Kevser Havuzu

Havz, Allah tealanın Peygamberimize (sav) eşsiz bir ikramıdır. Ondan başkasına verilmemiştir. Kevser suresinde yüce Rabbimiz:*** Ey Muhammed biz sana kevseri ( bol nimet, ilim ve büyük şeref) verdik. Öyleyse Rabbin için Namaz kıl ve Kurban kes. Asıl sonu kesik olan, sana buguz eden kimsedir.*** buyurmaktadır.

Konuyla ilgili Hadisi şeriflerden Müslimin rivayet ettigi hadisi şerif: Enes bin Malik rivayet etmiştir. Enes diyorki: Bir gün Rasulullah (sav) aramızda idi. Biraz uyudu, sonra gülümseyerek başını kaldırdı. Biz niye güldün ya Rasulullah dedik. **Demin bana bir sure indirildi buyurdu. Arkasından şunu okudu.*** Rahman ve rahim olan Allahın adıyla: Gerçekten biz sana kevseri verdik. O halde Rabbin için namaz kıl, kurban kes ! sana düşmanlık eden yokmu ! İşte (soyu kesik olan) ebter o dur ! *** sonra, Kevser nedir bilirmisiniz ? dedi. Biz: Allah ve Rasulü bilir cevabını verdik. ** O Rabbim azze ve celle nin bana vadettigi bir nehir dir. Onun üzerinde pek çok hayır vardır. O bir havz dır; kıyamet gününde ümmetim ona gelecektir, kapıları yıldızların sayısıncadır. Derken içlerinden bir kul çıkarılıp atılacak. Bunun üzerine ben , Yarabbi ! o benim ümmetimdendir diyecegim: Allah teala, Ümmetinin senden sonra ne bid’atlar icat ettigini sen bilmezsin ! diyecek**

İmam Malikin Muvata’ında, Müslimin sahihindedeki Hadisi şerif, Ebu Hureyreden rivayet edilmiştir: Ebu Hureyre diyorki: Rasulullah (sav) kabristana gelerek: ** Selam size ey mü’minlerdiyarı ! İnşaallah biz de size katılacagız, din kardeşlerimizi görmüş olmayı çok arzu ederdim buyurmuş. Ashab: Biz senin din kardeşlerin degilmiyiz ya Rasulullah ? demişler. Rasulullah (sav) : Siz benim ashabımsınız, kardeşlerimizse henüz gelmeyenlerdir. Buyurmuşlar. Bunun üzerine Ashab: Ümmetinden henüz gelmeyenleri nasıl tanıyacaksın ya Rasulullah ? demişler. Rasulullah (sav) : Ne dersin, bir adamın yagız ve doru at sürüsü içinde sakar ve sekir bir takım atları olsa, o adam atlarını tanımazmı ? buyurmuş. Ashab: Hay hay tanır ya Rasulullah. Demişler. İşte onlarda abdestten dolayı böyle sakar ve sekir gelecekler. Ben havza onlardan önce varacagım. Dikkat edin ki, Bir takım adamlar benim havuzumun başından , kayıp develerin kovuldugu gibi kovulacaklar. Ben onlara: Hey, beri gelin ! diye nida edecegim. Bunun üzerine bana, onlar senden sonra hakikaten (dinde) tebdilat yaptılar denilecek, ben de öyleyse uzak olsunlar ! diyecegim. Buyurmuşlar. **

İslam alimlerinin bu nasslardan açıkladıgına göre Havz suyu ve Kevser, aynı şeylerdir. Zaten Muslimde zikreilen Hadisde bu konu açık olarak belirtilmektedir. Kevserin ve Havuzun aslının cennet te oldugu da belirlenmektedir. Cennetin içinde akan kısmına Kevser suyu adı verilir. O sudan cennetin dışına dökülen kısmına da havz suyu denir.

Allahın dinini oldugu gibi muhafaza ederek degiştirmeyen mü’minlerin , cennete girmeden önce üzerine varacakları ve kendilerinden önce Rasulullahın (sav) oraya varmış oldugunu göreceklri yerdir. Havz ve Onun sıfatları hakkında varid olan Hadisler o kadar çoktur ki, tevatür derecesini de aşmış bulunmaktadır. Bu da Allah tealanın Elçisi, Hz. Muhammede (Sav) İkramı ve kullarına bir tezahürü- göstergesidir.(Ramazan el Buti. İslam Akaidi.)[1]

Said Havva (rh.a) el esas fis sünne adlı degerli eserinde diyorki: Havz la ilgili hadisi şerifler mütevatir derecesindedir. Bu yüzden havzın varlıgını inkar edenin küfrüne hükmedilmektedir.Her bir Peygamberin, ümmetin başına toplanacagı bir havuzu bulunacaktır. Bizim peygamberimizin havzı ise etrafında en çok insanın toplanacagı havz (havuz) olacaktır. Hadisi şeriflerde bildirildigine göre bazı topluluklar, küfre düşmeleri, dinden dönmeleri ve münafıklıkları nedeniyle Havzın başından geri çevrileceklerdir. Rasulullahın (sav) Havzının suyu, Kevser ırmagından gelecektir. Kevser ırmagı ise cennet ırmaklarındandır. Kevser ırmagından havz su akıtılması yüce Allahın bir lütfu ve ihsanı ile olacaktır. Havz dan su içilmesi, kişiyi bir daha susamaktan koruyacaktır. Ondan bir kez içen , bir daha hiç susamayacaktır. Ama daha sonraki zamanlarda sadece lezzet almak amacıyla su içecekltir.

Buhari ve muslimde Abdullah bin amr bin as dan gelen rivayette Peygamberimiz (sav) şöyle buyurmaktadır: ** Havzım bir aylık yol uzunlugundadır. Suyu, sütten daha beyazdır. Bu suyun kokusu, misk’in kokusundan daha hoştur. İbrikleri, gökteki yıldızlar gibidir. (Gökteki yıldızlar sayısıncadır) Kim ondan içerse, bir daha asla susamaz.**[2] Cenabı haktan bizim ümidimiz dünyada kevser havuzu hakkındaki bilgiyi, ahirette de onun tadını bize nasip etmesidir. Zira kevserin özelliklerinden birisi inancımıza göre şudur ki: Kevser havzından içen bir kimse hiç bir zaman susamaz.

Bu konuda İmamı gazali (Rh.a) İhya-i ulumid-din adlı kıymetli eserinde, Tirmiziden aldıgı bir Hadisi şerifle açıklıyor: Semureden Rasulullahın şöyle buyurdugu rivayet edilir: ** Muhakkakki, her Peygamberin bir havuzu vardır. Muhakkakki, her Peygamber aralarında hangisinin havuzuna daha fazla insan gelir diye iftihar ederler. Muhakkak, ümid ederimki, havuzuma insanların varması bakımından onların en fazlası olayım.Tirmizi.**

İşte bu Rasulullah (sav) ın ümididir. Her kul da havuza varanlar arasında olması ümidinde bulunsun. Magrur ve kuruntu kurup da ümid edici oldugunu sandıgından korusun. Çünki hasadı ümid eden , ancak o kimsedirki tohumu eker, yeri temizler, sular, sonra oturup Allahtan bitmesini, şimşeklerin ziraata dokunmamasını niyaz eder.

Nadas etmeyi veya tarkanın temizlenmesini veya sulanmasını terk edip de Allahın faziletinden kendisi için ziraat ve meyve bitirmesini uman bir kimseye gelince: Bu kimse aldanmış ve kuruntuya kapılmış bir kimsedir. Bu kimse Allahın fazlını ümid edenlerden degildir. İşte çogu halkın ümidi böyledir. Bu, ahmakların aldanışıdır. Aldanmak ve gafletten Allaha sıgınıyoruz. Zira tedbir almadan Allahın faziletine aldanmak, dünya ile aldanmaktan daha tehlikelidir. İhya.cilt10.s.400-403.

Kevserin başka bir manası da şöyle açıklanabilir. „Biz sana Kevser verdik.“ Buradan ayrıca şu anlamda çıkmaktadır: „İslâm düşmanları, senin mahvolduğunu, sana daha önce verilen nimetlerden de mahrum olduğunu sanıyorlar. Ama gerçek şu ki, biz sana sınırsız iyilik ve sayısız nimetler bağışladık.“ Bunun içine nübüvvet, Kur’an, ilim ve hikmet gibi büyük nimetler de girer. Bu, tevhid ve hayat nizamının nimetini de kapsamaktadır.

Bu nimet, herkesin anlayacağı akıl ve fıtrata uygun, bütün dünyaya yayılabilecek özellikteki evrensel usûlleri içerir ve sürekli yayılma gösterir. Bu, Rasûlüllah’ın davetinin daha sonra evrensel bir ümmet meydana getirmesine ve bu ümmetin hak din İslâm’ın bayraktarı olması nimetine de şâmildir… (Mevdudi, Tefhimü’l Kur’ân VII, s. 265).

Konumuzu bir Ayet meali ile bitirelim: *** Ey insanlar ! Allahın va’di vuku bulacaktır. O halde sakın dünya hayatı sizi aldatmasın. Şeytan da sakın sizi Allahın dininden aldatıp kaydırmasın. Fatır suresi. Ayet.5.***

Allah’ım. Bizi hakkı hak bilip hakka baglanan kullarından eyle. Bâtılı bâtıl bilip bâtıldan kaçınnmamıza yardım et. Bizi Peygamber Efendimiz’in (sav) yolundan, sözünden, tarzından, tavsiyelerinden, sünnetinden ayırma. Bize hidâyet verdikten sonra kalplerimizi dalâlete, sapıklıga meylettirme. Yüce katından bize bir rahmet bağışla. Bizi Kevser havuzundan rızıklanan kullarıyın içerisine dahil eyle. Sen her şeye kadirsin Allahım. Amin.
Sermed Kadir… 24.09.2004

[1] Ramazan el Buti, islam akaidi.s.368.369

[2] El esas fis sünne, Said havva.c.10,s195,196,197

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht.