DAVRANIŞ ÖZELLİĞİ…

DAVRANIŞ  ÖZELLİĞİ… Rabbimiz bizleri PARMAK uçları, izleri, çizgilerimize varana kadar farklı yaratmıştır. Dış görünüşümüzde saç telleri, göz renkleri, burun, dudak, ağız bütün aza’larımızda bir farklılık vardır keza beden yapımız farklı olduğu gibi, anlayış, kavrayış, düşünce yapısı, idrâk, zeka algısı, fikri yapı her birimizde başka başka ifadeler sergileyebilir. Her insandan aynı İZÂN’I beklemek boş hayâl olabilir. Habil ve Kabil olayından zamanımıza kadar insanlar nefsi farklılıkları yaşamış ve de yaşamaktadırlar. Yani KLİŞE bir İNSAN silüeti ortaya koymak bizim uğraş alanımız değildir. Örneğin benim için HEYKEL yapımı iman açısından sorunlu insanların ortaya koyduğu FUZULİ, mala, davara faydası olmayan, İbrahim Aleyhiselamdan bu yana kafirlerin TANRI niyetine yonttukları İSRAF materyâlidir. Bunun karşısında; Camii, Medrese, eğitim yuvası, çeşme, hastahane, yol, iletişim araçlarının geliştirilmesi, ulaşım teknolojisi…bu ve buna benzer çalışmalar da İnsan hayatını kolaylaştıran, rahatlatan çalışma şevkini artıran uğraşlardır hayırlı olduğunu düşünürüm…Tirmizi’nin zamanımıza ulaştırdığı Hadis mealen şöyledir: ** Akıllı kişi, nefsini hesaba çekip, ölümden sonrası için çalışandır. Aciz olan ise, kendini boş istek ve heveslerine uydurup, Allahtan dileyip bekleyendir…**

 

2.  DAVRANIŞ  ÖZELLİĞİ… Yapılan her hangi bir güzel muameleye karşılık beklemek, Sevgi, şefkat, vefa, öfke, sevinç gösterisi, darğınlık, kırgınlık, KİN duygusunun açığa verilmesi, itidâl, yaşayan her canlıya muhabbetle bağlılık… bu ve buna benzer hâl ve hareketlerimiz bir bakıma şahsi özelliğimizi belirleyen unsurlardır. Örneğin bir fazilet gösterisinde, bir iyilik yaptığımızda, insanların hayır, hasenat gibi yararlanacağı bir çaba içerisine girdiğimizde toplumdan anında belirli bir beklenti içerisine giriyorsak yapılan güzelliği gölgeliyoruz demektir. Sevdiğimiz, saygı duyduğumuz yakınımız, akraba, arkadaş ya da münasebet kurduğumuz insanlarla olan ilişkilerimiz TEATİ yani karşılık bekleme üzerine ise; beklemediğimiz anda SÜKUTU HAYÂLE ugramamız kaçınılmazdır. Örneğin sevdiğimiz, muhabbet duyduğumuz birsi bizleri aynı ölçüde benimsemeyebilir. Yaşına ve statüsü geregi konumuna bakarak; Çok bilgili, görgülü, tecrübeli, vefalı olduğunu sandığımız birisi, yılların vermiş olduğu sevgi ağacını bir anda kökünden söküp atabilir… Ebu Davud’un zamanımıza ulaştırdığı bir Hadiste, PeygamberEfendimiz mealen şöyle buyurmaktadır:** Kişi, dostunun dini üzeredir. Bu nedenle, kiminle dost olacağına dikkat etsin…** Ne muhteşem bir anlatım şekli…

 

3.  DAVRANIŞ ÖZELLİĞİ… Peygamber Efendimiz (sav) gibi bütün Allahın, Rasul ve Nebi’leri kendi zamanındaki sapkın, doğru yoldan çıkmış, nereye gideceğini şaşırmış, ne yapacağından habersiz insanlara iyiyi, güzeli, doğruyu, hak olanı öğütlemişler, Allahu Tealadan aldıkları emir ve yasakları en güzel ve itidâlli biçimde anlatmışlar, kral da olsa, köle de olsa korkmadan çekinmeden doğru olanı söylemişler, hayatları pahasına da olsa insanlığın iyiliği uğrunda mücadele etmişlerdir. Adem Aleyhiselamın karşısına İblis dikilmiş, Nuh Aleyhiselamın muhatabı inkâcı bir kavim olmuş, İbrahim Aleyhiselam Nemrutla mücadele etmiş, Musa Aleyhiselam Firavun ve ordusuyla savaşmış, Zekeriyya, Yahya ve İsa Aleyhiselam Allah düşmanlarıyla sonuna kadar hak ve batıl mücadelesin sürdürmüşler, Peygamber Efendimiz (sav) ise azılı düşmanları; Ebu cehil, Ebu Lehep, Velid bin Mugire, Utbe ve Şeybe gibi kafirlere anlamasalarda Allahın dinini anlatmaya çalışmışlardır. Burada asıl olan DİN’DEN TAVİZ vermeden Allahın emirlerini TEBLİĞ etmektir… Hidayet Allahu Teala’dandır…

 

4.  DAVRANIŞ ÖZELLİĞİ… Kardeşlerim, Almış olduğumuz eğitim, okuduğumuz kitaplar, inandığımız DİN, kendimizi bir şekilde kaptırdığımız ideoloji, bir hevesle tutunduğumuz dünya görüşümüz, DİN gibi arkasına düşülen Parti’ler, Fanatizmin her cinsini içinde barındıran hobi’lerimiz, kurumsal düşünceyi aşamadığımız mesleki birliktelikler, köprüyü geçene kadar katlanacağımızı sanıp sonradan kendimizi topyekün kaptırdığımız  dünyalık Nefsi HEVA, heves esaretimiz… Aklımız gelen gelmeyen her türlü meşğale’ler bizleri farklı davranış özelliğine yönlendiren âmillerdir. Her birimiz AYNI KALIPTAN çıkan özne olmadığımıza göre; ya birbirimize tahammül edeceğiz ya da birbirimizi çatışma ortamına davet edeceğiz. Yalnız unutmayalım hepimiz farklı birey’leriz. Arzu ederiz ki farklılığımız Allaha İSYAN noktası hariç; zenginliğimiz olsun. Tabii ki sözüm Müslümana, Allahu Tealayı bir bilip Rasulüne ÜMMET olanadır. Gerisini Rabbimize havâle ederiz…İbni Mace’nin zamanımıza ulaştırdığı hadis mealen şöyledir: **Şüphesiz Allah, biçimlerinize ve sözlerinize bakmaz, işlerinize ve kalblerinize bakar…** Sallu alâ Rasulina Muhamm…

 

Sermedkadir…

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht.