Komşularımız

Cenabı Rabbulalemiyn Nisa suresi.ayet.36.da mealen şöyle buyurmaktadır:

*** Allaha kulluk edin, O’na bir şeyi ortak koşmayın. Ana-babaya, yakınlara, yetimlere, düşkünlere, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya ve eliniz altında bulunan kimselere iyilik edin. ***

Komşu mana itibariyle: Ev, işyeri, arazi, köy, şehir ve ülke bakımından yakın olanların birbirlerine göre aldıkları ad.

Ailemizden sonra en yakın sosyal çevremizi komşularımız meydana getirir. İyi veya kötü günlerimizde şartlar en yakın çevre ile temas halinde bulunmayı gerektirir. Darlık zamanında yardımlaşma, normal zamanlarda ziyaretleşme, sır sayılabilen halleri gizleme birbirinin hâlinden etkilenme, hatta komşunun mülkünü satın almada öncelik hakkına sahip olma (şûf’a) komşulukla ilgili bir dizi hak ve sorumlulukların kaynağım teşkil etmiştir. Kur’ân-ı Kerim’de komşu ilişkisinden söyle söz edilir: „Anaya, babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya ve mâliki bulunduğunuz kimselere iyilik edin “ (en-Nisâ, 4/34).

Komşu deyiminin kapsamı ile ilgili olarak Hz. Ali (r.a) çevrede „sesi işitilenlerin“ komşu olduğu görüşündedir. Hz. Aişe (r.a) da her taraftan kırk evin komşu olduğunu ve bunların komşuluk hakkına sahip bulunduklarını bildirmiştir. Ayrıca, komşu tabiri, hiç bir ayırım yapılmadan, müslüman-kâfir, âbid-fâsık, dost-düşman, yerli-misafir, iyi-kötü, yakın-uzak bütün komşuları içine alır (Tecrid-i Sarih Tercümesi, XII, 130).

Hz. Peygamber: „Cebrail (a.s) durmadan bana komşuya iyilik etmeyi tavsiye ederdi. Bu sıkı tavsiyeden, komşuyu komşuya mirasçı kılacağını zannettim“ (Buhârî, Edeb, 28; Müslim, Birr ve Sıla, 140: 141; Tirmizi, Birr, 28; İbn Mace, Adeb, 4) buyurur.

Bir Müslümanın başkalarına zarar vermemesi, herkese iyilik yapması en önemli ahlâkî görevlerindendir. Rasûlüllah (s.a.s): „Müslüman, diğer müslümanların elinden ve dilinden emin oldukları kişidir“ (Buhârî İmân, 3-4; Müslim, İman, 64-66) buyurmuştur. Sürekli karşılıklı ilişkiler sebebiyle komşu güven konusunda daha önceliklidir. Nitekim Allah elçisi başka bir hadiste bunu şöyle ifade buyurmuştur: „Şerrinden komşusunun güveninde olmadığı kimse gerçek mü’min olamaz“ (Buhârî, Edeb, 29; Müslim İman, 73; Tirmizî, Kıyame, 60; Ahmed b. Hanbel, I, 387, II, 288, 336, 373, III, 154). Mü’minin, kendi nâil olduğu nimetlere diğer mü’min komşularının da nâil olmasını, kendisi için istemediği şeyleri mü’min komşusu için de arzu etmemesi esastır (Buhâri, İman, 5) Bu prensipten hareket edilince komşu komşuyu rahatsız edemez. Burada, herkese uygulanabilen objektif bir ölçü sunulmuştur. Görüntü yaparak veya balkon, saçak vb. yapılarla komşunun arsasına taşarak zarar veren kimse, aynı davranış kendisine yapılsa razı olmayacaksa, kalbine danışarak doğruyu bulabilecektir.

Allah Rasulü bu ölçüyü Vâbisa (r.a)’ya hitabederek şöyle açıklamıştır: „Ey Vâbisa insanlar sana fetvâ verse bile bir de kalbine danış. Birr (iyi, güzel olan şey), yaptığın zaman kalbini rahatlatan, günah ise kalbini rahatsız eden şeydir“ (Dârimi, Büyû‘, 2; Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV, 228)

Komşusunun, kendisinde ne gibi hakları bulunduğunu soran bir sahabeye Hz. Peygamber (s.a.s) şöyle cevap vermiştir: „Hastalanırsa ziyaretine gidersin, vefat ederse cenazesini kaldırırsın. Senden borç isterse borç verirsin. Darda kalırsa yardım edersin. Başına bir felâket gelirse teselli edersin. Evinin damını onunkinden yüksek tutma ki, onun rüzgârını kesmeyesin. Ya senin ne pişirdiğini bilmesin, ya da pişirdiğinden ona da ver“ (Y.Kandehlevi, Hayâtü’s-Sahâbe, III, 1068).

Bu hadisin ışığında komşularımıza karşı yerine getirmemiz gereken görevlerimizin neler olduğuna gelince:

1) Komşularımıza karşı tatlı sözlü, güler yüzlü olmalı, onlarla karşılaştığımızda selamlaşmayı, hâl hatır sormayı, neş’e ve kederlerini paylaşmayı ihmal etmemeliyiz.

2) Sağlık ve hastalıklarında, üzüntü ve sevinçli anlarında, düğün ve bayramlarda kendilerini ziyaret etmek, onlardan biri vefat etmek, onlardan biri vefat ederse yakınlarına başsağlığı dilemek, kendilerine destek olmak, cenazenin kaldırılmasında yardımcı olmak, dâvetlerini kabûl etmek, çocuklarını kendi çocuklarımız gibi sevmek, koruyup gözetmek de komşuluk görevlerindendir.

3) Peygamberimiz: „Allah’a ve âhiret gününe iman eden komşusuna iyilik etsin“ (Buhârî, Edeb, 31; Müslim İmân, 74, 76, 77; İbn Mâce, edeb, 4; Dârimî, Et’ime, 11). „Allah katında dostların en iyisi arkadaşına, komşuların en iyisi de komşusuna en iyi davrananıdır“ (Buhârî, İman, 31; Tirmizî, Birr, 28) buyurmuştur.

4) Komşularımıza ikramda bulunmak dâ ahlâkî görevlerimizdendir. Rasûlüllah (s.a.s): „Allah’a ve âhiret gününe iman eden komşusuna ikramda bulunsun“ demiştir. (Buhârî, Edeb, 31; Müslim, imân 74, 76, 77; İbn Mâce, Edeb, 4), Yine Peygamber „Ya Ebâ Zerr! Çorba pişirdiğin zaman suyunu çoğalt ve komşularını da unutma,“ tavsiyesinde bulunmuş, ayrıca „Komşusu açken tok olarak yatan kimse bizden değildir“ Müslim, iman, 74, Birr ve Sıla, 142; Ahmed b. Hanbel, 1,55) buyurmuştur.

5) Fakir ve muhtaç komşuların yardımına koşmak, gerekirse onlara maddi yardımda bulunmak, ödünç para vermek, çalışabilecek durumda olanlara, geçimlerini sağlayacak bir iş sağlamak müslümanın görevidir. Kimsesiz ve yaşlı komşularımızın, işlerini takip etmek, yapmak veya yaptırma da çok güzel bir davranıştır (bk. Ehû Dâvud, Zekât, 25; Mâlik, Muvatta, Zekât, 29; Ahmed b. Hanbel, Müsned, III, 31, 40).

6) Komşuda olup bitenleri araştırmamak, ayıp ve kusurlarını ortaya çıkarmamak, bize karşı hatalı söz ve davranışlarda bulunmuşlarsa, onları anlayışla karşılayıp bağışlamak kendilerine dünya ve âhiret işlerinde yol gösterici olmak da komşuluk görevleri arasındadır. Kur’an-ı Kerim’de birbirinin kusurunu araştırmak ve başkasının gizli kalmış yanlarını ortaya çıkarmaya çalışmak yasaklanmıştır (el-Hucurât, 49/12).

7) Komşulara kötülük yapmamak, zarar vermemek gerekir. Hz. Peygamber bunun önemini: „Komşusu, kötülüklerinden emin olamayan kişi iman etmiş olmaz“ (Buhârî, Edeb, 29; Müslim, İman, 73; Tirmizî, Kıyame, 60) ve „Allah’a ve âhiret gününe iman eden komşusuna eziyet etmesin.“ (Müslim, iman, 73, 75) buyurarak müslümanlara komşu hakkının önemini belirtmiştir.

Komşuya ya maddi veya manevî yoldan eziyet yapılır. Maddi kötülük, evine, bahçesine, malına, mülküne tecavüz etmek; onları bozmak, yıkmak, kirletmek, zorla ele geçirmek, kendisini dövmek ve hırpalamaktır. Manevî kötülük ırz ve namusuna tecavüz etmek, âile sırlarını çevreye yaymaktır. Özellikle komşunun namusuna göz dikmek günahın katlanmasına sebep olur. Bir soru üzerine Hz. Peygamber, Allah’a ortak koşmak ve açlık tehlikesi ile çocuk öldürmekten sonra en büyük günahın, „komşunun hanımı ile zina etmek“ olduğunu haber vermiştir. Mikdad b. Esved (r.a) bu konuda Rasûlüllah (s.a.s)’ın şöyle buyurduğunu nakletmiştir: „Komşusunun karısıyla zina yapanın günahı, on kadınla zina yapan adamın günahından daha ağırdır“ (Buhârî, Tefsiru Sûre 2/3, 25/2, Edeb, 20, Diyat, 1; Hudûd, 30; Tevhid, 40; Müslim, İman, 141, 142; Ebû Dâvud, Talâk 50; Tirmizî, Tefsiru Sûre, 25/1,2).

Abdullah b. Ömer’in anlattığına göre, Hz. Peygamber bir savaşa çıkmıştı. Yolda: „Bu gün, komşusuna eziyet eden kimse bize katılmasın,“ buyurdu. Adamın biri: „Ben komşumun duvarının dibine abdest bozmuştum“ deyince, Rasûlüllah: „Bu gün bize katılma“ buyurdu. (Y. Kandehlevi, Hadislerle Müslümanlık, III, 1068).

Bütün bu âyet ve hadislerden de anlaşılacağı gibi, çevresindeki insanlarla iyi komşuluk münasebetleri kurmak her müslümanın görevidir. Bu görevi yerine getirmeyen ve komşularım rahatsız eden insanlara da her zaman rastlanmaktadır. Hz. Peygamber, kötü komşunun fenalıklarına karşı sabırlı olunmasını tavsiye etmiştir.

8) Kötü komşunun, nasıl çevresindeki insanlara zararı dokunuyorsa aksine iyi komşunun da dünya ve âhirette yakınlarına iyilik ve yardımı dokunacaktır. Hadîs-i şerifte; „Şüphesiz, Allah (c.c) salih müslüman sebebiyle komşularından yüz evden belâyı defeder“ (el-Askalâni, Selâmet Yolları, III, 298) buyurmuştur.[1]

İslam hukukuna göre, bitişik komşu olmak malî bazı hakların da doğmasına sebeb olur. Şuf’a ve irtifak hakları bunlar arasında sayılabilir. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: „Ev komşusu eve, başkalarından daha fazla hak sahibidir“ (Tirmizî, Ahkâm, 31, 33; Ebû Dâvud, Büyû‘, 73; Ahmed b. Hanbel, IV, 388-390, V, 8,12, 13,18).

Sadık ve samimi müslüman komşularına en iyi muamele eden kişilige sahip olmalıdır. Akıllı ve İslam dininin hükümlerini anlamış bir müslüman komşularına muamelede insanların en iyisi, onlara en fazla iyilikte bulunanı ve onlara karşı en merhametlisidir. Çünkü şuurlu müslüman İslam dininin komşu hakkındaki tavsiyelerini, beşeri ilişkiler silsilesinde komşuluga verdigi yüksek mertebeyi bilir. O mertebeye ne bu dinden önce bir ne de bu dinden sonra her hangi bir nizam oluşamamıştır.

Samimi ve şuurlu müslüman bilirki; aralarında neseb ve din bagı bulunsun bulunmasın komşusuna İslam dininin bu komşusuna hoşgörülü ve parlak nizamının verdigi bir ikram oldugunu bilir.

Rasulullahın (sav) komşuya verdigi ehemmiyet komşuya iyiligi ona eziyet etmemeyi Allah ve ahiret gününe iman etmenin alameti saymış ve komşuya iyiligi imanın güzel semeresi olarak buyurmaktadır.

** Allaha ve ahiret gününe iman eden komşusuna ihsanda bulunsun. Allaha ve ahiret gününe iman eden kimse misafirine ikramda bulunsun. Allaha ve ahiret gününe iman eden kimse ya hayır konuşsun veya sussun. (muttefakun aleyh) ** Buhari nin rivayeti ise : ** Allaha ve ahiret gününe iman eden komşusuna eziyet etmesin.** şeklindedir.

Kalbi İslam dininin ögretileriyle aydınlanmış şuurlu müslüman komşusuna karşı hoşgörülü olması, onunla geçinmesi, ve evinden bir şeye muhtaç oldugunda onu ondan esirgememesi gerekir.

Basireti açık, dininin nuruyla aydınlanmış bir müslüman , komşusunun duygularına deger verir, o sevinince sevinir, üzülünce üzülür, ** Sizden biriniz kendi için sevdigini kardeşi için de sevmedikçe kamil manada mümin olamaz.** hadisiyle amel ederek kendi nefsi için istedigi şeyi komşusu için de ister. Evinde yemek pişirirken fakir komşularını gözetmekten geri durmaz. Yemegi almaya gücü yetmeyen fakir komşularını düşünür. Zira aralarında söz dinlemez küçük çocuk, boynu bükük yetim, kimsesiz dul kadınlar ve güçsüz ihtiyarlar da bulunabilir. Bütün bunları hesaba katarak etrafındaki ihtiyaç sahiplerini ihmal etmez. Çünkü müslümanların gönüllerine nakşettigi sosyal yardımlaşma duygusunu Peygamber efendimiz (sav) şöyle belirtmiştir:

** Ey Ebu Zer ! çorba pişirdigin zaman suyunu çok koy ve komşularını gözet.**

Samimi ve sadık Müslüman kendisi genişlik içinde, nimet içindeyken komşusunun fakirlik ve darlıkta olmasına tahammül edemez. Konumuzu bir misalle izaha gayret edelim. Afrika ve Asyada açlık kol gezerken dünyanın yüzde yirmisini oluşturan batı dünyası dünya servetinin yüzde seksenini elinde bulundurmakta ve bu serveti muhafaza etmek için delicesine işler yapmaktadır. Asya ve Afrika ülkeleri açlıktan kıvranırken, Avrupa birligi ülkeleri fiatların yüksek tutulmasını saglamak gayesiyle gıda ve ziraat ürünlerinin fazlasını imha etmek için milyonlarca dolar ödüyor. Öte yanda n medeni ülke amerika ! fiatlaların yüksek tutulması amacıyla fazla gıda maddesi üretilmemesi için her sene milyonlarca dolar tazminat ödemekte. yine et fiatlarını yüksek tutmak için Amerikalı çiftçiler binlerce sıgırı öldürüp topraga gömmektedirler. Öte yandan Güney Amerika ülke insanları ve Asya ülke insanları açlıktan ölmektedir.

Komşusunun yemek kokusundan etkilenmesine rıza göstermeyen İslam medeniyeti ile milyonlarca insanı açlıktan ölümün pençesine terk eden batı medeniyeti arasındaki fark kısaca budur.

Ne batı ne dogu diyerek mübarek bir agaçtan tutuşturulmuş bir nur meşalesini taşıyan müslümanların mesuliyeti ne büyüktür. İnanıyoruzki; O nur meşalesiyle cahiliyet karanlıkları dagılacak, kalp ler ve akıllar nurlanacak ve insanlık hidayet, emniyet ve huzura kavuşacaktır.

İslam dinini iyice kavramış şuurlu Müslüman, gücü ve imkanları oranında komşusuna iyilik yapmaktan geri durmaz. Bazı cahil kimselerin yaptıgı gibi azdır deyip iyiligin azını esirgemez. Çünkü az oldugu için iyilik yapmaktan kaçınan hem kendisini hayır yapmaktan hem komşusunu bu iyilikten mahrum bırakır. Şuurlu müslüman iyiligi sadece akraba veya müslüman olan komşularına degil gayri müslim komşularına da yapar. Çünkü İslam dininin hoşgörüsü bütün insanlıgı dinlerine ve mezheplerine bakmaksızın içine alır.

Müslümanlar ehli kitaptan olan komşularını (yani, Yahudi ve Hristiyan olanları) tarih boyunca gözetmişler onları korumuşlar ve adaletle muamele etmişlerdir.Asırlardır Hıristiyan ve Yahudi ler Müslümanların yanında can, mal, namus ve inançlarından emin vaziyette güven içinde yaşamışlar ve iyi komşuluk, güzel muamele ve inanç hürriyeti içinde hayatlarını sürdürmüşlerdir. Müslümanların hakimiyeti altında yüzlerce kalan bölgelerde havra ve kiliselerin dim dik ayakta durması bunun açık göstergesidir.(Lakin ne yazıkki; mesela hıristiyanlar üsküp şehrinde seksen sene önce.120. Olan camii sayısını bir, iki ye indirmişlerdir zannediyoruz onu da sembolik olarak bırakmışlardır.)

Müslümanların gayri müslimlere bu tür iyi davranmaları dinimizin bize açık bir emridir.

*** Allah, din ugrunda sizinle savaşmayan, sizi yurdunuzdan çıkarmayan kimseler iyilik yapmanızı ve onlara karşı adil davranmanızı yasak kılmaz. Dogrusu Allah adil olanları sever. (mümtehine suresi.ayet.8.) *** Buyrugu bizlere bir vazgeçilmez düsturdur.

İslam dininin koydugu inceligi anlamış bir müslüman komşularına iyilikte İslamı dininin koydugu sırayı gözetir. Çünkü İslam aradaki alakaya göre en yakından başlayarak sırasıyla yakınlık durumlarına göre komşulara iyiligi emretmiştir. İslam dinine gönül vermiş bir kişi arkadaşlarına ve dostlarına hayırlı bir arkadaş ve dost oldugu gibi komşularında en hayırlısı olmak gayesini taşımalıdır. İyi komşuluk mutluluk, rahatlık, emniyet ve güven kaynagıdır. Zira Peygamberimiz buyuruyorki: ** Geniş ev, salih komşu ve itaatkar binek Müslüman kişinin mutlulugundandır. (Ahmed b. Hanbel, Hakim.) **

Selefi salihin , komşunun degerine mal ile takdir edilemeyecek derecede önem veriyorlardı. Bu konuda rivayet edilenlerden biri Said b. As’ın komşusuna yaptıgı ihsandır. Komşusu, evini yüz bin dirheme sattı ve müşterisine: Bu evin parasıdır. Peki, ya saidin komşuluguna ne kadar vereceksin ? diye sordu. Bu haber Saide gelince evinin parasını komşusuna gönderdi ve evini sattırmayıp orada kalmasını sagladı. İşte komşusunun İslamdaki yeri ! Ve işte müslüman salih komşusunun ahlakı.

Şuurlu müslüman Allahın ayetlerine Peygamberinin hadislerine kulak verir ve komşusuyla tartışmayı, ona kin tutmayı aklından bile geçirmez. Çünkü kötü komşuluk onu imanından dahi edebilir. Kötü komşu müslüman için hayatında nursuzluk ve acımasızlık veren sayfasıdır. Mümkün oldugu kadar kötü komşudan uzak durmak lazımdır.

İslam ahlakıyla ahlaklanmış bir Müslüman: Komşusunu kendisi gibi gözetir. Namusunu korur. şerefini muhafaza eder. gerekirse ihtiyaçlarını gidermede yardımcı olur. Komşusunun ırzına namusuna kesinlikle bakmaz. Şüphe uyandıracak her türlü harekettende kaçınır ve Komşusuyla arasında anlaşmazlık çıkmaması için gayret gösterir. Komşusuna elinden gelen ikramı gösterir, ona karşı cömert olur cimrilik yapmaz. Komşusundan gelen menfi durumlara sabreder, ondan zuhur edecek her hangi bir şer ve fitne den dolayı hemen öfkelenmez. Komşunun düştügü hatayı hemen hesaba katmaz, kusurunu yüzüne vurmaz, onu affeder ve bagışlamasının Allah nezdinde zayi olmayacagını , bilakis Allahın muhabbet ve rızasını kazandıracagını bilir.

Rasulullahın (sav) sahabeye komşunun kötülügüne kötülükle karşılık vermemelerini bilakis onun ezasına sabretmelerini ögretmesi bu dinin yüceliklerinden biridir. Kendi kötülügüne iyilikle karşılık veren komşusunun karşısında kötü komşuda kendine gelecektir. Kötü komşuya iyi muamele ahlakın zirvesi ve insanlardan kötülük hasletinin sökülüp atılması için takip edilen en başarılı ıslah metodudur.

Samimi sadık ve şuurlu müslüman komşusunun kendisi üzerindeki haklarını bir an aklından çıkarmaz ve onun sıkıntılı anında yardımına koşar, huzurlu anında ona destek olur. Üzüntüsüne üzülür, sevincine sevinir. Fakir düşerse ona yardım eder bir hastalıga müptela olursa onu ziyaret eder, teselli eder, yardımını esirgemez. Bir ölüm hadisesi vuku bulsa ailesinin hissiyatını unutmayıp onlara ihsanda bulunur.teselliye çalışır. Uzaktan yakından komşusunun bu duygularını zedeleyecek şeyler yapmaktan çekinir. Taberaninin rivayet ettigi bir hadisi şerifte Sahabeden biri Rasulullaha sordu: Komşumun benim üzerimdeki hakkı nedir.Peygamberimiz:

** Hastalanınca ziyaret edersin. Ölürse teşyi edersin. Senden borç isteyince verirsin. Fakir düşerse ona yardım edersin. Bir hayır gelirse tebrik edersin. Bir musibete ugrarsa taziye edersin. İzni olmadıkça duvar yükseltip onun rüzgarına engel olma. Tencerenden çıkan yemek kokusuyla ona eziyet etme veya ona o yamekten takdim et. Meyve alırsan ona hediye et. Bunu yapamıyorsan (aldıgın şeyi eve) gizlice sok. Çocugun onunla dışarı çıkıp komşu çocugunu (yedigi şeyle) kızdırmasın.**

İşte İslam dininin komşuya bakış açısı. İslam hakikatiyle dogru yolu bulmuş, hidayet nuruyla aydınlanmış ve İslam ahkamını (hükümlerini) kendine ve ailesine tatbik eden müslümana İslam dininin verdigi hoşgörü dolu talimatlar bunlardır. Müslümanlar bu talimatlar neticesi beşeriyetin tanıdıgı en hayırlı komşu olmuşlardır.

Allahım bizleride dünyada ve ahirette iyilere eş et. Her iki dünyadada komşunun hayırlısını ver. Sen her şeye kadirsin Allahım…Amin.
Sermed Kadir… 14.10.2004

[1] Şamil islam ansiklopedisi.c.3.s.386.387.

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht.