DÜALİST TEORİDE MANTIK…

DÜALİST TEORİDE MANTIK…Türkçemizde ikici ya da ikicilik diye anlatılan felsefi bir terim olan; Düalizm, İslam inancına zıt, ters, aksi, kabul edilemez bir sistem olarak iman bütünlüğünü kökten yok edici felsefi fikir ürünüdür. Farklı uygulamalarının da bulunabileceği bir an için gözden uzak tutulursa kavramın özü itibariyle ifade ettiği şey din ve devlet işlerinin birbirinden kesin olarak ayrılığıdır. Tabiidir ki bu her iki taraf için de söz konusudur. Yani hem devlet her türlü din veya kiliseden bağımsız kalacak hem din ya da dinler devlet katında serbest olacaktır. İdeal olarak verilen bu tanımın uygulamada tam olarak gerçekleşmesi kesinlikle mümkün değildir. Zira hem devlet, din ya da dinlerin kendi alanına karışmaması için tedbirler almak adına birtakım sınırlayıcı düzenlemeler yapabilmekte, hem de dinî alan toplumda oynadığı ahlâki rol ve kendine ilişkin bir eğitim anlayışı dolayısıyla devletle paylaşmak isteyebileceği birtakım kaygılar taşıyabilmektedir. Dolayısıyla; Düalizm hem devlet hem de vatandaş ekseninde inandırıcılığını yitiren bir çabanın vesvese ürünüdür. Bu ürün İslama yabancı bir akımdır…Rabbimiz Âli İmran Suresi ayet. 85. te mealen şöyle buyurmaktadır:*** Kim İslâm’dan başka bir din ararsa, şunu bilsin ki, aradığı din ondan asla kabul edilmeyecektir; o, âhirette de kaybedenlerden ola¬cak¬tır…***

DÜALİST TEORİDE MANTIK… Müslüman hiç bir sözünü öyle mesnetsiz delilsiz ortaya koymaz. İslam fıkhında yer alan siyasi, hukuki, ve iktisadi yani ekonomik modelin temel ilkeleri, Kur’anı kerim ve mütevatir sünnetle sabit olan hakikatleri ortaya koymaktadır ve bu ilkeler, bir anlamda *dinde inanılması zaruri olan hükümlerin*de ifadesidir. İşte adil siyaset kavramını ortaya koyan gerçek budur, lâkin düalist iman yapısında her zaman ikilem önümüze çıkan engel olarak belirir. Devletin istediği kadar ibadet, inanç, sosyal yaşantı, hukuk, siyasi alan söz konusudur. Devlete bağlı din iman hakikatini yaralar, ancak müsade edildiği nisbette yaşantıyı sürdürme insan şeref ve haysiyetini yaralayıcı ifadelerdir. Nitekim dinî olanın, kendine has alan ve mahiyet çerçevesinde inanç ve ibadet özgürlüğüne sahip olabilmesi kadar ahlaki ibareler ne yazık ki; havada kalan izah şekilleridir. Müslüman şüphe ile, acaba duygusu taşıyarak, ikilem içerisinde dua edemez, ibadet, taat ve dini faaliyetleri nafile bir fiiliyat şekline dönüşür, hebâ olur, yok olur gider…Bakara Suresi ayet. 256. mealen şöyle:*** Dinde zorlama yoktur. Gerçekten doğru eğriden ayrılıp iyice belli olmuştur. Artık kim şeytânî güçleri inkâr edip Allah’a inanırsa, muhakkak kopması mümkün olmayan sağlam bir kulpa sarılmış olur. Allah, işitendir, bilendir…***

DÜALİST TEORİDE MANTIK… La ilahe illallah ifadesinin anlamı;Hakimiyet kayıtsız ve şartsız olarak sadece Allahu tealaya mahsustur sözüyle ifadesini tamamlar. Bizler İslamın tamamının adalet, hikmet, rahmet, maslahat, iyilik ve güzellikler getirdiği gerçegine inanıyoruz. Müslüman bireyin inancında itikadında düalist teori mantığı olan; ikilem, şüphe, acaba duygusu olamaz. Müslüman birey ne dinden yana ne dine karşı gibi saçma bir fikrin öznesi olmamalıdır. Ya müslümandır veya değil. Devlet ve din ilişkileri söz konusu olduğunda, düalizmi savunan, kanunları ile muhafaza eden, iman hürriyetini uhdesine alan otorite İslam şeriatının tam zıddını teşkil eden sistem tarzıdır. Din ve devlet ilişkisini düzene koyan laiklik prensi belki fransa gibi hristiyanlığın yoğun olduğu bir memlekette geçerliliğini yürütebilir ama İslam hukuku açısından söz konusu dahi olamaz. Hristiyan Batı idrakinin temel yaklaşımlarından biri olarak önümüze çıkan düaliz, devletin siyasî varlığı üzerinde dinî inançların söz konusu olmaması aynı yasaların İslam ülkelerinde de uygulanacağı anlamını taşımaz. İkilem içerisinde bir iman İslam toplumunun kabul edemiyeceği bir iman biçimidir… Saf Suresi ayet.9. mealen şöyle:***Müşrikler istemeseler de dinini bütün dinlere üstün kılmak için Peygamberini hidayet ve hak ile gönderen O’dur…***

DÜALİST TEORİDE MANTIK… Kardeşlerim, son zamanlarda itikadi alanda önümüze çıkan engellerin en tehlikeli olanı deist ve düalist anlayışın topluma yerleşmesi olayıdır. Deistler Allaha inandıklarını söyler ama Peygamberi ortadan çıkarırlar. Aynı bazı akademisyenlerin Peygamber Efendimizin (sav) söz, fiil ve onayı olan sünneti seniyyesini, hadisi şerifleri yok saydıkları gibi. Önce mezhebi oluşumu yok saydılar, sonra sünneti seniyyenin yazılı şekli olan hadisi şeriflere şüphe ile yaklaşıp reddettiler, daha sonra Kur’anı Kerimi tartışma mevzuu hâline getirdiler ve en sonunda Allah her şeyi bilmez diyerek noktayı koydular…Sonuç olarak Düalistler de aynı düşüncenin artık ürünleridir. Din ayrı, devler ayrı dedikleri hâlde; Dini hükümleri devletin tekeline indirdiler, İslami konular açıkça beyân edildiğinde ise; devletin tarafsızlığı ilkesi, kayıtsız kalma düsturu, inanç özgürlüğüne sayğı utanmazlığı kavramlarıyla çabaladıkça battılar. Düalist teorideki; ikicilik, ikilem, ikilik ancak felsefi ekol olarak iki dinlileri tatmin edebilir ama bir Müslümanı asla…Rabbimiz Âli İmran Suresi ayet. 19. da mealen şöyle buyurmaktadır:*** Şüphesiz Allah katında tek makbul din İslâm’dır. Ehli kitap, ancak kendilerine Peygamber’in hak olduğuna dâir bilgi geldikten sonra, aralarındaki kıskançlık yüzünden anlaşmazlığa düştüler. Artık kim Allah’ın âyetlerini inkâr ederse, şunu bilsin ki Allah, elbette hesâbı çok çabuk görendir…*** Sallu alâ Rasulina Muhammed…

Sermedkadir…

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht.