FUSSİLET SURESİ MESAJI…

FUSSİLET SURESİ MESAJI… Bu sureyi her okuduğumuzda içimiz huzurla, mutlulukla, saadetle çırpınır. Sözlerin en güzelini, âmellerin en mâkbulünü, yaşantının Allahu Tealayı RAZI edecek en samimi olanını arzu ederiz. *FUSSİLET* Suresinin Otuz üçüncü ayeti gönlümüze bir başka FAZİLET aşılar. Allaha davet eden, salih amel işleyen ve: „Ben gerçekten müslümanlardanım“ diyen kimseden daha güzel sözlü kim olabilir ? buyruğuna geldiğimizde daha temkinli, daha dikkatli, daha özenli bir hayatın içinde olmayı isteriz. Allahu Teala bizleri iman birlikteliğinden koparmasın, her zaman sağlam itikadı korumayı nasip eylesin, bizleri Kuranı kerimin nurundan ayırmasın, *RABBİM ALLAH* dedikten sonra bu konuda sebat gösteren, döneklik yapmayanlardan eylesin. Sıratı müstakimde dosdoğru yürüyenlerden eylesin, Allah adına bir hayat yaşamamızı müyesser eylesin, Sadece Allahu tealaya teslim olan, Allahu tealanın emirlerine İTAAT edenlerden eylesin…Rabbimiz Fussilet Suresi ayet. 33. te mealen şöyle buyurmaktadır:***Allaha davet eden, salih âmel işleyen ve: „Ben gerçekten müslümanlardanım“ diyen kimseden daha güzel sözlü kim olabilir..?***

 

2.  FUSSİLET SURESİ MESAJI… Bu sureden anlıyoruz ki; Yeryüzünde en güzel söz, insanları Allah yoluna dâvet eden kişinin sözüdür. Kendisi Allahu Tealaya, Rabbimizin istediği biçimde inanan ve insanları inandığı Allaha imana çağıran, insanları kendisinin kulluk yaptığı yaradana kulluğa çağıran insandan daha güzel sözlü kim vardır ? Evet, dâvetlerin en güzeli, Allah adına Allaha yapılan dâvettir. Allah’a yapılan dâvet KURU bir laftan ibaret olmamalıdır. Dâvetçinin, dâvet ettiği güzelliğe bizzat kendisinin İMAN etmesi gerekmektedir. Yâni dâvetinin kendi hayatında eserinin görülmesi gerekmektedir. İnsanları çağırdığı şeyi bizzat kendisinin yaşaması ve salih âmel sahibi olması gerekmektedir. Dâvet ettiği şeyle kendi hayatı ayrı ayrı vadi’lerde olmamalıdır. Dâvet ettiği şeye kendi hayatı bizzat şahit olmalıdır. Allahu tealaya TESLİM olan davetçi, İradesini Allah’a teslim etmeli ve yaptıklarını sadece Rabbının hatırına yapmalıdır. Bir de muhataplarının zihinlerinde herhangi bir kuşkuya mahal bırakmamak için de: “Ben müslümanım! Benim adım, benim kimliğim müslümandır! Ben sizi sadece Allah’a çağırıyorum! Bunun dışında herhangi bir şeye çağırmaktan Rabbıma sığınırım,”düşüncesiyle hareket etmelidir…

 

3.  FUSSİLET SURESİ MESAJI…Peygamber Efendimizin (sav) Mekke’de yaşamış olduğu en zor ve sıkıntılı günlerde nazil olan Fussilet suresi bütün kainata, yaşayanlara kıyamete kadar ders olacak bir suredir. Müşrikler büyük bir telaş ve tedirginlik içindeyken Müslümanların sayısı giderek artmaktadır. Hazreti Hamza’nın müslüman olması müşrikleri bir hayli panikletmiş, Bir heyetle birlikte Peygamber Efendimizin amcası gelerek;“Ey yeğenim, gel bu işten vazgeç. Eğer maksadın riyasetse, seni başımıza REİS yapalım. Zengin olmak istiyorsan, tüm malımızı mülkümüzü sana verelim. Eğer evlenmek istiyorsan, istediğini sana verelim. Yok eğer aklından bir zorun varsa, seni en uzman doktorlara götürüp tedavi ettirelim.” Peygamber Efendimiz (sav) **ey amca sözün bittimi, öyleyse şimdi sen de beni dinle..** buyurdu ve Fussilet suresinin 38. ayetini okudu mealen şöyle:*** Eğer onlar büyüklük taslarlarsa bilsinler ki, Rabbinin yanındaki melekler gece gündüz O’nu tesbih ederler ve hiç usanmazlar…*** Peygamberimiz; Ey Ebu Velid, işte cevabım budur, gerisini artık sen bilirsin,” dedi…

 

4.  FUSSİLET SURESİ MESAJI… Kardeşlerim, Okunan bu muhkem ayetler karşısında sapsarı kesilen Utbe müşriklerin yanına dönüp dediki; ‘’ Ey Kureyş, Vallahi ben şiirin âlâsını bilirim, Muhammed’in okudukları ŞİİR değil. İçinizde sihri de benim kadar bileniniz yoktur. Vallahi onun okudukları SİHİR de değil. KEHANET hiç değildir. Bana kalırsa, onu kendi haline bırakalım, eğer Araplar onu yenerlerse, ondan kurtulmuş oluruz, yok eğer o Araplara galip gelirse, onun galibiyeti sizin galibiyetiniz, onun iktidarı sizin iktidarınız olur. Bu şeref size ait olur,” der. FUSSİLET Suresinde ayrıca, Peygamber Efendimize iman etmeyen müşriklerden sorumlu olmadığı hatırlatılarak TESELLİ edilmiştir. Rabbimiz, bu sûrede kendi İlah ve Rablığını gündeme getirerek, göklerde ve yerde ne varsa hepsine egemen olduğunu, hepsinin kendisine boyun büktüğünü anlatarak kâfirleri imana ve teslimiyete çağırmaktadır. İnkârlarında ısrar edenlerin âkıbetleri Âd ve Semûd kavimleriyle korkutulsa da; müşrikler Peygamber Efendimize: “Ey Muhammed, sen ne dersen de, ne yaparsan yap biz senin getirdiğini asla kabul etmeyeceğiz…”demişlerdir. Biz inanan mü’minler;*Sallu alâ Rasulina Muhamm* demeyi sürdüreceğiz inşaallah…

 

Sermedkadir…

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht.