiz (sav) İnsanların kurtuluş ve saadeti olan yüce risaletine * Lailahe illallah * Tevhid cümlesini ilan edip beyinlere yerleştirmekle başladı…

İslam itikadının TEVHİD esasına dayandıgı bilinen bir gerçektir. Tevhid Allah sevgisinin göstergesidir öncelikle. Tevhid Allahın tüm emirlerine boyun egilmesini, emirleri karşısında tümüyle teslimiyetini ister, Tevhid; Allaha kamil manada itaati, samimi ve ihlaslı bir şekilde ibadet etmeyi kulun kalbine aşılar. Tevhid Allahın yüce iradesini tüm söz ve fiilleriyle yerine getirmeyi gerektirir. Tevhid inancının bagımlısı olan Müslüman Allahın yasakladıgına her ne ise haram gözüyle bakar…

Müslüman Allahın ver dediginden verir. Allahın sev dedigini sever, Allah için buguz eder. Çünkü TEVHİD akidesi bunları içinde saklar. Bu günün Müslümanları Tevhidin gerektigince manalarını bilemeden ve kalben buna itikad etmeksizin , sanki sadece söz ile bunu söylemeyi yeterli görüyorlar diyen İbni kayyım Rahmetullahi aleyh görüşlerini şöyle beyan ediyor: esas itibariyle bu hususta duyarlı olan kimse, bu kelimenin manasının şöyle oldugunu kavramakta gecikmez. Yaratan, yedirip rızık veren, dirilten ve öldüren, bütün işleri düzene koyan, Allahtan başkası degildir…

Bilinmelidir ki; Peygamber Efendimiz (sav) on üç yıl boyunca akideyi anlatmasına ragmen ya bu gün günümüz Müslümanları bu kelimeyi hakkıyla anlayıp yaşamaya ne kadar muhtaçtırlar. Ki onlar Tevhidin hakikatını arap müşrik toplumu kadar bile anlayamamışlardır. Müşrikler bu kelimenin manasını bildikleri için La ilahe illallah demekten şiddetle kaçınıyorlardı…

Çünkü biliyorlardı ki, bu cümle onların dünyasını degiştirecek, putlarını yıkacak ve yakacak, İslamın potasında onları eritecek, hakimiyet Allahın olacaktı. Cahiliye devri müşriklerinin anlayışı, bu manada oldugunda putunu, düzenini terk edip Tevhide teslim olamıyordu. Ve günümüz Müslümanları Kelimeyi Tevhidi yüzbinlerce kere tekrar etseler, hayatlarını her zerresine o ulvi kelimeyi aktarmadıkça müşrik durumundan kurtulamayacaktır…(Tevhid ve Akaid. Muhammed Karaca.sayfa182-183.)

Günümüz DİL iyle kısaca ifade edecek olursak Tevhid: Cenabı Allahın var olduguna iman edip Allah birdir demektir. Allah zatında birdir, sıfatlarında birdir ve fiillerinde birdir. İbadet Allah için yapılır. Cihad onun için yapılır. Gözyaşı özelde onun için dökülür. Çünkü o bir dir TEK dir…Mülk Allahın oldugu gibi HÜKÜM de Allahındır. Allahtan başka bu yetkilere sahip olan yoktur…

Yaratan sadece ve sadece Allahtır. Kainatı ve akla gelen gelmeyen her şeyi Düzene koyan Allahtır. Allaha inanan bir Müslüman Allah sevgisi ile Allah düşmanlarının sevgisini bir kalpte toplayamaz. İman ve küfür karşısında seçim işi kendisine bırakılan bir insan mutlak surette İmanı kabullenmesi icap eder. Hak ile batıl önünde kalan Müslüman HAKKIN safını bütün saflara ve gruplara tercih eder…

Hak ve batıl dinler ve ideolojiler arasında bocalayan insan mutlaka İslamı tercih etmek durumundadır. Tevhid akidesi içerisinde barındırdıgı bütü manalara göre birleştirici, bütünleştirici, İnsanı Allah celle şanuhu huzurunda saadet ve selamete iletici bir vasıfları içerisinde saklayandır. Tevhid Akidesine inanmış ve esaslarını kavramış olan bir Müslüman, Akil balig olduktan, ölünceye kadar ki yaşayacagı zaman içerisinde Allahtan başkasına kul ve köle olması kesinlikle düşünülemez. İhlaslı ve Samimi bir Müslüman küfre, şirke, zulme, nifaka ve her türlü kötülüge kesinlikle ortak olamaz ve de olmamalıdır…

Müslümanın yeryüzünde o kadar üstün bir görevi vardır ki o da; Allahın dinini yeryüzüne hakim kılma çaba ve gayretidir bu yüzden Müslüman Hakkı hak ölçüleri dahilinde yaşar. Müslüman olumsuz degil müsbet yani olumlu düşünen insandır. Müslüman hakkın hizmetçisidir. Yapmış oldugu din hizmetlerine karşı bir yerlerden gelecek olan menfaatın kulu ve kölesi olamaz…

Müslüman Din ve İmanı için hizmet ettiginde karşılaşagı her türlü sıkıntılara karşılık şükredebilen, hamd edebilen, sabredebilen ve davasında sonuna kadar SEBAT edebilen bir yapının adamı olmalıdır. Müslüman ilahi vazifeye karışmadan, yalnız hizmeti düşünen, neticeyi, sonradan olabilecekleri Cenabı haktan bekleyen kişiligin sahibidir…

Müslüman Kuran ahlakıyla ahlaklanan ve hazreti Peygamberin (sav) Sünneti seniyyesine tam baglı olan, Hakkın ve hakikatin şahitligini yapan karakteristik yapıda olmalıdır. Müslümanın rengi ve hüviyeti, kimligi, kişiligi, seciyesi hep aynıdır. Zaman ve mekan, imkan ve şartlar, şan ve şöhret, makam ve mevkii onun rengini, ve kişiligini, hüviyetini, seciyesini, karakterini degiştirmemelidir…

Müslüman her zaman sadık ve mert olmalıdır. Her zaman dogru olanı, güzel olanı ve iyi olanı söylemelidir. Müslüman ürkek, titrek, korkak ve pısırık olmamalıdır. Dünya hadiseleri hiç bir zaman Müslümanı ümitsizlige düşürmemelidir. Şanlı, şerefli, haysiyetli, izzetli, İmanlı, ihlaslı, bir şekilde ölmeyi tercih eden kişi zaten bütün dünyaya, koskoca kainata meydan okuyan bir İmanın sahibidir diye inanıyoruz…

Zamanımızda başarıya ulaşmak isteyen İslami hareket ve onun baglıları, Peygamber Efendimizin (sav) uygulamalına harfiyyen uymak ve Kuranı Kerimin açıklayıcısı ve izah edicisi olan Sünneti seniyeye her türlü programını uydurmak zorundadır. Tevhidin safında olup, şirke ve şirk hayatına karşı çıkmış olanlar şirki ve Taguti düzenleri reddedenler, başarılarının sebeb ve hikmetlerini bu inançta bulabilirler…

İnanıyorum ki; her Müslüman Ehli sünnet akidesi üzerinde dogar ve bu İtikadla, imanla dünyaya bakar. Tevhid inancını kendisine baştacı eden her İslam davetçisi, itikadını, imanını, akidesini, Ehli sünnet akidesi istikametinde düzeltmelidir. Bu temel husus Müslümanın kalbine ve kafasına yerleşmeden, kendi kısa ve sınırlı aklıyla Ayetten ve Hadisten hüküm çıkaranlar ne yazıkki sonuçta gülünç duruma düşeceklerdir…

Kendi görüş ve zanni bilgileriyle Ayet ve Hadisten hüküm çıkarıp, Müctehid ulemayı, Ehli sünnet fukahasını İslam alimlerini pasiflikle, suçlayarak Müslüman nesli İslam ulemasına, İslam alimlerine düşman yapanlara bir fıkhi hükmü hatırlatalım şöyleki: Bir Müctehidin ictihadı, Kuran ve Hadise göre muhalefetmiş gibi anlaşılsa, mukallide düşen görev, Müctehidin fetvası ile amel etmesidir. Mükellef olan kimse için, fukahanın kavliyle amel etmesi asıldır. Kendi şahsi yorumları ile Kitap ve sünneti tercih edemez.(tarihi ilmi hukuk.s.223)

Bu İmamlardan bazılarını buraya alacak olursak İmamı azam Ebu Hanife, İmam Şafii, İmam Malik, İmam Ahmed bin Hanbel, İmam Maturidi ve İmam Eşaridir. Bunlar Ehli sünnetin imamlarıdır. İnanıyoruz ki O bizlere Tevhidi ögreten Tevhid imamları Allahın kitabını ve Allah Rasulünün sünnetini, bilinen-zahir, ve bilinmeyen –batın bütün din ilimlerini hepimizden iyi biliyorlardı. Hepside Allahın has ve temiz kullarıydı. Az uyurlar, az yerler ve az konuşurlardı. İşleri güçleri İslamın hükümlerini ögrenmek ve ögretmekti…

Onlar Kuranı Kerimin tamamına ve Hadislerin hepsine vakıftılar. Ayrıca Allah korkusu, Peygamber sevgisi ve İslam aşkıyla gönülleri dopdoluydu. Bu ALTI Ehli sünnet imamı gerek inanmakla ve de gerekse yaşamakla alakalı hususları bizlere açıklamışlardır. Rabbimizin kullarına hediye ettigi bu imamlarımızdan, bir manada tevhidin önderlerinden ki bunlardan iki tanesi itikadda, dört tanesi amelde imamdırlar. Kısaca onlar TEVHİD İlminin önderleri idiler. Allah hepsinden razı olsun…

Muhterem Beşir Eryarsoy hocaefendi konumuzla alakalı diyorki; Allahtan başka hiç bir ilah olmadıgını- kalpten İMAN ile birlikte- ilan etmek, buna tanıklık etmek öyle büyük bir iştir ki; Peygamberler bunu telkin etmek, insanların hayatında bu ŞEHADETİ yaşanır bir vakıa haline getirmek için gönderilmiştir.

İnsanlar bu sözü kabul edip söyleyene kadar, Peygamberler bu ugurda mücadele ve tebliglerini sürdürdükleri gibi; son Peygamber Hazreti Muhammed (sav) Efendimiz de ** İnsanlarla Allahtan başka hiç bir ilah olmadıgına ŞEHADET edinceye kadar savaşmakla emrolundugunu; Bu ŞEHADETİ getirmeleri halinde ancak canlarının, Irz-Namus ve mallarının İslamın ve Müslümanların himayesine girebilecegini…** açıkça ve pek çok vesile ile ifade etmiş bulunmaktadır.

Bu mutlak ve yüce gerçege İMAN eden bir kimse, Cennete girecegi gibi, kalbinde zerre agırlıgı İmandan eser bulunan kimseler de ebediyyen Cehennemde kalmayacak, Allahın diledigi bir süreye kadar ceza çekmelerinden sonra Cehennemden çıkarılıp Cennete konulacaklardır. Buna karşılık TEVHİDİ reddedip ŞİRK üzere ölenler ise ebediyyen Cehennemde kalacakları gibi, hiçbir amellerinin de kendilerine faydası olmayacaktır…Beşir Eryarsoy. İman ve Tavır.sayfa.26-27…

İnanıyoruz ki; İslam Dininin temel ögretisi ve ilk rüknü birlemek manasına gelen TEVHİD inancıdır. Kısa ve öz olarak La ilahe illallah ifadesiyle açıklanan Tavhid Akidesi-inancı İslam dininin TEMEL rüknüdür. Bu sebebple Tevhid, sadece Allahı birlemek demek oldugu gibi, İslamın hemen hepsini kuşatan bir kavram olarakta bu Ümmetin hayatında asli yerini almıştır…

Şükürler olsun bundan şunu anlıyoruz ki; Tevhid müminin hayat metodudur., Mümin olmanın Allahı kabul etmenin anlamıdır Tevhid. Tevhid Akidesinin net olarak, saf, arı, duru bir şekilde insan kalbine yerleşmesi ve buna baglı olarak insan hayatında, yani pratikte de kendini göstermesi belli etmesidir. Sonuç olarak La ilahe illallah prensibi İslamda bütün anlayış ve kavrayış biçimlerinin merkezi ve tabir caizse ODAK noktasıdır…

Rabbimiz Zümer suresi ayet. 3.te mealen şöyle buyurmaktadır:*** Halis din yalnız ve yalnız Allahındır. Ondan başka dostlar edinenler; bizi, sadece Allaha yaklaştırsınlar diye onlara ibadet ediyoruz, derler. Şüphesiz Allah, ayrılıga düştükleri şeylerde aralarında hüküm verecektir. Allah, yalancı ve inkarcıyı hidayete erdirmez…***Bizler yine tekrar ediyoruz ki; Kelimeyi Tevhid, düşünce ve davranışlarda, şirkin her türlü pisliginden arınmayı, sadece Allahın emirlerine boyun egerek tagutun her çeşidini reddetmeyi gerektirir…

Allahım yalnız sana inanıp, sadece sana güveniyoruz. Bizleri kendine layıkınca teslim olanlardan eyle. Bizleri layıkınca sana kul Sevgili Rasulüne layıkınca ÜMMET olanlardan eyle. Bizleri Ehli sünnet vel cemaat yolundan ayırma. Bizleri Sıratı müstakim olan dosdogru yolundan ayırma. Son nefesimizi verirken Kelimeyi şehadeti ve Kelimeyi Tevhidi söylemeyi nasip eyle. Sen her şeye kadirsin Allahım…Amin…
Sermed Kadir… 03.03.2008

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht.