Kıyamet Günü

Rabbimiz Müzzemil suresi ayet.14.te mealen şöyle buyurmaktadır:*** Yeryüzünün ve dagların sarsıldıgı gün, daglar yumuşak kum yıgını haline gelir…***

Kıyamet mana olarak: Kalkmak, dikilmek, ayaklanmak, doğrulmak ve dirilmek. İslam inancında, evrenin düzeninin bozulması, her şeyin altüst olarak yok olması ile ölen tüm insanların yeniden dirilerek ayağa kalkması olayını dile getirir. Ayrıca anlatımlarımızı biraz daha açacak olursak;

Allahın bu dünya için belirledigi sürenin sonunda Kainat ve dünya düzeninin bozulma anına Kuranı Kerimde ES’SAAT , bundan sonra insanların hesap vermek için kalkacakları ana da YEVMİL KIYAME yani kalkış günü denir…

Kıyamet denildigi anda bütün canlıların ölecegi, dünyanın ömrünün bitip, harap olacagı günü aklımıza getiririz. Kıyamet bir başka deyişle dünyanın sonudur. Ölülerin tekrar diriltilecegi, hayat bulacagı güne de KIYAMET veya Kıyamet günü denir. KIYAMET aynı zamanda bu dünya hayatından sonra AHİRET hayatının başlangıcıdır. Ahiret gününe İman etmek ise Amentü esaslarımızdan birisidir. Bu olay Kuranı Kerimde çok çeşitli isimlerle bizlere anlatılmaktadır…

Bunların başlıcaları Yevmü’l-Kıyâme (Kalkış, Diriliş Günü), el-Saa (Saat), Yevmü’l-Âhir (Son Gün), el-Âhire (Gelecek Hayat), Yevmü’d-Din (Ceza Günü), Yevmü’l-Hesap (Hesap Günü), Yevmü’l-Fası (Karar Günü), Yevmü’l-Cem (Toplanma Günü), Yevmü’l-Hulud (Sonsuzluk, Sonsuzlaşma Günü), Yevmü’l-Ba’s (Diriliş Günü), Yevmü’l-Haşre

(Pişmanlık Günü), Yevmü’t-Teğabün (Kusurların Ortaya Çıktığı Gün), el-Karia (Şaşırtan Felâket), en-Naşiye (İnsanı Dehşete Düşüren Felâket), et-Tamme (Herşeyi Kuşatan Felâket), el-Hakka (Büyük Hakikat) ve el-Vakıa (Büyük Olay)’dır. (Şamil) Bu isimler Kıyamet’in oluş biçimi ve sonuçlarına ilişkin çeşitli nitelik ve yönlerini açığa çıkarmakta, tanımlamaktadır. İnancımız odur ki; Kıyamet mutlaka kopacaktır.yalnız şu var ki ne zaman vuku bulacagını, ne zaman olacagını Allah celle celaluhu bilir…

Biz burada kısaca Kıyametin Küçük ve büyük alametlerini gözden geçirelim: Önce Kıyametin Küçük alametleri: Hadisi şeriflere dikkatli bir şekilde baktıgımızda bildirilen hususları şöyle sıralayabiliriz. İnsanlardan İLİM kalkar. Cahiller insanların idareci olarak başına geçip, cahillikleri ile insanlara hükmederler. İnsanlardan Emanete riayet kalkar, yani emin kişi bulunmaz. Ve aşagılık karakterinde olan insanlar yüksek ve itibarlı tutulurlar. Alimler zulum ve fasıklıkla meşgul olur günah işlerler.. İbadetle meşgul olan insanların çogu da Dini bilgilerden habersiz olup adet oldugu üzere İBADET ederler…

İnsanlara sadece zararlarından kurtulmak ve emin olmak için onlara ikram edilir. Yani zamanımız tabiriyla yalakalık çogalır. Erkekler hanımlarının her dedigini yapar ve Annelerinin sözlerine muhalefet ve isyan ederler. Aşşagılık kimseler, meclislerde, toplantılarda söz ve ilim anlatmaya başlarlar. En aşagı kimseler dünyada başa geçip, insanlar arasında itibar ehli ve muteber şahsiyyet olurlar. Toplumda Oyun ve çalgı aletleri alabildigine artar…

Sonra gelenler, önce gelmiş olanlara bilgisiz ve ahmak der ve o gözle bakar. Erkek ile kadınlar arasında harama, günaha vasıta olanlar iyice artarlar. Falan ve filan kimseler akıllı, bilgili, edepli, olgun ve nazik dediklerinde, kalplerinde zerre kadar İMAN bulunmaz. Adam öldürmek ve fitne çokolur. Bidatlar, sapıklıklar çıkıp, Peygamber efendimizin sünnetleri terk edilir hal durumu yaşanır…

Deccalın yardımcıları, vekilleri çıkıp insanları dogru yoldan saptırmaya gayret ederler. Her köşede zalim ve uygunsuz kişiler görünür hale gelir ve zorla insanların mallarını ellerinden alırlar. İnsanlarda birbirlerine karşı sevgi ve muhabbet kalmaz. Dogru söyleyene dogru söylediklerinden dolayı insanlar kızıp, onu başlarından kovmaya, def etmeye, uzaklaştırmaya bakarlar. Gençler, günah ve haram olan hususlara dalarlar bunun yanında kadınlar işi azıtarak baştan çıkarlar…

Peygamber Efendimiz bir hadisinde mealen:** Gençleriniz fasık olunca, sizin haliniz ne olur ? ve Kadınlarınız taşkınlık edip , İslamiyetin hududunu aşınca haliniz ne olur ?… ** buyurdu. Bunun yanında küçük alametler sınıfında sayılan hususları ifade edecek olursak: Öyle bir zaman gelir ki; İslamiyete uygun olan işler ayıp sayılıp, İslam terk edilir…

Tugyan ve isyanlar, taşkınlıklar yapılmaya başlanır aynı zamanda Yeme, içme ve giyim kuşamda İsraf edilir. İslam Dininin izin vermedigi şekilde hareketler artar. Kadınlar açık açık kocalarına karşı gelmeye başlarlar ve Kocalarının dediklerini yapmazlar. Allah korusun sonunda İslam dininin ismi ve Kuranı kerimin resmi yani hükümleri degil sadece resmi kendisi kalır…

Peygamber Efendimiz bir hadisinde mealen şöyle buyuruyor: ** Yakında insanlar üzerinde bir zaman gelir ki, İslamın ancak ismi, Kuranı kerimin ancak resmi kalır. Mescitleri, Camileri görünüşte mamur, güzel estetik, lakin hidayet ve irşat etme yönünden haraptır…**

Bir de Kıyamet alametlerinin büyüklerine kısaca bakacak olursak: Öncelikle bir Hadise meali olarak bakmamız gerekir Efendimiz mealen şöyle buyurıyor: ** On büyük alamett görülmeyince, KIYAMET kopmaz ve Duman, Deccal, Dabbetülarz, Güneşin batıdan dogması, İsa Aleyhiselamın gökten inmesi, Yecüc ve mecücün çıkması, Doguda, batıda ve Arabistanda çökme olacak, bunlardan sonra Yemen den bir ateş çıkıp halkı bir araya getirecektir…**

Diger sahih hadislerden birisinde Hazreti Mehdinin gelecegi de bildirilmektedir. Bir rivayette mealen şöyledir: ** Kıyamet kopmadan önce, Allahu teala benim evledımdan birisini yaratır ki, İsmi benim ismim gibi Babasının ismi, benim babamın ismi gibi olur ve dünyayı adaletle doldurur. Ondan önce dünya zulümle doluyken, onun zamanında adaletle dolar…**

Büyük alametlerden önce DUMAN. Öyle bir zaman gelecekki büyük bir duman her tarafı kaplayacaktır. Duman dan sorulunca Efendimiz (sav) *** Semanın- Gökyüzünün ap açık duman getirdigi günü bekle ki, Müşriklerin halini göresin…*** mealindeki Duhan suresinin 10.ayetini okudu. Sonra buyurdu ki: ** Dogu ile batı arası dumanla dolar. Kırk gün, kırk gece kalır. Müminler nezle gibi küçük bir hastalıga tutulur. Kafirler, , sarhoşlar gibi olup, burunlarından, kulaklarından ve arkalarından duman çıkar…**

DECCAL: Adem aleyhiselamdan KIYAMET e kadar, onun gibi büyük musibet, korkunç düşman dünya ya gelmemiştir. Ahir zamanda, kıyamete yakın meydana çıkıp, çok memleketleri istila eder, İnsanlara İLAH oldugunu söyleyerek, onları aldatır. Onu, İsa aleyhiselam öldürür…

DABBETÜL ARZ: Kıyamete yakın çıkacak olan büyük bir hayvandır. Mekkeyi mükerremede SAFA tepesi altından çıkar. Onda her hayvanın rengi ve benzerligi bulunur.O kadar kuvvetlidir ki, kime kavuşmak istese yetişir. Onu öldürmek isteyen, başaramaz. Rabbimiz Neml suresi ayet.82.de mealen şöyle buyuruyor: *** Kıyamet yaklaştıgı zaman, onlar için yerden DABBE-Hayvan çıkarırız…***

GüNEŞİN BATIDAN DOGUŞU: Peygamber Efendimiz mealen şöyle buyuruyor: ** Güneş batıdan dogmayınca, kıyamet kopmaz. Güneş batıdan dogunca, bütün insanlar Yahudiler, hristiyanlar iman ederler…** Fakat fayda vermez. Bir CUMA gecesi her zamanki gibi güneş batar. Üç gün dogmaz sonra adet dışı olarak Batıdan dogar… İsa Aleyhiselamın gökten inmesi: İsa Aleyhiselam ölmemiştir, göktedir. Kıyamete yakın bir zamanda gökten inip , DECCAL ı öldürür. Peygamber Efendimiz buyuruyorki: **

İSA Aleyhiselam yer yüzüne iner, Evlenir ve bir oglu dünyaya gelir. Kırk beş yıl yaşar. Sonra vefat eder ve benim kabirimde defnolunur- Mezarıma gömülür. Ve ben Ebubekir ile Ömer arasında İsa Aleyhiselam ile beraber bir kabirden kalkarım…**

YECÜC VE MECÜC: Yecüc ve Mecüc denilen kimseler NUH Aleyhiselamın oglu Yafesin soyundandır. Yüzleri yassı, gözleri küçük, kulakları çok büyük, boyları kısadır. Hayvanları yiyip bitirirler, Nehirleri-Irmakları içip kuruturlar. Kafirdirler, set arkasından çıkınca insanlara saldırırlar. İnsanlar onları görünce saklanacak yer ararlar. Rabbimiz Enbiya suresi ayet.96.da mealen şöyle buyuruyor: *** Yecüc ve Mecüc, seddi yıkıp her yüksek yerden süratle çıkarlar…***

ÜÇ YERİN BATMASI: Hadisi şerifte mealen şöyle buyuruluyor: ** Kıyametten önce biri DOGUDA, biri BATIDA ve biri de Arabistan da olmak üzere üç yer batması olur…** Ve üç gece ard arda AY tutulur…

HİCAZDA ATEŞİN ÇIKMASI da Kıyametin büyük alametlerindendir. Peygamber Efendimiz (sav) mealen şöyle buyurmuşlardır: ** Kıyametten önce, Hicaz diyarından bir ateş çıkarBasra da bulunan Deve lerin boyunlarını aydınlatır. Yani etrafa ışık saçar. Diger bir Hadiste: Ateş zuhur eder. İnsanları bir araya toplar. İnsanlar saf saf olup kaçarlar. Bir deve üstünde iki, üç, dört, beş kişi binip uzaklaşırlar. Kalanların hepsini kuşatır. Onları bir araya toplar. Onların arkalarından gider. Sabah akşam onlardan ayrılmaz…** buyuruldu. Bu ateş bütün alametlerin sonudur…

KIYAMET Alametlerinin hepsinin tamam olmasından sonra MİSK ve ANBER kokusu gibi ferahlatıcı, serin rüzgarlar esip, bütün Müminler vefat eder. Dünya da ALLAH diyen kimse kalmaz. Kuranı Kerimin bütün hükümleri yeryüzünden kalkıp, halkın hepsi cehalette kalır. Yeryüzünde yalnız kafirler kalıp, hayvanlar gibi türlü fesat, zulüm ve çok azgınlık yaparlar. Bütün cihan küfür, sapıklık ve fesat ile dolar. İşte bu halde SÜR’a üflenip, onların başına ansızın KIYAMET kopar…

Kıyamet, Allah inancından sonra İslâm’ın ikinci temel inancı olan Âhiret hayatının ilk aşamasını oluşturur. Genel bir yok oluş ve yeniden dirilişle birlikte gelişecek Haşr, Hesap, Mizan, Cennet ve Cehennem gibi olaylar hep Kıyâmet gününün izahı içindedir. Bu nedenle Âhiret inancı, Kıyâmet ve onunla birlikte gelecek olaylara inançtan başka birşey değildir. Bu büyük önemi yüzünden Kuran Kerim Kıyâmet olayım sık sık hatırlatır, zaman zaman da bir korkutma, uyarma mahiyetinde kullanır…

Kıyamet kesin olarak gerçekleşecek (el-Hicr, 15/85), şüphe götürmeyen bir olaydır (el-Hac, 22,7). Alametleri belirmiş (Muhammed, 47/18), yaklaşmıştır (el-Kamer, 54/1). Ancak bir göz kırpması gibi ya da daha yakındır (en-, Nahl, 16,77). Kâfirler bu günden devamı, bir şüphe içinde kalırlar (el-Hac. 22/55), yalanlarlar (el-Furkan 25/11). Onun ağırlığına ne gökler, ne de yer dayanabilir, ansızın gelir (el-A’raf, 7/187). Sarsıntısı korkunç bir şeydir (el-Hac, 22/1). Belalı ve acı bir Saat’tır (el-Kamer, 54/46). Yalanlayanlar için çılgın bir ateş hazırlanmıştır (Furkan, 25/11).

Kuranı Kerim, Kıyâmet olayının kesinliğini, yakınlığını bildirdiği, hatta oluş biçimine ilişkin tasvirler verdiği halde zamanı konusunda bir açıklama yapmaz. Kıyâmet doğrudan doğruya Allah’ın dilemesine bağlı bir olaydır ve O’ndan başka hiç kimsenin bu konuda bir bilgisi yoktur. Kur’an, „Kıyâmet saatinin bilgisi şüphesiz Allah katındadır“ (Lokman, 31/34) gibi âyetlerle Kıyâmet’in zamanının hiç kimse tarafından bilinemeyeceğini belirttikten sonra, bu konuda sorulan soruları şöyle cevaplar:

„De ki: ‚Onun bilgisi ancak Rabbimin katındadır. Onun vaktini kendisinden başkası açıklayamaz“ (el-A’raf, 7/187). „Kıyâmet’in ne zaman gelip çatacağını soruyorlar. Senin neyine gerek onun zamanını bildirmek. Onun nihayeti ancak Rabbine aittir“ (en-Nâziât, 79/42-44). Cibril Hadisi olarak ünlü hadiste, Hz. Peygamber (s.a.s) Hz. Cebrâil’in bu konudaki sorusunu „Soruları sorandan daha bilgili değildir.“ diye cevaplayarak kendisinin de kıyâmet’in zamanına ilişkin bir bilgiye sahip olmadığını açıklamıştır (Buhârî, İmân, 37).

Kuran kıyâmet’in oluş biçimine ilişkin ayrıntılı ve dehşet verici tablolar çizer. Buna göre Kıyâmet „Sur’a üflenince“ (ez-Zümer, 39/68) başlayacak, kulakları sağır edecek bir ses ve korkunç bir sarsıntı nedeniyle emzikli kadınlar kucaklarındaki çocukları unutacak, hamile kadınlar bebeklerini düşürecek, insanlar sarhoş gibi olacaklardır (el-Hac, 22/1-2). Gök, erimiş maden gibi, dağlar atılmış yün gibi olacak, kimse dostunu soramayacaktır (el-Meâric, 70/8-10).

Gök yarılacak, yıldızlar dağılıp dökülecek, denizler fışkıracak, kabirler altüst edilecektir (el-İnfitâr, 82/1-5). Gözler dehşetten kamaşacak, ay tutulacak, güneş ve ay kararacak, insanlar kaçacak sığınacak bir yer bulamayacaktır (el-Kıyame, 75/6-12). Dehşetten on aylık gebe develer bile salıverilecek, yabani hayvanlar bir araya toplanacak, denizler kaynatılacak, nefisler çiftleşecek, gök sıyrılıp düşecek, Cehennem alevlendirilecek, Cennet yakınlaştırılacaktır (el-Tekvir, 81/1-13).

Kıyamet’in genel yok oluşu belirten bu ilk safhasını Sur’a ikinci kez üflenmesiyle ikinci safha izleyecek, tüm insanlar yeniden dirilerek ayağa kalkacaklardır (ez-Zümer, 39/68). Bu diriliş ve kalkışı (Bas‘) toplanma (Haşr)izleyecektir. Kur’an Kıyâmet’in bu ikinci safhasını da canlı tasvirlerle anlatır: O gün insanlar gözleri dönüp kararmış bir halde, öteye beriye yayılmış çekirgeler gibi kabirlerinden çıkacak ve davet edene koşacaklardır. Bu arada kâfirler „bu ne çetin gün“ diyerek korkularını dile getireceklerdir (el-Kamer, 54/7-8).

Muttaki kullar ise Allah’ın huzuruna elçiler olarak toplanacaklardır (Yûnus 10/45). 0 gün herkes kardeşinden, anasından babasından, eşinden ve oğlundan kaçacaktır. Çünkü her insan ancak kendi derdi ile uğraşacaktır. Mü’minlerin yüzleri parıl parıl parlayacak, gülecek ve sevinç içinde olacaklardır. Kâfir ve fâcirlerin yüzleri ise sanki toprak bürümüşçesine kapkara kesilecektir (Abese, 80/34-42). Tüm insanlar tabi oldukları önderlerle birlikte çağrılacak (el-İsra, 17/71), peygamberler ümmetlerine şahitlik etmek üzere toplanacak (el-Mürselat, 77/11), gök beyaz bulutlar halinde parçalanacak ve melekler bölük bölük ineceklerdir (el-Furkan, 25/25).

Yeniden diriliş, kalkış ve toplanışın ardından insânlara amel defterleri dağıtılacak, mizan kurularak sevap ve günahları tartılacak, hakedenler Cennet’e, müstahak olanlar geçici ya da süresiz olarak Cehennem’e gönderilecek; böylece sonsuz âhiret hayatı mutluluk ya da azabla başlayacaktır.

Kur’an ve Sünnet’ten kesin bir delile dayanmamakla birlikte müslümanlar arasında ölüme küçük Kıyâmet (kıyâmet-i suğra) denilmesi gelenekleşmiştir. Bazı bilginlere göre bu tanımlama, ölümün âhiret hayatına bir geçiş olmasına dayanılarak yapılmıştır. Kimi bilginler ise bu tanımlamanın Kur’an’a dayandığını öne sürmektedir.

Müfessirlerin açıklamalarına göre: „Allah’a kavuş(up huzura çık)mayı yalan sayanlar, gerçekten ziyana uğradı(lar). Nihayet kendilerine ansızın Saat gelince, onlar (günah) yüklerini sırtlarına yüklenerek (gelirler ve): „Orada (hayatta iken), işlediğimiz büyük kusurlardan dolayı yazıklar olsun bize! “ derler…“ (el-En’am, 6/31) ayetinde „Kıyâmet“ anlamındaki „Saat“ aynı zamanda ölümü de dile getirmektedir. Bu geleneğe göre gerçek kıyâmet, Kıyâmet-i Kübra (Büyük Kıyâmet) olarak anılır.

Küçük kıyamet (ölüm) ile başlayan ve büyük kıyamet’e kadar süren dönem Kabir Hayatı ya da Berzah olarak adlandırılır. Kabir Hayatı içinde Münker ve Nekir adlı meleklerin sorgusu ve ölünün mü’min ya da kâfir oluşuna göre mutluluk ya da azab vardır. Kabir Hayatı’na ilişkin bir hadisinde Hz. Peygamber (s.a.s) kabri ya Cennet bahçelerinden bir bahçe, ya da Cehennem çukurlarından bir çukur olarak nitelemiştir (Tirmizî, Kıyâmet, 26).

Bir başka hadiste de Münker ve Nekir’in sorgusundan sonra ölünün nimetlendirildiği yada azaba uğratıldığı anlatılır. Buna göre Mü’minin mezarı yetmiş arşın genişletilir, aydınlatılır ve ona „Zifafa giren ve sadece en çok sevdiği kişi tarafından uyandırılan şahıs gibi Mahşer gününe kadar uyumana devam et“ denilir. Münafık kişinin mezarına da „Bu adamı alabildiğine sıkıştır“ emri verilir. Yer, cendere gibi adamı, kemikleri hurdahaş oluncaya kadar sıkıştırır ve ölü yeniden dirilene kadar böyle işkence görür (Tirmizi, Cenaiz; 70).

İnanıyorum k; Yaşantımızı birebir ilgilendiren hangi mevzuu olursa olsun, Önemli olan Allahın rızasını kazanmaktır. Önemli olan Allahın makbulü derecesinde salih bir kul olmaktır. Önemli olan ihsan, ikram, kerem, rahmet ve diger sıfatları ile Allahı dogru bir şekilde tanımaktır. Allaha o şekilde inanmaktır. Önemli olan Allah’tan ümidini kesmemek ve Allaha teslim olmaktır. Allah cümlemize makbul İMAN nasip etsin. İMAN zenginliginden başka bütün zenginlikler geçicidir…

Allahım Bizi razı oldugun kulların arasına al. Bizi salih kullarından eyle. Bizi dogru bilgilerle doyur. Bizi dogru inanç esaslarıyla doyur. Bize makbul saydıgın iman ve davranış ihsan eyle. Bizi İslam ile yaşat, imanı kamil ile öldür. Bizim kusurlarımızı ört, bize magfiret buyur. Bize Sevgili Rasulünün (sav) şefaatini nasip eyle. Nazarımızı Ahiretten, bakışımızı hesap gününden, umudumuzu RAHMETİNDEN ve Magfiretinden başka yöne kaydırma. Bize Cennette cemalini görmeyi nasip eyle. Bizi Cehennem azabından koru…Amin Amin Amin…
Sermed Kadir…10.03.2007

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht.