BEŞİR  VE  NEZİR…

BEŞİR  VE  NEZİR… Peygamber Efendimiz (sav) hatemül enbiya yani SON peygamberdir. 23. Yıllık risaleti süresince içinde bulunduğu toplumu ve aynı zamanda KIYAMETE kadar da, TÜM insanlığı iyiliklerinden dolayı müjdeleyen ve kötülüklerinden arınmaları için korkutarak uyaran rehber, bütün insanların müjdeleyicisi ve uyarıcısıdır. Peygamber Efendimiz (sav) Asrı saadet dönemindeki SAHABE’DEN başlamak üzere kıyamete kadar gelip geçecek insanların tamamının uyarıcısıdır. Bu şanlı ve  büyük davayı insanlara TEBLİĞ ederken işe NEFSANİ duyğularını karıştırmadan görevini edâ etmiştir. VEDA haccında yüz bin insan görevini eksiksiz yaptığına şahitlik etmişlerdir. Bugün tüm zihniyetlerin ferdileştiği bir dünyada, din anlayışı da bireyselleşmiştir. Fakat vahyin bütününde evrensellik esastır. Dinde bireyselliğe, grupçuluğa, particiliğe, tarikatçılığa, cemaatçiliğe ve tefrikanın hiçbir çeşidine yer ve geçit yoktur, olmamalıdır. Bu düşünce sistemine karşı çıkanlar varsa eğer, *MÜSLÜMANLAR KARDEŞTİR* ayetini yeterince anlamamışlar demektir. Rabbimiz Bakara Suresi ayet. 119. da mealen şöyle buyurmaktadır: ***Doğrusu biz seni Hak, KUR’AN ile müjdeleyici ve UYARICI olarak gönderdik. Sen cehennemliklerden sorumlu değilsin…*** Allahuekber…

 

2.  BEŞİR  VE  NEZİR… Şurası bir gerçektir ki; Hidayete ulaştıran sadece Rabbimizdir. Allahu Teala, şanlı Rasulüne buyuruyor ki; Sen sadece bir müjdeci ve uyarıcısın. Bu ayetlerden anlıyoruz ki; Peygamber efendimizin (sav) konumu, görevi insanlığı Allahu Tealadan almış olduğu ayetlerle uyarmaktır. Tarihin her döneminde; hayatı çekilmez yapan, nice cana kıyan, nice hane söndüren, nice hakka tecavüz eden ve nice hak gasp edenlerin kalplerinde iyilik olduğu gibi kötülükler de vardır. Cehalette, bilgisizlikte, davranış bozukluklarında ölçü yoktur. İnsanların aşırı derecede maddeciliğe kaydığı bir ortamda hayatı çekilmez yapan vahşet yayılır. Hak, adalet ve huzur aranır hale gelir. Hak, adalet ve huzur arayan çevreler ya hak alma gayreti ile beşerî hamlelerle yola çıkarlar. Ya da bu alanda bilenir içten içe kinlenirler. Hepsi de vahşet ve zûlüm ile haksızlığı önleme gayreti güderler. Fakat öncekilerini aratırlar. Orta yolu bulamazlar. Artık insanlık fasit daire içinde bocalamaya mahkûm olur. Adalete tersinden bakan duyarsız insanlar başkalarının da hak sahibi olduklarını unuturlar, bunu düşünme yeteneğini kaybederler. Toplum karma karışık olur. İşte TAM bu ortamda Peygamberler insanları ISLAH etme amacıyla müjde ve uyarıcılıkla mesajlarını iletme görevini EDÂ ederler…

 

3.  BEŞİR  VE  NEZİR… İnanıyoruz ki; Akıl niğmeti ayetlerin ışığında görevini İCRA ederse sahibini mutlaka iyiye, güzele, doğruya iletecektir. Şayet birey sadece KURU aklıyla doğruyu, hakikati, gerçeği ve huzuru arama çabasına girerse NASS’LARDAN uzak kaldığı için mutluluğu, saadeti bulamayacaktır. Huzur ve güvenle yaşama isteyenler Kur’anı Kerim hakikatleri üzerinde yoğunlaşırlar. Bütün hayatî değerlerin hepsi ve her türü, Kur’anı Kerimde olduğuna göre hayat kitabımız, insana ÜMİT, Mutluluk ve saadet kaynağı olduğunu gösterir. Allah Teâlâ’dan gelmiş, asırlarca uyğulanmış ve büyük devletler kurdurmuş, gittiği her yere ilim, adalet ve medeniyet götürmüş bir SİSTEM elbette huzur kaynağıdır. Elbette güvenlidir ve elbette ÂDİL’DİR. İşte tam burada Peygamber Efendimiz (sav) devrededir ve bütün özellikleri ile insanlığa ışık yakıp önlerini göstermektedir. BEŞİR VE NEZİR olma özellikleri, anlatma, uyarma, kötülüklerden kaçındırma, Sıratı müstakime yönlendirme, Allahu Tealanın takdiriyle mukaddes görevi tebliği yerine getirmiş demektir… Rabbimiz Nebe Suresi ayet. 40. ta mealen şöyle buyurmaktadır: *** Biz, yakın bir azap ile sizi UYARDIK. O gün kişi önceden yaptıklarına bakacak ve inkârcı kişi: „Keşke toprak olsaydım“ diyecektir…***

 

4.  BEŞİR  VE  NEZİR… Kardeşlerim, Eğer Peygamber Efendimiz (sav) bizleri uyarmasaydı, sakındırmasaydı, ikaz etmeseydi, bizler güzellikler bütünlüğüne tesadüfen ulaşamazdık. İnsan neyin kendisi için hayırlı, neyin kendisi için şer olduğunu tek başına bilemez. Bu noktada HİDAYETE ulaştıran doğru yolu bulmada müjdeleyicilere ve uyarıcılara ihtiyaç vardır. Sözünde ve davranışlarında dürüst bir kimsenin uyarılarına, haberlerine kulak verilir. Aklını kullananlar bu uyarıcıların ve müjdecilerin sözünü dinlerler, tedbirlerini alırlar ve gereğini yaparlar. İslâm dini, Allahu Tealanın vahiyle gönderdiklerine teslim olduktan sonra MARUF yani hayırlı ve faydalı âmeller yapmayı öğütlerken, münkerden yani ŞER, kötü ve zararlı olan ne varsa kaçınmayı, sâlih amellere sarılmayı emreden bir hayat nizamıdır. Peygamber Efendimiz (sav) kendine inananları eğitir, kuran ahlakını ögretir, mü’minleri yetiştirir, her türlü olumsuzluklardan korur, İrşad eder, Islah eder, uyarır, sakındırır, hatalarından dolayı haddini aşanları İKAZ eder. Rabbimiz Sebe Suresi ayet. 28. de mealen şöyle buyurmaktadır: *** Biz seni bütün insanlara ancak MÜJDELEYİCİ VE UYARICI olarak gönderdik; fakat insanların çoğu bunu bilmezler… ***Rabbim, İSLAM ÜMMETİ olmanın ayrıcalıklarını anlayan kullarından eylesin… Sallu alâ Rasulina Muhamm…

 

Sermedkadir…

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht.