AÇIK, SARİH, ANLAŞILIR…

Rabbimiz, Ahkaf suresi ayet. 9. da mealen şöyle buyurmaktadır:***De ki: Ben peygamberlerin ilki değilim. Bana ve size ne yapılacağını da bilmem. Ben sadece bana vahyedilene uyarım. Ben sadece apaçık bir uyarıcıyım…***Peygamberler; vahiy yoluyla, Allahu tealadan aldığı emirleri muhatabı olan insanlara bildirmekle görevlendirilen ve bu görevini aynen yerine getiren seçilmiş kimselerdir. Peygamberlik, Yüce Allahın kendisine has ölçülere itibar ederek bilgi ve hikmetine uygun olarak dilediği kimseye verdigi bir görevdir. Risalet görevi, hiçbir kimseye kendi kişisel çabaları sonucu verilmedigi, ya da kişisel çabalarla elde edilemedigi gibi; insanların istek ve temenni’lerine göre de verilen bir görev ve ulaşılan bir makam değildir. İlk Peygamber Adem aleyhiselam, son Peygamber ise âlemlere rahmet olarak gönderilen, kıyamete kadar gelecek olan bütün insanların ve cinlerin peygamberi olan Hz. Muhammed Mustafadır (sav)…İnsanlar Peygamberlere iman etmekle, onların izinden gitmekle yükümlüdürler. Her Peyğamberin uyguladğı  şeriatı vardır.İslam şeriatı müslümanların uymakla yükümlü oldukları ilahi ilke’lerdir, yasadır,  kanundur.

Müslümanların Şeriatın dışında daha başka kanunlarının olmadığı bir hakikattir. Şeriat Müslümanların değişmeyen ve değiştirilemez kanunlar bütünlüğüdür. Özetle  şeriat  İslamdır. İnsanların ferdi, ailevi, ahlaki ve ekonomik olarak, siyasi olarak ilişkilerinde örnek davranışlar ortaya koyan, her türlü münasebetlerinde ve hatta eşya ile kainatla olan ilişkilerinde de  örnek davranışlar ortaya koyan ve bunları belli bir şekilde disiplin altında tutan müstesna, seçilmiş şahsiyyetlere muhtaç oldukları kaçınılmaz bir gerçektir. Bu müstesna, seçilmiş şahsiyyetlerin en üstün ve kamil olanları ise şüphesiz peygamberlerdir. Kısaca ifade etmek istediğimiz hususlar ezelden ebede kadar; Adem aleyhiselamdan kıyamete kadar her dönemde Rabb aynı Rabb, risâlet aynı risâlet, kulluk yasaları aynı ilahi hükümler bütünlüğüdür. Bu ayetten de anlıyoruz ki; Tarihte gelip geçmiş olan peygamberlerin hepsi acıkan, susayan, yiyip içen, hasta olan diğer insanlar gibi münasebetler kuran, seçilmiş insan olsa da peygamberler gaybi hususlara ancak Rabbimizin bildirdiği ölçüde vakıftırlar. Yani gaybı bilmezler…

İçinde yaşadığı toplum bireylerinden Allah rasulünü güya zora sokma çabasındaki bazı inkârcılar, din düşmanları, müşrikler kayıp eşyalarını, falan hastanın ölüp ölmeyeceğini, Yarın gerek Rasulullahın, gerekse kendilerinin başına nelerin geleceğini ya da uhud dağını kendilerine altın yapılmasını, mal ve mülklerinin birden bire çoğalmasını arzulayan ifadelerle; Zaman zaman gelip buna benzer konularda Allah Resülüne gaybî konularda sorular soruyorlardı. İsteklerinin yerine getirilemeyeceği beyan edilince Peygamber efendimizi (sav) kınıyor, allah rasulünden yüz çeviriyorlardı. Rabbimiz rasulüne şöyle hitab etmesini bildiriyor: İlk defa olarak Peygamberlik iddiasında bulunmuş birisi değilim benden evvel de nice Peygamberler gelmiş, insanlığı tevhid dinine davete memur bulunmuşlardır bana ve sizlere ne yapılacağını bilmem. Benim vazifem size ilahi dini tebliğ etmek, bildirmek, duyurmaktır. Benim hakkımda takdiri ilahinin bu dünyada nasıl gerçekleşeceğini bilemem. Vazifemi hakkıyla yaparmıyım, yoksa bir kısım Peygamberler gibi yaşadığım yerden çıkarılacak mıyım bunları bilemem.. Sizin de küfrünüzde devam edince, dünyada nasıl bir felâkete uğrayacağınızı, başınıza gökten taşlar mı yağar veya yerler yarılıp içlerine mi düşeceğinizi bilip tâyin edemem. Bu gibi geleceğe matuf şeyleri bilmek Cenabı Hakka mahsustur…

Kardeşlerim, günümüzde haddini, hududunu bilmiyen, hurafelerin esiri olmuş, aklı kıt insanları ifsad etme çabasında, zaaflarından dolayı insanları kandıran, aldatan din tacirlerinin olduğunu söylemek sır olmasa gerektir. Allahu tealanın izni olmadan peygamberler bile gaybı bilmiyorlarsa bu yalancılara inanma huyundan vaz geçelim…Peygamberler ancak, Cenabı Hakkın kendisine bildirdiği her ne varsa eksiksiz ve ilavesiz yerine getirmekle memurdur. Peygamberlik vazifelerine aid hususları bilir bunları kendi ümmetlerine teblîğ eder, Kâinata ait bütün işleri bilmesi icap etmez, *ben başka değil, ancak bana vahiy olunana tâbi olurum* ilahi beyanını ifade ederler. Allahu tealanın emirlerine göre peygamberlik vazifesini tanzim eder, kendiliğinden onlara muhalif bir şey söylemez, Peygamberler apaçık bir ikaz edici, uyarıcı, korkutucudan başkası değildir. Vazifeleri insanlığı imana davet etmektir. İnatlarında, isyanlarında, küfürlerinde  ısrar edenlere de ilahi azaba mâruz kalacaklarını ihtarda bulunmaktır. Yoksa insan gücünün dışında olan şeyleri bizzat vücûda getirmeğe kadir bulunduğunu hiç birisi iddia etmemiştir…Bu inanca sımsıkı bağlı kalan, Muhammed ümmetine selam olsun…

Sermedkadir…    

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht.